Kahire, uluslararası ve yerel basında günlerce süren tartışmaların ardından Trump ve Sisi arasındaki ‘olumlu’ telefon görüşmesinden bahsederken ‘yerinden edilme’ konusuna değinmedi

ABD Başkanı Donald Trump, Eylül 2018'de Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nun 73’üncü oturumunun oturum aralarında Mısırlı mevkidaşı Abdulfettah Sisi ile bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
ABD Başkanı Donald Trump, Eylül 2018'de Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nun 73’üncü oturumunun oturum aralarında Mısırlı mevkidaşı Abdulfettah Sisi ile bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Kahire, uluslararası ve yerel basında günlerce süren tartışmaların ardından Trump ve Sisi arasındaki ‘olumlu’ telefon görüşmesinden bahsederken ‘yerinden edilme’ konusuna değinmedi

ABD Başkanı Donald Trump, Eylül 2018'de Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nun 73’üncü oturumunun oturum aralarında Mısırlı mevkidaşı Abdulfettah Sisi ile bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
ABD Başkanı Donald Trump, Eylül 2018'de Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nun 73’üncü oturumunun oturum aralarında Mısırlı mevkidaşı Abdulfettah Sisi ile bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Muhammed eş-Şenavi tarafından yapılan ve Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'nin ABD'li mevkidaşı Donald Trump tarafından arandığını duyuran açıklamada, son günlerde iki ülke arasında tartışma konusu olan ‘Filistinlilerin yerlerinden edilmesi meselesine’ atıfta bulunulmadı.

Açıklamada Sisi'nin dün akşam Trump'tan telefon aldığı bildirildi. Bu gelişme, Trump'ın dört gün önce gerçekleştiğini ve Mısır Cumhurbaşkanı ile ‘Gazzelilerin yer değiştirme’ önerisini görüştüğünü söylediği, ancak Kahire'nin söz konusu görüşmenin gerçekleştiğini reddettiği telefon görüşmesine ilişkin uluslararası ve yerel medyada günlerdir süren tartışmaların ardından geldi.

Mısır Cumhurbaşkanlığı'nın Trump'ın dün Sisi ile yaptığı telefon görüşmesine ilişkin açıklamasında, iki başkanın Gazze Şeridi'nde Mısır-Katar-ABD arabuluculuğuyla varılan ateşkesin ‘istikrara kavuşturulmasının’ önemini ve ‘Gazze halkına yardımların ulaştırılmasının yoğunlaştırılması ihtiyacını’ vurguladıkları ifade edildi.

Açıklamaya göre Sisi, ‘bölgede kalıcı barışa ulaşmanın önemini ve uluslararası toplumun, özellikle Başkan Trump'ın barışa olan eğilimi nedeniyle, bölgede on yıllardır süren çatışmayı sona erdirecek kalıcı ve tarihi bir barış anlaşmasına varma konusunda Başkan Trump'ın yeteneğine güvendiğini’ vurguladı. Açıklamada, Sisi'nin ‘bölgede kalıcı çözüme yol açacak bir barış sürecinin başlatılması gerektiğini vurguladığı’ belirtildi.

Söz konusu telefon, Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Katar dışişleri bakanları, Filistin Yönetimi temsilcisi ve Arap Birliği Genel Sekreteri'nin Kahire'deki Arap toplantısında yayınladıkları ortak bildiriden saatler sonra geldi. Bildiride, ‘Filistinlilerin yerlerinden edilmesinin reddedildiği ve Filistin meselesine iki devletli çözüm temelinde adil bir çözüm bulunması gerektiği’ vurgulanırken, Trump'a ‘Filistinlileri Gazze Şeridi'nden Mısır ve Ürdün'e sürme önerisini reddeden’ bir Arap mesajı verildi.

Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü eş-Şenavi, “Sisi, Amerikan halkı arasında kendisine duyulan büyük güvenin yansıması olarak ikinci kez ABD Başkanı seçilen Trump'ı bir kez daha tebrik etti” dedi.

scdfvgth
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'ta İsrail hava saldırısı sonucu hayatını kaybeden bir akrabasının cenazesi başında ağlayan Filistinli bir kadın (Reuters)

Sisi, Trump'ı iki ülke arasındaki stratejik ilişkileri güçlendirmek, Ortadoğu'daki karmaşık meseleleri ve krizleri görüşmek, bölgenin istikrarının desteklenmesine katkıda bulunmak ve Büyük Mısır Müzesi’nin açılışına katılmak üzere en kısa zamanda Mısır'ı ziyaret etmeye davet etti. Trump da Sisi'ye Washington'u ziyaret etmesi ve Beyaz Saray'da kendisiyle görüşmesi için açık bir davette bulundu.

Mısır Cumhurbaşkanlığına göre ikili, bölgesel ve uluslararası konuların ele alındığı telefon görüşmesinde, iki ülke arasındaki stratejik ilişkiler, iki ülke arasındaki ekonomik ve yatırım ilişkilerinin güçlendirilmesi ihtiyacı, su güvenliği alanında iş birliği ve iki başkanın Ortadoğu'da barış ve istikrarın sağlanmasına yönelik istekleri vurgulandı.

Telefon görüşmesinin sonunda iki lider ortak ilgi alanlarına giren konularda iki ülke arasında iletişim, koordinasyon ve iş birliğinin sürdürülmesinin önemi üzerinde mutabık kaldılar. İkili ilişkileri her alanda ilerletmeye devam etmek için her iki taraftan ilgili yetkililer arasında toplantıların yoğunlaştırılması ve ‘Mısır-ABD stratejik ilişkilerinin gücünü ve derinliğini yansıtan çeşitli konuların ele alınmasında ilerleme yollarının incelenmesi’ gerektiğini vurguladılar.

Beyaz Saray dün yaptığı açıklamada, Trump'ın Sisi'yle bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini duyururken, telefon görüşmesinde ‘yer değiştirme’ önerisinin ele alındığına dair herhangi bir atıfta bulunulmaması dikkat çekti.

Uluslararası ilişkiler uzmanı Muhammed es-Satuhi konuyla ilgili olarak Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, “Axios internet sitesi, Sisi ve Trump'ın telefon görüşmesinde Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin Mısır ve Ürdün'e taşınması konusunun ele alındığını bildirdi. Trump bu planı üç kez kamuoyu önünde vurguladığı için bu beklenen bir şey” ifadelerini kullandı.

Es-Satuhi sözlerini şöyle sürdürdü: “Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü'nün şu anda Trump'la gerilimi tırmandırmaktan kaçınmak amacıyla konuyu ele almamak istediğine inanıyorum. Konuyu sessiz iletişim çerçevesinde ele almak ve her iki tarafın da çıkarına olmayan bir çatışmayı önlemek mümkündür. Ancak bu Trump'ın tutumundan vazgeçeceği anlamına gelmez. Trump’a ister kamuoyu önünde ister özel görüşmelerde olsun, istediği şeyin kesinlikle kabul edilemez bir etnik temizlik olduğu yönünde güçlü bir mesaj verilmeli. Çünkü Trump bir iş adamı zihniyetiyle, kazanç ve kayıp hesaplarıyla düşünüyor. Attığı adımın kendisine ve politika hedeflerine zarar verdiğini hissederse kesinlikle geri adım atacaktır.”

u78ıo9
Mısırlılar cuma günü Refah Sınır Kapısı önünde Filistinlilerin ‘yerlerinden edilmesine’ karşı gösteri düzenledi. (MENA)

Süveyş Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü olan Dr. Cemal Selame Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “Şayet Trump telefon görüşmesinde yer değiştirme önerisinden bahsetmiş olsaydı, Mısır Cumhurbaşkanlığı bunu not ederdi, özellikle de Mısır Cumhurbaşkanı tarafından reddedilmiş olsaydı, bu övünmek ve bunu duyurmak için bir neden olurdu” dedi.

Selame aynı zamanda, ‘Trump'ın telefon görüşmesinde yerinden edilme fikrini gündeme getirmemesinin bu fikrin öldüğü ya da yok olduğu anlamına gelmediğini, aksine ABD yönetiminin bunu daha sonra ve zaman zaman gündeme getireceğini’ söyledi.

Trump, Kahire ve Amman'ın söz konusu öneriyi reddetmesine rağmen Filistinlileri Gazze Şeridi'nden Mısır ve Ürdün'e yerleştirme niyetini cuma günü üçüncü kez dile getirdi ve iki ülkenin ‘bunu yapacağını’ ifade etti.

Trump'ın cuma günü yaptığı açıklamalar, esir işlerinden sorumlu danışmanı Adam Buehler'in İsrail medyasına verdiği demeçte, “Mısır ve Ürdün, Gazze Şeridi'nden Filistinli mültecileri kabul etmek istemiyorlarsa, daha iyi olacağını düşündükleri alternatif bir çözüm önermelidirler” demesinden saatler sonra geldi.

Mısır Cumhurbaşkanı geçtiğimiz çarşamba günü yaptığı açıklamada, Filistin halkının yerinden edilmesinin ‘Mısır’ın katılamayacağı bir adaletsizlik’ olduğunu belirterek, Filistin krizinin çözümünün onları yerlerinden etmek değil; iki devletli çözüm ve onlar için bir devlet kurulmasında yattığını söyledi.

Geçtiğimiz hafta içinde Mısır ve Ürdün, Filistinlilerin ülkelerinden sürülmesini reddeden resmi tutumlarını açıkladı. Mısır halkı ve siyasi delegasyonlar cuma günü, Refah Sınır Kapısı önünde ‘Filistinlilerin topraklarından sürülmesini reddetmek’ için bir gösteri düzenledi.



Lübnan'daki dönüşümler, bölge ve karşı-devrim hareketi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Mısır Dışişleri Bakanı Badr Abdulati'yi 31 Ocak Cumartesi günü Baabda Sarayı'nda kabul etti. (Lübnan Cumhurbaşkanlığı/AP)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Mısır Dışişleri Bakanı Badr Abdulati'yi 31 Ocak Cumartesi günü Baabda Sarayı'nda kabul etti. (Lübnan Cumhurbaşkanlığı/AP)
TT

Lübnan'daki dönüşümler, bölge ve karşı-devrim hareketi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Mısır Dışişleri Bakanı Badr Abdulati'yi 31 Ocak Cumartesi günü Baabda Sarayı'nda kabul etti. (Lübnan Cumhurbaşkanlığı/AP)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Mısır Dışişleri Bakanı Badr Abdulati'yi 31 Ocak Cumartesi günü Baabda Sarayı'nda kabul etti. (Lübnan Cumhurbaşkanlığı/AP)

Refik Huri

Lübnan, iki bütünleşmiş cephede son şans savaşı veriyor; bunların ilki kendisinden daha büyük bir çatışmada kendisine dayatılan savaş projelerine son verme cephesi, ikincisi siyaset, finansman ve milisler aracılığıyla hakim olan ve yöneten, devlet projesinin inşasını engelleyen engellerin yıkılmasıyla neye uğradığını şaşıran mafyanın yarattığı derin krizler uçurumundan çıkmaya başlama cephesidir. Savaş ne kısa, ne karşılıksız, ne direnişsiz, ne de tek boyutludur. Buna ek olarak, bölgesel ve uluslararası jeopolitik çatışmada konumunu ve rolünü yeniden kazanan Arap dünyasındaki daha geniş bir dönüşüm mücadelesinin de parçasıdır. Bölgedeki muazzam dönüşümlerle etkileşim halinde olan Lübnan halkından en azından, her zamanki gibi, dış destek ne kadar güçlü olursa olsun, iç süreci ve bilindik engellerini hafife almamaları isteniyor. Cumhuriyetin yıllar süren esaretten kurtuluşu, aktif bir kitlenin takip ettiği, kurumları dağılmaya yaklaşmış Lübnan Cumhuriyeti’nin var olup olmama gücünü test eden bir geçişin sadece başlangıcıdır. Keza güçlü bir değişim dalgasının başında General Joseph Avn’ın Yarze'deki (Savunma Bakanlığı'nın merkezini de içeren Lübnanlı bir belde) Ordu Komutanlığından Cumhurbaşkanlığı Sarayına geçişi, Nevaf Selam’ın Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı başkanlığından Hükümet Sarayına gelişi, krizlerin şiddetini artıran engelleme politikasına son vermemektedir. Bu, Suriye ve ardından İran vesayeti günlerinde güç ve “zorla el koyma” ile elde ettiklerini kaybetme korkusuna kapılan, hâlâ korkutucu olduklarını telkin etmek için bilinen yöntemleri kullanan silahlı aktörlerin politikasıdır. Zira Lübnan ve bölgedeki jeopolitik ve stratejik değişimler, Gazze ve Lübnan savaşında yaşananların, Suriye’de Esed rejiminin devrilmesinin, İran nüfuzu ile birlikte “arenalar birliği” stratejisi, “İslami direniş ekseni” ve Mollalar Cumhuriyetinin bölgesel projesinin gerilemesinin etkilerinin çok ötesinde, hızlı ve derin bir şekilde gerçekleşti. Dönüşümler, hem kendisine karşı çıkanların hem de coşkuyla karşılayanların, fikir sahasında bile, kendisine ayak uydurabilme kapasitesinden daha hızlıydı ve dramatik gelişmelere yönelik birinci ve ikinci okumalardan daha derindi.

Sahneye hâlâ bir şaşkınlık hâkim, bu da Lenin'in “Hiçbir şeyin gerçekleşmediği on yıllar ve on yılların gerçekleştiği haftalar vardır” sözüne uyuyor. Ortada sahiplerinin aleyhine dönen bazı hesaplar da var. Bunlar 7 Ekim 2023'te Hamas tarafından gerçekleştirilen Aksa Tufanı operasyonunun ve onu takip eden Hizbullah’ın Gazze'ye “destek” savaşının, Husilerin Kızıldeniz'i kapatma savaşının, İran Devrim Muhafızları'na bağlı Iraklı örgütlerin İHA’larının denizden nehre Filistin'in kurtuluşunun başlangıcı olduğunu düşünüyorlardı. 3 Ekim 2023'te İmam Humeyni'nin İsrail'i “kanser hücresi” olarak tanımladığını hatırlatan Dini Lider Ali Hamaney'in, daha sonra yaptığı “Filistin halkı ve bölgedeki direniş tarafından bu hücrenin yok edilmesi” çağrısını sahada hayata geçirmek olduğuna inanıyorlardı.

Hamaney'in, Esed'in devrilmesinin ardından Suriye'deki yeni duruma direnme çağrısı yapması ve Tahran'ın Şam ve bölgede kaybettiklerini geri kazanacağını vurgulaması şaşırtıcı değildi. Peki bunu nasıl yapacak? Sanki değişiklikler hiç yaşanmamış gibi ya da sanki kolayca düzeltilebilecek bir araba kazasıymış gibi, değişime karşı bir tür “karşı-devrim” ve ağır darbe alan örgütlerin yeniden silahlandırılması ve rollerinin etkinleştirilmesiyle yapacak. Bu itki gücü ve değişim dalgası karşısında Şii İkilisinin bir “karşı koyma” rolü üstlenmesi gerçekliğe dayanan beklentilere göre uzak bir ihtimal değildi zira denildiği gibi eski alışkanlıklar inatçıdır. Hizbullah ve Emel Hareketi için, üstün ve hegemon olma, Lübnan halkının çoğunluğuna bir şey dayatmadan, diğer unsurlarla ortak olmaya geçiş zorlu bir siyasi mücadeledir. Dahası katılım isteği çarpıtıldı ve bir “dışlama” girişimi olarak değerlendirildi.

Direniş ekseni içinde herkes aynı şeyi uyguluyor, İran, Filistin'i özgürleştirme sloganları altında İslam Cumhuriyeti'nin ön cephesini savunma uğruna Hizbullah gençlerini çatışmalarda ölüme sürükledi. Hizbullah da varlığını ve güçlü olduğunu kanıtlamak, dışarıdan önce içeriye mesajlar göndermek için Güney Lübnan’daki köylerin sakinlerini, tanklarla ve sivil halka ateş açmaktan ve kayıplar verdirmekten çekinmeyen acımasız bir düşmanla karşı karşıya bıraktı. Hizbullah'ın yerinden edilmiş çevresine kucak açan Lübnanlılara yönelik provokasyon ve küçümsemenin zirve noktası ise , motosikletli grupların “Şiiler, Şiiler, Şiiler” sloganlarıyla Hristiyan ve Sünni mahalle ve bölgeleri dolaşmaya gönderilmesiydi. Ama itki gücü ve değişim dalgası nihayetinde karşı durma hareketinden daha güçlüdür. Nitekim sahada ve siyasal gerçeklikte büyük dönüşümler yaşanıyor ve bazıları kabul etmek istemese de, herkes biliyor ki bitmiş bir oyunda Lübnan'da “arenalar birliği”nin rolü çıkmaza girmiştir. Arap kardeşlerimizin ve uluslararası dostlarımızın desteğiyle Arap Lübnan'da bir milli devletin inşasından kaçış yoktur.

Papa Francis, “Gelin Hayal Edelim: Daha İyi Bir Geleceğe Giden Yol” adlı kitabında şair Hölderlin’in şu sözünü aktarır: “Tehlikenin olduğu yerde, kurtarıcı bir güç her zaman büyür.” Lübnan, tehlikeyi fırsata dönüştürmeye gelen bir kurtarma gücünü hak ediyor ve artık kimse bu küçük ülkeyi yeniden esarete ve tehlikeye geri döndüremez.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.