Berri, Şarku’l Avsat’a konuştu: Somut öneriler bekliyoruz. Masada sadece 1701 sayılı karar var

Berri, İngiltere ve Almanya'nın BMGK’nın 1701 sayılı kararının uygulanmasını izleyen ülkeler arasına katılmasına itiraz ederken, itirazını geri çekmesi için girişimler başlatıldı

Nebih Berri ve ABD Başkanı Joe Biden'ın temsilcisi Amos Hochstein, Beyrut'ta bir araya geldiler (AFP)
Nebih Berri ve ABD Başkanı Joe Biden'ın temsilcisi Amos Hochstein, Beyrut'ta bir araya geldiler (AFP)
TT

Berri, Şarku’l Avsat’a konuştu: Somut öneriler bekliyoruz. Masada sadece 1701 sayılı karar var

Nebih Berri ve ABD Başkanı Joe Biden'ın temsilcisi Amos Hochstein, Beyrut'ta bir araya geldiler (AFP)
Nebih Berri ve ABD Başkanı Joe Biden'ın temsilcisi Amos Hochstein, Beyrut'ta bir araya geldiler (AFP)

Washington'ın Lübnan'da ateşkes sağlanması için arabuluculuğa yeniden başladığına dair haberler arttı. Buna rağmen Beyrut'taki siyasetçiler, ABD Başkanı Joe Biden'ın temsilcisi Amos Hochstein’ın üç hafta önce ülkeden ayrılmasından bu yana dondurulmuş halde olan ABD arabuluculuğunun yeniden başladığıyla ilgili ellerine güvenilir veriler ulaşmadığını açıkladılar.

Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, şu an olup bitenlerin sadece basında dolaşan haberlerden ibaret olduğunu, ancak kendilerine resmi kanallardan herhangi bir bilgi ulaşmadığını söyledi. Berri, Lübnan'ın üzerine çabaların inşa edilebileceği somut önerilerin sunulmasını beklediğini kaydetti.

Berri, çözüm önerileri konusunda medyada ve siyaset koridorlarında dolaşan haberlerle ilgili yorum yapmaktan kaçındı. 2006 yılındaki Lübnan Savaşı’nı sona erdiren ve Lübnan ordusu ile uluslararası güçler dışında herhangi bir silahlı varlığın bulunmadığı bir sınır bölgesini yürürlüğe koyarak, mevcut savaşı sona erdirme çabalarının merkezinde yer alan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 1701 sayılı kararına atıfla “Masada sadece BMGK kararı ve onun yalnızca Lübnan tarafınca değil, her iki tarafça da uygulanması ve uyulması gereken hükümleri var” dedi.

Almanya ve İngiltere’nin gözlemci ülke olmasına “itiraz”

Öte yandan Şarku’l Avsat’a konuşan Beyrut'taki Batılı diplomatik kaynaklar, Berri'nin tartışılmakta olan çözümün en önemli maddelerinden birine itiraz ettiğini söylediler. Kaynaklar, Berri'nin 1701 sayılı kararın uygulanmasını izlemek üzere önerilen ve ABD ile Fransa'nın da yer alacağı bir gözlem gücüne Almanya ve İngiltere'nin katılmasına yönelik itirazının aşılması için çaba sarf edildiğini belirttiler.

Ancak görüşmeleri yakından takip eden Lübnanlı kaynaklar, Berri'nin itirazının 1701 sayılı karara alternatif bir mekanizma bulunmasına yönelik olduğunu açıkladılar. Zira Güney Lübnan'da, Lübnan'da konuşlu BM Geçici Görev Gücü (UNIFIL) tarafından yönetilen ve ABD ile Fransa'nın da katılabileceği mevcut bir gözlem gücü zaten var.

Kaynaklar, önerilen çözüm taslağının iki bölüme ayrıldığını, bunlardan ilkinin İsrail, ABD ve Rusya arasında, İsrail'in gelecekte Lübnan'da hareket özgürlüğünü kendisine saklı tuttuğu herhangi bir mekanizmanın kategorik olarak reddedilmesi temelinde ‘Hizbullah'ın yeniden silahlanmasını önleyecek’ garantilere ulaşmak için yabancı aktörlerce verilen garantiler olduğunu belirtti. Diğeri ise Lübnan’ın Litani Nehri'nin güneyinde silahlı unsurlardan arındırılmış bir bölge oluşturulmasını öngören 1701 sayılı kararın uygulanmasına yönelik garantileri.

Berri, basına sızanlar hakkında yorum yapmaktan kaçınırken, belirli garantilerden yalnızca Suudi Arabistan'ın başını çektiği Arap ülkelerinin yanı sıra Batılı ülkelerin de katıldığı BMGK’daki ABD-Fransa ortak çağrısı yoluyla ateşkes çabaları sırasında bahsedildiğini belirtti. O dönemde Lübnan'ın bunu kabul etmesi gerektiğini söyleyen Berri, “(Başbakan Necip) Mikati, bunu onayladığını kamuoyuna açıkladı, ancak (İsrail Başbakanı Binyamin) Netanyahu onayın ardından bunu reddederek herkesi şaşırttı” değerlendirmesinde bulundu.

Berri: İsrail'in başı belada

İsrail'in bugün gerçek bir çıkmazda olduğunu, çünkü askeri hedeflerine ulaşamadığını ve durmaksızın daha fazla katliama ve yıkıma başvurduğunu söyleyen Berri, İsrail'in tekrarlanan saldırılarına rağmen mevzilerini terk etmeyerek İsrail karşısında takdire şayan bir direnç gösteren UNIFIL'in rolüne övgüde bulundu. İsrail'in Lübnan'da yürüttüğü savaşın, dünyanın vicdanını sarsan bir şiddet ve yıkım düzeyine ulaştığını vurgulayan Berri, “Artık sadece insanları öldürmek ve taşları yok etmekten ibaret olan bu savaşa bir son verilmeli” diye konuştu.

Şarku’l Avsat’a konuşan Lübnan Başbakanlığından kaynaklara göre özellikle Başbakan Mikati’nin Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)- Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi oturum aralarında gerçekleştirdiği ve ‘Lübnan'ın tutumunun geniş bir şekilde anlaşıldığını gösteren olumlu görüşmeler’ çerçevesinde Lübnanlı liderler, zirvenin başlattığı sürece ve bu sürecin kriz duvarında diplomatik bir delik açılabileceğine inanıyor.

Beyrut, gelecek pazartesi günü Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ve BM Barış Operasyonları'ndan sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Jean Pierre Lacroix’i ağırlayacak.

Öte yandan Lübnanlı eski Milletvekili Nohad Machnouk İİT- Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi’nden çıkan sonuçları övdü. Machnouk, Lübnan Müftüsü Şeyh Abdullatif Deryan ile görüştükten sonra yaptığı açıklamada, “Zirvede Filistin devleti olmadan barış olmayacağını açıklayan Suudi Arabistan'ın rakipsiz bir şekilde bölgesel sahnenin zirvesine yerleştiği açıktır. Dolayısıyla kimse zamanını boşa harcamıyor... Bu karar, zirveye katılan herkes tarafından nihai ve kesin olarak alındı” ifadelerini kullandı.

Machnouk, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İşlerin geri dönülmez bir yola girdiği ortada. İsrail, haftalarca ya da aylarca saldırmaya devam edecek. Ancak bu durum, Suudi Arabistan'ın başını çektiği Arap ve bölge ülkelerinin, BM Genel Kurulu'nda Filistin devletinin tanınması için ilgili ülkelerin devam eden toplantıları ve blokları aracılığıyla, uluslararası alanda ve Arap dünyasında elinden geleni yapmasına engel değildir.”

Machnouk, çözümün silahların Lübnan ordusuna teslim edilmesi olup olmadığına ilişkin bir soruya verdiği yanıtta, ilk aşamanın silahların devletin kontrolüne girmesi ve savaş ya da barış kararının devletin inisiyatifinde olması olduğunu söyledi. Hizbullah’ın siyasi olarak temsil edildiğini ve devlet içinde milletvekillerinin ve bakanlarının bulunduğunu belirten Machnouk, “Devlet, siyasi olarak, son aylarda ve öncesinde, İsrail’in saldırılarına karşı tutumlarını desteklemekten geri kalmadı. Ancak savunma stratejisi başka bir şey, silahsızlanma ise bambaşka bir şey” şeklinde konuştu.



ABD'nin Suriye'den sekiz talebi: Washington ne istedi, Şam ne yanıt verdi?

Görsel: Al Majalla
Görsel: Al Majalla
TT

ABD'nin Suriye'den sekiz talebi: Washington ne istedi, Şam ne yanıt verdi?

Görsel: Al Majalla
Görsel: Al Majalla

İbrahim Hamidi

Al Majalla ABD, Suriye ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından hazırlanan ve Şam ile hem Washington hem de BM arasındaki ilişkilerin potansiyel yönünü gösteren üç belgeye ulaştı.

ABD tarafından hazırlanan belgede, yaptırımların hafifletilmesi ve iki yıllık bir muafiyet için Şam'ın bazılarını kabul etmekte zorlandığı sekiz talep yer alıyor. Bu taleplerin ilki, tüm Filistinli grupları ve siyasi faaliyetleri yasaklayan genel bir resmi bildiri yayınlanması, ikincisi ise hem İran Devrim Muhafızları Ordusu’nu (DMO) hem de Lübnan’daki Hizbullah’ı ‘terör örgütü’ olarak sınıflandırarak ABD’nin kendi güvenliğine karşı tehdit olarak gördüğü herkesi hedef almasını kabul etmesiydi. ABD'nin Levant ve Suriye'den sorumlu Bakan Yardımcısı Natasha Franceschi tarafından geçtiğimiz mart ayı ortalarında Brüksel'de Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani’ye teslim edilen mektuba Şam'ın verdiği yazılı yanıtta, eski Suriye rejimine ait kimyasal silahların imhası, DEAŞ ve terörle mücadele ve ordunun kurulması da dahil olmak üzere çeşitli konularda ilerleme kaydedildiği belirtildi.

BM Genel Sekreter Yardımcısı ve eski Suriye Başbakan Yardımcısı Abdullah Dardari tarafından hazırlanan BM belgesinde ise Şam'ın BM Kalkınma Programı'nın (UNDP) Avrupa'da dondurulan ve yarım milyar dolar olduğu tahmin edilen Suriye devletine ait fonların ABD’nin yaptırımlarından muaf tutularak Suriye'deki projelere harcanmasını denetlemesini kabul etmesi önerisi ele alınıyor.

Suriye’nin Avrupa'da dondurulan 500 milyon doları serbest bırakılacak

Öte yandan Maliye Bakanı Muhammed Yasir Berniye ve Suriye Merkez Bankası Başkanı Abdulkadir el-Husriyye’nin de yer aldığı bir heyetin Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) toplantılarının yanında hafta sonunda Suriye konulu bir yuvarlak masa toplantısına katılmak üzere Washington'a yapacağı ziyaret için hazırlıklarda sona gelindi. Dışişleri Bakanı Şeybani de hafta sonunda BM Güvenlik Konseyi'ndeki (BMGK) bakanlar toplantısına katılmak ve Suriye bayrağını göndere çekmek üzere New York'u ziyaret edecek.

Reuters , Suudi Arabistan hükümeti ve Dünya Bankası'nın ev sahipliğinde ev sahipliğinde Washington'daki uluslararası finans kuruluşlarının yıllık toplantıları çerçevesinde Suriye konulu bir toplantının gerçekleştirileceğini bildirdi. Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığı habere göre  Suudi Arabistan, Suriye'nin Dünya Bankası'na olan borcunun yaklaşık 15 milyon dolarlık kısmını ödeyerek, Suriye'nin yeniden inşası ve diğer ekonomik destek konuları için milyonlarca dolarlık potansiyel hibelerin önünü açmayı planlıyor.

Bu çerçevede Dünya Bankası, geri ödemenin ardından Uluslararası Kalkınma Birliği (IDA) aracılığıyla elektrik ve altyapı sektörü için beklenen 300 milyon dolar ile Suriye'yi destekleyebilir.

Al Majalla UNDP tarafından hazırlanan ve Suriye’nin Avrupa’da bankalarda dondurulmuş halde olan mal varlıkları ve fonları dosyasının geçiş dönemindeki en karmaşık mali zorluklardan biri olduğunu belirten bir belgeye ulaştı.

Öte yandan Al Majalla UNDP tarafından hazırlanan ve Suriye’nin Avrupa’da bankalarda dondurulmuş halde olan mal varlıkları ve fonları dosyasının geçiş dönemindeki en karmaşık mali zorluklardan biri olduğunu belirten bir belgeye ulaştı.

UNDP tarafından hazırlanan belgede, 2011 yılından sonra Avrupa'nın eski rejime yaptırım uygulamasından bu yana, Suriye devletine ve Suriyeli şahıslara ait, yaklaşık yarım milyar dolar (500 milyon dolar) olduğu tahmin edilen ve uluslararası yaptırımlar kapsamında dondurulan yurt dışındaki mal varlıkları olduğu belirtiliyor. Belgede UNDP'nin Suriye Merkez Bankası ile koordinasyonlu olarak bu sorunun çözümü için Suriyeli ve uluslararası taraflar arasında arabulucu ve kolaylaştırıcı bir rol oynaması öneriliyor.

Belgedeki öneriler arasında dondurulan söz konusu fonların doğrudan Suriye devletine verilmesi yerine BM, yani UNDP aracılığıyla Suriye'deki kalkınma ve yeniden inşa projelerinin finansmanına yatırılması için kurumsal bir mekanizma kurulması da yer alıyor. Zira bağışçı ülkeler, bu fonları meşruiyeti ve kötüye kullanılma potansiyeli ile ilgili hukuki ve siyasi sorunlar nedeniyle doğrudan Suriye makamlarına teslim etmekten çekiniyor.

dsfv
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, ABD Kongre Üyesi Cory Lee Mills ile Suriye'nin başkenti Şam'daki Halk Sarayı'nda bir araya geldi (SANA)

Batılı bir diplomat, dondurulan fonların Suriye devletine ait olduğunu ve aracı olmadan elden çıkarılabileceğini, bunun da paranın harcanması ve ülkedeki projelerin finanse edilmesindeki mali yükü arttıracağını söyledi.

Bu arada BM, bu dosyadaki herhangi bir hamle için gerekli yasal ve kurumsal senaryoları geliştirdi. Bu senaryolar arasında, birkaç gün önce Suriyeli ekonomist Abdulkader Husrieh tarafından teslim edilen ve Suriye Merkez Bankası'na bu fonların uluslararası yasalara uygun olarak talep edilmesi ya da kullanılması, şeffaflığın ve yaptırım kararlarına uyumun sağlanması için yasal yollar konusunda danışmanlık yapılması yer alıyor.

New York'ta Suriye bayrağının göndere çekilmesi

Hafta sonunda New York'a gidecek olan Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani’nin BM merkezinde Suriye bayrağını göndere çekeceği ve BMGK toplantılarına katılacağı bir programı var. BMBGK’daki toplantılar çerçevesinde 25 Nisan'da BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen bir brifing verecek ve 29 Nisan'da Ortadoğu'nun durumuna ilişkin bir oturum düzenlenecek.

Şeybani ziyaretini, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın New York'taki Suriye heyetinin vize statüsünü düşürerek heyeti ‘ABD hükümeti tarafından tanınmayan’ bir hükümetin temsilcisi olarak muamelede bulunmasının ardından gerçekleştirdi. Washington, Beşşar Esed rejiminin son on yıllık dönemi boyunca bu adımı hiç atmamıştı.

ABD Dışişleri Bakanlığı, New York'taki Suriye heyetinin vize statüsünü düşürerek heyeti ‘ABD hükümeti tarafından tanınmayan’ bir hükümetin temsilcisi olarak muamelede bulundu.

ABD’de hakim olan iki eğilim

Esed rejiminin 8 Aralık'ta düşmesinin ardından Arap ve Avrupa ülkeleri, Şam’daki yeni hükümet ve Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile ilişkilerini başlattı. Washington temkinli bir yaklaşım benimserken ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Barbara Leaf, Şam'da Ahmed eş-Şara ile görüştü. Washington ayrıca Şara hakkında verilecek bilgi için koyduğu 10 milyon dolarlık ödülü de iptal etti.

Öte yandan terörle mücadele alanında da ABD ile Suriye arasında iş birliği ve bilgi alışverişi yapıldı. Washington Şam'a en az sekiz terör eyleminin engellenmesini sağlayan bilgiler sağladı. Ayrıca Cumhurnbaşkanı Şara, Trump'a başkanlık seçimlerindeki zaferi dolayısıyla bir tebrik telgrafı gönderdi. Şara, İngilizce olan tebrik mesajında, “Onun (Trump’ın) Ortadoğu'ya barış getirecek ve bölgeye istikrarı yeniden kazandıracak bir lider olduğuna eminiz. İki ülke arasındaki ilişkileri diyalog ve anlayış temelinde geliştirmeyi dört gözle bekliyoruz. Yeni yönetim altında ABD ve Suriye, her iki ülkenin de isteklerini yansıtan bir ortaklık kurma fırsatından yararlanacaktır” ifadelerini kullandı.

dfvgt
Suriye'nin Haseke vilayetinin kuzeydoğusunda, Suriye-Türkiye sınırındaki petrol sahalarında devriye gezen ABD askerleri, 3 Eylül 2024 (AFP)

Ancak ABD yönetimi, bazı Arap ülkelerinin Washington'a Suriye konusunda daha açık bir yaklaşım benimsemesi yönündeki tavsiyeleri karşısında tutumunu değiştirerek daha temkinli bir yaklaşım benimsedi. ABD'nin tüm kurumlarının katılımıyla Suriye'ye ilişkin bütüncül bir ABD politikası oluşturulması için ülke içinde çalışmalar devam ediyor. Eski Başkan Barack Obama yönetiminde Dışişleri Bakan Yardımcısı olan Joel Rubin, Suriye dosyasını denetleyecek en önemli pozisyonu devralması bekleniyor.

Şara, ABD Kongre Üyesi Cory Lee Mills’i Şam’daki Halk Sarayı'nda kabul etti. Böylece yeni yönetimin göreve gelmesinden bu yana ilk kez bu tür bir ziyaret gerçekleşmiş oldu. Dışişleri Bakanı Şeybani de Mills ile bir araya gelerek Suriye'deki güvenlik ve ekonomik durum ile Şam ve Washington arasında karşılıklı saygı ve ortak çıkarlara dayalı stratejik bir ortaklık kurulması olasılıklarını görüştü.

Toplantıda ayrıca sınır ötesi milisler, uyuşturucu ve organize suçların yayılması ve ABD'nin Suriye'ye uyguladığı tek taraflı yaptırımların etkisi gibi iki ülkenin ve bölgenin karşı karşıya olduğu ortak tehditler ele alındı. Suriye tarafından yapılan resmi açıklamaya göre görüşmede Suriye tarafı, iki ülke arasında güvenin tesis edilmesi ve yapıcı bir iş birliğine girilmesi yönünde temel bir adım olarak bu yasadışı yaptırımların kaldırılması gerektiğini vurguladı.

Al Majalla’ya konuşan yetkililere göre ABD yönetiminin iki eğilimi var. Bunlardan ilki Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilileri, Ulusal İstihbarat Direktörü DNI) Tulsi Gabbard ve Trump'ın Terörle Mücadele Danışmanı Sebastian Gorka tarafından temsil ediliyor. Gabbard ve Gorka, Suriye’deki yeni hükümetle herhangi bir angajman anlaşmasına karşı çıkarken BMGK’nın ve Washington'ın HTŞ'yi ve HTŞ yöneticilerini ‘terör örgütü’ olarak sınıflandırma kararı merceğinden bakıyorlar. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) tarafından temsil edilen ikinci eğilimdeki grup ise şartlı angajman anlaşması yapılmasını destekliyor. Bu gruptakiler, yeni Suriye yönetiminin İran'ın Ortadoğu'da stratejik olarak zayıflatılmasında önemli bir rol oynadığını düşünüyorlar.

ABD’de yeni Suriye yönetimimin İran'ın Ortadoğu'da stratejik olarak zayıflatılmasında önemli bir rol oynadığını kabul eden güçlü bir eğilim var.

ABD'nin sekiz talebi

Bu doğrultuda ABD’nin eski ve yeni yönetimlerinden temsilciler, ABD'nin Levant ve Suriye'den sorumlu Bakan Yardımcısı Franceschi’nin geçtiğimiz mart ayında Brüksel'de Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani’ye teslim ettiği ve ‘güven inşa edici’ sekiz talep ve Washington'ın atabileceği ilgili adımları içeren bir mektup hazırladılar.

Al Majalla’nın bir kopyasına ulaştığı belgeye göre bu talepler arasında ‘profesyonel bir ordunun kurulması, kritik öneme sahip komuta kademelerine yabancı askeri isimlerin yerleştirilmemesi, tüm kimyasal silah tesislerine ve programlarına erişim izni verilmesi, başta gazeteci Aston Tice olmak üzere Suriye’de kaybolan ABD vatandaşları için bir komisyon kurulması, Suriye'nin kuzeydoğusunda Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolündeki el-Hol Kampı’nda kalan DEAŞ üyelerinin ailelerinin teslim edilmesi, DEAŞ'a karşı mücadelede Uluslararası Koalisyonla iş birliği yapılacağı taahhüdünde bulunulması, ABD’nin Suriye topraklarında Washington'ın ulusal güvenliğine karşı bir tehdit olarak gördüğü herkese karşı terörle mücadele operasyonları yürütmesine izin verilmesi, Suriye'deki ‘tüm Filistinli milisleri ve siyasi faaliyetleri yasaklayan’ resmi bir bildiri yayınlanması ve ‘İsrail'in endişelerini gidermek için’ Filistinli grupların üyelerinin sınır dışı edilmesi, İran'ın Suriye’de konuşlanmasının engellenmesi ve hem DMO hem de Hizbullah'ın terör örgütü olarak tanımlanması’ yer alıyor.

dfrgt
ABD Kongre Üyesi Cory Mills, Suriye'nin başkenti Şam’da Eski Şehir bölgesinde yürürken, 18 Nisan 2025 (Reuters)

Listede ‘kapsayıcı bir hükümet’ kurulması talebi ya da geçiş dönemi adaleti, insan hakları, anayasal reform ve siyasi süreçle ilgili somut konular ise yer almadı. Buna karşın belgede, 6 Ocak'ta muafiyetlerin ilan edilmesinin ardından, altı aylık süre temmuz ayında sona erdiğinde yaptırımların hafifletileceği ve muafiyetlerin uzatılacağı sözü verildi. Ayrıca talepler konusunda ilerleme kaydedilmesi halinde Başkan Donald Trump'ın Suriye ekonomisinin hareketlenmesi ve dış yardım sağlanmasının önündeki başlıca engel olan ‘Caesar (Sezar) Yasası'nın belirli bir süre için dondurulmasına yönelik bir kararname imzalayabileceği belirtildi.

Şam’ın yanıtı iş birliği ve yaptırımların hafifletilmesi talebi oldu

Şam, mektubu ilk okuduğunda, özellikle Suriye'nin egemenliğiyle ilgili maddeler içermesi nedeniyle hayal kırıklığına uğradı. Şam, çeşitli tarafların, özellikle grupların ‘siyasi faaliyetlerinin’ yasaklanması, ‘şahısların peşine düşülmesi’ ve Uluslararası Koalisyon güçlerinin Suriye topraklarında serbestçe hareket etmesine izin verilmesi yönündeki tavsiyelerine rağmen bu talepleri ‘sindirmekte’ zorlandı.

Suriye Dışişleri Bakanlığı, geçtiğimiz hafta sonu, attığı adımları ve bazı taleplere ilişkin çekincelerini içeren yazılı bir yanıtı Washington'a gönderdi. Washington, şu an bu talepleri inceliyor. Batılı yetkililer, Şam'ın kimyasal silahlarla ilgili adımların birçoğunu zaten yerine getirdiğini düşünüyor.

Suriye Cumhurbaşkanı Şara, geçtiğimiz şubat ayında Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) Genel Direktör Fernando Arias başkanlığındaki bir heyeti kabul etti. Bu görüşme, ‘Suriye’de savaş sırasında kimyasal silah kullanmakla’ suçlanan Beşşar Esed rejiminin düşmesinden sonra OPCW tarafından Şam'a yapılan ilk resmi ziyaretti.

Şam, mektubu ilk okuduğunda, özellikle Suriye'nin egemenliğiyle ilgili maddeler içermesi nedeniyle hayal kırıklığına uğradı ve bu talepleri ‘sindirmekte’ zorlandı.

Arias, OPCW heyetinin Şam'daki görüşmelerinin Suriye'nin kimyasal silah dosyasının nihai olarak kapatılmasının önünü açtığı yorumunda bulundu. Şam'a yaptığı ziyaretin ‘yeni bir başlangıç’ için bir fırsat olduğunu söyleyen Arias, Esed döneminde yıllarca süren gerginliğin ardından bu konuda yeni bir sayfa açma şansı yakaladıklarını belirtti. OPCW, Suriye'nin silah programıyla bağlantılı olabilecek ve Esed rejiminin çöküşünden sonra keşfedilen 100'den fazla alan olduğunu tahmin ediyor.

Şam ayrıca Filistinli silahlı grupların faaliyetlerini engellemek, DEAŞ ile mücadele etmek ve Washington'ın müttefiki SDG ile ilişkilerini geliştirmek gibi adımlar da attı.

Bu çerçevede Şara, ABD yapımı helikopteriyle iki kez Şam'a giden SDG lideri Mazlum Abdi ile bir anlaşma imzaladı. Şam'da 10 Mart'ta imzalanan ilkeler belgesinin uygulanması için çeşitli adımlar atıldı. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) önümüzdeki aylarda Suriye'de konuşlu ABD askerlerinin sayısını binin altına indirmeyi planladığını açıkladı. ABD gazetesi New York Times’ın (NYT) haberine göre ABD ordusu Suriye'nin kuzeyinden yüzlerce askerini çekmeye başlarken bölgedeki sekiz askeri üsten üçünü kapatmaya hazırlanıyor.

Şara'nın Abdi ile yaptığı anlaşmanın uygulanmasının yanında SDG ile Türkiye arasında Suriye'nin kuzeydoğusunda, Washington'ın ABD askerlerinin sayısını azaltma söylemiyle bağlantılı olarak bir ateşkes hali hakim.