Netanyahu’dan Hamas'a uyarı: Gazze'ye yönelik saldırılar sadece bir başlangıç

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu. (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu. (EPA)
TT

Netanyahu’dan Hamas'a uyarı: Gazze'ye yönelik saldırılar sadece bir başlangıç

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu. (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu. (EPA)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İsrail ordusunun dün Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının ‘sadece bir başlangıç’ olduğu uyarısında bulundu. Netanyahu, Hamas'ın elindeki rehinelerin geri dönmesini sağlamak için askeri baskının ‘vazgeçilmez’ olduğunu vurguladı. Hamas Hareketi’nden yapılan açıklamaya göre İsrail tarafından Gazze Şeridi’ne düzenlenen saldırılar 400'den fazla kişinin ölümüne yol açarken, ateşkesin yürürlüğe girdiği 19 Ocak'tan bu yana gerçekleşen en ağır saldırılar oldu. İsrail, tüm rehineler ‘iade edilene’ kadar Gazze'de savaşı sürdürme sözü verirken, Hamas liderlerinden Sami Ebu Zuhri, İsrail'in Hamas’a ‘teslim olması için bir anlaşma dayatmaya’ çalıştığını söyledi. Zuhri, ABD'yi de ‘gerilimin tırmanmasına ortak olmakla’ suçladı. Öte yandan Netanyahu, dün akşam saatlerinde televizyonda yaptığı konuşmada, Hamas'ın ‘son 24 saat içinde İsrail’in gücünü hissettiğini’ söylerken, “Size ve onlara şunu vurgulamak istiyorum: Bu sadece bir başlangıç” ifadelerini kullandı.

Muhalifleri tarafından ‘siyaset sahnesinde kalmak için rehinelerin güvenliğini göz ardı ederek savaşı sürdürmeye çalışmakla’ suçlanan Netanyahu, Gazze Şeridi’ne düzenlenen saldırılara yeşil ışık yakılmasının ‘siyasi amaçlı’ olmadığını vurguladı.

Şimdiye kadar hükümetine zarar verebilecek olan 7 Ekim olaylarıyla ilgili bir soruşturma komisyonu kurmayı reddeden Netanyahu’nun bazı akrabaları İsrail İç Güvenlik Teşkilatı Şin-Bet tarafından ‘casusluk yapmak ve devlet sırlarını ifşa etmek’ şüphesiyle soruşturma altında. Pazar günü, Şin-Bet Başkanı Ronen Bar’ı görevden almayı planladığını açıklayan Netanyahu, artık ona güvenmediğini vurguladı.

Netanyahu son açıklamasıyla, Gazze Şeridi'ne yönelik ağır hava saldırıları emri vermesinin ardından İsrailli Rehinelerin Aileleri Forumu tarafından yapılan ve kendisini ‘Gazze'de tutulan rehineleri feda etmekle’ suçlayan bildiriye yanıt vermiş oldu. Gazze'deki rehinelerin serbest bırakılması için yapılacak müzakerelerin ‘bundan böyle sadece ateş altında yürütüleceğini’ söyleyen İsrail Başbakanı, rehinelerin geri dönmelerini sağlamak için askeri baskıyı ‘vazgeçilmez’ olarak niteledi. Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e yönelik eşi ve benzeri görülmemiş saldırısı sırasında, 58'i halen Gazze'de olmak üzere 251 kişi kaçırılmış, İsrail bunların 34'ünün öldürüldüğünü açıklamıştı. 7 Ekim saldırısı Gazze'deki savaşın fitilini ateşledi. Gazze'deki savaş Katar, ABD ve Mısır’dan müzakerecilerin arabuluculuğunda sağlanan bir ateşkesle durduruldu.

Tam koordinasyon

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar’ın ofisinden yapılan açıklamaya göre Saar dün, İsrail yanlısı Amerikan lobisi Amerikan İsrail Halkla İlişkiler Komitesi'nin (AIPAC) yönetim kurulu toplantısında yaptığı konuşmada, “Hamas'ı ve Gazze'deki diğer terörist hedefleri bombaladık. Bu bir günlük saldırı değil. Askeri operasyona önümüzdeki günlerde de devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. İsrail hükümeti saldırıların, Hamas'ın rehineleri serbest bırakmayı reddederek ‘savaşmayı seçtiğini’ söyleyen baş müttefiki ABD ile ‘tam koordinasyon’ içinde gerçekleştirildiğini açıkladı.

Öte yandan bu son gerginlik, İsrail'in Hamas saldırısına karşılık olarak yıkıcı bir askeri operasyon başlattığı kuşatma altındaki Gazze Şeridi’nde geniş çaplı savaşın yeniden başlaması korkularını arttırıyor. Gazze şehrinin güneydoğusundaki Zeytun Mahallesi’nde bir çadırda yaşayan Ramiz el-Ammarin (25), her yerin savaş uçakları ve tanklar tarafından bombalandığını söyledi. “Gazze'ye yeniden cehennem ateşi açtılar” diyen Ramiz, “Cesetler ve vücut parçaları yerlerde. Yaralıları tedavi edecek doktor yok” dedi. Hamas hükümetine bağlı Gazze'deki Sağlık Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamada, 19 Ocak’ta yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasından bu yana İsrail'in düzenlediği bu en ağır hava saldırılarında en az 413 kişinin öldüğü belirtildi. Hamas tarafından yapılan açıklamada ise Gazze Şeridi'ndeki Hükümet Çalışmalarını Takip Birimi Başkanı ve Hamas Siyasi Büro Üyesi İsam ed-Dalis ile birlikte İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Tümgeneral Mahmud Ebu Vatfe, İç Güvenlik Teşkilatı Genel Müdürü Behcet Ebu Sultan ve Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmed Ömer el-Hitte’nin öldürüldüğü duyuruldu. Açıklamada “Bu kişiler Siyonist işgalcinin savaş uçakları tarafından kendileri ve aileleri doğrudan hedef alınarak öldürüldüler” denildi. Hamas Hareketi, Birleşmiş Milletler (BM) ve BM Güvenlik Konseyi'ne (BMGK) ‘İsrail’in saldırganlığını durdurmaya zorlayacak’ bir karar almak üzere acilen toplanma çağrısında bulundu.

Diğer taraftan görgü tanıklarına göre saldırıların şiddeti öğleden sonra azaldı. İsrail ordusu dün sabah İsrail'in sınır bölgelerinde tahliye emirleri yayınlamadan önce, bölge sakinleri başlarının üzerinde taşıdıkları çantalarla ve battaniyelerle kaçmaya başladılar.

Başka alternatif yok

İsrail Dışişleri Bakanı Saar, Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile bir görüşme gerçekleştirdi. Saar, görüşmede İsrail’in askeri operasyonlara devam etmekten ‘başka alternatifi olmadığını’ vurguladı. İsrailli Bakan, ülkesinin ABD Başkanı Donald Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff’un ateşkesi uzatma önerilerini kabul ettiğini, ancak Hamas'ın bu önerileri iki kez reddettiğini söyledi.

Uluslararası tarafların kınadığı saldırılar, ateşkesin sonraki aşamalarına ilişkin müzakerelerin durduğu ve iki taraf arasındaki farklı tutumların ortaya çıktığı bir döneme denk geldi. İsrail'deki Rehine Aileleri Forumu Netanyahu'yu ‘rehineleri feda etmekle’ suçladı. Ateşkesin yürürlüğe girmesinden sonra serbest bırakılan rehinelerden Arjantin-İsrail vatandaşı Yair Horn, Tel Aviv'de yaptığı açıklamada, “Askeri baskı onları geri getirmeyecek, bunu deneyimlerimizden biliyoruz” ifadelerini kullandı. Ateşkesin ilk aşaması altı hafta sürmüş ve bu süre zarfında sekizi ölü olmak üzere 33 rehine, bin 800'den fazla Filistinli tutukluya karşılık serbest bırakılmıştı. İsrail, ABD’nin ateşkesin nisan ayı ortalarına kadar uzatılması yönündeki önerisini desteklediğini açıklamış, Hamas ise savaşın nihai olarak sona ermesi ve İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin tamamından çekilmesi beklenen ikinci aşama için müzakerelere başlanması gerektiğini vurgulamıştı. Kalıcı bir ateşkes için taraflar arasında yapılan dolaylı müzakereler geçtiğimiz hafta Katar'ın başkenti Doha'da başladı. Ancak Şarku'l Avsat'ın aldığı bilgiye göre iki tarafın da heyetleri  cuma günü Doha’dan hiçbir ilerleme kaydedemeden ayrıldı. İlk aşamada İsrail, kuşatma altındaki Gazze Şeridi'ne daha fazla insani yardımın girmesine izin verdi, ancak daha sonra 2 Mart'ta insani yardımların girişini askıya aldı.

İsrail, ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçmek için Hamas yönetiminin 2007 yılından bu yana iktidarda olduğu Gazze'den çıkarılmasını ve askeri kolunun dağıtılıp silahsızlandırılmasını istiyor. Fransız Haber Ajansı AFP'nin İsrail'in resmi rakamlarından aktardığına göre Hamas'ın 7 Ekim’de İsrail’e düzenlediği saldırıda İsrail tarafında çoğu sivil bin 218 kişi hayatını kaybetti ve bu sayıya esir tutulurken öldürülen rehineler de dahil. BM tarafından güvenilir kabul edilen Hamas yönetiminin Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre ise Gazze'deki savaşta çoğu sivil kadın ve çocuk olmak üzere en az 48 bin 577 kişi hayatını kaybetti. Bu sayıya İsrail’in dün düzenlediği saldırılarda öldürülenler ise dâhil değil. İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını Rusya, Türkiye ve İran'ın yanı sıra çok sayıda Arap ve Avrupa ülkesi kınadı. Mısır tarafından yapılan açıklamada, İsrail'in dün Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırıları ‘düşmanca’ olarak nitelendirilirken saldırıların ‘Filistinlileri göç etmeye zorlamak amacıyla Gazze Şeridi'ni yaşanmaz hale getirmeye yönelik kasıtlı çabaların bir parçası’ olduğu vurgulandı. İran Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ise İsrail’in saldırıları Filistinlilere yönelik ‘soykırım ve etnik temizliğin devamı’ olarak nitelendirilip kınandı.



Sudan'daki İslamcılar, Dışişleri Bakanlığı'nın ‘dengeli’ tutumunun aksine İran ile ‘direniş bayrağını’ yükseltiyor

Sudan İslami Hareketi Genel Sekreteri Ali Ahmed Karti (Facebook)
Sudan İslami Hareketi Genel Sekreteri Ali Ahmed Karti (Facebook)
TT

Sudan'daki İslamcılar, Dışişleri Bakanlığı'nın ‘dengeli’ tutumunun aksine İran ile ‘direniş bayrağını’ yükseltiyor

Sudan İslami Hareketi Genel Sekreteri Ali Ahmed Karti (Facebook)
Sudan İslami Hareketi Genel Sekreteri Ali Ahmed Karti (Facebook)

Sudan'daki ordu yanlısı ittifakın İsrail ve İran arasındaki savaşa ilişkin tutumu ‘sessiz ve gürültülü’ arasında değişti. Dışişleri Bakanlığı kısa bir tepki göstererek, saldırıyı uluslararası barış ve güvenliğe yönelik bir tehdit olarak tanımladı ve derhal durdurulması için acil önlemler alınması çağrısında bulundu. Bu, bazılarının ‘dengeli’ olarak nitelendirdiği diplomatik bir tutumdu.

Ancak Müslüman Kardeşler'in Sudan kolu olan İslami Hareket, İran'a koşulsuz desteğini ilan etti ve İsrail'i caydırmak için ‘direniş bayrağını yükseltme’ ve ‘İslami bir cephe’ kurma çağrısında bulundu.

Genel Sekreter Ali Ahmed Karti tarafından imzalanan resmî açıklamaya göre İslami Hareket, İsrail karşısında İran'a koşulsuz desteğini ilan etti ve İslam dünyasındaki İslami hareketleri ‘sessizliklerini bozmaya, seslerini yükseltmeye ve tabanlarını bu Siyonist zorbalığa karşı birleşmek üzere harekete geçirmeye’ çağırdı.

‘Direniş bayrağını yükseltme’ ve ‘birleşik bir İslami cephe’ oluşturma çağrısında bulunan Karti, “Siyonist varlık sadece güç dilinden anlar ve onun projesi ancak ulusun birliği ve sadık evlatlarının silahlarıyla yenilgiye uğratılacaktır” dedi.

csdfvg
Bera bin Malik Tugayları Komutanı el-Misbah Talha, Sudan Ordusu Komutan Yardımcısı Yaser el-Ata'nın yanında duruyor. (Facebook)

İslamcı aktivistler, başta Hızlı Destek Kuvvetleri'ne (HDK) karşı savaşta ordunun yanında savaşan Bera bin Malik Tugayları Komutanı el-Misbah Talha olmak üzere bu çağrıya hızla yanıt vererek İran'ın yanında savaşmaya hazır olduklarını duyurdular.

Sudan Dışişleri Bakanlığı yaptığı kısa açıklamada, İran'a yönelik saldırıyı uluslararası barış ve güvenliğe yönelik ciddi bir tehdit olarak kınadı ve Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ni İsrail saldırganlığını derhal durdurmak için acil önlemler almaya çağırdı. Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan başkanlığındaki Egemenlik Konseyi ise alışılmadık bir şekilde sessiz kaldı.

Bu tutumlar, orduya sadık aktivistler, savaşın durdurulmasını savunanlar ve HDK destekçileri arasında bir tartışmaya yol açtı. Bazıları Dışişleri Bakanlığı'nın tutumunu ‘dengeli’ olarak nitelendirirken diğerleri ise İslami Hareket'in tutumunu bir ‘cihat’ ilanı olarak tanımladı.

fgbhjukı
Eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir, devrilmesinin ardından yargılandığı duruşma sırasında (Facebook)

Aktivist Dr. Azzam Abdullah, Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasının ‘nispeten keskin olsa da dengeli’ olduğunu söyledi. Abdullah, “Yetkili ben olsaydım, sessiz kalır ve iç meselelerimle ilgilenirdim. Şayet bir açıklama yapmak zorunda kalsaydım, kendimi kınama ve itidal çağrısıyla sınırlardım” ifadelerini kullandı.

Dr. Abdullah, İhvan ve cihatçı örgütlerin tutumlarının ülkedeki durum üzerindeki etkisi konusunda uyarıda bulunarak, “Bera bin Malik Tugayları Komutanı’nın tutumu Sudan'ın aleyhine olacak” dedi.

Sosyal medya fenomeni Muhammed Halife, İslamcıların ve Bera bin Malik Tugayları Komutanı’nın tutumunu ve ‘İran'a tam destek beyanlarını’ eleştirdi.

adfgth
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, ülkeyi ziyaret eden İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen'i kabul etti. (Arşiv - SUNA)

Sudanlı İslamcılarla İran arasındaki ilişkiler, 1970’li yılların sonlarında gerçekleşen İran Devrimi’ne kadar uzanır. Her ne kadar iki İslami oluşum arasında itikadi farklılıklar bulunsa da, 1989 Haziran’ında İslamcıların bir darbeyle iktidara gelmesinden sonra bu ilişki bir ‘ittifaka’ dönüşmüştür. Bu dönemde İran, Ömer Hasan el-Beşir başkanlığındaki İslamcı rejime siyasi ve askerî destek sağlamıştır.

Söz konusu ilişki zamanla güvenlik, silahlanma ve askerî iş birliğine evrildi. Bu çerçevede İran, savunma sanayisini Sudan’a aktardı. Başkent Hartum’da, 1990’ların ortalarında kurulan Yermuk Savunma Sanayi Kompleksi bu iş birliğinin zirvesini temsil eder. O dönemde, bu fabrikanın İranlı uzmanlar tarafından yönetildiği ileri sürüldü. Yermuk Savunma Sanayi Kompleksi, uzun süre gizli tutulmuş, ancak Ekim 2012’de İsrail Hava Kuvvetleri’nin gerçekleştirdiği saldırıyla tahrip edilmesinin ardından varlığı kamuoyuna yansımıştır.

Güvenlik alanındaki iş birliği kapsamında, İran’ın Sudan istihbarat teşkilatının kurulmasında önemli rol oynadığı belirtilmiştir. O dönemki raporlara göre, teşkilat mensubu subay ve görevliler, İran güvenlik birimleri ve Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) tarafından eğitilmiştir. Bu yapıya o dönemde birçok ‘vahşet’ ve geniş çaplı insan hakları ihlalleri atfedilmiştir.

Hem Hartum hem de Tahran’a yönelik bölgesel ve uluslararası muhalif tutumlar ile üzerlerine uygulanan boykot, her iki tarafı da 1990’larda basının ‘Sürgünler İttifakı’ olarak adlandırdığı bir birlikteliğe yöneltti. Bu ittifak, uluslararası terörü desteklemekle suçlandı. Sonrasında iki ülke arasındaki ilişkiler daha da derinleşti ve Hartum, İran’ın açık desteğiyle radikal İslamcı örgütlerin merkezi hâline geldi.

scdfgthy
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Şubat 2020'de Uganda'da bir araya geldi. (Facebook)

O dönemde İsrail basınında yer alan haberlere göre Hartum yönetimi, İran silahlarını Hamas’a ulaştırıyordu. Bu nedenle Tel Aviv, Hartum’u azılı bir düşman olarak sınıflandırdı. İsrail savaş uçakları 2009 yılında Gazze Şeridi’ne silah sevkiyatı yapıldığı gerekçesiyle Sudan’ın doğusunda bazı araç ve şahısları hedef aldı. Bu olay, Yermuk Savunma Sanayi Kompleksi’nin imhasından önce yaşanmıştı.

İki ülke arasındaki ilişkiler güçlü ve sağlam biçimde sürüyordu. Bu durum, Ocak 2016’da Ömer el-Beşir’in, herhangi bir ön işaret vermeden ve aniden Şiî mezhebinin yayılması iddiasıyla bu ilişkiyi kesmesine kadar devam etti. Oysa hakikatte, bazı Sünni İslamcılar Şiîliğe geçmiş olsalar da İslamî Hareket’e olan sadakatlerini korumaktaydılar.

Sudan, İran ve İsrail arasındaki ilişkiler çok daha karmaşık bir hâl aldı. Burhan, Şubat 2020’de Uganda’da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşerek İsrailli bir yetkiliyle görüşen ilk Sudanlı lider oldu. Bu görüşmenin ardından Sudan, İbrahim Anlaşmalarını imzaladı ve İsrail’i boykot yasasını yürürlükten kaldırdı.

İran ile ilişkiler ise kesintisiz olarak kopuk kaldı. Ta ki, Ekim 2021’deki darbeyle ülke yönetimini tek başına ele alan Burhan’ın, Nisan 2023’te, yani ordu ile HDK arasında patlak veren savaşın ardından bu ilişkiyi yeniden tesis etmesine kadar. Bu adım, İran silahlarına geri dönüş anlamına geliyordu.

Burhan, silah ve mühimmat temini için İran’la ilişkiyi yeniden kurmak zorunda kaldı. İran da hızlı bir şekilde ona ihtiyaç duyduğu silahları ve mühimmatı sağladı. Bu destek, insansız hava araçlarını (İHA) da kapsıyordu. Burhan halen bu İHA’ları HDK'ye karşı kullanıyor.

İsrail ile İran arasında savaşın patlak vermesi, Sudan’ı derin bir ikilemin içine soktu. Çünkü Burhan, İsrail’in müttefiki olarak İbrahim Anlaşmalarına imza atmış, İsrail’i tanımış ve diplomatik ilişkiler kurmuştu. Ancak öte yandan, İran’dan İHA’lar ve çeşitli mühimmat temin ederek silah desteği aldı. Dahası, Burhan’ın yanında HDK'ye karşı savaşan İslamcı müttefikleri, İran’a açık destek veriyor ve İsrail’e karşı cihad ilan etmiş bulunuyor. Bu durum, Burhan’ın İsrail’le olan ilişkisiyle, sahadaki fiilî ittifakları arasında ciddi bir çelişki oluşturuyor. Öte yandan, Burhan’ın rakibi olan HDK Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) da İsrail’le ilişki kurmuş durumda. Hatta yardımcısı Abdurrahim Daklu’nun yakın zamanda Tel Aviv’e bir ziyaret gerçekleştirdiği iddia edilmişti. Tüm bu gelişmeler, İsrail’in geçici başkent olarak kullanılan Port Sudan’daki hükümete –yani Burhan yönetimine– nasıl bir karşılık vereceği sorusunu gündeme getiriyor.