Lübnan'dan atılan 3 roketin önlenmesinin ardından Netanyahu’nun emriyle Güney Lübnan’a ateş açıldı

İsrail saldırıları sonucu 2 kişi hayatını kaybetti, 10 kişi yaralandı

Güney Lübnan'daki Yohmor bölgesini hedef alan İsrail bombardımanının ardından yükselen dumanlar (AFP)
Güney Lübnan'daki Yohmor bölgesini hedef alan İsrail bombardımanının ardından yükselen dumanlar (AFP)
TT

Lübnan'dan atılan 3 roketin önlenmesinin ardından Netanyahu’nun emriyle Güney Lübnan’a ateş açıldı

Güney Lübnan'daki Yohmor bölgesini hedef alan İsrail bombardımanının ardından yükselen dumanlar (AFP)
Güney Lübnan'daki Yohmor bölgesini hedef alan İsrail bombardımanının ardından yükselen dumanlar (AFP)

İsrail ordusu bugün yaptığı açıklamada, Lübnan'ın güneyinden İsrail'in kuzeyine atılan üç rokete karşılık olarak Hizbullah'a ait hedeflere saldırı düzenlediğini duyurdu. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz, henüz kimsenin üstlenmediği roket ateşine karşılık olarak orduya Lübnan'daki ‘onlarca terörist hedefi’ vurma emri verdi.

Lübnan medyası bombardımanın er-Reyhan Tepeleri, İklim et-Tuffah ve el-Cevvar’ı hedef aldığını belirtirken, Sağlık Bakanlığı İsrail'in Tulin kasabasına düzenlediği saldırıda iki kişinin hayatını kaybettiğini, ikisi çocuk sekiz kişinin de yaralandığını duyurdu. Ayrıca Kafr Kila kasabasına yönelik bombardımanda da iki kişi yaralandı.

Times of Israel'in Netanyahu ve Katz'ın ofislerinden yapılan ortak açıklamadan aktardığına göre, Lübnan hükümeti kendi topraklarından atılan her roketten sorumludur. “İsrail, vatandaşlarına ve egemenliğine yönelik herhangi bir ihlale izin vermeyecektir. Ordu her şeye hazırdır” denilen açıklamada, Netanyahu'nun roket ateşine karşılık olarak Lübnan'daki onlarca hedefe saldırı emri verdiği belirtildi.

Gazete, Katz'ın İsrail'in Lübnan'dan kuzey kentlerine yeniden roket atılmasına izin vermeyeceğini söylediğini aktardı. Katz, “Metulla'nın kaderi Beyrut'un kaderidir” diyerek, Lübnan'ın başkentini bombalamakla tehdit etti.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz, geçtiğimiz aralık ayında Suriye sınırındaki Golan Tepeleri'nde bir gözlem noktasını ziyaret ettiler. (DPA)İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz, geçtiğimiz aralık ayında Suriye sınırındaki Golan Tepeleri'nde bir gözlem noktasını ziyaret ettiler. (DPA)

Orduya roket ateşine ‘uygun şekilde’ karşılık verme talimatı verdiğini belirten Katz, “Lübnan'dan Celile'ye ateş açılmasına müsamaha göstermeyeceğiz. Celile kasabalarının güvenliği için söz verdik” ifadelerini kullandı. Times of Israel’e göre Katz, İsrail sınır kasabasına beş roket atılmasının ardından Lübnan başkentini bombalamaya yönelik açık bir tehditte bulunarak, “Metulla'nın kaderi Beyrut'un kaderidir” dedi.

Diğer yandan İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, ordunun Lübnan'dan roket ateşine ‘güçlü bir şekilde karşılık vereceğini’ söyledi. Durumu değerlendirmek üzere bir toplantı düzenleyen Zamir, “Ordu bu sabahki saldırılara güçlü bir şekilde karşılık verecektir. Lübnan, Hizbullah ile savaşı 27 Kasım'da sona erdiren ateşkes anlaşmasına uymakla sorumludur” ifadelerini kullandı.

​​​​​​​Lübnan sınırı yakınındaki bir İsrail tankı (Reuters)Lübnan sınırı yakınındaki bir İsrail tankı (Reuters)

İsrail ordusu bugün yaptığı açıklamada, hava kuvvetlerinin Lübnan'dan İsrail'e doğru atılan üç roketi önlediğini ve sirenlerin devreye girdiğini duyurdu.

Son üç buçuk aydır ilk kez Lübnan'dan İsrail'in kuzeyine roket atılıyor.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, hava kuvvetlerinin bu sabah Lübnan topraklarından İsrail'in kuzey sınır kasabası Metulla'ya doğru atılan üç roketi önlediğini ve sirenlerin çaldığını bildirdi.

İsrail'in 25 Kasım 2024 tarihinde Lübnan'ın doğusundaki Bekaa Vadisi'nde yer alan Baalbek’e düzenlediği hava saldırısının gerçekleştiği bölgeden dumanlar yükseliyor. (AFP)İsrail'in 25 Kasım 2024 tarihinde Lübnan'ın doğusundaki Bekaa Vadisi'nde yer alan Baalbek’e düzenlediği hava saldırısının gerçekleştiği bölgeden dumanlar yükseliyor. (AFP)

İsrail İçişleri Bakanlığı, Metulla'da alarmların devreye girdiğini doğruladı, ancak ayrıntı vermedi.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Ordu Radyosu’ndan aktardığına göre, Lübnan'dan ateşlenen roketler üç aydan bu yana bir ilk ve Hizbullah tarafından ciddi bir ihlal teşkil ediyor.

Sahadaki gelişmelere gelince, İsrail topçusu Güney Lübnan'daki kasabalara 13 top atışı yaptı. Lübnan Ulusal Haber Ajansı (NNA), ‘Nebatiye bölgesindeki Yahmar eş-Şakif kasabasının bu sabah tek tük İsrail topçu bombardımanına maruz kaldığını’ bildirdi. Ajansın haberinde, “Bombardıman Arnun ve Kafr Tibnit kasabalarının kenar mahallelerini de vurdu” denildi.

NNA, “Düşman topçu ateşi el-Hıyam kasabasını hedef aldı ve bir Merkava tankından ateşlenen üç mermi kasabayı vurdu” derken, ‘Hula, Merkaba ve Kafr Kila kasabalarının makineli tüfek ateşi altında kaldığını’ bildirdi.

Lübnan medya kuruluşları bombardımanın er-Reyhan Tepeleri, İklim et-Tuffah ve el-Cevvar’ı hedef aldığını belirtirken, Lübnan'ın el-Cedid televizyon kanalı İsrail'in güneydeki Tulin kasabasına yönelik bombardımanında bir kişinin öldüğünü, üç kişinin de yaralandığını bildirdi.



Trump Şara'dan ne istiyor?

Suriye’nin yeni lideri Ahmed eş-Şara Şam'daki başkanlık sarayında, (16 Ocak 2025) (AFP)
Suriye’nin yeni lideri Ahmed eş-Şara Şam'daki başkanlık sarayında, (16 Ocak 2025) (AFP)
TT

Trump Şara'dan ne istiyor?

Suriye’nin yeni lideri Ahmed eş-Şara Şam'daki başkanlık sarayında, (16 Ocak 2025) (AFP)
Suriye’nin yeni lideri Ahmed eş-Şara Şam'daki başkanlık sarayında, (16 Ocak 2025) (AFP)

İbrahim Hamidi

Trump'ın yeni Ortadoğu projesine yönelik Şam'ın tutumuna ilişkin Washington'un beklentilerinde temel bir sorun var; o da bu tutumun, İsrail'in Esed'in devrilmesinden sonra işgal ettiği bölgelerde hâlâ bulunduğu bir zamana denk gelmesi

Tüm göstergeler Suriye'nin Trump yönetimi için başlı başına bir öncelik olmadığını gösteriyor. Beyaz Saray'da net bir Suriye politikası ortaya çıkana kadar iki eğilim olduğundan bahsedilebilir. Birincisi, Trump yönetimi yeni Suriye hükümetiyle muhatap olmayı kesinlikle reddediyor, hükümeti cihatçı olarak görüyor ve terör örgütü olarak listelenmiş radikal bir örgüt gibi davranıyor. İkinci olarak, ABD yaptırımları kaldırılmadan ve Kongre'de Sezar Yasası'nın yürürlükten kaldırması için oylama yapılmadan önce karşılanması gereken uzun bir talepler listesi sunuyor.

İki eğilimi birleştiren nokta ise Trump yönetiminin Suriye'ye Suriye halkının talepleri ile ilgili bir bakış açısıyla değil, jeopolitik bir bakış açısıyla bakmasıdır. Amerikalıların, Suriyeli bileşenleri toplayan “bir birlik hükümeti” kurulması, çoğulcu bir anayasanın benimsenmesi, hesap verebilirlik, şeffaflık ve yabancı savaşçıların uzaklaştırılacağı profesyonel bir ordunun kurulması gibi konuları içeren sorunsuz bir geçiş süreci oluşturulması gerekliliğinden söz ettikleri doğru. Ancak Washington için en önemli konular bir yandan stratejik konular ve İsrail'in çıkarları, diğer yandan da Amerikan ulusal güvenliğidir.

Bunun son örneği, geçen hafta Brüksel'de düzenlenen bağış konferansı sırasında Suriye Dışişleri Bakanlığı'na iletilen mektuptur. Mektup, ABD yaptırımlarından muafiyet süresinin altı ay daha uzatılması karşılığında bir dizi talep içeriyordu. Bu listede şu talepler de vardı; kitle imha silahlarına ve kimyasal silahlara erişim, DEAŞ’a karşı savaşta ve örgütün yeniden ortaya çıkmasının önlenmesinde iş birliği, kayıp Amerikalılar sorunuyla ilgilenmek ve kayıp Amerikalı gazeteci Aston Tice'ın kaderinin ne olduğunu araştırmak için Suriyeli bir ekibin kurulması, İran Devrim Muhafızları Ordusu'nun terör örgütü olarak ilan edilmesi. Buna ilave olarak Suriye’den İran'ı topraklarından uzak tutması, Lübnan sınırında kontrolü sağlaması, Beyrut'u İsrail ile barış anlaşması imzalamaya, yani İbrahim Anlaşmaları’na katılmaya teşvik etmesi de bekleniyor.

Trump, Hamaney'e bir mektup göndererek, Tahran'ın nükleer programından vazgeçmesini ve bölgesel tutumunu değiştirmesini öngören bir anlaşmaya varılması için 60 günlük mühlet verdi, aksi takdirde askeri eyleme başvurmakla tehdit etti

Gerçekten de ABD yönetimi Suriye'ye bir yandan Washington'un İsrail ile ittifakı ve Trump ile Binyamin Netanyahu arasındaki özel ilişki perspektifinden, diğer yandan da İran'a yönelik gerilimi tırmandırma planı perspektifinden bakıyor. ABD Başkanı Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un iki gün önce Tucker Carlson'a verdiği kapsamlı röportajda, Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara hakkında yaptığı açıklamalar, Trump yönetiminin Suriye meselesine yaklaşımına dair net bir fikir verdi. Witkoff, seçim zaferinin ardından Trump'a açık bir mesaj gönderen Şara'nın dönüşümünden etkilenmiş görünüyordu ve onu savunuyordu. ABD Başkanı'nın dostu daha sonra bütün bunları İkinci Trump döneminin Lübnan, Suriye, İran, yeni Ortadoğu ve İbrahim Anlaşmaları'nın genişletilmesi projesi bağlamına yerleştirdi. Witkoff'un açıklamalarının, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Trump arasındaki “dönüştürücü telefon görüşmesinin” ardından gelmesi dikkat çekici.

Yeni Ortadoğu projesinin temel taşının İran olduğu konusunda şüphe yok. Trump, İran'ın askeri nükleer programından vazgeçmesini ve bölgesel tutumunu değiştirmesini içeren bir anlaşmaya varmak için Dini Lider Ali Hamaney'e 60 günlük süre tanıyan, aksi takdirde nükleer programını ortadan kaldırmak için İsrail ile askeri seçeneğe başvurmakla tehdit eden bir mektup gönderdi.  

Trump'ın yeni Ortadoğu projesine yönelik Şam'ın tutumuna ilişkin Washington'un beklentilerinde temel bir sorun var; o da bu tutumun, İsrail'in Esed'in devrilmesinden sonra işgal ettiği bölgelerde hâlâ bulunduğu bir zamana denk gelmesi

Trump ve ekibinin beklentisi, Şara Suriyesi'nin tüm aşamalarıyla birlikte yeni ABD yönetiminin Ortadoğu projesi içerisinde konumlanmasıdır. Bu aşamaları şöyle sayabiliriz:

Gazze Şeridi'nde Hamas’ın silahsızlandırılması, Gazzelilerin Sudan, Somali, Somaliland ve Suriye gibi ülkelere sürgün edilmesi aşaması.

Ateşkesin devam etmesi, ordunun güneye konuşlandırılması, Hizbullah'ın oradan çekilmesi ve ardından İsrail ile barış görüşmelerinin başlatılması gereken Lübnan aşaması.

Nükleer anlaşma ile askeri saldırı ve Yemen'deki Husiler de dahil olmak üzere vekil güçlerini ve kollarını terk etme arasında tercih yapacak İran aşaması.

Aynı zamanda Suriye’den, istihbarat paylaşımı, DEAŞ’a karşı savaş, yeni bölgesel konumlanma, İsrail'le müzakereler ve Suriye-İsrail arasında barış fikri üzerine tartışmalar da dahil olmak üzere Ortadoğu'nun yeniden yapılandırılması konusunda ittifakın bir parçası olmasını da istiyor.

Trump'ın yeni Ortadoğu projesine yönelik Şam'ın tutumuna ilişkin Washington'un beklentilerinde temel bir sorun var; o da bu tutumun, İsrail'in Hermon Dağı, tampon bölge ve Golan Tepeleri'ndeki su kaynakları gibi, geçen yıl sonunda Esed'in devrilmesinden sonra işgal ettiği bölgelerde hâlâ bulunduğu, yeni Suriye ordusunun işletmeye çalıştığı hayati stratejik noktalara saldırılar düzenlemeye devam ettiği bir zamana denk gelmesidir.

Önümüzdeki dönemde ABD-Suriye, İsrail-Suriye arasında yaşananlar bölgesel kesişmeler içeren önemli bir konu olacak.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.