Filistin basını: İsrail'in Gazze'nin güneyindeki Refah'a düzenlediği hava saldırılarında 11 kişi öldü

İsrail’in düzenlediği hava saldırısı sonrası Gazze'de yerinden edilen insanların kaldığı çadırların yakınlarında yükselen duman bulutu (EPA)
İsrail’in düzenlediği hava saldırısı sonrası Gazze'de yerinden edilen insanların kaldığı çadırların yakınlarında yükselen duman bulutu (EPA)
TT

Filistin basını: İsrail'in Gazze'nin güneyindeki Refah'a düzenlediği hava saldırılarında 11 kişi öldü

İsrail’in düzenlediği hava saldırısı sonrası Gazze'de yerinden edilen insanların kaldığı çadırların yakınlarında yükselen duman bulutu (EPA)
İsrail’in düzenlediği hava saldırısı sonrası Gazze'de yerinden edilen insanların kaldığı çadırların yakınlarında yükselen duman bulutu (EPA)

Filistin'den yayın yapan Şehab Haber Ajansı, İsrail'in dün öğleden sonra Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentine düzenlediği hava saldırılarında 11 kişinin öldüğünü bildirdi.

Gazze’deki Sağlık Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamaya göre 18 Mart 2025 tarihinden bu yana İsrail’in Gazze Şeridi’ne düzenlediği hava saldırılarında ölenlerin sayısının 634'e ulaşırken 130'unun son 48 saat içinde hastanelere ulaştığı kaydedildi.

İsrail, iki ay süren kırılgan bir ateşkesin ardından geçtiğimiz salı günü Gazze Şeridi'ne yönelik ağır bombardımanlarına yeniden başlattı. Akabinde çarşamba günü Hamas'a geriye kalan rehineleri serbest bırakması için baskı yapmak üzere yeni kara operasyonlarına başlayan İsrail'in salı günü düzenlediği hava saldırılarında 400'den fazla kişi hayatını kaybetti. İsrail, son saldırılarda 7 Ekim 2023'te Gazze Şeridi’ne açtığı savaşın başlamasından bu yana tek günde en fazla insanı öldürdü.

İsrail ile Hamas arasında varılan anlaşma sonucunda 19 Ocak’ta ateşkesin yürürlüğe girmesinden sonra gerçekleştirilen saldırıların görülmemiş yoğunluğu ve boyutu, büyük yıkıma ve feci bir insani krize neden olan savaşın ilk günlerine dair anıları yeniden canlandırdı.

Ateşkes anlaşması göreceli bir sakinliğe, İsrailli rehinelerin ve Filistinli tutukluların serbest bırakılmasına ve Gazze Şeridi'ne daha fazla insani yardımın ulaştırılmasında katkıda bulundu. Ateşkesin ilk aşaması altı hafta sürmüş ve bu süre zarfında sekizi ölü olmak üzere 33 rehine, bin 800'den fazla Filistinli tutuklunun salıverilmesi karşılığında serbest bırakılmıştı.

Fransız Haber Ajansı AFP'nin İsrail'in açıkladığı resmi rakamlardan aktardığına göre Hamas'ın 7 Ekim 2023’te İsrail'in güneyine düzenlediği saldırıda bin 218 kişi öldü. Bu sayıya esir tutulurken ölen rehineler de dahil.

Hamas'ın saldırısı sırasında kaçırılan 251 rehineden 58’i halen Gazze'de tutuluyor. Bunlardan 34'ünün İsrail ordusu tarafından düzenlenen saldırılarda öldüğü açıklandı.

Birleşmiş Milletlerin (BM) güvenilir olduğunu açıkladığı Gazze Şeridi’nde Hamas yönetimindeki Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre Gazze'deki savaşta, çoğunluğu sivil kadın ve çocuklardan oluşan en az 49 bin kişi öldü.



Trump Şara'dan ne istiyor?

Suriye’nin yeni lideri Ahmed eş-Şara Şam'daki başkanlık sarayında, (16 Ocak 2025) (AFP)
Suriye’nin yeni lideri Ahmed eş-Şara Şam'daki başkanlık sarayında, (16 Ocak 2025) (AFP)
TT

Trump Şara'dan ne istiyor?

Suriye’nin yeni lideri Ahmed eş-Şara Şam'daki başkanlık sarayında, (16 Ocak 2025) (AFP)
Suriye’nin yeni lideri Ahmed eş-Şara Şam'daki başkanlık sarayında, (16 Ocak 2025) (AFP)

İbrahim Hamidi

Trump'ın yeni Ortadoğu projesine yönelik Şam'ın tutumuna ilişkin Washington'un beklentilerinde temel bir sorun var; o da bu tutumun, İsrail'in Esed'in devrilmesinden sonra işgal ettiği bölgelerde hâlâ bulunduğu bir zamana denk gelmesi

Tüm göstergeler Suriye'nin Trump yönetimi için başlı başına bir öncelik olmadığını gösteriyor. Beyaz Saray'da net bir Suriye politikası ortaya çıkana kadar iki eğilim olduğundan bahsedilebilir. Birincisi, Trump yönetimi yeni Suriye hükümetiyle muhatap olmayı kesinlikle reddediyor, hükümeti cihatçı olarak görüyor ve terör örgütü olarak listelenmiş radikal bir örgüt gibi davranıyor. İkinci olarak, ABD yaptırımları kaldırılmadan ve Kongre'de Sezar Yasası'nın yürürlükten kaldırması için oylama yapılmadan önce karşılanması gereken uzun bir talepler listesi sunuyor.

İki eğilimi birleştiren nokta ise Trump yönetiminin Suriye'ye Suriye halkının talepleri ile ilgili bir bakış açısıyla değil, jeopolitik bir bakış açısıyla bakmasıdır. Amerikalıların, Suriyeli bileşenleri toplayan “bir birlik hükümeti” kurulması, çoğulcu bir anayasanın benimsenmesi, hesap verebilirlik, şeffaflık ve yabancı savaşçıların uzaklaştırılacağı profesyonel bir ordunun kurulması gibi konuları içeren sorunsuz bir geçiş süreci oluşturulması gerekliliğinden söz ettikleri doğru. Ancak Washington için en önemli konular bir yandan stratejik konular ve İsrail'in çıkarları, diğer yandan da Amerikan ulusal güvenliğidir.

Bunun son örneği, geçen hafta Brüksel'de düzenlenen bağış konferansı sırasında Suriye Dışişleri Bakanlığı'na iletilen mektuptur. Mektup, ABD yaptırımlarından muafiyet süresinin altı ay daha uzatılması karşılığında bir dizi talep içeriyordu. Bu listede şu talepler de vardı; kitle imha silahlarına ve kimyasal silahlara erişim, DEAŞ’a karşı savaşta ve örgütün yeniden ortaya çıkmasının önlenmesinde iş birliği, kayıp Amerikalılar sorunuyla ilgilenmek ve kayıp Amerikalı gazeteci Aston Tice'ın kaderinin ne olduğunu araştırmak için Suriyeli bir ekibin kurulması, İran Devrim Muhafızları Ordusu'nun terör örgütü olarak ilan edilmesi. Buna ilave olarak Suriye’den İran'ı topraklarından uzak tutması, Lübnan sınırında kontrolü sağlaması, Beyrut'u İsrail ile barış anlaşması imzalamaya, yani İbrahim Anlaşmaları’na katılmaya teşvik etmesi de bekleniyor.

Trump, Hamaney'e bir mektup göndererek, Tahran'ın nükleer programından vazgeçmesini ve bölgesel tutumunu değiştirmesini öngören bir anlaşmaya varılması için 60 günlük mühlet verdi, aksi takdirde askeri eyleme başvurmakla tehdit etti

Gerçekten de ABD yönetimi Suriye'ye bir yandan Washington'un İsrail ile ittifakı ve Trump ile Binyamin Netanyahu arasındaki özel ilişki perspektifinden, diğer yandan da İran'a yönelik gerilimi tırmandırma planı perspektifinden bakıyor. ABD Başkanı Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un iki gün önce Tucker Carlson'a verdiği kapsamlı röportajda, Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara hakkında yaptığı açıklamalar, Trump yönetiminin Suriye meselesine yaklaşımına dair net bir fikir verdi. Witkoff, seçim zaferinin ardından Trump'a açık bir mesaj gönderen Şara'nın dönüşümünden etkilenmiş görünüyordu ve onu savunuyordu. ABD Başkanı'nın dostu daha sonra bütün bunları İkinci Trump döneminin Lübnan, Suriye, İran, yeni Ortadoğu ve İbrahim Anlaşmaları'nın genişletilmesi projesi bağlamına yerleştirdi. Witkoff'un açıklamalarının, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Trump arasındaki “dönüştürücü telefon görüşmesinin” ardından gelmesi dikkat çekici.

Yeni Ortadoğu projesinin temel taşının İran olduğu konusunda şüphe yok. Trump, İran'ın askeri nükleer programından vazgeçmesini ve bölgesel tutumunu değiştirmesini içeren bir anlaşmaya varmak için Dini Lider Ali Hamaney'e 60 günlük süre tanıyan, aksi takdirde nükleer programını ortadan kaldırmak için İsrail ile askeri seçeneğe başvurmakla tehdit eden bir mektup gönderdi.  

Trump'ın yeni Ortadoğu projesine yönelik Şam'ın tutumuna ilişkin Washington'un beklentilerinde temel bir sorun var; o da bu tutumun, İsrail'in Esed'in devrilmesinden sonra işgal ettiği bölgelerde hâlâ bulunduğu bir zamana denk gelmesi

Trump ve ekibinin beklentisi, Şara Suriyesi'nin tüm aşamalarıyla birlikte yeni ABD yönetiminin Ortadoğu projesi içerisinde konumlanmasıdır. Bu aşamaları şöyle sayabiliriz:

Gazze Şeridi'nde Hamas’ın silahsızlandırılması, Gazzelilerin Sudan, Somali, Somaliland ve Suriye gibi ülkelere sürgün edilmesi aşaması.

Ateşkesin devam etmesi, ordunun güneye konuşlandırılması, Hizbullah'ın oradan çekilmesi ve ardından İsrail ile barış görüşmelerinin başlatılması gereken Lübnan aşaması.

Nükleer anlaşma ile askeri saldırı ve Yemen'deki Husiler de dahil olmak üzere vekil güçlerini ve kollarını terk etme arasında tercih yapacak İran aşaması.

Aynı zamanda Suriye’den, istihbarat paylaşımı, DEAŞ’a karşı savaş, yeni bölgesel konumlanma, İsrail'le müzakereler ve Suriye-İsrail arasında barış fikri üzerine tartışmalar da dahil olmak üzere Ortadoğu'nun yeniden yapılandırılması konusunda ittifakın bir parçası olmasını da istiyor.

Trump'ın yeni Ortadoğu projesine yönelik Şam'ın tutumuna ilişkin Washington'un beklentilerinde temel bir sorun var; o da bu tutumun, İsrail'in Hermon Dağı, tampon bölge ve Golan Tepeleri'ndeki su kaynakları gibi, geçen yıl sonunda Esed'in devrilmesinden sonra işgal ettiği bölgelerde hâlâ bulunduğu, yeni Suriye ordusunun işletmeye çalıştığı hayati stratejik noktalara saldırılar düzenlemeye devam ettiği bir zamana denk gelmesidir.

Önümüzdeki dönemde ABD-Suriye, İsrail-Suriye arasında yaşananlar bölgesel kesişmeler içeren önemli bir konu olacak.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.