Sistani: Irak'a dış müdahale engellenmeli ve silahlar devletle sınırlandırılmalı

Iraklı Şii din adamı Ali es-Sistani bugün Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin Irak Özel Temsilcisi ve Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu (UNAMI) Başkanı Muhammed el-Hasan ve beraberindeki heyeti kabul etti. (INA)
Iraklı Şii din adamı Ali es-Sistani bugün Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin Irak Özel Temsilcisi ve Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu (UNAMI) Başkanı Muhammed el-Hasan ve beraberindeki heyeti kabul etti. (INA)
TT

Sistani: Irak'a dış müdahale engellenmeli ve silahlar devletle sınırlandırılmalı

Iraklı Şii din adamı Ali es-Sistani bugün Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin Irak Özel Temsilcisi ve Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu (UNAMI) Başkanı Muhammed el-Hasan ve beraberindeki heyeti kabul etti. (INA)
Iraklı Şii din adamı Ali es-Sistani bugün Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin Irak Özel Temsilcisi ve Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu (UNAMI) Başkanı Muhammed el-Hasan ve beraberindeki heyeti kabul etti. (INA)

Iraklı Şii din adamı Ali es-Sistani bugün yaptığı açıklamada, dış müdahalenin her türlüsünün engellenmesi ve silahların devletin elinde kalması gerektiğini söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Irak Haber Ajansı'ndan (INA) aktardığına göre Sistani, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri'nin Irak Özel Temsilcisi ve Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu (UNAMI) Başkanı Muhammed el-Hasan ile bugün yaptığı görüşmenin ardından şunları söyledi:

“Iraklılar yaşadıkları deneyimlerden ders almalı ve başarısızlıklarının üstesinden gelmek için ellerinden geleni yapmalıdır. Bu, verimlilik ve bütünlük ilkesine dayalı olarak ülkeyi yönetmek için bilimsel ve pratik planlar hazırlamadan, tüm yönleriyle yabancı müdahaleyi önlemeden, hukukun üstünlüğünü tahkim etmeden, devlete silah sınırlaması getirmeden ve her düzeyde yolsuzlukla mücadele etmeden mümkün değildir.”

Irak, art arda yaşanan savaşlar ve istikrarsız siyasi durumların ışığında, bireyler ve aşiretler arasındaki anlaşmazlıklarda kullanılan ve büyük bir pazara sahip olan silahların şehirlerin içinde ve dışında halk arasında yayılmasından muzdarip.

Irak’ta devletin dışında 15 milyon silah olduğu tahmin ediliyor ve bu da silahsızlandırmaya çalışan ancak başarılı olamayan Irak hükümetleri için büyük bir zorluk teşkil ediyor. Geçtiğimiz yıl Irak İçişleri Bakanlığı silahların devletle sınırlandırılmasına yönelik bir strateji başlattı.



Hizbullah'ın simyacısı Şeyh Naim Kasım

Görsel: Lina Jaradat/Al Majalla
Görsel: Lina Jaradat/Al Majalla
TT

Hizbullah'ın simyacısı Şeyh Naim Kasım

Görsel: Lina Jaradat/Al Majalla
Görsel: Lina Jaradat/Al Majalla

Badia Fahs

Hizbullah'ın yeni Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım hakkındaki bilgiler öyle sanıldığı gibi az değil, aksine gayet yeterli. Şeyh Kasım, adının öne çıktığı günden bu yana kamuoyunda ve medyada pek ilgi görmedi. Ne gözler onu aradı ne de kameralar onu takip etti. Selefi Hasan Nasrallah'ın karizmasına da sahip değil. Tüm bunlar, kimya alanında uzman olması ve on yılı aşkın bir süredir bu alanda ders vermesine rağmen, çevresiyle etkileşime girmesini engelleyen çok katı bir kişiliğe sahip olmasından kaynaklanıyor.

Uzmanlık alanı ile karakteri arasındaki bu çelişki son zamanlarda kamuoyu ve medya söyleminde başlıca gündem maddesi olmuş durumda. Öyle ki Hizbullah’ın yeni Genel Sekreteri’nin inandığı ve başarmaya çalıştıkları arasında tam bir uyum gösterdiği pek çok şeyi gölgede bırakıyor.

Lübnan'daki İslami hareketin kurucularından ve ilk liderlerinden biri olan Şeyh Kasım’ın muhafazakâr karakteri, onun gençliğinden itibaren dini akımlara ilgi duymasına neden olduç Şeyh Kasım henüz 18 yaşındayken Beyrut'taki camilerde ve hüseyniyelerde fıkıh ve akaid dersleri vermeye başladı.

Şeyh Kasım, 1970'li yılların başında bir grup arkadaşıyla birlikte Lübnan'da İslami düşünceyi yaymak amacıyla Müslüman Öğrenciler Birliği'ni kurdu ve bu birliğin başkent Beyrut'un Musaytbe bölgesinin sorumluluğunu üstlendi.

İmam Musa es-Sadr'ın ‘Mahrumlar’ hareketinin başlangıcında düzenlediği ilk toplantılarda (İran uyruklu) Mustafa Çamran ile birlikte aktif olarak yer alan Şeyh Kasım, Şii toplumunda İslami kültür, davranış ve dini tezahürlerin yayılmasıyla ilgilendiği için harekette kültürel ve dini alanlarda sorumluluklar üstlendi.

Dini fikirleri doğrultusunda, Şii toplumunu yavaş yavaş ‘mezhepçi cahiliyeden Velayet-i Fakih'e’ taşıyan İslami Dini Eğitim Derneği'ni kurdu. Dernek zamanla kendi kitaplarını yayınlamayı ve Şeyh Kasım’ın gözetiminde, okullarda dini eğitimin ve direniş kültürünün yayılmasında önemli bir rol oynayan öğretmenler yetiştirmeyi başardı. Daha sonra El-Mustafa Lisesi gibi liseler, okullar ve kız çocuklarının tesettüre girme yaşına geldiklerinde düzenlenen törenler ve ‘Aşura Meclisleri’ gibi bilinçlendirme faaliyetleri için merkezler kuruldu.

Şeyh Kasım, İran’daki İslam Devrimi'nden bir yıl sonra kendisini kimyaya bağlayan son ipleri de keserek Mahrumlar Hareketi’ndeki ve akademik alandaki tüm görevlerinden istifa etti. Derin eğitim deneyimi onu ‘önde gelen bir dini entelektüel’ haline getirdiği için ilahiyat alanında eğitime yönelmeye karar verdi. Beyrut'taki ilahiyat fakültelerinde dini ilimler okudu ve dini bilinçlendirme faaliyetini camilerde ve hüseyniyelerde sürdürdü.

Şeyh Kasım, İran'ın Lübnan'daki varlığı arttıkça, siyasi faaliyetlere katılmaya karar verdi.

Hizbullah içinde

İran'ın Lübnan'daki varlığının artmasıyla birlikte Şeyh Naim siyasi faaliyetlerde bulunmaya karar verdi. Lübnan'da İslam devrimini destekleyen bir grup kişiyle birlikte, 1980'li yılların başında sosyal ve kültürel olarak aktif olan ve İran’daki İslam Devrimi ile özdeşleşme çağrısında bulunan bir sivil dernek olan İslami Komiteler’i kurdu.

Hizbullah'ın bir fikir olarak İslami Komiteler’den ortaya çıktığı ve İran'a bağlı bir Şii siyasi partinin kurulması gerektiği konuşulan 1982 yılına gelindiğinde Şii toplumu içinde geniş bir siyasi gruplaşmaya dönüştüğü söylenebilir. Eski kimyacı ve yeni din adamı Şeyh Kasım, kurucu çizgideki en önde gelenlerden biriydi ve Hizbullah’ın düşünce ve ideolojisine ideolojik dokunuşlarını yaptı.

Hizbullah’ı örgütledikten sonra Beyrut'ta eğitim ve keşif alanlarında sorumluluklar üstlendi. Daha sonra Abbas Musevi'nin Hizbullah Genel Sekreteri olarak atanmasının ardından önce Genel Sekreter Yardımcısı, ardından da Hizbullah Yürütme Konseyi Başkanı oldu. Musevi’nin bir suikasta kurban gitmesinden sonra Hasan Nasrallah, genel sekreterliğe yükseldi, Şeyh Kasım ise görevine devam etti. Nasrallah’ın suikast sonucu öldürülmesinin ardındansa yerine Haşim Safiyuddin geçti. Şeyh Kasım yine aynı görevde kaldı. Nasrallah’ın hemen ardından Safiyuddin'in de suikasta uğramasıyla, Şeyh Kasım’ın 32 yıllık durağanlık sonrası terfi etmesi, tepki vermedeki yetersizliğinin reddedilemez bir kanıtıydı.

Ülke içinde

Hizbullah’ın ilk kez parlamentoya girdiği 1992 yılındaki savaş sonrası Lübnan’da yapılan ilk seçimlerde Şeyh Kasım, seçimler için genel koordinatörlük görevini üstlendi. Daha sonra Hizbullah üyesi milletvekillerinin çalışmalarını, açıklamalarını, siyasi faaliyetlerini, fonlarının hareketliliğini ve resmi maaşlarını izleyen Hükümet Çalışma Komisyonu'nu yönetmekle görevlendirildi.

Hizbullah'ın ilk kez hükümete katılmasından bu yana, birbiri ardına kurulan hükümetlerde karar alma süreçlerinde önemli roller üstelenen Şeyh Kasım, ‘Şii İkilisi’ni oluşturan Hizbullah ve Emel Hareketi üyesi bakanlar aracılığıyla, Lübnan'ın siyasi ve kültürel yüzüne, rolüne, Arap ve bölgesel ilişkilerine aykırı bir siyasi çizgi dayattı.

Şeyh Kasım’ın kimya öğretimi konusundaki akademik uzmanlığı ve Fransızcayı çok iyi bilmesi, Hizbullah ile Lübnan'daki siyasi partiler ve örgütler arasında siyasi bağlar kurmasına yardımcı oldu. Sorumluluklarından biri de partinin müttefik Lübnanlı bileşenlerle ilişkilerini geliştirmek ve daha fazla ittifak, anlaşma ve anlaşma yapmaktı.

“Birbiri ardına kurulan hükümetlerde karar alma süreçlerinde önemli roller üstelenen Şeyh Kasım, Şii İkilisi’ni oluşturan Hizbullah ve Emel Hareketi üyesi bakanlar aracılığıyla, Lübnan'ın siyasi ve kültürel yüzüne, rolüne, Arap ve bölgesel ilişkilerine aykırı bir siyasi çizgi dayattı.

Dolayısıyla Lübnan siyasi hayatında, resmi törenlerde, halka açık etkinliklerde, basın toplantılarında ve hatta siyasi olayları yorumlayan açıklamalarda neredeyse her gün yer aldı.

Nasrallah'ın doğrudan temastan kaçınması ve suikast korkusuyla sadece televizyon ekranlarında görünmesiyle birleştiğinde bu durumun, Şeyh Kasım’a iyi bir etkileşim fırsatı sunması gerekirdi, ama o, bir yedek oyuncunun yapması gerektiği gibi bundan tam olarak yararlanmadı.

Karakteri

Şeyh Kasım, Nasrallah'ın öldürülmesinin ardından dört konuşma yaptı. Bu konuşmaların üçünde Hizbullah'ın ateşkes müzakerelerindeki tutumunu ve sınırdaki askeri durumu hakkında konuşan Şeyh Naim, dördüncüsünde ise Hizbullah’ın yeni Genel Sekreteri olarak kaçınılmaz zaferini ilan etti. Ancak bu konuşmaların hiçbirinde selefinin karizmasını ve hitabet yeteneğini ortaya koyamadı.

Büyük olasılıkla, Şeyh Kasım kendi kimyasını harekete geçirmekle ilgilenmiyor. Daha çok kasıtlı olarak katı muhafazakar bir çizgi çizen vücut dilinin, somurtkan yüz hatlarının ve tiz sesinin sert karakterini, yalnızlığını ve dışlanmışlığını aktarmasına izin veriyordu. Hizbullah destekçileri onu ne kadar çok görür ve duyarsa, selefi Nasrallah’a olan özlemleri de o kadar artıyor.

rfvbrftbv
Şeyh Naim Kasım'ın İsrail tarafından öldürülen Hizbullah Yürütme Konseyi Başkanı Haşim Safiyuddin ile birlikte katıldığı Aşura yürüyüşünden bir kare (Reuters)

Kimya, edebiyat alanında Paulo Coelho tarafından kaleme alınan Simyacı adlı kitap sayesinde Coelho’yu dünyanın en ünlü yazarlarından biri haline getirirken bir kimya profesörü olan Şeyh Kasım, ünlü olduğundan beri çevresiyle etkileşime giremedi.

Kendisinden önceki dört genel sekreter arasında akademik açıdan en başarılı olanı ve içlerinde araştırma ve yazma faaliyetlerinde bulunan tek kişi olan Şeyh Kasım, başta İran devriminin lideri Ruhullah Humeyni hakkında yazdığı ‘Özgünlük ve Yenilikçilik” başlıklı bir kitap ve İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney hakkında Farsça'ya çevrilen ‘Yenilenen Muhafız’ adlı bir başka kitap daha olmak üzere yirmiye yakın kitap kaleme aldı. Şeyh Kasım, genç Müslüman kadınlara hitaben yazdığı ‘Benim Başörtü ile Hikâyem” adlı kitabında, bir vaazında da ifade ettiği üzere ‘kadınların’, özellikle de boşanmış kadınların toplum için algılanan tehlikelerine ilişkin uyarılarda bulunduğu görüşlerine yer veriyor.

İlham verici olmayan bir seçim

Şeyh Kasım’ın Genel Sekreterliğe atamasıyla Şeyh Subhi et-Tufeyli'den sonra bu makama bir kez daha bir beyaz sarıklı gelmiş oldu. On iki İmam’a bağlı olan Şiiler arasında siyah ve beyaz sarıklar arasında fark var. Siyah olan sarığı Peygamber efendinizin soyundan gelenler takıyor. Sosyo-politik, sınıf temelli bir yorum olan beyaz sarık ise bazı Şii din adamlarını ‘onurlandıran’ bir mertebe verir. Ancak bu ayrıntının Hizbullah destekçileri arasında uyumu etkilemesi kaçınılmaz olacağı ve Şeyh Kasım’ı istisnai bir lider yapan nesnel bir gereklilik olarak simyacı özelliklerinin eksikliğine katkıda bulunacağı kesin.

Şeyh Kasım, bu yüzden çevresini kayıplar aşamasından duygusal ve maddi telafi aşamasına taşıyabilmek için sert tutumlarını harekete geçirmez ve okuma, topluluk önünde konuşma ve kontrol altında tutma konusunda dikkat çeken özellikler kazanmazsa, onu zorlu ve çetrefilli bir görev bekliyor demektir. Meseleden meseleye zarif bir şekilde geçebilmeli, Hizbullah üyeleriyle sorunsuz bir şekilde etkileşime girebilmeli ve yangınlara ve patlamalara neden olsa bile destekçilerinin hislerini tamamen içselleştirebilmeli.

Notlarda

Nasrallah’ın öldürülmesinden sonra Safiyuddin'in Hizbullah Genel Sekreterliği görevine seçilmesinin duygusal, Şeyh Kasım’ın ise İran'ın Hizbullah'ın doktrinel ve ideolojik yapısını yeniden inşa ettiği için onu seçtiğine dair bir mesaj ve tamamen siyasi bir seçim olduğu söyleniyor.

Hizbullah’ın kuruluşunda yer alan Şeyh Kasım, Meclis Başkanı Nebih Berri'ye kendisi ve Hizbullah adına müzakere etme yetkisi vererek Hizbullah’ı başladığı yere geri döndürdü.

Şeyh Kasım’ın suikasta uğramayacağına dair garanti almak için İran'a uçtuğu, muhtemelen İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile ya da Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf'ın uçağıyla seyahat ettiğini söyleyenler var.

Öte yandan bazıları da ‘Şeyh’ ile ‘Seyyid’ arasındaki uçurumun genişliğinin farkında olan Hizbullah propaganda makinesinin ‘Ya Allah Ya Allah... Kurtar bizi Nasrallah’ sloganından sonra ‘Ya Allah Ya Kerim… Kurtar bizi Şeyh Naim’ sloganını dolaşıma soktuğunu söylüyor.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.