Cumhurbaşkanlığı Sarayı içindeki Suriye Ulusal Diyalog Konferansı

Başarılı bir Suriye deneyimine giden yol

Suriye Cumhurbaşkanlığı'nın resmi konutu olan Halk Sarayı, Şam'ın kuzeyindeki Mezze’de bulunuyor, 3 Ocak (AFP)
Suriye Cumhurbaşkanlığı'nın resmi konutu olan Halk Sarayı, Şam'ın kuzeyindeki Mezze’de bulunuyor, 3 Ocak (AFP)
TT

Cumhurbaşkanlığı Sarayı içindeki Suriye Ulusal Diyalog Konferansı

Suriye Cumhurbaşkanlığı'nın resmi konutu olan Halk Sarayı, Şam'ın kuzeyindeki Mezze’de bulunuyor, 3 Ocak (AFP)
Suriye Cumhurbaşkanlığı'nın resmi konutu olan Halk Sarayı, Şam'ın kuzeyindeki Mezze’de bulunuyor, 3 Ocak (AFP)

Sami Mubayyed

Japon mimar Kenzo Tange, 1979 yılında Suriye'nin başkenti Şam’a bakan ve Antar Dağı olarak bilinen Kasiyun Dağı'nın güney kesiminde bulunan Halk Sarayı'nı tasarladığında, kendisi için 31 bin 500 metrekarelik bir alan belirlemişti. Saray Carrara mermerinden tasarlanmıştı. Şamlı Yahudi sanatçı Maurice Nseiri, binanın dış ve iç kapılarını tasarlamak ile görevlendirilmişti. Ancak sarayın inşası maddi nedenlerle ertelendi ve Suudi Arabistan Krallığı'nın finansmanıyla, merhum Lübnan başbakanı Refik Hariri'nin sahibi olduğu müteahhitlik şirketi tarafından ancak 1991 yılında tamamlanabildi.

Karşısındaki tepe de Saray’ın bulunduğu alana katıldı ve cumhurbaşkanlığı ofisi, eski Şam'ın ortasında bulunan Emevi Camii'nin minarelerinden biri olan Gelin Minaresi'ne dik olarak nazır olacak şekilde tasarlandı. Bu tasarım, Pakistan'daki Yüksek Mahkeme Binasını ve Tokyo'daki ünlü Olimpiyat Stadyumu’nu tasarlayan Japon mimar Tange'ye yabancı değildi. 2000 yılında Hafız Esed’in cenazesi buradan kalktı. Geçen aralık ayında rejiminin devrilmesine ve Moskova'ya kaçışına kadar oğlu Beşşar ülkeyi buradan yönetti. Bugün de bu saray, 25 Şubat'ta düzenlenen ve sarayın yeni sahibi Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'nın açılışını yaptığı “Ulusal Diyalog Konferansı”na sahne oldu.

Hazırlık Komitesi

Suriye'nin geleceğine ilişkin ortak bir vizyon geliştirmek için yakın salonlarda toplanan kalabalık Suriyeli grubun sayısı yaklaşık 700 kişiye ulaşıyordu. Bunların bir kısmı yurtdışından, bir kısmı da Suriye içinden gelmişlerdi ve Suriye toplumunun kültürel, etnik ve dinsel çeşitliliğinin her kesimini temsil ediyorlardı. Bunlar arasında Suriyeli siyasetçi Farah el-Atasi, oyuncu Muna Vasıf gibi çok sayıda kadın da yer alıyordu.

Suriye Siyasi Konferansı’na hazırlık komitesinde Şamlı Hristiyanları, Harvard Üniversitesi'nde eski öğretim görevlisi ve şu anda George Mason Üniversitesi'nde görev yapan Dr. Hind Kabvat temsil ediyordu. Onunla birlikte, Müslüman kadınları da, Suriye'nin Baas Partisi tarafından ezilen ve 1963 öncesinde Suriye'nin en önemli ulusal liderlerinden biri olan eski cumhurbaşkanı Haşim Bey el-Atasi'nin mensubu olduğu en büyük siyasi ailelerinden birinin mensubu olan Hüda el-Atasi temsil ediyordu. Haşim Atasi'nin 1920'de ilk Suriye Kongresi'nin başkanı olması ve onun soyundan gelen birinin 2025 konferansında konuşma yapması tarihi bir ironidir. Hazırlık komitesinin diğer üyeleri ise Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'ya yakın isimlerdi. Bunların başında Komite Başkanı Mahir Alluş yer alıyordu. Suriye'nin tanınmış medya figürlerinden olan Zeydun el-Zabi ise diyalog kolaylaştırıcısı rolünü üstlendi.

Kürt partilerinin konferansa davet edilmemesini eleştirenler oldu. Ancak konferansa sadece Kürt partiler değil, örneğin “Ulusal Koalisyon” ve “Müslüman Kardeşler” gibi devrimci ve daha önce rejime muhalif olan, yahut Komünist Parti ve Suriye Sosyal Milliyetçi Partisi gibi eski rejime sadık olan taraflar da katılmadı ve davet edilmedi. Ocak ayı sonunda alınan bir kararla bu partilerin hepsi kapatılmıştı. Ancak katılımcılar Suriye'de partili siyasi hayatın 1963'teki Baas darbesi öncesine dönmesi için yeniden canlandırılması, ama bunun geçiş aşaması bitmeden yapılmaması gerektiği tavsiyesinde bulundular.

Haşim Atasi'nin 1920'de ilk Suriye Kongresi'nin başkanı olması ve onun soyundan gelen birinin 2025 konferansında konuşma yapması tarihi bir ironidir

Diyalog oturumları

Konferansın oturumları şu başlıklara ayrıldı: Geçiş döneminde adalet, anayasal yapı, devlet kurumlarının reformu, siyasal ve kişisel özgürlükler, sivil toplum örgütleri, ekonomik ilkeler. İnsanların konferansa 24-48 saat kala davet edilmesi nedeniyle yurtdışından davet edilen çok sayıda Suriyeli konferansa katılamadı. Ancak organizasyon komitesi onlara çevrimiçi katılım imkânı tanıdı ve onlar için elektronik bir platform kurdu; bu platforma 10 bini aşkın Suriyeli katılarak görüşlerini sundu.

rgty6u7ı8
24 Şubat'ta Şam'da yeni yetkililerin çağrıda bulunduğu Ulusal Diyalog Konferansı'na katılanların bir bölümü (AFP)

Rejimin 2011 yılında Sahra Kompleksi'nde düzenlediği ve 200'den fazla kişinin tek yuvarlak masada bir araya geldiği istişare toplantısından farklı olarak, diyalog sürecini kolaylaştırmak için katılımcılar kapalı odalara dağıtıldı, böylece 1 saat 40 dakika boyunca tartışmaların konuya odaklanması ve kontrollü olması sağlandı. Rejimin düzenlediği toplantı adeta bir Ukaz panayırına dönüşmüştü. O gün katılımcılar şiir okumakta birbirleri ile yarışmışlardı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Faruk Şara'nın moderatörlüğünü yaptığı diyalog oturumlarını tüm muhalefet partileri boykot etmiş ve çok az sayıda kişi bir parti veya tarafı temsil etmeden kişisel olarak katılmıştı. Bunların başında, silahsız göstericilere karşı silah kullanılmasına karşı çıktığı için konuşması Suriye televizyonu tarafından yayınlanmayan muhalif  Dr. Tayyeb el-Tizini geliyordu. Bugünse konferans herkese açıktı, hatta eski rejime karşı tutumları gri olarak sınıflandırılan birçok ismin bile katılımına açıktı.

Şarku’l Avsat’ın AL Majalla’dan aktardığı analize göre davetlerin hızlı yapılması nedeniyle yurt dışından çok sayıda Suriyeli toplantıya katılamadı. Ancak organizasyon komitesi onlara çevrimiçi katılım imkânı tanıdı ve onlar için elektronik bir platform kurdu; bu platforma 10 bini aşkın Suriyeli katılarak görüşlerini sundu.

Cumhurbaşkanının konuşması

2025 konferansında Hristiyan din adamları Müslüman alimlerin yanında ön sırada oturdular. Cumhurbaşkanı Şara, Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ile birlikte salona girerek onların arasında oturdu. Cumhurbaşkanı'nın karşılanma şekli ise dikkat çekiciydi. Katılımcılar, Cumhurbaşkanı'nı ayağa kalkarak saygıyla karşıladılar ama Beşşar Esad döneminde âdet olduğu üzere, abartılı bir şekilde alkışlamadılar. Hatta Şara alçak gönüllükle ayağa kalkmamaları için eliyle işaret etti ama katılımcılar yine de kalktılar. Konuşmasını bitirdikten sonra salondaki üç kişi, Beşşar'a yapıldığı gibi ona da tezahürat etmeye çalıştılar. Ancak bu davranışları diğer misafirler tarafından iyi karşılanmayınca vazgeçip yerlerine oturdular. Hatta katılımcılardan biri yüksek perdeden “Bu slogan ve tezahüratlara son vermenin zamanı gelmedi mi?” dedi.

Ulusal Diyalog Konferansı'nda ayrıca dikkat çeken bir diğer husus da Halk Sarayı’na ulaşımın kolay olmasıydı. Kapılarda üst araması yapılmadı ve güvenlik adına katılımcılara zorluklar çıkarılmadı. Bilindiği gibi hazırlık komitesi gönderdiği yazılı davette silah ve cep telefonu getirilmemesi yönünde talepte bulunmuştu. Oturum aralarında ve molalarda, barikatların ve sınırların ayırdığı Suriyeliler, yeniden birbirlerini tanıma fırsatı buldular. Korkmadan, tetikte olmadan birbirlerine sarıldılar, yaşadıklarını anlatırken ağlayanlar da oldu. İdlib kentinden gelen gençlerin bir kısmı, savaş yıllarını, kampları, patlayıcı varilleri, uzun bir aradan sonra, Saldırganlığı Caydırma Operasyonu’nun başarılı olmasının ardından aileleriyle buluşmaları hakkında hikayeler anlattılar.

Bu an, daha önce rejimin kontrolündeki bölgelerde yaşayan birçok Suriyeli için bir sürprizler ile doluydu. İdlib'den gelenlerin hepsi “İdlibli” değildi; aralarında farklı ve çeşitli geçmişlere sahip Halepli, Humuslu, Şamlı kişiler de vardı. Devrimin başlangıcından bu yana birçoğu ilk kez kendilerini gerçek adlarıyla tanıttı. On yıldan fazla bir süredir kendilerine lakaplarıyla seslenen arkadaşları ve yoldaşları adlarını duyunca şaşırdılar ve birbirlerine şunun gibi şeyler söylemeye başladılar: “Sen gerçekten filan mısın? Seni ebu filan diye çağırıyordum ama gerçek adını bilmiyordum. Halepli misin? Biz akrabayız... Helal olsun size kardeşim, şehitlerinize ve bütün şehitlerimize Allah rahmet eylesin.”

Devrimin başlangıcından bu yana birçoğu ilk kez kendilerini gerçek adlarıyla tanıttı ve on yıldan fazla bir süredir kendilerine lakaplarıyla seslenen arkadaşları ve yoldaşları adlarını duyunca şaşırdılar

Konferansın çıktıları

Diyalog oturumları 25 Şubat akşamı açıklanan bir dizi öneriyle sonuçlandı. Bunlar arasında anayasa komitesi ve geçiş dönemi yasama konseyinin kuruluşunda ilerlemek de yer alıyordu.  İkinci madde ise İsrail'in Suriye topraklarına yönelik saldırganlığını ve Binyamin Netanyahu'nun, Cebel el-Arap sakinlerinden Dürzileri korumakla ilgili sözlerini kınamaya odaklandı. İsrail Başbakanı'nın bu sözleri herkesi öfkelendirmişti ve bu da, devrik rejim, başkanı, ona bağlı olanlar ve medya aygıtı aracılığıyla vatanseverliği tekeline almış olsa bile, Suriye halkının tamamının Siyonist projeyi reddettiğinin açık bir göstergesiydi. Bazıları konferansın bir bölümünün geçici yasama meclisine dönüştürülmesini talep etti. Bazıları da konferans oturumlarının “Birinci Suriye Konferansı”na benzer şekilde açık ve sürekli hale getirilmesi çağrısında bulundu. Bahsi geçen konferans Osmanlı yönetiminin çöküşünden aylar sonra, 1919 yazında başlamış ve 8 Mart 1920'ye kadar faaliyetlerini sürdürmüştü. 8 Mart, Suriye'nin ilk bağımsızlığını resmen deklare ettiği, Fransız manda yönetiminin ve Balfour Deklarasyonu'nun reddedildiği ve Prens Faysal bin Hüseyin'in ülkenin kralı olarak taç giydiği gündür.

asdfrgt
Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara, Suriye Ulusal Diyalog Konferansı'nda konuşuyor (AFP)

1920 konferansı ile 2025 konferansı arasındaki fark, ilkinde katılımcıların seçimle, ikincisinin ise kişisel davetle katılmasıdır. İlk konferansta Kudüs, Gazze, Trablus, Beyrut ve diğerleri de dahil olmak üzere Büyük Suriye'nin tüm şehirleri temsil edildi. İkisi arasındaki benzerliğe gelince, her ikisi de yıllar süren şiddetli bir savaşın ardından düzenlendi ve umutları, Suriyelilerin ümitsiz ve parçalanmış vatanlarını yeniden inşa etme yönündeki ortak arzusunu yansıtıyordu.

1920 konferansında laikler ve muhafazakârlar ile Arap çölünden gelen ve Şerif Hüseyin devrimine katılan devrimciler ve Birinci Dünya Savaşı'nın son anına kadar Türklere sadık kalan isimler arasında net sınırlar vardı. Ama her iki konferansta da yaralardan uzak durma, eli kanlı kişiler dışında kimseyi cezalandırmama yönünde kesin bir kararlılık söz konusuydu. Son benzerlik ise düşmanın katılımcılara verdiği tepkidir. 1920 yılında Suriye'nin o dönemki düşmanı Fransa, konferansın çıktılarından biri olan Birinci Faysal’ın kral olarak deklare edilmesine itiraz etmişti. 2025 yılındaki konferansın çıktılarına yanıtsa İsrail'den geldi. Başarılı Suriye deneyimini engellemek için, konferansın kapanış oturumundan birkaç saat sonra askeri müdahalede bulunarak, güney Suriye'de askeri operasyonlarda bulundu.



Gazze, İsrail'in yapay zeka teknolojilerini test ettiği bir alana dönüştü

İsrail ordusunun Matzpen teknoloji birimi (Reuters)
İsrail ordusunun Matzpen teknoloji birimi (Reuters)
TT

Gazze, İsrail'in yapay zeka teknolojilerini test ettiği bir alana dönüştü

İsrail ordusunun Matzpen teknoloji birimi (Reuters)
İsrail ordusunun Matzpen teknoloji birimi (Reuters)

İnci Mecdi

İsrail tarafından geliştirilen ve 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana Gazze’deki savaş sırasında Hamas liderlerinin yerini tespit etmek için kullanılan yapay zeka (AI) teknolojileri, özellikle de İsrail'e askeri bir avantaj sağlayan bu teknolojilerin kullanılmasının feci sonuçları göz önüne alındığında, giderek artan etik kaygılara yol açıyor.

İsrailli ve ABD’li yetkililerin ABD merkezli New York Times (NYT) gazetesine verdiği bilgilere göre İsrailli subaylar yapay zeka tabanlı askeri teknolojiyi ilk kez 2023 yılının sonlarında, 7 Ekim 2023 saldırılarının planlanmasına yardımcı olan Hamas’ın üst düzey liderlerinden İbrahim el-Bayari'ye suikast düzenlemek için kullandı. İsrail istihbaratı, Gazze Şeridi'nin altındaki tünellerde saklandığına inanılan Bayari’nin yerini başlangıçta tespit edemedi. Bu da on yıl önce savaşta kullanılmadan geliştirilmiş olan aracı geliştirmek için yeni bir teşvik sağladı. İçeridekilere göre Birim 8200 mühendisleri yapay zekayı bu araca dahil etmekte gecikmedi. İsrail kısa süre içinde Bayari'nin aramalarını dinleyebildi ve aramaların yapıldığı yerin yaklaşık konumunu veren sesli yapay zeka aracını test etti. İsrail bu bilgiyi kullanarak 31 Ekim 2023'te bölgeyi hedef alan hava saldırıları düzenledi ve Bayari'yi öldürdü.

“The Studio”

Ancak İsrail'in savaş sırasında kullandığı yapay zeka teknolojileri önemli sivil kayıplara yol açtı. Şarku’l Avsat’ın Londra merkezli çatışma izleme kuruluşu Airwars'tan aktardığı verilere göre Bayari'ye yapılan saldırıda 125'ten fazla sivil öldü. Kimliklerinin gizli kalması şartıyla NYT’ye konuşan ABD ve İsrailli dokuz yetkilinin açıklamalarına göre Bayari suikastı için düzenlenen hava saldırısında 125'ten fazla sivil öldürüldü. Bunun için kullanılan sonik araç, İsrail'in Gazze'deki savaşı yapay zeka destekli askeri teknolojileri dünyanın daha önce hiç görmediği bir hızda test etmek ve uygulamak için nasıl kullandığının sadece bir örneğiydi.

İsrail, geçtiğimiz 18 ay boyunca kısmen gizlenmiş ya da yaralanmış olan yüzleri gerçek kimliklerle eşleştirmek için yapay zekayı yüz tanıma yazılımına da entegre etti. Potansiyel hava saldırısı hedeflerini gruplandırmak için yapay zekayı kullandı. İki kaynağa göre, mesajları, sosyal medya gönderilerini ve Arapça diğer verileri toplayıp analiz edebilen bir sohbet robotunu güçlendirmek için Arapça bir yapay zeka modeli oluşturdu.

NYT'ye konuşan ve söz konusu teknolojiler hakkında bilgi sahibi olan kişilere göre bu çabaların çoğu Birim 8200'de görevlendirilen askerler ile Google, Microsoft ve Meta gibi teknoloji şirketlerinde çalışan yedek askerler arasında bir ortaklığın da önünü açtı. Kaynaklar, Birim 8200'ün bir inovasyon merkezi ve uzmanların yapay zeka projeleriyle eşleştirildiği bir yer olan The Studio'yu oluşturduğunu söyledi.

Yedek askerler

İsrailli yetkililer, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e sınır ötesi saldırılar düzenleyerek bin 200'den fazla kişiyi öldürmesi ve 250’den fazla kişiyi rehin almasının ardından, Birim 8200 ile The Studio’daki yedek askerler arasındaki iş birliğinin hızla yeni yapay zeka teknolojileri geliştirmesine izin verildiğini açıkladı. Yatırımcıları şirketlerle buluşturan ve kâr amacı gütmeyen İsrailli bir kuruluş olan Startup Nation Central'ın CEO'su Avi Hasson, META, Google ve Microsoft'ta çalışan İsrailli yedek askerlerin insansız hava araçları (İHA) ve veri füzyonu (bilgi bütünleştirme) alanlarında inovasyonu teşvik eden kilit unsurlar haline geldiğini söyledi. Yedek subaylar teknik bilgi birikimi ve orduda bulunmayan kilit teknolojilere erişim sağladılar.

İsrail ordusu İHA filosunu güçlendirmek için de hızla yapay zekayı kullandı. İsrail ordusuyla birlikte çalışan bir yazılım ve yürüyüş şirketi olan XTEND’ın kurucusu ve CEO'su Aviv Shapira, hedefleri uzaktan tanımlayan ve takip eden İHA’lar geliştirmek için yapay zeka algoritmalarının kullanıldığını söyledi.

İsrailli ve ABD'li yetkililere göre İsrail yapay zeka tabanlı cephaneliğini geliştirmek için yarışırken bile, bu teknolojilerin kullanılması bazen yanlış kimliklere, tutuklamalara ve sivil ölümlerine yol açtı. Bazıları, gözetimin artmasına ve sivillerin öldürülmesine yol açabilecek yapay zekanın etik sonuçları hakkında tartışırken Avrupalı ve ABD'li savunma yetkilileri, başka hiçbir ülkenin mevcut savaşlar sırasında yapay zeka araçlarını denemede İsrail kadar aktif olmadığını ve bu teknolojilerin gelecekteki savaşlarda nasıl kullanılabileceğine ve nasıl başarısız olabileceklerine dair bir fikir verdiğini söyledi.

Geniş dil modeli

The Studio tarafından geliştirilen araçlardan biri de geniş dil modeli olarak bilinen Arapça yapay zeka modeliydi. Konuyla ilgili bilgi sahibi İsrailli subaylara göre ülkede onlarca yıldır Arapça konuşulan lehçelerde ele geçirilmiş kısa mesajlar (SMS), telefon görüşmeleri ve sosyal medya paylaşımları bulunuyor. Bu yüzden İsrailli subaylar savaşın ilk birkaç ayında geniş bir dil modeli oluşturdular ve Arapça sorgular yapmak için bir chatbot geliştirdiler. ABD’li ve İsrailli yetkililerin dördü, aracın multimedya veri tabanlarıyla entegre edilerek analistlerin görüntü ve videolar üzerinde karmaşık aramalar yapabilmelerinin sağlandığını söyledi.

İsrailli üç subaya göre İsrail geçtiğimiz eylül ayında Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'a suikast düzenlediğinde, bahsi geçen chatbot Arap dünyasındaki tepkileri analiz etti. Teknoloji, halkın tepkilerini ölçmek için Lübnan'daki farklı lehçeleri ayırt ederek İsrail'in karşı saldırı başlatmak için kamuoyu baskısı olup olmadığını değerlendirmesine yardımcı oldu. Ancak iki subaydan biri, chatbotun bazen İngilizceden Arapçaya çevrilen bazı modern argo terimleri ve kelimeleri tanımlayamadığını, bunun da farklı lehçelerde uzman İsrailli istihbarat subaylarının çalışmasını gözden geçirip düzeltmesini gerektirdiğini belirtti.

İsrailli iki istihbarat yetkilisine göre chatbot bazen yanlış cevaplar verdi. Aynı yetkililer, chatbotun örneğin tüfekleri boru olarak gösterdiğini, ancak yapay zeka aracının araştırma ve analizi büyük ölçüde hızlandırdığını söylediler.

İsrail ayrıca 7 Ekim 2023 saldırılarından sonra Gazze Şeridi'nin kuzeyi ve güneyi arasında kurulan geçici kontrol noktalarına, Filistinlilerin yüksek çözünürlüklü görüntülerini tarayıp yapay zeka destekli yüz tanıma yazılımına gönderme özelliğine sahip kameralar yerleştirmeye başladı. Ancak sistem, zaman zaman yüzleri gizlenmiş kişileri tanımlamakta zorlandı. Bu durum, yüz tanıma sistemi tarafından yanlışlıkla teşhis edilen Filistinlilerin tutuklanmasına ve sorgulanmasına yol açtı.