Ortadoğu'nun çehresini değiştiren Suriye değişimi

Bu değişiklik yalnızca olumlu ve kaçınılmaz bir adım olarak görülebilir

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Ortadoğu'nun çehresini değiştiren Suriye değişimi

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kayali

Esed rejiminin çöküşünün birçok nedenden dolayı Ortadoğu'nun tamamında, özellikle de Arap Maşrık (Levant) ülkelerinde büyük etkileri olacaktır. Bu nedenlerin arasında, çirkinlikleri ve zulmüyle o korkunç ve ürkütücü rejimin, 60 yıldır bölgedeki genel siyasi dönüşümlerde olumsuz bir siyasi aktör olması, Suriye'de ve Suriye toplumunda siyasi, ekonomik ve sosyal kalkınma olanaklarını engelleyen devasa bir engel görevi görmesi de var. Buna ilaveten, iddialarıyla, şantajlarıyla ve aşırılıklarıyla, baskıcı bir vesayet yönetimi olarak Lübnanlılar ve Filistinliler üzerinde, hatta Arap siyasi alanlarında büyük bir kontrole veya etkiye sahipti.

Karmaşık olayların ve müdahalelerin yaşandığı bu zor dönemde, Suriye'de yaşanan değişimin niteliğini veya yönelimlerini tahmin etmenin çok erken ve zor olduğu aşikar. Ancak Esed'in “ebedi rejimi”nin sonsuza kadar yıkılması nedeniyle bu değişim yalnızca kaçınılmaz bir olumlu adım olarak görülebilir. Esed rejiminin yıkılması imkansız gibiydi ve onun zulmü altında yaşayan, canavarlıklarına ve onlara yabancılaşmasına tanık olan Suriyelilerin hayal bile edemeyeceği bir şeydi. Uzun bir süredir (Lübnanlılar ve Filistinlilerle birlikte) üzerlerine çökmüş ağır bir taş kalktı ve bu da tüm çekincelere, korkulara, müdahalelere ve meşru zorluklara rağmen Suriye'de kalkınmanın yolunu döşüyor.

Ayrıca Suriye'de yaşanan değişime ilişkin olumlu bakış, ilgili güçlerin askeri çatışmalardan ve kan dökmekten uzak durmasından, sürecin sakin, sorunsuz ve barışçıl bir şekilde gerçekleşmesinden kaynaklanıyor. Şiddetli çatışmaların yaşanmaması rejimin yapısının kırılganlığı ile bünyesine yerleşmiş yozlaşmışlığı ortaya çıkardı. Bu bakış aynı zamanda Suriye'nin tüm bölgelerinde özgürlük özlemiyle yaşayan Suriyelilerin değişimi büyük bir memnuniyet ve sevinçle karşılamalarından da kaynaklanıyor. Suriyeliler rejimin vücutlarına yerleştirdiği ve ötekinden duyulan korku, nefret ve mezhepçi fanatizm ruhunun temsil ettiği çıbanı boşaltmaktan uzak durdular. Suriye şehirleri mezhepçi ve intikam amaçlı saldırılara tanık olmadı. Rejimin yandaşları dahi yaşanan dönüşümü, devlet adamı gibi davranmak yerine sadece şahsı ve yakın ailesi için endişelenen biri gibi davranan firari cumhurbaşkanının ortaya çıkan adiliğini şaşkınlıkla karşıladılar. Sonsuza kadar mirasçı bir cumhuriyet ya da bir aile çiftliği olarak görülen Esed Suriyesi’nde, 24 yıl önce başkan olması amacıyla nasıl kendisine uygun olması için anayasanın birkaç dakika içinde değiştirilmesiyle göreve geldiyse, dakikalar içinde de ülkeyi terk etti.

Esed rejiminin yıkılması, aynı zamanda ABD'nin Irak'ı (2003) işgal etmesiyle birlikte, yani 20 yıl boyunca artan İran nüfuzunu da zayıflattı.

Artık yeni bir Suriye'nin doğuşuyla birlikte, kuruluşuna ilişkin belirsizliklere ve çeşitli iç ve dış müdahalelere rağmen Ortadoğu'nun da değiştiğini belirtmek mümkündür. Suriye'deki değişim, esas olarak İran rejiminin Irak'tan Lübnan'a kadar bölgedeki statüsünün ve rolünün azalmasıyla temsil edilen bölgesel bir değişime yol açtı. Suriye, İran nüfuzunun en önemli unsuruydu ve onun temel bağlantısı olarak hizmet ediyordu.

Bunun anlamı, Esed rejiminin yıkılmasının, ABD'nin Irak'ı (2003) işgaliyle birlikte Arap Maşrık bölgesinde artan İran nüfuzunun da zayıflamasına yol açtığıdır. Maşrık ülkelerinde devlet ve toplum yapılarının yerle bir olmasına yol açan, İran'ın Ortadoğu politikalarına Amerikan (ve İsrail) yatırımı dönemi, bu politikalar kendi kendini tüketip üzerine düşeni yaptıktan sonra sona erdi. Arenalar birliği ve İsrail’in çöküşünün yakın olduğu sloganlarının, saatler veya günler içerisinde İsrail’i yerle bir edebilme gücüne dair iddialarının yanılsamalar olduğu açığa çıktı. Zira İran, İsrail Gazze'yi yok ederken, ardından Lübnan'a karşı yıkıcı bir savaşa girişirken, sonra da Suriye'ye saldırırken, kendisini tüm bunlardan uzak tuttu.

Sonuç olarak, İran'ın Arap Maşrık bölgesindeki nüfuzunu tamamen zayıflatmak veya sınırlandırmak, Lübnan'ın bu nüfuzdan ve Hizbullah’ın devlet ve toplum üzerindeki baskısından kurtulması anlamına geliyor. Bu kurtuluş Irak’ı ve hatta er ya da geç Husilerin olduğu Yemen’i de kapsayabilir.

Şimdi Maşrık’ı kontrol eden iki güçlü bölgesel devletle karşı karşıyayız; bir yanda güncel verilere göre galip görünen İsrail. Diğer yanda ise göz ardı edilemeyecek bir Ortadoğu ülkesi olarak itibarını yeniden kazanmış görünen Türkiye var.

Dolayısıyla Arap Maşrık ülkelerindeki İran nüfuzunun devrilmesi anlamına gelen Suriye rejiminin devrilmesi, Türkiye'nin bölgede nüfuzunun arttığına işaret ediyor ve bu bir ilk. Bölgesel bir güç olarak İsrail 1967-2003 döneminde, Ortadoğu'da bölgesel mimarlığı üstlenirken, İran, ABD ve İsrail’in kendisine izin verdiği veya kendisini kullandığı 2003-2023 arasındaki dönemde, yani Irak’ın altın tepside sunulduğu andan Aksa Tufanı anına (7.10.2023) kadar geçen sürede, buna liderlik etti. Bugünse Türkiye, değişim için acılar çeken, fedakarlıklar yapan ve mücadele eden  Suriye halkıyla birlikte şüphesiz önemli bir katkısının bulunduğu Suriye değişimi yoluyla Ortadoğu'nun şekillenmesinde lider pozisyonunu üstlenmiş görünüyor (el-Mecelle dergisinde yayınlanan “Arap Maşrık bölgesinin yeni mimarı olarak İsrail savaşı” başlıklı makalemi inceleyebilirsiniz - 09.11.2024)

Şimdi Maşrık’ı kontrol eden iki güçlü bölgesel devletle karşı karşıyayız; bir yanda Gazze'deki direnişi çökerttiği, nehirden denize kadar Filistinliler üzerinde doğrudan hegemonyasını dayattığı, ayrıca Lübnan'da Hizbullah'ı zayıflattığı ve İran'ın bölgedeki nüfuzunu parçaladığı için güncel verilere göre galip görünen İsrail var. Diğer yanda, Suriye’deki değişim üzerinden bölgede göz ardı edilemeyecek güçlü ve etkili bir Ortadoğu ülkesi olarak itibarını yeniden kazanmış görünen Türkiye var.

Bütün bu değerlendirmelere göre pek çok şey, Suriye'deki değişimin yönelimlerine bağlı olacak. Bunlar öncelikle Suriye'de özgür ve eşit vatandaşlardan oluşan bir devlet mi kurulacağına yoksa önceki rejimin yeniden üretilmesiyle veya yeni bir Suriye'nin kuruluşunu engelleyen iç ve dış etkileşimlerin varlığıyla bu sürecin sekteye mi uğrayacağına bağlı. İkincisi, ön planda olan iki bölge ülkesi olarak İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkinin şekline bağlı. Bu karmaşık ve birçok senaryoya açık bir ilişki. Üçüncüsü, konu aynı zamanda Arap siyasi sisteminin Suriye'deki dönüşüme nasıl tepki vereceği, bunu nasıl ele alacağı, ayrıca iki bölgesel devlet, yani İsrail ve Türkiye ile ilişkilerini nasıl ele alacağı, esas olarak da Arap sisteminin kendi çıkarları ve öncelikleri konusundaki farkındalığı ile de ilgili olacak. Dördüncüsü, bu arada bölge için İsrail sömürgeci, ırkçı ve yerleşimci bir devlet olarak kalacak ve kendisi de bu durumda Batılı ülkeler tarafından desteklenen zorba bir devlet olarak Ortadoğu'da gerilim ve istikrarsızlık kaynağı olmaya devam edecek. Bu da pek çok şeyin İsrail’in Filistin halkının meşru haklarını ne kadar kabul edip etmeyeceğine bağlı olacağı anlamına geliyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Arap heyetleri yeni Suriye'nin inşasına destek için Şam'ı ziyaret etti

TT

Arap heyetleri yeni Suriye'nin inşasına destek için Şam'ı ziyaret etti

Arap heyetleri yeni Suriye'nin inşasına destek için Şam'ı ziyaret etti

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera dün (Pazartesi) Şam'da, Suriye halkını desteklemek üzere art arda gelen Arap yetkililerle bir araya geldi ve onlarla önümüzdeki dönemde odaklanılacak çabaları görüştü. Bu yetkililer arasında Beşşar Esed'in devrilmesinden bu yana Şam'ı ziyaret eden ilk Arap dışişleri bakanı olan Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safadi de vardı. Arap temaslarının merkezinde, Suriye'deki gelişmeler yer aldı.

Mısır Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Mısırlı mevkidaşı Bedr Abdulati dün gerçekleştirdikleri telefon görüşmesinde Suriye sahasındaki son siyasi gelişmeleri ele aldı.

Açıklamada Abdulati'nin ‘kardeş Suriye'nin tarihindeki bu kritik aşamada Suriye devletini desteklemenin önemini, egemenliğine, birliğine ve toprak bütünlüğüne saygı duyulmasını, ulusal kurumlarının rollerini oynamasına olanak tanınmasını ve tüm Suriye topraklarında istikrarı yeniden tesis etmek için Suriye halkının tüm bileşenlerini içeren, Suriye'nin sahiplendiği ve liderlik ettiği kapsamlı bir siyasi sürecin benimsenmesi gerektiğini’ vurguladığı belirtildi.

Suudi heyeti Şam'da

Suudi Arabistan hükümetine yakın bir kaynak dün AFP'ye yaptığı açıklamada, bir Suudi heyetinin pazar günü Şam'ı ziyaret ettiğini ve eş-Şera ile görüştüğünü söyledi. Kaynak, görüşmelerin ‘Suriye'deki durum, Captagon'un ortadan kaldırılması ve diğer konulara odaklandığını’ bildirdi.

Şam ziyareti sırasında es-Safadi, ülkesinin, yıllardır süren ölüm, yerinden edilme ve yıkımın ardından, yeni bir siyasi sistemin Suriyeliler tarafından inşa edildiği ve tüm Suriyelilerin haklarının korunduğu bir gelecek aşamasına ulaşmak için Suriye halkını bu geçiş aşamasında desteklediğini yineledi.

Ürdün'den uyarı

Es-Safadi X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, Suriye'nin egemenliği ve güvenliğine yönelik her türlü saldırıya karşı uyarıda bulundu. İsrail'in Suriye topraklarına girmesinin sona ermesi gereken yeni bir işgal olduğunu ve uluslararası toplumun bu geçiş döneminde Suriye'ye müdahale etmemesi için İsrail'e baskı yapması gerektiğini belirtti. Es-Safadi, on gün önce Akabe toplantılarının sonuç bildirgesinde, toplantıların amacının, tüm Suriyeliler için güvenli ve parlak bir gelecek inşa etmede Suriye'yi desteklemek için uluslararası toplumla bir Arap pozisyonu koordine etmek olduğunun açık olduğunu hatırlattı.

csdfg
Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safadi ve yeni Suriye yönetiminin lideri Ahmed eş-Şera Şam'da bir araya geldi. (AFP)

Es-Safadi ülkesinin, terörizm ve dışlanmadan arınmış, tüm vatandaşlarının istek ve haklarını yerine getiren, özgür, bağımsız ve egemen bir devlet inşa etme yolunda Suriye'yi destekleyeceğini vurguladı. Es-Safadi ayrıca, ülkesinin Şam'ın hayati kurumlarının kapasitelerini yeniden inşa etmesine yardımcı olmaya hazır olduğunu ifade etti.

Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığına göre es-Safadi dün yaptığı açıklamada, eş-Şera ile Suriye'den Ürdün'e uyuşturucu ve silah kaçakçılığıyla mücadele için iş birliği yapma konusunda anlaştıklarını söyledi.

Ürdün son yıllarda başta Captagon olmak üzere silah ve uyuşturucu kaçakçılığından çok zarar gördü. 2011 yılından bu yana Suriye'de devam eden kanlı çatışmalar yarım milyondan fazla insanın ölümüne, büyük bir yıkıma ve ülke içinde ve dışında milyonlarca insanın yerinden edilmesine neden oldu.

Katar heyeti

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Macid el-Ensari'nin yaptığı açıklamaya göre Katar Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Muhammed el-Halifi, 13 yıllık diplomatik ayrılığın ardından Suriyeli yetkililerle görüşmek üzere diplomatik bir heyetin başında dün Şam'a geldi. El-Ensari X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda, “El-Halifi, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinden bu yana Suriye havaalanına inen ilk Qatar Airways uçağıyla Şam'a vardı” ifadesini kullandı. El-Ensari, heyetin ‘Katar'ın Suriye halkına her türlü desteği sağlama konusundaki kararlı tutumunu yerine getirmek üzere’ Suriyeli yetkililerle görüşmeler yapacağını bildirdi.

El-Ensari bu görüşmelerin ülkesinin ‘Suriye'deki kardeşlerine her türlü desteği sağlama konusundaki kararlı tutumunu’ yansıttığını kaydetti. Katar Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, “Bu ziyaret, Katar ile kardeş Suriye arasındaki yakın kardeşlik ilişkilerinin gücünün ve Katar'ın Suriye'nin ilerlemesi ve egemenliğinin korunmasına yönelik tam ilgisinin yeni bir teyididir” denildi. AFP'ye konuşan Katarlı bir yetkili, iki ülke arasındaki ‘uçuşların yeniden başlaması için Şam Uluslararası Havalimanı'nın hazır olup olmadığını değerlendirmek üzere’ heyete bir havacılık teknik ekibinin eşlik ettiğini söyledi. Yetkili, “Katar ticari ve kargo uçuşlarının yeniden başlaması için teknik destek sağlamanın yanı sıra geçiş döneminde havalimanının bakımını da üstlenmeyi teklif etti” dedi.

zxascdvfg
Yeni Suriye yönetiminin lideri Ahmed eş-Şera, 23 Aralık 2024 tarihinde Şam'da Katar heyetiyle (Reuters)

Eş-Şera, Doha'nın gelecekte Suriye'de enerji de dahil olmak üzere çeşitli sektörlere yatırım yapmaya ilgi duyduğunu ifade etti. Eş-Şera, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani'yi Suriye'yi ziyaret etmeye davet ettiğini belirtti.

BAE çağrısı

BAE Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed Al Nahyan dün yeni Suriyeli mevkidaşı Esad Hasan eş-Şeybani ile ikili ilişkilerin güçlendirilmesini ele aldıkları bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın BAE resmi haber ajansı WAM’dan aktardığına göre ikili, ‘iki taraf, iki ülke ve iki kardeş halk arasındaki yakın kardeşlik ilişkilerini ortak çıkar alanlarında geliştirmenin yollarını görüştü.’

Suriye'nin birliğini, bütünlüğünü ve egemenliğini korumanın önemini vurgulayan Al Nahyan, BAE'nin Suriye halkının güvenlik, kalkınma ve iyi bir yaşam özlemlerini gerçekleştirecek kapsamlı ve kapsayıcı bir geçiş aşamasına ulaşılmasına yönelik tüm çaba ve gayretleri destekleyen tutumunu yineledi.