Jeopolitik ortamın elverişliliğiyle İran ve İsrail arasında topyekûn bir savaş kaçınılmaz olabilir

Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Beyaz Saray, 28 Ocak 2020 (AFP)
Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Beyaz Saray, 28 Ocak 2020 (AFP)
TT

Jeopolitik ortamın elverişliliğiyle İran ve İsrail arasında topyekûn bir savaş kaçınılmaz olabilir

Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Beyaz Saray, 28 Ocak 2020 (AFP)
Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Beyaz Saray, 28 Ocak 2020 (AFP)

Majid Rafizadeh

İran ve İsrail onlarca yıldır gizli operasyonlar, vekâlet savaşları ve stratejik olarak tehdit edici tutumlarla uzun süredir devam eden bir gölge savaşın içindeydi. Ancak, 2024 yılında çatışmanın dinamikleri dramatik bir şekilde değişti ve olaylar gizli çatışmalardan doğrudan karşı karşıya gelme noktasına evrildi. 2025 yılıyla birlikte İran ile İsrail arasında topyekûn bir savaş ihtimali her zamankinden daha da kaçınılmaz hale geldi.

Bu tırmanış, Şam'daki İran konsolosluğu binasına düzenlenen hava saldırısı da dahil olmak üzere İsrail'in Suriye'de düzenlediği çok sayıda hava saldırısıyla başladı. İran, buna İsrail'e balistik füzeler fırlatarak karşılık verdi. Bu durum kısasa kısas bir saldırı döngüsünü tetikleyerek uzun süredir devam eden gölge savaşını daha açık ve tehlikeli bir çatışmaya dönüştürdü.

Daha sonraki olaylar iki ülke arasındaki gerilimi arttırdı. İsrail'in İran’ın önemli şehirlerinden İsfahan'daki askeri tesislere düzenlediği sınırlı saldırıyı, Hamas lideri İsmail Heniyye'nin Tahran'da öldürülmesi izledi. Olaydan İsrail, sorumlu tutuldu. Heniyye'nin kendi topraklarında öldürülmesine öfkelenen ve bundan dolayı hakarete uğrayan İran, İsrail topraklarını hedef alan bir başka balistik füze dalgasıyla karşılık verdi.

İran'ın hesaplanmış sessizliği stratejik mi yoksa sürdürülemez mi?

İran, İsrail'in son saldırılarına karşılık vermekten kaçındı ve bir ayı aşkın bir süredir dikkat çekici bir şekilde sessiz kalmayı başardı. Bu itidal birçoklarını şaşırtmış olsa da İran'ın birçok cephede karşı karşıya olduğu çok yönlü zorlukları yansıtıyor.

İran, ekonomi cephesinde ise yıllardır süren iç ve dış baskıların daha da şiddetlendirdiği derin ekonomik zorluklarla boğuşuyor. Uluslararası yaptırımların felç edici etkisi İran'ın küresel mali piyasalara erişimini kısıtlarken bu yaptırımlar, ülke içindeki kronik kötü yönetim ve yaygın yolsuzluk olaylarıyla birleşince ülkenin ekonomisi neredeyse çökmenin eşiğine geldi. Enflasyon şaşırtıcı seviyelere yükselirken sıradan vatandaşların satın alma gücü zayıfladı ve halk arasındaki hoşnutsuzluğu artırdı. İran'ın para biriminin değeri yabancı dövizler karşısında hızla düşerek ithalatı dayanılmaz derecede pahalı hale getirdi. Gıda ve ilaç dahil olmak üzere temel emtialara ulaşılmasını zorlaştırdı.

İşsizlik oranları özellikle de İran nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturan gençler arasında oldukça yüksek. Bu ekonomik sorunlar sadece rejimin uzun süreli askeri müdahalelerini sürdürme kabiliyetini zayıflatmakla kalmıyor, aynı zamanda iç istikrarını da tehdit ediyor.

İran hükümeti içeride sosyal ve siyasi açıdan istikrarsız bir durumla karşı karşıya

İran hükümeti içeride sosyal ve siyasi açıdan istikrarsız bir durumla karşı karşıya. Ülke genelinde son birkaç yıldır ekonomik durumla ilgili umutsuzluk, siyasi baskı ve daha fazla özgürlük çağrılarıyla beslenen hükümet karşıtı kitlesel protestolar patlak verdi. İsrail'le girişilecek geniş çaplı bir savaş, bu gizli hayal kırıklıklarını tam anlamıyla bir ayaklanmaya dönüştürebilir ve ülkenin bekasını tehdit edebilir. İranlı liderler bu riskin gayet farkındalar ve içerideki istikrarsızlığın dış tehditlere etkili bir şekilde karşılık verme kabiliyetlerini sekteye uğratabileceğinin bilincindeler.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun İran halkına doğrudan hitap ettiği son konuşması da bu baskıları arttırdı. Netanyahu'nun İranlılara yaptığı ‘özgür bir İran’ çağrısı, Tahran tarafından halkı rejime karşı isyana teşvik eden provokatif bir girişim olarak görüldü. İranlı yetkililer bu tür açıklamaları İsrail ve ABD'nin İran yönetimini istikrarsızlaştırmaya yönelik daha geniş kapsamlı bir stratejinin parçası olarak görüyorlar. Bu düşünce, İran'ın hesaplarını daha da karmaşık hale getiriyor. Zira İran'ın içerideki anlaşmazlıkları alevlendirmeden güç gösterisi yapma ihtiyacını dengelemesi gerekiyor.

scdfergt
Tahran'ın merkezindeki Vali Asr Caddesi’nde, alt kısmında Arapça olarak “Dürüst Söz” ve Farsça olarak “İsrail örümcek ağından daha zayıftır” yazılı İran yapımı balistik füzelerin yer aldığı bir billboard, 15 Nisan 2024 (AFP)

Donald Trump'ın yeniden ABD başkanı seçilmesi, İran'ın İsrail'e karşı acil bir askeri eylemde bulunma konusundaki isteksizliğinin bir başka nedeni oldu. Trump yeniden göreve gelmeye hazırlanırken İran'ın, tarihsel olarak Tahran'a karşı katı bir tutum sergileyen bir ABD yönetimini kışkırtmanın olası sonuçlarını hesaplayabilir. Trump’ın önceki başkanlık dönemindeki politikaları genellikle İsrail'i güçlü bir şekilde destekleyen yöndeydi ve Trump'ın yeniden iktidara gelmesiyle İsrail'e olan desteğinin devam edebilir, hatta artabilir. Bu stratejik hesap, İran'ı daha temkinli bir yaklaşım benimsemeye ve her ikisi de böyle bir senaryoda zorlu düşmanlar olacak olan ABD’yi ve İsrail'i kapsayan daha geniş bir bölgesel çatışmayı tetikleyebilecek eylemlerden kaçınmaya itebilir.

Askeri kısıtlamalar ve jeopolitik hesaplar

Öte yandan askeri cephede İran büyük bir insan gücüne sahip olmasına rağmen ciddi kısıtlamalarla karşı karşıya. Özellikle hava savunma ve hassas silahlar alanındaki teknolojik imkanları, ABD tarafından desteklenen gelişmiş hassas sistemlere sahip olan İsrail'in seviyesinin altın kalıyor. İran'ın balistik füze cephaneliği ne kadar güçlü olursa olsun, İsrail'in Demir Kubbe ve Davud Sapanı (David's Sling) gibi gelişmiş füze savunma sistemlerine karşı koymak için yeterli değil.

İki ülkenin hava kuvvetleri karşılaştırıldığında bu eşitsizlik daha da belirgin hale geliyor. İsrail Hava Kuvvetleri, Lockheed Martin F-35 Lightning II gibi en son teknolojiye sahip savaş uçaklarının yer aldığı güçlü uçak filosunu ve gelişmiş elektronik harp sistemlerini kullanan, dünyanın en gelişmiş ve en iyi eğitimli hava kuvvetlerinden biri olarak kabul ediliyor.

İsrail Hava Kuvvetleri, gerçek zamanlı uydu istihbaratına erişim ve gelişmiş havadan havaya yakıt ikmali kabiliyetleri de dahil olmak üzere ABD’nin geniş çaplı kaynakları sayesinde uzun menzilli hassas saldırıları görünür bir etkinlikle gerçekleştirebiliyor.

Donald Trump'ın yeniden ABD başkanı seçilmesi, İran'ın İsrail'e karşı acil bir askeri eylemde bulunma konusundaki isteksizliğinin bir başka nedeni oldu.

Buna karşın İran Hava Kuvvetleri, çoğunlukla 1979 İslam Devrimi'nden önce satın alınan ve yaptırımlar nedeniyle yeterince modernize edilemeyen eski uçaklara sahip. İran, her ne kadar yerli insansız hava araçları (İHA) geliştirmek için çaba sarf etmiş olsa da bu varlıklar, İsrail Hava Kuvvetleri’nin sofistike ve operasyonel çok yönlülüğüne sahip değil. Hava yeteneklerindeki bu önemli boşluk İran'ın saldırı seçeneklerini sınırlamakla kalmıyor, aynı zamanda askeri altyapısını İsrail’in hava saldırılarına karşı savunmasız bırakarak güç dengesini İsrail'in lehine olacak şekilde değiştiriyor.

Jeopolitik tablo, bu zorlukları daha da karmaşık hale getiriyor. Beşşar Esed rejiminin Aralık 2024'te düşmesi İran'ın bölgesel nüfuzuna ağır bir darbe indirdi. Başlıca müttefikinin ortadan kalkmasıyla İran'ın bölgedeki varlığını sürdürme çabaları ciddi şekilde sekteye uğradı. Suriye'nin stratejik bir dayanak noktası olarak kaybedilmesi, İran'ı bölgesel hedeflerini yeniden değerlendirmeye ve zaten sınırlı olan kaynaklarını bu kaybın yansımalarını ele almak için sıkıştırmaya zorluyor.

xascdfrgt
İsrail füzesavar sistemi, İran’ın Aşkelon'a yönelik füze saldırısını püskürtmeye çalışırken, 14 Nisan 2024 (AFP)

Donald Trump yönetiminin 20 Ocak 2025 tarihinde göreve başlayacak olması, İran'ın karşı karşıya olduğu stratejik zorlukları daha da arttırıyor. Trump'ın başkanlığı, İran’a karşı katı yaptırımlar uygulanan ve İsrail'e sarsılmaz destek verilen bir ‘azami baskı’ politikasıyla aynı anlama geliyor. İranlı liderler, herhangi bir gerilimin ABD'nin doğrudan müdahalesine yol açarak İsrail'in daha da lehine sonuçlanabileceğinin gayet farkındalar. İsrail yanlısı güçlü bir yönetimin Beyaz Saray’a geri dönmesi, İran'ın stratejik hesaplarını yeniden şekillendirirken onu temkinli bir şekilde hareket etmeye zorladı.

İsrail'in stratejisi ve İran'ın açmazı

İranlı siyasi çevrelerde İsrail'in İran'ı kasıtlı olarak savaşa kışkırtmaya çalıştığı konusunda giderek artan bir fikir birliği hakim. Bu düşüncenin altında İranlıların İsrail ve ABD'nin Tahran'da rejim değişikliği peşinde olduğuna dair uzun süredir devam eden endişeleri yatıyor. İranlı yetkililer, çatışmayı tırmandırarak hükümetlerini zayıflatmak ve bölgesel nüfuzunu azaltmak için planlanmış bir tuzağa düşmekten korkuyorlar.

Bu bakış açısı, İran'ın kendisine karşı geniş çaplı bir uluslararası müdahaleyi haklı çıkaracak eylemlerden kaçınmaya çalışarak ihtiyatlı bir yaklaşım benimsemesine neden oldu. Ancak itidalli olmak, risk olmadığı anlamına gelmiyor.  İran'ın katı muhafazakar tabanı ve bölgedeki müttefikleri, bu uzun süreli eylemsizliği İran'ın zayıflığı olarak yorumlayabilir ve söylemlerinin inandırıcılığına zarar verebilir.

İran ve İsrail arasında topyekûn bir savaş çıkma olasılığı hiç bugünkü kadar yüksek olmamıştı.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre İsrail'in son eylemleri Netanyahu liderliğindeki stratejisinde bir değişimin sinyalini veriyor. İsrail geleneksel olarak İran'ın tehditlerine karşı koymak için gizli operasyonlara ve hedefe yönelik saldırılara dayanan bir gölge savaşı yürütmeyi tercih etse de geçtiğimiz yıl bu yaklaşımdan belirgin bir şekilde saptığı görüldü. Netanyahu'nun İran halkına hitaben yaptığı konuşmalar ve İsrail'in giderek daha cesur askeri eylemlerde bulunması, İsrail tarafında İran rejimin radikal bir değişiklik olmadan İsrail'in güvenlik kaygılarının giderilemeyeceğine dair artan bir inanca işaret ediyor.

Bu yeni strateji, bölgesel dinamiklerin daha geniş bir değerlendirmesini ve Trump'ın iktidara dönüşünün sunduğu fırsatları yansıtıyor. İsrail, kendisini destekleyen bir ABD yönetimini arkasına alarak İran’la çatışmasını tırmandırmaya ve gizli operasyonlardan doğrudan askeri eyleme geçmeye daha istekli gibi görünüyor. Netanyahu hükümeti, İran'ın askeri ve nükleer kapasitesini önemli ölçüde azaltmak için bu elverişli jeopolitik ortamdan yararlanmaya kararlı görünüyor.

xsacdfrgth
Netanyahu İsrailli komutanlarla birlikte Gazze Şeridi'nin orta kesimlerinde, 19 Kasım 2024 (AFP)

İran ve İsrail arasında topyekûn bir savaş çıkma ihtimali hiç bugünkü kadar yüksek olmamıştı. Esed rejiminin yıkılması, İran'ın bölgeyle ilgili emellerini sekteye uğratırken, Trump'ın yeniden başkan seçilmesi, İsrailli liderleri daha da cesaretlendirdi. İran'ın içinde bulunduğu ekonomik zorluklar ve içerideki huzursuzluk, kararlı bir şekilde karşılık verebilmesini daha da sınırlıyor ve daha büyük bir çatışmanın fitilini ateşleyebilecek değişken bir faktörler karışımı oluşturuyor. Şimdilik her iki taraf da kaçınılmaz olana hazırlanmaya devam ederken her adım bölgeyi kırılma noktasına daha da yaklaştırıyor. Önümüzdeki aylar, bu istikrarsız durumun topyekûn bir savaşa dönüşüp dönüşmeyeceğinin belirlenmesi açısından çok önemli olacak.



Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
TT

Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)

Filistin Enformasyon Merkezi, Gazze Şeridi'ndeki İç Güvenlik Teşkilatı yetkililerinden Yarbay Ahmed Zemzem’in bu sabah Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yer alan Megazi Mülteci Kampı’nda silahlı kişiler tarafından düzenlenen silahlı saldırıda öldürüldüğünü bildirdi.

Gazze İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan kısa basın açıklamasında, ilgili makamların Yarbay Ahmed Zemzem suikastıyla ilgili ‘derhal soruşturma başlattığı’ ve suikasta karışan şüphelilerden birini tutukladığı, diğer şüphelilerin izini sürme çabalarının ise devam ettiği belirtildi. Açıklamada olayın arkasındaki koşulları ve nedenleri ortaya çıkarmak için çalışmaların sürdürüldüğü ifade edildi.

Olay, İsrail ordusunun dün akşam Gazze şehrinin batısındaki er-Raşid Caddesi’nde bir araca düzenlenen baskında Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları liderlerinden Raid Saad'ı öldürdüğünü açıklamasının üzerinden 24 saat geçmeden meydana geldi. İsrail, Saad'ın öldürüldüğü saldırıyla, Gazze'deki ateşkes anlaşmasını bir kez daha ihlal etti.


Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
TT

Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)

Cezayir’de Kabiliye bölgesi, ayrılıkçı “MAK” hareketinin Fransa’da ilan etmeyi planladığı “bağımsız Kabiliye devleti” girişimine karşı dikkat çekici bir toplumsal mobilizasyona sahne oldu. Cezayir yönetiminin, ülkenin toprak bütünlüğünü hedef almakla suçladığı bu girişime karşı bölgede çeşitli protesto ve farkındalık faaliyetleri gerçekleştirildi.

Başkent Cezayir’in yaklaşık 250 kilometre doğusunda bulunan ve Kabiliye’nin en büyük kentlerinden biri olan Becaia (Bejaia) vilayetinde, vatandaşlar ve yerel aktörler ulusal birliğe zarar verecek her türlü projeye karşı olduklarını ortaya koyan çok sayıda inisiyatif gerçekleştirdi. Kent genelinde çok sayıda ev ve iş yerinin cephelerine Cezayir bayraklarının asıldığı gözlemlendi.

Becaia Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından “Cezayir tek ve bölünmezdir” sloganıyla düzenlenen, ulusal bayraklarla süslenmiş araçlardan oluşan bir konvoy, kent merkezinden hareket ederek çeşitli cadde ve köyleri dolaştı. Öte yandan Becaia Üniversitesi öğrencileri yayımladıkları bildiride, ayrılıkçı MAK hareketinin projesini reddettiklerini belirterek, “Cezayir’in birliği ve egemenliğine” olan bağlılıklarını vurguladı.


HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
TT

HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği bir saldırıyla şehirdeki Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Saldırıda en az altı Bangladeşli asker öldürüldü. Öte yandan şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

BM Abyei Geçici Güvenlik Misyonu (UNISFA) tarafından yapılan açıklamada, Kadugli'deki BM merkezine düzenlenen İHA’lı saldırıda ‘altı askerin öldürüldüğü ve altı askerin yaralandığı’ duyuruldu. UNISFA tüm kurbanların Bangladeşli olduğunu ekledi.

Öte yandan Bangladeş Başbakanı Muhammed Yunus, yaptığı açıklamada olaydan dolayı ‘derin üzüntüsünü’ dile getirdi.

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Sudan'daki UNISFA askerlerine yönelik saldırıların ‘haksız ve savaş suçu niteliğinde’ olduğunu vurguladı.

Guterres, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, UNISFA askerlerini hedef alanlardan hesap sorulması çağrısında bulundu.

Sudan Egemenlik Konseyi saldırıyı kınadı

Öte yandan Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada, ‘korunan bir BM tesisini hedef almanın, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranış olduğu, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saydığı’ vurgulandı.

sd
Sudan ordusu komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Saldırıdan HDK’yı sorumlu tutan konsey, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunması için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler almaları’ çağrısında bulundu.

HDK dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenleyerek BM karargahını hedef aldı ve en az altı sivili öldürdü. Bunun üzerine şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi. Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanma ve suç teşkil eden bir davranış olup, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe sayma ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etme anlamına gelir.”

dfrgt
BM Genel Sekreteri António Guterres (Reuters)

HDK, bu saldırıyı, BM Genel Sekreteri António Guterres’in HDK’yı ‘kötü güçler’ olarak nitelendirdiği, HDK’nın ise BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladığı açıklamasından iki sonra gerçekleşti.

Birçok kaynak, HDK'nın Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenlediğini bildirdi. Şehirde dumanlar yükseldiği görüldü. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir sağlık kaynağı, BM karargahına düzenlenen İHA’lı saldırıda en az altı sivilin öldüğünü söyledi.

Bölge sakinleri kaçıyor

Sudan merkezli bir haber sitesi, HDK'ya bağlı Sudan Kurucu İttifakı’nın (Te’sis) perşembe günü Kadugli sakinlerine askeri çatışma ve operasyon bölgelerini terk etmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı. Haberde, bu çağrının bölge sakinleri tarafından geniş çapta dikkate alındığı, bu göç dalgasının savaşın patlak vermesinden bu yana en büyük dalga olduğu ve bölgeden kaçanların çoğunluğunun kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu belirtildi.

Al Sudania News sitesi, Sudan Kurucu İttifakı liderinin yaptığı açıklamada, ittifakın ‘sivilleri korumaya ve Kadugli'den gönüllü tahliyeleri kolaylaştırmaya tam olarak kararlı olduğunu’ söylediğini aktardı.

İttifak lideri, ‘tüm vatandaşlara hayatlarını korumak için çatışmalardan uzak durmaları çağrısını’ yineledi.

Bu gelişmeler yaşanırken Güney Kordofan eyaletinde askeri çatışmalar daha fazla bölgeye yayılıyor ve bunların sivillerin insani durumuna etkisi konusunda endişeler artıyor.

Sudan Ordusu, Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli, Dilling ve Abu Jubayhah olmak üzere son üç şehri kontrol ediyor.

Sudan Kurucu İttifakı, geçtiğimiz temmuz ayında, Muhammed Hasan et-Taişi liderliğinde paralel bir hükümetin kurulduğunu açıklayan HDK'nın da dahil olduğu bir siyasi ittifak.

Hartum'da kitlesel gösteriler düzenlendi

Öte yandan dün binlerce Sudanlı, başkent Hartum ve ülkenin diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler düzenleyerek, HDK'ya karşı savaşan orduyu destekledi. HDK ise, ülkedeki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları boşa çıkarmak amacıyla uluslararası toplumun önünde vatandaşları istismar etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Yürüyüşler, Sudan ordusu ile birlikte savaşan silahlı gruplar ve İslamcı hareketlerle koordineli olarak Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi’nin çağrısı üzerine düzenlendi.

efrgt
Cumartesi günü Port Sudan'da ordu yanlısı yürüyüş (AFP)

Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi lideri Korgenereal Beşir Mekki el-Bahi, geçtğimiz ay, Kordofan’ın tüm cephelerinde orduyu desteklemek için genel seferberlik ilan edildiğini ve bazı eyaletlerde eğitim kamplarının açıldığını duyurdu.

Bahi, komite tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:

“Bu yaygın halk ayaklanması, Sudan halkının gerçek iradesini yansıtıyor ve ulusal devlet kurumlarının üzerinde hiçbir meşruiyet olmadığını teyit ediyor.”

Şarku’l Avsat, aralarında Hartum, Port Sudan, Medeni, Dongola, Sennar ve Halfa’nın bulunduğu, Sudan ordusunun kontrolündeki eyaletlerin başkentlerinde düzenlenen yürüyüşleri yerinde takip etti.

HDK'nın yaygın ihlallerine tanık olan El Cezire eyaletinin merkezindeki onlarca belde ve küçük köyde de dayanışma gösterileri düzenlendi.

Protestocular, Sudan ordusuna destek çağrısı yapan pankartlar açarken ‘Tek ordu, tek halk’ sloganları attı. Bazı protestocular ise HDK'nın terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan sloganlar attı.

Öte yandan başta Sivil Demokratik Devrimci Güçler İttifakı (Sumud) olmak üzere savaş karşıtı güçler, ‘Barışa ve demokrasiye evet. Savaşa, askeri yönetime hayır’ sloganıyla sosyal medyada yaygın olarak paylaşımların yapıldığı bir kampanya başlattı.