Suriye'nin yeni yılı: Geniş ve yavaş bir atölye

Eğer Arap ve uluslararası güçler şu anda el-Şara'yı liderlik için “hazırlamaya” çalışıyorlarsa, mutlak yetkili  başkanlık sisteminin yarattığı felaketlerden kaçınmak için deneyimlerden dersler çıkarmalılar

Suriyeliler, ihtiyaçlarını karşılayan, tüm mezhepleri dikkate alan yeni bir anavatan hayal ediyor (AFP)
Suriyeliler, ihtiyaçlarını karşılayan, tüm mezhepleri dikkate alan yeni bir anavatan hayal ediyor (AFP)
TT

Suriye'nin yeni yılı: Geniş ve yavaş bir atölye

Suriyeliler, ihtiyaçlarını karşılayan, tüm mezhepleri dikkate alan yeni bir anavatan hayal ediyor (AFP)
Suriyeliler, ihtiyaçlarını karşılayan, tüm mezhepleri dikkate alan yeni bir anavatan hayal ediyor (AFP)

Refik Huri

Yeni yılda yeni Suriye'nin karşı karşıya olduğu zorlukların sınırı yok. Suriye, birlik, Baas yönetimi ve askeri darbeler öncesinde de zengin bir siyasi deneyimden yoksun değildi. Bu bağımsızlıktan önce var olan, 1940’lara kadar devam eden ve Hüsnü el-Zaim'in 1949'daki darbesi ile kesintiye uğrayan bir deneyim. Daha sonra 1954’te Çiçekli’nin otoriter yönetiminin devrilmesinden sonra deneyim tekrarlandı ve 1954 ile 1958 yılları arasında başarının zirvesine ulaştı. Sivil bir anayasa, sivil ve yerel toplum ile Suriye yelpazesinin tamamını temsil eden siyasi partiler arasındaki etkileşim çerçevesinde, geniş kamusal özgürlükler kapsamında burjuva sağ ile sol, parlamenter demokratik bir sistemde ortak oldular. Ancak toplumun doğasına ve çeşitliliğine uygun olan bu rejim, askeri darbecilerin elinde çeşitliliği baltalayan, özgürlükleri bastıran, partileri kapatan sert ve katı başkanlık rejimlerinin kurbanı oldu. Daha sonra askerler sivil kıyafet giydi ve en zorlu dönem olan 54 yıllık Esed ailesinin iktidarı başladı.

Beşşar Esed'in devrilmesinin ardından yeni Suriye'nin karşılaşabileceği en kötü şey, farklı türde bir başkanlık sisteminin dayatılmasıdır. Zira iktidarı elde tutmak uzun, dolambaçlı ve zorlu bir yolun başlangıcıdır. Aşırı kontrol ve güç kullanımından daha tehlikeli olabilecek tek şeyse, kaos ve kontrolün kaybedilmesidir. Eğer Arap ve uluslararası güçler şu anda Ahmed el-Şara'yı genel liderlik için “hazırlamaya” çalışıyorsa, mutlak yetkili başkanlık sisteminin yol açtığı felaketlerden kaçınmak için deneyimlerden ders çıkarmalı ve parlamenter demokratik sistem deneyimini “rehabilite etmeye” geri dönmeliler.

Suriye'deki geçiş aşamasının Irak, Libya ve diğer yerlerde olduğu gibi kısa veya hızlı olması beklenmiyor. Kastedilen, rejimin devrilmesinden Mart 2025'teki İdlib hükümetine kadar olan ilk geçiş aşaması değil. Aksine Suriye’deki çeşitliliğin yönetime katılması ve anayasanın seçimler öncesinde tamamlanması için gereken geçiş aşamasını kastediyoruz. Daha önce seçimlerde acele etmek, iktidara el konulması, çeşitliliğin ve çoğulculuğun hassas bir şekilde yansıtılmaması ile sonuçlandı. Gerçek bir açılımı uzatmaksa, tek bir liderin liderliğindeki bir tarafın kontrol ettiği totaliter otoriter yönetime davetiye çıkarmaktır. Hoşgörü, azınlıkların korunması ve herkese ihtimam gösterilmesi konusunda güvenceler vererek başlamakta ise yanlış bir şey yoktur. Ancak bunlar sonuçta dini bir rejimden talep edilen hususlardır ve aslında gerekli olan, demokratik bir sistemde herkesin bir ulus-devlet tarafından korunan eşit bir vatandaş ve “vatandaşlığın” iktidarın direği olmasıdır.

Rejimin silahlı gruplar karşısında kolayca devrilmesi tesadüf olmadığı için işleri kolay görmenin hiçbir gerekçesi yok. Kolay bir devrilmenin ardından en zor iş, devrilme sonrasını yönetmektir. Suriye'nin yurt içindeki vatandaşlar ile yurt dışındaki dostlarının katılacağı geniş, uzun ve karmaşık atölyelere ihtiyacı var. Altyapı ve her şeyi yeniden inşa etme atölyesine ihtiyacı var. Rejimin yararına zarara uğratılan ülkeyi “yeniden inşa etme” atölyesine ihtiyacı var. Ekonomik ilerleme ve insani gelişme atölyesine ihtiyacı var. Üniversitelerde bile onlarca yıldır düşük olan eğitim seviyesinin ardından kaliteli eğitime geçiş atölyesine ihtiyacı var. Tek bir düşüncenin hakim olduğu, kültürel çeşitliliği engelleyen, edebi, sanatsal ve entelektüel yaratıcılığa “çölleşme”yi empoze eden kültürel üstyapıyı yeniden inşa etme atölyesine ihtiyacı var. Hapishanelerdeki insan mezbahalarından sonra Suriyelilerin kendilerine ve ülkeye olan güvenlerini ve ruhlarını yeniden tesis edecek bir atölyeye ihtiyaç var. Yurtdışındaki Suriyeli mültecilerin geri getirilmesi ve gelişmiş ülkelere göç eden Suriyeli yeteneklerin ve kadroların geri kazanılması, DEAŞ ve diğer tüm benzerlerinin geri dönüşünün engellenmesi için bir atölyeye ihtiyaç var.

Bu çeşitlilik içeren atölye, herhangi bir askeri idarenin ve sivil idarenin kapasitesinden daha büyüktür. Türkiye'nin gücünden ve Suriye çeşitliliğiyle çelişmeye ve çatışmaya eğilimli büyük emellerinden, Arap ve uluslararası yardım hazırlıklarından daha büyüktür. Bütün bunlara ve başkalarına ihtiyacı vardır. Her ne kadar yeniden inşa anahtarını elinde tutan taraf, Suriye'de gerçek bir siyasi hayat inşa etme ve herhangi bir tarafın iktidarı tekeline almasını engelleme yönündeki baskının anahtarını elinde tutsa da, bunun anahtarı tek bir tarafın elinde değil.

Büyük atölyeyi yolsuzluk ve kaostan korumanın zorlukları da çok büyük. Şu ana kadar görülen isyanlar ve “çete savaşları”, devlet değişirken, perişan bir ekonomik ve sosyal durum ile umutsuz bir siyasi durumda ordu, devlet aygıtları ve silahlı milisler dağıtılırken dikkate alınması gereken bir olgudur. Suriye rejiminin devrilmesiyle bölgede kaybeden güçler kaybettiklerini veya bir kısmını geri almak için her türlü girişimden geri durmayacaktır ve ortam DEAŞ gibi çeteler için de uygundur.

Suriye'de en güçlü olan, örgütlerden güç alan değil, tüm Suriyeli kesimleri yeniden imar ve yönetim atölyesinde toplayabilen bilgedir.

Bununla ilgili dersi, siyaset bilimi profesörü Sheri Berman “Avrupa'da Demokrasi ve Diktatörlük: Eski Rejimden Günümüze” kitabında şöyle sunuyor: “Liberal demokrasinin arkasında sadece büyük erkek ve kadınlar yoktur, o aynı zamanda derin ekonomik ve toplumsal dönüşümlerin de sonucudur. Başarılı olması için ulusal birliğe ve güçlü bir devlete ihtiyacı vardır.”

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



Sudani ‘kara kutuyu’ Tahran'a taşıyor

 Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani kabine toplantısında (Reuters)
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani kabine toplantısında (Reuters)
TT

Sudani ‘kara kutuyu’ Tahran'a taşıyor

 Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani kabine toplantısında (Reuters)
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani kabine toplantısında (Reuters)

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'nin İran ziyareti önümüzdeki hafta sonuna ertelendi. Iraklı kaynaklar Sudani'nin Tahran'a, İran'a sadık Iraklı silahlı grupların dağıtılması konusu ve muhtemelen Irak'ın son zamanlarda ABD tarafından silahların sadece devletin elinde sınırlandırılması konusunda aldığı ‘çok net uyarı mesajları’ da dahil olmak üzere, sıcak bölgesel ve yerel dosyalar götüreceğini söyledi.

İran Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) bağlı Tesnim haber ajansına konuşan İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi'ye göre ziyaret, ikili ilişkileri geliştirmek ve mevcut bölgesel gelişmeler hakkında görüş alışverişinde bulunmak üzere, iki ülke arasında devam eden istişarelerin güçlendirilmesi çerçevesinde gerçekleşiyor. Söz konusu ziyaret ayrıca üst düzey İranlı yetkililerle yoğun görüşmeleri içeriyor.

Irak hükümeti bu haberi yalanlamadı ya da doğrulamadı. Ancak bu haber, İran Dini Lideri Ali Hamaney'in son dönemde Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed rejiminin devrilmesi sonrası ‘direniş ekseni’ içinde yaşananlara ilişkin bir dizi konuya açıklık getirme konusunda aktif olmasının ardından hem Irak içinde (özellikle de İran'a bağlı silahlı gruplar düzeyinde) hem de İran içinde çeşitli çevrelerde artan endişeler ortamında geldi.

Sudani'nin kara kutusu

Bağdat'ta, Irak'ın ABD'nin seçilmiş Başkanı Donald Trump'tan bir ‘uyarı mesajı’ aldığına dair resmi olmayan haberler yayıldı ve bunların bir kısmı perşembe akşamı Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim tarafından açıklandı. Sudani'ye ulaşan ve ABD'nin tutumunda keskin bir değişimi temsil eden mesajın Trump'ın gizli elçisi aracılığıyla geldiği belirtilirken, bazı kaynaklar bunun Trump'ın Sudani ile yaptığı habersiz bir telefon görüşmesi aracılığıyla gerçekleştiğini ifade etti.

İktidardaki Şii Koordinasyon Çerçevesi'nin liderlerinden biri olan el-Hekim, Iraklı silahlı grupların hedef alındığına dair ABD yönetiminden gelen bilgilerin varlığını doğruladı. Ancak ABD Başkanı seçilen Donald Trump yönetiminin ‘İran'daki rejimi devirmek ya da Irak'taki siyasi sistemi hedef almak niyetinde olmadığını’ söyledi.

 Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim ile birlikte (Irak Başbakanlık Ofisi)     Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim ile birlikte (Irak Başbakanlık Ofisi)           

Bağdat'ın güneyindeki Necef kentinde düzenlenen bir miting sırasında konuşan el-Hekim şu ifadeleri kullandı: “Gruplara karşı alınacak bir pozisyon var... ABD yönetiminden ve silahlı grupların sahibi olan bazı çerçeve güçlerden aldığımız bilgiler bu yönde. Söz konusu hedef almanın resmi bir siyasi güç olarak Koordinasyon Çerçevesi ile hiçbir ilgisi yok; bu doğrudan İran'a sadık silahlı gruplara (Ketaib Hizbullah, en-Nuceba ve diğerleri gibi) yönelik... Şu ana kadar görünen durum budur.”

El-Hekim, Irak'ta siyasi bir değişim sürecine girildiğine dair söylentilerle ilgili olarak da şunları söyledi: “Bunlar sosyal medyada dolaşan söylentiler… Ben bunu ne uluslararası ve bölgesel siyasetçilerden ne de Suriye'deki olaylardan sonra bize gelen resmi heyetlerle doğrudan temaslarımız sırasında duydum.”

El-Hekim, Irak'ın siyasi sisteminin hedef alınmaması yönünde ‘uluslararası bir irade’ olduğu konusunda emin görünüyordu. Bu bağlamda el-Hekim, “Irak'ın istikrarını korumaya yönelik uluslararası bir irade var. Çünkü Irak'taki herhangi bir kaos tüm bölgenin güvenliğinin bozulması anlamına geliyor ve bölge ülkeleri bunu reddediyor. Mevcut rejimin aynı yapıyla korunması yönünde bir eğilim var” ifadelerini kullandı.

El-Hekim'in silahlı gruplar olmaksızın siyasi sistemin devam edeceğine dair güvence vermesiyle birlikte gözler Irak Başbakanı’nın Tahran'a yapacağı ziyarete çevrildi. Bu ziyarette Başbakan’ın İran yönetimi önünde açacağı bir ‘kara kutu’ var gibi görünüyor. Zira silahlı grupların dağıtılması meselesi her ne kadar Irak'ın silahları devletle sınırlama kararı olsa da Irak'taki birçok silahlı grup sadece askerî açıdan değil ideolojik açıdan da İran'la bağlantılı ve bu nedenle İran tarafıyla bu konuda samimi görüşmeler yapılmasını gerektiriyor.