Rusya Esed'in yardım talebine ne yanıt verdi?

Gözlemcilere göre Moskova'daki karar alıcılar, Halep ve İdlib'de muhaliflerin tasfiyesi konusunda farklı düşünüyor

Esed, daha önceki Moskova ziyareti sırasında Putin tarafından kabul edildi (AFP)
Esed, daha önceki Moskova ziyareti sırasında Putin tarafından kabul edildi (AFP)
TT

Rusya Esed'in yardım talebine ne yanıt verdi?

Esed, daha önceki Moskova ziyareti sırasında Putin tarafından kabul edildi (AFP)
Esed, daha önceki Moskova ziyareti sırasında Putin tarafından kabul edildi (AFP)

İsmail Derviş

Suriyeli muhalif grupların Halep ve çevresini ele geçirmesine, Suriye rejim güçleri ve İran destekli milislerin silahlarını bırakarak kaçması nedeniyle gerçek bir güç tarafından karşı konulmadığı herkes tarafından biliniyor. Bu durum geçtiğimiz cuma akşamından bu yana yayınlanan onlarca videoyla belgelendi.

Suriye savaş uçakları, Halep’e hava saldırısı düzenledikten sonra gruplar bu uçaklardan birini düşürmeyi başardı. Daha sonra Rusya, Halep ve İdlib’e hava saldırıları düzenleyerek yaklaşık 22 kişinin ölümüne ve onlarca kişinin yaralanmasına neden oldu. Ancak bu, Rusya'nın 2015 yılında Suriye'ye yaptığı müdahale ile kıyaslanamaz. Yine de bu müdahale, grupların Suriye kıyıları ile Şam arasında yer alan Hama'ya doğru ilerlemesini engellemedi.

Rusya'nın 'teröristlere' karşı duruşu

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre Rusya uzmanı Nizar el-Buş, Rusya'nın Suriye'ye desteğinin aynı şekilde devam ettiğini belirterek “Moskova bu olaylarda da Şam'ın yanında olacak” dedi. Rusya'nın 2015 yılında Suriye'ye müdahale ederek denklemi değiştirdiğini ve Suriye rejiminin zafer kazanmasını sağladığını belirten Buş, “Suriye'de rejimi devirmeye çalışan terör örgütlerine karşı da müdahalede bulunacaklar” değerlendirmesinde bulundu.

Buş, yoğun nüfuslu Halep’te silahlı grupların hedef alınması sonucunda sivil kayıpların yaşanma olasılığı konusunda “Nerede olurlarsa orada vurulacaktır” dedi.

Sınırlı vaat

Rusya'nın siyasi meseleleri üzerine siyasi analist ve araştırmacı Dmitry Bridzhe, Rusya'nın Halep ve kırsalındaki saldırıya karşı soğuk tutumunun Moskova'nın Suriye'deki siyasi krizi siyasi bir çözüme kavuşturma niyetine işaret ettiğini düşünüyor.

Kremlin'e yakın bir Rus kaynak yaptığı özel açıklamada şunları söyledi:

“Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed, Halep'in batı kırsalındaki çatışmaların başlamasından yaklaşık 24 saat sonra perşembe sabahı Moskova'ya geldi. Ancak Devlet Başkanı Vladimir Putin'in programı Esed ile görüşmesine izin vermedi. Görüşme, cuma günü öğleden sonraya ertelendi. Esed, Putin'den teröristlerin ilerlemesini ve Halep ile diğer bölgeleri işgal etmesini önlemek için acil askeri yardım sağlamasını istedi. Ancak Putin, 2015 yılında olduğu gibi tam müdahale sözü vermeden gönderilebilecek olanı gönderme sözü verdi. Görüşmenin ardından Esed cuma akşamı Şam'a geri döndü.”

scdvfg
İdlib'e yönelik saldırıların neden olduğu yangını söndürmeye çalışan siviller (AFP)

Kimliğinin gizli tutulması koşuluyla konuşan kaynak, şöyle devam etti:

“Cuma ve cumartesi günleri Moskova'da çeşitli güvenlik toplantıları yapıldı. İlkinde Suriye muhalefetinin tamamen ezilmesi ve Halep ile İdlib'in yeniden ele geçirilip Şam'ın tüm Suriye toprakları üzerindeki kontrolünün dayatılması görüşü üzerineydi. İkincisinde ise Suriye hükümeti lehine ciddi bir müdahalede bulunulmaması, zira bunun bir yandan Rusya için maliyetli olacağı, diğer yandan da çıkarlarını tehdit edebileceği görüşü üzerineydi. Dolayısıyla Rusya'nın şimdiye kadarki tutumu sınırlı müdahale yönünde oldu.”

Daha geniş kapsamlı müdahaleyi engelleyen nedenler

Rusya'nın güçlü bir müdahalede bulunmasını engelleyen nedenler olduğunu söyleyen kaynak, “Bunlardan ilki, Rusya ordusunun Ukrayna savaşından sonra askeri teçhizatlarının çoğunu Suriye'den çekmesi, ikincisi, Suriye'de yeni bir cephe açılmasının Ukrayna cephesini zayıflatacağı, ancak Moskova için Kiev’in Şam'dan daha önemli olması ve üçüncüsü, Rusya'nın muhalefetin rejimi devirmesi halinde Suriye'deki çıkarlarını korumak istemesi. Çünkü Ruslar muhalefetle anlaşabileceklerine inanıyor. Bu da Rusya için İran'ın sahip olmadığı bir avantaj. Dolayısıyla Tahran, Suriye muhalefetinin Rusya ile böyle bir anlaşmayı kabul edeceği ve İran ile herhangi bir şekilde anlaşmayı reddedeceği için askeri bir çözüm istiyor. Suriye muhalefetinin bu tutumunun nedeni ise Tahran'ın aksine Moskova'nın Suriye'de demografik bir değişim yaratma hedefinin olmaması.”

Dmitry Bridzhe, Moskova'daki karar alıcıların, kendi çıkarlarını dikkate alan bir alternatif olması halinde, Suriye'de rejim değişikliğiyle bir sorunu olmadığının altını çizdi. Ancak Moskova'nın henüz uygun bir alternatif bulamadığını düşünen Bridzhe, “Bugün muhalefeti ezmenin mümkün olmadığına inanıyorum. Çünkü Ukrayna Rusya için büyük önem taşıyor. Rusların önceliği, savaşı hangi taraf kazanırsa kazansın kendi çıkarlarını korumak” yorumunda bulundu.

Rusya ordusunun Suriye'deki komutanı görevden alındı

Reuters'ın Rusya basınından aktardığına göre Rusya Savunma Bakanlığı, Halep’in Suriyeli muhalif grupların eline geçmesi üzerine Suriye'deki Rus güçlerinin komutanı 53 yaşındaki General Sergey Kisel’i görevden aldı. Ancak Rusya Savunma Bakanlığı, basında yer alan haberle ilgili henüz resmi bir açıklama yapmadı.

İran hem askeri hem de siyasi müdahalede bulunuyor

İran, grupların ‘Saldırganlığı Caydırma’ adını verdiği operasyonun ilk anlarından itibaren üst düzey yetkililerinin dilinden ‘Suriye’deki terör örgütlerinin hareketliliğinin arkasında Siyonistlerin ve ABD'nin olduğu’ açıklamasında bulundu. İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) tarafından pazar günü yapılan açıklamada, ‘bu grupların Suriye muhalefeti değil, Siyonizm ve ABD ile bağlantılı gruplar olduğu’ belirtildi.

Suriye'nin başkenti Şam'ı ziyaret eden İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile bir araya geldikten sonra Şam'da yerel bir restoranda akşam yemeği yedi. Hemen ardından Ankara’yı ziyaret eden Arakçi, burada Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüştü. Görüşmede Suriye dosyası ele alındı. Ardından bir basın toplantısı düzenleyerek ‘İran’ın Suriye'nin yanında olduğunu’ söyledi.

zsacdf
Suriye'nin kuzeyindeki Halep Havaalanı’nda mevzilenen Suriyeli muhalif savaşçılar (AFP)

Rusya'nın siyasi meseleleri üzerine siyasi analist Dr. Hakam Amhaz, Suriye'ye yönelik kozmik savaşın başlamasından bu yana İran'ın Suriye'nin yanında yer aldığını ve Suriye’ye bazıları öldürülen askeri danışmanlar gönderdiğini belirtti. Dr. Amhaz “Ayrıca Suriye ordusuna askeri destek ve kendilerini muhalif olarak adlandıran terörist gruplara karşı istihbarat sağladığını" belirtti.

Hizbullah da dahil olmak üzere Direniş Ekseni’ndeki tarafların desteğinin durmayacağını söyleyen Dr. Amhaz, “Suriye'nin güvenliği Lübnan ve Irak da dahil olmak üzere komşu ülkelerin güvenliği olduğu için insani yardımlar ve diğer teçhizatları sağlayacaklar. Hizbullah, Şam hükümetinin meşru talebi üzerine Suriye'de. Direniş Ekseni grupları Suriye'de olup bitenlere seyirci kalamaz” ifadelerini kullandı.

Özellikle Hizbullah'ın son savaşta İsrail'e karşı kazandığı zaferden sonra İran ve Hizbullah'ın Suriye'ye desteğinin devam edeceğini belirten Dr. Amhaz, ‘ellerinde Şam'ı destekleyebilecek çok geniş imkânlar bulunduğunu, uzman bir kadroya sahip olduklarını, Esed'i desteklemek için Irak ve Yemen'den gelecek müttefik güçlere yardımcı olabileceklerini ve ABD-Siyonist projesine karşı koyacak ve Suriye'yi de kapsayan yeni Ortadoğu projesini engelleyeceklerini’ söyledi.

Uluslararası Koalisyonun müdahalesi

Uluslararası Koalisyona ait savaş uçakları Suriye'nin doğusunda Irak sınırına yakın Elbukemal’de İranlı milisleri hedef alan hava saldırıları düzenledi. Suriye medyasında yer alan haberlere göre hava saldırılarından ikisi, Irak Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) ve İran destekli Fatımiyyun Tugayı'na ait bir askeri konvoyu hedef aldı.

xthyj
Halep'in dış mahallelerindeki askeri havaalanında bir savaş uçağına binen muhalifler (AP)

Sahadan bir kaynak, konvoyların Irak'tan Suriye topraklarına girip Suriye'nin kuzeyine doğru ilerledikten sonra hedef alındığını söyledi. Kaynak, İran destekli milislerin yaklaşık 180 üyesinin cumartesi gecesi Irak sınırından Suriye'ye geçtiğini belirtti.

Muhalefet: Bu bir kan davası değil

Suriye'de hız kazanan olayları yorumlayan Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Başkanı Hadi el-Bahra yaptığı özel açıklamada, “Muhalif grupların askeri operasyonlarının amacı, siyasi süreci canlandırmak, mültecileri ve yerlerinden edilen kişileri topraklarına ve evlerine geri döndürmek” dedi.

Bahra, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu bir kan davası değil. Açık siyasi hedeflere ulaşmayı ve Suriye'de barışı tesis etmeyi amaçlayan bir operasyon. Operasyona sadece HTŞ katılmıyor, aynı zamanda Suriye Milli Ordusu (SMO) ve diğer muhalif gruplardan güçler de yer alıyor. Suriyeliler askeri operasyonu başlatan tarafları değil, kendi bölgelerini yöneten tarafı seçmeli. Öncelik, inanç ve dini ibadet özgürlüğü de dahil olmak üzere sivillerin güvenliğinin ve haklarının sağlanması. SMDK, uluslararası yasalara ve insan haklarına uygun hareket etmeye kararlı. Mahkumlara insanca muamele edilmesini ve ihlallerde bulunan tarafların hesap vermesini sağlamak için çaba sarf ediyoruz. Bazı SMDK üyelerimiz Halep'te ailelerle iletişim kurmak ve sorunlarını çözmek için çalışıyor.”



Berri: Barack'ın Lübnan'ı Suriye'ye ilhak etme söylemi "kabul edilemez bir hata"

Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)
Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)
TT

Berri: Barack'ın Lübnan'ı Suriye'ye ilhak etme söylemi "kabul edilemez bir hata"

Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)
Lübnan Parlamento Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Michel Issa'yı kabul etti (Parlamento Başkanlığı)

Lübnan Parlamentosu Başkanı Nebih Berri, ABD Büyükelçisi Tom Barrack'ın Lübnan'ın Suriye'ye ilhak edilmesi çağrısıyla ilgili zaman zaman yaptığı tehditleri kabul edilemez bir hata olarak nitelendirerek reddetti. Berri, "Hiç kimse Lübnanlıları tehdit edemez. Özellikle diplomatlar ve hele ki Büyükelçi Tom Barrack gibi bir isim tarafından Lübnanlılara bu şekilde hitap etmek, akıl almaz bir durumdur. Lübnan'ın Suriye'ye ilhak edilmesiyle ilgili söyledikleri ciddi ve kesinlikle kabul edilemez bir hatadır." dedi.

Öte yandan Berri, Basın Sendikası'ndan bir heyete, ilgili yasa konusunda yaşanan görüş ayrılıklarına rağmen, gelecek mayıs ayında yapılması planlanan parlamento seçimlerinin iptal edilmeyeceğini ya da ertelenmeyeceğini vurguladı.

Parlamento başkanlığından yapılan açıklamaya göre Berri'nin ABD'nin Beyrut Büyükelçisi Michel Issa'yı 24 saat içinde ikinci kez kabul etmesi dikkat çekiciydi; zira görüşmede "iki ülke arasındaki ikili ilişkilerin yanı sıra genel durumdaki gelişmeler ve güncel olaylar" ele alındı.


İsrailli bakanlar eski Gazze yerleşiminde bayrak töreni düzenlenmesini talep etti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)
TT

İsrailli bakanlar eski Gazze yerleşiminde bayrak töreni düzenlenmesini talep etti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (EPA)

Aralarında Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki Likud Partisi’nden sekiz ismin de bulunduğu 11 İsrailli bakan, dün Savunma Bakanı Yisrael Katz’dan Hanuka Bayramı sırasında Gazze Şeridi’nde bayrak töreni düzenlenmesine izin verilmesini talep etti.

Aşırı sağcı ve yerleşim yanlısı Nahala Hareketi tarafından başlatılan girişim kapsamında yayımlanan mesajda, “Gazze’nin İsrail topraklarının bir parçası olduğunu gururla teyit etmenin zamanı geldi. Bu bölge yalnızca Yahudi halkına aittir ve derhal İsrail devletinin bir parçası hâline gelmelidir” ifadeleri yer aldı.

Mesajda ayrıca, etkinliğin temel amacının ‘İsrail’in 2005’te bölgeden çekilirken boşalttığı, Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki eski Nisanit yerleşiminin kalıntıları üzerinde İsrail bayrağını göndere çekmek’ olduğu belirtildi.

dfrtg
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (Reuters)

Mesajın imzacıları arasında, aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ile aralarında Ulaştırma Bakanı Miri Regev’in de bulunduğu sekiz Likud’lu bakan yer aldı.

Ayrıca, toplam 120 sandalyeli Knesset’ten 21 milletvekili de metne imza attı. İmzacı vekiller Ben-Gvir liderliğindeki Otzma Yehudit (Yahudi Gücü) Partisi ile Likud’a mensup.

Nahala Hareketi, ‘Nisanit’te bayrak töreni’ olarak duyurduğu etkinliğin, Gazze Şeridi’nde hâlen İsrail ordusunun kontrolündeki bölgede yapılacağını açıkladı.

Etkinliğin 18 Aralık’ta, sekiz gün süren Hanuka’nın beşinci gecesinde düzenlenmesi planlanıyor. Bayram bu yıl pazar günü başlayacak.

İsrail Savunma Bakanlığı, konuya ilişkin AFP’nin yorum talebine henüz yanıt vermedi.

jbhj
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (DPA)

İsrail ordusu çarşamba akşamı yaptığı açıklamada, ‘İsrail topraklarından Gazze Şeridi’ne geçen birkaç İsrailli sivilin gözaltına alındığını’ duyurdu.

Yerleşimciler ve Filistinlilere yönelik saldırılarla suçlanan aşırılık yanlılarına hukuki destek veren Honenu örgütü ise yaptığı açıklamada, ‘Çarşamba günü onlarca sağcı aktivistin, Nisanit’in kalıntıları üzerinde bir yerleşim kurulmasını talep etmek üzere Gazze sınır çitini aştığını’ belirtti.

10 Ekim’de İsrail ile Hamas arasında yürürlüğe giren kırılgan ateşkes kapsamında, İsrail ordusu Gazze Şeridi’nin yarısından fazlasında kontrol sağlamasına imkân veren bir hatta çekilmişti. Savaşın büyük yıkıma uğrattığı bölgede bu hat fiili kontrol sınırı olarak işliyor.

Geçtiğimiz kasım ayında Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi tarafından da desteklenen ABD’nin Gazze barış planı ise İsrail güçlerinin bölgeden kademeli olarak çekilmesini öngörüyor.


Gazze Anlaşması: Temel hükümlerin uygulanması 2026 yılına ertelendi... Anlaşma mı, gerileme mi?

Şiddetli yağmurların ardından ez-Zeytun mahallesindeki yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı derme çatma bir kampta su basmış sokakta yürüyen bir çocuk (AFP)
Şiddetli yağmurların ardından ez-Zeytun mahallesindeki yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı derme çatma bir kampta su basmış sokakta yürüyen bir çocuk (AFP)
TT

Gazze Anlaşması: Temel hükümlerin uygulanması 2026 yılına ertelendi... Anlaşma mı, gerileme mi?

Şiddetli yağmurların ardından ez-Zeytun mahallesindeki yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı derme çatma bir kampta su basmış sokakta yürüyen bir çocuk (AFP)
Şiddetli yağmurların ardından ez-Zeytun mahallesindeki yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı derme çatma bir kampta su basmış sokakta yürüyen bir çocuk (AFP)

Gazze Şeridi’nde yürürlükte olan ateşkes anlaşmasının süreci son derece yavaş ilerliyor. Anlaşmada yer alan istikrar gücünün konuşlandırılması, Barış Konseyi ile Gazze Yönetim Komitesi’nin oluşturulması ve İsrail’in kademeli çekilmesi gibi başlıklar, ilk bakışta takvimin gerisinde kalmış görünüyor.

Bu gecikmeyi pekiştiren unsur ise Washington’ın söz konusu temel maddelerin uygulanmasını 2026’ya erteleme yönündeki resmi tutumu. Bu tarihe yalnızca birkaç hafta uzak olunmasına rağmen, Trump’ın barış planının çok daha hızlı hayata geçmesi bekleniyordu. Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlara göre bunun başlıca nedeni, İsrail’in çıkardığı engeller; bu durum ilk aşamanın henüz tamamlanamamasına ve ikinci aşamaya ilişkin tartışmaların da başlayamamasına yol açtı.

Uzmanlar, ertelemenin hem fırsat hem de risk içerdiğini belirtiyor. Fırsat, arabulucular arasında uzlaşıya varma ya da bu uzlaşıya ulaşmak için daha fazla zaman kazanılması anlamına gelirken, risk ise anlaşmanın tehlikeye girmesi. Süreçte yaşanacak tıkanmaların yalnızca birkaç haftalık gecikmeye değil, aylar sürecek yeni ertelemelere yol açabileceği ifade ediliyor. Bu durumun seyrinin ise büyük ölçüde ABD’nin tutumu ve İsrail üzerindeki baskısına bağlı olacağı vurgulanıyor.

Trump, çarşamba akşamı yaptığı açıklamada, Barış Konseyi’nin gelecek yılın başında ilan edileceğini söyledi ve ‘dünyanın en önemli ülkelerinin liderlerinin bu yapıya katılmak istediğini’ belirtti.

Trump’ın Gazze için hazırladığı 20 maddelik planın temel unsurlarından biri olan ‘konsey’ önerisi, geçtiğimiz kasım ayında Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen kararda da yer almıştı. Plan uyarınca konsey, iki yıl süreyle Gazze’nin idaresinden sorumlu olacak ve bunu Filistinli teknokratlardan oluşan bir komite üzerinden yürütecek. Bu yapıya uluslararası güçler ile Mısır ve Ürdün tarafından eğitilmiş Filistin polisinin destek vermesi öngörülüyor. Konseyin ayrıca Hamas ve diğer grupların silahsızlandırılmasını denetlemesi planlanıyor.

İstikrar gücü

Barış Konseyi’nin ilanının ertelenmesine, istikrar güçlerinin konuşlandırılmasına ilişkin takvimin ötelenmesi de eşlik ediyor. ABD, İstikrar Gücü’nün Gazze’de konuşlanmasına gelecek yıl ocak ayının ortasında başlanmasını, bölgenin tamamen silahsızlandırılmasının ise nisan ayı sonunda tamamlanmasını hedefliyor. Ancak İsrail Kanal 14 televizyonu, bu takvimin ‘gerçeklikten kopuk bir beklenti’ olduğunu belirterek yeni gecikmelerin gündeme gelebileceğine işaret etti.

Bu ertelemeler, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun birkaç gün önce Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına yaklaşılmakta olduğu yönündeki açıklamalarına rağmen yaşanıyor. Öte yandan İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, Gazze Şeridi’ndeki ‘sarı hattın’ fiilen yeni bir sınır hattı niteliği taşıdığını söyledi.

hyu
El-Bureyc Mülteci Kampı’ndaki çadırların önünden geçen yerinden edilmiş Filistinliler (AFP)

Filistin ve İsrail meseleleri üzerine uzmanlaşan siyaset bilimi profesörü Dr. Tarık Fehmi’ye göre Trump’ın açıklamaları, ‘tarafların hâlâ uzlaşıya varamaması nedeniyle anlaşmanın şeklen aksadığına’ işaret ediyor. Fehmi, tüm aktörlerin zaman kazanmaya, yükümlülükleri ertelemeye ve birbirlerinin hamlelerini beklemeye devam ettiğini belirterek, “Netanyahu ikinci aşamanın yaklaştığını söylüyor ama gerçekte hedefi, Gazze üzerindeki kontrolünü artırmak ve ikinci aşamanın gerekliliklerini geciktirmek” değerlendirmesinde bulundu.

Filistinli siyasi analist Dr. Eymen er-Rakab ise Trump’ın söylemini ‘uzlaşı arayışı değil, oyalama ve aksama’ olarak nitelendirdi. Rakab, istikrar gücü, Gazze Yönetim Komitesi gibi dosyaların hâlâ sonuçlanmadığını ve bunların çözümü için haftalar değil aylar gerektiğini vurguladı. Rakab’a göre gecikmenin arkasında İsrail’in Gazze’de daha fazla toprak kontrolü sağlama çabaları var ve Washington bu süreçte sessiz kalmayı sürdürüyor.

Gazze'nin yeniden inşasının akıbeti ne olacak?

Bu aksamalara rağmen, Gazze Şeridi’nin yeniden inşası, ateşkes anlaşmasının bir diğer maddesi olarak hâlâ ertelenmiş durumda. Kasım sonunda düzenlenmesi planlanan yeniden inşa konferansının gecikmesine yanıt olarak, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, aralık başında Berlin’de Alman mevkidaşı Johann Wadephul ile düzenlediği ortak basın toplantısında, “Yeniden inşa konferansına eş başkanlık yapmak üzere ABD ile istişare halindeyiz. Konferansın tarihini mümkün olan en kısa sürede, ortaklarımızla iş birliği içinde belirlemeyi umuyoruz” dedi.

Tarık Fehmi’ye göre yeniden inşa adımlarını İsrail engelleyecek ve Washington’ın desteğini alarak Gazze Şeridi’ni bölme ve fiili durum stratejisini pekiştirme çabası içinde olacak. Bu durum, anlaşmanın maddelerinin bir kez daha ertelenmesine ve yeniden inşa konferansının gerçekleşmemesine yol açacak.

Arabulucuların açıklamaları, Netanyahu’nun 29 Aralık’ta Washington’a yapacağı ziyareti beklerken, kaygı ve taleplerin net bir şekilde ortaya konduğunu gösteriyor. İsrail Hükümet Sözcüsü Shosh Bedrosian birkaç gün önce düzenlediği basın toplantısında bu duruma dikkat çekti.

Öte yandan Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile Bahreyn Kralı Hamad bin İsa Al Halife, dün yaptıkları telefon görüşmesinde, Gazze’deki savaşın sona ermesini öngören anlaşmanın tam olarak uygulanması ve insani yardımların hızlı ve kesintisiz ulaştırılmasının gerekliliğini vurguladı. Açıklamada, Gazze’nin yeniden inşasına başlama zorunluluğu da belirtildi.

6uı8
Deyr el-Balah dışındaki el-Meğazi Mülteci Kampı’nda yıkılmış bir binanın duvar resminin önünde el arabası çeken Filistinli çocuklar (AFP)

Daha önce arabulucular ve garantörler Washington’ın katılmadığı bir toplantıyı Kahire’de gerçekleştirdi. Toplantıya Mısır Genel İstihbarat Servisi Başkanı Tümgeneral Hasan Reşad, Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın katıldı. Görüşmede, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarının arttığı geçen ayın ardından, herhangi bir ihlalin önlenmesi ve ateşkesin kalıcı hâle getirilmesi ele alındı.

Ancak arabulucuların açıklamaları, taleplerin yanı sıra endişeleri de yansıtıyor. Katar Başbakanı birkaç gün önce yaptığı açıklamada, “Şu anda kritik bir noktadayız… Ateşkesin sürdüğünü garanti edemeyiz. Ateşkes, ancak İsrail’in tamamen çekilmesi ve Gazze’de istikrarın sağlanmasıyla tamamlanmış olur” dedi. Başbakan, İsrail güçlerinin bölgede kalmaya devam etmesi ve ihlallerin sürmesinin çatışmanın yeniden tırmanmasına yol açabileceğini vurguladı.

Tarık Fehmi’ye göre Mısır’ın girişimleri, anlaşmanın uygulanmasının zorluğunun farkında olmasından kaynaklanıyor ve tarafların süreci geciktirme çabalarını gözlemlemek açısından kritik bir rol oynuyor. Fehmi, Trump ile Netanyahu arasında gerçekleşecek görüşmenin, mevcut aksaklıkları aşacak uzlaşıların sağlanması açısından belirleyici olacağını, örneğin Hamas’ın silahsızlandırılmasının süresinin iki yıla uzatılması gibi düzenlemelerin bu görüşmelerde gündeme gelebileceğini belirtti.

Eymen er-Rakab da aynı görüşte; Trump-Netanyahu görüşmesinin, Gazze anlaşması maddelerinin akıbetini netleştireceğini ve sürecin ya hızlandırılarak uygulanacağını ya da İsrail’in genişleme stratejisi lehine geciktirileceğini ifade etti.