Berri Şarku’l Avsat'a konuştu: İsrail Lübnan'ın ateşkes teklifini reddetti

Berri, Amerikan arabuluculuğunun seçimlerden sonraya erteleneceğini bildirirken, Mikati de bunları Tel Aviv'in inatçılığının göstergesi olarak değerlendirdi.

TT

Berri Şarku’l Avsat'a konuştu: İsrail Lübnan'ın ateşkes teklifini reddetti

Berri Şarku’l Avsat'a konuştu: İsrail Lübnan'ın ateşkes teklifini reddetti

Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, İsrail Başbakanı’nın ‘ABD'nin Lübnan Özel Temsilcisi Amos Hochstein ile üzerinde anlaşılan Lübnan yol haritasını reddettiğini’ belirterek, krizi çözmeye yönelik siyasi hareketin önümüzdeki salı günü yapılması planlanan ‘ABD seçimleri sonrasına ertelendiğini’ söyledi.

Berri, Hochstein'ın İsrail'den ayrıldığından beri kendisiyle iletişim kurmadığını vurguladı. Ayrıca bir önceki ziyareti sırasında Hochstein'ın olumlu bir şey bulursa Tel Aviv'e gideceğine söz verdiğini dile getiren Berri, Tel Aviv'den ayrıldığından beri Hochstein'ın hiçbir konuda kendisini bilgilendirmediğini belirtti. Berri, Lübnan'ın bu alandaki sabitelerini, özellikle de 1701 sayılı Birleşmiş Milletler (BM) kararına (2006'da yayınlandı) bağlılığını bir kez daha yineledi.

Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü (UNIFIL) Başkomutanı General Aroldo Lazaro ile bir araya gelen Berri, İsrail'in eylül ayından bu yana ateşi kesmek, 1701 sayılı kararı uygulamak ve sınırın her iki tarafına yerinden edilmiş kişileri geri döndürmek için birden fazla fırsatı heba ettiğini söyledi.

Basın ofisinden yapılan açıklamaya göre Berri, ateşkes ve 1701 sayılı kararın uygulanmasıyla ilgili ABD Özel Temsilcisi’yle varılan mutabakat hakkında UNIFIL Başkomutanı’na ayrıntılı bir açıklama yaptı. Berri, Lübnan'ın bölgede güvenlik ve istikrarın sağlanması için tek seçenek olan 1701 sayılı kararın uygulanması konusundaki kararlılığını yineledi.

Aynı bağlamda Lazaro, Başbakan Necip Mikati'yi ziyaret etti. Uluslararası gücün rolüne ve güneydeki varlığına bağlı kalınması gerektiğini kaydeden Mikati, kendi görevlerine, orduyla yakın iş birliği içinde yürüttüğü görevlere ve çalışma kurallarına zarar verilmemesi gerektiğini vurguladı. İsrail'in UNIFIL'e yönelik saldırılarını ve tehditlerini kınadığını ifade eden Mikati, Lübnan'a dost birçok ülkenin UNIFIL'in güneydeki çalışmalarını sürdürmesi konusundaki ısrarını takdir etti.

Mikati şu ifadeleri kullandı: “Düşman İsrail'in Lübnan topraklarına yönelik saldırılarının kapsamını yeniden genişletmesi, halkı tüm şehir ve köyleri boşaltmakla tehdit etmesi ve yıkıcı saldırılarla Beyrut'un güney banliyölerini yeniden hedef alması, İsrail'in 1701 sayılı kararın tam olarak uygulanmasına hazırlık amacıyla ateşin kesilmesi için sarf edilen tüm çabaları reddettiğini teyit eden göstergelerdir.”

Lübnan'ın BM kararına ve hükümlerine olan daimî bağlılığını yineleyen Mikati, “İsrail tarafından yapılan açıklamalar ve Lübnan tarafından alınan diplomatik sinyaller, İsrail'in önerilen çözümleri reddetme, öldürme ve yok etme yaklaşımında ısrar etme konusundaki inadını teyit etmektedir. Bu durum, tüm uluslararası toplumu bu saldırganlığı durdurmak için tarihi ve ahlaki sorumluluklarıyla karşı karşıya bırakmaktadır” şeklinde konuştu.

Reuters, ABD'nin Lübnan'dan İsrail ile Hizbullah arasındaki çatışmaları sona erdirmek için durmuş olan görüşmeleri canlandırmak amacıyla İsrail ile tek taraflı ateşkes ilan etmesini istediği yönünde bir haber yayınladı. Mikati ise bu haberi yalanladı. Reuters'ın iki kaynaktan aktardığına göre, ABD'nin Lübnan Özel Temsilcisi Amos Hochstein bu öneriyi bu hafta Mikati'ye iletti. Washington yönetimi İsrail ile İran destekli Hizbullah arasındaki çatışmaları sona erdirmek için diplomatik çabalarını yoğunlaştırdı. Mikati'nin ofisi Reuters'a yaptığı açıklamada, Washington yönetiminin Beyrut yönetiminden tek taraflı ateşkes ilan etmesini istediği iddiasını yalanladı. Açıklamada hükümetin her iki taraftan da ateşkes talep etme ve 2006 yılında iki taraf arasındaki bir önceki çatışma dönemini sona erdiren 1701 sayılı BM kararını uygulama konusundaki tutumunun net olduğu belirtildi.

İki kaynak Washington'un Beyrut'u görüşmelerde inisiyatifi yeniden ele alması için ikna etmeye çalıştığını söyledi. Söz konusu iki kaynak, İsrail'in Hizbullah'ın lider kadrosunun çoğunu öldüren ve Güney Lübnan'ın büyük bölümünü tahrip eden askeri operasyonlarını sürdüreceğine inandığını belirtti. Kaynaklar tek taraflı bir ateşkes ilanının Lübnan'da kabul görmeyeceğini, çünkü bunun teslimiyet olarak algılanacağını ifade etti.

Reuters'a konuşan bir başka diplomat ise Hochstein'ın aylar önce Mikati ve Berri'ye benzer bir teklifte bulunduğunu söyledi. Hochstein onlara Hizbullah'ın tek taraflı ateşkes ilan etmesi halinde bunun İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya diplomatik bir girişim olarak sunulacak bir şey olabileceğini söyledi. Diplomat bu fikrin 27 Eylül'de Beyrut'un güney banliyölerine düzenlenen bir İsrail hava saldırısında öldürülen dönemin Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah tarafından reddedildiğini de sözlerine ekledi.



Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
TT

Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.

Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.

Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.

Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.

Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.

Hizbullah savaşçılarının durumu

Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’

Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.

fvdgh
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)

“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”

Hizbullah'ın ideolojisi

Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.

ukıo
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)

‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”

Ordu disiplini

Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.

Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.