Mısır istihbarat şefi ile Hafter arasındaki görüşmenin arkasında ne var?

Libya Ulusal Ordusu (LUO) Başkomutanı Mareşal Halife Hafter, Mısır Genel İstihbarat Servisi Başkanı Tümgeneral Hasan Reşad'ı kabul etti. (LUO Genel Komutanlığı)
Libya Ulusal Ordusu (LUO) Başkomutanı Mareşal Halife Hafter, Mısır Genel İstihbarat Servisi Başkanı Tümgeneral Hasan Reşad'ı kabul etti. (LUO Genel Komutanlığı)
TT

Mısır istihbarat şefi ile Hafter arasındaki görüşmenin arkasında ne var?

Libya Ulusal Ordusu (LUO) Başkomutanı Mareşal Halife Hafter, Mısır Genel İstihbarat Servisi Başkanı Tümgeneral Hasan Reşad'ı kabul etti. (LUO Genel Komutanlığı)
Libya Ulusal Ordusu (LUO) Başkomutanı Mareşal Halife Hafter, Mısır Genel İstihbarat Servisi Başkanı Tümgeneral Hasan Reşad'ı kabul etti. (LUO Genel Komutanlığı)

Mısır Genel İstihbarat Servisi Başkanı Tümgeneral Hasan Reşad dün Libya'nın doğusuna sürpriz bir ziyaret gerçekleştirerek Libya Ulusal Ordusu (LUO) Başkomutanı Mareşal Halife Hafter ile bir araya geldi.

Reşad'ın göreve geldiği 16 Ekim'den bu yana ülke dışında gerçekleştirdiği ilk ziyaret olan bu tur, Birleşmiş Milletler (BM) ve Temsilciler Meclisi’nin (TM) birleşik bir hükümet kurma çabalarının yanı sıra Suriye'deki gelişmeler de dâhil olmak üzere bölgesel meselelerin ele alındığı bir dönemde gerçekleşti.

LUO Genel Komutanlığı, Genel Komutanlık Genel Sekreteri General Hayri et-Temimi tarafından yapılan kısa açıklama dışında görüşmenin içeriği hakkında bilgi vermedi. Ancak Türk akademisyen ve siyasi araştırmacı Muhannad Hafızoğlu, ziyaretin ‘büyük ölçüde Suriye'de devam eden değişimler ve bunun etkileriyle ilgili’ olduğunu düşünüyor.

Reşad, daha önce Libya'da çeşitli temaslarda bulunan ve başkent Trablus'ta yetkililerle bir araya gelen, ayrıca Mareşal Hafter'le de çeşitli görüşmeler yapan General Abbas Kâmil’in yerine istihbarat servisinin başına getirildi.

Trablus'taki Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, iletişim ve siyasi işlerden sorumlu devlet bakanı Velid el-Lafi'yi Suriye'ye göndererek yeni Suriye yönetiminin lideri Ahmed eş-Şera ile görüştürürken Bingazi'deki yetkililer bu konuda sessiz kaldı.

LUO Genel Komutanlığı tarafından dün akşam yapılan açıklamada et-Temimi, görüşmede ‘son bölgesel ve yerel gelişmelerin ele alındığını, her iki tarafın da bölgede güvenlik ve istikrarın sağlanmasına katkıda bulunan Libya'daki siyasi sürecin ilerletilmesine yönelik çabaların desteklenmesinin önemini vurguladığını’ söyledi.

Reşad'ın Libya'nın doğusuna yaptığı ziyareti ‘çok önemli ve büyük anlam ifade eden’ bir ziyaret olarak nitelendiren Hafızoğlu, bunu ‘Libya dosyasının önümüzdeki aylarda en önemli konu olacağının teyidi’ olarak tanımladı. Hafızoğlu, Mısır ile Libya arasında ‘büyük anlayışlar’ olduğuna dikkat çekti.

Şarku’l Avsat'a konuşan Hafızoğlu, “Bölgesel gelişmeler kaçınılmaz olarak Reşad ve Hafter arasındaki tartışmalarda kendini gösterecek; bu da koordinasyon olacağı anlamına geliyor. Dolayısıyla bunun Libya içinde yeni bir sahnenin başlangıcı olduğunu düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu.

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'nin danışmanı ve güvenlik servislerinin genel koordinatörü olarak atanan Kâmil, daha önce Hafter de dâhil olmak üzere birçok Libyalı liderle Mısır'ın Libya-Libya çözüm sürecine ‘herhangi bir dış dikte ya da müdahale olmaksızın’ tam destek vermesine dayanan vizyonunu görüşmüştü.

Diğer yandan konuyla ilgili bilgi sahibi iki Mısırlı ve Arap kaynağın Şarku’l Avsat'a verdiği bilgiye göre, Kahire halen Suriye'deki gelişmeleri izliyor ve yeni yönetimin bölgesel ve uluslararası meselelere yönelik vizyonunu değerlendiriyor.

Hafızoğlu, ‘Libya'da yeni bir sahnenin başlangıcı’ olduğuna inandığı şeyle ilgili olarak şu soruyu sordu: “Değişim, Libya'daki siyasi sahneyi değiştirmek için yeşil ışık yakan ve ABD'nin onayını alan Mısır-Türkiye-Rusya mutabakatıyla mı olacak? Yoksa saha düzeyinde yeniden gerginliklere mi tanık olacağız?”

Hafızoğlu, “Bana öyle geliyor ki ilk seçenek daha olası ve siyasi ittifaklar haritası değişecek. Bence bunun nedeni çoklu pozisyonlardaki değişim ve Türkiye'nin doğu Libya'ya açık olması” dedi.

Batı basınında çıkan haberlere göre Rusya'nın bazı askeri teçhizatını Suriye'den Hafter'in etkisi altındaki doğu Libya'ya kaydırması, Hafızoğlu'nu ‘tüm Libya sahnesinde gerçekten farklı değişikliklere tanık olabileceğimizi’ düşünmeye sevk etti.

Hafızoğlu bunu, ‘Rusya'nın Suriye'de bir adım geri attığında Libya'da iki adım ileri gitmek istemesine ve bunu ancak bölgesel uzlaşı ve Libya'daki iç taraflarla yapabilecek olmasına’ bağladı.

Libya el-Ümmet Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü Muhammed el-Esmer, Reşad'ın Libya ziyaretinin iki taraf arasında devam eden koordinasyonun bir devamı olduğunu söyledi. El-Esmer, “Bölgede yaşananlar ve bunun yansımaları görüşmeyi etkiliyor” dedi.

Öte yandan TM ve Devlet Yüksek Konseyi (DYK) temsilcileri Fas'ın Bouznika kentinde ülkenin yürütme otoritesinin yeniden oluşturulması konusunda anlaşmaya vararak ülkede genel seçimlerin yapılmasının önünü açtı.



Sudan'daki İslamcılar, Dışişleri Bakanlığı'nın ‘dengeli’ tutumunun aksine İran ile ‘direniş bayrağını’ yükseltiyor

Sudan İslami Hareketi Genel Sekreteri Ali Ahmed Karti (Facebook)
Sudan İslami Hareketi Genel Sekreteri Ali Ahmed Karti (Facebook)
TT

Sudan'daki İslamcılar, Dışişleri Bakanlığı'nın ‘dengeli’ tutumunun aksine İran ile ‘direniş bayrağını’ yükseltiyor

Sudan İslami Hareketi Genel Sekreteri Ali Ahmed Karti (Facebook)
Sudan İslami Hareketi Genel Sekreteri Ali Ahmed Karti (Facebook)

Sudan'daki ordu yanlısı ittifakın İsrail ve İran arasındaki savaşa ilişkin tutumu ‘sessiz ve gürültülü’ arasında değişti. Dışişleri Bakanlığı kısa bir tepki göstererek, saldırıyı uluslararası barış ve güvenliğe yönelik bir tehdit olarak tanımladı ve derhal durdurulması için acil önlemler alınması çağrısında bulundu. Bu, bazılarının ‘dengeli’ olarak nitelendirdiği diplomatik bir tutumdu.

Ancak Müslüman Kardeşler'in Sudan kolu olan İslami Hareket, İran'a koşulsuz desteğini ilan etti ve İsrail'i caydırmak için ‘direniş bayrağını yükseltme’ ve ‘İslami bir cephe’ kurma çağrısında bulundu.

Genel Sekreter Ali Ahmed Karti tarafından imzalanan resmî açıklamaya göre İslami Hareket, İsrail karşısında İran'a koşulsuz desteğini ilan etti ve İslam dünyasındaki İslami hareketleri ‘sessizliklerini bozmaya, seslerini yükseltmeye ve tabanlarını bu Siyonist zorbalığa karşı birleşmek üzere harekete geçirmeye’ çağırdı.

‘Direniş bayrağını yükseltme’ ve ‘birleşik bir İslami cephe’ oluşturma çağrısında bulunan Karti, “Siyonist varlık sadece güç dilinden anlar ve onun projesi ancak ulusun birliği ve sadık evlatlarının silahlarıyla yenilgiye uğratılacaktır” dedi.

csdfvg
Bera bin Malik Tugayları Komutanı el-Misbah Talha, Sudan Ordusu Komutan Yardımcısı Yaser el-Ata'nın yanında duruyor. (Facebook)

İslamcı aktivistler, başta Hızlı Destek Kuvvetleri'ne (HDK) karşı savaşta ordunun yanında savaşan Bera bin Malik Tugayları Komutanı el-Misbah Talha olmak üzere bu çağrıya hızla yanıt vererek İran'ın yanında savaşmaya hazır olduklarını duyurdular.

Sudan Dışişleri Bakanlığı yaptığı kısa açıklamada, İran'a yönelik saldırıyı uluslararası barış ve güvenliğe yönelik ciddi bir tehdit olarak kınadı ve Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ni İsrail saldırganlığını derhal durdurmak için acil önlemler almaya çağırdı. Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan başkanlığındaki Egemenlik Konseyi ise alışılmadık bir şekilde sessiz kaldı.

Bu tutumlar, orduya sadık aktivistler, savaşın durdurulmasını savunanlar ve HDK destekçileri arasında bir tartışmaya yol açtı. Bazıları Dışişleri Bakanlığı'nın tutumunu ‘dengeli’ olarak nitelendirirken diğerleri ise İslami Hareket'in tutumunu bir ‘cihat’ ilanı olarak tanımladı.

fgbhjukı
Eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir, devrilmesinin ardından yargılandığı duruşma sırasında (Facebook)

Aktivist Dr. Azzam Abdullah, Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasının ‘nispeten keskin olsa da dengeli’ olduğunu söyledi. Abdullah, “Yetkili ben olsaydım, sessiz kalır ve iç meselelerimle ilgilenirdim. Şayet bir açıklama yapmak zorunda kalsaydım, kendimi kınama ve itidal çağrısıyla sınırlardım” ifadelerini kullandı.

Dr. Abdullah, İhvan ve cihatçı örgütlerin tutumlarının ülkedeki durum üzerindeki etkisi konusunda uyarıda bulunarak, “Bera bin Malik Tugayları Komutanı’nın tutumu Sudan'ın aleyhine olacak” dedi.

Sosyal medya fenomeni Muhammed Halife, İslamcıların ve Bera bin Malik Tugayları Komutanı’nın tutumunu ve ‘İran'a tam destek beyanlarını’ eleştirdi.

adfgth
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, ülkeyi ziyaret eden İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen'i kabul etti. (Arşiv - SUNA)

Sudanlı İslamcılarla İran arasındaki ilişkiler, 1970’li yılların sonlarında gerçekleşen İran Devrimi’ne kadar uzanır. Her ne kadar iki İslami oluşum arasında itikadi farklılıklar bulunsa da, 1989 Haziran’ında İslamcıların bir darbeyle iktidara gelmesinden sonra bu ilişki bir ‘ittifaka’ dönüşmüştür. Bu dönemde İran, Ömer Hasan el-Beşir başkanlığındaki İslamcı rejime siyasi ve askerî destek sağlamıştır.

Söz konusu ilişki zamanla güvenlik, silahlanma ve askerî iş birliğine evrildi. Bu çerçevede İran, savunma sanayisini Sudan’a aktardı. Başkent Hartum’da, 1990’ların ortalarında kurulan Yermuk Savunma Sanayi Kompleksi bu iş birliğinin zirvesini temsil eder. O dönemde, bu fabrikanın İranlı uzmanlar tarafından yönetildiği ileri sürüldü. Yermuk Savunma Sanayi Kompleksi, uzun süre gizli tutulmuş, ancak Ekim 2012’de İsrail Hava Kuvvetleri’nin gerçekleştirdiği saldırıyla tahrip edilmesinin ardından varlığı kamuoyuna yansımıştır.

Güvenlik alanındaki iş birliği kapsamında, İran’ın Sudan istihbarat teşkilatının kurulmasında önemli rol oynadığı belirtilmiştir. O dönemki raporlara göre, teşkilat mensubu subay ve görevliler, İran güvenlik birimleri ve Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) tarafından eğitilmiştir. Bu yapıya o dönemde birçok ‘vahşet’ ve geniş çaplı insan hakları ihlalleri atfedilmiştir.

Hem Hartum hem de Tahran’a yönelik bölgesel ve uluslararası muhalif tutumlar ile üzerlerine uygulanan boykot, her iki tarafı da 1990’larda basının ‘Sürgünler İttifakı’ olarak adlandırdığı bir birlikteliğe yöneltti. Bu ittifak, uluslararası terörü desteklemekle suçlandı. Sonrasında iki ülke arasındaki ilişkiler daha da derinleşti ve Hartum, İran’ın açık desteğiyle radikal İslamcı örgütlerin merkezi hâline geldi.

scdfgthy
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Şubat 2020'de Uganda'da bir araya geldi. (Facebook)

O dönemde İsrail basınında yer alan haberlere göre Hartum yönetimi, İran silahlarını Hamas’a ulaştırıyordu. Bu nedenle Tel Aviv, Hartum’u azılı bir düşman olarak sınıflandırdı. İsrail savaş uçakları 2009 yılında Gazze Şeridi’ne silah sevkiyatı yapıldığı gerekçesiyle Sudan’ın doğusunda bazı araç ve şahısları hedef aldı. Bu olay, Yermuk Savunma Sanayi Kompleksi’nin imhasından önce yaşanmıştı.

İki ülke arasındaki ilişkiler güçlü ve sağlam biçimde sürüyordu. Bu durum, Ocak 2016’da Ömer el-Beşir’in, herhangi bir ön işaret vermeden ve aniden Şiî mezhebinin yayılması iddiasıyla bu ilişkiyi kesmesine kadar devam etti. Oysa hakikatte, bazı Sünni İslamcılar Şiîliğe geçmiş olsalar da İslamî Hareket’e olan sadakatlerini korumaktaydılar.

Sudan, İran ve İsrail arasındaki ilişkiler çok daha karmaşık bir hâl aldı. Burhan, Şubat 2020’de Uganda’da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşerek İsrailli bir yetkiliyle görüşen ilk Sudanlı lider oldu. Bu görüşmenin ardından Sudan, İbrahim Anlaşmalarını imzaladı ve İsrail’i boykot yasasını yürürlükten kaldırdı.

İran ile ilişkiler ise kesintisiz olarak kopuk kaldı. Ta ki, Ekim 2021’deki darbeyle ülke yönetimini tek başına ele alan Burhan’ın, Nisan 2023’te, yani ordu ile HDK arasında patlak veren savaşın ardından bu ilişkiyi yeniden tesis etmesine kadar. Bu adım, İran silahlarına geri dönüş anlamına geliyordu.

Burhan, silah ve mühimmat temini için İran’la ilişkiyi yeniden kurmak zorunda kaldı. İran da hızlı bir şekilde ona ihtiyaç duyduğu silahları ve mühimmatı sağladı. Bu destek, insansız hava araçlarını (İHA) da kapsıyordu. Burhan halen bu İHA’ları HDK'ye karşı kullanıyor.

İsrail ile İran arasında savaşın patlak vermesi, Sudan’ı derin bir ikilemin içine soktu. Çünkü Burhan, İsrail’in müttefiki olarak İbrahim Anlaşmalarına imza atmış, İsrail’i tanımış ve diplomatik ilişkiler kurmuştu. Ancak öte yandan, İran’dan İHA’lar ve çeşitli mühimmat temin ederek silah desteği aldı. Dahası, Burhan’ın yanında HDK'ye karşı savaşan İslamcı müttefikleri, İran’a açık destek veriyor ve İsrail’e karşı cihad ilan etmiş bulunuyor. Bu durum, Burhan’ın İsrail’le olan ilişkisiyle, sahadaki fiilî ittifakları arasında ciddi bir çelişki oluşturuyor. Öte yandan, Burhan’ın rakibi olan HDK Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) da İsrail’le ilişki kurmuş durumda. Hatta yardımcısı Abdurrahim Daklu’nun yakın zamanda Tel Aviv’e bir ziyaret gerçekleştirdiği iddia edilmişti. Tüm bu gelişmeler, İsrail’in geçici başkent olarak kullanılan Port Sudan’daki hükümete –yani Burhan yönetimine– nasıl bir karşılık vereceği sorusunu gündeme getiriyor.