Amerikan hedef bankası Husi kontrolündeki bölgelerde genişliyor

Saldırılar ikinci haftasına girdi

Amerikalı savaşçılar günün her saati seçilmiş Husi bölgelerini hedef alıyor (ABD Ordusu)
Amerikalı savaşçılar günün her saati seçilmiş Husi bölgelerini hedef alıyor (ABD Ordusu)
TT

Amerikan hedef bankası Husi kontrolündeki bölgelerde genişliyor

Amerikalı savaşçılar günün her saati seçilmiş Husi bölgelerini hedef alıyor (ABD Ordusu)
Amerikalı savaşçılar günün her saati seçilmiş Husi bölgelerini hedef alıyor (ABD Ordusu)

ABD, Yemen'in kuzeyinde Husilerin kontrolündeki bölgelere hava saldırıları düzenlemeye başlamasından bir hafta sonra hedeflerini komutanların saklandığı yerler ve komuta kontrol merkezlerinin yanı sıra silah depoları ile roket ve füze fırlatma alanlarını da kapsayacak şekilde genişletti.

Amacını Husilerin Kızıldeniz ve Aden Körfezi'nde seyrüseferi hedef almasını engellemek olarak tanımlayan ABD yönetiminin, Yemen'deki iç çatışmaya müdahil olmadan komuta ve kontrol merkezleri ile füze ve insansız hava aracı fırlatma alanlarını hedef alacağı kesindir.

Bu nedenle saldırılar Husilerin birinci dereceden liderlerinin saklandığı yerler ve komuta kontrol merkezlerinden Sana ve Sada vilayetlerinde bulunan gizli silah depoları ile füze ve insansız hava aracı fırlatma alanlarına kadar genişledi. Hedefleme alanı ise grubun kontrolü altındaki vilayetlerin çoğunu kapsıyor.

Silah depolama alanları Amerikan hedeflerinin ön saflarında yer alıyor (yerel medya)Silah depolama alanları Amerikan hedeflerinin ön saflarında yer alıyor (yerel medya)

Husiler genellikle bilinen depolardan yeni yerlere, özellikle de Sada ve Hudeyde vilayetlerine silah aktardıkları için ABD'nin son günlerdeki saldırıları bu iki vilayete odaklandı ve Yemen'in başkenti Sana'daki belirli yerleri hedef almaya devam etti. Ancak Husilerin rapor edilmekten ve hedef alınmaktan kaçınmak için halkın gözünden uzakta roket ve drone fırlatma alanlarına veya silah depolarına dönüştürdükleri yaklaşık yedi vilayeti kapsayacak şekilde genişledi.

Sada ve Sana

Geçtiğimiz haftaki saldırılar, Sada vilayetinin ABD'nin hedef bankasında öncelikli olduğunu gösteriyor, zira şu ana kadar 30'dan fazla saldırıya hedef oldu. Husi hareketinin doğduğu merkez olması ve bugün ana kaleleri olması, Abdulmelik el-Husi'nin doğduğundan beri yaşadığı, kontrol alanlarını dağdaki bir mağaradan yönettiği ve bunun dışında herhangi bir toplantı ya da yerde görünmediği ve grubun ilk sıradaki liderleri ile askeri ve güvenlik kanadının çoğunun geldiği yer olması nedeniyle Sana'ya eşit olabilecek özel bir öneme sahip.

Ayrıca vilayetin dağlık yapısı örgütün lider kadrosu için uygun bir sığınak sağlarken, 1960'larda Cumhuriyetçiler ve monarşistler arasındaki savaş sırasında saklanma ve komuta operasyonları için hazırlanan doğal mağaraların varlığı da önemini arttırdı. Husiler, İranlı uzmanların yardımıyla bu mağaralardan daha fazlasını geliştirdi. Dağların içinde ve altında silah depolamak, savaş operasyonlarını yönetmek ve liderlerini, özellikle de liderlerin çoğunun ABD saldırılarından korunmak için Sana'dan kaçtığı askeri ve istihbarat kanadını saklamak için ek sığınaklar oluşturuldu.

Husi liderlerinin saklandıkları yerler ABD hedeflerinin ön saflarında yer alıyor (yerel medya)

Husi liderlerinin saklandıkları yerler ABD hedeflerinin ön saflarında yer alıyor (yerel medya)

Başkent Sana ise hava saldırılarında ikinci sırada yer aldı. Sana'nın önemi ülkenin başkenti olmasının yanı sıra ordu komutanlığının ana karargâhını, haberleşmeyi, en büyük havaalanını, en önemli ikinci askeri hava üssünü ve istihbarat merkezini barındırmasından kaynaklanıyor.

Burası aynı zamanda Husi Yönetim Konseyi'nin kontrolü altında bulunan bölgelerdeki merkezi ve Abdulmelik el Husi'nin yerine geçmeye aday olan Cumhuriyet Muhafızları ve eski Özel Kuvvetler Komutanı kardeşi Abdulhalik ve grubun kanatlarından birine liderlik eden Yönetim Konseyi üyesi Muhammed Ali el Husi gibi grubun birinci dereceden liderlerine ev sahipliği yapıyor.

Tanınmayan hükümetin İçişleri Bakanı ve aynı zamanda Abdulmelik'in amcası olan Abdulkerim el Husi de şehirde bulunuyor. Nüfuz ve para için güçlü rekabet içinde olan bir kanadı yönetmenin yanı sıra, polis ve merkezi güvenlik güçlerini kontrol ediyor ve grubun kurucusunun en büyük oğlu Ali Hasan el Husi tarafından yönetilen Polis İstihbarat Servisi adlı yakın zamanda kurulmuş bağımsız bir istihbarat servisini denetliyor.

Hudeyde ve Hacca

Saldırılar ayrıca Yemen'in en büyük ikinci limanına sahip olan ve şu anda Husilerin kontrolü altında kalan tek deniz çıkışı olan stratejik öneme sahip Hudeyde vilayetine odaklandı. Ülke nüfusunun yüzde 60'ını oluşturduğu tahmin edilen bu bölgelerdeki nüfusun mal girişinden elde edilen gelirler ve vilayette bulunan büyük tüccarlar ile büyük fabrikalardan toplanan vergiler yoluyla bu bölge en önemli fon kaynağıdır.

Vilayet Salif limanı, Ras Isa petrol limanı, deniz ve sahil güvenlik güçlerinin karargâhı ve Deniz Koleji'nin yanı sıra el-Lahiye ve el-Hayme gibi daha küçük limanlara da ev sahipliği yapıyor. Husiler bu limanların çoğunu Somali ve Etiyopya'dan silah kaçırmak ve savaşçıları eğitmek için kullanıyor.

El Cevf Vilayeti'nde hedef alınan Husi bölgelerinden biri (yerel medya)El Cevf Vilayeti'nde hedef alınan Husi bölgelerinden biri (yerel medya)

Hacca vilayeti, Kızıldeniz kıyısından en yüksek dağlık tepelere kadar uzanan konumuyla ilgili nedenlerden dolayı önem sıralamasında üçüncü sırada yer almaktadır. Aynı zamanda Husi savaşçıları için bir insan deposu niteliğindedir çünkü vilayet, şu anda hükümet güçlerinin kontrolünde olan Midi limanı aracılığıyla denize bakmaktadır. Hacca’nın denize bakan dağlık tepeleri onu gözetleme ve gemileri hedef alma merkezi haline getirmiştir.

ABD hedefleri sadece Husilerin askeri faaliyet gösterdiği ana vilayetlerle sınırlı kalmayıp Sana'nın güneydoğusundaki El Beyda gibi füze ve insansız hava araçlarının depolandığı diğer vilayetlere de uzanıyor. Husiler, Aden Körfezi'ne bakan dağlık tepeleri gemilere füze ve insansız hava araçları fırlatmak için kullanıyor.

Marib vilayetine komşu olan El-Cevf’e çok sayıda füze ve insansız hava aracı sevk eden örgüt, meşru hükümetin kontrolü altındaki petrol ve gaz kaynaklarına saldırmak üzere güçlerini harekete geçiriyor.



Sana’daki BM çalışanlarının peşinde: Bir tasfiyenin mi yoksa pazarlığın mı habercisi?

Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)
Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)
TT

Sana’daki BM çalışanlarının peşinde: Bir tasfiyenin mi yoksa pazarlığın mı habercisi?

Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)
Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)

Tevfik eş-Şenvâh

Husi milis grubu, onlarca tutuklu personelin kendi mahkemelerinde yargılanacağını duyurarak, Yemen'de faaliyet gösteren Birleşmiş Milletler (BM) ve kuruluşlarını hedef alan operasyonlarını sürdürüyor. Bu son hamle, kontrolü altındaki bölgelerde faaliyet gösteren yardım kuruluşlarının insani yardım çalışmalarını daha da aksatmakla tehdit ediyor. İran rejimi tarafından desteklenen milis grubu, tanınmayan Husi hükümetindeki Dışişleri Bakan Yardımcısı Abdulvahid Ebu Ras aracılığıyla, “43 yerel BM personeli, geçen ağustos ayında Sana'da üst düzey Husi liderlerini hedef alan İsrail hava saldırısına karıştıkları şüphesiyle yargılanacak” tehdidinde bulundu.

Reuters'a verdiği röportajda Husi lider, örgüt teşkilatlarının icraatlarını “yargının tam denetimi altında yürüttüğünü ve savcılığın atılan her adımdan haberdar edildiğini” belirtti. Yukarıda bahsi geçen iddiaya dayanarak, Ebu Ras, BM personelini tehdit edip “sürecin sorunsuz bir şekilde sonuna kadar devam edeceğini, yargılamaların yapılıp kararların verileceğini” söyledi. Bu suçlamalar, Umman Sultanlığı'nda ikamet eden Husi Resmi Sözcüsü ve Baş Müzakerecisi Muhammed Abdusselam tarafından da doğrulandı. Bu arada, meşru Yemen hükümeti ve BM, kötü psikolojik ve sağlık koşullarıyla bilinen Husi gözaltı merkezleri ve gizli hapishanelerinde tutulan onlarca sivil çalışanın güvenliğini tehdit eden bu eylemleri kınadı.

Uzlaşı ve şantaj

Husi yetkili Ebu Ras, yaptığı açıklamada, soruşturmaların “Dünya Gıda Programı içindeki bir hücrenin (Husi) hükümetinin hedef alınmasında rol oynadığını” ortaya çıkardığını iddia etti. Bu, tehlikeli bir suçlama ve onlarca tutukluyu, 2021'de Sana'daki Tahrir Meydanı'nda benzer suçlamalarla kurşuna dizilerek infaz edilen birkaç tutuklununkine benzer bir kaderle karşı karşıya bırakıyor. O dönemde insan hakları örgütleri bu suçlamaları “yalan ve uydurma” olarak nitelendirmişti. Yemenli olan tutuklu BM personeli de, Yemen yasalarına göre idam cezasına çarptırılma tehdidi ile karşı karşıya. Dünya Gıda Programı henüz bir açıklama yapmadı, ancak BM, Yemen'deki personeli veya operasyonları ile istihbarat faaliyetleri arasında herhangi bir bağlantı olduğunu defalarca reddetti.

Gözlemciler, Husilerin bu açıklamalarının, milis grubun insani yardım kuruluşlarının faaliyetleri üzerinde kontrol kurmaya, onları doğrudan güvenlik denetimine tabi tutmaya, dahası bu sorundan kâr elde etmeye çalışırken, suçlayıcı söylemine bağlı kaldığını yansıttığını düşünüyor.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Husilerin suçlamaları, Husi Sözcüsü ve Baş Müzakerecisi Muhammed Abdusselam tarafından da doğrulandı. Abdusselam, Husilerin “söz konusu kişilerin insani yardım kisvesi altında casusluk faaliyetlerinde bulundukları” iddialarını yineleyerek, milis grubunun bunu kanıtlayacak “kanıt ve belgelere” sahip olduğunu belirtti. Ancak, “BM ile koordinasyon içinde adil çözümler bulmaya istekli olduklarını” da sözlerine ekledi. Husi Sözcüsünün adil çözümlerden bahsetmesi, Husilerin BM ile bir tür uzlaşıya varmak için müzakere yönünde açık bir girişimde bulunduğunu gösteriyor. Bu durum, Yemen hükümetinin Husilerin onlarca tutuklunun serbest bırakılması karşılığında siyasi ve maddi kazanımlar elde etmek için BM'ye şantaj yaptığı yönündeki suçlamalarını destekliyor.

BM'ye göre, Husiler en az 59 çalışanını tutuklu tutuyor. Bu tutuklamaları “keyfi” olarak nitelendiren BM, çalışanları ile diğer tüm tutukluların derhal serbest bırakılmasını talep etti.

Acının neden olduğu histeri ve infaz kabusu

Bu sert Husi icraatları, milislerin bir dizi acı verici İsrail saldırısının ardından yaşadığı son derece hassas bir siyasi ve güvenlik durumu bağlamında yorumlanıyor. Bu saldırıların sonuncusu, geçen ağustos ayı sonunda hükümetlerinin tasfiyesi ile sonuçlanmıştı. Saldırı ile Husi hükümetinin toplantısına ev sahipliği yapan liderin evi sarsılırken, hava saldırıları derin bir karışıklığa yol açtı. Milis grubunun gergin davranışlarında belirgin bir çalkantıya neden oldu. Bu durum, lider kadrosu içinde karşılıklı ihanet suçlamaları ve güvensizlik şeklinde ifade buldu. Aldığı darbeyi absorbe etmek için de, Husi grubu, gazetecileri, aktivistleri ve insani yardım kuruluşları ile uluslararası kuruluşların çalışanlarını hedef alan kaçırma ve zorla kaybetme eylemlerini yoğunlaştırdı. Gözlemcilere göre alınan darbe, Husileri histeriye sürükleyen ciddi ve eşi benzeri görülmemiş bir güvenlik ihlali olarak değerlendirildi. Yine gözlemcilere göre Husiler, bu eylemler aracılığıyla, insan kaynaklarını hedef alan operasyonların durdurulması karşılığında uluslararası topluma ve BM'ye şantaj yapmaya çalışıyor. İnsan kaynaklarını hedef alan son saldırı örneği, iki hafta önce, öldüğünü duyurdukları örgütün önde gelen liderlerinden ve örgüt liderinin yakın dostu olan Genelkurmay Başkanı Muhammed el-Gamari'ydi. Ne var ki şantaj, BM ve uluslararası toplumun Yemen'de 10 yılı aşkın süredir devam eden savaştan etkilenen milyonlarca sivile yardım çabalarını baltalamakla da tehdit ediyor. Nitekim Hacca (kuzey) ve Hudeyde (batı) vilayetlerinin çeşitli bölgelerine dağılmış yerinden edilmiş kişilerin çaresizce yaşadığı kamplardaki binlerce aileye yapılan insani yardım askıya alındı. Yardımların askıya alınması, halihazırda çok sayıda yerinden edilmiş kişinin ölümüne yol açtı.

Cuma günü BM, Husilerin hava saldırısının ardından 36 yerel çalışanını tutukladığını duyurdu. Kaç kişinin yargılanacağı henüz belirsizliğini koruyor.

Husilerin son günlerde Sana'daki birkaç BM ofisine baskın düzenlediğini belirtmekte de fayda var; uluslararası örgüt, bu eylemi ülkedeki insani yardım çalışmalarını engelleyen tehlikeli bir gerilimi tırmandırma adımı olarak değerlendirdi.

BM Genel Sekreter Sözcü Yardımcısı Farhan Haq ise, aralarında yabancı personelin de bulunduğu yüzlerce BM personelinin halen Husi kontrolündeki bölgelerde bulunduğunu belirtti.

Hükümet bu eylemleri kınıyor

Bu olaylar, insani yardım çalışanlarının karşı karşıya olduğu baskıcı ortamı ve ciddi tehlikeleri gözler önüne seriyor. Zira keyfi tutuklamalar ve ev baskınları, milis grubun İsrail için çalışan hücreleri tutuklama bahanesiyle korku yaymak ve muhalif sesleri susturmak için uyguladığı bilinen ve yerleşik bir politika haline geldi.

Bu doğrultuda Yemen hükümeti, Husi liderlerinin BM ve insani yardım kuruluşu çalışanlarına yönelik kışkırtma kampanyasını ve tutuklamalarını, milis grubun insani yardım çalışanlarına karşı işlediği suçları haklı çıkarmayı amaçlayan asılsız suçlamaları kınadı.

Milisler, başkent Sana ve diğer bazı şehirlerin kontrolünü ele geçirdiklerinden beri, siyasi muhaliflere ve sadakatsizliğinden şüphelendikleri herkese karşı geniş çaplı operasyonlar yürütüyorlar, onları sahip oldukları gizli hapishanelerde alıkoyuyorlar ve tutuklular burada çeşitli işkencelere maruz kalıyorlar.


Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Cumhurbaşkanı Şara, Trump ile yaptırımların kaldırılması ve Suriye ile ABD arasında yeni bir sayfa açılmasını görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
TT

Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Cumhurbaşkanı Şara, Trump ile yaptırımların kaldırılması ve Suriye ile ABD arasında yeni bir sayfa açılmasını görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)

Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani bugün yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın bu ay Beyaz Saray'ı ziyaret edeceğini duyurdu. Bu ziyaret, bir Suriye cumhurbaşkanının Washington'a yaptığı ilk tarihi ziyaret olacak.

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack dün Şara’nın Washington'ı ziyaret edeceğini açıklamıştı. Daha sonra Beyaz Saray’dan bir yetkili, Şara’nın 10 Kasım'da Washington'ı ziyaret edeceğini açıklamasında bulundu.

Manama’daki Diyalog Forumu sırasında açıklamalarda bulunan Şeybani, ülkenin yeniden inşasının Şara’nın bu ay Washington'a yapacağı ziyaret sırasında tartışılacak konular arasında yer alacağını belirterek “Suriye'nin kutuplaşmanın merkezi olmasını istemiyoruz, aksine herkesle aynı yolda ilerleyerek iş birliği ve açıklığa dayalı ilişkiler kurmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Suriye Dışişleri Bakanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yaptırımların kaldırılması ve ABD ile Suriye arasında yeni bir sayfa açılması başta olmak üzere birçok konu tartışılıyor. İki ülke arasında çok güçlü bir ortaklık kurulmasını istiyoruz.”

ABD Dışişleri Bakanlığı'na göre daha önce hiçbir Suriye cumhurbaşkanı Washington'a resmi ziyarette bulunmadı. Şara, eylül ayında New York'ta Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda bir konuşma yapmıştı.

ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Suudi Arabistan'da Şara ile bir araya gelmişti. Bu buluşma, 25 yıldır bir Suriye cumhurbaşkanı ile ABD başkanı arasında gerçekleşen ilk görüşmeydi.

ergty
ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın da katılımıyla Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile bir araya geldi (SPA)

Ülkesinin ‘kabul edilebilir’ bir iç güvenlik istikrarına sahip olduğunu ve Suriye'nin terör ve uyuşturucu ile mücadelede bölgesel bir ortak haline geldiğini belirten Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani, “Bazı zorluklarla karşılaştık, ancak pes etmedik ve eski rejim tarafından 250 binden fazla kişi kayıp” dedi. Suriye halkının tüm kesimleri için yasanın temel alınmasını istediğini vurgulayan Şeybani, “Suriye'de sivil barışı teşvik etmeye kararlıyız” diye ekledi.

Trump ile Şara arasında geçtiğimiz mayıs ayında Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi ülkelerin liderleriyle yaptığı toplantının oturum aralarında gerçekleşen görüşme, Suriye için önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirildi.

Associated Press'e (AP) konuşan ABD’li bir yetkiliye göre Şara’nın, Washington ziyareti sırasında ABD öncülüğündeki DAEŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu’na (DMUK) katılmak için bir anlaşma imzalaması bekleniyor.


Hamas, CENTCOM'un ‘yardımları yağmaladığı’ iddiasını yalanladı: “Bunlar asılsız iddialar”

CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
TT

Hamas, CENTCOM'un ‘yardımları yağmaladığı’ iddiasını yalanladı: “Bunlar asılsız iddialar”

CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü

Hamas Hareketi tarafından bugün yapılan açıklamada, ABD Merkez Komutanlığı'nın (CENTCOM) ‘Hamas’ın bir yardım kamyonunun yağmalandığı’ yönündeki iddiaları kınanırken bu iddialar ‘yanlış ve asılsız’ olarak nitelendirdi.

Açıklamada, CENTCOM’un iddialarının, zaten sınırlı olan insani yardımın azaltılmasını meşrulaştırmak ve uluslararası toplumun Gazze Şeridi’ndeki sivillerin kuşatılması ve açlık çekmesini sona erdirememesini örtbas etmek amacıyla ortaya atıldığı belirtildi.

Hamas, uluslararası veya yerel kurumların ve yardım konvoylarında çalışan sürücülerin hiçbirinin bu tür bir olayı rapor etmediğini yahut herhangi bir şikâyette bulunmadığını vurguladı.

CENTCOM dün öğleden sonra, Gazze Şeridi üzerinde uçan bir ABD insansız hava aracı (İHA) tarafından çekilen görüntüleri yayınladı. CENTCOM’un iddiasına göre görüntülerde Hamas üyeleri bir yardım kamyonuna saldırıyor, şoförüne saldırıyor ve içeriğini yağmalıyor, ardından bilinmeyen bir yere kaçıyor.

Öte yandan bunlar, CENTCOM’un Gazze’deki ateşkesi izlemek için Gazze Şeridi semalarında gerçekleştirdiği uçuşlardan yayınlanan ilk görüntüler oldu.

İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'un Ynet adlı internet sitesine göre CENTCOM, videonun 31 Ekim'de çekildiğini ve Hamas üyelerinin Han Yunus'un kuzeyine yardım götüren insani yardım konvoyuna ait bir kamyonu yağmaladığını gösterdiğini açıkladı.

CENTCOM’un açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

“Kiryat Gat'taki koordinasyon merkezi, Hamas ile İsrail arasındaki ateşkes anlaşmasının uygulanmasını izlemek için konvoyun üzerinde uçan bir ABD MQ-9 uçağından hava gözetimi yoluyla bir rapor aldı. Raporda, silahlı adamların sürücüyü saldırıya uğrattığı ve yardım malzemelerini ve kamyonu çaldığı belirtildi.”

Sürücünün yolun ortasına sürüklendiği ve yerde yatırıldığı belirtilen açıklamada, sürücünün durumunun halen bilinmediği ifade edildi.