Bir Anayasa Bildirgesi’nin ötesinde

Anayasa 5 yıllık geçiş sürecinde hiçbir hesap sorma olmaksızın “tüm yetkileri Şara”ya veriyor

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara (AFP)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara (AFP)
TT

Bir Anayasa Bildirgesi’nin ötesinde

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara (AFP)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara (AFP)

Refik Huri

Yarım yüzyıl sonra Suriye siyasi bir çölden açık bir siyasi tartışma ormanına dönüştü. Ancak bir zamanlar dilsiz olan dillerin tartışması, Edgar Morin'in hayatı tanımladığı gibi, halihazırda bir nevi belirsizlik denizinde yüzmeye mahkûm. Suriye'deki yeni durum kısmen çok eski, bir yönüyle de neredeyse yeni. Esed rejiminin çöküşünden sonra buna liderlik eden ise imkânsız görevi üstlenen biri gibi görünüyor. O görev de aynı anda iki ata, yani hem Selefilik atına hem de toplumdaki çeşitliliğin atına binmektir. Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'nın imzasını taşıyan metin ne olursa olsun, herhangi bir “anayasa bildirgesi”, doğası gereği anayasasız bir aşamanın devamıdır. Suriye toplumunun çeşitliliğini ve çoğulculuğunu yansıtacak şekilde değişim gücüne sahip olduğu, tüm Suriyeli dini grupları kapsayan bir hükümete hazır olduğu görüntüsü veren Selefi bir örgütün baskın olduğu çatallı bir yönetim aşamasıdır.   

Zira Anayasa Deklarasyonu geçmişteki “tüm yetki Sovyetlere” ve tüm yetki Esed'e ve varisine şeklinde gerçekleşti.  Yani beş yıllık geçiş dönemi boyunca tüm yetki, herhangi bir sorumluluk veya hesap verme zorunluluğu olmaksızın Cumhurbaşkanı Şara'ya veriliyor. Mutlak başkanlık sisteminin yerle bir ettiği, sadece bağımsızlıktan sonraki yıllarda, özellikle de 1950'lerde parlamenter demokratik sistem döneminde gelişen bir ülkede mutlak başkanlık sistemi öngörülüyor.

Bu, şu anda kaçınılmaz olan sorulara cevap vermeyen bir geçiş aşaması; Neye geçiş yapılacak?  Beş yıl sonra nasıl bir rejim olacak? Beş yıl boyunca mutlak yönetici olan biri, bundan sonra yönetimde katılımcılığı, çoğulculuğu ve hesap verebilirliği uygulamaya başlayabilir mi?

Sivillerin silahlı Selefi gruplar eliyle katliamlara maruz kaldığı Suriye sahilinde gördüklerimiz, Ebu Bekir Naci takma adıyla yayınlanan “Vahşiliği Yönetmek” kitabının bir kopyasına benziyordu, bunun da ötesinde “dizginlerini koparmış vahşet” gibi bir şeydi. Öte yandan devrik rejimin subaylarının gerçekleştirdiği askeri eylemlere karşı camilerde yeni yönetime destek çağrıları yapıldı. Soruşturma komisyonu ile sivil barış komitesi kurulacağına dair duyduklarımız ise cezaların yakın olduğunu gösteriyor. Zira Suriye'de alınacak ilk ders, devrik rejimin vahşetine uzun süre maruz kaldığı ve bu nedenle yeni yönetimden beklenenin Suriye’yi başka bir vahşet türüne geri döndürmek değil, vahşetten uzaklaştırması olduğudur. Her vahşet tehlikeli ve öldürücüdür, DEAŞ halifeliğinin Irak ve Suriye'de yaptıklarını hatırlatmaya gerek yok. Libya, Tunus ve Mısır'da siyasi İslam'ın denemeleri başarısız oldu ve yıkıma yol açtı; Gilles Kepel'in “Peygamber ve Pandemi” kitabında söylediği gibi siyasal İslam popülerliğini yitirdi.

Bugünkü çatışma siyasal İslam ile karşıtları arasındadır. Modernitenin İslamileştirilmesinden artık İslam'ın modernleşmesine doğru ilerleniyor ve bu, şu anda geçiş dönemindeki doğrudan meydan okumadır. Harvard Üniversitesi'nde hukuk profesörü olan Noah Feldman, anayasasını hazırladıktan sonra Irak'a baktığında “trajik bir Arap kışından” başka bir şey görmemiş ve “demokrasi ertelendi ve yeni bir nesle ihtiyacı var” demişti. Şarku'l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre bu elbette yeni dönemde Suriye için de geçerli, çünkü bugüne kadar yayınlanan belgelerde Suriyelilerin uzun diktatörlük kabusundan sonra hayali olan demokrasiye dair hiçbir şey yok. Yeni yönetimin gündeminde demokrasi yok, hatta vatandaşlık bile gündeminde yer almıyor.

Suriyeliler şu ana kadar iktidarın tüm kılcal damarlarını elinde tutan Heyet Tahrir eş-Şam'ın sözlüğünden farklı bir sözlüğü okumak isterlerse, bu şaşırtıcı olmayacaktır. Güvenliğin reformdan önce gelmesi, kalkınma ve yaptırımların kaldırılması endişelerinin yönetimde açılım endişelerinin önüne geçmesi alışılmadık bir durum olmayacaktır. Merkezi otoritesinin ademi merkeziyetçi otorite türlerinin hâkim olduğu tüm bölgeleri ve sınırları kontrol edemediği bir gerçeklikte, otoritesini güçlendirme ve pekiştirme ihtiyacı acil görünmektedir. Yasama, yürütme ve yargı organları arasındaki tam ayrılıksa Anayasa Bildirgesi'ne göre, dengesiz bir güçler ayrılığıdır. Her organın yetkilerini sınırlayan bir organın olduğu Amerikan başkanlık sistemindeki güçler ayrılığına benzememektedir. ABD’de Yüksek Mahkeme yasaların anayasaya uygunluğunu belirler ve yargıçlar başkan ve bakanların kararlarını durdurabilirler. Kongre başkanı azledebilir. Başkan tarafından atanan hiçbir bakan, Senato tarafından onaylamadan görevine başlayamaz. Ancak buna rağmen başkanın yetkileri bazen baskın gelebiliyor.

Siyaset bilimi profesörü Shirley Berman, “Avrupa'da Demokrasi ve Diktatörlük: Eski Rejimden Günümüze” kitabında şöyle der: “Liberal demokrasi yalnızca büyük erkek ve kadınların ayrılmasıyla değil, aynı zamanda derin ekonomik ve toplumsal dönüşümlerin bir sonucu olarak da ortaya çıkar. Başarılı olması için ulusal birliğe ve güçlü bir devlete ihtiyacı vardır.”  Ekonomik ve sosyal dönüşümler zaman ve çaba gerektirdiği için yeni Suriye'de bu yol daha uzun görünüyor. Ulusal birlik yoksa güçlü devlet de zayıf devlet gibi tehlikelidir. Tek renkten oluşan bir grubun otoritesi yerine toplumdaki çeşitliliği yansıtan otorite, ulusal birliğin gelişmesinin koşuludur.

Despotluk döneminin zirvesinde Suriyeli düşünür Abdurrahman el-Kevakibi, “Despotizmin Doğası ve Köleliğin İflası” kitabını yayınlamış ve otoritenin türünü belirlemek için basit bir denklem geliştirmişti: “Siyaset, kamu işlerinin bilgelikle yönetilmesidir; despotizm ise kamu işlerinin arzu, istek ve heveslere göre yönetilmesidir.” Herkes Ahmed eş Şara'nın görevinin zor ve sınavının büyük olduğunun farkında ama Konfüçyüs'ün dediği gibi “Dağı yerinden oynatan adam işe küçük taşları taşıyarak başlar.”

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



Şara ve Putin ilişkilerde yeni bir aşamaya geçiyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin dün Kremlin'de Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı ağırladı (DPA)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin dün Kremlin'de Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı ağırladı (DPA)
TT

Şara ve Putin ilişkilerde yeni bir aşamaya geçiyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin dün Kremlin'de Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı ağırladı (DPA)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin dün Kremlin'de Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı ağırladı (DPA)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’yı Kremlin’de sıcak bir şekilde karşıladı. Bu ziyaret, geçmişi geride bırakıp, iki liderin ‘köklü ilişkiler’ olarak nitelendirdiği iki ülke arasındaki ilişkileri yeniden tesis edecek yeni bir dönemin başlangıcı olarak görülüyor.

Suriye Cumhurbaşkanı Şara, ülkesinin Rusya ile ilişkilerini yenilemek için çaba göstereceğini vurgularken Moskova'da kendisine gösterilen ‘sıcak karşılamadan’ dolayı Rusya Devlet Başkanı Putin'e teşekkür etti.

Putin’in Moskova’nın Suriye yönetimiyle düzenli istişareler yapmayı istediğini teyit etmesiyle ilgili olarak Şara, Suriye'nin önceki tüm anlaşmalara saygı duyduğunu ve Suriye'nin durumunun bağımsızlığı, toprak bütünlüğü ve birliği ile bölgesel ve küresel istikrarla bağlantılı güvenlik istikrarının sağlanması gerektiğini söyledi.

Kapalı kapılar ardında yaklaşık iki buçuk saat süren toplantının ardından, özellikle Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığı (Lazkiye ve Tartus'taki hava ve deniz üsleri dahil) ile ilgili olarak varılan anlaşmaların içeriği hakkında çok az bilgi verildi. Rusya Başbakan Yardımcısı Alexander Novak görüşmelerin sonunda yaptığı açıklamada, ortak hükümet komitesinin yeniden başlatılması konusunda bir anlaşmaya varıldığını duyurdu. Ayrıca, görüşmelerin odak noktası olduğu görünen Suriye enerji sektörüne de değindi.


ABD’li üst düzey iki danışman: Gazze'de uluslararası bir güç oluşturma planı için çalışmalar devam ediyor

Gazze Şeridi'ndeki Hamas üyeleri (Reuters)
Gazze Şeridi'ndeki Hamas üyeleri (Reuters)
TT

ABD’li üst düzey iki danışman: Gazze'de uluslararası bir güç oluşturma planı için çalışmalar devam ediyor

Gazze Şeridi'ndeki Hamas üyeleri (Reuters)
Gazze Şeridi'ndeki Hamas üyeleri (Reuters)

ABD’li üst düzey iki danışman dün yaptıkları açıklamada, Filistin topraklarında güvenliği sağlamak için Gazze'ye uluslararası bir güç gönderme planı için çalışmaların başladığını söyledi.

ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze için hazırladığı 20 maddelik planın temel şartlarından biri, Gazze’de ABD destekli bir istikrar gücü oluşturulmasıydı. Washington, bu gücü desteklemek için 200 kadar asker göndermeyi kabul etti, ancak bu askerlerin Gazze'ye konuşlandırılmayacağını belirtti. ABD’li üst düzey iki danışman, gazetecilere yaptıkları açıklamada İsrail ordusu ile Gazze Şeridi'ndeki İslam Direniş Hareketi Hamas arasında gerilimin halen yüksek olduğunu belirtti.

ABD’li danışmanlar, operasyona hazırlık için bölgede 24 kadar Amerikan askerinin bulunduğunu ve bu askerlerin ‘koordinasyon ve denetim’ rolü üstleneceklerini söylerken danışmanlardan biri, amacın, ‘yardım etmek ve katılmak isteyen tüm yerel ortakları kullanmak’ olduğunu açıkladı.

Öte yandan Hamas, Gazze şehrinde İsrail ile iş birliği yaptığını iddia ettiği yedi kişiyi öldürdükten sonra, danışmanlar bu tür olayları önlemek için siviller için güvenli bölgeler oluşturulması konusunda tartışmalar yapıldığını söylediler. İkinci danışman, hiç kimsenin Gazze sakinlerini bu felaket bölgesini terk etmeye zorlamayacağını söyledi. Yetkililer, Hamas üyelerinin temizlendiği bölgeleri yeniden inşa etmeyi düşünüyorlar.

Trump, Gazze Şeridi’nin yeniden yapılandırılmasını istediğini ve çeşitli uluslararası ortaklardan yatırım taahhütleri aldığını, ancak bunun zaman alacağını söyledi. Danışmanlar, İsrailli rehinelerin kalıntılarını kurtarmak için sabırlı olunması gerektiğini belirterek, kalıntıların enkaz ve patlamamış mühimmat altında gömülü olduğu için bunun beklenenden daha uzun süreceğini söylediler. Kalıntıların kurtarılmasına yol açacak bilgiler için ödül verilmesi konusunda tartışmalar olduğunu da eklediler.


"Cesetler krizi" sonrası gözler Refah sınır kapısına çevrildi

İnsani yardım yüklü kamyonlar, Gazze Şeridi'ne geçmek için Refah sınır kapısının Mısır tarafında bekliyor (AFP)
İnsani yardım yüklü kamyonlar, Gazze Şeridi'ne geçmek için Refah sınır kapısının Mısır tarafında bekliyor (AFP)
TT

"Cesetler krizi" sonrası gözler Refah sınır kapısına çevrildi

İnsani yardım yüklü kamyonlar, Gazze Şeridi'ne geçmek için Refah sınır kapısının Mısır tarafında bekliyor (AFP)
İnsani yardım yüklü kamyonlar, Gazze Şeridi'ne geçmek için Refah sınır kapısının Mısır tarafında bekliyor (AFP)

Tüm gözler, Hamas'ın Gazze Şeridi'nde öldürülen İsrailli rehinelerin cenazelerini teslim etmesiyle ilgili krizin çözülmesinin ardından bugün yeniden açılması beklenen Refah sınır kapısına çevrildi.

Reuters, iki kaynağa dayandırdığı haberinde, Mısır ile Gazze Şeridi arasındaki Refah sınır kapısının, Avrupa Birliği'ne bağlı bir gözlem heyetinin sınır kapısına dönmesiyle birlikte, bugün yeniden açılarak insanların geçişine izin verilmesinin beklendiğini belirtti.

Bu gelişme, Hamas'ın İsraillilere daha fazla cenaze teslim etmesi ve savaşta öldürülen 45 Filistinlinin cenazelerini teslim aldığını duyurmasıyla eş zamanlı olarak geldi.

Şarku’l Avsat’ın CNN’den aktardığına göre, Başkan Donald Trump'ın dün gece Hamas'ın hızla çözüleceğini ve hareketin ateşkes anlaşmasına uymaması halinde, İsrail güçlerinin yeniden çatışmaya girmesine izin vermeyi düşündüğünü söyledi. Hareketin silahsızlanmayı reddetmesi durumunda ne olacağı sorulduğunda ise Trump şu yanıtı verdi: "İsrail, benim sözümle sokaklara geri dönecek. İsrail Gazze'ye girip onları yok edebilseydi, bunu yapardı."

Bu durum, ABD'nin Gazze Şeridi'ndeki iç çatışmalara müdahil olması ve Merkez Kuvvetler Komutanı Brad Cooper'ın Hamas'a "Gazze'de hem kendi kontrolü altındaki bölgelerde hem de İsrail ordusunun kontrolündeki bölgelerde masum Filistinli sivillere yönelik şiddet ve silahlı saldırıları derhal durdurması" çağrısıyla gerçekleşti. Cooper, "Bu, barış için tarihi bir fırsat ve Hamas bunu değerlendirmeli... ve gecikmeden silahlarını bırakmalı" ifadelerini kullandı.

Filistin Cumhurbaşkanlığı ise Hamas'ı sert bir dille eleştirdi ve Gazze'de "adil yargılama olmaksızın yargısız infazlar" olarak nitelendirdiği uygulamaları kınadı.