Trump gelmeden önce

ABD Başkanı seçilen Donald Trump (AP)
ABD Başkanı seçilen Donald Trump (AP)
TT

Trump gelmeden önce

ABD Başkanı seçilen Donald Trump (AP)
ABD Başkanı seçilen Donald Trump (AP)

Husam İtani

ABD'de seçilmiş Başkan Donald Trump'ın birkaç gün içinde görevi devralması, Çin'den Avrupa ve Ortadoğu'ya kadar tüm dünyayı, ekonomi, güvenlik, kalkınma, bizzat Batı'nın kendi içi ile Batı ve BRICS ülkeleri ve diğer küresel siyasi bloklar arasındaki uluslararası ilişkiler alanlarını etkileyecek tarihi bir değişim olarak sunuluyor.

Dünyanın en güçlü ülkesinin başkanı bile olsa, bir başkanın yemin töreni, dört yılda bir gerçekleşen diğer törenlerden farklı olacak kadar nasıl bu kadar önemli hale geldi? Peki, dünya nasıl “düşman kapıda” durumuna geldi?

Yahut dünya nasıl Trump’ın iktidara gelmesinden sonra, birbirinden bu kadar uzak bölgelerde büyük değişimlerin yaşanacağını bekler hale geldi? “Trump öncesi” ve “Trump sonrası” aşamalar arasında nasıl bir çizgi çizildi?

ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Barbara Leaf ve ABD'nin Lübnan Özel Temsilcisi Amos Hochstein, bölgemizde patronları Anthony Blinken'ın ritmine göre hareket ediyor gibi görünüyorlar. Birincisi, Washington ile Şam'daki yeni yönetim arasındaki ilişkilerin temellerini atmak için çalışıyor, Amos ise İsrail'in Lübnan'a yönelik son savaşının ardından ortamı hazırlamak için çalışıyor.

Trump'ın, Gazze'deki İsrailli rehineler serbest bırakılmazsa cehennemin kapılarını açacağı yönündeki tehditlerinin birçok çevrede ciddiye alındığı bir sır değil. Trump'ın Beyaz Saray'a yerleşmesinin ardından, kararlarını kestirememe ve çok değişken ruh hali ile Lübnan, İran, Irak ve Yemen'de gerçeğe dönüşmesi beklenen formülasyon budur.

Ortadoğu ve Üçüncü Dünya ülkeleri olarak bizi ilgilendiren husus, ABD'nin tüm Batı'yı peşinden sürükleyen, kendi algılarını ve düşüncelerini ona yansıtan bir lokomotif olmasıdır. Her şeyde bir dönüşüm başladı ve ülkelerimiz de bundan muaf olmayacaktır.

Beklenen değişimin boyutu, örneğin Irak'ta İran’a sadık kesimlerin Gazze'ye destek verme yönünde tutumlarındaki büyük değişimde görülebilir.  İran'a bağlı Iraklı silahlı gruplarının İsrail'e yönelik insansız hava araçları ve füzelerle düzenlediği saldırılar sihirli bir şekilde durdu. Zira Tahran, İsrail'in Irak'a saldırma ve dolayısıyla İran nükleer programı tesislerini bombalama tehditlerinin, “Trump gelirse” gerçekleşeceğini ve söz konusu saldırıların durmayacağını anladı.

Yemen ise ayrı bir konu, çünkü İran, Yemen'in yıkımına ve yeni bir Gazze'ye dönüşmesine tahammül edebilir, zira Sana, zenginlikleri ve serveti İran Devrim Muhafızlarının maceralarının finansmanı için tüketilen Irak'ın aksine, Muhafızlar için önemli bir finansman kaynağı teşkil etmiyor. Yemen, Gazze ve Lübnan'da yaşananlara benzer şekilde İsrail'in gücünü sergileyeceği yeni bir arena olabilir. Lübnan ise İran stratejisinde henüz tüm değerini yitirmemiş olduğundan, İran’ın İsrail’in kuzey sınırlarındaki kazanımlarını koruma çabaları gölgesinde hâlâ aşırı tehlike altında.

Ancak bu tablo, Trump'ın talepleri karşılanmadığı takdirde, kapılarını açmakla tehdit ettiği cehennem ile sınırlı değil. Mesele bundan daha derin ve endüstri (ve endüstri sonrası) dönemde dünyaya öncülük eden Amerikan toplumunun kalbinde, ister kültür, ister değerler, isterse toplumsal pratikler açısından olsun, gerçekleşen muazzam değişimlere kadar uzanıyor.

Amerikalı Cumhuriyetçilerin -Trumpçı versiyonlarıyla- geçen kasım seçimlerinde ezici bir çoğunluk elde etmeleri, dört yıl sonra yeni seçimler bağlamında tersine çevrilebilecek bir siyasi olay olarak görülmemelidir. Aksine bu, Trump'ın ilk kez seçildiği 2016'da Amerikalı kitlelerin söylediklerine bağlı kaldığının teyidi ve onayıdır. Ortadoğu ve Üçüncü Dünya ülkeleri olarak bizi ilgilendiren, ABD'nin tüm Batı'yı peşinden sürükleyen, kendi algı ve düşüncelerini ona yansıtan bir lokomotif olmasıdır. Her şeyde bir dönüşüm başladı ve ülkelerimiz de bundan muaf olmayacaktır.

Her ne kadar Berlin, Musk'ın Almanya'daki aşırı sağa verdiği tam desteğin değerini hafife almış olsa da bu atmosfer, gece gündüz geleneksel medya ile dalga geçen Musk’ın kitlesi üzerinde büyük etkiler bırakmadan geçip gitmeyecektir

Amerika Birleşik Devletleri'nin “eş başkanı” olarak nitelendirilen milyarder Elon Musk'ın İngiltere ve Almanya hakkında yaptığı açıklamalar ve her iki ülke siyasetçilerinin yalan olduğunu söylediği şeylerin propagandasını yapması önemsiz değil. Her ne kadar Berlin, Musk'ın Almanya'daki aşırı sağa tam desteğini ortaya koyan açıklamalarının değerini hafife almış olsa da bu atmosfer, iktidar elitlerine verdikleri destek nedeniyle gece gündüz geleneksel medya ile dalga geçen Musk’ın kitlesi üzerinde büyük etkiler bırakmadan, aynı bağlamda, söz konusu geleneksel medya araçlarının güvenilirliğini ve bağımsızlığını zayıflatmadan geçip gitmeyecektir.

Medya ve siyasi kurumlar tarafından yayınlanan her şeye yönelik bu şüphecilik ortamı, komplo teorilerini öne çıkaran, yanılsamaları ve mitleri yerleşik gerçekler gibi yaymaya dayanan “alternatif gerçeklere” bile inanmayı reddederek, umutsuz bir sona varmaktan geri kalmayacaktır. Yalanları çürütmek, gerçeği yaymak için çalışanlarla, ilk mesleklerinin aleyhine döndükten sonra yalan yaymak isteyenlerin ortak görevi olacaktır.

Her ne olursa olsun dünya ve bölgemiz gerçeği tanımanın, doğruyu yalandan ayırmanın kolay olmayacağı fırtınalı yıllara sahne olacaktır. Bu yıllarda davalarımızın sağlam temelleri olduğunu düşündüğümüz hususlara birkaç kez bakmamız, onlardan şüphe duymamız ve onları yeniden formüle etmemiz gerekecektir.

* Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Hamas lideri: Önümüzdeki aşamalarda müzakereler ilk aşamanın şartlarına göre devam edecek

Hamas, müzakerelerin devam ettiğini ancak şartlı olduğunu belirtti. (AFP)
Hamas, müzakerelerin devam ettiğini ancak şartlı olduğunu belirtti. (AFP)
TT

Hamas lideri: Önümüzdeki aşamalarda müzakereler ilk aşamanın şartlarına göre devam edecek

Hamas, müzakerelerin devam ettiğini ancak şartlı olduğunu belirtti. (AFP)
Hamas, müzakerelerin devam ettiğini ancak şartlı olduğunu belirtti. (AFP)

Hamas liderlerinden Basim Naim, Gazze Şeridi'ndeki ateşkes anlaşmasının ilk aşamasının insani bir aşama olduğunu belirterek, sonraki aşamalardaki müzakerelerin ilk aşamanın koşulları altında devam edeceğini söyledi.

Naim dün El-Aksa TV'ye verdiği röportajda, “İlk aşama çocukların, kadınların ve yaşlıların serbest bırakılacağı insani bir aşamadır” dedi. Naim, hareketin müzakerelerin her turunu ateşkes ve İsrail güçlerinin Gazze Şeridi'nin tüm bölgelerinden çekilmesi şartına bağladığına dikkat çekti.

Anlaşmanın ilk aşaması pazar sabahı başladı ve 42 gün sürecek. Bu süre zarfında ikinci aşamanın uygulanması için müzakereler yapılacak.

Naim, anlaşmanın ilk haftasından sonra İsrail güçlerinin Gazze Şeridi'nin batısındaki er-Reşid Caddesi'nden çekileceğini, yerinden edilmiş insanların herhangi bir kısıtlama ya da arama olmaksızın yaya olarak Gazze Şeridi'nin kuzeyine dönebileceğini ve Gazze Şeridi'nin kuzeyine dönen araçların elektronik taramadan geçirileceğini belirtti.

Naim, Gazze Şeridi'ni Mısır'a bağlayan Refah Sınır Kapısı’nın, yaralıların çıkışı ve yardımların girişi için anlaşmanın yedinci gününde çalışmaya başlayacağını kaydetti.

Anlaşmanın sonraki aşamalarına ilişkin olarak Naim, müzakerelerin ‘ilk aşamanın şartlarına göre devam edeceğini’ söyledi.

Müzakere turlarının ‘çetin geçtiğini ve her turda direnişin koşullarını yerine getirmeye istekli olduklarını’ belirten Naim, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ‘direnişin kararlılığının ardından direnişin koşullarına boyun eğdiğini’ kaydetti.

Naim, İsrail toplumunun Netanyahu üzerindeki baskısının ‘Netanyahu'nun direnişin şartlarına boyun eğmesindeki etkenlerden biri olduğunu’ ifade etti.

Hamas lideri, İsrail anlaşmaya bağlı kaldığı sürece hareketin de anlaşmaya bağlı kalacağını belirterek, “İsrail’in savaşa dönmesini engelleyecek çeşitli faktörler var… Biz onların anlaşmaya ihanet edeceklerini düşünmüyoruz. İşgal hükümeti ve ordusu gerçek bir çıkmazda ve savaşa dönmeme şanslarını arttıran siyasi ve askeri çöküş içinde” ifadelerini kullandı.

Naim şu anda Filistin'deki bölünmüşlüğü sona erdirmek ve ulusal birlik hükümeti kurmak amacıyla çabaların yoğunlaştığını söyledi.

Hamas lideri sözlerini şöyle noktaladı: “Gazze Şeridi'ndeki sahneyi yönetmek için Filistinli grupların üzerinde anlaştığı teknokrat bir hükümet kurmaya çalışıyoruz. Gazze'yi kurcalamaya ve dış tarafların müdahalesine bırakmayacağız.”