Rejimlerin zaferlerinden fraksiyonların zaferlerine

İsrail yaşamaya, yerleşmeye, gelişmeye ve bizi mekandan ve zamandan uzaklaştırmaya devam ediyor

7 Ekim 2023'ten beri Gazze'de rehin tutulan ve 1 Şubat 2025'te serbest bırakılan ABD-İsrail vatandaşı Keith Siegel iki Hamas militanının ortasında duruyor. (Reuters)
7 Ekim 2023'ten beri Gazze'de rehin tutulan ve 1 Şubat 2025'te serbest bırakılan ABD-İsrail vatandaşı Keith Siegel iki Hamas militanının ortasında duruyor. (Reuters)
TT

Rejimlerin zaferlerinden fraksiyonların zaferlerine

7 Ekim 2023'ten beri Gazze'de rehin tutulan ve 1 Şubat 2025'te serbest bırakılan ABD-İsrail vatandaşı Keith Siegel iki Hamas militanının ortasında duruyor. (Reuters)
7 Ekim 2023'ten beri Gazze'de rehin tutulan ve 1 Şubat 2025'te serbest bırakılan ABD-İsrail vatandaşı Keith Siegel iki Hamas militanının ortasında duruyor. (Reuters)

Macid Kayali

Arap siyasal düşüncesine ideoloji, kadercilik ve hayalcilik hâkimdir. Bu nedenle inat, büyüklenme, gerçeklerden kopuş ve büyük olduğuna inanılan davalara (örneğin Filistin, birlik, emperyalizme karşı mücadele) bağlılık gibi özellikler kendisine damga vurur. Büyük davalar birçok rejim tarafından yumuşak güç yoluyla toplumları üzerindeki hakimiyetlerini güçlendirme, manipülasyon, şantaj, aşırılık, despotluk ve yolsuzluğu örtbas etme amaçlarıyla istismar edildi. Eski Suriye rejiminin “Birlik, Özgürlük, Sosyalizm” sloganı ve Filistin davası ile İsrail'e karşı direnişi merkezi bir mesele olarak ele alması buna bir örnektir. Çünkü rejim, bunların hepsinden çok uzaktı. Üstelik bu sloganların pratikte, rejimlerin insani, ekonomik ve bilimsel kalkınmanın gerekliliklerinden ve vatandaşlık haklarını sağlamaktan kaçışlarını örtbas etmekten başka somut bir anlamı yoktu. Nekbe'den sonra lider olarak öne çıkan Arap rejimleri, Haziran 1967 savaşının sonucunu “gerileme” olarak nitelemişlerdi. Sanki gerçeği inkar etmek, onu gizleyebilir veya hafifletebilirmiş  gibi savaşı ikinci bir Nekbe ya da yenilgi olarak adlandırmayı veya tanımlamayı reddettiler. Bu gerilemenin neredeyse 60 yıldır devam ettiği biliniyor ve bunun nedeni, söz konusu rejimlerin, özellikle Mısır ve Suriye rejimlerinin, yenilgi gerçeğini örtbas etmek istemeleri, bunun sorumluluğunu üstlenmekten kaçınmaları ve kendisine yol açan gerçekliği gözden geçirmeye yönelik her türlü girişimi reddetmeleriydi. Çünkü bu inceleme mutlaka rejimlerin doğasını ve siyasi, ekonomik ve askeri tercihlerini de kapsayacaktı. Bu nedenle şu fikri benimsediler; İsrail Suriye ve Mısır'daki milli ve ilerici rejimleri devirme hedefine ulaşamadı, dolayısıyla bu rejimler devrilmedikleri için yenilmediler ve İsrail de kazanamadı.

sdcfergt
Filistin Kurtuluş Örgütü üyeleri, 5 Haziran 1967'de başlayan Arap-İsrail savaşından önce, Mayıs 1967'de gerçekleştirdikleri askeri tatbikatın ardından kutlama yapıyorlar (AFP)

O dönemde rejimler bulunan bu çözümden memnundu; ama İsrail, Filistin'in geri kalan kısmını (Batı Şeria ve Gazze) ve Arap topraklarını (Golan Tepeleri ve Sina Yarımadası) işgal ederek topraklarını üç kat büyütmüştü. Daha sonra Kudüs'ün tamamını ele geçirdi ve Siyonist ideolojinin bakış açısına göre İsrail Ülkesi ile İsrail Halkı’nı özdeşleştirdi, ayrıca doğal kaynakların, özellikle de Batı Şeria ve Golan’daki su kaynaklarının kontrolünü ele geçirdi. Dışarıdan bakıldığında bu savaş, uluslararası stratejilerde, özellikle de ABD'nin stratejilerinde İsrail'in Ortadoğu'da güçlü bir bölgesel devlet olarak konumunu güçlendirdi.

Bu savaşın belki de en önemli sonucu, bölgedeki çatışmanın İsrail'in varlığına, kuruluşuna ilişkin bir çatışmadan, bu varoluşun biçimine ilişkin bir çatışmaya dönüşmesiydi. Böylece başta Filistin’i kurtarma mücadelesi iken, İsrail’in 1967’de işgal ettiği toprakların yüzde 22’sinden çekilmesini sağlama mücadelesine dönüştü.

Rejimlerin bu metodolojisi şimdi fraksiyonlara  aktarılmış gibi görünüyor. Nitekim İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'nde benzeri görülmemiş bir vahşetle sürdürdüğü ve iki milyondan fazla Filistinliyi etkileyen korkunç bir felaketle sonuçlanan soykırım savaşı sırasında, birçok söylem siyasi tüketim amacıyla, savaşın felaketlerini örtbas etmek için ve moral yükseltme bahanesiyle desteklendi. Bunlar arasında mesela şunlar sayılabilir; “İsrail kazanamadıysa yenilmiştir, direniş yenilmediyse kazanmıştır”, “İsrail hedeflerini gerçekleştiremedi” ve “İsrail'in başarıları taktiksel, direnişin başarıları ise stratejiktir.”

Filistinlilerin işler normal giderse telafi etmeleri veya kapatmaları onlarca yıl sürecek kayıpları ile İsrail'in kayıpları arasında çok büyük bir uçurum var

Bütün bu söylemlerin, şu veya bu kesimi yaşananlardan sorumlu tutulmaktan kurtardığı  biliniyor. Ayrıca Filistin ulusal hareketinin, Filistin halkının topraklarındaki direnişini destekleyecek, İsrail'in onu tüketmek, yok etmek veya toprağından tamamen söküp atmak için bir fırsat olarak görebileceği seçeneklerden kaçınmasını sağlayacak mümkün, etkili ve sürdürülebilir bir mücadele stratejisinden yoksun olduğu gerçeğini de gizlemektedirler. Nitekim İsrail Gazze'yi yaşanmaz bir alana, oradaki Filistinlileri de kendisinin iznine tabi olan yardımlarla geçinen insanlara dönüştürerek bunu yaptı.

Ek olarak, yukarıda sayılanların hepsi Filistin ulusal hareketinin gerçeklik ve dünya algısındaki eksiklikleri ortaya koymaktadır. İsrail ile uzun süreli, derin ve karmaşık bir çatışmada zafer ve yenilginin anlamını tanımlayamaması ve kriterlerini belirleyememesi de bu eksikliklere dahildir. Buna karşılık İsrail, sadece askeri olarak değil, aynı zamanda ekonomik, teknik ve hatta dünyanın en önemli ülkeleriyle yakın ilişkileri nedeniyle siyasi olarak, hem içeride hem de dışarıda gelişmeye ve güçlenmeye devam edecek gibi görünüyor.

Bunları söyleme amacımız, büyüklenme, inat ve inkar zihniyetinin zararlı ve faydasız olduğunu, yanıltıcı sonuçlara yol açabileceğini vurgulamaktır. Zafer ile sebat ve direnme arasında büyük fark vardır; tıpkı saldırıları püskürtme gücü ile İsrail'e insani ve maddi kayıplar verdirme gücü arasında olduğu gibi. Ayrıca savaş ve mücadele isteği ile bunu sürdürebilme gücü arasında da fark vardır. Dolayısıyla kısa ve uzun vadede kayıpların anlamının tanımlanmasında farklılık vardır, çünkü Filistinlilerin işler normal giderse telafi etmeleri veya kapatmaları onlarca yıl sürecek kayıpları ile İsrail'in kayıpları arasında çok büyük bir uçurum var.

Hiç şüphe yok ki her Filistinli ve Arap bütün kalbiyle zaferi arzuluyor. Ancak meseleye akılcı bir bakış, İsrail'e kan kaybettirmekten ziyade Filistin halkına kan kaybettiren bir zaferin anlamını da sorgulamayı gerektiriyor

Ayrıca büyüklenme, inat ve inkar zihniyeti, İsrail'in bir süper gücün askeri cephaneliğine sahip olduğu, halkı ilk siren sesinde sığınaklara kaçsa bile, uçakları, tankları, topları, füzeleri ve ateş gücü olduğu için saldıranın, öldürenin ve yok edenin o olduğu gerçeğini örtbas edemiyor. Yine onun ekonomik gücünü, Batılı ülkelerden aldığı sınırsız desteği, hatta Çin, Hindistan ve Rusya dâhil bütün büyük ülkelerin ona göz yumduğu gerçeğini de örtmüyor.

İsrail'in direnişlerin zaferi nasıl yansıttıklarını umursamadığı aşikar, zira onun için önemli olan pratik sonuçtur. Yani Filistin halkını zayıflatmak, topraklarındaki varlığını sarsmak ve bu kapsamda tüm formlarıyla direnme gücünü zayıflatmaktır. Bundan sonra ne olacağını ise pek umursamıyor, çünkü bir savaşla bir başka savaş, bir ateşkesle bir başka ateşkes arasında yaşamaya alışmış. Hatta güçlü ve caydırıcı bir devlet imajını sürdürmek için bu şekilde yaşamaya devam etmeyi umursamıyor bile olabilir. Dahası İsrail'in kavramsal donanımı ve kendi gerçekliğine ve dünyaya ilişkin algıları, bizim kavramsal donanımımızdan ve içinde bulunduğumuz koşullara ve çevremizde olup bitenlere ilişkin algılarımızdan farklı olduğundan, içsel ve dışsal nedenlerle kasten böyle yaşıyor da olabilir.

axsdfrgt
7 Ekim 2023'ten beri Gazze'de rehin tutulan ABD-İsrail vatandaşı Keith Siegel'in serbest bırakıldığı gün görüntülenen Hamas militanları, 1 Şubat 2025 (Reuters)

Hiç şüphe yok ki her Filistinli ve Arap bütün kalbiyle zaferi arzuluyor, ancak meseleye akılcı bir bakış, İsrail'e kan kaybettirmekten ziyade Filistin halkına kan kaybettiren ya da yeni bir Nekbe’ye yol açarak Filistinlileri topraklarından koparan bir zaferin anlamını da sorgulamayı gerektiriyor. Sloganlar gerçeklerin ve çıkarların, duygu ve istekler de gerçekliklerin ve olasılıkların yerine geçtiğinde, karmaşık ve girift gerçekliği görmek yerine zafer ve yenilgi gibi karşıt ikiliklere bakıldığında bu gerçekleşir. Bu nedenle İsrail, tüm fraksiyonların ve onlardan önce de rejimlerin bizim “zaferlerimiz” ile ilgili söylemlerine rağmen yaşamaya, yerleşmeye, gelişmeye ve bizi mekan ve zamandan uzaklaştırmaya devam ediyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Suriye: Mezze mahallesine iki füze atılmasıyla ilgili soruşturma başlatıldı... İsrail, saldırıyla ilgisini reddetti

Suriye ordusuna ait helikopterler, Şam'daki Mezze Havaalanı yakınlarındaki Daraya üzerinde uçuyor (AFP)
Suriye ordusuna ait helikopterler, Şam'daki Mezze Havaalanı yakınlarındaki Daraya üzerinde uçuyor (AFP)
TT

Suriye: Mezze mahallesine iki füze atılmasıyla ilgili soruşturma başlatıldı... İsrail, saldırıyla ilgisini reddetti

Suriye ordusuna ait helikopterler, Şam'daki Mezze Havaalanı yakınlarındaki Daraya üzerinde uçuyor (AFP)
Suriye ordusuna ait helikopterler, Şam'daki Mezze Havaalanı yakınlarındaki Daraya üzerinde uçuyor (AFP)

İsrailli bir yetkili, Suriye'nin başkenti Şam'ın Mezze ilçesine bağlı Ayn el-Krum bölgesindeki bir binada meydana gelen patlamada İsrail'in herhangi bir rolü olduğunu reddetti.

İsrail Kamu Yayın Kuruluşu’nda (Kan) bugün yer alanaçıklamada yetkili, "İsrail'in saldırıyla hiçbir bağlantısı yoktur" dedi.

Dün akşam Şam'ın Mezze semtinde, Ain al-Krum bölgesindeki bir binanın üçüncü katındaki dairede patlama meydana geldi.

Yerel kaynaklar daha önce patlamanın bir insansız hava aracından (İHA) atılan füzeden kaynaklanmış olabileceğini bildirmiş, bazıları ise daireye yerleştirilen patlayıcıdan kaynaklandığını öne sürmüştü. İsrail web sitesine göre saldırının belirli bir kişiyi mi hedef aldığı, yoksa daha geniş bir operasyonun parçası mı olduğu konusunda çelişkili haberler olsa da bölgede soruşturmalar devam ediyor.

Suriye Savunma Bakanlığı'ndan bir kaynak ise Savunma ve İçişleri Bakanlıklarının, dün akşam başkent Şam'ın batısındaki Mezze semtine iki füze atılmasıyla ilgili soruşturma başlattığını açıkladı.

Şam'ın Mezze kentinde bir taksi şoförü (Reuters)Şam'ın Mezze kentinde bir taksi şoförü (Reuters)

Suriye Savunma Bakanlığı Medya ve İletişim Dairesi, Suriye Arap Haber Ajansı'na (SANA) yaptığı açıklamada, "Başkent Şam, şehrin dış kesimlerinden Mezze semtindeki yerleşim alanlarına ve çevresine fırlatılan iki Katyuşa füzesiyle hain bir saldırıya maruz kaldı. Bu saldırıda çok sayıda sivil yaralandı ve maddi hasar meydana geldi" ifadelerini kullandı.

Medya ve İletişim Dairesi, "Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ile iş birliği içinde bu menfur saldırının koşulları hakkında soruşturma başlattı. Gerekli delilleri toplamak, füzelerin yörüngesini ve fırlatma yerlerini belirlemek için çalışıyor ve bu suç eyleminden sorumlu olanları takip etmekten çekinmeyeceğini, başkentin güvenliğini tehlikeye atan ve Suriyelilerin yaşamlarını ve istikrarını hedef alan herkese karşı caydırıcı önlemler alacağını" belirtti.

Suriyeli bir güvenlik kaynağı, Mezze semtindeki patlamaya yol açan askeri eğitim sırasında yaşanan arızaya ilişkin bazı platformlarda dolaşan iddiaların doğruluğunu yalanlarken, Şarku’l Avsat’ın SANA’dan aktardığına göre bir askeri kaynak yaptığı açıklamada, "Başkent Şam'daki bölgelere yönelik hain saldırı, mobil bir platformdan fırlatılan füzelerle gerçekleştirildi, hedeflemenin arkasındaki taraflar ve hedefleme aracı henüz bilinmiyor" dedi.

Sağlık Bakanlığı Acil Durum ve Ambulans Müdürlüğü, "Mezze'teki patlamada bir kadının orta şiddette yaralandığını ve Şam'daki bir hastaneye kaldırıldığını" bildirdi.

Şam sakinleri, Alman Basın Ajansı'na (DPA) yaptığı açıklamada, "Başkentte üç patlama sesi duyulduğunu ve Mezze semtinde bir binanın bir kısmının çöktüğünü söyledi. Güvenlik güçleri bölgeyi kordon altına aldı."


BM misyonu el Faşir'deki ihlalleri araştıracak

BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, Cenevre'de el Faşir'i anlattı, (EPA)
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, Cenevre'de el Faşir'i anlattı, (EPA)
TT

BM misyonu el Faşir'deki ihlalleri araştıracak

BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, Cenevre'de el Faşir'i anlattı, (EPA)
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, Cenevre'de el Faşir'i anlattı, (EPA)

BM İnsan Hakları Konseyi, dün Sudan'ın el Faşir kentindeki şüpheli insan hakları ihlallerinden sorumlu olan herkesi tespit etmek ve adalete teslim etmek üzere bir bilgi toplama misyonu görevlendirdi.

El Faşir'deki insan hakları durumunu görüşmek üzere toplanan acil oturumun sonunda Konsey, Sudan'daki BM Bağımsız Bilgi Toplama Misyonu'na soruşturma yürütmesi talimatını veren bir karar aldı. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre misyonun görevi, bütün taraflarca işlenen tüm uluslararası hukuk ihlallerini belgelemek.

Birleşik Krallık, Almanya, İrlanda, Hollanda ve Norveç'in talebi üzerine toplanan acil oturumun açılışında, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri, uluslararası toplumun eylemsizliğini kınayarak, ihlallerin faillerinden hesap sorulacağına söz verdi. Volker Türk, el Faşir'in kuşatma altında olduğunu ve insani yardım görevlilerinin içeri giremediğini belirterek, Sudan'daki savaştan "körükleyip kâr sağlayan" kişi ve kuruluşlara karşı harekete geçilmesi çağrısında bulundu.


BM Güvenlik Konseyi'nde ‘istikrar gücü’ konusunda yaşanan karar çatışması, Gazze anlaşmasını tehdit ediyor

Gazze şehrinde İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan bir evin enkazından çıkardıkları cesetleri taşıyan Filistinliler (AFP)
Gazze şehrinde İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan bir evin enkazından çıkardıkları cesetleri taşıyan Filistinliler (AFP)
TT

BM Güvenlik Konseyi'nde ‘istikrar gücü’ konusunda yaşanan karar çatışması, Gazze anlaşmasını tehdit ediyor

Gazze şehrinde İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan bir evin enkazından çıkardıkları cesetleri taşıyan Filistinliler (AFP)
Gazze şehrinde İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan bir evin enkazından çıkardıkları cesetleri taşıyan Filistinliler (AFP)

Gazze'deki ateşkes anlaşması, Moskova'nın ABD'nin Gazze Şeridi'ne istikrar güçlerinin konuşlandırılmasına ilişkin karar tasarısına karşı bir tasarıyı Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ne sunmasının ardından uluslararası bir çekişme dönemine girdi. Bu karşı tasarı, Arap bakış açısına daha yakın ve Washington'ın müttefiki İsrail'in tutumlarından daha uzak hükümler içeriyor. Yedioth Ahronoth gazetesine göre, ABD’nin kendi tasarısında yaptığı ve İsrail’in tepkisini çeken değişikliklere rağmen bu durum yaşanıyor.

Şarku’l Avsat ile konuşan uzmanlara göre, arabulucuların uzlaşı çağrıları eşliğinde gelen bu adım, BM Güvenlik Konseyi’nde ‘veto’ yetkisine sahip ülkeler arasında bir ‘karar çatışması’ niteliği taşıyor. Şayet uzlaşı sağlanamaz, İsrail’e ayrıcalık tanımayan ve anlaşmanın özünü (İsrail’in çekilmesi ve direnişin silahsızlandırılmasının uygun bir şekilde gerçekleştirilmesi) boşaltmayan yaklaşımlar geliştirilemezse, Gazze anlaşmasına ve ikinci aşamaya geçişe açık bir tehdit oluşturuyor.

Bu atmosfer içinde, ABD ve bazı ortakları, BM Güvenlik Konseyi’ni, Başkan Donald Trump’ın Gazze Şeridi için ortaya koyduğu barış planını destekleyen Amerikan tasarısını ‘ivedilikle’ kabul etmeye çağırdı. ABD, Suudi Arabistan, Katar, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Endonezya, Pakistan, Ürdün ve Türkiye yayımladıkları ortak açıklamada, diğer hususların yanı sıra uluslararası bir istikrar gücü oluşturulmasına yetki veren Amerikan karar tasarısına ‘ortak desteklerini’ ifade ederek, tasarının ‘hızla’ kabul edilmesini umduklarını belirtti.

ABD değişiklikleri

Washington, kendi karar taslağı üzerinde İsrail’in çekincelerine yol açan bir dizi değişiklik yaptı.

Yedioth Ahronoth gazetesinin dün aktardığına göre, yeni taslakta İsrail’in endişe duyduğu en önemli maddeler; Filistinlilerin kendi kaderini tayin etmesine götüren bir sürece dair giriş ifadesinin eklenmesi, yardım dağıtımının denetiminde BM’nin genişletilmiş rolü ve Gazze Şeridi’ni yönetmek üzere kurulması öngörülen geçiş yönetimi otoritesinin yetkilerinin genişletilmesi etrafında yoğunlaşıyor.

Diğer yandan Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ile Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, dün yaptıkları telefon görüşmesinde Gazze Şeridi’ndeki gelişmeleri ele aldı. Mısır Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre ikili, ‘Şarm eş-Şeyh Barış Anlaşması’nın pekiştirilmesine ve sürecin bunun üzerine inşa edilmesine yönelik çabalara destek konusunda Mısır–Suudi Arabistan koordinasyonunun sürdürülmesinin önemini, anlaşmanın maddelerinin tamamen uygulanmasını sağlayarak ateşkesin kalıcı hale gelmesini ve Gazze halkının insani sıkıntılarının hafifletilmesini’ vurguladı.

Bu görüşmeler, Gazze Şeridi’ne istikrar güçleri konuşlandırılmasına ilişkin BM Güvenlik Konseyi karar tasarısı konusunda ABD ile Rusya arasındaki çekişmelerin sürdüğü bir dönemde gerçekleşti. Söz konusu tasarı, 10 Ekim’de yürürlüğe giren anlaşmanın ikinci aşamasına geçiş anlamına geliyor.

Rusya’nın önerisi

Rusya perşembe günü, ABD’nin çabalarına meydan okuyarak, BM’de Gazze konusunda kendi hazırladığı bir karar tasarısı önerdi.

Rusya’nın BM Daimî Temsilciliği’nin Güvenlik Konseyi üyelerine gönderdiği bir notta, “Taslağımızın amacı, Güvenlik Konseyi’nin, çatışmaların sürdürülebilir biçimde durdurulmasına yönelik dengeli, kabul edilebilir ve ortak bir yaklaşım benimsemesini sağlamaktır” denildi. Rus tasarısı, BM Genel Sekreteri’nin Gazze’de istikrarı sağlamak üzere uluslararası bir güç için seçenekler belirlemesini talep ediyor.

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta İsrail bombardımanı sonucu yıkılan bir evin enkazı arasında oturan bir çocuk (AFP)Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta İsrail bombardımanı sonucu yıkılan bir evin enkazı arasında oturan bir çocuk (AFP)

Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi ve eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Reha Ahmed Hasan, “Moskova'nın hamlesi, Washington'un gücün görev ve yetkilerine ilişkin karar tasarısının aksine” dedi. Washington'un değişmeyen İsrail yanlısı tutumu göz önüne alındığında bunun beklenen bir şey olduğunu belirtti.

Filistinli siyasi analist Abdulmehdi Mutava, Rusya'nın önerisinin ‘Moskova'nın iki şeyi dayatmak için yaptığı nüfuz mücadelesi ve siyasi manevra’ olduğunu düşünüyor. Birincisi, ABD ve İsrail'inkinden farklı olan Arap-Filistin pozisyonunu desteklemek. İkincisi ise Washington'a Moskova'nın çok uzak olmadığı ve bu konunun gelecekteki müzakerelerin bir parçası olabileceği mesajını vermek.

Buna yanıt olarak, ABD'nin BM Daimî Temsilciliği Güvenlik Konseyi'ni Amerikan metnini onaylamaya çağırdı. Reuters'a göre ABD'nin BM Daimî Temsilciliği, ‘tasarı üzerinde aktif müzakereler sürerken şimdi uyuşmazlık yaratma girişimlerinin, Gazze'deki Filistinliler için ciddi ve somut sonuçları olacağını’ vurguladı. ABD'nin BM Daimî Temsilciliği tarafından yapılan açıklamada, “Ateşkes kırılgan… BM Güvenlik Konseyi'ni birleşmeye ve çok ihtiyaç duyulan barışı sağlamak için ilerlemeye çağırıyoruz” denildi.

BM Güvenlik Konseyi kararının kabul edilmesi için en az dokuz olumlu oy ve Rusya, Çin, ABD, Birleşik Krallık veya Fransa'nın veto etmemesi gerekiyor.

ABD, bir hafta önce 15 Güvenlik Konseyi üyesine karar tasarısını resmen sundu ve tasarının bölgesel destek gördüğünü, bu kararın geçiş dönemi yönetim organına ve uluslararası istikrar gücüne iki yıllık yetki vereceğini belirtti.

Karar tasarısı, istikrar gücüne Gazze'yi silahsızlandırmak, sınırlarını güvence altına almak, sivilleri korumak, yardım ulaştırmak ve eğitilmekte olan yeni Filistin polis gücünü desteklemek için ‘gerekli tüm adımları atma’ yetkisi veriyor. Arap tarafının geçen hafta yaptığı açıklamalara göre bu tasarı, özellikle silahsızlandırma konusunda tartışmalı ve bölücü nitelikte.

Reha Ahmed Hasan, Amerikan ve Rus karar taslaklarının oylamaya sunulmadan önce herkesin kabul edebileceği tek bir taslakta birleştirilmesini bekliyor. Hasan, Washington'un konsensüs sağlanmadan taslağı üzerinde ısrar etmesi halinde Moskova'nın veto hakkını kullanmasının beklendiğini ve bunun Gazze anlaşmasını etkileyerek uygulanmasını geciktireceğini belirtti.

Abdulmehdi Mutava, Washington ile bu farklılıkların devam etmesinin anlaşmanın askıya alınmasına yol açabileceğini, ancak anlaşmanın çökmesine yol açmayacağını tahmin ediyor. “Anlaşmanın ilk aşamada askıya alınmasının, çökmesinden daha tehlikeli olduğunu” vurgulayan Mutava, arabulucuların farklılıklar üzerinde daha büyük bir uzlaşma arayışına gireceklerini öne sürüyor.

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta İsrail bombardımanı sonucu yıkılan bir evin enkazı arasında yürüyen bir kız çocuğu (AFP)Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat'ta İsrail bombardımanı sonucu yıkılan bir evin enkazı arasında yürüyen bir kız çocuğu (AFP)

Rusya ile ABD arasındaki gerginlikler ve bunların yansımaları sürerken, Endonezya Savunma Bakanı Şafri Şemseddin dün yaptığı açıklamada, ‘ülkesinin, savaşın yıkıma uğrattığı Gazze Şeridi'nde planlanan barış gücü operasyonu sırasında sağlık ve yeniden inşa ile ilgili görevleri üstlenmek üzere yaklaşık 20 bin asker eğittiğini’ söyledi.

Endonezya, bu bölgede varlık göstermeye çalışan tek ülke değil. Reuters'ın dün ulaştığı bir belgede, Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanlarının önümüzdeki hafta, 3 bin Filistinli polis memurunu eğitme görevini üstlenmek için bir öneriyi görüşecekleri ve bu polis memurlarını daha sonra Gazze Şeridi'nde görevlendirmek istedikleri belirtildi.