Yeni Suriye ve İdlib yönetim modeli

Suriyeliler İdlib ve Halep'in kuzey kırsalına yoğun ilgi gösteriyor

Suriye'nin kuzeyinde İdlib’in Sarmada ilçesi yakınlarındaki ed-Dana semtinde ellerinde devrim bayrağı tutan çocuklar, 13 Aralık 2024 (AFP)
Suriye'nin kuzeyinde İdlib’in Sarmada ilçesi yakınlarındaki ed-Dana semtinde ellerinde devrim bayrağı tutan çocuklar, 13 Aralık 2024 (AFP)
TT

Yeni Suriye ve İdlib yönetim modeli

Suriye'nin kuzeyinde İdlib’in Sarmada ilçesi yakınlarındaki ed-Dana semtinde ellerinde devrim bayrağı tutan çocuklar, 13 Aralık 2024 (AFP)
Suriye'nin kuzeyinde İdlib’in Sarmada ilçesi yakınlarındaki ed-Dana semtinde ellerinde devrim bayrağı tutan çocuklar, 13 Aralık 2024 (AFP)

Firas Kerem

Çeşitli dinlerden, etnik kökenlerden ve milletlerden tüm Suriyeliler, 14 yıldır yıkıcı bir savaşa sahne olan ülkelerinde barış, istikrar ve huzurlu bir yaşam özlemi çekiyor. Devrik lider Beşşar Esed'e bağlı ordu güçleri, Suriye Kurtuluş Hükümeti (SKH) tarafından yönetilen İdlib ve Halep kırsalı dışında, ülkedeki şehirlerin çoğunu içlerindeki okullar, hastaneler, sanayi, ticari, turizm merkezleri ve kurumlarıyla birlikte yok etti. Kontrol ettiği bölgelerde sivil ve idari hayatı düzenleyen SKH, Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından Suriye'yi ‘geçici hükümet’ adı altında yönetmeye başladı.

Uzun yıllardan sonra ilk kez İdlib'i ziyaret etme fırsatı bulan Suriyeliler, buradaki ekonomik ve kentsel kalkınma ve güvenlik ortamı karşısında şaşırdıklarını ifade ettiler. Kontrol noktalarının ve Esed'in Suriye’nin kuzeybatısı ile arasına ördüğü askeri duvarın kaldırılmasından sonra İdlib'deki yaşama dair videolar, bir zamanlar Esed rejimi yetkilileri tarafından yasaklanmış olan sosyal medya sitelerinde dolaşmaya başladı.

Halep şehri ve diğer bölgelerin kurtarılması ve Suriye rejiminin düşmesiyle birlikte, Suriye şehirleri arasındaki ana yollar açıldı. Rejim düşmeden önce kendi bölgelerini Suriye'nin kuzeybatısında yer alan muhalif grupların kontrolündeki bölgelerden ayırmak için kurduğu askeri kontrol noktaları ve beton duvarlar kaldırıldı. Suriyeliler İdlib ve Halep'in kuzey kırsalına yoğun ilgi gösterirken, bu bölgeler alışveriş ve ziyaret noktası haline geldi.

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığına göre Halep şehrinden Suriyeli bir iş adamı olan Ahmed er-Serrac, şunları söyledi:

“Halep'in ve Suriye'nin özgürleştirilmesinden önce İdlib hakkında hiçbir şey bilinmiyordu. Çünkü Suriye rejiminin istihbarat servisleri, vatandaşların kendi kontrolü dışındaki bölgeler, özellikle de İdlib hakkında herhangi bir haber almasını yasaklamıştı.”

Serrac, Sarmada ilçesini ziyaret ettiğinde, pazarlardaki ticari canlılık karşısında hayran kaldığını ifade etti.

HTŞ, İdlib'de son 6 yılda farklı ideolojik yönelimlerine rağmen askeri alanda bir birleşme gerçekleştirmeyi başardı.

Askeri alanda birleşme ve yönetim alanında deneyim

Heyet Tahrir Şam (HTŞ), İdlib'de son 6 yılda farklı ideolojik yönelimlerine rağmen askeri alanda bir birleşme gerçekleştirmeyi başardı. 2017 yılın kasım ayı başlarında siyasi ve örgütsel bağlardan uzaklaşarak ve çeşitli yetkinliklere, bilimsel ve teknik uzmanlığa sahip olanlara yönelerek, ‘teknokratik’ bir karaktere bürünen SKH’yi kurup destekledi.

SKH, başta insani yardım dosyaları olmak üzere çetrefilli birçok dosyayla ve krizle başa çıkma konusunda yönetim ve idare alanında geniş bir deneyim kazandı. Bölgenin yaklaşık 4,5 milyon yerinden edilmiş insanı barındıran gayri resmi mülteci kamplarıyla aşırı kalabalık olması nedeniyle, insani yardım dosyası, uluslararası ve yerel insani yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaşmasını sağlamak için evlerin ve mülteci kamplarının doğru bir şekilde ‘kodlanması ve numaralandırılması’ gibi gelişmiş yöntemlerle yönetildi.

dsfvgrbthyj
Suriye'nin kuzeyindeki İdlib’e bağlı Ed-Dana semti, 13 Aralık 2024 (AFP)

Suriye'nin kuzeyinde Türkiye sınırındaki Babu’l-Hava Sınır Kapısı (Cilvegözü Sınır Kapısı) ile İdlib'in kuzeyindeki Sarmada ve ed-Dana bölgeleri arasındaki yol üzerinde sanayiciler ve sermaye sahipleri onlarca fabrika ve imalathane kurdular. Onlarca ticaret merkezi, otomobil galerisi, kuyumcu ve diğer değerli metallerin satıldığı en büyük pazarı açtılar. SKH ayrıca İdlib’in idari sorumluluklarını beş bölgedeki (İdlib Merkez, Sarmada, ed-Dana, Cisr eş-Şugur ve Eriha) kurumları ve Suriye'nin kuzeybatısındaki diğer bölgelerde bulunan departmanları aracılığıyla yönetti. Pratik çalışmaları kapsamında özellikle güvenliğe ve insani boyutlara odaklanan SKH, (hükümetin üzerinde hiçbir yetkisinin olmadığı) altıdan fazla ana mahkemeyle bağımsız yargının rolünü güçlendirdi. SKH, başta 8 bin kamu çalışanı olmak üzere, yarı sembolik ücretlerle vatandaşların farklı bölgeler arasındaki hareketliliğini kolaylaştırmak için Suriye'nin kuzeybatısındaki bölgeler arasında ulaşım ve iletişim hareketliliğine düzenlemeler getirdi.

SKH son yıllarda, toplumsal ve bilimsel ihtiyaçları karşılamak, işgücü piyasasında gerekli bilgiye sahip nitelikli üniversite mezunları yetiştirmek ve hastanelerde, sağlık merkezlerinde ve eğitim merkezlerinde tıbbi ve eğitim kadroları sağlamak amacıyla üniversiteler, kolejler ve eğitim enstitüleri (İdlib'teki ed-Dana bölgesinde kurulan eş-Şehba Üniversitesi gibi) kurarak ve açarak eğitimi destekledi.

Suriye'nin kuzeyinde Türkiye sınırındaki Babu’l-Hava Sınır Kapısı (Cilvegözü Sınır Kapısı) ile İdlib'in kuzeyindeki Sarmada ve ed-Dana bölgeleri arasındaki yol üzerinde sanayiciler ve sermaye sahipleri onlarca fabrika ve imalathane kurdular. Onlarca ticaret merkezi, otomobil galerisi, kuyumcu ve diğer değerli metallerin satıldığı en büyük pazarı açtılar.

Suriyeli insani yardım aktivisti Ethem el-Hac Yunus Al Majalla’ya yaptığı açıklamada, Suriye rejimine bağlı ordu güçlerinin Suriye'nin kuzeybatısında altyapıyı tahrip ettiği ve yaklaşık 5 milyon yerinden edilmiş insanın barındığı bin 430'dan fazla mülteci kampında insani krizlerin daha da kötüleştiği bir dönemde SKH’nın tüm ağırlığı ve idari faaliyetleriyle devreye girdiğini ve Birleşmiş Milletlere (BM) ortak insani yardım kuruluşlarıyla iş birliği içinde, insani yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasını doğrudan organize ettiğini söyledi.

Yunus, sözlerini şöyle sürdürdü:

“SKH, Suriye'nin kuzeybatısında hizmet ve sağlık alanındaki çalışmaları, devlet hastanelerinin yanı sıra okullar ve eğitim merkezlerinin inşası, onarımı ve restorasyonu ile ana ve yan yolların asfaltlanması gibi insani ihtiyaçları öncelikler doğrultusunda yönetti. Başlıca bölgelerde ve mülteci kamplarının bulunduğu yerlerde güvenlik merkezleri kurdu. Kanun kaçaklarının peşine düşerek güvenliğin ve istikrarın arttırılması ve tesis edilmesini sağladı. 2011’deki Suriye devriminin ilk yıllarına kıyasla suç oranının yüzde 20'nin altına düşmesine katkıda bulundu. Tüm bunlar uluslararası kuruluşlar arasında SKH'nin bölgeyi iyi yönetebileceğine dair iyi bir izlenim bırakabilir ve güven verebilir.”

Suriye Geçiş Hükümeti Yerel Yönetim ve Çevre Bakanı Muhammed Müslim, Suriye'nin resmi haber ajansı SANA’ya yaptığı açıklamada, “Yıkıma uğramış bazı bölgelerde havadan yaptığımız ilk incelemelerde gerek şehirlerde gerek köylerde gerekse kırsal kesimlerde olsun Suriye'nin tüm bölgelerinde büyük bir yıkım olduğunu tespit ettik” dedi.

Yeniden inşaya ihtiyaç duyan tüm bölgelerde nüfus sayımı sürecinin devam ettiğini belirten Müslim, “Geçmişte eski rejimin bu bölgelerde doğru bir nüfus sayımı yapmadığını belirtmek gerek. Nüfus sayım işlemlerinde uzmanlaşmış ekipler oluşturacağız ve yeniden inşa edilmesi gereken çeşitli tesisler için tüm bölgelerde doğru sayımı başlatmak üzere uygulamalı atölye çalışmaları gerçekleştireceğiz. Ayrıca yıkımın boyutuna ilişkin net bir veri tabanı oluşturmaya ve bir sonraki aşama için uygun planlar ve hedefler belirlemeye çalışacağız” şeklinde konuştu.

SKH’nın elde ettiği tüm bu başarılar ve 6 yılı aşkın bir süredir Suriye'nin kuzeybatısındaki bölgeleri yönetme kabiliyeti göz önünde bulundurulduğunda, burada şu önemli sorunun sorulması gerekiyor: “SKH büyüklüğü, alanı, istisnai ve karmaşık koşulları, bölgesel ve uluslararası zorlukları ile Suriye'yi yönetebilir mi?”

Devrik Suriye rejimi döneminde Suriye'nin Alikhbaria televizyon kanalında sunuculuk yapan Suriyeli gazeteci Celal İbrahim ise yeni Suriye'nin önünü açan 14 yıllık devrimin ardından yeni Suriye yönetiminden gelen ilk açıklamaların tüm Suriyeliler için umut ve güven verici olabileceğini söyledi.

İbrahim, çeşitli sorular sıraladığı açıklamasına şöyle devam etti:

“Birçok sektörde çalışan ve maaşlarından başka gelir kaynağı olmayan kişilere ne olacak? Eski askeri personele nasıl davranılacak? Hizmetlerinin sona ermesinden sonra maaşlarını alacaklar mı? Silah bırakmış ve şu an cezaevinde olan askeri personele ne olacak? Mevcut hükümet işsizlere kısmen istihdam sağlamak için yeni iş olanakları oluşturabilecek mi? Ülkelerden ve uluslararası kuruluşlardan gelmeye başlayan insani yardımlardan kimler faydalanacak?”

dfvgbtrhy
Suriye'nin kuzeyindeki İdlib’e bağlı Sarmada yakınlarında bulunan ed-Dana semtinde bir alışveriş merkezinde devrim bayrağı tutan genç, 13 Aralık 2024 (AFP)

Büyük kurtuluşun ardından gelen büyük sevinç atmosferinde, mevcut hükümetin bu sorulara cevap verebileceği ve bu talepleri karşılamak için çalışabileceği konusunda iyimser ve umutlu olmaktan kendimizi alamıyoruz. Ancak mevcut tablonun hassasiyetinin, kendisine büyük yolsuzluk vakalarının ve harap bir ekonominin miras kaldığı geçiş hükümetine uygun kararları alması için yeterli zamanı vermek üzere biraz sabır gerektirdiğini biliyoruz.

Bir sivil toplum kuruluşu olan Suriye Toplumsal Kalkınma Merkezi (Syrian Society for Social Development/SSSD) Direktörü Rıdvan el-Atraş, istikrar ve güvenliğe yönelik temel ve önemli bir adımın içeride barışın sağlanması, tüm Suriyeli taraflar arasında güvenin tesis edilmesi ve istikrarlı bir toplumsal ortamın yaratılması için büyük bir fırsat olduğuna inanıyor. Atraş’a göre tüm bunlar, diyalog için kapsayıcı bir ulusal konferans ile başlayabilir. Yeni Suriye yönetiminden kaynaklara göre böyle bir konferans için hazırlıklar başladı ve konferansın bu ayın ortalarında düzenlenmesi planlanıyor.

Suriye'de ulusal diyalog konferansı düzenlenmesi fikrinin belirli konuların ele alınması için elzem olduğunu ifade eden Atraş, söz ettiği konular arasında yeni anayasanın, mevcut dönemde yönetim mekanizmasının düzenlenmesinin ve geçiş dönemi adaletinin sağlanmasının yer aldığını belirtti.



The Lancet: Gazze'de ölü sayısı Sağlık Bakanlığı rakamlarının yüzde 40 üzerinde

 İsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırıda ölenler için cenaze namazı kılan Gazzeliler (AFP)
İsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırıda ölenler için cenaze namazı kılan Gazzeliler (AFP)
TT

The Lancet: Gazze'de ölü sayısı Sağlık Bakanlığı rakamlarının yüzde 40 üzerinde

 İsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırıda ölenler için cenaze namazı kılan Gazzeliler (AFP)
İsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırıda ölenler için cenaze namazı kılan Gazzeliler (AFP)

Tıp dergisi The Lancet tarafından bugün yayımlanan bir araştırmaya göre, İsrail ile Hamas arasındaki savaşın ilk dokuz ayında Gazze'de ölenlerin sayısı Filistin Sağlık Bakanlığı'nın verdiği rakamlardan yaklaşık yüzde 40 daha fazla.

Filistin hareketinin 7 Ekim 2023'te Yahudi devletine karşı başlattığı eşi benzeri görülmemiş saldırıya karşılık olarak İsrail'in Hamas'a karşı askerî harekât başlatmasından bu yana Gazze'deki ölü sayısı yoğun bir tartışma konusu oldu. Hamas kontrolünde bulunan Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı, geçen yıl 30 Haziran itibariyle ölü sayısını 37 bin 877 olarak açıkladı.

Ancak bakanlık verilerine, çevrimiçi bir ankete ve sosyal medyadaki ölüm ilanlarına dayanan yeni çalışma, bu dönemde Gazze'de savaş yaralanmaları nedeniyle ölenlerin sayısının 55 bin 298 ila 78 bin 525 arasında değiştiğini tahmin ediyor. Çalışmanın ölü sayısına ilişkin en iyi tahmini 64 bin 260 kişi olup, bu rakam Sağlık Bakanlığı tarafından o dönem için yayınlanan rakamlardan yüzde 41 daha yüksektir. Çalışmada bu rakamın, Gazze'nin savaş öncesi nüfusunun yüzde 2,9'unu ya da “yaklaşık her 35 Gazzeliden birini” temsil ettiği belirtildi.

İngiltere liderliğindeki araştırmacı grubu, ölenlerin yüzde 59'unun kadın, çocuk ve yaşlı olduğunu tahmin ediyor. Bu sayı savaşla ilgili kayıplarla sınırlı olup, sağlık hizmeti ya da gıda eksikliği gibi diğer faktörlerin neden olduğu ölümleri veya enkaz altında kaldığına inanılan binlerce kayıp kişiyi kapsamamaktadır. Ölü sayısı AFP tarafından bağımsız olarak doğrulanamadı. Gazze'deki sağlık bakanlığı dün yaptığı açıklamada, 15 aydır süren savaşta 46 bin 006 kişinin öldüğünü duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre İsrail resmi verileri, Hamas’ın 7 Ekim 2023 tarihinde İsrail'e eşi benzeri görülmemiş bir saldırı düzenleyerek çoğu sivil bin 208 kişinin ölümüne yol açtığını belirtiyor. İsrail, Gazze'nin sağlık bakanlığı tarafından açıklanan ölü sayılarının güvenilirliğini sorguluyor, ancak BM, rakamları güvenilir buluyor.

Araştırmacılar, dünyadaki diğer çatışmalarda ölü sayılarını tahmin etmek için kullanılan “yakalama-yeniden yakalama” adı verilen istatistiksel bir yaklaşım kullandılar. Analiz, ilki, Gazze Sağlık Bakanlığı tarafından sağlanan ve hastanelerde ya da morglarda tespit edilen cesetlerin yer aldığı üç farklı listeden elde edilen verilere dayandırıldı. İkinci liste, Sağlık Bakanlığı tarafından başlatılan ve Filistinlilerin yakınlarının ölümünü bildirdiği çevrimiçi bir anketten alınmıştır. Üçüncü liste ise ölen kişinin kimliğinin doğrulanabildiği X, Instagram, Facebook ve WhatsApp gibi sosyal medya ağlarında yayınlanan ölüm ilanlarına dayanmaktadır.

Londra Hijyen ve Tropikal Tıp Okulu'nda epidemiyolog olan başyazar Zeina Cemaleddin, “Sadece ölümleri akrabaları, morglar veya hastaneler tarafından teyit edilenleri analize dahil ettik” dedi. Araştırmacılar bu üç listede mükerrer veri olup olmadığını inceledi. “Daha sonra, üç liste arasındaki örtüşmeye baktık ve örtüşmeye dayanarak, öldürülen nüfusun genel bir tahminini elde edebilirsiniz.”

ABD merkezli İnsan Hakları Veri Analiz Grubu'nda istatistikçi olarak çalışan ve araştırmada yer almayan Patrick Paul, Guatemala, Kosova, Peru ve Kolombiya'daki çatışmalarda ölenlerin sayısını tahmin etmek için yakalama-yeniden yakalama yöntemlerini kullandı. Paul, test edilmiş bu tekniğin yüzyıllardır kullanıldığını ve araştırmacıların Gazze için “iyi bir tahmin” elde ettiklerini belirtti.

İngiltere'deki Açık Üniversite'de uygulamalı istatistik profesörü olan Kevin McConway, eksik verilere dayalı tahminler yapılırken, “kaçınılmaz olarak önemli ölçüde belirsizlik” olduğunu söyledi. Ancak araştırmacıların tahminlerini doğrulamak için üç farklı istatistiksel analiz yaklaşımı kullanmalarının “etkileyici” olduğunu belirterek, “Genel olarak bu tahminleri oldukça ikna edici buluyorum” ifadelerini kullandı.

Araştırmacılar, hastane listelerinin her zaman ölüm nedenini bildirmediği, bu nedenle kalp krizi gibi sağlık sorunları olan kişileri içerebileceği ve bunun da gerçekte olduğundan daha yüksek tahminlere yol açabileceği konusunda uyardı. Bununla birlikte, savaşta ölenlerin sayısının olduğundan az gösterildiği hipotezini destekleyen bazı bulgular da var. Araştırma çalışmasına kayıp kişiler dahil edilmedi. Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) yaklaşık 10 bin kayıp Gazzelinin enkaz altında olduğuna inanıldığını belirtiyor.

Savaş aynı zamanda sağlık hizmetleri, gıda, su, sanitasyon eksikliği veya salgın hastalıklar gibi dolaylı yollardan da can kaybına neden olabilir. Tüm bu faktörler Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'nin başına bela olmuştur. Temmuz ayında The Lancet'te yayınlanan tartışmalı bir mektupta, başka bir grup araştırmacı, diğer çatışmalarda kaydedilen dolaylı ölüm oranlarını kullanarak Gazze'deki ölü sayısının 186 bine ulaşabileceğini öne sürdü.

Yeni çalışma, Burundi ve Doğu Timor gibi ülkelerdeki çatışmalara kıyasla, Gazze'deki “savaş öncesi hastalık yükündeki belirgin farklılıklar nedeniyle” bu tahminlerin uygunsuz olabileceğini savunuyor. Cemaleddin yeni araştırmayla ilgili olarak “her taraftan eleştiri gelmesini” beklediğini söyledi. “Çok fazla ölüm olduğunu zaten biliyoruz” diyen Cemaleddin, ölümlerin sayısı hakkında tartışmayı bir ‘saplantı’ olarak gördüğünü ifade etti.