Tahran, Hizbullah Genel Sekreteri Kasım’a kendisine suikast düzenlenmeyeceğine dair garanti verdi mi?

İran'ın dönüşümü ile Hizbullah'ın dönüşümü arasında Naim Kasım'ın Hizbullah Genel Sekreteri olarak seçilmesi.

İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney ve Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Naim Kasım’ın 30 Temmuz'da Tahran'da bir araya geldikleri görüşmeden bir kare (AFP)
İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney ve Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Naim Kasım’ın 30 Temmuz'da Tahran'da bir araya geldikleri görüşmeden bir kare (AFP)
TT

Tahran, Hizbullah Genel Sekreteri Kasım’a kendisine suikast düzenlenmeyeceğine dair garanti verdi mi?

İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney ve Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Naim Kasım’ın 30 Temmuz'da Tahran'da bir araya geldikleri görüşmeden bir kare (AFP)
İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney ve Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Naim Kasım’ın 30 Temmuz'da Tahran'da bir araya geldikleri görüşmeden bir kare (AFP)

Elie el-Kuseyfi

Direniş Ekseni'nin 7 Ekim 2023'ten önce ve 7 Ekim 2023'ü beklerken ortaya attığı ‘meydanların birliği’ teorisinin bir anlamı varsa, o da ister Gazze Şeridi’nde ister Lübnan'da olsun, mevcut savaşı bir bütün olarak ele alması gerektiğidir. Dolayısıyla bu savaşa ve savaşın yansımaları ile sonuçlarına ilişkin her okumada İran arenasını da hesaba katılmalı. Tahran'daki rejimin bu savaşa yaklaşımı ve savaşla nasıl başa çıkılacağı konusunda, her ne kadar aralarında tamamlayıcılık ya da rol dağılımı olduğu hipotezi göz ardı edilemese de şu an İran'da iki söylem ya da akım varmış gibi görünüyor. Fakat ne olursa olsun İran'ın yeni cumhurbaşkanı ve ekibinin söylemi ile İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) söylemi arasındaki fark hafife alınmamalı.

Direniş Ekseni’nin savaş boyunca İsrail içindeki çelişkilere ve bölünmelere odaklanmasının ardından, İran'ın savaştaki ve müzakerelerdeki, özellikle de Lübnan'ın güneyindeki rolünü anlamak için İranlı yönetici çevrelerdeki farklı yönelimlerin anlaşılmasının daha önemli olduğu görüldü.

Temelde Washington'ın İsrail'in İran'a misillemesinin, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve ekibinin açıkladığı üzere nükleer ve petrol tesislerini hedef almayacak şekilde ‘savaş mühendisliği’ yapmadaki başarısı, ABD yönetiminin savaşın İsrail ile İran arasında bölgesel bir savaşa dönüşmesini engelleme hedefinin İran rejiminin devrilmesini bölgeye yönelik stratejisinde güncel bir öncelik olarak görmediği anlamına geldiğini göstermesinin ardından Washington ile Tahran arasında doğrudan ya da arabulucular vasıtasıyla yeni bir müzakere yolunun kapısını aralıyor. Fakat tüm bunların ne anlama geldiği ve ABD’de 5 Kasım yapılacak olan başkanlık seçimleri arifesindeki etkileri, tüm dünya gibi İran'ın da Beyaz Saray'ın yeni efendisini görmek ve hesaplarını yeni başkanın kimliği üzerine inşa etmek için beklediği bir dönemde soruluyor. Donald Trump'ın yeniden başkan seçilmesi halinde ABD'nin bölgeye yönelik stratejisinde kartların yeniden karılacağına şüphe yok. Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adayının İran'a nasıl yaklaşacağı ve Washington'ın bu ülkeye yönelik stratejisinin ne kadar tersine dönebileceği bilinmiyor. Demokrat Parti’nin başkan adayı Kamala Harris'in seçilmesi halinde ise Joe Biden'ın bölgedeki politikalarının devam etmesi beklenebilir. Dolayısıyla, onun döneminde askeri caydırıcılık ve diplomasi yoluyla İran'la çatışmayı kontrol altına alma konusunda izlenen yol izlenmeye devam edebilir ve daha da belirginleşebilir. Ancak ABD-İran müzakerelerinin sorunsuz ve hızlı bir şekilde sonuçlanmasını beklemek, özellikle de savaşın devam ettiği bir ortamda, çok zor.

Naim Kasım'ın Nasrallah'ın yerine Hizbullah'ın yeni genel sekreteri olarak seçilmesi, Hizbullah içinde yaşanacak değişimlerin sinyalini verebilir: Çünkü Kasım, Hizbullah’ın silahlı kanadıyla hiçbir bağı olmayan, tamamen siyasi bir isim.

İran’ın bir sonraki aşamada izleyeceği politikaları anlamak için sadece ABD’deki seçimlerin sonuçlarına ve bunların İran-ABD ‘ilişkileri’ üzerindeki etkilerine bakmakla yetinilmemeli. İran içinde neler olup bittiğine bakmak ve yeni Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ve ekibi tarafından temsil edilen reformistler ile DMO tarafından temsil edilen katı muhafazakarlar ve rejimin katı muhafazakar çekirdeği arasındaki iç dinamikleri anlamaya çalışmanın yanında reformist çizgideki Pezeşkiyan'ın seçilmesinde ‘dışarıda kalmayan’ Hamaney'in tutumunu değerlendirirken de biraz ihtiyatlı olmak gerekiyor. Hamaney’in aynı zamanda Pezeşkiyan’ın gündeminin başlıca gündem maddesi haline gelen Batı ile müzakerelere yeşil ışık yaktığı da unutulmamalı.

İran'da olup bitenler net olarak anlaşılamasa ve kolayca açıklanamasa bile İran'daki son durum, rejimin yapısında değilse de mevcut uluslararası ve bölgesel koşullar çerçevesinde önceliklerinde ve politikalarında belli başlı bazı değişimlere işaret eden karmaşık bir durum olarak ele alınabilir. Söz konusu uluslararası ve bölgesel koşullar ise başta eski Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın başını çektiği kurucu lider kadrosunun ve askeri cephaneliğinin yok edilmesinin İsrail'in başlıca hedeflerinden biri haline geldiği savaştan sonra nasıl şekilleneceğiyle ilgili birçok soru işaretini gündeme getiren Hizbullah olmak üzere İran'ın Gazze Şeridi’ndeki ve Lübnan'daki bölgesel kollarının ‘kendi’ içlerinde bir dönüşüm yoluna girmek zorunda kaldıkları çok ağır darbeler almalarının ardından ortaya çıktı.

cdfv
Naim Kasım’ın İsrail tarafından öldürülen Hizbullah Yürütme Konseyi Başkanı Haşim Safiyuddin ile birlikte katıldığı Aşura yürüyüşünden bir kare (Reuters)

Hizbullah'ın 1991 yılından bu yana Genel Sekreter Yardımcısı olan Şeyh Naim Kasım'ın Nasrallah'ın yerine Hizbullah'ın yeni genel sekreteri olarak seçilmesi, Nasrallah'ın aksine Kasım'ın örgütün askeri kanadıyla hiçbir bağlantısı olmayan tamamen siyasi bir isim olması nedeniyle Hizbullah içinde yakında gerçekleşebilecek değişimlerin sinyalini verebilir. Kasım, kelimenin tam anlamıyla askeri bir lider olmasa da Hizbullah’ı yönetme deneyimi ve önceki dönemlerde askeri liderlerle olan ilişkisi nedeniyle Nasrallah'la kıyaslanamasa da askeri bir geçmişe sahip olduğu söylenebilir. Bu da Kasım’ın geçtiğimiz yıllarda Hizbullah'ın seçim süreçlerini yönetmesi, savaştan önce ve sonra, özellikle de Nasrallah'a yönelik suikasttan sonraki hassas dönemde Hizbullah adına konuşmanın yanı sıra, örgütün siyasi tutumunu duyurmak ve medyada bununla ilgili açıklamalarda bulunmak gibi örgüt içindeki siyasi görevlerinin niteliği hakkında net bir fikir veriyor.

Dolayısıyla Naim Kasım'ın genel sekreter olarak seçilmesi Hizbullah içinde ‘bürokratik’ bir işlem olarak değil, Hizbullah'ın ilerleyen süreçte alacağı yeni ‘biçimin’ bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Diğer bir deyişle, Hizbullah savaş bittikten sonraki aşamanın öncelikle siyasi bir aşama olacağı temelinde hazırlanıyor. Askeri karizması olmayan siyasi bir figür olan Kasım’ın, Hizbullah'ın bu aşamanın üstesinden gelebilecek en önemli yüzlerinden biri olduğuna şüphe yok. Belli bir açıdan bakıldığında ise Kasım'ın seçilmesi, İsrail'in başta Nasrallah'ın yerine geçmesi beklenen Hişam Safiyuddin olmak üzere askeri-siyasi profile sahip önde gelen liderlere suikastlar düzenlemesinin ardından Hizbullah içindeki seçeneklerin daralması nedeniyle zorunlu bir seçim olarak görülmeli.

Kasım'ın Hizbullah Genel Sekreterliğine seçilmesi, sadece yetenekleri ve nitelikleri açısından değil, aynı zamanda bu niteliklerin Hizbullah için çok önemli bir değişimin işareti olması açısından da değerlendirilmeli.

Burada Nasrallah’ın öldürülmesinden sonra ortaya atılan ‘Hizbullah, lider kadrosunu yeniden inşa ederken en azından siyasi olarak radikalizme mi yoksa ılımlılığa mı yönelecek?’ sorusu bir kez daha sorulmalı. Aslında Kasım’ın genel sekreterliğe seçilmesi Hizbullah'ın bir sonraki aşamadaki yönelimini tam olarak açıklamıyor. Kasım, örgütün siyasi kanadını temsil etmesi nedeniyle örgütün askeri kanadı Hizbullah'ın kurucu kadrosundan daha radikal ve daha az siyasi tecrübeye sahip genç liderler tarafından devralınabilir. Ancak bu aynı zamanda Hizbullah'ın askeri geleceğine, yani askeri eylemlere devam etme ve silahlanma kapasitesini önceki hızda sürdürüp sürdüremeyeceğiyle ilişkili. Bu sadece savaşın sonuçlarına ve zafer ve yenilgi hesaplarına değil, aynı zamanda savaştan sonra bölgenin ‘mühendisliğine’ ve özellikle Tahran'daki cumhurbaşkanlığı ekibinin ve belki de Hamaney liderliğindeki ‘derin devletin’ ekonomiyi iyileştirmeye ve rejimin meşruiyetini güçlendirmeye odaklanması açısından İran’ın önümüzdeki dönemde izleyeceği stratejiye de bağlı olabilir.

Bu yüzden Naim Kasım'ın Hizbullah'ın yeni genel sekreteri olarak seçilmesi İran'ın değişimlerinden ve önceliklerinden ayrı tutulamaz. DMO, Nasrallah'ın öldürülmesinden sonra Hizbullah'ın ve Lübnan'ın güneyindeki cephenin yönetiminde güçlü bir şekilde yer alsa da bu seçim, İran'ın müzakere etmeyi ve ortamı yatıştırmayı isteğinin açık bir işareti. Dolayısıyla Kasım'ın seçilmesi, Hizbullah'ın iç dinamikleriyle hiçbir ilgisi olmayan, tamamen İran'a ait bir karar olarak değerlendirilmeli.

scdvfbg
Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'la birlikte öldürülen DMO Komutan Yardımcısı Tuğgeneral Abbas Nilfuruşan'ın Irak'ın Kerbela kentindeki cenaze töreninden bir kare, 14 Ekim 2024 (Reuters)

Naim Kasım, İran'ın Hizbullah'ı yönettiğinin sık sık dile getirildiği bir döneme Hizbullah Genel Sekreterliğine seçilirken, bu seçim sanki İran'ın bu ‘suçlamayı’ reddetme girişimiymiş gibi algılanabilir. Daha da önemlisi, Kasım'ın seçilmesi İran'ın mevcut öncelikleri ve hesapları açısından okunmalı. Bu da ABD'nin İran dosyasıyla yerel ve bölgesel olarak ilgilenme politikası dışında anlaşılamaz. Başka bir deyişle, Washington'ın İran içindeki reformist hareketin yükselişine ve buradaki karar alma kadrolarındaki varlığını güçlendirmeye oynadığı göz ardı edilemez.

Burada hedef alınan yerlerin askeri önemine ve İsrail'in İran hava sahasına bu kadar kolay girme başarısına rağmen İsrail'in geçtiğimiz cumayı cumartesiye bağlayan gece İran'a gerçekleştirdiği misillemede ABD’nin ‘savaş mühendisliği’ yapması kast ediliyor. İsrail'in petrol tesislerini hedef almaktan kaçınması önemliydi. Eğer İsrail, bu tesisleri hedef alsaydı, İran’ın petrol pazarında daha büyük bir pay kapmak da dahil olmak üzere ekonomik başarılar elde etmeyi hedeflediği yeni dönemine ağır bir darbe indirebilirdi.

Dolayısıyla Kasım'ın Hizbullah Genel Sekreteri olarak seçilmesi sadece yetenekleri ve nitelikleri açısından değil, aynı zamanda bu niteliklerin Hizbullah için çok önemli bir değişimin işareti olması açısından da değerlendirilmeli. Bu değişim, ister Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 1701 sayılı kararının uygulanmasıyla ilgili olarak Lübnan'ın güneyinde olsun, ister Lübnan'daki gücün yeni dengelere göre yeniden üretilmesiyle ilgili olarak Lübnan içinde olsun, ateşkesin gerektirdiği tüm siyasi ve güvenlik düzenlemeleriyle birlikte ateşkesin müzakere edilmesi için daha büyük bir arzuya dönüşeceğine şüphe yok. Hizbullah'ın askeri sayfasını kapattığını ya da kapatmaya hazırlandığını söylemek zor olsa da yeni oldu-bittiler nedeniyle siyasi kanadın askeri kanadın önüne geçeceği yeni bir Hizbullah'la karşılaşacağımız kesin. Ancak bunun öncesinde ve sonrasında İran'ın Kasım'a diğer Hizbullah liderleri gibi suikasta uğramayacağına dair garanti verip vermediği sorusu sorulmalı. Eğer verdiyse bu, Tahran ve Washington arasındaki yeni ‘uzlaşıların’ bir tablosunu çizmeye yeter.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Kaynaklar: Kaani, Iraklı grupları ‘Amerikalıları kışkırtmamaları’ konusunda uyardı

İran, Iraklı gruplara Amerikalılara ve İsraillilere karşı silahlı eylemleri durdurmalarını söyledi. (Reuters)
İran, Iraklı gruplara Amerikalılara ve İsraillilere karşı silahlı eylemleri durdurmalarını söyledi. (Reuters)
TT

Kaynaklar: Kaani, Iraklı grupları ‘Amerikalıları kışkırtmamaları’ konusunda uyardı

İran, Iraklı gruplara Amerikalılara ve İsraillilere karşı silahlı eylemleri durdurmalarını söyledi. (Reuters)
İran, Iraklı gruplara Amerikalılara ve İsraillilere karşı silahlı eylemleri durdurmalarını söyledi. (Reuters)

Güvenilir kaynaklar Şarku’l Avsat'a, İran'ın Irak'taki Şii grupların liderlerine gönderdiği ve Amerikalılar ile İsraillileri kışkırtmamaları yönünde kesin talimatlar içeren mektubun içeriğini açıkladı. Mektupta Bağdat'a, Yemen'deki Husileri hedef alan saldırılara benzer saldırılar düzenlenebileceği uyarısında bulunuldu.

Tahran'a bağlı Iraklı grupların, uluslararası baskı ve ABD'nin Husilere yönelik saldırıları nedeniyle haftalardır düşmanca faaliyetlerinde gözle görülür bir azalma yaşandı.

Kaynaklar, Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani'nin Irak'a yaptığı son ziyaret sırasında İran yönetiminden bir mesaj taşıdığını söyledi.

Kaani, hizip liderlerini ‘ABD ordusunun Husi tesislerine yönelik saldırılarının Bağdat'ta hızla geri tepebileceği’ konusunda uyardı.

Iraklı gruplara ‘bu hassas aşamada herhangi bir askeri faaliyette bulunmamaları’ çağrısında bulunan Kaani, ‘silahlı gösterileri durdurmak ya da azaltmak için daha fazla önlem alınması’ gerektiğini belirtti.

Bir Şii örgüt komutanının “Tek bir kıvılcım Irak'ta bir cephe açabilir” dediğini aktaran kaynaklar şu ifadeleri kullandı: “Kaani, İran yönetiminden Iraklı taraflara, Amerikalılara ya da İsraillilere yönelik her türlü provokasyondan kaçınmaları yönünde kesin talimatlar iletti. Iraklı grupların liderleri aylardır karşı karşıya kaldıkları baskıların yoğunluğu nedeniyle bu mesajla rahatladılar.”

Kaynaklar, “Tahran, grupların Husileri desteklemek için sahada tepki göstermesi halinde Amerikalıların Irak içindeki hedeflere saldırı düzenlemekten çekinmeyeceğini değerlendiriyor” dedi.

Kaani'nin geçen hafta Bağdat'ı ziyaret ettiği ve Koordinasyon Çerçevesi'ndeki siyasetçiler ve silahlı grupların liderleriyle görüştüğü bildirildi.

Kaani'nin Bağdat ziyaretleri genellikle gizlilikle yürütülüyor. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre bu seferki görüşmelerinin merkezinde Tahran yanlısı grupların temsilcileri ve iktidardaki koalisyonun önde gelen liderleri yer aldı.

scdf
ABD ordusu, Yemen'de Husileri ortadan kaldırmaya yönelik operasyonun devam ettiğini doğruladı. (Reuters)

Haberlerde Kaani'nin ‘Tahran'ın Bağdat'taki müttefiklerinin ABD tarafından baskı görmesi halinde onları destekleme taahhüdünü’ yenilediği iddia edildi.

Husiler Bağdat'taki karargâhlarını kapattı

Eş zamanlı bir gelişme olarak kaynaklar Yemenli Husilerin Bağdat'ın merkezinde, Yeşil Bölge yakınlarındaki lüks bir mahallede bulunan stratejik bir karargâhı boşalttığını doğruladı.

Şarku’l Avsat'a konuşan kaynaklar, Koordinasyon Çerçevesi'nden Şii bir partinin Husilere kolaylık sağlama görevini üstlendiğini ve karargâhı 2023'ün başlarında açmalarına yardımcı olduğunu söyledi.

Karargâhta örgütün lideri Abdulmelik el-Husi lehine sloganlar ve pankartlar asıldığını belirten kaynaklar, ‘karargâhın Bağdat'taki ticari ve medya faaliyetlerini denetlediğini ve Aksa Tufanı Operasyonu’ndan sonra etkinliğinin arttığını’ bildirdi.

Son olarak, uluslararası baskının artması ve ABD'nin Husilere yönelik saldırılarının başlamasıyla birlikte, grup Bağdat'taki bu karargâhı ‘Şii bir gruptan sert bir tonda gelen tavsiye üzerine’ kapattı.

Kaynaklar, ‘örgütün, Bağdat'ta herhangi bir provokatif faaliyetin durdurulması için Şii bir konsensüs olduğunu tespit ettikten sonra karargâhın kapatılması ve boşaltılması talebine yanıt verdiğini’ kaydetti.

Kaynaklar, Koordinasyon Çerçevesi'nden gelen baskıların yoğunlaşmasının ardından Husilerin Bağdat'ta ve Irak'ın güneyindeki başka bir şehirde bulunan diğer iki karargâhını da kapatabileceğini doğruladı.

Irak hükümeti, Foreign Policy dergisinin bir haberine cevaben, Husilerin Diyala vilayetindeki (Irak'ın doğusu) el-Halis bölgesinde üyelerini eğitmek için bir kamp kullandığı yönündeki haberleri yalanladı.

ABD Savunma Bakanlığı’ndan (Pentagon) yapılan açıklamaya göre ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth 18 Mart 2025 tarihinde Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile ‘ABD ticaretine yönelik Husi tehdidini ortadan kaldırmayı ve seyrüsefer özgürlüğünü yeniden tesis etmeyi’ amaçlayan askeri operasyonları görüştü.

Yemen hükümeti ise ‘Husi milisleriyle bağlantılı unsurların herhangi bir ülkedeki hareketlerinin izlendiğini ve Arap ulusal güvenliğine zarar veren faaliyetlerinin takip edildiğini’ bildirdi.

Şarku’l Avsat'a açıklama yapan Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-İryani, Yemen hükümetinin ‘Iraklı kardeşlerinin endişe ve ilgisini takdir ettiğini’ söyledi.

El-İryani, Irak hükümetine ‘Husi milislerinin Irak topraklarındaki her türlü medya, siyasi ya da lojistik faaliyetine karşı kararlı bir şekilde durma ve Irak'ın Yemen'in ya da bölgenin güvenliğini tehdit eden hiçbir oluşum için bir platform ya da sığınak olarak kullanılmamasını sağlamak için net adımlar atma’ çağrısında bulundu.

El-İryani, Yemen hükümetinin ‘Irak'ın, İran'ın bölgedeki vekil güçleri aracılığıyla dayatmaya çalıştığı kaos denkleminin bir parçası olmasına izin vermeyeceğinden emin olduğunu’ belirtti.

Geçen hafta başından bu yana ABD uçakları, başkent Sana ile Saada, el-Beyda ve el-Cevf vilayetlerinde Husi mevzilerini hedef alan bir dizi saldırı düzenledi.

ABD Başkanı Donald Trump, Husileri tamamen yok etme sözü verdi ve İran'ı onları desteklemeye devam etmemesi konusunda uyardı. Ancak örgüt Kızıldeniz'deki ABD savaş gemilerini hedef almaya devam edeceğini söylüyor.