Yeni Suriye ve Sudan hatası

ABD ve yeni dönemin destekçilerinden beklenen yaptırımların kaldırılmasıdır

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Yeni Suriye ve Sudan hatası

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

İbrahim Hamidi

Suriye’de geçtiğimiz hafta yoğun geçti. Bu hafta artık geçmişle ilgili değil, şimdi ve gelecekle ilgiliydi. Esed rejimi sayfası kapandı. Konuşmalar ve çalışmalar yeni rejimin inşasına ve yeni devletle ilişkilere odaklanıyor. Sudan hatasının tekrarlanmaması için ABD ve yeni dönemin destekçilerinin hızlı hareket etmeleri ve yaptırımları kaldırmaları gerekiyor.

Batılı ülkeler, bazı Arap ülkeleri ve Şam arasında 2012 yılından bu yana süregelen kopukluk sona erdi. Bazı ülkeler kapatılan büyükelçiliklerini açtılar ve bayraklarını çektiler. ABD, İngiltere ve Türkiye'nin de aralarında bulunduğu bazı ülkeler, açıkça üst düzey yetkililerini gönderdiler. Diğer önemli ülkelerse, Suriye'nin yeni lideri Ahmed el-Şera ile görüşmek üzere üst düzey yetkililerini gönderseler de bunu açıklamadılar. Arap ülkeleri ile Türkiye arasında Kahire'de bakanlar düzeyinde ve güvenlik servisleri arasında toplantılar düzenlendi.

Toplantılardan ve görüşmelerden gelen mesajlar aynıydı: Lider Ahmed Şera'yı destekliyoruz, yeni dönemi “meşrulaştırıyoruz”, Esed rejiminden kurtuluşu ve Suriye'nin “İran ekseninden” çıkışını memnuniyetle karşılıyoruz. Kapsayıcı bir hükümet ve yeni bir anayasa oluşturmak için hızla değerlendirilmesi gereken altın bir fırsat var. Terörle mücadele edebilmek, devlet kontrolünü genişletebilmek ve tüm topraklarda, yani 185 bin kilometrekare üzerinde hükümetin egemenliğini yeniden tesis edebilmek için güvenlik ve ordu kurumlarının kurulması bir zorunluluktur.

Bu ne anlama geliyor? Yaklaşık beş yıldır aralarında “sınırların sabit olduğu”, “üç devletçiğe” bölünen Suriye bitti. Artık yeni bir rejime sahip eski Suriye'nin, yani iç sınırların kaldırılmasının, dış sınırların belirlenmesinin ve dört düğümle uğraşmanın zamanı geldi.

Humus ve Şam'da iki askeri üs kurulmasını ve hava savunma sistemlerinin konuşlandırılmasını içeren ortak savunma anlaşmasının imzalanması için Şam ile Ankara arasında görüşmeler sürüyor.

Birinci düğüm, Şam-Kamışlı ilişkisidir. Yeni rejim, Suriye'nin kuzeydoğusunda ABD tarafından desteklenen Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) bölgelerini kontrol etmeyi, SDG’nin yeni orduya entegrasyonunu, Özerk Yönetim'in dağıtılmasını ve Kürdistan İşçi Partisi’ne (PKK) bağlı Suriyeli olmayan tüm savaşçıların Suriye topraklarından çıkarılmasını istiyor. Ancak SDG, lideri Mazlum Abdi'ye göre, ABD'nin desteğiyle DEAŞ’a karşı mücadele eden askeri bir blok olarak varlığını sürdürmek, Özerk Yönetim'in statüsü ve doğal kaynaklardaki payı konusunda özel haklar elde etmek istiyor.

Uzlaşıya varmak için Şam ile Kamışlı arasında bazı temaslar ve arabuluculuklar yapılıyor. Ancak çözüm anı büyük olasılıkla, ekibi Suriye'yi sarsan 11 güne dahil olan Başkan Donald Trump'ın 20 Ocak'ta Beyaz Saray'a gelişini bekliyor. Yeni Suriye rejiminin ana destekçisi Ankara, Trump'ın Suriye'den 2 bin askeri çekmeyi kabul etmesine ve SDG'yi Şera'nın teklifini kabul etmeye zorlamasına bahis oynuyor.

Hiç şüphe yok ki Türkiye son haftalarda Esed'ı devirerek kazanan taraf oldu. Taslağı, Humus ve Şam'da iki askeri üs kurulmasını ve İsrail saldırılarına karşı bir koruma şemsiyesi sağlayacak hava savunma sistemlerinin konuşlandırılmasını içeren ortak savunma anlaşmasının imzalanması için Şam ile Ankara arasında müzakereler sürüyor. Anlaşma, sonuçlanması için gerekli meşruiyet unsurları sağlandıktan sonra onaylandığında, Şam, Kamışlı'ya kıyasla müzakerelerde daha güçlü bir konuma sahip olacak.

Anthony Blinken, Arap ülkelerinin bakanlarına Netanyahu'nun kendisine kuvvetlerinin “kış sonunda çekileceği” konusunda güvence verdiğini söyledi.

Burada Binyamin Netanyahu hükümetinin Esed düşer düşmez giriştiği bir dizi icraat ile ilgili ikinci düğüm geliyor; bunlar arasında Suriye'nin kara, hava ve denizdeki stratejik askeri gücü ile araştırma merkezlerinin yok edilmesi, Golan'daki tampon bölgenin ve Hermon Dağı'nda hayati önemdeki gözlem merkezlerinin işgali de var.

Batılı ülkeler yeni Suriye'nin, İsrail dahil olmak üzere diğer ülkelere yönelik bir dış tehdit platformu olmamasını istiyor. Şam ise İsrail'in son dönemde işgal ettiği topraklardan çekilmesini istiyor. ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, Arap ülkelerinin bakanlarına, Netanyahu'nun kendisine kuvvetlerinin “kış sonunda geri çekileceği” konusunda güvence verdiğini bildirdi. Ancak bu konuda pek çok şüphe var ve sahadaki gerçekler bunu göstermiyor. Şam'ın Batılı elçilere mesajı; İsrail’in “7 Aralık hattına” çekilmesi gerektiği, kendisinin yeni savaşlara girişmekle ve “devrimi ihraç etmekle ilgilenmediği” yönündeydi.

Şam ile “Dera’da başlayan örgütler sayfasının” çevrilmesine ve “devrimci zihniyetten devlet zihniyetine” geçilmesi konusundaki görüşmelere dönüş yönündeki müzakereler halen devam ediyor.

Üçüncüsü, silahın birleştirilmesi. Önceliğin, güvenliği sağlamak ve yeni orduyu oluşturmak olduğu açık. Bu nedenle Şera, örgüt liderleriyle bir toplantı yapma, ordunun oluşumunu ve örgütlerin entegrasyonunu denetleyecek yeni bir Savunma Bakanı atama girişiminde bulundu. Şam kırsalındaki Duma'da üslenen İsam el-Buveydani liderliğindeki İslam Ordusu ile Güney Operasyonlar Odası komutanı Ahmed el-Avda'nın pozisyonu merakla bekleniyordu. Örgütlerin çoğu, ordunun kurulması ve örgütlerin dağıtılması yönündeki yeni reçeteyi kabul etti. Şam ile “örgütler sayfasının” çevrilmesi, yani “devrim zihniyetinden devlet zihniyetine geçiş” ve silahın birleştirilmesi konusundaki görüşmelere geri dönüş yönündeki müzakereler halen devam ediyor.

Ömer el-Beşir'in devrilmesinin ardından Sudan'ın çöküşünün ve acımasız savaşın daha da kötüleşmesinin nedenlerinden biri, ABD'nin Hartum'a yönelik yaptırımları kaldırmakta gecikmesiydi. Washington ve müttefiklerinin Suriye'de Sudan hatasını tekrarlamayacaklarına bahse giriliyor

Dördüncü düğüm ise ulusal konferanstır. Muhalefetin Kahire'de bir konferans düzenlemesi yönünde girişimlerde bulunuldu, ancak yeni yönetim ulusal konferansı Şam'da düzenlemeye hazırlanıyor. Siyasi Komisyon’un liderlerinden biri, 2011 yılında Ulusal Diyalog Konferansı'na sponsorluk yapan eski Suriye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Faruk el-Şara ile temasa geçti. Yakın zamanda “Saldırıyı Caydırma” operasyonuna katılan askeri örgütlerin liderleri arasından atanan yeni valilerden, son yıllarda ülkede kalan Suriyelileri temel alan kapsayıcı bir konferansa katılmaları için her şehirden 40-50, özelliğinden dolayı Dera’dan ise 70 kişinin temsilci seçilmesinin istenmesine yönelik bir öneride bulunuldu. Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığına göre bunun yeni anayasanın oluşumuna ve 1 Mart'tan sonraki döneme katkıda bulunacağına ve sahadaki güçleri, seçkinleri, siyasetin ve sivil toplumun sembollerini bir araya getireceğine güveniliyor.

Şam'daki eğilimin otorite, egemenlik ve siyaseti 185 bin kilometrekarelik alana yaymak olduğu açık. Tüm bunların anahtarlarından biri ekonomi, 10 yıllık savaş ve izolasyon nedeniyle bitkin düşen insanların yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve Şam'ın aydınlatılmasıdır. Bu nedenle Batı ve ABD’nin yaptırımların kaldırılması konusunda acilen harekete geçmesi gerekiyor. Birikmiş yaptırımların varlık nedenleri Esed'in devrilmesiyle sona erdi.

Sudan'ın çöküşünün ve Ömer el-Beşir'in devrilmesinin ardından yaşanan yıkıcı savaşın nedenlerinden biri, ABD'nin Hartum'a yönelik yaptırımları kaldırmakta gecikmesi nedeniyle kötüleşen yaşam koşullarıydı. Washington ve müttefiklerinin Suriye'de Sudan hatasını tekrarlamayacaklarına bahse giriliyor. Arap-Batı-Türk desteğinin yeni Suriye için bir koruma şemsiyesi sağlayacağına güveniliyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



İsrail Suriyelilerin zafer kutlamalarını mahvetti

Ayrım çitini aşarak Golan Tepeleri'nde BM güçleri tarafından denetlenen bölgeye giren bir İsrail zırhlı aracını gözlemleyen iki İsrail askeri, 13 Aralık 2024 (AFP)
Ayrım çitini aşarak Golan Tepeleri'nde BM güçleri tarafından denetlenen bölgeye giren bir İsrail zırhlı aracını gözlemleyen iki İsrail askeri, 13 Aralık 2024 (AFP)
TT

İsrail Suriyelilerin zafer kutlamalarını mahvetti

Ayrım çitini aşarak Golan Tepeleri'nde BM güçleri tarafından denetlenen bölgeye giren bir İsrail zırhlı aracını gözlemleyen iki İsrail askeri, 13 Aralık 2024 (AFP)
Ayrım çitini aşarak Golan Tepeleri'nde BM güçleri tarafından denetlenen bölgeye giren bir İsrail zırhlı aracını gözlemleyen iki İsrail askeri, 13 Aralık 2024 (AFP)

Frederic C. Hof

İsrail ve Suriye arasında başarılı bir barış süreci yürütmenin eşiğinde olduğumu düşünmemin üzerinden sanki sonsuzluk geçmiş gibi geliyor. 2011 martının ilk haftasında her iki taraftan da Suriye'nin İran, Hizbullah ve Hamas ile askeri bağlarını koparacak bir anlaşmanın yolunu açacak gibi görünen güçlü taahhütler aldım. Bunun karşılığında İsrail, 1967'deki Altı Gün Savaşı sırasında girdiği tüm Suriye topraklarından kademeli olarak çekilecek ve Şam anlaşmanın yükümlülüklerini yerine getirdikçe ABD'nin Suriye'ye uyguladığı yaptırımlar kaldırılacaktı. Fakat dönemin Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in barış sürecini ilerletmek yerine kitlesel katliam yoluna gitmeye karar vermesiyle her şey önümüzdeki birkaç hafta içinde buhar olup uçtu.

Bugün bu diplomatik başarısızlığı akla getiren -gerçekten yaşandığını varsayarsak- Esed rejiminin düşüşünden sonra İsrail'in Suriye topraklarına yaptığı askeri harekâttır. Esed'in 8 Aralık 2024 günü sabaha karşı aniden Moskova'ya gitmesi, İsraillilerin 2011 yılında öngördükleri türden büyük bir gelişmeye işaret ediyordu. İran'ın Suriye üzerindeki etkin hakimiyeti ortadan kalktı. İran onlarca yıl Suriye'yi Lübnan'a giden bir yol olarak kullanmış ve Hizbullah'ı İsrail'e karşı İran'ın ön cephesi ve caydırıcı gücü haline getirmişti. Tahran yıllarca Suriye'yi İsrail'e karşı Lübnan'daki Hizbullah'ı tamamlayacak ikinci bir cepheye dönüştürmeye çalıştı.

İsrail, 2024 aralığında daha önce 2010 ve 2011 yıllarında ABD arabuluculuğunda diplomasi yoluyla elde etmeye çalıştıklarını güç kullanarak başarmıştı. Suriye’de İsrail’in güvenliğini tehdit eden askeri ittifaklarını sona erdirdi. Esed rejiminin düşmesi ve İran hegemonyasının çöküşü, İsrail'in Suriye halkını kurtuluşlarından dolayı açıkça tebrik etmesi ve nihayetinde resmi bir barışın önünü açabilecek ikili bir ilişkinin temellerini atması için -istenmesi halinde- yeni bir diplomatik fırsat sundu. Ancak İsrail, 2011 yılında Beşşar Esed'le olduğu gibi bu fırsat bir kenara bırakarak şiddete yöneldi.

İsrail, Suriye’deki askeri üslere düzenlediği hava saldırılarını ve 1974 tarihli ayrılma anlaşmasını ihlal ederek Suriye topraklarını işgalini önleyici tedbirler olduğu şeklinde gerekçelendirdi. İsrail, Şam'da yeni kurulan hükümete hakim olan Heyet Tahrir Şam’ın (HTŞ) İslamcı karakterini ve terör örgütü olarak geçmişini kendisine karşı potansiyel bir tehdit olarak gösterdi. Gerçekten de sadece İsrail, El Kaide'nin eski bir uzantısı olan HTŞ'nin Suriye'nin geleceğine ilişkin niyetlerini sorgulamıyor. Yine de ‘İsrail'in HTŞ hakkında en kötüsünü varsayması ve buna göre hareket etmesi makul mü? Esed sonrası Suriye'ye karşı önleyici bir savaşa girmek İsrail'in çıkarına mı?’ sorularının sorulması gerekiyor.

İsrail, 7 Ekim 2023 tarihinde bir başka İslamcı hareket olan Hamas’ın kendisine karşı, insanlığa karşı işlenen tarifsiz suçlarla lekelenmiş bir askeri saldırıya tamamen hazırlıksız yakalanmıştı. Zamanı geldiğinde İsrail bu hazırlıksızlığın nedenini resmi olarak tespit edebilir ve binlerce İsrailliyi katillerin insafına terk etmenin sorumlularından hesap sorabilir. Ancak, o korkunç günden bu yana birçok İsrailli başlıca suçlunun Başbakan Binyamin Netanyahu olduğu kararını çok vermişti. Çünkü sorumluluk onundu. Yıllardır Gazze'deki liderlerin zenginlik için terörizmi terk edeceği inancıyla Katar’dan Hamas'a fon aktarılmasına izin veren politikayı izliyordu. 7 Ekim 2023'teki vahşetten sonra birçok İsrailli için Netanyahu’nun siyasi açıdan yürüyen bir ölü adamdan farkı yok.

Suriyeliler -hatta HTŞ liderleri bile- İsrail'in saldırganlığını görmezden gelmek için ellerinden geleni yapıp yozlaşmış bir katliamcının (Esed) devrilmesini kutluyorlar.

Yine de -o dönemde yaşananlara ve hakkındaki davalara rağmen- İsrail siyasetine hükmetmeye devam eden Netanyahu’nun daha uzun yıllar başbakan olarak kalmak istediği açık. Yaygın olarak İsrail'in Esed sonrası Suriye'ye savaş açma kararının, her şeyden çok Netanyahu'nun hayatta kalma ve siyasi olarak başarılı olma arayışından kaynaklandığı yönünde bir görüş hakim.

İsrail’in -Netanyahu'ya göre İsrail ordusunun hatası olan- 7 Ekim 2023'te yaşananlar karşısındaki hazırlıksızlığı 2024 aralığında tekrarlanmayacak. İsrail, Hamas saldırmadan önce Gazze'de yapması gerektiğine inandığı şeyi Suriye'de yapacak. HTŞ'nin İsrail'e saldıracağına işaret eden herhangi bir göstergenin olmaması önemli değildi. İsrail'in silahlı güç gösterisinde bulunması, hedefin çaresizliği ve güçsüzlüğü nedeniyle kolayca verilebilecek bir karar olarak görüldü.

fvbrghtn
İsrail bombardımanı sırasında Kuneytra üzerinde yükselen duman bulutu, 9 Aralık 2024 (AFP)

Buna karşın Suriyeliler -hatta HTŞ liderleri bile- İsrail'in saldırganlığını görmezden gelmek için ellerinden geleni yapıp yozlaşmış bir katliamcının (Esed) devrilmesini kutluyorlar. Esad rejiminin tutukladığı, hapsettiği, işkence ettiği ve pek çok vakada öldürdüğü sayıları on binlerle ifade edilen yakınları ve tanıdıkları hakkında bilgi edinmeye çalışıyorlar. Temel hizmetleri sağlamak ve Suriye'nin gelecekteki yönetimi ve nihai olarak yeniden inşası için standartlar belirlemek üzere örgütlenmeye çalışıyorlar. Aynı zamanda, Golan Tepeleri'nde Hamas tarzı saldırılar düzenlemek şöyle dursun, İsrail askeri güçlerine karşı koyacak kapasiteye bile sahip değiller. Bunların hiçbiri İsrail istihbarat servislerinin dikkatinden kaçmış gibi görünmüyor.

Suriye'de halen İsraillileri öldürmeye istekli milisler var mı? Bu soruya ‘hayır’ yanıtı vermek aptallık olur. Ancak İran ve Hizbullah'ın Suriye’deki hakimiyetinin çöküşüyle birlikte tehdit seviyesi yükseldi mi? Şimdi önleyici bir askeri operasyonu haklı çıkaracak bir düzeye mi ulaştı? HTŞ, İran ve Hizbullah'ın bıraktığı yerden devam edeceğine dair bir sinyal mi verdi? İsrail'in Golan Tepeleri'ndeki askeri savunması Esed rejimi, İran ve Hizbullah'ın (arka planda Rusya’nın hava desteğiyle) herhangi bir saldırısına karşı koymak için yeterliyse, 8 Aralık 2024 tarihinden sonra bunları yetersiz kılan neydi?

Beşşar Esed, askeri karargahları ve üsleri sivilleri katletmek için kullanırken ister İsrail ister Türkiye isterse ABD olsun birileri bunu yapmış olsaydı Suriyeliler, Suriye Hava Kuvvetleri’nin, Suriye Donanması’nın, kışlaların ve Suriye ordusuyla ilişkili ne varsa yok edilmesini memnuniyetle karşılardı. Esed, Suriyelileri öldürmek, terörize etmek ve içlerine korku salmak için varil bombaları, toplar ve kimyasal silahlar kullanırken birileri silahsız sivilleri korumak için harekete geçseydi on binlerce Suriyelinin hayatı kurtulabilirdi.

ABD Başkanı Joe Biden ve yönetiminin yetersizliği göz önüne alındığında, Trump’ın ekibinden hiç kimse Suriye'de İran ve Hizbullah'a karşı zafer kazanmak ve İsrail'e Suriye halkına yönelik yersiz düşmanlığına son vermesini tavsiye etmekle ilgilenmiyor mu?

Neden şimdi? Suriyeliler Esed sonrası ülkelerine yönelik saldırıları görmezden gelmeye çalışıyor. Zira bu konuda ellerinden bir şey gelmiyor. Sadece bu saldırıların yakında sona ereceğini umuyorlar. Peki olanları unutabilecekler mi?

Netanyahu'nun siyasi hayatta kalmasının kendisi ve destekçileri için her şeyden önemli olduğu kesin. 7 Ekim 2023’teki travmayı henüz atlatamamış olan az sayıdaki İsrailli, Suriye'deki askeri kabiliyetlerin yok edilmesinden ve Suriye topraklarının işgal edilmesinden hiç rahatsız değil. Ancak, yirmi milyon Suriyeliye kurtuluş anlarında bir nebze saygı göstermenin İsrail'in uzun vadeli çıkarına olabileceğini düşünmeye istekli İsrailli üst düzey yetkililer hiç yok mu?

ABD Başkanı Joe Biden ve yönetiminin yetersizliği göz önüne alındığında, Trump’ın ekibinden hiç kimse Suriye'de İran ve Hizbullah'a karşı zafer kazanmak ve İsrail'e Suriye halkına yönelik yersiz düşmanlığına son vermesini tavsiye etmekle ilgilenmiyor mu? Öte yandan Tahran'da da İsrail'in bu eylemlerini sürdürmesi için dua eden liderler olduğuna şüphe yok.

İsrail'in Suriye'ye yönelik önleyici saldırıları artık sona ermeli. Suriye'nin zafer kutlamalarını mahveden saldırıları geri almak mümkün olmasa da becerikli bir diplomasiyle İsrail'in çıkarlarına verilen zarar zaman içinde hafifletilebilir. Aslında İsrail bile Esed sonrası Suriye'nin olumlu bir şekilde şekillenmesine katkıda bulunabilir. Evet, HTŞ halen bir soru işareti olacak, ama İsrail'in zaten olmayan bir düşman yaratmasına da gerek yok.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.