Iraklı Sünniler anayasa temelinde barışçıl değişimde kararlı

Ancak bazı çevreler bunu umursamıyor

Irak’ın yeni Meclis Başkanı Mahmud el-Meşhedani (Reuters)
Irak’ın yeni Meclis Başkanı Mahmud el-Meşhedani (Reuters)
TT

Iraklı Sünniler anayasa temelinde barışçıl değişimde kararlı

Irak’ın yeni Meclis Başkanı Mahmud el-Meşhedani (Reuters)
Irak’ın yeni Meclis Başkanı Mahmud el-Meşhedani (Reuters)

Irak’ta Şii siyasi güçlerin ve önde gelen isimlerin, güç ve otorite eklemlerinin çoğunu kontrol ettikleri yönetim sisteminin ‘sağlamlığı’ konusundaki iddialarına karşın gerek siyaset gerek halk düzeyinde olsun Sünnilerin değişim ve Şii güçleri diğer bileşenlerin aleyhine açıkça kayıran ‘dengesiz’ yönetim denkleminin düzeltilmesi taleplerini duymak zor değil.

Şii güçler, kendilerinin ve yönettikleri ülkenin özellikle Suriye'de Beşşar Esed rejiminin düşmesi ve İran'ın başını çektiği ‘Direniş Ekseni’nin’ parçalanmasından sonra bölgede hızlanan siyasi ve güvenlik değişimlerinden uzak olduğunu düşünürken Sünni güçlerin çoğu değişim rüzgarlarının ‘bir şekilde’ Irak'a da ulaşacağına, ancak bunun Suriye'deki Baas rejimi ile aynı şekilde olması gerekmediğine inanıyor.

Irak'taki Sünnilerin değişim beklentilerine genel olarak, mevcut sistemin temelini sarsmayan, anayasa ve yürürlükteki yasalara dayanan, Irak'taki nüfuz sahibi ve baskın güçlerden, bu durumda Şii Koordinasyon Çerçevesi güçlerinden ‘ciddi bir yanıt’ gelmesi koşuluyla ‘yumuşak değişimlere’ dayanan bir eğilim hakim.

Irak’taki Sünni güçler Suriye'deki gelişmeler çerçevesinde son birkaç haftadır konferanslar düzenliyor ve gerekli değişimi talep eden açıklamalar yayınlıyorlar. Yaklaşık iki hafta önce (Sünni) beş eski Meclis Başkanı ve mevcut Meclis Başkanı Mahmud el-Meşhadani, Şii güçleri gerekli değişimi gerçekleştirmeye çağıran bir bildiri yayınladılar. Bildiride açıkça Suriye'deki yeni durumun desteklenmesi çağrısında bulunan eski ve yeni meclis başkanları, siyasi sürece olan bağlılıklarını vurgularken İran yanlısı silahlı grupların izlediği yaklaşıma karşı çıktıklarının bir göstergesi olarak ‘kontrolsüz bir barışa’ karşı olduklarını ifade ettiler. Ayrıca ‘hesap verebilirlik ve adalet dosyası ile Curf el-Sahar ve el-Avce’den yerinden edilen kişiler dosyalarının sonuçlandırılmasını’ talep ettiler. Sünni güçlere yakın bir kaynağa göre bu taleplerin ‘Sünni güçler ve partiler için başlıca öncelik’ olduğu biliniyor

Kimliğinin açıklanmaması kaydıyla Şarku’l Avsat’a konuşan kaynak, ister halk ister siyaset düzeyinde olsun tüm Sünni güçlerin Irak'ta Sünnilerin tarihi ve siyasi hakları olduğuna inandıkları olumlu bir değişim ya da en azından Şii hegemonyası altında marjinal değil, merkezi bir konum elde etmelerini garanti edecek bir değişim istediklerini söyledi.

Kaynak, her şeyden önce siyasi bölünmeye neden olan faktörler göz önüne alındığında bunun derin ve radikal bir yaklaşımdan ziyade prosedürel ve muhtemelen uzlaşmacı bir yaklaşım olmasından ötürü Sünnilerin yaklaşımının tüm bunları başarmaktan uzak göründüğünü belirtti.

Kaynak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Dolayısıyla herkesin yerinden edilenlerin geri dönüşünü ve terörden hüküm giyenlerin affedilmesini talep ettiğini görüyoruz. Bunlar haklı talepler olsa da geçici olmakla birlikte birçoğu da anlık ve seçimlere yönelik saiklerle ilgili olmanın ötesine geçemiyor.”

Sünni güçlerin gerçek bir değişim istiyorlarsa ülkenin anayasasında ve adalet sisteminde köklü değişiklikler talep etmeleri gerektiğini söyleyen kaynak, anayasaya rağmen Şii güçlerin kendilerine ihanet etmelerinden korktukları için Sünni bir bölgenin kurulmasından söz edemediklerini de sözlerine ekledi.

Açıklamalarını sürdüren kaynak, şunları söyledi:

“Buradaki ironi, Sünni güçlerin mezhepsel ve partizan kota sistemi içinde bile işlevsel haklarını alamamış olmalarında yatıyor. Sonuç olarak, Şii aktörler tüm bağımsız organlara ve genel olarak güvenlik güçlerindeki hassas pozisyonlara hakim.”

Kaynak, bazı Sünni güçlerin ve üst düzey isimlerin, kamuoyunda bunun anayasal çerçevede gerçekleşmesi yönünde yapılan çağrılara rağmen, değişimi güç kullanarak gerçekleştirme konusunda isteksiz olmadıklarını vurguluyor.

Her ne kadar Sünniler, bu gerekli değişikliğin yasalar ve anayasa uyarınca yapılması yönündeki çağrılarda bulunsalar da Sünni güçler ve siyasi sürecin dışından gelen sesler bu değişikliğin ‘zorla’ elde edilmesini göz ardı etmiyor.

Hem halk tabanı hem de siyasi çevreler günlerdir, Irak’taki yönetimin açık sözlü muhalifi eski Şii milletvekili Faik eş-Şeyh Cafer ile Sünni siyasetçi Miş’an el-Cuburi arasındaki görüşmeyi konuşuyor. Cuburi dün, askeri rejim değişikliğini benimseyenler olarak adlandırdığı kişilerle yaptığı görüşmelerin sonuçlarını açıkladı.

X platformundaki hesabından bir açıklamaya yapan Cuburi,

“Bizler mevcut siyasi sistemin bir parçasıyız. Derin devlet ve onun bazı sembolleri ve araçları tarafından sürekli hedef alınırken, rejimin bazı uygulamalarına karşı güçlü muhalefetimizle bu sistemi kuran muhalefetin bir parçasıydık. Karşı çıkmamıza rağmen DEAŞ tehdidine karşı rejimi savunduk ve değişim için silahlı güç kullanma girişimlerine karşı yine savunacağız. Sistemde reform yapılması, ülkeyi mahveden ve halkın sırtına yük olan yolsuzluğun durdurulması, masum insanların cezaevlerinden salıverilmesi ve tüm Iraklılar arasında adalet ve eşitliğin sağlanması yönündeki acil ihtiyacın tamamen farkındayız.”

Sünni liderlerin ve isimlerin çoğunun gerçek değişimin anayasa ve yasalarda belirtilen yollarla gerçekleştirilmesini istediğini vurgulayan Cuburi, “Eğer bu mümkün değilse, reform ve BM gözetiminde adil seçimler yoluyla halk tarafından seçilecek yeni bir hükümet için yasalara ve anayasaya tam bağlılıkla birlikte barışçıl protestolar alternatif olmalı” ifadelerini kullandı.

Cuburi, bunun barışçıl yollardan yapılmasına bağlı olmalarına rağmen bu durumun, dış müdahale yoluyla değişimi savunanlarla iletişim kurmalarını engellemediğinin altını çizdi.



İki video Suriye Adalet Bakanı'nın görevden alınması çağrılarına yol açtı

Videolardan birinde el-Veysi olayı cep telefonuyla kaydederken görülüyor, ikinci videoda ise infaz kararını okuyor. (Getty Images)
Videolardan birinde el-Veysi olayı cep telefonuyla kaydederken görülüyor, ikinci videoda ise infaz kararını okuyor. (Getty Images)
TT

İki video Suriye Adalet Bakanı'nın görevden alınması çağrılarına yol açtı

Videolardan birinde el-Veysi olayı cep telefonuyla kaydederken görülüyor, ikinci videoda ise infaz kararını okuyor. (Getty Images)
Videolardan birinde el-Veysi olayı cep telefonuyla kaydederken görülüyor, ikinci videoda ise infaz kararını okuyor. (Getty Images)

İnsan hakları örgütleri, Suriye’deki yeni yönetimin Adalet Bakanı Şadi el-Veysi'nin 2015 yılında internette dolaşan iki videoda iki kadının infazı sırasında hazır bulunduğunun görülmesi üzerine Suriye'nin yeni yetkililerini soruşturma yapmaya çağırdı.

Son günlerde iki video sosyal medya kullanıcıları tarafından yaygın bir şekilde paylaşıldı. Bu videolardan birinde, silahlı adamlar fuhuş yapmakla suçlanan peçeli bir kadından sokak ortasında diz çökmesini istiyor, ardından içlerinden biri kadını başından vurarak öldürüyor.

Ölüm cezası

Diğer videoda ise silahlı bir kişi, fuhuş suçlamasıyla hakkında ölüm kararı verilen bir kadını infaz kararı okunduktan sonra başından vuruyor.

İlk videoda el-Veysi'nin olayı cep telefonuyla çektiği görülürken, ikinci videoda el-Veysi'nin infaz kararını okuması ağır eleştirilere ve görevden alınması çağrılarına yol açtı.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) Direktörü Rami Abdurrahman, el-Veysi'nin söz konusu iki videoda yer aldığını doğruladı. Abdurrahman, el-Veysi'nin o dönemde, ertesi yıl El Kaide'den ayrıldığını ve adını Heyetu Tahriru’ş-Şam (HTŞ) olarak değiştirdiğini açıklayan Nusra Cephesi'nin şeriat yargıcı olduğunu söyledi.

Muhalif gruplar

HTŞ, Aralık 2024'te Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesine yol açan muhalif saldırıya liderlik etmişti.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığı habere göre  el-Veysi'nin videoda yer almasıyla ilgili sorusuna yeni Suriye yönetiminden bir kaynak ‘şu anda yorum yapılamayacağını’ söyledi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün (HRW) Ortadoğu ve Kuzey Afrika araştırmacısı Hibe Zeydan, el-Veysi'nin iki kadının sahada infaz edilmesinde açıkça yer almasının ‘hesap verebilirlik ve adaletle ilgili karmaşık soruları gündeme getirdiğini’ söyledi ve ‘şeffaf ve bağımsız bir soruşturmanın kritik önemde olduğunu’ bildirdi. Zeydan, iki videonun yayınlanmasına rağmen el-Veysi'nin hükümetteki rolünün devam etmesinin ‘yönetimin adalet ve hesap verebilirlik konusundaki kararlılığı hakkında rahatsız edici bir mesaj verdiğini’ belirtti.

HTŞ ve El Kaide

HTŞ yıllar önce El Kaide ile bağlarını koparmış olsa da birçok Suriyeli, yetkililerin çeşitli Suriyeli bileşenlere ve uluslararası topluma yönelik güven verici mesajlarına rağmen, grubun bileşenleri dışlayan ve kadınların rolünü marjinalleştiren katı bir dini rejim kurma yolunda ilerlediğinden endişe ediyor.

Suriye Adalet ve Hesap Verebilirlik Merkezi (SJAC) Direktörü, el-Veysi'nin görevden alınması çağrısında bulunarak, adalet bakanı olarak atanmasını bir ‘skandal’ olarak nitelendirdi. “Bu, Suriye'deki ve ötesindeki herkese en kötü mesajı gönderiyor. Bunlar sadece iki video ve işler aslında bundan daha kötü olabilir” diyen SJAC Direktörü, benzer olayların Suriye'deki yeni yönetimin ‘gerçek bir geçiş dönemi adaleti sürecine girmekten’ kaçınmasına yol açabileceğine dair korkularını dile getirdi.

Suriyelilerin öfkesi

Beşşar Esed'in 8 Aralık 2024'te devrilmesinin ardından Şam'ı ziyaret eden uluslararası delegeler, ülkedeki siyasi sürecin kapsayıcı olmasının ve sivil haklar ile temel özgürlüklere saygı gösterilmesinin önemini yineledi.

Her iki video da sosyal medyada Suriyeliler arasında öfkeye yol açtı.

Feminist aktivist Ruveyde Kenan Facebook hesabında şunları yazdı: “Şu anda ihtiyaç duyulan şey Adalet Bakanı Şadi el-Veysi'nin görevden alınmasıdır. Çünkü kendisi Suriye'nin, Suriyelilerin ve Suriyeli kadınların geleceği için bir felakettir.”