Suriye’de iç ve dış gündemler arasındaki rekabet yoğunlaşıyor

Trump, Suriye’de ‘bölünme’ öngörüyor, İsrail, ‘federal sistem senaryosunun gerçekleşmesini’ umuyor, İran, ülkenin ‘parçalanması’ için bastırıyor, Arap ülkeleri ise istikrarın sağlanmasını istiyor

Suriye’de iç ve dış gündemler arasındaki rekabet yoğunlaşıyor
TT

Suriye’de iç ve dış gündemler arasındaki rekabet yoğunlaşıyor

Suriye’de iç ve dış gündemler arasındaki rekabet yoğunlaşıyor

İbrahim Hamidi

ABD Başkanı Donald Trump kapalı kapılar ardından gerçekleştirilen bir toplantıda, Suriye'nin ‘üç bölgeye ayrılacağını’ söyledi. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu kamuoyu önünde ‘Dürzilerin hayatlarını korumaktan’ bahsederken, hükümetindeki diğer isimler Suriye’de ‘federal sistem senaryosunu’ desteklediler. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise ‘Suriye'nin birliğini’ desteklerken, ‘terörizmle mücadele etmek’ ve ‘Suriye topraklarında bir Kürt oluşumunun kurulmasını engellemek’ istiyor.

Öte yandan İran, Suriye'deki stratejik yenilgiyi kabul edemiyor. Rusya kayıplarını en aza indirmeyi ve Şam'la, ülkedeki ve bölgedeki askeri varlığını ve nüfuzunu sürdürmesini sağlayacak şekilde yeni ilişkiler kurmayı isterken İran, şoku atlattı ve ‘üç cephede’ hareket etme kararı aldı.

Arap ve Avrupa ülkelerine gelince, onlar yeni Suriye yönetimiyle ilişkilerini kurmaya karar verdiler. Çünkü onlar için ‘yeni Suriye yönetimini desteklemek diğer alternatiflerden daha az maliyetli’. Aynı zamanda Suriye'nin güvenliği onların güvenliği ve bölgenin istikrarıyla ilgili olduğundan İran ve Rusya'nın kaybına bağlı jeopolitik kazanımlardan faydalanmak istiyorlar.

harita

Fransız uzman Fabrice Balanche tarafından hazırlanan Suriye'deki kontrol ve nüfuz alanları haritası. Bu harita aynı zamanda son birkaç gün içinde Al Majalla'ya konuşan Batılı yetkililerin tahminlerinin ve verdikleri bilgilerin de bir özeti niteliğinde.

ABD bölünme öngörüyor

Eski ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin son günlerinde, 8 Aralık 2024 tarihinde Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin ardından yeni Suriye yönetimiyle diyalog kapısı açılmış ve Biden yönetiminin Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Barbara Leaf, Şam’da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile bir araya gelmişti. ABD'li diplomatlar, Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani ile gizli temaslarını sürdürdü. Biden yönetimi ayrıca Suriye’ye yönelik bazı yaptırımları altı aylığına hafifletti.

Donald Trump yönetiminin göreve başlamasından bu yana gelen bilgiler iki eğilime işaret ediyor. Bu eğilimlerden birincisi, Şam'la hiçbir şekilde ilişki kurulmaması yönünde. Bu tutum, El Kaide'yle ilgili ideolojik bir boyuta, Irak savaşı ve 11 Eylül 2001 saldırılarıyla ilgili deneyimlere ve Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard gibi bazı isimlerin devrik Devlet Başkanı Beşşar Esed rejimiyle olan şahsi ilişkilere dayanıyor. Ayrıca bu yaklaşımı savunanlar DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK) bünyesinde ve Birleşik Ortak Görev Gücü-Doğal Kararlılık Harekâtı (CJTF-OIR) çerçevesinde yeni Suriye ordusuyla birlikte çalışmayı da reddediyorlar.

Suriye'nin kuzeydoğusundaki bir ABD askeri devriyesi, 3 Eylül 2024 (AFP)Suriye'nin kuzeydoğusundaki bir ABD askeri devriyesi, 3 Eylül 2024 (AFP)

İkincisi ise Şam'ın kapsayıcı bir hükümet kurması, profesyonel bir ordu oluşturması, yabancı uyruklu savaşçıların sınır dışı edilmesi, kimyasal silah programının imha edilmesi, DEAŞ ile mücadele edilmesi, İran'ın Suriye'den uzak tutulması konusunda ısrarcı olunması, Hizbullah'a mühimmat tedarik yolunun kesilmesi ve Rusya’nın Suriye topraklarındaki iki askeri üssünün varlığının devam etmesinin kabul edilmemesi gibi bazı adımlar atmasını öngören ‘adıma adım’ yaklaşımına dayalı şartlı bir angajman öngörüyor.

Putin, Şam’a Esed’i teslim etmeyeceği mesajını net bir şekilde verdi. Çünkü Esed fikrini söylemiş ve ondan insani sığınma talep etmişti. Putin, ‘Esed’in Rus usulü intihar ettiği’ fikrini de kabul etmedi.

Washington, yaklaşık dört yıl içinde yaptırımların ve Caesar (Sezar) Yasası'nın tamamen kaldırılmasına yol açacak şekilde, Suriye’de belirli sektörlere yönelik yaptırımların kademeli olarak hafifletilmesini öngören adımlar atmaya istekli olduğunu gösterdi. ABD'nin yaptırım listesinde eski rejimin yetkilileri ve diğer bazı isimlere yönelik bireysel yaptırımların yanında Caesar Yasası, Suriye Hesap Verebilirlik ve Terörizme Destek Yasası gibi bazıları 1979 yılına kadar uzanan yaptırımlar yer alıyor. 

Suriye Trump’ın gündeminde öncelikli bir konu değil. Suriye'ye yönelik ortak bir politikaya ulaşmak için ABD kurumları içinde bir gözden geçirme yapılıyor. Trump'ın kapalı kapılar ardında gerçekleşen özel bir toplantıda Suriye'nin İsrail, Türkiye ve diğer bazı ülkeler gibi dış güçlere ait üç bölgeye ayrılacağını ve ‘terörizmle’ mücadele edilmesi gerektiğini söyleyerek, Suriye'nin kuzeydoğusundan çekilme olasılığını ima ettiği aktarıldı. Bu durum ABD Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) altı ay içinde çekilme planları hazırlamasına ve bu arada SDG lideri Mazlum Abdi'yi Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile müzakere edilmiş bir çözüme ulaşması için güçlü şekilde desteklemesine yol açtı.

İsrail federasyon istiyor

İsrail Başbakanı Netanyahu, Ortadoğu'daki öncelikleri arasında Suriye'ye yer vermeyen Beyaz Saray'da, Tel Aviv'in hesaplarına öncelik verilmesi için Trump ve ekibini etkilemeye çalışıyor. Bu çabaların bir sonucu olarak konuyla ilgili İsrail ve ABD kurumları arasında Tel Aviv'in komşusuyla ilgili görüşlerine ağırlık verilen görüşmeler yapıldı.

Netanyahu, İsrail’in ulusal güvenliği ve İran'ı bölgeden uzak tutma hedefleri doğrultusunda Suriye'ye öncelik veriyor. İsrail ordusu, Esed rejiminin düşmesinden sonra Suriye'nin tüm stratejik askeri yeteneklerini, kara, hava, deniz, bilimsel ve füze programlarını yok etti. Ayrıca 1974'te İsrail ile Suriye arasında imzalanan Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması uyarınca oluşturulan Golan Tepeleri'ndeki tampon bölgeyi de işgal etti. Hermon Dağı'nın zirvesini ve bölgedeki su kaynaklarını kontrol altına aldı. Suriye'nin stratejik savunma yeteneklerini yeniden inşa etmesini engellemek için Suriye'nin güneyinde ve orta kesimlerinde bombardımanlar düzenledi.

Suriye'nin güneyindeki Dera'da İsrail’in düzenlediği hava saldırısı sonrası meydana gelen yıkımın ortasında yürüyen bir kadın, 18 Mart 2025 (AFP)Suriye'nin güneyindeki Dera'da İsrail’in düzenlediği hava saldırısı sonrası meydana gelen yıkımın ortasında yürüyen bir kadın, 18 Mart 2025 (AFP)

İsrail, yeni Suriye hükümetine karşı düşmanca bir tutum takınırken Suriye'de Suveyda ve Dera'yı kapsayan bir güney bölgesi, Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolü altındaki bölgeleri kapsayan bir doğu bölgesi ve Alevi nüfusun yoğun olduğu bölgeleri kapsayan batı bölgesi olmak üzere ‘federal sistem’ ya da geniş kapsamlı bir adem-i merkeziyetçiliğin kurulması için baskı yapıyor. Çünkü böylece en büyük Arap-Sünni bölgesi komşularından ve sıcak sulardan izole edilmiş olacak.

Washington ve bölge ülkelerinin başkentlerinde bu konularla ilgili gizli görüşmeler yapılıyor. Netanyahu, Trump ve ekibini, Arap ülkelerinin ve Türkiye’nin endişelerine konu olan, onlara dolaylı olarak İran’ın eşlik ettiği, Rusya'nın da takibinde bulunan ve İngiltere’nin yaklaşımının tercih edildiği Avrupa için de bahis konusu olan Suriye’de federal sistem ya da geniş kapsamlı bir âdem-i merkeziyetçilik konseptine ikna etmek için yoğun çaba sarf ediyor.

Rusya kayıplarını en aza indirmeye çalışıyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, taleplerine defalarca karşı gelen Beşşar Esed'in -son olarak Kremlin'in girişimiyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la görüşmeyi reddetmesiydi- sonunun yaklaştığını anladığında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Esed rejiminin son günlerine müdahale ederek, Rusya'nın stratejik kayıplarını en aza indirmek ve Şam ile rejim yanlılarını çöküşten ve misillemeden korumak konusunda anlaştı.

Gerçekten de geçiş süreci hem şehirler, hem halk, hem de rejimin destekçileri açısından en az kayıpla gerçekleşti. Suriye topraklarında bulunan ve Rusya tarafından kullanılan Hmeymim Hava Üssü ve Tartus Deniz Üssü, yeni Suriye rejiminin herhangi bir saldırısına maruz kalmadı. Suriye’nin yeni yetkilileri, Rusya ile uzun süredir devam eden ilişkiler ve büyük bir ülke olarak çıkarlarına saygı duyduklarını belirttikleri açıklamalarda bulundular.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ortadoğu ile Afrika Özel Temsilcisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov ve Suriye geçici Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, Şam'da bir araya geldiler, 29 Ocak 2025 (Suriye Cumhurbaşkanlığı)Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ortadoğu ile Afrika Özel Temsilcisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov ve Suriye geçici Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, Şam'da bir araya geldiler, 29 Ocak 2025 (Suriye Cumhurbaşkanlığı)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ortadoğu ile Afrika Özel Temsilcisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov, Şam’ı ziyaret etti ve Putin tarafından daha önce bildirilmeden telefonla aranan geçici Cumhurbaşkanı Şara ile bir araya geldi. Bogdanov-Şara görüşmesinde, Rus silahlarının tedariki, Beşşar Esed ve savaş suçlarıyla itham edilen diğer Suriyeli üst düzey isimlerin iadesi, Rusya’nın Suriye topraklarındaki iki üssünün geleceği, Suriye'nin yeniden inşasına katkı, Rusya'nın Suriye halkına yönelik baskılara katkısının karşılığı olarak insani yardım sağlanması, Suriye para biriminin basılması ve Rusya'nın Suriye'ye olan borçları gibi çeşitli konular ele alındı.

İran, ‘Şii Hilali'nin Levant (el-Maşrık) bölgesindeki kayıplarının ardından Irak'taki varlığını güçlendirmek ve bunu Suriye sahasında kullanmak istiyor. DEAŞ'ın Enbar ilinde ve Irak'ın batısındaki diğer bölgelerde yeniden faaliyete geçmesi ve Suriye’nin el-Badiye (çöl) bölgesine girmesi senaryosu yeniden gündeme geldi.

Putin, Şam’a Esed’i teslim etmeyeceği mesajını net bir şekilde verdi. Çünkü Esed fikrini söylemiş ve ondan insani sığınma talep etmişti. Putin, ayrıca ‘Esed’in Rus usulü intihar ettiği’ fikrini de kabul etmedi. Ancak Moskova silah sağlamaya, yeniden inşaya katkıda bulunmaya ve ‘eğer Şam isterse’ Suriye topraklarındaki askerlerini derhal geri çekmeye açıktı. Şam da Rusya’nın Suriye'deki askeri varlığını tartışmaya açıktı. Bu şartlar ve değiş tokuşlarla ilgili müzakereler devam ediyor.

Suriye’nin kuzeydoğusunda Rus askeri devriyesi, 8 Ekim 2022 (AFP)Suriye’nin kuzeydoğusunda Rus askeri devriyesi, 8 Ekim 2022 (AFP)

Bu bağlamda iki gelişme yaşandı. Bunlardan birincisi, Tel Aviv’in Türkiye'nin Suriye'deki nüfuzunu dengelemek için Rusya'nın Suriye topraklarındaki varlığını sürdürmesi konusunda Washington'dan destek istemesiydi. İkincisi, devrik Beşşar Esed rejiminin ülkenin kıyı illerindeki kalıntılarının ayaklanması ve Moskova'nın bu ayaklanmayı Şam üzerinde  baskı ve bir Alevi bölgesi kurulması durumunda seçenekleri açık bırakmasına izin veren bir kart olarak kullanmasını sağlayacak bir tutum sergilemesiydi.

İran, parçalanması için baskı yapıyor

Tahran, Lübnan'dan sonra Suriye'yi de kaybederek Hizbullah'a tedarik yolunu, Irak'ın arka bahçesini ve Lübnan ve Suriye cepheleri üzerinden İsrail'e baskı yapma aracını kaybetmiş oldu. Tüm göstergeler, İran'ın ‘Suriye'nin parçalanmasını’ tercih ettiğini ve Suriye'de yeniden bir yer edinmek için zamana oynadığını gösteriyor. Bu yüzden İran, kapalı kapılar ardında yapılan birkaç gizli toplantıdan sonra son zamanlarda üç cephe açmak için kartlarını kullanmaya başladı. Bu kartlar ise şöyle:

1- Beşşar Esed'in kardeşi Mahir Esed’in komutasındaki 4’üncü Tümen'e bağlı el-Gays Güçleri’ne komuta eden ve İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) ve Hizbullah ile irtibat subayı olan Tuğgeneral Gays Della da dahil olmak üzere eski rejimin yetkilileriyle bağların yeniden kurulması. Mahir Esed'in de 8 Aralık'ta İran'a bağlı milis grupların komutanlarıyla birlikte Irak'a kaçtığı ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) Süleymaniye şehrine gittiği bildirilmişti. Ancak şu an nerede olduğu bilinmiyor. Mahir Esed’in İran'ın propaganda araçlarını kullanarak, kıyı illerindeki son isyan olaylarında parmağı olduğu açık.

2- Irak Halk Seferberlik Güçlerine Suriye sınırına doğru ilerlemeleri için baskı yapılması. İran, ‘Şii Hilali'nin Levant (el-Maşrık) bölgesindeki kayıplarının ardından Irak'taki varlığını güçlendirmek ve bunu Suriye sahasında kullanmak istiyor. DEAŞ'ın Enbar ilinde ve Irak'ın batısındaki diğer bölgelerde yeniden faaliyete geçmesi ve Suriye’nin el-Badiye (çöl) bölgesine girmesi senaryosu yeniden gündeme geldi.

3- SDG'ye baskı yapılması ve Fırat'ın doğusundaki Arap aşiretlerini yeni Suriye yönetimine karşı organize edip askeri eylemde bulunmak üzere harekete geçirilmesi. SDG lideri Mazlum Abdi, geçtiğimiz ay Al Majalla’ya verdiği röportajda bunu yalanlayarak “İran ile gelecekte bu yönde bir ilişkimiz olmayacak. Şu an bazılarının bizi suçladığı gibi muhalefet olmaya değil, yeni yönetimin ve siyasi görüşmelerin bir parçası olmaya odaklanmış durumdayız” ifadelerini kullandı. Bununla birlikte ABD ve Fransa'nın yoğun çabalarının ardından 10 Mart'ta Şam'da SDG lideri Abdi ile Cumhurbaşkanı Şara arasında bir ilkeler anlaşması imzalandı.

Türkiye, birliği desteklerken kuzeyde bir Kürt oluşumuna karşı çıkıyor

Şara-Abdi anlaşması Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı rahatlatmaya yetmedi. Anlaşma, Şara ile Abdi’nin 29 Aralık'taki görüşmelerinden beri masalarındaydı, ancak bir yandan kıyı illerindeki ayaklanmalar ve ihlaller, diğer yandan ABD’nin Suriye’den altı ay sonra çekilebileceklerini gizlice dile getirmesinin yanında PKK lideri Abdullah Öcalan'ın Ankara ile anlaşması, Şara ve Abdi'yi ABD ve Fransa’nın ortak çabalarına karşılık vermeye ve uygulanması için çok fazla müzakerenin yapılmasını ve yol haritası çizilmesini gerektiren ve her ikisinin de yardımcılarının elinde olan bir anlaşmayı imzalamaya varmaya itti. Abdi’nin başarısı, tarihte ilk kez Kürt haklarını müzakere için bir cumhurbaşkanlığı kapısını açabilmiş olmasıydı. Şara da on yılı aşkın süredir aşınmalar yaşayan Suriye haritasını yeniden birleştirmek için bir kapı açtı.

Suriye’nin kıyı illerinde 6-10 Mart tarihleri arasında yaşananlar bir uyarıydı. Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) ve diğer grupların Askeri Operasyon İdaresi’nin talimatlarına bağlı kalmaları sayesinde, Esed rejiminin en az zararla düşürüldüğü 8 Aralık sürpriz operasyonun önemini gösterdi.

Türkiye, Şara ve Abdi arasında imzalanan anlaşmanın, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin (KDSÖY) ve herhangi bir Kürt oluşumunun varlığının engellenmesi, Suriye'nin kuzeydoğusunun Suriye'nin geri kalanına bağlı kalması, Kürtlerin ağırlıkta olduğu Halk Koruma Birlikleri’nin (YPG) askeri alt yapısının dağıtılması ve YPG’nin lider kadrosunda yer alan PKK’lı liderlerin sınır dışı edilmesi şeklindeki maddelerinin uygulanması için baskı yapıyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, Ankara'da bir araya geldiler, 4 Şubat 2025 (Suriye Cumhurbaşkanlığı)Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, Ankara'da bir araya geldiler, 4 Şubat 2025 (Suriye Cumhurbaşkanlığı)

Türkiye HTŞ ve Şara ile olan ilişkilerinden faydalanarak Suriye ve bölgedeki nüfuzunu ticari, askeri, siyasi ve jeopolitik açılardan güçlendirmeye çalışıyor. Suriye tarihsel olarak Türkiye'nin Arap dünyasına açılan kapısı olmuştur. Ancak Türkiye’nin Suriye’deki bu nüfuzu, etkili Arap ülkeleri de dahil olmak üzere diğer ülkeler için bir endişe kaynağı olmaya devam ediyor.

Arap ülkeleri Suriye'nin istikrarı ve birliğini istiyor

Esed rejiminin düşmesinden bu yana, büyük Arap ülkeleri çeşitli nedenlerle yeni rejimi desteklemek ve onunla yeni bir sayfa açmak için inisiyatif aldılar. Bu inisiyatifler arasında İran'ın 1979 yılından beri yaşadığı en büyük stratejik kaybının bir fırsat olarak değerlendirilmesi, yeni Suriye yönetiminin Türkiye'ye olan bağımlılığının azaltılması ve diyalog, angajman ve yeni Suriye'nin desteklenmesinin yanı sıra ona bir şans verilmesi yer alıyor. Çünkü yeni Suriye yönetiminin alternatifleri çok daha kötü. Suriye'deki kaos herkese zarar veriyor ve Suriye’nin yaşadığı bölünme, komşu ülkeler ve Arap bölgesinin güvenliği için tehlike oluşturuyor.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın da katıldığı Mısır’ın başkenti Kahire'de düzenlenen Olağanüstü Arap Birliği Zirvesi'nde çekilen toplu fotoğraf, 4 Mart 2025 (Arap Birliği)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın da katıldığı Mısır’ın başkenti Kahire'de düzenlenen Olağanüstü Arap Birliği Zirvesi'nde çekilen toplu fotoğraf, 4 Mart 2025 (Arap Birliği)

Arap ülkeleri, eylem ve desteğin sınırlarının farkına varırken yaptırım giyotini halen Suriye'nin boynunun üzerinde asılı duruyor. ABD, Suriye'ye elektrik için doğalgaz tedarikini kolaylaştırmayı kabul ederken, Suriye'nin kimyasal silahlarına erişim izni verilmesi karşılığında ticari alanda birtakım muafiyetler öngören bir anlaşmaya varılmasına izin verdi. Ancak halen büyük miktarlarda para transferlerine izin vermeyi ve bankacılık sistemini Suriye’ye açmayı reddediyor. Şam'a zaman tanınması, baskı yapmak yerine tavsiyelerde bulunulması ve Suriye'de şu an gerçekçi olan en iyi seçeneklerin benimsenmesi için Washington ve Avrupa ülkeleriyle diyalog kurulması konusunda ısrar ediliyor.

Suriye gündemi ve alarm sirenleri

Suriye’nin kıyı illerinde 6-10 Mart tarihleri arasında yaşananlar bir uyarıydı. Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) ve diğer grupların Askeri Operasyon İdaresi’nin talimatlarına bağlı kalmaları sayesinde Esed rejiminin 54 yıl sonra en az zararla düşürüldüğü 8 Aralık’taki sürpriz operasyonun önemini gösterdi.

Buna karşın yukarıdan aşağıya emir komuta zinciri, silahlı grupların ya da bunların üyelerinin talimatlara ne ölçüde uyduğu ve Avrupa başkentlerinde Suriye’deki azınlıkların korunup korunmayacağı konusunda soru işaretleri yaratırken, Paris'in Suriyeli yetkililere yaptığı resmi ziyaret davetlerini ertelemesine ve diğer başkentlerin de güvenlik gerekçesiyle büyükelçiliklerinin yeniden açılması süreçlerini dondurmasına neden oldu. Bu, aynı zamanda kaosun yayılması halinde neler olabileceğine dair bir uyarı işaretiydi. Zira Suriye'nin parçalanması, şarapnel parçalarının ve cihatçıların bölgeye ve ötesine uçması anlamına geliyor.

Şam'ın gündeminde, bölünmenin ve federal sistem senaryosunun reddedilmesi, ulusal bir ordunun oluşturulması, hükümet ve devlet kurumlarının inşa edilmesine çalışılması ve sivil barışın tüm bölgelere yayılması yer alıyor.

Ordu, Genel Güvenlik, polis ve kamu personelinin terhis edilmesi, devlet hizmetlerinin ve elektrik sağlanması gibi sosyo-ekonomik meseleler yeni Suriye hükümeti için bir öncelik haline geldi. Yaptırımlar henüz kaldırılmazken, uluslararası yardımların da azaldığı bir dönemde halkın beklentileri arttı. Bunun için çözümlerden biri yeni para basmak ve bunu Moskova'da uygulamak olabilir. Acil yardım gelebilir, ancak ayni olduğu ve Batı bankacılık sistemine bağlı olduğu sürece bu yardım kısıtlı kalacak. Şarku'l Avsatın Al Majalla'dan aktardığı analize göre Suriye toplumu ve Şam'ın Arap ve bölge ülkelerinden müttefikleri yaptırımların kaldırılması ve halkın sıkıntılarının hafifletilmesi için Washington'la birlikte çalışmaya devam ediyor. Çünkü bu olmadan Avrupa, İngiltere ve Kanada’nın uyguladığı yaptırımların kaldırılmasının etkisi çok sınırlı olacak.

17 Mart'ta düzenlenen Suriye konulu 9. Brüksel Konferansı, Avrupa ülkelerinin Suriyelilere yönelik devam eden desteğini ortaya koyarken konferansta 6 milyar dolarlık yardım taahhüdünde bulunulduğu duyuruldu. Avrupa Birliği (AB) ve üyesi olan ülkeler, 2011 yılından bu yana hem Suriye’de hem de bölgede 37 milyar euronun üzerinde yardımda bulundular.

En önemlisi de konferans, yeni Suriye hükümetini desteklemenin, onu izole etme seçeneği de dâhil olmak üzere diğer tüm seçeneklerden daha az maliyetli olacağını gösterdi. Fransa, 13 Şubat'ta Paris’te düzenlenen Suriye konulu konferansın çıktıları doğrultusunda, kalıcı çözümler bulunması ve temel ihtiyaçların karşılanması amacıyla uluslararası toplumu harekete geçirmeye yönelik çabalarını sürdürdü. Ayrıca Suriyeli yetkililere, son haftalarda sivillere yönelik şiddet olaylarının sorumlularının yargılanması ve cezalandırılması gerektiği mesajını bir kez daha iletti.

SDG lideri Mazlum Abdi ve Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, Şam'da imzaladıkları anlaşmanın ardından tokalaşırken, 10 Mart 2025 (Reuters)SDG lideri Mazlum Abdi ve Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, Şam'da imzaladıkları anlaşmanın ardından tokalaşırken, 10 Mart 2025 (Reuters)

Suriye’nin yabancı gündemlere karşı kendi gündemi ve kendi meseleleri var. Kıyı illerinde yaşananların bir uyarı ve büyük bir sınav olduğunu düşünen Şara, bu gelişmelere bir soruşturma komitesi kurulması, bir sivil barış komitesi oluşturulması ve bir anayasa bildirisinin yayınlanması da dahil olmak üzere birtakım pragmatik ve açık fikirli adımlarla karşılık verdi. Ancak bu adımlar konusunda bölünme söz konusu. Bazıları bu adımları memnuniyetle karşılarken, bazıları da sorgulayarak adımların kapsayıcı olması ve merkez ile çevre arasında her iki yönde de hatların açık olup olmayacağına dair sorular sordular.

Şam'ın gündeminde, bölünmenin ve federal sistem senaryosunun reddedilmesi, ulusal bir ordunun oluşturulması, hükümet ve devlet kurumlarının inşa edilmesine çalışılması ve sivil barışın tüm bölgelere yayılması yer alıyor. Şara-Abdi anlaşması, bir yönüyle ulusal gündeme öncelik verilmesi anlamına geliyor. Merkez, güney, kuzey ve batı arasında rekabet halindeki yabancı gündemlerin önünü kesmek için atılması beklenen ve karşılıklı olması gereken adımlar var. Suriye'nin geleceği için birbiriyle rekabet eden yabancı gündemler mevcut. Dış ve iç gündemler arasındaki rekabet halen sürüyor. Her bir gündemin kendi araçları, ittifakları, olasılıkları ve takvimleri bulunuyor.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

TT

Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

İsrail ordusunun, Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah kentindeki tünellerde Kassam Tugayları’na bağlı unsurları öldürdüğüne ve esir aldığına dair ardı ardına yaptığı açıklamalar, bu kişilerin kim olduklarına ve özellikle Mayıs 2024’te İsrail’in kenti işgal etmeye başlamasından, ardından operasyonu genişleterek tam kontrol sağlamasından sonra, tünellerde nasıl bu kadar uzun süre gizlenebildiklerine ilişkin pek çok soruyu beraberinde getirdi.

Bir aydan uzun bir süre boyunca, bu unsurların tünellerden silahsız ve can güvenliklerini sağlayacak bir yöntemle çıkarılmasına yönelik temaslar yürütülüyordu. Bu girişimler, İsrailli subay Hadar Goldin’in naaşının 9 Kasım’da teslim edilmesini hızlandırdı. Ancak İsrail, dosyayı Türkiye ile birlikte takip eden ABD ile yapılan sözlü mutabakatları daha sonra ihlal ederek bu kişilere güvenli çıkış izni tanımadı.

Günler ilerledikçe İsrail, söz konusu unsurları tünellerden veya sığınaklarından çıktıkları anda hava saldırılarıyla ya da doğrudan takip ederek öldürmeye veya esir almaya başladı. Bu durum, Refah’ın doğusundaki Ceninah Mahallesi’nde tünellerin son kalan ceplerinin tamamen kuşatılmasıyla daha da yoğunlaştı.

Tünellerde ve pusu bölgelerinde 8 ay

Şarku’l Avsat’a  konuşan Hamas içindeki sahaya yakın kaynaklar, “Bu direnişçilerin, savaşın büyük kısmını, İsrail ordusunun kentte konuşlanmasına ve çok sayıda tünele girmesine rağmen, çoğu zaman tünellerin içinde geçirdiklerini” söyledi. Kaynaklara göre tüneller, İsrail’in tüm ayrıntılarını hâlâ çözemediği bir yapıda inşa edilmişti.

Aynı kaynaklar, Kasım 2023’teki ilk 7 günlük ateşkes sırasında söz konusu savaşçıların yer üstüne çıktığını, çatışmalar yeniden başlayınca tekrar tünellere döndüğünü aktardı. Bu süreçte zaman zaman yer üstünde hareket ettikleri, pusu noktaları arasında geçiş yaptıkları, ardından yeniden tünellere çekildikleri belirtildi. Komutanlarıyla temas, Ocak 2024’te varılan ikinci ateşkese kadar sürdü. Bu ateşkes 18 Mart’a kadar devam etti.

Kaynaklardan biri, çatışmaların yeniden başlaması öncesinde, İsrail ordusunun Refah’ta konuşlanmasına rağmen bazı savaşçıların yer üstüne çıkarak Han Yunus’a ulaştığını, burada komutanlarıyla buluştuğunu ve bazılarıyla birlikte Şubat 2024’te İsrailli esir Avraham Mengistu’nun teslim sürecine katıldığını söyledi. Mengistu, 2014 savaşından beri Gazze’de tutuluyordu.

Savaş yeniden başlayıp diplomatik girişimler sonuçsuz kaldıktan sonra Kassam unsurları tüneller aracılığıyla tekrar Refah’a döndü ve yer üstündeki pusu bölgelerine geri yerleşti.

rth
İsrailli rehine Avraham Mengistu, Hamas ile İsrail arasında geçen Şubat ayında Refah'ta imzalanan esir değişim anlaşması kapsamında teslim platformunda görülüyor (Reuters)

Mart ayı sonunda itibaren bu kişiler, Ağustos ayına kadar komutanlıklarıyla irtibat hâlinde kaldı. Bu süre zarfında İsrail’in Refah’ı tamamen kontrol altına aldığı yönündeki açıklamalarına rağmen, İsrail güçlerine kayıplar verdiren bir dizi saldırı gerçekleştirdiler.

Bu dönemde Kassam Tugayları “Cehennem Kapıları” adını verdiği operasyonlar dizisini başlattı. Askeri araçların, tuzaklanmış evlerin ve tünel çıkışlarının patlatıldığı saldırılarda yaklaşık 6 İsrail askerinin öldürüldüğü açıklandı. Bu saldırılardan birinde Kassam unsurlarının bir İsrail askerini esir almaya çalıştığı belirtildi.

Hamas, o dönem yürütülen ateşkes müzakerelerinde, Refah Taburu’nun hâlâ sahada aktif olduğuna dair bir mesaj vermeyi hedefliyordu. Buna karşın İsrail’in askeri kaynakları, taburun tümüyle dağıtıldığını savunuyordu.

Doğrulanabilen bilgilere göre, Kassam komutanlarıyla birlikte Refah’ta bulunan savaşçılar yer altı tünellerinde ve yer üstündeki pusu noktalarında toplamda 8 aydan fazla süre geçirdi.

Yiyecek ve suya nasıl ulaştılar?

Ateşkesin ardından İsrail ordusunun kontrolündeki bölgede sıkışan bu savaşçıların iaşesiyle ilgili soruları yanıtlayan saha kaynakları, tünellerde belirli miktarda yiyecek ve suyun önceden stoklanmış olduğunu aktardı.

Kaynaklardan biri, geçmişte benzer şekilde erzakın tükendiği bir savaş deneyimine atıfla, savaşçıların muhtemelen İsrail askerlerinin daha önce kullandığı evlerde bıraktığı yiyeceklerden ya da hasar görmemiş Filistinli evlerindeki malzemelerden faydalanmış olabileceğini söyledi. Sosyal medyada aylar önce paylaşılan, “ev sahiplerinden aldıkları yiyecekler için helallik isteyen Hamas ve İslami Cihad mensuplarının bıraktığı notlar” buna örnek gösterildi.

Kaynaklar, Kassam’ın elit birliklerinin görevleriyle yer altındaki destek gruplarının görevlerinin birbirinden farklı olduğuna da dikkat çekti. Bazılarının lojistik ve ikmal, bazılarının pusu operasyonları yürüttüğü, bazılarının ise farklı gruplar arasında geçiş yaparak doğrudan saha komutanlığı ile temas kurduğu belirtildi.

Öne çıkan komutanlar

İsrail medyasının öldürülmelerinin ardından fotoğraflarını yayımladığı kişiler arasında, Refah’ın doğu tabur komutanı Muhammed el-Bavab, yardımcısı ve aynı zamanda eniştesi İsmail Ebu Lebde, ayrıca elit birlik komutanı Tufik Salim bulunuyor.

Kaynaklara göre Ebu Lebde, Avraham Mengistu’nun teslim edilmesi sürecinde Kızılhaç ekibiyle doğrudan temas kuran isimdi. Bavab ise süreci uzaktan takip etti.

Her iki isim de 2014 savaşında İsrailli subay Hadar Goldin’in kaçırılması operasyonunu yöneten kişiler olarak biliniyor.

df
Kızılhaç araçları, Hadar Goldin'in cenazesini geçtiğimiz kasım ayında Gazze Şeridi'nde taşıyor (Reuters)

İsrail’in öldürdüğü isimler arasında ayrıca, Hamas Siyasi Büro üyesi Gazi Hamad’ın oğlu Abdullah Hamad da bulunuyor. Abdullah Hamad’ın müzakere heyetinin üyesi olduğu, savaş öncesinde Hamas yönetimine bağlı Rubat Askerî Koleji’nden mezun olduğu ve eğitimci olarak görev yaptığı aktarıldı. Abdullah Hamad, kuzeni Ahmed Said Hamad ile birlikte, tünelde Kassam komutanları ve diğer savaşçılarla aynı noktada öldürüldü.

Kaynaklar, Gazi Hamad’ın kardeşi Said Hamad’ın ise 7 Ekim saldırısına katılan damatlarının öldürülmesinin ardından üç kızını İsrail bombardımanında kaybettiğini belirtti.


İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
TT

İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi bugün, İsrail’in Hamas tarafından Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracılığıyla teslim edilen kalıntı örneklerini teslim aldığını duyurdu. Örneklerin adli tıp laboratuvarına gönderilmesi planlanıyor.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre bir Hamas lideri, hareketin bugün Gazze Şeridi'nde kalan iki cesetten birini teslim edeceğini açıklamıştı.

İsrailli rehine Ran Gvili ve Taylandlı rehine Sudthisak Rinthalak'ın cesetleri halen Gazze'de bulunuyor.

Bu gelişme, İsrail güçlerinin bugün Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda bir Filistinliyi öldürmesi ve Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde evlerin yıkılması ve bombardımanların devam etmesi ile birlikte gerçekleşti.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, ‘işgal güçlerinin kuzeydeki Cibaliye Mülteci Kampı’na yoğun hava saldırıları düzenlediğini ve kuzey Gazze’de bazı konut binalarını yıktığını’ bildirdi. Ayrıca İsrail’e ait insansız hava araçları (İHA) et-Tuffah mahallesindeki es-Senafur kavşağı yakınlarında Filistinlilerin evlerine bombalar attı ve eşzamanlı olarak yoğun ateş açıldı.


Sudan'dan Rusya'ya cazip teklif: ABD ve AB kızabilir

Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
TT

Sudan'dan Rusya'ya cazip teklif: ABD ve AB kızabilir

Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)

Orduyla paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmaların sürdüğü Sudan'daki askeri yönetim, Rusya'yla daha yakın ilişkiler kurmak istiyor.

Wall Street Journal'ın (WSJ) Sudanlı yetkililere dayandırdığı habere göre, Moskova'ya Afrika'daki ilk deniz üssünü kurması teklif edildi.

Ekimde iletilen teklifin, Rusya'nın 25 yıl boyunca 300 askerini ve 4 savaş gemisini barındırabileceği bir üssü içerdiği aktarıldı.

Port Sudan ya da Kızıldeniz kıyısındaki bir başka yerde yapılabileceği bildirilen üs, bölgedeki kritik ticaret yollarına yakın olacak.

Küresel ticaretin yüzde 12'si, Avrupa-Asya alışverişinde önemli bir yere sahip olan Süveyş Kanalı üzerinden gerçekleşiyor.

WSJ, bunun Çin ve Rusya'yı kıtadaki limanlardan uzak tutmaya çalışan ABD için endişe verici bir gelişme olacağını vurguladı. 

Bu iki ülkenin Afrika'daki limanların kontrolü sayesinde buralarda savaş gemilerini tamir edip yeni silahlarla donatabileceği ve kritik denizyollarını kapatabileceği belirtildi.

Çin de denizaşırı ilk deniz üssünü 2017'de Cibuti'de kurmuştu. Kızıldeniz'i Aden Körfezi'ne bağlayan Babülmendep Boğazı'ndaki üs, bir uçak gemisinin demirleyebileceği kadar büyük.

ABD'nin Afrika'daki en büyük üssü Camp Lemonnier, Çin'inkinden yalnızca 10 kilometre uzaklıkta.

ABD'nin ayrıca Somali'de birlikleri var. 

Kremlin'in, Afrika'nın en büyük üçüncü altın üretici Sudan'dan madencilik konusunda imtiyazlar alabileceği de Amerikan gazetesinin haberinde ifade edildi. 

Sudanlı yetkililer tüm bunlar karşılığında hava savunma sistemleri gibi silahları ucuza almak istiyor.

WSJ, Sudan ordusundan bir yetkilinin, bu anlaşmanın AB ve ABD'yle aralarında sorun yaratabileceğinin farkında olduklarını söylediğini aktardı.

Bu hamlenin Moskova'yı kıtada yeniden güçlendirebileceği de haberde vurgulandı.

Paralı asker şirketi Wagner'in kurucusu Yevgeni Prigojin'in 2023'teki ölümünün ardından Rusya'nın Afrika planları sekteye uğradı.

Rusya Savunma Bakanlığı'na bağlı Afrika Kolordusu, Wagner'in operasyonlarını devralsa da kıtadaki yerini doldurmakta zorlandığı bildiriliyor.

General Abdülfettah Burhan'la işbirliği yapan General Muhammed Hamdan Dagalo, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin soykırımla suçladığı Ömer el Beşir'i 2019'da devirmişti. 

Ülkeyi sivil yönetime döndürme ve 100 bin kişilik paramiliter kuvvet HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle iki general anlaşmazlığa düşmüş, 2023'te yeniden iç savaş patlak vermişti. 

Yeniden başlayan çatışmaların başlarında Moskova, Dagalo'ya bağlı HDK'yi destekliyordu. 

Başkent Hartum'dan HDK güçlerinin atılmasındaysa Ukrayna rol oynamıştı. 

WSJ, Rusların desteğini yetersiz bulan HDK'nin Kiev'e yanaştığını ve bunun üzerine Moskova'nın da Burhan'a bağlı orduyla ittifak kurduğunu aktarıyor.

Amerikan gazetesinin haberinde İran, Mısır ve Türkiye'nin Sudan ordusuna drone sağladığı da öne sürüldü.

Tahran'dan gelen deniz üssü kurma önerisinin, ABD ve İsrail'in tepkisiyle karşılaşmaktan korkan Hartum yönetimi tarafından geçen sene reddedildiği bildirildi. 

Diğer yandan ABD ve BM, Birleşik Arap Emirlikleri'ni (BAE) HDK'yi silahlandırmakla suçluyor. BAE ise bu iddiaları reddediyor.

Independent Türkçe, WSJ, AP