Jeopolitik ortamın elverişliliğiyle İran ve İsrail arasında topyekûn bir savaş kaçınılmaz olabilir

Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Beyaz Saray, 28 Ocak 2020 (AFP)
Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Beyaz Saray, 28 Ocak 2020 (AFP)
TT

Jeopolitik ortamın elverişliliğiyle İran ve İsrail arasında topyekûn bir savaş kaçınılmaz olabilir

Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Beyaz Saray, 28 Ocak 2020 (AFP)
Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Beyaz Saray, 28 Ocak 2020 (AFP)

Majid Rafizadeh

İran ve İsrail onlarca yıldır gizli operasyonlar, vekâlet savaşları ve stratejik olarak tehdit edici tutumlarla uzun süredir devam eden bir gölge savaşın içindeydi. Ancak, 2024 yılında çatışmanın dinamikleri dramatik bir şekilde değişti ve olaylar gizli çatışmalardan doğrudan karşı karşıya gelme noktasına evrildi. 2025 yılıyla birlikte İran ile İsrail arasında topyekûn bir savaş ihtimali her zamankinden daha da kaçınılmaz hale geldi.

Bu tırmanış, Şam'daki İran konsolosluğu binasına düzenlenen hava saldırısı da dahil olmak üzere İsrail'in Suriye'de düzenlediği çok sayıda hava saldırısıyla başladı. İran, buna İsrail'e balistik füzeler fırlatarak karşılık verdi. Bu durum kısasa kısas bir saldırı döngüsünü tetikleyerek uzun süredir devam eden gölge savaşını daha açık ve tehlikeli bir çatışmaya dönüştürdü.

Daha sonraki olaylar iki ülke arasındaki gerilimi arttırdı. İsrail'in İran’ın önemli şehirlerinden İsfahan'daki askeri tesislere düzenlediği sınırlı saldırıyı, Hamas lideri İsmail Heniyye'nin Tahran'da öldürülmesi izledi. Olaydan İsrail, sorumlu tutuldu. Heniyye'nin kendi topraklarında öldürülmesine öfkelenen ve bundan dolayı hakarete uğrayan İran, İsrail topraklarını hedef alan bir başka balistik füze dalgasıyla karşılık verdi.

İran'ın hesaplanmış sessizliği stratejik mi yoksa sürdürülemez mi?

İran, İsrail'in son saldırılarına karşılık vermekten kaçındı ve bir ayı aşkın bir süredir dikkat çekici bir şekilde sessiz kalmayı başardı. Bu itidal birçoklarını şaşırtmış olsa da İran'ın birçok cephede karşı karşıya olduğu çok yönlü zorlukları yansıtıyor.

İran, ekonomi cephesinde ise yıllardır süren iç ve dış baskıların daha da şiddetlendirdiği derin ekonomik zorluklarla boğuşuyor. Uluslararası yaptırımların felç edici etkisi İran'ın küresel mali piyasalara erişimini kısıtlarken bu yaptırımlar, ülke içindeki kronik kötü yönetim ve yaygın yolsuzluk olaylarıyla birleşince ülkenin ekonomisi neredeyse çökmenin eşiğine geldi. Enflasyon şaşırtıcı seviyelere yükselirken sıradan vatandaşların satın alma gücü zayıfladı ve halk arasındaki hoşnutsuzluğu artırdı. İran'ın para biriminin değeri yabancı dövizler karşısında hızla düşerek ithalatı dayanılmaz derecede pahalı hale getirdi. Gıda ve ilaç dahil olmak üzere temel emtialara ulaşılmasını zorlaştırdı.

İşsizlik oranları özellikle de İran nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturan gençler arasında oldukça yüksek. Bu ekonomik sorunlar sadece rejimin uzun süreli askeri müdahalelerini sürdürme kabiliyetini zayıflatmakla kalmıyor, aynı zamanda iç istikrarını da tehdit ediyor.

İran hükümeti içeride sosyal ve siyasi açıdan istikrarsız bir durumla karşı karşıya

İran hükümeti içeride sosyal ve siyasi açıdan istikrarsız bir durumla karşı karşıya. Ülke genelinde son birkaç yıldır ekonomik durumla ilgili umutsuzluk, siyasi baskı ve daha fazla özgürlük çağrılarıyla beslenen hükümet karşıtı kitlesel protestolar patlak verdi. İsrail'le girişilecek geniş çaplı bir savaş, bu gizli hayal kırıklıklarını tam anlamıyla bir ayaklanmaya dönüştürebilir ve ülkenin bekasını tehdit edebilir. İranlı liderler bu riskin gayet farkındalar ve içerideki istikrarsızlığın dış tehditlere etkili bir şekilde karşılık verme kabiliyetlerini sekteye uğratabileceğinin bilincindeler.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun İran halkına doğrudan hitap ettiği son konuşması da bu baskıları arttırdı. Netanyahu'nun İranlılara yaptığı ‘özgür bir İran’ çağrısı, Tahran tarafından halkı rejime karşı isyana teşvik eden provokatif bir girişim olarak görüldü. İranlı yetkililer bu tür açıklamaları İsrail ve ABD'nin İran yönetimini istikrarsızlaştırmaya yönelik daha geniş kapsamlı bir stratejinin parçası olarak görüyorlar. Bu düşünce, İran'ın hesaplarını daha da karmaşık hale getiriyor. Zira İran'ın içerideki anlaşmazlıkları alevlendirmeden güç gösterisi yapma ihtiyacını dengelemesi gerekiyor.

scdfergt
Tahran'ın merkezindeki Vali Asr Caddesi’nde, alt kısmında Arapça olarak “Dürüst Söz” ve Farsça olarak “İsrail örümcek ağından daha zayıftır” yazılı İran yapımı balistik füzelerin yer aldığı bir billboard, 15 Nisan 2024 (AFP)

Donald Trump'ın yeniden ABD başkanı seçilmesi, İran'ın İsrail'e karşı acil bir askeri eylemde bulunma konusundaki isteksizliğinin bir başka nedeni oldu. Trump yeniden göreve gelmeye hazırlanırken İran'ın, tarihsel olarak Tahran'a karşı katı bir tutum sergileyen bir ABD yönetimini kışkırtmanın olası sonuçlarını hesaplayabilir. Trump’ın önceki başkanlık dönemindeki politikaları genellikle İsrail'i güçlü bir şekilde destekleyen yöndeydi ve Trump'ın yeniden iktidara gelmesiyle İsrail'e olan desteğinin devam edebilir, hatta artabilir. Bu stratejik hesap, İran'ı daha temkinli bir yaklaşım benimsemeye ve her ikisi de böyle bir senaryoda zorlu düşmanlar olacak olan ABD’yi ve İsrail'i kapsayan daha geniş bir bölgesel çatışmayı tetikleyebilecek eylemlerden kaçınmaya itebilir.

Askeri kısıtlamalar ve jeopolitik hesaplar

Öte yandan askeri cephede İran büyük bir insan gücüne sahip olmasına rağmen ciddi kısıtlamalarla karşı karşıya. Özellikle hava savunma ve hassas silahlar alanındaki teknolojik imkanları, ABD tarafından desteklenen gelişmiş hassas sistemlere sahip olan İsrail'in seviyesinin altın kalıyor. İran'ın balistik füze cephaneliği ne kadar güçlü olursa olsun, İsrail'in Demir Kubbe ve Davud Sapanı (David's Sling) gibi gelişmiş füze savunma sistemlerine karşı koymak için yeterli değil.

İki ülkenin hava kuvvetleri karşılaştırıldığında bu eşitsizlik daha da belirgin hale geliyor. İsrail Hava Kuvvetleri, Lockheed Martin F-35 Lightning II gibi en son teknolojiye sahip savaş uçaklarının yer aldığı güçlü uçak filosunu ve gelişmiş elektronik harp sistemlerini kullanan, dünyanın en gelişmiş ve en iyi eğitimli hava kuvvetlerinden biri olarak kabul ediliyor.

İsrail Hava Kuvvetleri, gerçek zamanlı uydu istihbaratına erişim ve gelişmiş havadan havaya yakıt ikmali kabiliyetleri de dahil olmak üzere ABD’nin geniş çaplı kaynakları sayesinde uzun menzilli hassas saldırıları görünür bir etkinlikle gerçekleştirebiliyor.

Donald Trump'ın yeniden ABD başkanı seçilmesi, İran'ın İsrail'e karşı acil bir askeri eylemde bulunma konusundaki isteksizliğinin bir başka nedeni oldu.

Buna karşın İran Hava Kuvvetleri, çoğunlukla 1979 İslam Devrimi'nden önce satın alınan ve yaptırımlar nedeniyle yeterince modernize edilemeyen eski uçaklara sahip. İran, her ne kadar yerli insansız hava araçları (İHA) geliştirmek için çaba sarf etmiş olsa da bu varlıklar, İsrail Hava Kuvvetleri’nin sofistike ve operasyonel çok yönlülüğüne sahip değil. Hava yeteneklerindeki bu önemli boşluk İran'ın saldırı seçeneklerini sınırlamakla kalmıyor, aynı zamanda askeri altyapısını İsrail’in hava saldırılarına karşı savunmasız bırakarak güç dengesini İsrail'in lehine olacak şekilde değiştiriyor.

Jeopolitik tablo, bu zorlukları daha da karmaşık hale getiriyor. Beşşar Esed rejiminin Aralık 2024'te düşmesi İran'ın bölgesel nüfuzuna ağır bir darbe indirdi. Başlıca müttefikinin ortadan kalkmasıyla İran'ın bölgedeki varlığını sürdürme çabaları ciddi şekilde sekteye uğradı. Suriye'nin stratejik bir dayanak noktası olarak kaybedilmesi, İran'ı bölgesel hedeflerini yeniden değerlendirmeye ve zaten sınırlı olan kaynaklarını bu kaybın yansımalarını ele almak için sıkıştırmaya zorluyor.

xascdfrgt
İsrail füzesavar sistemi, İran’ın Aşkelon'a yönelik füze saldırısını püskürtmeye çalışırken, 14 Nisan 2024 (AFP)

Donald Trump yönetiminin 20 Ocak 2025 tarihinde göreve başlayacak olması, İran'ın karşı karşıya olduğu stratejik zorlukları daha da arttırıyor. Trump'ın başkanlığı, İran’a karşı katı yaptırımlar uygulanan ve İsrail'e sarsılmaz destek verilen bir ‘azami baskı’ politikasıyla aynı anlama geliyor. İranlı liderler, herhangi bir gerilimin ABD'nin doğrudan müdahalesine yol açarak İsrail'in daha da lehine sonuçlanabileceğinin gayet farkındalar. İsrail yanlısı güçlü bir yönetimin Beyaz Saray’a geri dönmesi, İran'ın stratejik hesaplarını yeniden şekillendirirken onu temkinli bir şekilde hareket etmeye zorladı.

İsrail'in stratejisi ve İran'ın açmazı

İranlı siyasi çevrelerde İsrail'in İran'ı kasıtlı olarak savaşa kışkırtmaya çalıştığı konusunda giderek artan bir fikir birliği hakim. Bu düşüncenin altında İranlıların İsrail ve ABD'nin Tahran'da rejim değişikliği peşinde olduğuna dair uzun süredir devam eden endişeleri yatıyor. İranlı yetkililer, çatışmayı tırmandırarak hükümetlerini zayıflatmak ve bölgesel nüfuzunu azaltmak için planlanmış bir tuzağa düşmekten korkuyorlar.

Bu bakış açısı, İran'ın kendisine karşı geniş çaplı bir uluslararası müdahaleyi haklı çıkaracak eylemlerden kaçınmaya çalışarak ihtiyatlı bir yaklaşım benimsemesine neden oldu. Ancak itidalli olmak, risk olmadığı anlamına gelmiyor.  İran'ın katı muhafazakar tabanı ve bölgedeki müttefikleri, bu uzun süreli eylemsizliği İran'ın zayıflığı olarak yorumlayabilir ve söylemlerinin inandırıcılığına zarar verebilir.

İran ve İsrail arasında topyekûn bir savaş çıkma olasılığı hiç bugünkü kadar yüksek olmamıştı.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre İsrail'in son eylemleri Netanyahu liderliğindeki stratejisinde bir değişimin sinyalini veriyor. İsrail geleneksel olarak İran'ın tehditlerine karşı koymak için gizli operasyonlara ve hedefe yönelik saldırılara dayanan bir gölge savaşı yürütmeyi tercih etse de geçtiğimiz yıl bu yaklaşımdan belirgin bir şekilde saptığı görüldü. Netanyahu'nun İran halkına hitaben yaptığı konuşmalar ve İsrail'in giderek daha cesur askeri eylemlerde bulunması, İsrail tarafında İran rejimin radikal bir değişiklik olmadan İsrail'in güvenlik kaygılarının giderilemeyeceğine dair artan bir inanca işaret ediyor.

Bu yeni strateji, bölgesel dinamiklerin daha geniş bir değerlendirmesini ve Trump'ın iktidara dönüşünün sunduğu fırsatları yansıtıyor. İsrail, kendisini destekleyen bir ABD yönetimini arkasına alarak İran’la çatışmasını tırmandırmaya ve gizli operasyonlardan doğrudan askeri eyleme geçmeye daha istekli gibi görünüyor. Netanyahu hükümeti, İran'ın askeri ve nükleer kapasitesini önemli ölçüde azaltmak için bu elverişli jeopolitik ortamdan yararlanmaya kararlı görünüyor.

xsacdfrgth
Netanyahu İsrailli komutanlarla birlikte Gazze Şeridi'nin orta kesimlerinde, 19 Kasım 2024 (AFP)

İran ve İsrail arasında topyekûn bir savaş çıkma ihtimali hiç bugünkü kadar yüksek olmamıştı. Esed rejiminin yıkılması, İran'ın bölgeyle ilgili emellerini sekteye uğratırken, Trump'ın yeniden başkan seçilmesi, İsrailli liderleri daha da cesaretlendirdi. İran'ın içinde bulunduğu ekonomik zorluklar ve içerideki huzursuzluk, kararlı bir şekilde karşılık verebilmesini daha da sınırlıyor ve daha büyük bir çatışmanın fitilini ateşleyebilecek değişken bir faktörler karışımı oluşturuyor. Şimdilik her iki taraf da kaçınılmaz olana hazırlanmaya devam ederken her adım bölgeyi kırılma noktasına daha da yaklaştırıyor. Önümüzdeki aylar, bu istikrarsız durumun topyekûn bir savaşa dönüşüp dönüşmeyeceğinin belirlenmesi açısından çok önemli olacak.



Trump–Netanyahu görüşmesi sonrası Gazze’de ikinci aşama tartışması

Gazze Şeridi'nin merkezindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda, yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan geçici barınakların arasında duran bir çocuk (AFP)
Gazze Şeridi'nin merkezindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda, yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan geçici barınakların arasında duran bir çocuk (AFP)
TT

Trump–Netanyahu görüşmesi sonrası Gazze’de ikinci aşama tartışması

Gazze Şeridi'nin merkezindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda, yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan geçici barınakların arasında duran bir çocuk (AFP)
Gazze Şeridi'nin merkezindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda, yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan geçici barınakların arasında duran bir çocuk (AFP)

Gazze Şeridi'nde ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasının ocak ayı ortalarında başlayabileceği yönündeki söylentiler, ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasındaki görüşmenin önemli sonuçları arasında yer aldı. Öte yandan İsrail kaynaklarından ‘aşamanın başlaması konusunda anlaşma sağlandığı, ancak uygulama mekanizmalarında hala boşluklar olduğu’ yönünde sızıntılar geldi.

Şarku’l Avsat'a konuşan uzmanlara göre ikinci aşamada haftalarca süren durağanlığın ardından ortaya çıkan bu olası süreç, Washington'ın anlaşmayı uygulamaya istekli olmasına bağlı. İsrail'in ikinci aşamaya devam etmeyi kabul edeceği ve şartlarını, kontrolü altındaki bölgelerde yeniden inşa hakkı verecek ve Hamas'ı silahsızlandırma bahanesiyle geri çekilmemesini sağlayacak şekilde düzenleyeceği beklentileri arasında, bu durum geçtiğimiz ekim ayında yürürlüğe giren ABD Başkanı Donald Trump’ın barış planını karmaşık hale getiriyor.

İsrail gazetesi Israel Hayom dün, Trump’ın Kaliforniya’daki Mar-a-Lago tatil köyünde Netanyahu ile yaptığı görüşmede, Gazze'deki planının ikinci aşamasını 15 Ocak'ta başlatması için Netanyahu'ya bir tarih belirlediğini bildirdi.

Bir diğer İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth, İsrailli kaynaklara dayandırdığı haberinde Trump’ın Gazze'deki planını mümkün olan en kısa sürede uygulamaya koymayı taahhüt ettiğini ve ikinci aşamanın başlamasını Gazze Şeridi'nden son rehinenin cesedinin iadesi ile ilişkilendirmeme sözü verdiğini yazdı.

ABD merkezli Axios internet sitesi dün, iki kaynağa dayandırdığı haberinde, Netanyahu'nun, Trump'ın ekibiyle uygulama mekanizmaları konusunda anlaşmazlıkları olmasına rağmen, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesini kabul ettiğini bildirdi.

İsrail basını, Netanyahu ile Trump'ın yakın çevresi arasında ikinci aşamaya geçiş ve Hamas’ın ortadan kaldırılması konusunun atlanması konusunda önemli görüş ayrılıkları olduğunu ortaya koydu. Netanyahu ile görüşmesinin ardından Trump, Florida'da düzenlenen ortak basın toplantısında çoğu konuda anlaşmaya vardıklarını açıkladı. Netanyahu ile Hamas'ın silahsızlandırılması konusunda konuştuğunu da sözlerine ekleyen Trump, Hamas’ın ‘bunu yapmak için çok az zamanı olduğunu, aksi takdirde ağır bir bedel ödeyeceğini’ vurguladı. Ancak, Hamas tamamen silahsızlandırılmadan önce İsrail'in Gazze'den askerlerini çekip çekmeyeceği sorulduğunda, “Bu daha sonra konuşacağımız başka bir konu” yanıtını verdi.

vgt
ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze'deki savaşı sona erdirme planının ikinci aşaması halen bazı eksikliklerle karşı karşıya (Mısır Başkanlığı)

Al-Farabi Stratejik Araştırmalar Merkezi Genel Sekreteri Dr. Muhtar Gubbaşi, tarih belirleme konusunun Washington'ın iradesine ve İsrail'in uygulamasına bağlı olduğunu düşünüyor. Dr. Gubbaşi’ye göre pazartesi günü Trump ve Netanyahu arasında yapılan toplantıda yaşananlar, birden fazla konuda ortak koordinasyonlarına rağmen Trump'ın işleri hızla ilerletmeye istekli olduğunu gösteriyor.

Öte yandan Filistinli siyasi analist Abdulmehdi Mattava’ya göre Trump ve İsrailli yetkililerin farklı vizyonlara sahip olduğu açık. Trump, hızlı hareket etmek istiyor, ancak silahsızlanma engeliyle karşı karşıya, İsrail ise ikinci aşamayı bölmek istiyor, bu da o aşamada takılıp kalacağımız anlamına geliyor.

Mattava, ikinci aşamanın planlandığı gibi başlamasını bekliyor. Bu aşamada, sınır kapılarının açılması, yardım kamyonlarının sayısının artırılması, bir ‘barış konseyi’ ve Gazze Şeridi’ni yönetmek için bir komite atanması gibi adımlar atılacak. Bunun yanında Washington, Hamas'ın silahsızlandırılması konusunda bir anlaşmaya varılamaması halinde İsrail'in kontrolündeki bölgelerde yeniden inşa çalışmalarına başlamasına izin verecek.

Mısır Dışişleri Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamaya göre Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati, CNN televizyonuna verdiği röportajda “Mısır, Gazze'deki ateşkesi istikrara kavuşturmak ve ikinci aşamaya geçmek, erken iyileşme ve yeniden inşa çabalarına devam etmek için çabalarını sürdürecek” dedi.

fvgb
Gazze şehrinin sahil şeridinde sıralanan ve Filistinli mültecileri sert kış koşullarından koruyan çadırlar (AFP)

Hamas Sözcüsü Hazım Kasım, Netanyahu'nun Trump ile görüşmesinden önce yaptığı açıklamada, Hamas’ın ‘Başkan Trump’ın Gazze Şeridi ve tüm bölgede barışı sağlama yeteneğine güvenmeye devam ettiğini’ söyledi.

Kasım, Trump'a ‘İsrail'e daha fazla baskı uygulayarak Şarm ei-Şeyh'te alınan kararlara uymasını sağlaması’ çağrısında bulundu.

Kasım, Hamas'ın silahsızlandırılması talepleri hakkında resmi bir yorumda bulunmadı, ancak Hamas, daha önce bunun için bazı koşullar belirlemişti.

Öte yandan İsrail'in engellerinin ikinci aşamanın hızlı ilerlemesini geciktireceğini, ancak Mısır'ın bu engelleri aşmak için çabalarını sürdüreceğini düşünen Gubbaşi, “İsrail'in Trump ile yapılan görüşmenin sonuçlarına bağlılığı ışığında, ikinci aşamanın başlangıç tarihi veya gecikmesi konusunda her şey mümkün” diye ekledi.


Sudan hükümeti "2026 acil durum bütçesini" onayladı ve bunu "mucize" olarak nitelendirdi

Sudan hükümeti Başbakan Dr. Kamil Idris başkanlığında toplantısını gerçekleştirdi (SUNA)
Sudan hükümeti Başbakan Dr. Kamil Idris başkanlığında toplantısını gerçekleştirdi (SUNA)
TT

Sudan hükümeti "2026 acil durum bütçesini" onayladı ve bunu "mucize" olarak nitelendirdi

Sudan hükümeti Başbakan Dr. Kamil Idris başkanlığında toplantısını gerçekleştirdi (SUNA)
Sudan hükümeti Başbakan Dr. Kamil Idris başkanlığında toplantısını gerçekleştirdi (SUNA)

Sudan Başbakanı Dr. Kamil Idris, dün Bakanlar Kurulu tarafından onaylanan 2026 mali yılı için acil durum bütçesini "mucize" olarak nitelendirdi.

Maliye Bakanlığı'nı, olağanüstü koşullar altında harcamaları kontrol altına aldığı, devlet kaynaklarını etkin bir şekilde yönettiği ve gelirleri artırdığı için övdü.

Sudan Başbakanı, ilk "mucizenin" bütçenin yaklaşık yüzde 9'luk bir GSYİH büyüme oranı beklentisi olduğunu, ikincisinin ise 2026 yılı boyunca ortalama enflasyon oranının yüzde 65'e düşürülmesi olduğunu belirtti.

Maliye Bakanı Dr. Cibril İbrahim, bütçenin ücretlerin iyileştirilmesini ve hizmet sektörünün giriş seviyesinde iş imkanlarının sağlanmasını içerdiğini belirterek, gelir tabanının genişletilmesinin yatay genişlemeye bağlı olduğunu ve vatandaşlara yeni vergi yükleri getirmeyi gerektirmediğini açıkladı. Bütçe ayrıca, 2025 yılındaki %101,9'luk orana kıyasla, 2026 yılı için ortalama enflasyon oranını %65'e düşürmeyi hedefliyor.

İbrahim, bütçenin kamu maliyesini reforme etmeye, belirli harcamalara ve kamu giderlerine öncelik vermeye, silahlı kuvvetlerin ve güvenlik hizmetlerinin ihtiyaçlarını karşılamaya, bakanlıkların ve hükümet birimlerinin temel ihtiyaçlarını karşılamaya, ayrıca komşu ülkelerdeki yerinden edilmiş ve mülteci Sudanlıların koşullarını iyileştirmeye ve onlara insani yardım sağlama maliyetlerini karşılamaya odaklandığını belirtti.

Maliye Bakanı, savaşın devam eden zorluklarına rağmen 2025 bütçesinin performansının beklentileri aştığını, kamu gelirlerinin %147'lik bir performans oranına ulaştığını ve harcamaların temel ihtiyaçlara yönelik olarak sürdürüldüğünü açıkladı. Bakan, bütçenin Hartum'a dönüş için uygun bir ortam yaratmaya ve Hartum Havalimanı'nı rehabilite etmeye yönelik olduğunu ifade etti.


Tunus'ta olağanüstü hal bir ay daha uzatıldı

Tunus bayrağı (Reuters)
Tunus bayrağı (Reuters)
TT

Tunus'ta olağanüstü hal bir ay daha uzatıldı

Tunus bayrağı (Reuters)
Tunus bayrağı (Reuters)

Tunus, ülkedeki olağanüstü hal uygulamasını yarından 30 Ocak'a kadar geçerli olarak bir ay daha uzattı.

Uzatma kararı, Cumhurbaşkanı Kays Said tarafından Resmi Gazete'de yayımlandı. Önceki uzatma, 2025 yılının tamamını kapsıyordu.

Ülkede olağanüstü hal, 24 Kasım 2015 tarihinde başkent merkezinde başkanlık güvenlik otobüsünü hedef alan ve 12 güvenlik görevlisi ile saldırının failinin de öldüğü ve DEAŞ’ın üstlendiği terörist bombalı saldırıdan bu yana on yıldan fazla bir süredir yürürlükte.