Nasrallah'ın cenaze töreni, eksenin cenaze töreni

Cenaze töreninde İran ekseninin yakalandığı hastalık gözler önüne serildi.

eyrut'un güneyindeki Kamil Şamun Stadyumu'nda Hasan Nasrallah ve Haşim Safiyuddin'in portreleri (Reuters)
eyrut'un güneyindeki Kamil Şamun Stadyumu'nda Hasan Nasrallah ve Haşim Safiyuddin'in portreleri (Reuters)
TT

Nasrallah'ın cenaze töreni, eksenin cenaze töreni

eyrut'un güneyindeki Kamil Şamun Stadyumu'nda Hasan Nasrallah ve Haşim Safiyuddin'in portreleri (Reuters)
eyrut'un güneyindeki Kamil Şamun Stadyumu'nda Hasan Nasrallah ve Haşim Safiyuddin'in portreleri (Reuters)

İbrahim Hamidi

Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın (ve Haşim Seyfettin’in) Beyrut'un güney banliyösünde düzenlenen cenaze töreni pek çok sembolik işaret ve mesaj içeriyordu.  Kimlerin katıldığı, kimlerin olmadığı ve neden katılmadığı ile tören, bir liderin veya bir yetkilinin cenaze töreninden ziyade, bir dönemin sayfasını kapatmaya daha yakındı. Bu, maruz kaldığı saldırılar, yenilgiler ve suikastlardan sonra İran'ın önderlik ettiği direniş ekseninin cenaze töreni miydi?

Cenaze töreni, eski Lübnan başbakanı Refik Hariri'nin suikastının 20. yıldönümünden birkaç gün sonra gerçekleşti. Birleşmiş Milletlere (BM) bağlı Uluslararası Lübnan Özel Mahkemesi, 2022 yılında Hizbullah’ın iki üyesi hakkında gıyabi olarak “kasten öldürmeye teşebbüs ve suç ortaklığı” suçundan ömür boyu hapis cezası kararı vermişti.

İkinci sembolizm ise Hizbullah ve arkasındaki İran'ın, Hizbullah’ın en önde gelen liderlerinin ve eksenin kurmaylarının cenaze törenini organize edememeleri ve onları bulundukları geçici gizli mekandan kalıcı aleni mekana taşıyamamalarıdır. Bunu ancak suikastın üzerinden beş ay geçmesine ve İsrail ile arabulucular aracılığıyla yapılan birçok arabuluculuk ve mutabakatlardan sonra yapabilmeleridir. Hizbullah’ın kalesi olan Beyrut’un güney banliyösündeki Kamil Şamun Spor Kompleksi’ne on binlerce kişinin Nasrallah'ın resimleri ve sarı bayraklarla geldiği doğru.  Ancak İsrail uçakları, cenaze töreni ile ilgili anlaşmayı ve yeni Lübnan gerçekliğini hatırlatmak amacıyla Beyrut hava sahasını terk etmedi.

Bu durumda Hizbullah’ın şu anki Genel Sekreteri Naim Kasım’ın yoldaş ve hocasının cenazesine katılamaması anlaşılabilir bir durum. Bunun yerine bilinmeyen bir yerden yaptığı konuşması ekranlar aracılığıyla katılımcılara aktarıldı. Kasım “sabrımızı zaaf olarak yorumlamayın” uyarısında bulunarak, “direnişin süreceğini ve devam edeceğini” müjdeledi.  Ancak daha da önemlisi, Hizbullah’ın Lübnan'da “Lübnan devletinin sorumluluklarını üstlenmesini” içeren “yeni bir aşama” olduğunun farkında olduğunu söyledi ve “Lübnan ordusunun rolünü destekliyoruz ve onun yanındayız” dedi.

Eski Lübnan genelkurmay başkanı ve şimdiki Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın, Nasrallah'ın cenaze törenine katılan tek heyet olan ve bölgedeki kollarının temsilcileri ile silahlanmış olarak gelen İran heyetine verdiği mesajın önemi bu nedenle büyüktür. O mesaj şuydu: “Lübnan kendi topraklarında başkalarının yürüttüğü savaşlardan bıktı” ve “Filistin davasını savunmak için ağır bedeller ödedi.”

Gerçek şu ki, Avn, Hizbullah'ın zayıflaması sayesinde cumhurbaşkanı oldu. Hizbullah, aldığı büyük darbelerden sonra, Lübnan cumhurbaşkanının seçimi, başbakanın atanması ve yeni kabinenin oluşturulması konusunda iradesini dayatamadı. Bu nedenle hükümetin yayınlanan taslak bildirgesinde, adet olduğu üzere Hizbullah’ın silahını meşrulaştırmaya yönelik herhangi bir ifade yer almadı. Lübnan'ın İsrail ile vardığı ve ordunun güneye konuşlandırılmasını, Suriye sınırından silah geçişlerinin engellenmesini içeren “ateşkesi” kabul etmesinin arkasında, Hizbullah, İran ve eksenin zayıflığı yatıyordu.

Esed rejiminin devrilmesinden sonra iktidara gelen Ahmed el-Şara ve üst düzey yetkililer, Suriye'nin de “savaştan yorulduğunu” defalarca dile getirdiler.

Suriye depreminin ardından Lübnan'da yaşananların önemi arttı. Cumhurbaşkanı Avn'ın sözleri, silah nakliyatı için önemli bir geçit olan ve İran'ın Hizbullah'a yardım ulaştırmakta kullandığı doğu sınırında da yankı buldu. Beşşar Esed rejiminin devrilmesinden sonra iktidara gelen Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve üst düzey yetkililer, Suriye'nin de savaştan yorulduğunu, başkalarının savaşlarından bıktığını, toplumsal yapıyı onarmaya, ülkeyi birleştirmeye ve yeniden inşa etmeye kendini adamak istediğini defalarca dile getirdiler. Şam ile Beyrut arasında Suriye'nin Lübnan'daki vesayetinin yükünü içermeyen, normal, dengeli ilişkilerin kurulmasını istediğini belirttiler.

Çeyrek asır önce Hafız Esed'in cenazesine katılan ve ailesi geçen eylül ayında suikasta uğramasının ardından Beşşar Esed'den taziye telgrafı alan Hasan Nasrallah’a, Esed ailesinin temsilcileri ve İsrail'in İran, Lübnan ve Gazze'de öldürdüğü Hamas liderlerinin katılmadığı bir cenaze töreni yapıldı.

Hasan Nasrallah'ın cenazesi, Suriye akciğeri, Lübnan kolu ve Filistin oksijeni olmadan “İran ekseni”nin yakalandığı hastalığı gözler önüne serdi

İran ve Hizbullah'ın Nasrallah için halkın katılımıyla bir cenaze töreni düzenlemesindeki amacın, Hizbullah’ın geçen yıl İsrail ile giriştiği ve liderlerinin çoğunun ve binlerce savaşçısının öldürülmesi, yapısının ve mühimmatlarının dağıtılması, silah koridorlarının kapatılması ve iyileştiğine dair bir anlatı arayışına girmesi ile sonuçlanan savaştan zayıf bir şekilde çıkmasının ardından kalan gücünü sergilemek olduğu şüphesizdir. Ama gerçek şu ki cenaze töreni, Suriye akciğeri, Lübnan kolu ve Filistin oksijeni olmadan, İran eksenini yakalandığı hastalığı gözler önüne serdi.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre İran'ın bölgedeki kaybının büyüklüğünün ve cenaze töreninin anlamının farkında olduğuna ve Donald Trump'ın gelişiyle daha da karmaşıklaşan yeni durumla nasıl başa çıkacağını araştırdığına şüphe yok.



Birleşmiş Milletler, Gazze Şeridi'nde ‘kıtlık’ olduğunu resmi olarak doğruladı

Gazze Şeridi'nde gıda yardımı almak için birbirleriyle yarışan çocuklar ve kadınlar (AP)
Gazze Şeridi'nde gıda yardımı almak için birbirleriyle yarışan çocuklar ve kadınlar (AP)
TT

Birleşmiş Milletler, Gazze Şeridi'nde ‘kıtlık’ olduğunu resmi olarak doğruladı

Gazze Şeridi'nde gıda yardımı almak için birbirleriyle yarışan çocuklar ve kadınlar (AP)
Gazze Şeridi'nde gıda yardımı almak için birbirleriyle yarışan çocuklar ve kadınlar (AP)

Birleşmiş Milletler Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (IPC) tarafından hazırlanan yeni bir rapor, Gazze Şeridi'nde yarım milyondan fazla insanın ‘aşırı açlık ve yetersiz beslenmeden kaynaklanan ölüm’ ile karakterize edilen kıtlık koşullarında yaşadığını doğruladı. Bu, Ortadoğu'da kıtlığın resmi olarak doğrulandığı ilk durum. Raporda, bu koşulların önümüzdeki haftalarda Gazze şehrinden Deyr el-Belah ve Han Yunus'a yayılmasının beklendiği belirtildi. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Dünya Gıda Programı (WFP) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO), hayatları kurtarmak için acil ateşkes ve tam, engelsiz insani yardım erişiminin gerekli olduğunu vurgulayan ortak bir bildiri yayınladı. Şarku’l Avsat'ın ulaştığı bildiride kuruluşlar, kıtlığın her ne pahasına olursa olsun durdurulması gerektiğini vurguladı. Bildiride, özellikle sivillerin zorlu koşullarda yaşadığı Gazze Şeridi'nde askeri gerginliğin daha da şiddetlenmesinin, kaçamayan çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve engelliler için korkunç sonuçlar doğuracağı uyarısında bulunuldu.

Şok edici rakamlar

Raporda, eylül ayı sonuna kadar 640 bin kişinin felaket düzeyinde gıda güvensizliği ile karşı karşıya kalacağı ve açlık endeksinin 5. aşamasına gireceği belirtildi. Bu arada, 1,14 milyon kişi endeksin 4. aşamasında, 396 bin kişi ise üçüncü aşamada (kriz) olacak. Raporda, Gazze Şeridi'ndeki tarım arazilerinin yüzde 98'inin hasar gördüğü veya erişilemez durumda olduğu ve her on kişiden dokuzunun defalarca yerinden edildiği vurgulandı. Raporda, gıda fiyatlarının rekor seviyelere ulaştığı, yemek pişirmek için gerekli yakıt ve suyun kıt olduğu ve pazar ve hizmet sisteminin çöktüğü ifade edildi.

Çocukların ve kadınların çektiği acılar

BM raporuna göre, geçtiğimiz temmuz ayına ait veriler, Gazze Şeridi'nde 12 binden fazla çocuğun akut yetersiz beslenmeden mustarip olduğunu, bu sayının şimdiye kadarki en yüksek rakam olduğunu ve yıl başından bu yana altı kat arttığını gösteriyor... Bunların yaklaşık yüzde 25'i, en tehlikeli ve ölümcül olan ‘şiddetli akut yetersiz beslenmeden’ mustarip. Hayati tehlike arz eden yetersiz beslenmeden mustarip hamile ve emziren kadınların sayısı mayıs ayında 17 bin iken, bu sayının 2026 ortasına kadar 55 bine çıkması bekleniyor. Raporda, her beş çocuktan birinin erken doğduğu veya düşük doğum ağırlığıyla doğduğu ve bağışıklık sisteminin zayıflığı nedeniyle ishal ve solunum yolu enfeksiyonları gibi yaygın hastalıkların ölümcül hale geldiği belirtildi.

Trajik koşullar

Rapora ilişkin yorumda bulunan FAO Genel Direktörü Qu Dongyu, “Gazze halkı hayatta kalmak için tüm imkanlarını tüketti. Açlık ve yetersiz beslenme her gün can almakta. Gıdaya erişim lüks değil, temel bir insan hakkıdır” ifadelerini kullandı.

WFP İcra Direktörü Cindy McCain ise şunları söyledi: “Kıtlık uyarıları aylardır açıkça ortada. Şu anda ihtiyaç duyulan şey, yardımı büyük ölçüde artırmak ve gıdanın en çok ihtiyacı olanlara ulaşmasını sağlamak için daha güvenli koşullar yaratmak.”

UNICEF İcra Direktörü Catherine Russell, “Kıtlık Gazze’de trajik bir gerçeklik ve Deyr el-Belah ile Han Yunus'ta yakın bir tehdit. Kaybedecek zaman yok; çocuklar gözlerimizin önünde açlık ve hastalıktan ölüyor” şeklinde konuştu.

WHO Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, ‘ateşkesin artık ahlaki ve insani bir zorunluluk olduğunu’ vurguladı. Ghebreyesus, “Basit hastalıklar açlık nedeniyle ölümcül hale geliyor ve çökmüş sağlık sistemi acil desteğe ihtiyaç duyuyor” dedi.

Dört kuruluş, acil bir çağrıda bulunarak, kıtlığın daha da kötüye gitmesini önlemek için derhal ve kalıcı bir ateşkes, yardımların engelsiz ulaştırılması, gıda tedarikinin önemli ölçüde artırılması, dağıtım mekanizmalarının iyileştirilmesi, sağlık, su ve sanitasyon sektörlerine acil destek sağlanması ve ticaret akışlarının, temel hizmetlerin ve yerel gıda üretiminin yeniden sağlanması çağrısında bulundu.


Muhammed bin Selman ve Sisi ilişkileri ve gelişmeleri görüştü

Prens Muhammed bin Selman, dün NEOM Sarayı'nda Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi'yi kabul etti (SPA)
Prens Muhammed bin Selman, dün NEOM Sarayı'nda Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi'yi kabul etti (SPA)
TT

Muhammed bin Selman ve Sisi ilişkileri ve gelişmeleri görüştü

Prens Muhammed bin Selman, dün NEOM Sarayı'nda Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi'yi kabul etti (SPA)
Prens Muhammed bin Selman, dün NEOM Sarayı'nda Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi'yi kabul etti (SPA)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakan Muhammed bin Selman ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi, dün NEOM Sarayı'nda düzenlenen görüşmede, ikili ilişkileri ve uluslararası gelişmeleri ele aldı. İki lider, başta Filistin'deki gelişmeler olmak üzere bölgedeki son gelişmeleri görüştü.

Toplantıya Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, Devlet Bakanı, Kabine Üyesi ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Dr. Musaid el-Ayban ve Suudi Arabistan Genel İstihbarat Servisi Direktörü Halid el-Humeydan ve ilgili yetkililer katıldı.

Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi Muhammed el-Şenavi yaptığı açıklamada, toplantıda bir dizi ikili iş birliği konusunun yanı sıra bölgesel ve uluslararası alanda karşılıklı ilgi duyulan konulardaki gelişmelerin derinlemesine ele alındığını belirtti. Toplantıda ayrıca, Mısır'ın Gazze Şeridi'nde çeşitli taraflarla koordinasyon halinde ateşkes sağlama çabaları da ele alındı.

El-Şenavi, Sisi'nin, son olarak Riyad ve Paris'in ortak liderliğinde New York'taki Birleşmiş Milletler Genel Merkezi'nde düzenlenen "İki Devletli Çözüm" konferansının sonuçları olmak üzere, Suudi Arabistan'ın Filistin sorununa ilişkin girişimlerine Mısır'ın verdiği desteği teyit ettiğini belirtti.


Yeni Suriye Süveyda sınavıyla karşı karşıya

19 Temmuz 2025'te çekilen bir hava fotoğrafı, Dürziler ve Bedeviler arasındaki çatışmalar sırasında Süveyda üzerinde yükselen dumanı gösteriyor (DPA)
19 Temmuz 2025'te çekilen bir hava fotoğrafı, Dürziler ve Bedeviler arasındaki çatışmalar sırasında Süveyda üzerinde yükselen dumanı gösteriyor (DPA)
TT

Yeni Suriye Süveyda sınavıyla karşı karşıya

19 Temmuz 2025'te çekilen bir hava fotoğrafı, Dürziler ve Bedeviler arasındaki çatışmalar sırasında Süveyda üzerinde yükselen dumanı gösteriyor (DPA)
19 Temmuz 2025'te çekilen bir hava fotoğrafı, Dürziler ve Bedeviler arasındaki çatışmalar sırasında Süveyda üzerinde yükselen dumanı gösteriyor (DPA)

Suriye'nin yeni yönetimi, güneydeki Süveyda vilayetinde, artan özyönetim girişimleri ve bağımsızlık taleplerinin yükselişiyle gerçek bir sınavla karşı karşıya. Temmuz ortasında patlak veren durum, Dürzi grupları ile hükümet kurumları arasındaki çizgiyi yeniden çizerken, İsrail, vilayetteki çalkantılı durumdan faydalanma girişimlerinde bulundu.

Dürzi liderler, eyaletin güvenlik ve hukuk işlerini yönetmek üzere yeni kurulan komitelerin "geçici devlet boşluğunu doldurduğunu" vurgulasa da Dürzi toplumu arasında Suriye'den ayrılma çağrıları nedeniyle bu hamleye dair şüpheler devam ediyor.

Süveyda'daki Yüksek Hukuk Komitesi sözcüsü Safa Cudya, "Komite, bu birliği güvence altına alan kapsamlı bir anayasa aracılığıyla ülkenin birliğini korumayı amaçlıyor" dedi.

Ancak araştırmacı Mustafa Naimi'ye göre Suriye hükümeti, “gerginlik odaklarını kontrol altına almaya ve ortadan kaldırmaya çalışıyor”. Naimi, “iç bölünmeyi pekiştiren hareketlerin sadece Süveyda ile sınırlı kalmayacağını, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve ABD'nin etkisi altındaki diğer illere de sıçrayacağı” uyarısında bulundu. El-Naimi, “silahlı grupların siyasi ve askeri kararları kontrol etmeye devam etmesine rağmen, hükümetin Süveyda'yı devlete entegre etme konusunda ciddi olduğunu” vurguladı.