Ürdün Kralı, Macron'la yaptığı görüşmede "Filistinlilerin kendi topraklarına yerleşmesinin gerekliliğini" vurguladı

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Paris'teki toplantıya katılmak üzere gelen Ürdün Kralı II. Abdullah'ı karşıladı, 16 Şubat 2024 (Arşiv-Reuters)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Paris'teki toplantıya katılmak üzere gelen Ürdün Kralı II. Abdullah'ı karşıladı, 16 Şubat 2024 (Arşiv-Reuters)
TT

Ürdün Kralı, Macron'la yaptığı görüşmede "Filistinlilerin kendi topraklarına yerleşmesinin gerekliliğini" vurguladı

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Paris'teki toplantıya katılmak üzere gelen Ürdün Kralı II. Abdullah'ı karşıladı, 16 Şubat 2024 (Arşiv-Reuters)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Paris'teki toplantıya katılmak üzere gelen Ürdün Kralı II. Abdullah'ı karşıladı, 16 Şubat 2024 (Arşiv-Reuters)

Ürdün Kraliyet Sarayı, Kral 2. Abdullah'ın dün Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile yaptığı telefon görüşmesinde, Gazze ve Batı Şeria'daki “tehlikeli” gelişmeleri ele aldığını açıkladı.

Yapılan açıklamada, Ürdün kralının ülkesinin “Gazze ve Batı Şeria'da toprak ilhakı ve Filistinlilerin yerlerinden edilmesine yönelik her türlü girişimi reddeden ve Filistinlilerin kendi topraklarında istikrara kavuşturulması gerektiğini vurgulayan” tutumunu vurguladığı belirtildi.

Kral Abdullah, Gazze'deki ateşkesin sürdürülmesi ve insani yardımların arttırılması için uluslararası çabaların yoğunlaştırılması çağrısında bulundu.

Ayrıca “Batı Şeria ve Kudüs'te devam eden gerilimin ciddiyeti konusunda uyarıda bulunarak” yerleşim tedbirlerine son verilmesi çağrısında bulundu.

Kral, iki devletli çözüme dayalı adil ve kapsamlı bir barışın sağlanması için etkin bir şekilde harekete geçilmesi çağrısında bulunarak, 4 Haziran 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını istedi.



Dürzi lideri Yusuf Carbu Şarku'l Avsat’a konuştu: Dış güçler ateşkesin bozulmasını istiyor

TT

Dürzi lideri Yusuf Carbu Şarku'l Avsat’a konuştu: Dış güçler ateşkesin bozulmasını istiyor

Dürzi lideri Yusuf Carbu Şarku'l Avsat’a konuştu: Dış güçler ateşkesin bozulmasını istiyor

Dürzilerin önde gelen liderlerinden Şeyh Yusuf Carbu, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada, Suveyda'da varılan ateşkes anlaşmasının, kendisi ve Şeyh Hamud el-Hanavi tarafından temsil edilen Dürziler ile Suveyda Vilayeti İç Güvenlik Komutanı Tuğgeneral Ahmed ed-Dalati ve diğer yetkililer tarafından temsil edilen Suriye hükümeti arasında imzalandığını duyurdu.

Suriye hükümeti, son günlerde şehirde devam eden ve çok sayıda ölü ve yaralıya neden olan çatışmalara son vermek için dün Suveyda halkıyla ateşkes anlaşması imzaladı.

Şarku'l Avsat'ın incelediği anlaşma, tüm askeri operasyonların derhal durdurulmasını ve tüm tarafların güvenlik güçlerine ve kontrol noktalarına yönelik her türlü saldırıyı durdurma taahhüdünde bulunmasını öngörüyor.

Anlaşmaya göre, ateşkesin uygulanmasını denetlemek ve uyulmasını sağlamak için Suriye devleti ve Dürzi şeyhlerinden oluşan bir gözetim komitesi kurulması planlanıyor.

hyujı8o9
Dürzi cemaatinin ruhani liderlerinde Şeyh Hikmet el-Hicri, Suveyda'da kendisini destekleyen ‘Askeri Konsey’ üyeleri ile birlikte (Arşiv)

Şeyh Yusuf Carbu, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Suriye'deki Dürzi Cemaati Meclisi’nin üç şeyhi, yani Şeyh Yusuf Carbu, Şeyh Hamud el-Hanavi ve Şeyh Hikmet el-Hicri'yi bünyesinde barındırdığını belirterek, Hikmet el-Hicri'nin ‘farklı bir yönelime sahip olduğu’ için ‘anlaşmanın tarafı olmadığını’ söyledi.

Anlaşmanın tüm taraflarca imzalanmadığını, çünkü Suveyda'daki güvenlik durumunun seyahat ve toplantılara izin vermediğini belirten Şeyh Yusuf Carbu, anlaşmanın ‘yazışmalar yoluyla’ kabul edildiğini belirtti. Anlaşmanın ardından iyimser olsa da, Şeyh Yusuf Carbu “Dış güçler ateşkesin bozulmasını istiyor” ifadesini kullandı.

Şeyh Hikmet el-Hicri, çok geçmeden, ‘kendilerini sahte bir şekilde hükümet olarak adlandıran silahlı çetelerle herhangi bir anlaşma, müzakere veya yetki devri olmadığını’ teyit eden bir açıklama yayınladı. Bu ortak tutumdan sapan, tek taraflı iletişim veya anlaşma yapan herhangi bir kişi veya kuruluşun ‘istisnasız ve müsamahasız bir şekilde yasal ve toplumsal hesap verebilirliğe tabi tutulacağı’ uyarısında bulundu.