Gazze savaşının yeniden başlamasının ardından arabulucuların çabalarını karmaşıklaştıran üç olası senaryo

Mısır, ateşkes anlaşmasının aşamalarının tamamlanmasını talep ediyor

) Filistinlilerin Gazze Şeridi'nde savaşın yeniden başlamasına ve İsrail'in tahliye emirlerine tepkisi (AFP)
) Filistinlilerin Gazze Şeridi'nde savaşın yeniden başlamasına ve İsrail'in tahliye emirlerine tepkisi (AFP)
TT

Gazze savaşının yeniden başlamasının ardından arabulucuların çabalarını karmaşıklaştıran üç olası senaryo

) Filistinlilerin Gazze Şeridi'nde savaşın yeniden başlamasına ve İsrail'in tahliye emirlerine tepkisi (AFP)
) Filistinlilerin Gazze Şeridi'nde savaşın yeniden başlamasına ve İsrail'in tahliye emirlerine tepkisi (AFP)

Mısır’ın temasları ve Batı’dan gelen talepler, krizin her iki tarafının da müzakerelere kapıyı kapatmayacaklarını söyledikleri bir ortamda, iki aylık kırılgan bir ateşkesin ardından İsrail'in şiddetli bombardımanını durdurmaya doğru ilerliyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan uzmanlara göre arabulucular ve bölgesel müttefikler tarafından atılan bu adımlar üç olası senaryoyla karşı karşıya kaldı: ‘Hamas'ın geri adım atması, taviz vermesi ve askeri baskı altında esirleri teslim etmesi, kapsamlı bir çözüme ulaşılması ya da bu feci durumun devam ederek çöküşün eşiğine gelinmesi.’ Uzmanlar bu senaryoların, arabulucuların yükünü arttıracağını ve başta Mısır olmak üzere arabulucuların ateşkes sağlama ve ateşkesi tamamlama çabalarını sekteye uğratacağını belirtti.

İki aylık ateşkesin ardından İsrail ordusu, 400'den fazla kişinin ölümüne ve 500'den fazla kişinin yaralanmasına neden olan bir saldırı gerçekleştirdi. Geçtiğimiz salı günü Gazze Şeridi'nde savaşın yeniden başladığı ilan edildi. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu televizyonda yaptığı konuşmada, müzakerelerin bundan sonra sadece ateş altında yürütüleceğini söyledi.

Arapların ilk toplu eylemi olarak Kahire'deki Arap Birliği merkezi, Filistin'in talebiyle Gazze Şeridi'nde ateşkesi görüşmek üzere dün daimî temsilcilerin acil toplantısına ev sahipliği yaptı. Filistin'in Arap Birliği Daimî Temsilcisi Muhenned el-Akluk, İsrail'e yaptırım, ekonomik boykot, siyasi izolasyon, uluslararası ve ulusal adalet mekanizmaları aracılığıyla yasal kovuşturma dilinin kullanılmasının yanı sıra, İsrail uçaklarının Arap hava sahası üzerinde uçmasını engelleme ve İsrail'in uluslararası örgütlere üyeliğini dondurma çağrısında bulundu.

İsrail'in tahliye emirlerinin ardından eşyalarıyla birlikte Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Hanun'dan ayrılan Filistinliler (AFP)İsrail'in tahliye emirlerinin ardından eşyalarıyla birlikte Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Hanun'dan ayrılan Filistinliler (AFP)

Bu talepler, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Norveç Dışişleri Bakanı Espen Barth Eide ve İspanya Dışişleri Bakanı Jose Manuel Albares'in de aralarında bulunduğu Avrupalı yetkililerle görüşmesinden bir gün sonra geldi. Abdulati, AB’nin, Gazze Şeridi'ndeki saldırganlığını derhal durdurması için İsrail'e baskı yapması gerektiğini vurguladı. Abdulati ayrıca, arabulucuların ateşkes anlaşmasının üç aşamada kalıcı olarak uygulanmasını sağlama çabalarının tamamlanabilmesi için tarafların itidalli davranmaları gerektiğini ifade etti.

Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ise X hesabından yaptığı paylaşımda, İsrail'i derhal ateşkes uygulamaya, anlaşmaya uymaya ve müzakerelere geri dönmeye zorlamak için acil ve kararlı uluslararası eylem çağrısında bulundu.

Kallas dün yaptığı açıklamada, İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar’a Gazze Şeridi'ne yönelik son saldırıların kabul edilemez olduğunu söylediğini duyurdu. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise Paris'te Ürdün Kralı 2. Abdullah ile Elysee Sarayı'nda yaptığı görüşmede, düşmanlıkların derhal sona ermesi ve müzakerelerin ABD'nin himayesinde iyi niyetle yeniden başlaması gerektiğini vurguladı.

Üç senaryo

Uluslararası ilişkiler, Filistin ve İsrail konularında uzmanlaşmış bir siyaset bilimi profesörü olan Dr. Tarık Fehmi, söz konusu çabaların sonuçlarıyla ilgili olarak şunları söyledi: “Hamas'ın tavizler vererek garantiler elde etmesiyle ateşkes için gerçekleşebilecek birinci ana senaryo var. İkinci senaryo, müzakere şartlarını dayatmak ve Filistin hareketine baskı yapmak için mümkün olduğunca askerî harekâtı sürdürmek, Hamas’ı silahsızlanma ve sahneden çekilme de dâhil olmak üzere daha fazla taviz vermenin eşiğine getirmek. Üçüncü senaryo ise ABD'nin Arap arabulucularla koordinasyon içinde kapsamlı bir çözüm dayatması ve esirlerin tek bir anlaşmayla teslim edilmesi.”

Filistinli siyasi analist Dr. Abdulmehdi Mutava, Netanyahu ateş altında müzakereleri sürdürürken mümkün olan en kısa sürede ateşkes isteyen arabulucuların çabaları için senaryoların sınırlı ve kafa karıştırıcı olduğuna inanıyor. Mutava, “Ya Hamas geri adım atacak ve esirleri teslim edecek ya da belirli tarihi olan kapsamlı bir çözüme yönelik yaygın Arap müdahalesi göreceğiz” tahmininde bulundu.

Öte yandan İsrailli bir yetkili, Hamas'ın daha fazla esir teslim etmeyi kabul etmesi halinde Tel Aviv'in müzakerelere kapıyı kapatmadığını vurguladı. Şarku’l Avsat’ın ABC News'ten aktardığına göre yetkili, çatışmaları müzakerenin farklı bir şekli olarak değerlendirdi ve kalan tüm esirler serbest bırakılana kadar (çatışmaların) devam edeceğini söyledi.

Hamas Siyasi Büro Başkanı’nın Medya Danışmanı Tahir en-Nunu yaptığı açıklamada, “Hamas müzakerelere kapıyı kapatmadı, ancak tüm taraflarca imzalanmış bir anlaşmanın varlığı ışığında yeni anlaşmalara da gerek yok. Hamas, arabuluculara ve uluslararası topluma, İsrail’i saldırganlığını durdurmaya, ateşkes anlaşmasını uygulamaya ve ocak ayında yürürlüğe giren ateşkesin ikinci aşamasını başlatmaya zorlamaları çağrısında bulunuyor” ifadelerini kullandı.

Anlaşmanın ilk aşaması altı hafta sürdü. Bu süre zarfında bin 800'den fazla Filistinli mahkûm karşılığında, sekizi ölü olmak üzere 33 esir serbest bırakıldı. İsrail, ABD'nin ateşkesin nisan ortasına kadar uzatılması önerisini desteklediğini açıklarken, Hamas, savaşın nihai olarak sona erdirilmesi ve ordunun Gazze Şeridi'nin tamamından çekilmesini öngören ikinci aşamaya ilişkin müzakerelere başlanması gerektiğini vurguladı.

Mutava, Hamas'ın müzakerelere kapıyı kapatmamaktan söz etmesini ve ikinci aşamada ısrar etmesini şaşkınlıkla karşıladığını ifade ederek, “Bu mantıksız bir söylem ve arabulucuların çabalarını boşa çıkarıyor” dedi. Mutava sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğer Hamas en başından beri uzatmayı kabul etseydi, Netanyahu hükümeti bütçe anlaşmazlıkları nedeniyle düşecekti. Ancak, geçmişte olduğu gibi onlara yaşam oksijeni verdi. Şimdi savaşın yeniden başlamasıyla durum taleplerini aştı ve Hamas bunu çok geç fark edecek.”

Mutava, Hamas'ın ikinci bir aşama olmaksızın tüm esirlerin serbest bırakılması talebini kabul etmesini ya da savaşın devam ederek önceki senaryoların sonucunu beklemesini öngören İsrail-ABD anlaşmasında herhangi bir değişiklik olacağına inanmıyor.



Lübnan Dışişleri Bakanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Silahlar bırakılmadan yeniden yapılanma ve uluslararası yardım olmayacağı konusunda açıkça bilgilendirildik

Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)
Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)
TT

Lübnan Dışişleri Bakanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Silahlar bırakılmadan yeniden yapılanma ve uluslararası yardım olmayacağı konusunda açıkça bilgilendirildik

Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)
Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)

Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci, ülkesinin ‘Litani'nin kuzey ve güneyinde silahlar bırakılmadan yeniden yapılanma ve uluslararası yardım olmayacağı konusunda açıkça bilgilendirildiğini’ doğruladı. Recci, bu pozisyonu Lübnan'a ileten son kişinin geçen hafta sonu Beyrut'u ziyaret eden ve çok sayıda Lübnanlı yetkiliyle görüşen ABD Ortadoğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus olduğunu belirtti.

Recci Şarku’l Avsat'a verdiği röportajda, Ortagus’un Lübnan'ın şu anda açık bir ‘penceresi’ olduğundan bahsettiğine dikkat çekerek şunları söyledi: “ABD yönetimi Lübnan'a topraklarını özgürleştirmesi, yeniden inşa etmesi ve ekonomisini geliştirmesi için yardım etmek istiyor. Ancak bunun karşılığında ister uluslararası, Arap, Körfez ve hatta Lübnanlıların talebi olan ekonomik reformlar açısından olsun, ister uluslararası toplumun Lübnan devletinin egemenliğini sadece Litani'nin güneyine değil, tüm Lübnan topraklarına yaymasını istediği silah münhasırlığı açısından olsun bizden istenen şeyler var. Bu husus Ortagus ve diğer uluslararası yetkililer tarafından bize açıkça iletildi. Zaten bu mesele Lübnan anayasasında da yer alıyor.”

Recci, “Ayrıca dünyada hiçbir ülke kendi kurumları dışında silahların varlığını kabul etmek zorunda değildir. Dolayısıyla bu uluslararası bir talep olduğu gibi aynı zamanda Lübnan'ın da bir talebidir. Biz bunu bakanlık açıklamasında ve yemin konuşmasında açıkça ifade ettik” şeklinde konuştu.

cdfvgh
Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku'l Avsat)

Recci, Ortagus'un silah münhasırlığının sağlanması için bir ‘zaman çizelgesinden’ söz ettiğini reddederek, ‘bunun mümkün olan en kısa sürede gerçekleşmesi gerektiğini’ söylediğini açıkladı. Bu alanda yapılanların iyi ama yetersiz olduğunu, daha büyük ve hızlı adımlar atılmasını istediklerini belirtti.

Recci, ‘silah münhasırlığına’ ulaşmak için benimsenecek mekanizma konusunda ise şunları söyledi: “Devletin kendi iç egemenliğini müzakere etmeyeceğini söyleyen genel bir ilke var. Dolayısıyla hükümetin net bir tutum sergilemesi gerekiyor. Biz de silahların devlet tarafından kısıtlanması için bir yol ve mekanizma bulacağız.”

Müzakere komiteleri

İsrail ile müzakere komiteleri konusuna da değinen Recci, “İsrailliler ve Amerikalılar işgal altındaki beş nokta, esirler ve ihtilaflı bölgeler konusunda müzakere etmek üzere üç komite kurulmasını talep ediyorlardı. Ancak biz onlara ilk iki hususta müzakere etmenin söz konusu olmadığını, müzakere edilecek bir şey olmadığını söyledik. Zira biz toprak işgal etmiyoruz ya da İsrailli esirleri tutmuyoruz. Bu nedenle İsrail'in beş noktadan derhal ve koşulsuz olarak çekilmesi ve mahkûmları müzakere etmeden serbest bırakması gerekiyor. Bizim kabul ettiğimiz şey, karmaşık bir teknik mesele olan sınırların belirlenmesinin müzakere edilmesidir. Yaklaşık iki hafta önce önerilen komitelerin sivil olacağına dair bir fikir vardı, ancak konu bir daha tartışılmadı ve Ortagus bunu en azından benimle gündeme getirmedi” ifadelerini kullandı.

Diplomatik eylem

“Bu alanda günlük çalışmalar yapılıyor” diyen Recci sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm ülkeleri İsrail'e işgal ettiği Lübnan topraklarından çekilmesi için baskı yapmaya çağırıyoruz. Bu, Hizbullah'ın silahlarını elinde tutmak için sunduğu her türlü argümanı ya da gerekçeyi ortadan kaldırır ve topraklarını diplomasi yoluyla özgürleştirmekte ısrar eden ancak şu ana kadar İsraillilerin yanıt vermeyi ve güvenlik mülahazalarından bahsetmeyi reddettiği Lübnan devletinin konumunu güçlendirir. Devlet olarak askeri ve ekonomik güce sahip olsaydık diplomatik çalışmaların başarısı daha kesin ve hızlı olurdu, ancak her ikisinden de yoksunuz. Elimizdeki tek şey bu alanda bize yardımcı olacak ülkelerin dostluğu.”

Filistin silahları

Hizbullah'ın silahlarını geri çekmesi ile Filistinlilerin kamp içindeki ve dışındaki silahlarını geri çekmesi arasındaki bağlantıyı sorgulayan Recci, “Hizbullah'ın silahlarının geri çekilmesinin, geri kalanı şüphesiz teslim edilmesi gereken Filistin silahlarıyla ne ilgisi var? Peki Hizbullah'ın silahı Filistinlilerin silahına karşı koymak için mi orada? Durum böyle olmadığı sürece, bu alanda önceliklerle ilgili koşullar belirlememeliyiz. Bizim istediğimiz, Lübnan ordusunun, önümüzdeki tehditler ne olursa olsun, Lübnanlılar olarak bizi koruyan tek güç olmasıdır” dedi.

Mali reformlar

Recci, mali ve ekonomik reformlar konusunda ise şunları söyledi: “Başbakan Nevvaf Selam liderliğindeki hükümet harika, mükemmel ve hızlı bir iş çıkarıyor, ancak kriz derin ve iki haftada çözülemez. Uluslararası toplum bunu kabul ediyor, ancak reformların tam olarak uygulanması için zamanın ucu açık olmadığını ve aciliyet gerektirdiğini vurguluyor.”

ABD-İran müzakereleri

ABD-İran müzakereleri ve bunların Lübnan'ı nasıl etkileyeceği konusuna da değinen Recci, “Bu müzakerelerin nereye varacağı henüz belli değil. Bildiğimiz şey, nükleer program, balistik füzeler ve Hizbullah da dahil olmak üzere İran'ın vekil güçlerini içerdiği ve iki taraf arasında bir anlaşmaya varılamaması halinde tüm seçeneklerin masada olduğu” dedi.

Suriye ziyareti

Recci, Başbakan Nevvaf Selam'ın önümüzdeki hafta Suriye'ye yapacağı resmi ziyarete katılarak, çözülmemiş birden fazla dosyayı çözüme kavuşturmaya çalışacak. Suriye’deki yeni rejim konusunda iyimser olan Recci şu ifadeleri kullandı: “Önceki rejimden kesinlikle daha iyi. Bağımsızlıktan bu yana Suriye'deki hiçbir rejim Lübnan devletini bir varlık olarak tanıdığını, bağımsızlığını tanıdığını ve egemenliğine saygı duyduğunu açıkça söylemedi ama şimdi Suriyeli yetkililerden içişlerimize karışmayacaklarına dair sözler aldık.”

Yerlerinden edilenler dosyası

Recci'ye göre Selam, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile görüşmesinde, şu anda Lübnan için öncelikli olan Suriyelilerin yerinden edilmesi konusunu gündeme getirecek.

Recci sözlerine şöyle devam etti: “Lübnan, ülkedeki demografik dengeyi sarsan ve sosyal ve ekonomik tehdidin yanı sıra varoluşsal bir tehdit oluşturan yerinden edilmenin olumsuz yansımalarına daha fazla tahammül edemez. Uluslararası yetkililerle yaptığımız görüşmelerde talep ettiğimiz ve ısrarla vurguladığımız husus, uluslararası toplumun yeni bir yaklaşım benimsemesi ve böylece yerinden edilmiş kişilere Lübnan'da kaldıkları süre boyunca değil, ülkelerine döndüklerinde yardım sağlanmasıdır. Ayrıca, Suriye'de yeniden inşa sürecinin başlatılarak vatandaşların geri dönmesinin ve yaptırımların kademeli olarak kaldırılmasının önemini vurguluyoruz. Zira tüm bunların varlığı yerinden edilmiş kişileri geri dönmeye teşvik edecektir. Ayrıca Suriye'nin birçok bölge ve vilayetinde hayat normale dönmüştür, dolayısıyla geri dönüş konvoyları yarından önce hemen bugün başlamalıdır. Suriye'deki tartışma doğu sınırı dosyasını ve oradaki kayıp Lübnanlıların dosyasını da içerecek. Çünkü bu insanların akıbetini bilmek istiyoruz... Nasıl öldürüldüler, neredeler? İstediğimiz şey bu dosyayı sonsuza kadar kapatmak.”

Lübnan-Körfez ilişkileri

Recci sözlerini şu ifadelerle noktaladı: “Ne yazık ki son birkaç yıldır genel olarak Körfez ülkeleriyle, özel olarak da Suudi Arabistan ile ilişkilerimiz kötüydü. Doğrusunu söylemek gerekirse bunun sorumlusu Lübnan'dır, daha doğrusu Lübnan'da ülkeyi hiçbir dahli olmadığı bir anlaşmazlığın içine sokan bazı kişilerdir. Captagon ve silah ihraç edip, lanetleyip, sonra da yardım isteyemeyiz. Lübnan'ın resmi tutumu, Lübnan ile Körfez ülkeleri arasındaki mükemmel ilişkiler geleneğine uymuyordu. Bugün ilişkiler eski tarihi konumuna kavuşmaya başlamıştır. Bunun en büyük kanıtı da Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın davetlisi olarak Suudi Arabistan’a yaptığı ziyarettir. Ziyaretin kendisi ve Avn’ın gördüğü sıcak karşılama, ilişkilerde yeni bir sayfa açıldığının kanıtıdır. Bu durum aynı zamanda seçkin bir şekilde karşılanan Başbakan Nevvaf Selam'ın ziyareti için de geçerlidir. Veliaht Prens Muhammed bin Selman, gerekli ekonomik reformların tamamlanması ve silah münhasırlığının sağlanması koşuluyla ilişkilerin eskiden olduğu gibi devam edeceği sözünü verdi.”