Filistin Başbakanı Mustafa, Şarku’l Avsat’a konuştu: Ciddi bir barış sürecine girmek için Trump'a elimizi uzatıyoruz

İki devletli çözümün ilerletilmesinde Suudi Arabistan'ın üstlendiği öncü rolün önemini vurgulayan Mustafa, İsrail'e ateşkes anlaşması için ‘ciddi baskı’ yapılması çağrısında bulundu

TT

Filistin Başbakanı Mustafa, Şarku’l Avsat’a konuştu: Ciddi bir barış sürecine girmek için Trump'a elimizi uzatıyoruz

Filistin Başbakanı Mustafa, Şarku’l Avsat’a konuştu: Ciddi bir barış sürecine girmek için Trump'a elimizi uzatıyoruz

Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa, Şarku’l Avsat’a konuştu. Başbakan Mustafa, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas liderliğindeki Filistin halkının, yeniden ABD Başkanı seçilen Donald Trump yönetimine ‘Filistin halkına adaletli davranan ve bağımsız devletlerini kurma haklarını veren ciddi bir barış sürecine girmesi için’ elini uzattığını söyledi.

Filistin’in Başbakanlık görevinin yanı sıra Dışişleri Bakanlığı görevini de yürüten Mustafa, dün Riyad'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi kapsamında Suudi Arabistan’a yaptığı ziyarette verdiği röportajda, Filistin devletinin tanınması ve iki devletli çözüm dosyasında Suudilerin üstlendiği önemli role övgüde bulundu. Mustafa, iki devletli çözümün ilk toplantısına 90 ülke ve Birleşmiş Milletlerin (BM) katılmasının, ‘Suudilerin Filistin halkını desteklemek için üstlendiği liderlik rolünün öneminin bir göstergesi’ olduğunu vurguladı.

ABD'ye ve dünyaya ‘Filistin halkına adaletli davranma’ çağrısında bulunan Mustafa, ikinci kez ABD Başkanı seçilen Trump'ın bu ikinci döneminde, savaşın bölgenin ve dünyanın istikrarı üzerindeki etkisini göz önünde bulundurarak olaylara ‘yeni bir vizyon ve tutumla’ bakmasını umduğunu ifade etti. Filistin Başbakanı, yeni ABD yönetiminin ‘bölge halklarının barış ve istikrar arzusunu’ dikkate almasını umduğunu da belirtti.

Zirveler tarihinin “en başarılı komitesi”

Geçtiğimiz yıl gerçekleşen İİT-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi’nde alınan kararla oluşturulan bakanlar komitesini, İİT-Arap Birliği zirveleri tarihindeki en başarılı komite olarak nitelendiren Filistin Başbakanı, bazı kararların alındığını ve bazı kararlardan ise vazgeçildiğini, ancak bu komitenin göreve geldiğinden beri sürekli hareket ve faaliyet içinde olduğunu, bölgesel ve uluslararası alanda olumlu etkileşim yakaladığını açıkladı.

Komitenin bölgede olup bitenleri tekrar gözden geçirme, istisnai kararlar almak için çalışma ve bir önceki zirveyle yakalanan ivmeyi geliştirme ihtiyacı hissettiğini söyleyen Mustafa, Suudi Arabistan'ın zirveyi bir yıl içinde üst üste ikinci kez toplamasını takdirle karşıladı.

Dün zirve öncesinde yapılan İİT-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı’ndaki müzakerelerin zirve karar taslağı konusunda ‘umut verici’ olduğunu açıklayan Mustafa, komitenin Filistin Devleti'nin dünyadaki bazı ülkeler tarafından tanınmasına yardımcı olma konusunda ‘büyük başarılar’ elde ettiğini kaydetti.

Suudi Arabistan'ın öncülüğünde ve Avrupa Birliği (AB) ortaklığında Filistin devleti kurmak ve iki devletli çözümü uygulamak için ‘İki Devletli Çözümü Uygulamak için Uluslararası İttifak’ başlatıldığını kaydeden Mustafa, bu girişimin başını çeken Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan’ın öncülüğüne övgüde bulundu.

Ateşkese “daha fazla ciddiyetle” yaklaşılmalı

ABD'nin İsrail'e ‘savaşı durdurması ve uluslararası taleplere cevap vermesi için daha ciddi ve daha net araçlarla’ baskı yapma sorumluluğu olduğunu söyleyen Mustafa, İsrail tarafının ateşkes konusunda ciddi olmadığını, insani durumu ve bölgenin istikrarsızlaşmasını umursamadığını vurguladı. Filistin Başbakanı, Gazze Şeridi’nde ateşkes için yapılan müzakerelerin askıya alındığı yönündeki haberleri üzüntüyle karşıladığını ifade etti.

Özellikle Mısır ve Katar'ın ateşkes çabalarının devam etmesini umduğunu belirten Filistin Başbakanı, Gazze Şeridi'nde her gün 50 ila 100 kişinin ölümüne neden olan savaşı durdurması için İsrail’i ikna etmek üzere uluslararası taraflarca baskı yapılması çağrısında bulundu. Mustafa, ‘bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasındaki adaletsizlik’ sona erene kadar bu savaşların durmayacağının altını çizdi.

Gazze Şeridi ile Batı Şeria'nın birleştirilmesinin önemi

Başbakan Mustafa’ya göre iki devletli çözümün hayata geçirilmesi, kendi ifadesiyle diğer devletin (İsrail) var olduğu ve varlığını sürdürdüğü göz önünde bulundurulduğunda, iki devletli çözümün hayata geçirilmesi süreci tamamlanana kadar sahada bir Filistin devletinin kurulması ve bu devletin bağımsızlığının ve tam egemenliğinin tanınması anlamına geliyor.

Filistin Başbakanı, tek ve bağımsız bir devletin kurulmasına hazırlık amacıyla kurumlarının, çabalarının, coğrafyanın ve siyasi karar alma mekanizmalarının bir araya getirilmesi için Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nin yeniden birleştirilmesinin önemini vurguladı.

Filistin devletinin tanınması meselesiyle ilgili olarak, şu anda 149 ülkenin Filistin devletini tanıdığını belirten Mustafa, aralarında Japonya, Güney Kore, Yeni Zelanda, Avustralya, Fransa, Lüksemburg, Belçika, Almanya ve İngiltere'nin de bulunduğu birçok ülkeyle görüşmeler yapıldığını açıkladı. Bu ülkelerin birçoğunun bu adımı atmaya hazır ve istekli olduğunu ifade eden Mustafa, ancak tanıma kararının kolektif olmasını ve ‘güçlü bir etki’ yaratacağı anda alınmasını tercih ettiklerini söyledi.

Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa: İki Devletli Çözümü Uygulamak için Uluslararası İttifak’ın ilk toplantısına 90 ülke ve BM’nin katılması, Suudilerin Filistin halkını destekleme konusundaki öncü rolünün öneminin bir göstergesi.

Suudi Arabistan'ın üstlendiği rolün önemi

Mustafa, geçtiğimiz yıl Riyad'da gerçekleşen İİT-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi’nden çıkan kararla kurulan bakanlar komitesiyle ilgili olarak Komite Başkanı Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan’ın çabalarını takdir etti. Filistin Başbakanı, Faysal bin Ferhan’ın öncülüğünün, yüksek pozitif enerjisinin, azminin, sadakatinin ve Filistin davasına bağlılığının bu komitenin çalışmalarında açıkça görüldüğünü vurguladı.

Komitenin belirli bir dosyayı değil, Filistin devletinin tanınması da dahil olmak üzere birçok dosyayı takip ettiğinin altını çizen Mustafa, İki Devletli Çözümü Uygulamak için Uluslararası İttifak başlatıldığına dikkati çekti.

Riyad'daki ilk toplantıya yaklaşık 90 ülke ve BM kuruluşunun katılmasının sadece Filistin davasının önemini değil, aynı zamanda Suudi Arabistan'ın bu davayı ve Filistin halkını desteklemek için üstlendiği öncü rolünün önemini de gösterdiğini belirten Mustafa, bakanlar komitesinin gelecek yılının, bağımsız bir Filistin devletinin sahada kurulmasını sağladığı bir yıl olması temennisinde bulundu.

Öte yandan Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan, bugün Riyad'da düzenlenecek olan İİT-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi için dün düzenlenen Dışişleri Bakanları düzeyindeki hazırlık toplantısına başkanlık etti. Olağanüstü Ortak Zirve’nin gündeminin ele alındığı toplantıda görüşülecek en önemli konulara değinildi.



Şam: Astana toprak bütünlüğümüzün korunmasına katkıda bulundu, daha fazlasını bekliyoruz

BM İklim Değişikliği Konferansı (COP29) öncesinde başlatılan ‘erken toparlanma’ planını uygulamak üzere Suriye'nin İdlib kentine giden BM misyonu üyeleri (AFP)
BM İklim Değişikliği Konferansı (COP29) öncesinde başlatılan ‘erken toparlanma’ planını uygulamak üzere Suriye'nin İdlib kentine giden BM misyonu üyeleri (AFP)
TT

Şam: Astana toprak bütünlüğümüzün korunmasına katkıda bulundu, daha fazlasını bekliyoruz

BM İklim Değişikliği Konferansı (COP29) öncesinde başlatılan ‘erken toparlanma’ planını uygulamak üzere Suriye'nin İdlib kentine giden BM misyonu üyeleri (AFP)
BM İklim Değişikliği Konferansı (COP29) öncesinde başlatılan ‘erken toparlanma’ planını uygulamak üzere Suriye'nin İdlib kentine giden BM misyonu üyeleri (AFP)

Suriye'nin 22. Astana görüşmelerindeki delegasyonunun başkanı Eyman Raad, dün (Salı) Kazakistan'ın başkentindeki görüşmelerin bitiminde düzenlediği basın toplantısında, Şam'ın ‘Astana sürecinin’ sonuçlarının ‘Suriye'nin birliğinin ve toprak bütünlüğünün korunmasına’ katkıda bulunduğunu belirterek, ‘terörün ortadan kaldırılması’ ve topraklarının ‘ABD ve Türk işgalinden’ kurtarılması konusunda daha fazla sonuç elde etme arzusunu dile getirdiğini söyledi.

Rusya, İran ve Türkiye tarafından yayınlanan ortak bildiride, ‘Ankara ve Şam arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesine yönelik çabaların devam ettiği’ vurgulanmasına rağmen Raad'ın Şam ile Ankara arasındaki yakınlaşmaya değinmekten kaçınması dikkat çekti.

Raad, “Siyonist varlığın Filistin ve Lübnan halklarına yönelik saldırganlığı, soykırım suçları, Suriye topraklarına yönelik tekrarlanan saldırıları, silahsız sivilleri hedef alması, Suriye vatandaşlarının terörize edilmesi, yerleşim alanlarının bombalanması, sivil tesislerin tahrip edilmesi ve devam eden diğer uluslararası hukuk ve uluslararası insancıl hukuk ihlalleri nedeniyle bölgemiz son derece tehlikeli bir durumdan geçmektedir” dedi.

Toplantılarda uluslararası ekonomik yaptırımların Suriye halkı üzerindeki ‘yıkıcı etkilerinin’ vurgulandığını belirten Raad, acıları arttırdığı, insani yardım çalışmalarını engellediği ve mültecilerin ülkelerine geri gönderilmesi çabalarını aksattığı için yaptırımların ‘derhal ve koşulsuz olarak kaldırılması’ çağrısında bulundu. Ayrıca, istikrarın yeniden tesis edilmesinde ve Suriye halkının çektiği acıların üstesinden gelmesinde önemli bir etkiye sahip olan erken toparlanma projelerinin güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılması ihtiyacı da vurgulandı.

Erken iyileşme

İsrail'in Lübnan'a yönelik savaşının başlamasından bu yana, 23 Eylül'den Kasım ayının başına kadar, 361 bini geri dönen Suriyeli mülteci ve çoğu kadın ve çocuk 177 bin 864 Lübnanlı olmak üzere yarım milyondan fazla insan Suriye'ye geldi. Her iki ülkenin de zor ekonomik koşullardan mustarip olduğu bir dönemde Suriye, Birleşmiş Milletler (BM), Suriye Arap Kızılayı ve sivil toplum kuruluşlarıyla koordinasyon ve iş birliği içerisinde sınırlarını açtı ve bu kişileri kabul etmek üzere kolaylıklar sağladı.

Bu ayın başlarında BM Suriye'de beş yıllık bir ‘erken toparlanma stratejisi’ başlattı ve Suriye'deki istikrarsızlığın dünya üzerindeki etkileri, DEAŞ'ın yeniden canlanması ve Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmelerinin engellenmesi konusunda uyarıda bulunarak donör ülkeleri bu stratejiyi desteklemek üzere özel bir fonu finanse etmeye çağırdı.