Gazze'deki ateşkes hakkında ne biliyoruz?

Hamas, pazar günü yürürlüğe girecek olan altı haftalık ilk aşamada 33 rehineyi serbest bırakacak

Deyr el-Belah'taki bir mülteci kampında ateşkes anlaşmasını kutlayan Filistinli bir kız çocuğu, 15 Ocak 2025 (AFP)
Deyr el-Belah'taki bir mülteci kampında ateşkes anlaşmasını kutlayan Filistinli bir kız çocuğu, 15 Ocak 2025 (AFP)
TT

Gazze'deki ateşkes hakkında ne biliyoruz?

Deyr el-Belah'taki bir mülteci kampında ateşkes anlaşmasını kutlayan Filistinli bir kız çocuğu, 15 Ocak 2025 (AFP)
Deyr el-Belah'taki bir mülteci kampında ateşkes anlaşmasını kutlayan Filistinli bir kız çocuğu, 15 Ocak 2025 (AFP)

Gazze Şeridi’nde 15 ayı aşkın bir süredir devam eden kanlı savaşın ardından İsrail ve Hamas dün ateşkes ve esir takası konusunda anlaşmaya vardı.

Anlaşma 19 Ocak pazar günü yürürlüğe girecek. ABD Başkanı Joe Biden ilk aşamanın altı haftayı kapsayacağını açıkladı. Anlaşma tam bir ateşkesi, İsrail güçlerinin Gazze'deki tüm yerleşim bölgelerinden çekilmesini ve Hamas'ın elinde bulunan, aralarında kadın, yaşlı ve yaralıların da bulunduğu bazı rehinelerinin serbest bırakılmasını öngörüyor.

Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdulrahman bin Cassim Al Sani, anlaşmanın ilk aşamasında Hamas'ın İsrail hapishaneleri ve gözaltı merkezlerindeki Filistinli mahkumların bir kısmı karşılığında aralarında sivil kadınlar, kadın askerler, çocuklar, yaşlılar, hastalar ve yaralıların da bulunduğu 33 İsrailli tutukluyu serbest bırakacağını söyledi.

Katarlı yetkili, açıklamasında şunları söyledi:

“Anlaşmanın 42 günlük ilk aşaması, askeri operasyonların geçici olarak durdurulmasını ve İsrail güçlerinin yoğun nüfuslu yerleşim bölgelerinden doğuya doğru çekilerek Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerindeki sınırlarda konuşlanmasını kapsıyor. Ayrıca, belirli bir mekanizmaya göre esirlerin ve ölenlerin kalıntılarının takası, Gazze Şeridi'nde yerinden edilenlerin ikamet yerlerine geri dönmesi ve hasta ve yaralıların gerekli tedaviyi almaları için Gazze Şeridi’nden çıkışlarının kolaylaştırılmasını da içeriyor.”

Öte yandan ABD Başkanı Joe Biden, İsrail'in rehinelerin serbest bırakılması karşılığında ‘yüzlerce Filistinliyi’ serbest bırakacağını açıkladı.

7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de tutulan 94 İsrailliden 33’ünün serbest bırakılması bekleniyor. İsrail ordusu, İsrailli rehinelerden 34'ünün öldürüldüğünü açıkladı

Hamas'a yakın bir kaynak, 33 İsrailli rehinenin çocuk ve kadınlardan başlayarak gruplar halinde serbest bırakılacağını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Times of Israel gazetesinden aktardığı habere göre İsrailli yetkililer, serbest bırakılması kararlaştırılan rehinelerin hepsinin hayatta olduğuna inanıyor, ancak Hamas henüz bunu doğrulamadı

Hamas, geçtiğimiz hafta anlaşmanın ilk aşamasında 34 rehineyi serbest bırakmayı kabul ettiğini açıklamış, ancak İsrail güçleri listedeki kişilerden birinin cesedini bularak toplam sayıyı 33'e düşürmüştü.

Biden, anlaşmanın ilk aşamasında Gazze Şeridi’ne insani yardımların arttırılması ve bunun da ikinci aşama olan ‘savaşın kesin olarak sona erdirilmesi’ amacıyla müzakerelerin yapılmasına olanak sağlaması gerektiğini vurguladı.

ABD, Katar ve Mısır'dan ortak arabulucuların Kahire merkezli bir mekanizma aracılığıyla pazar gününden itibaren Gazze'deki ateşkesi izleyeceğini açıklayan Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Al Sani, anlaşmanın ikinci ve üçüncü aşamalarının birinci aşamanın uygulanması sırasında görüşüleceğini belirtti.

Görev süresinin bitimine günler kalan ABD Başkanı Biden, İsrail'in önümüzdeki altı hafta boyunca savaşın kesin olarak sona ermesini temsil edecek olan ikinci aşamaya geçmek için gerekli düzenlemeleri müzakere edeceğini açıkladı.

İkinci aşama başladığında, erkek askerler de dahil olmak üzere hayatta kalan rehinelerin tamamının serbest bırakılması için bir takas yapılacağını söyleyen Biden, “Geriye kalan tüm İsrail askerleri Gazze'den çekilecek ve bu noktada geçici ateşkes kalıcı hale gelecek” dedi.

Biden, ateşkesin birinci aşamasından ikinci aşamasına geçişle ilgili müzakereler devam ettiği sürece, altı haftadan uzun sürse bile ateşkesin devam etmesi gerektiğini vurguladı.

İsrailli bir yetkili, ateşkes anlaşması açıklanmadan önce yaptığı açıklamada, İsrail'in ‘ölü ve diri tüm rehineler iade edilene kadar Gazze'den ayrılmayacağını’ söyledi.

Hamas'a yakın bir kaynak, İsrail askerlerinin Gazze Şeridi'nin doğusuyla batısını birbirinden ayıran Gazze şehrinin güneyindeki Netzarim Koridoru’ndan çekileceğini, fakat güneyi kuzeye bağlayan ana eksen olan Selahaddin Caddesi’nde konuşlanmaya devam edeceklerini açıkladı.

Kaynağa göre Netzarim Koridoru’nda kameralı bir elektronik kontrol noktası kurulacak ve burada İsrail askerleri bulunmayacak.

Art arda gerçekleşen müzakere turlarında anlaşmazlık yaşanan konular arasında ateşkesin kalıcılığı, İsrail askerlerinin tamamen geri çekilmesi ve Filistin topraklarına yapılacak insani yardımların miktarı yer alıyordu. Bu konularda uzlaşmaya varılıp varılmadığı henüz bilinmiyor.

ABD Başkanı, üçüncü aşamada, esaret altındayken ölen rehinelerin kalıntılarının ailelerine iade edileceğini ve Gazze'nin yeniden inşası için büyük bir plan başlatılacağını söyledi, ancak detay vermedi.

Öte yandan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İsrail ordusunun Gazze'den tamamen çekilmesini ve Hamas'ın savaş sonrasında Gazze Şeridi'nin yönetiminde rol almasına izin vermeyi kategorik olarak reddetti.



Nevvaf Selam ve umut etme korkusu

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Nevvaf Selam ve umut etme korkusu

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Husam İtani

Son yıllarda başlarına gelen pek çok felaket ve olumsuzluk nedeniyle pek çok Lübnanlı, yeni Cumhurbaşkanı Joseph Aoun ve Başbakan adayı Nevvaf Salam'a umut bağlamaktan korkuyor. Ardı arkası kesilmeyen şoklar, başarısızlıklar ve hayal kırıklıkları Lübnanlılara sadece beklentilerini düşürmeyi değil, aynı zamanda sadece yozlaşmış politikacılardan ve onların takipçilerinden değil, rüşvete, yalana, şiddete başvurmaya ve destekledikleri en dar görüşten bile farklı bakış açılarını anlayamamaya alışmış bir bütün olarak Lübnan halkından da bir şey beklenemeyeceğini düşünen bir tür “sinizm” öğretti.

Lübnanlıları bu noktaya getiren uzun bir yolculuktu. İçeride dış dayatmalara boyun eğme ve modern bir devletin toplumsal ve siyasal temelini oluşturacak ulusal mutabakatların oluşturulamaması, Lübnan'ın çöküşüne zemin hazırlayan ve sonrasında onu körükleyen, onu yıllarca tam bir çözümsüzlük içine sokan özellikler arasında yer alıyor. 2019 ve 2020'de yaşanan ekonomik çöküş ve Beyrut Limanı patlaması gibi iki büyük deprem, iktidarı elinde tutanların pozisyonlarını değiştirmede, Lübnan şehirlerinin meydanlarında asgari düzeyde de olsa reform ve adalet talebiyle gösteri yapan milyonlarca insanın taleplerine karşılık vermelerini sağlamada başarısız oldu. Lübnan'a amonyum nitratı sokan veya buna göz yuman faillerin soruşturulması talebi, bu felaketler dizisinin ardından korunan kırılgan güvenlik ve istikrarı bozmaya yönelik bir tehdit olduğu bahanesine dönüştü.

Selam bugün, iç savaşı sona erdiren ve pek çok maddesi uygulanmayan, ruhuna uygun hareket edilmeyen “Taif Anlaşması” temelinde Lübnan'ı Lübnanlılara iade etmek için büyüklük, sabır ve vizyondan yoksun olmayan bir söylem benimsiyor. Başbakan adayı, Lübnanlılar arasında varılan, ülkelerinin geleceğine doğru ilerlerken onunla en uygun gördükleri yöntem üzerinde anlaştıkları son yazılı mutabakat olduğundan, büyük olasılıkla Taif Anlaşması’nı bir sonraki aşamanın rehberi konumuna yerleştirdi. Nitekim hiçbir önemli siyasi grup anlaşmayı açıkça reddettiğini veya anlaşmadan çekildiğini açıklamadı. Ama Taif'e yönelik çeşitli itirazlar var. Birincisi, eskimiş, çağdışı kalmış ve artık var olmayan bir dünyaya ait olduğudur. Bir diğeri, 1989 sonbaharında varılan anlaşmanın öngörüldüğü şekilde uygulanmasına imkân verecek Arap veya uluslararası herhangi bir garantinin şu anda mevcut olmadığıdır.

Suç ortamında hiç kimsenin masum olduğunu iddia etme hakkı yoktur. Burada ganimet kamu malıydı. Ardından Lübnan'ın yolsuz politikacılarının iştahı özel sektörü de kapsayacak şekilde genişleyip, neredeyse yok olan orta sınıfın temellerini de havaya uçurdu

Lübnan siyasi sınıfı ile ilgili bir uluslararası insan hakları raporunun tanımladığı gibi “kötü gruplar”, “her krizi fırsata çevirmeyi” başardılar. Ülkenin tüm kaynakları üzerindeki kontrollerini sıkılaştırdılar. Umut verici bir projesi ve hatta ticari yatırım yapma niyetinde olan hiç kimsenin, bir tarafa veya diğerine belirli bir haraç ödemeden aşamayacağı çete şeklinde tekellerden “karteller” oluşturdular. Bu uygulama, ekonomik büyümenin ve genç nesillerin iş hayatına katılımının pencerelerini kapatırken, siyasi ve ekonomik yolsuzluk arasındaki derin örtüşmenin sürmesine de neden oldu. Suikastlar, bombalı saldırılar, mezhepsel şiddet ve bunlarla tehdit etme, Lübnan siyasal yaşamı denen kan ve pişmanlık törenlerinde bütün “şerefli” mezheplerin ve onları temsil eden tarafların söyleminden eksik değildi.

Bu suç ortamında hiç kimsenin masum olduğunu iddia etme hakkı yoktur. Burada ganimet kamu malıydı. Ardından Lübnan'ın yolsuz politikacılarının iştahı özel sektörü de kapsayacak şekilde genişleyip, neredeyse yok olan orta sınıfın temellerini havaya uçurdu.

Lübnan halkının umut etmekten korkmasını anlayabilmek için bu bilinen gerçeklere dönmek gerekiyor. Lübnanlılar tünelin sonunda gördükleri ışığın aslında karşı yönden gelen ve sağlam kalmış kemiklerini de ezip geçecek bir trenin ışığı olduğunu görmekten korkuyorlar. Yukarıdakiler göz önüne alındığında yapılabilecek en basit şey, “hepsi yozlaşmış” ve “hepsi birbirine benziyor”, “kader ve yargının elinin uzanmadığı, örgütlü ve genel yağma devletinde ganimetleri paylaşmakta anlaşmışlar” gibi kolay genellemelere güvenmektir.

Kolay genellemeleri bir kalkan olarak kullanmak- ve sevilen lideri, küçük parti üyelerinin ve takipçilerinin geleneği olduğu üzere, bu yolsuzluk suçundan muaf tutmak- 2015 yılında toplanmayan çöpler skandalı nedeniyle patlak veren protesto gösterileri gibi ister sokak ister seçim yoluyla, değişim girişimlerinin tekrar tekrar başarısızlığa uğramasının yol açtığı travmadan psikolojik olarak korunmanın en garantili yoluydu.

2019'daki Ekim Devrimi gösterileri sırasında Nevvaf Selam'ın adının anılmasının bile halüsinasyon görme, gerçeklikten sapma, yanılsamalara ve ulaşılamaz umutlara kapılma suçlamalarına maruz kalınmasına neden olduğu bir sır değil.

Bu nedenle, pek çok Lübnanlı, Joseph Avn-Nevvaf Selam tecrübesinin yolsuzluk, öldürme ve yağma, kanunların kötüye kullanılması, ülkedeki kamu yönetiminin, sosyal ve kültürel hayatın tahrip edilmesi ahtapotunu kuşatmakta başarılı olması konusunda ihtiyatlı olmaktan çekinmiyor. Engellerin yüksekliği bulutlara varıyor ama denildiği gibi umut bir eylemdir.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.