Amerikan hedef bankası Husi kontrolündeki bölgelerde genişliyor

Saldırılar ikinci haftasına girdi

Amerikalı savaşçılar günün her saati seçilmiş Husi bölgelerini hedef alıyor (ABD Ordusu)
Amerikalı savaşçılar günün her saati seçilmiş Husi bölgelerini hedef alıyor (ABD Ordusu)
TT

Amerikan hedef bankası Husi kontrolündeki bölgelerde genişliyor

Amerikalı savaşçılar günün her saati seçilmiş Husi bölgelerini hedef alıyor (ABD Ordusu)
Amerikalı savaşçılar günün her saati seçilmiş Husi bölgelerini hedef alıyor (ABD Ordusu)

ABD, Yemen'in kuzeyinde Husilerin kontrolündeki bölgelere hava saldırıları düzenlemeye başlamasından bir hafta sonra hedeflerini komutanların saklandığı yerler ve komuta kontrol merkezlerinin yanı sıra silah depoları ile roket ve füze fırlatma alanlarını da kapsayacak şekilde genişletti.

Amacını Husilerin Kızıldeniz ve Aden Körfezi'nde seyrüseferi hedef almasını engellemek olarak tanımlayan ABD yönetiminin, Yemen'deki iç çatışmaya müdahil olmadan komuta ve kontrol merkezleri ile füze ve insansız hava aracı fırlatma alanlarını hedef alacağı kesindir.

Bu nedenle saldırılar Husilerin birinci dereceden liderlerinin saklandığı yerler ve komuta kontrol merkezlerinden Sana ve Sada vilayetlerinde bulunan gizli silah depoları ile füze ve insansız hava aracı fırlatma alanlarına kadar genişledi. Hedefleme alanı ise grubun kontrolü altındaki vilayetlerin çoğunu kapsıyor.

Silah depolama alanları Amerikan hedeflerinin ön saflarında yer alıyor (yerel medya)Silah depolama alanları Amerikan hedeflerinin ön saflarında yer alıyor (yerel medya)

Husiler genellikle bilinen depolardan yeni yerlere, özellikle de Sada ve Hudeyde vilayetlerine silah aktardıkları için ABD'nin son günlerdeki saldırıları bu iki vilayete odaklandı ve Yemen'in başkenti Sana'daki belirli yerleri hedef almaya devam etti. Ancak Husilerin rapor edilmekten ve hedef alınmaktan kaçınmak için halkın gözünden uzakta roket ve drone fırlatma alanlarına veya silah depolarına dönüştürdükleri yaklaşık yedi vilayeti kapsayacak şekilde genişledi.

Sada ve Sana

Geçtiğimiz haftaki saldırılar, Sada vilayetinin ABD'nin hedef bankasında öncelikli olduğunu gösteriyor, zira şu ana kadar 30'dan fazla saldırıya hedef oldu. Husi hareketinin doğduğu merkez olması ve bugün ana kaleleri olması, Abdulmelik el-Husi'nin doğduğundan beri yaşadığı, kontrol alanlarını dağdaki bir mağaradan yönettiği ve bunun dışında herhangi bir toplantı ya da yerde görünmediği ve grubun ilk sıradaki liderleri ile askeri ve güvenlik kanadının çoğunun geldiği yer olması nedeniyle Sana'ya eşit olabilecek özel bir öneme sahip.

Ayrıca vilayetin dağlık yapısı örgütün lider kadrosu için uygun bir sığınak sağlarken, 1960'larda Cumhuriyetçiler ve monarşistler arasındaki savaş sırasında saklanma ve komuta operasyonları için hazırlanan doğal mağaraların varlığı da önemini arttırdı. Husiler, İranlı uzmanların yardımıyla bu mağaralardan daha fazlasını geliştirdi. Dağların içinde ve altında silah depolamak, savaş operasyonlarını yönetmek ve liderlerini, özellikle de liderlerin çoğunun ABD saldırılarından korunmak için Sana'dan kaçtığı askeri ve istihbarat kanadını saklamak için ek sığınaklar oluşturuldu.

Husi liderlerinin saklandıkları yerler ABD hedeflerinin ön saflarında yer alıyor (yerel medya)

Husi liderlerinin saklandıkları yerler ABD hedeflerinin ön saflarında yer alıyor (yerel medya)

Başkent Sana ise hava saldırılarında ikinci sırada yer aldı. Sana'nın önemi ülkenin başkenti olmasının yanı sıra ordu komutanlığının ana karargâhını, haberleşmeyi, en büyük havaalanını, en önemli ikinci askeri hava üssünü ve istihbarat merkezini barındırmasından kaynaklanıyor.

Burası aynı zamanda Husi Yönetim Konseyi'nin kontrolü altında bulunan bölgelerdeki merkezi ve Abdulmelik el Husi'nin yerine geçmeye aday olan Cumhuriyet Muhafızları ve eski Özel Kuvvetler Komutanı kardeşi Abdulhalik ve grubun kanatlarından birine liderlik eden Yönetim Konseyi üyesi Muhammed Ali el Husi gibi grubun birinci dereceden liderlerine ev sahipliği yapıyor.

Tanınmayan hükümetin İçişleri Bakanı ve aynı zamanda Abdulmelik'in amcası olan Abdulkerim el Husi de şehirde bulunuyor. Nüfuz ve para için güçlü rekabet içinde olan bir kanadı yönetmenin yanı sıra, polis ve merkezi güvenlik güçlerini kontrol ediyor ve grubun kurucusunun en büyük oğlu Ali Hasan el Husi tarafından yönetilen Polis İstihbarat Servisi adlı yakın zamanda kurulmuş bağımsız bir istihbarat servisini denetliyor.

Hudeyde ve Hacca

Saldırılar ayrıca Yemen'in en büyük ikinci limanına sahip olan ve şu anda Husilerin kontrolü altında kalan tek deniz çıkışı olan stratejik öneme sahip Hudeyde vilayetine odaklandı. Ülke nüfusunun yüzde 60'ını oluşturduğu tahmin edilen bu bölgelerdeki nüfusun mal girişinden elde edilen gelirler ve vilayette bulunan büyük tüccarlar ile büyük fabrikalardan toplanan vergiler yoluyla bu bölge en önemli fon kaynağıdır.

Vilayet Salif limanı, Ras Isa petrol limanı, deniz ve sahil güvenlik güçlerinin karargâhı ve Deniz Koleji'nin yanı sıra el-Lahiye ve el-Hayme gibi daha küçük limanlara da ev sahipliği yapıyor. Husiler bu limanların çoğunu Somali ve Etiyopya'dan silah kaçırmak ve savaşçıları eğitmek için kullanıyor.

El Cevf Vilayeti'nde hedef alınan Husi bölgelerinden biri (yerel medya)El Cevf Vilayeti'nde hedef alınan Husi bölgelerinden biri (yerel medya)

Hacca vilayeti, Kızıldeniz kıyısından en yüksek dağlık tepelere kadar uzanan konumuyla ilgili nedenlerden dolayı önem sıralamasında üçüncü sırada yer almaktadır. Aynı zamanda Husi savaşçıları için bir insan deposu niteliğindedir çünkü vilayet, şu anda hükümet güçlerinin kontrolünde olan Midi limanı aracılığıyla denize bakmaktadır. Hacca’nın denize bakan dağlık tepeleri onu gözetleme ve gemileri hedef alma merkezi haline getirmiştir.

ABD hedefleri sadece Husilerin askeri faaliyet gösterdiği ana vilayetlerle sınırlı kalmayıp Sana'nın güneydoğusundaki El Beyda gibi füze ve insansız hava araçlarının depolandığı diğer vilayetlere de uzanıyor. Husiler, Aden Körfezi'ne bakan dağlık tepeleri gemilere füze ve insansız hava araçları fırlatmak için kullanıyor.

Marib vilayetine komşu olan El-Cevf’e çok sayıda füze ve insansız hava aracı sevk eden örgüt, meşru hükümetin kontrolü altındaki petrol ve gaz kaynaklarına saldırmak üzere güçlerini harekete geçiriyor.



Trump Şara'dan ne istiyor?

Suriye’nin yeni lideri Ahmed eş-Şara Şam'daki başkanlık sarayında, (16 Ocak 2025) (AFP)
Suriye’nin yeni lideri Ahmed eş-Şara Şam'daki başkanlık sarayında, (16 Ocak 2025) (AFP)
TT

Trump Şara'dan ne istiyor?

Suriye’nin yeni lideri Ahmed eş-Şara Şam'daki başkanlık sarayında, (16 Ocak 2025) (AFP)
Suriye’nin yeni lideri Ahmed eş-Şara Şam'daki başkanlık sarayında, (16 Ocak 2025) (AFP)

İbrahim Hamidi

Trump'ın yeni Ortadoğu projesine yönelik Şam'ın tutumuna ilişkin Washington'un beklentilerinde temel bir sorun var; o da bu tutumun, İsrail'in Esed'in devrilmesinden sonra işgal ettiği bölgelerde hâlâ bulunduğu bir zamana denk gelmesi

Tüm göstergeler Suriye'nin Trump yönetimi için başlı başına bir öncelik olmadığını gösteriyor. Beyaz Saray'da net bir Suriye politikası ortaya çıkana kadar iki eğilim olduğundan bahsedilebilir. Birincisi, Trump yönetimi yeni Suriye hükümetiyle muhatap olmayı kesinlikle reddediyor, hükümeti cihatçı olarak görüyor ve terör örgütü olarak listelenmiş radikal bir örgüt gibi davranıyor. İkinci olarak, ABD yaptırımları kaldırılmadan ve Kongre'de Sezar Yasası'nın yürürlükten kaldırması için oylama yapılmadan önce karşılanması gereken uzun bir talepler listesi sunuyor.

İki eğilimi birleştiren nokta ise Trump yönetiminin Suriye'ye Suriye halkının talepleri ile ilgili bir bakış açısıyla değil, jeopolitik bir bakış açısıyla bakmasıdır. Amerikalıların, Suriyeli bileşenleri toplayan “bir birlik hükümeti” kurulması, çoğulcu bir anayasanın benimsenmesi, hesap verebilirlik, şeffaflık ve yabancı savaşçıların uzaklaştırılacağı profesyonel bir ordunun kurulması gibi konuları içeren sorunsuz bir geçiş süreci oluşturulması gerekliliğinden söz ettikleri doğru. Ancak Washington için en önemli konular bir yandan stratejik konular ve İsrail'in çıkarları, diğer yandan da Amerikan ulusal güvenliğidir.

Bunun son örneği, geçen hafta Brüksel'de düzenlenen bağış konferansı sırasında Suriye Dışişleri Bakanlığı'na iletilen mektuptur. Mektup, ABD yaptırımlarından muafiyet süresinin altı ay daha uzatılması karşılığında bir dizi talep içeriyordu. Bu listede şu talepler de vardı; kitle imha silahlarına ve kimyasal silahlara erişim, DEAŞ’a karşı savaşta ve örgütün yeniden ortaya çıkmasının önlenmesinde iş birliği, kayıp Amerikalılar sorunuyla ilgilenmek ve kayıp Amerikalı gazeteci Aston Tice'ın kaderinin ne olduğunu araştırmak için Suriyeli bir ekibin kurulması, İran Devrim Muhafızları Ordusu'nun terör örgütü olarak ilan edilmesi. Buna ilave olarak Suriye’den İran'ı topraklarından uzak tutması, Lübnan sınırında kontrolü sağlaması, Beyrut'u İsrail ile barış anlaşması imzalamaya, yani İbrahim Anlaşmaları’na katılmaya teşvik etmesi de bekleniyor.

Trump, Hamaney'e bir mektup göndererek, Tahran'ın nükleer programından vazgeçmesini ve bölgesel tutumunu değiştirmesini öngören bir anlaşmaya varılması için 60 günlük mühlet verdi, aksi takdirde askeri eyleme başvurmakla tehdit etti

Gerçekten de ABD yönetimi Suriye'ye bir yandan Washington'un İsrail ile ittifakı ve Trump ile Binyamin Netanyahu arasındaki özel ilişki perspektifinden, diğer yandan da İran'a yönelik gerilimi tırmandırma planı perspektifinden bakıyor. ABD Başkanı Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un iki gün önce Tucker Carlson'a verdiği kapsamlı röportajda, Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara hakkında yaptığı açıklamalar, Trump yönetiminin Suriye meselesine yaklaşımına dair net bir fikir verdi. Witkoff, seçim zaferinin ardından Trump'a açık bir mesaj gönderen Şara'nın dönüşümünden etkilenmiş görünüyordu ve onu savunuyordu. ABD Başkanı'nın dostu daha sonra bütün bunları İkinci Trump döneminin Lübnan, Suriye, İran, yeni Ortadoğu ve İbrahim Anlaşmaları'nın genişletilmesi projesi bağlamına yerleştirdi. Witkoff'un açıklamalarının, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Trump arasındaki “dönüştürücü telefon görüşmesinin” ardından gelmesi dikkat çekici.

Yeni Ortadoğu projesinin temel taşının İran olduğu konusunda şüphe yok. Trump, İran'ın askeri nükleer programından vazgeçmesini ve bölgesel tutumunu değiştirmesini içeren bir anlaşmaya varmak için Dini Lider Ali Hamaney'e 60 günlük süre tanıyan, aksi takdirde nükleer programını ortadan kaldırmak için İsrail ile askeri seçeneğe başvurmakla tehdit eden bir mektup gönderdi.  

Trump'ın yeni Ortadoğu projesine yönelik Şam'ın tutumuna ilişkin Washington'un beklentilerinde temel bir sorun var; o da bu tutumun, İsrail'in Esed'in devrilmesinden sonra işgal ettiği bölgelerde hâlâ bulunduğu bir zamana denk gelmesi

Trump ve ekibinin beklentisi, Şara Suriyesi'nin tüm aşamalarıyla birlikte yeni ABD yönetiminin Ortadoğu projesi içerisinde konumlanmasıdır. Bu aşamaları şöyle sayabiliriz:

Gazze Şeridi'nde Hamas’ın silahsızlandırılması, Gazzelilerin Sudan, Somali, Somaliland ve Suriye gibi ülkelere sürgün edilmesi aşaması.

Ateşkesin devam etmesi, ordunun güneye konuşlandırılması, Hizbullah'ın oradan çekilmesi ve ardından İsrail ile barış görüşmelerinin başlatılması gereken Lübnan aşaması.

Nükleer anlaşma ile askeri saldırı ve Yemen'deki Husiler de dahil olmak üzere vekil güçlerini ve kollarını terk etme arasında tercih yapacak İran aşaması.

Aynı zamanda Suriye’den, istihbarat paylaşımı, DEAŞ’a karşı savaş, yeni bölgesel konumlanma, İsrail'le müzakereler ve Suriye-İsrail arasında barış fikri üzerine tartışmalar da dahil olmak üzere Ortadoğu'nun yeniden yapılandırılması konusunda ittifakın bir parçası olmasını da istiyor.

Trump'ın yeni Ortadoğu projesine yönelik Şam'ın tutumuna ilişkin Washington'un beklentilerinde temel bir sorun var; o da bu tutumun, İsrail'in Hermon Dağı, tampon bölge ve Golan Tepeleri'ndeki su kaynakları gibi, geçen yıl sonunda Esed'in devrilmesinden sonra işgal ettiği bölgelerde hâlâ bulunduğu, yeni Suriye ordusunun işletmeye çalıştığı hayati stratejik noktalara saldırılar düzenlemeye devam ettiği bir zamana denk gelmesidir.

Önümüzdeki dönemde ABD-Suriye, İsrail-Suriye arasında yaşananlar bölgesel kesişmeler içeren önemli bir konu olacak.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.