Gazze savaşının yeniden başlamasının ardından arabulucuların çabalarını karmaşıklaştıran üç olası senaryo

Mısır, ateşkes anlaşmasının aşamalarının tamamlanmasını talep ediyor

) Filistinlilerin Gazze Şeridi'nde savaşın yeniden başlamasına ve İsrail'in tahliye emirlerine tepkisi (AFP)
) Filistinlilerin Gazze Şeridi'nde savaşın yeniden başlamasına ve İsrail'in tahliye emirlerine tepkisi (AFP)
TT

Gazze savaşının yeniden başlamasının ardından arabulucuların çabalarını karmaşıklaştıran üç olası senaryo

) Filistinlilerin Gazze Şeridi'nde savaşın yeniden başlamasına ve İsrail'in tahliye emirlerine tepkisi (AFP)
) Filistinlilerin Gazze Şeridi'nde savaşın yeniden başlamasına ve İsrail'in tahliye emirlerine tepkisi (AFP)

Mısır’ın temasları ve Batı’dan gelen talepler, krizin her iki tarafının da müzakerelere kapıyı kapatmayacaklarını söyledikleri bir ortamda, iki aylık kırılgan bir ateşkesin ardından İsrail'in şiddetli bombardımanını durdurmaya doğru ilerliyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan uzmanlara göre arabulucular ve bölgesel müttefikler tarafından atılan bu adımlar üç olası senaryoyla karşı karşıya kaldı: ‘Hamas'ın geri adım atması, taviz vermesi ve askeri baskı altında esirleri teslim etmesi, kapsamlı bir çözüme ulaşılması ya da bu feci durumun devam ederek çöküşün eşiğine gelinmesi.’ Uzmanlar bu senaryoların, arabulucuların yükünü arttıracağını ve başta Mısır olmak üzere arabulucuların ateşkes sağlama ve ateşkesi tamamlama çabalarını sekteye uğratacağını belirtti.

İki aylık ateşkesin ardından İsrail ordusu, 400'den fazla kişinin ölümüne ve 500'den fazla kişinin yaralanmasına neden olan bir saldırı gerçekleştirdi. Geçtiğimiz salı günü Gazze Şeridi'nde savaşın yeniden başladığı ilan edildi. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu televizyonda yaptığı konuşmada, müzakerelerin bundan sonra sadece ateş altında yürütüleceğini söyledi.

Arapların ilk toplu eylemi olarak Kahire'deki Arap Birliği merkezi, Filistin'in talebiyle Gazze Şeridi'nde ateşkesi görüşmek üzere dün daimî temsilcilerin acil toplantısına ev sahipliği yaptı. Filistin'in Arap Birliği Daimî Temsilcisi Muhenned el-Akluk, İsrail'e yaptırım, ekonomik boykot, siyasi izolasyon, uluslararası ve ulusal adalet mekanizmaları aracılığıyla yasal kovuşturma dilinin kullanılmasının yanı sıra, İsrail uçaklarının Arap hava sahası üzerinde uçmasını engelleme ve İsrail'in uluslararası örgütlere üyeliğini dondurma çağrısında bulundu.

İsrail'in tahliye emirlerinin ardından eşyalarıyla birlikte Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Hanun'dan ayrılan Filistinliler (AFP)İsrail'in tahliye emirlerinin ardından eşyalarıyla birlikte Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Hanun'dan ayrılan Filistinliler (AFP)

Bu talepler, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Norveç Dışişleri Bakanı Espen Barth Eide ve İspanya Dışişleri Bakanı Jose Manuel Albares'in de aralarında bulunduğu Avrupalı yetkililerle görüşmesinden bir gün sonra geldi. Abdulati, AB’nin, Gazze Şeridi'ndeki saldırganlığını derhal durdurması için İsrail'e baskı yapması gerektiğini vurguladı. Abdulati ayrıca, arabulucuların ateşkes anlaşmasının üç aşamada kalıcı olarak uygulanmasını sağlama çabalarının tamamlanabilmesi için tarafların itidalli davranmaları gerektiğini ifade etti.

Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ise X hesabından yaptığı paylaşımda, İsrail'i derhal ateşkes uygulamaya, anlaşmaya uymaya ve müzakerelere geri dönmeye zorlamak için acil ve kararlı uluslararası eylem çağrısında bulundu.

Kallas dün yaptığı açıklamada, İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar’a Gazze Şeridi'ne yönelik son saldırıların kabul edilemez olduğunu söylediğini duyurdu. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise Paris'te Ürdün Kralı 2. Abdullah ile Elysee Sarayı'nda yaptığı görüşmede, düşmanlıkların derhal sona ermesi ve müzakerelerin ABD'nin himayesinde iyi niyetle yeniden başlaması gerektiğini vurguladı.

Üç senaryo

Uluslararası ilişkiler, Filistin ve İsrail konularında uzmanlaşmış bir siyaset bilimi profesörü olan Dr. Tarık Fehmi, söz konusu çabaların sonuçlarıyla ilgili olarak şunları söyledi: “Hamas'ın tavizler vererek garantiler elde etmesiyle ateşkes için gerçekleşebilecek birinci ana senaryo var. İkinci senaryo, müzakere şartlarını dayatmak ve Filistin hareketine baskı yapmak için mümkün olduğunca askerî harekâtı sürdürmek, Hamas’ı silahsızlanma ve sahneden çekilme de dâhil olmak üzere daha fazla taviz vermenin eşiğine getirmek. Üçüncü senaryo ise ABD'nin Arap arabulucularla koordinasyon içinde kapsamlı bir çözüm dayatması ve esirlerin tek bir anlaşmayla teslim edilmesi.”

Filistinli siyasi analist Dr. Abdulmehdi Mutava, Netanyahu ateş altında müzakereleri sürdürürken mümkün olan en kısa sürede ateşkes isteyen arabulucuların çabaları için senaryoların sınırlı ve kafa karıştırıcı olduğuna inanıyor. Mutava, “Ya Hamas geri adım atacak ve esirleri teslim edecek ya da belirli tarihi olan kapsamlı bir çözüme yönelik yaygın Arap müdahalesi göreceğiz” tahmininde bulundu.

Öte yandan İsrailli bir yetkili, Hamas'ın daha fazla esir teslim etmeyi kabul etmesi halinde Tel Aviv'in müzakerelere kapıyı kapatmadığını vurguladı. Şarku’l Avsat’ın ABC News'ten aktardığına göre yetkili, çatışmaları müzakerenin farklı bir şekli olarak değerlendirdi ve kalan tüm esirler serbest bırakılana kadar (çatışmaların) devam edeceğini söyledi.

Hamas Siyasi Büro Başkanı’nın Medya Danışmanı Tahir en-Nunu yaptığı açıklamada, “Hamas müzakerelere kapıyı kapatmadı, ancak tüm taraflarca imzalanmış bir anlaşmanın varlığı ışığında yeni anlaşmalara da gerek yok. Hamas, arabuluculara ve uluslararası topluma, İsrail’i saldırganlığını durdurmaya, ateşkes anlaşmasını uygulamaya ve ocak ayında yürürlüğe giren ateşkesin ikinci aşamasını başlatmaya zorlamaları çağrısında bulunuyor” ifadelerini kullandı.

Anlaşmanın ilk aşaması altı hafta sürdü. Bu süre zarfında bin 800'den fazla Filistinli mahkûm karşılığında, sekizi ölü olmak üzere 33 esir serbest bırakıldı. İsrail, ABD'nin ateşkesin nisan ortasına kadar uzatılması önerisini desteklediğini açıklarken, Hamas, savaşın nihai olarak sona erdirilmesi ve ordunun Gazze Şeridi'nin tamamından çekilmesini öngören ikinci aşamaya ilişkin müzakerelere başlanması gerektiğini vurguladı.

Mutava, Hamas'ın müzakerelere kapıyı kapatmamaktan söz etmesini ve ikinci aşamada ısrar etmesini şaşkınlıkla karşıladığını ifade ederek, “Bu mantıksız bir söylem ve arabulucuların çabalarını boşa çıkarıyor” dedi. Mutava sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğer Hamas en başından beri uzatmayı kabul etseydi, Netanyahu hükümeti bütçe anlaşmazlıkları nedeniyle düşecekti. Ancak, geçmişte olduğu gibi onlara yaşam oksijeni verdi. Şimdi savaşın yeniden başlamasıyla durum taleplerini aştı ve Hamas bunu çok geç fark edecek.”

Mutava, Hamas'ın ikinci bir aşama olmaksızın tüm esirlerin serbest bırakılması talebini kabul etmesini ya da savaşın devam ederek önceki senaryoların sonucunu beklemesini öngören İsrail-ABD anlaşmasında herhangi bir değişiklik olacağına inanmıyor.



Kuşatma stratejisi: Doğu ve Batı Libya'nın ‘etki ve coğrafya’ mücadelesi

Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Libya'nın batısındaki bir askeri karargâha yaptığı ziyaret sırasında (El-Menfi'nin ofisi)
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Libya'nın batısındaki bir askeri karargâha yaptığı ziyaret sırasında (El-Menfi'nin ofisi)
TT

Kuşatma stratejisi: Doğu ve Batı Libya'nın ‘etki ve coğrafya’ mücadelesi

Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Libya'nın batısındaki bir askeri karargâha yaptığı ziyaret sırasında (El-Menfi'nin ofisi)
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Libya'nın batısındaki bir askeri karargâha yaptığı ziyaret sırasında (El-Menfi'nin ofisi)

Libya’nın doğusundaki ve batısındaki otoriteler, kimi yönleri sessiz ilerleyen bir çekişmenin içinde bulunuyor. Mevcut işaretlere göre taraflar, etkisini sahada güç gösterisiyle artırmayı hedefleyen ‘arazi kuşatma’ stratejisini aşamalı şekilde uygulayarak nüfuz mücadelesini sürdürüyor.

fgt
Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter, bir askeri üretim tesisini ziyaret etti. (LUO)

Libya Ulusal Ordusu (LUO), Mareşal Halife Hafter liderliğinde 2014’te yeniden yapılandırılmasının ardından ülkenin doğusunda konumlandı. Ancak bu tarihten itibaren farklı kolları aracılığıyla ülkenin orta ve güney bölgelerine doğru genişleme adımları attı. Buna paralel olarak Abdulhamid Dibeybe liderliğindeki Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) ise başkent Trablus’ta hakimiyetini sürdürürken, son dönemde bazı belediyeler üzerindeki kontrolünü artıran kararlar aldı.

Gözlemciler, Bingazi’deki otoritelerin -LUO ve Usame Hammad hükümeti- rakibi UBH’nin sosyal ilişkiler alanında bir ‘gedik açtığını’ belirtiyor. Bu adımın, daha önce ‘dünkü düşman’ olarak görülen kesimlerle, özellikle Zaviye’de ve başkentteki bazı diğer şehirlerde temasların artırılmasıyla hayata geçirildiği ifade ediliyor.

Zaviye Uluslararası Ticari Havalimanı

Başkent Trablus’un batısındaki Zaviye kentinde, geçen hafta Hammad hükümeti tarafından Zaviye Uluslararası Ticari Havalimanı’nın temel atma töreni düzenlendi. Törene İçişleri Bakanı İsam Ebu Zeribe, Ulaştırma Bakanı Abdulhakim el-Gazivi ile Temsilciler Meclisi (TM) ve Devlet Yüksek Konseyi’nden (DYK) bazı üyeler katıldı. Söz konusu adım, kent sakinleri tarafından olumlu karşılandı.

rty
Zaviye Uluslararası Havalimanı'nın temel atma töreninin ardından Zaviye sakinleri (Usame Hammad hükümetine bağlı bir sayfa)

Havalimanı projesinin ciddiyetine işaret eden bir gelişme olarak, Ulusal Kalkınma Kurumu tarafından görevlendirilen Türk şirketi SRJ’nin yöneticisi ve teknik ekibi bölgeye gelerek coğrafi etüt çalışmalarına ve proje haritalarının hazırlanmasına başladı.

Öte yandan Hafter karşıtı çevreler bu adımları ‘Trablus otoritelerine yakın tarafları kendi safına çekme girişimi’ olarak nitelendirerek eleştiride bulundu. Buna karşın LUO’ya yakın bir kaynak, Hafter’in ‘siyasi aktörlere Libya’yı krizden çıkarmaları için çokça fırsat tanıdığını, mevcut girişimlerin ülkeyi içinde bulunduğu durumdan kurtarmaya yönelik olduğunu düşündüğünü’ belirtti. Kaynak, Hafter’in son uyarısının ‘ordunun yaşananları görmezden gelmeyeceği anlamına geldiğini’ aktardı.

Hafter, son haftalarda güney, batı ve orta Libya’dan gelen çok sayıda kabile heyetini kabul etti. Bu heyetlerin önemli bir bölümü daha önce Trablus yönetimine yakın kabul ediliyordu. Aynı dönemde LUO Genel Komutan Yardımcısı Orgeneral Saddam Hafter de güney bölgelerinde saha turlarını yoğunlaştırdı.

Güvenlik gerekçesiyle isminin açıklanmasını istemeyen batı Libyalı bir kaynak, ‘askeri kurumun, ülkenin dağınıklığı ve geleceği üzerinden yürütülen siyasi pazarlıklara karşı Libya halkını korumak için hareket ettiğini’ savundu. Kaynak, daha önce Dibeybe hükümetine yakın bazı kesimlerin ‘LUO saflarına yöneldiğini’ ileri sürdü.

Hammad hükümetinin, Hafter’e muhalif bir kent olan Zaviye’ye gitmesinden önce, LUO’nun güneydeki etkisini artırdığı gözlemleniyor. Bu güçlenme, Çad hükümetiyle yapılan sınır güvenliği iş birliği ve Sebha’da olduğu gibi çeşitli kalkınma, hizmet ve askeri projelerle destekleniyor. Gelişmeler, ordunun ülkenin güney kuşağındaki varlığını pekiştirdiği şeklinde yorumlanıyor.

Coğrafya konusunda çatışma

Ancak Libya Halkın Sesi Partisi Başkanı Fethi eş-Şibli, ülkedeki mevcut gelişmelerin ‘siyasetten önce bir coğrafya mücadelesi’ niteliği taşıdığını düşünüyor. Şibli, tarafların sahadaki hakimiyet alanlarını genişleterek daha fazla siyasi ve ekonomik nüfuz elde etmeye çalıştığını söyledi.

Şibli, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, güç dengesinin artık ‘kimin diğerini çevreleyebildiğine ve sahada baskı unsuru oluşturacak kartlara sahip olduğuna’ bağlı olduğunu belirterek, bu durumun taraflara olası bir çözüm sürecinde kendi şartlarını dayatma imkânı vereceğini ifade etti.

sdfgth
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe (Dibeybe'nin ofisi)

Rekabetin artmasıyla birlikte, Başbakan Abdulhamid Dibeybe yakın dönemde Misrata Belediyesi’ne bağlı 15 yeni belediye şubesi kurulmasına yönelik bir karar çıkardı. Bu karara Tavurga, Ebu Kureyn, Buncim ve Zemzem gibi Misrata’dan coğrafi olarak uzak bölgeler de dahil edildi. Ancak Trablus Temyiz Mahkemesi, geçen yıl ekim ayında Tavurga’nın Misrata’ya bağlanmasını iptal eden bir hüküm vererek, burada yeni bir belediye şubesi oluşturulmasını hukuka aykırı bulmuştu.

Siyasi analist Halid Bakan, Dibeybe’nin Misrata’nın yetki alanını Beni Velid’den Sirte sınırlarına kadar genişletme girişimini, ‘Trablus’taki hükümetini kaybetmesi halinde ilan edilecek bir Büyük Misrata Devleti hazırlığı’ olarak değerlendirdi. Buna karşın Dibeybe hükümetine yakın isimler, adımın ‘resmi yetki çerçevesi içinde’ atıldığını savundu.

TM üyesi Caballah eş-Şeyyabi ise Dibeybe’nin kararını ‘kendini büyütmeye yönelik yayılmacı bir politika’ olarak nitelendirdi. Tavurga’nın Misrata’ya bağlanmasına ve burada bir belediye şubesi kurulmasına yönelik kararın, hem yerel halkın iradesine hem de yerel yönetim mevzuatına aykırı olduğunu kaydetti.

Şeyyabi yaptığı açıklamada, Trablus Temyiz Mahkemesi’nin söz konusu kararı durdurduğunu hatırlatarak, “Başbakan mahkeme hükmüne uymadı ve yargı kararını hiçe saydı. Bu durum, yasallık ilkesinin ve hukukun üstünlüğünün açık bir ihlali” dedi. Tavurga’nın bağımsız bir belediye olduğunu vurgulayan Şeyyabi, “Halkının ve temsilcilerinin onayı olmadan buranın statüsünü düşüren ya da başka bir belediyeye bağlayan hiçbir kararı kabul etmeyiz” ifadelerini kullandı.

Şeyyabi, Dibeybe’nin kararının derhal iptal edilmesi, yargı hükümlerine riayet edilmesi ve Tavurga halkının haklarının korunması gerektiğini belirtti. Ayrıca, başsavcılığın ‘en azından yargının saygınlığını korumak için’ konuya acilen müdahale etmesi çağrısında bulundu.

Belediyelerin Misrata'ya dahil edilmesi

Dibeybe’nin Misrata’ya yeni belediye birimleri bağlama kararı, özellikle bu düzenlemeden etkilenen bölgelerde dikkat çekici tepkilere yol açtı. Başbakanın memleketi olan Misrata’ya bağlanması gündeme gelen Beni Velid Belediyesi’nin geçici yönetimi, TM’ye başvurarak ‘belediyenin tüm idari sınırlarıyla birlikte Sirte’ye bağlanmasını’ ve Dibeybe hükümeti tarafından alınan tüm ilgili kararların iptal edilmesini istedi.

Belediye meclisi, söz konusu adımın ‘Beni Velid’in doğal kaynakları ve taş ocaklarının haksız biçimde kullanılmasına zemin hazırladığını’ savundu. Ayrıca, Zemzem’in Misrata’ya bağlı bir belediye şubesi yapılmasına da karşı çıkılarak, “Eğer böyle bir düzenleme zorunlu görülüyorsa, Zemzem’in Beni Velid’e bağlanması daha uygundur” ifadeleri kullanıldı. Beni Velid, hâlâ büyük oranda eski lider Muammer Kaddafi dönemine yakın çizgisiyle bilinen kentlerden biri.

Öte yandan LUO’nun 2020’nin ortasında başkente girmekte başarısız olmasının ardından, güçlerini Trablus’un idari sınırlarının dışına çektiği biliniyor. LUO, o tarihten bu yana Sirte-Cufra hattında konuşlanmış durumda ve bu bölgeyi güney yönlü askeri faaliyetleri için bir merkez olarak kullanıyor.

dfg
Libya Ulusal Ordusu’nun (LUO) kara kuvvetlerine ait bir askeri konvoy (LUO)

Beni Velid Belediyesi’nin geçici yönetimi, ‘kentin idari ve tarihi sınırlarının hiçbir gerekçeyle değiştirilmemesi gerektiğini’ vurgulayarak, idari bağlılık konusunda yapılacak herhangi bir düzenlemenin yalnızca yasama organının yetkisinde olduğunu hatırlattı.

Tavurga’daki Yaşlılar ve İleri Gelenler Meclisi de UBH’nin Tavurga’yı bir belediye şubesi gibi Misrata’ya bağlama kararını reddetti. Meclis, ‘Tavurga Belediyesi’nin idari bağımsızlığının, yasama kurumlarınca alınmış kararlarla ve yargı hükümleriyle güvence altına alındığını’ belirterek statünün değiştirilmesine karşı çıktı.

Libya’da, LUO’nun ve Trablus otoritelerinin dışında kalan bazı siyasi ve sosyal gruplar da UBH’ye yönelik eleştirilerini sürdürüyor. Bu kesimler, ülkede ‘askeri yapıların güçlendirilmesi ve militarizmin artmasına’ karşı çıkarken, ordunun güneyde kontrol alanını genişletmesini ‘askeri ve siyasi bölünmüşlüğü derinleştiren, ayrıca olası Birleşmiş Milletler (BM) girişimlerine karşı atılmış erken bir adım’ olarak değerlendiriyor.


Faşir’den kaçanlar: Ağaçlara asılı cesetler gördük

HDK’nın saldırısından kaçan yerinden edilmiş kişiler için kurulan et-Tavile Mülteci Kampı’ndaki Sudanlı bir kadını, 15 Kasım 2025 (Reuters)
HDK’nın saldırısından kaçan yerinden edilmiş kişiler için kurulan et-Tavile Mülteci Kampı’ndaki Sudanlı bir kadını, 15 Kasım 2025 (Reuters)
TT

Faşir’den kaçanlar: Ağaçlara asılı cesetler gördük

HDK’nın saldırısından kaçan yerinden edilmiş kişiler için kurulan et-Tavile Mülteci Kampı’ndaki Sudanlı bir kadını, 15 Kasım 2025 (Reuters)
HDK’nın saldırısından kaçan yerinden edilmiş kişiler için kurulan et-Tavile Mülteci Kampı’ndaki Sudanlı bir kadını, 15 Kasım 2025 (Reuters)

Faşir’deki saldırılardan sağ kalanlar, geçtiğimiz ekim ayında Sudan'ın Kuzey Darfur eyaletinin yönetim şehri Faşir'in Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) eline geçmesinden bu yana maruz kaldıkları veya tanık oldukları korkunç ihlalleri anlattılar.

Yedi yakın aile üyesiyle birlikte Faşir’den kaçan, ancak beraberindekilerin başlarına ne geldiğini bilmeyen Ahmed Cibril, “O gece çıplak ayakla ve pijamalarımızla yola çıktık ve yolda HDK üyelerinin yoğun ateşi altında kaldık... Birçoğu öldü ve yaralandı” dedi. Faşir’den yaklaşık 60 kilometre uzaklıktaki et-Tavile Mülteci Kampı’na giderken onlarca kişinin açlık ve susuzluktan öldüğünü, diğerlerinin ise aldıkları ağır yaralar nedeniyle hayatını kaybettiğine tanık olduğunu ekledi.

Telefonla Şarku’l Avsat’a konuşan sağ kalanlar, HDK’nın yüzlerce aileyi gözaltı merkezlerinde ve barınaklarda zorla alıkoymaya devam ettiğini ve birçoğunun açlıktan öldüğünü veya vurulduğunu söyledi.

Sağ kalanlardan biri şöyle dedi:

Ağaçlara asılmış kadın ve erkeklerin cesetlerini gördük, kimse onlara yaklaşamadı.

Faşir'in HDK’nın eline geçmesinden birkaç gün sonra şehirden ayrılan Avukat Adam İdris şöyle konuştu:

“HDK bizi camilere gitmeye zorladı, orada bizi videoya aldı ve ardından her şeyin normal seyrinde gittiğini söyleyen videolar yayınladı, oysa gerçekte silahsız vatandaşları gözaltına alıyor ve serbest bırakılmaları karşılığında büyük miktarlarda para talep ediyordu.”

İki çocuk annesi bir kadın ise şöyle anlattı:

“Kadınları sıraya dizip silahlarını bize doğrulttular ve sonra para ve altın var mı diye bakmak için giysilerimizi aradılar. HDK üyeleri tarafından cinsel şiddete ve insanlık dışı muameleye maruz kaldık. Bize ırkçı hakaretler ettiler.”

Sudan’da 2023 yılının nisan ayı ortalarında, tüm güçleri tek bir ordu altında birleştirme çabaları sırasında ordu ile HDK arasında başlayan anlaşmazlık silahlı çatışmaya dönüştü.


Suriyeliler, Suriye'nin kurtuluşu ve Beşşar Esed’in kaçışının yıldönümünü kutluyor

Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)
Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)
TT

Suriyeliler, Suriye'nin kurtuluşu ve Beşşar Esed’in kaçışının yıldönümünü kutluyor

Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)
Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)

Şam, bugün ‘kurtuluşunun’ birinci yıldönümünde Suriyelilerin ülkelerine dönüşünü, eski rejimin çöküşünü ve lideri Beşşar Esed'in ülkeden kaçışını kutluyor.

Adeta bir tatil havasının hakim olduğu başkentte, geri dönüş hakkının sevinci, hatıraların ağırlığıyla iç içe geçmiş durumda. Sokaklar ise ‘karanlık dönemin’ sembollerinin yerini alan yeni bir kimliği yansıtıyor. Silahlı grupların üyeleri yeni devletin güvenlik kurumlarına entegre edilirken Şamlılar gelecekleriyle ilgili endişelerinin bir kısmından kurtulmuş durumdalar.

Süslemelerin, kalabalıkların, dolu otellerin ve yıllarca süren sürgünün ardından geri dönenlerin ardında, hala kayıp olanların aileleri ve yıkılmış bölgelerin sakinleri arasında hiç bitmeyecek bir hüzün var. Yine de insanlar, sanki ‘duvarların artık kulakları yokmuş’ gibi, açıkça konuşma cesaretini yeniden kazandılar ve bireysel karar verme gücünü ve geri dönme hakkını yeniden kazandıklarına dair genel duygularını ifade ettiler.

Bu değişim, 8 Aralık 2024 tarihinde Beşşar Esed'in ülkenden kaçışının ardından yaşanan hareketli gecenin hatıralarını silebilmiş değil. O gece, güvenlik kurumları çöktü, silahlı gruplar kritik öneme sahip karargahları yağmalamak için acele etti ve eski rejimin üyeleri üniformalarını sokaklarda bıraktı. Şam kaosun eşiğine gelmişti.

Ancak Cisr el-Ebyad, Bab Tuma ve el-Kassa gibi mahalleler, doktorlar, öğrenciler ve tüccarlardan oluşan geçici mahalle komiteleri sayesinde kendilerini korumayı başardılar. Bu girişimler sayesinde 200'den fazla hırsız tutuklandı ve mezhep çatışmaları önlerken halkın durumun kontrolden çıkmasını engelleme yeteneğini ortaya koydu.

Öte yandan Tahran'da bugün, İran'ın Suriye'deki dayanak noktasını kaybetmesi, İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney’in ‘dış komplo’ hakkındaki konuşması, Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) Suriye'yi ‘35. Eyalet’ olarak görmesi, diplomasinin savunulması ve milletvekillerinin on milyarlarca doların israf edildiği yönündeki suçlamaları arasında ‘direniş çadırının ana direğinin’ çöküşüyle ilgili çelişkili haberler basında yer alıyor.