Gazze sokaklarının öfkesini dindiren Hamas idari zorluklarla karşı karşıya

Suikastlar 'geçici' bir geri çekilmeye zorladı.

TT

Gazze sokaklarının öfkesini dindiren Hamas idari zorluklarla karşı karşıya

Gazze sokaklarının öfkesini dindiren Hamas idari zorluklarla karşı karşıya

Geçtiğimiz birkaç gün içinde Hamas, hem roket atmaya devam ederek İsrail'in tepkisine yol açtığı, özellikle de bölge sakinlerini kaçmaya zorladığı, hem de İsrail'in gece gündüz süren bombardımanı karşısında çektikleri acılara son verecek bir ateşkes anlaşmasına varma umuduyla iktidarı bırakmasını talep ettiği için Gazze Şeridi halkının öfke dalgasıyla karşı karşıya kaldı.

Halkın alışık olduğunun aksine, bu yürüyüşler Gazze Şeridi'ndeki önceki yürüyüşlerde olduğu gibi Hamas'ın büyük tepkisine ya da üyeleri tarafından doğrudan bastırılmasına sahne olmadı. Ancak 26 Mart 2025 tarihinde Beyt Lahiya kasabasında gerçekleştirilen ilk yürüyüş Hamas'a bağlı unsurlar tarafından taş yağmuruna tutularak bastırılmaya çalışılmış, bazı vatandaşlar ve yerel figürler durumun büyümesini engellemek için yürüyüşü barışçıl bir şekilde dağıtmış ve bu yürüyüşleri takip eden günlerde hareket tarafından herhangi bir saldırıya maruz kalınmamıştır.

Gazze Şehri'nin doğusundaki Şucaiye mahallesinde 27 Mart'ta bir yürüyüş düzenleyen gençlerden biri Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada üzerlerine gelinmesini beklediklerini ancak Hamas unsurlarının herhangi bir eylemde bulunmamasının kendilerini şaşırttığını söyledi.

Daha sonra misilleme korkusu

Hayatından endişe ettiği için adının açıklanmasını istemeyen genç adam, bunun nedeninin İsrail bombardımanının herhangi bir Hamas üyesini toplum içinde göründüğü takdirde hedef alması olabileceğini ve hareketin önümüzdeki dönemlerde, özellikle de bir önceki ateşkes sırasında olduğu gibi yeniden güç kazanırsa, onları takip etmek için geri dönebileceğini öne sürdü.

Çoğunlukla öfkeli gençler tarafından organize edilen bu yürüyüşleri düzenleyen ve katılanların korkularını arttıran ise Hamas karşıtı yürüyüşleri yönettikten sonra Hamas unsurları tarafından öldürüldüğü bildirilen Tel el-Hava mahallesi sakini genç Uday el-Rabie'nin başına gelenlerdir.

fgrthy
Hamas'ın askeri kanadı Kassam Tugayları üyeleri (Reuters - Arşiv)

Hamas'tan bunu doğrulayan ya da yalanlayan resmi bir tepki gelmediği gibi, bağımsız kaynaklar ya da hareket de detayları hala bilinmeyen olayla bağlantısını doğrulamadı. Ailesi ise Kassam Tugayları'na bağlı silahlı bir grup tarafından kaçırıldığını, ardından işkence gördüğünü ve öldürüldüğünü doğruladı.

Herhangi bir silahlı grubun ortaya çıkmasının İsrail için bir hedef olduğu ve Tel el-Hava bölgesinde herhangi bir yürüyüş yapılmadığı gerçeği ışığında, tüm bunlar, Gazze Şeridi'ndeki kaosun ışığında olaydan sorumlu olan tarafın doğrulanmaması olasılığını yanı sıra diğer genç erkeklerin aşiretler, aileler ve organize olmayan silahlı gruplar tarafından cezai nedenler veya aile intikamları için kaçırıldığına dair son haberleri açıklayabilecek olan olayın gerçekliği hakkında soru işaretleri uyandırmaktadır.

İsrail'in 18 Mart'ta şafak vakti Gazze Şeridi'ndeki savaşa yeniden başlamasından bu yana Hamas, siyasi ve askeri liderleri ile hükümet yetkililerine yönelik suikastların ardından ağır darbeler aldı ve bu da harekete, en azından İsrail'in mümkün olan her hedefi vurduğu saldırılarını ve suikastlarını yoğunlaştırdığı mevcut dönemde, hükümet ve askeri işlerini yönetememesine neden olan zor koşullar dayattı.

Suikast sonrası kaos

Şarku'l Avsat, suikastların ardından Gazze Şeridi'ndeki hükümet işlerinin yönetiminde bir kaos durumu yaşandığını, hükümet yetkililerinin cep telefonlarını kapatıp tamamen ortadan kaybolduklarını, bunun da Hamas'a bağlı polis ve diğer güvenlik kurumlarının yanı sıra Eğitim Bakanlığı gibi birçok dosyanın aksamasına neden olduğunu gözlemledi Okulların devam edip etmeyeceği konusunda kaosun yaşandığı Eğitim Bakanlığı'nın yanı sıra hükümet çalışanlarına ve hatta Hamas'ın 15 aylık savaş ve ateşkes döneminde sürdürdüğü siyasi ve askeri alanda çalışanlara maaş ya da mali avans ödemesi yapılmadı.

sdfrgt
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta Hamas'ın silahlı adamları (Reuters)

Bazıları Hamas'ın yoğun İsrail askeri baskısı altında yaşadığı ve mümkün olan her figürün suikasta uğrayarak İsrail'in hedefi haline geldiği bu gerçekliğin, hareketin tüm bileşenleri ve çeşitli düzeyleri için zayıflık ve kırılganlığın başlangıcı olduğuna inanırken, hareket içinde bu hipotezi reddedenler de var.

Şarku'l Avsat'a konuşan Hamas'ın önde gelen kaynakları, özellikle herkesin hedef alınması ve siyasi ve askeri liderler ile hükümet yetkilileri de dahil olmak üzere Gazze Şeridi'nde kalan herkesin ateşkes sağlanana kadar saklanmak ve İsrail güvenlik takibinin gözlerinden uzak durmak zorunda kalması nedeniyle şu anda bazı dosyaları yönetmekte zorluk çektiklerini itiraf ediyor.

Hareketin hala güçlü ve uyumlu olduğunu ancak mevcut koşulların, özellikle de İsrail bombardımanının hükümet merkezlerini, evleri ve kişileri vurması nedeniyle geri çekilmeye zorladığını belirten kaynaklar, ateşkesin hareketin gücünü yeniden kazandıracağını ve Gazze Şeridi'nin yönetiminin akıbetine ilişkin net bir siyasi anlaşmaya varılıncaya kadar Gazze Şeridi'ni yönetmeye devam edeceğini vurguladı.

Öte yandan İsrail, Hamas'ın Gazze Şeridi'ni yöneten herhangi bir otoriter organın parçası olmasına izin vermeyeceğini sürekli olarak vurgulamış, kalıcı bir ateşkesin hareketin silahsızlandırılması ve liderlerinin Şerit'ten çıkmasıyla bağlantılı olduğunu, hareketin bunu reddettiğini ve Gazze Şeridi'ni yönetmek için CSC'nin devrini içeren anlaşmanın uygulanmasında ısrar ettiğini belirtmiştir.



Suriye'den istenen Arap mesajlar

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara (AFP)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara (AFP)
TT

Suriye'den istenen Arap mesajlar

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara (AFP)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara (AFP)

Nebil Fehmi

Önceki yazımda Suriye sahnesinin hataları konusunda uyarmış, birikmiş hassasiyetlere, sorunlara ve kaygılara rağmen Suriyeli dini grupların vatandaşlık bayrağı altında birleşmesinin önemini vurgulamıştım. Yeni Suriye liderliğinin siyasi yönelimlerini çevreleyen soru işaretlerinin ciddiyetini ve herkesin yararına tam bir açıklığın önemini tamamen takdir ederek, ortak bir kimlik temelinde Suriye ile bir Arap iletişimi çağrısında bulunmuştum.

Son dönemde Batılı birçok tarafın Suriye arenası ile önemli iletişimler kurduğu görüldü. Fransız ve Alman dışişleri bakanlarının Şam ziyaretleri de buna dahildi. Ek olarak Suriyeli yetkililer ile Suudi Arabistan, BAE, Irak, Ürdün ve Mısır'daki Arap mevkidaşları arasında çok sayıda ve çeşitli Arap temasları yaşandı. Cumhurbaşkanı Şara'nın Kahire'deki olağanüstü Arap Zirvesi'ne katılmasının yanı sıra komşu ülkelerden gelen yetkililer ile de görüşmeler yapıldı. Her iletişim ve temasın biçim ve açıklanan içerik açısından kendine özgü çağrışımları vardı. Durumu doğru bir şekilde değerlendirebilmek için, bu iletişimlerin henüz açıklanmamış olan içeriğini bilmek gerekse de, bunların Suriye ve ülkenin gelecekteki yönelimleri ve başkaları üzerindeki etkileri konusunda emniyet duyma ve rahatlama isteğini yansıttığı tahmini doğru olabilir.

Şara'nın başından itibaren yaptığı açıklama ve konuşmaların Batı dünyası ile diyaloğa verilen önemi yansıttığına dikkat çekilmeli. Şara dünyayla iletişim kurma arzusunu ve Suriye'deki koşullar ile büyük zorluklarının herhangi bir bölgesel çatışmaya göre öncelikli olduğunu vurguladı. Bununla İsrail ile çatışmanın gündeminde olmadığını kastediyordu.

Suriye, sınırları boyunca çok sayıda dini ve etnik grubun yayıldığı kadim bir Arap ülkesi. Orada yaşanan olay ve durumların, Arap ve Arap olmayan komşu ülkeler üzerinde doğrudan olumlu ve olumsuz yansımaları bulunuyor. Suriye'deki Kürtlerin durumu ve Türkiye'nin hassasiyetleri birçok örnekten sadece biri. Bu durum bölgesel anlamda Arap ulusal güvenliğini de etkiliyor. Suriye'nin Arap olmayan tarafların yanında yer alması durumunda, bölgesel denge Araplar aleyhine bozulacaktır. Suriye'den sonra burada ilk kaybedenler, İsrail işgali altındaki mülteci ve yiğit Filistin halkıdır ve onu komşu Ürdün ve Lübnan halkları takip etmektedir.

Eğer Suriye istikrarsız, dini ve etnik grupları arasında bölünmüş kalırsa, bunun etkisi başta Irak olmak üzere birçok komşu ülkeye, oradan da Körfez'e kadar yayılacaktır. Arap dünyasının siyasal konseptini seçecek Maşrık ve Körfez oluşumunun doğmasıyla birlikte Suriye kimliği parçalanır ve mezhepçi kimliklere bölünürse, bunun Orta Asya'dan Kuzey Afrika'ya uzantıları olacaktır.

İster beğenelim ister beğenmeyelim, Suriye meselesi öncelikle Suriyeliler tarafından, onların beklenti ve tasavvurlarına uygun bir şekilde kararlaştırılmalıdır. Burada mesele Esed rejimini veya Heyet Tahrir eş-Şam ve destekçilerinin alternatifini tercih etmek değil. Aksine, Suriye halkının tüm Suriyeliler için daha iyi bir Suriye inşa etme taleplerine yanıt vermektir. Durumun ciddiyetinin ve hassasiyetinin, Araplar olarak bizim Suriye makamlarıyla görüşmelerimizde ve diyaloglarımızda, tamamen açık olmamızı gerektirdiğini kesinlikle kabul ve takdir ediyoruz.

Her ülkenin kendi sistemini ve siyasi yönelimlerini, başkalarının ulusal güvenliğini etkilemediği sürece, kimsenin müdahalesi olmaksızın belirleme hakkına saygım ve bağlılığım tamdır. Bu bağlamda, ortak bir Arap-Suriye siyasi momentumu yaratmak için araştırılması ve incelenmesi gereken pek çok ayrıntılı nokta ve önemli soru, Suriye'nin bölgesel ilişkileri, özellikle de Batılı ülkelerle veya diğer ülkelerle olan ilişkilerinden daha önemli ve daha tehlikeli olan Arap ülkeleriyle ilişkileri bulunuyor.

Dürüstlük, Suriye rejiminin Arap dünyasına hitap etmesini ve çeşitli açılardan tutumlarını netleştirmesini talep etmemizi gerektiriyor. Bunları özetleyip, aşağıdaki belirli ve doğrudan başlıklar altında toplamak mümkün.

Suriye rejimi, Arap bölgesel düzeninin bir dayanağı olan bağımsız bir ulus-devlete inanıyor mu? Yoksa mezhepsel kimlik ve millet kavramının egemenlik ve sınır ile ilgili yaklaşımların önüne geçtiği düşüncesinden mi yola çıkıyor?

Bu, Suriye'deki yeni siyasi liderliğin önemli bir kısmının, Suriye topraklarının ötesine uzanan belirli bir siyasi tabana sahip olması nedeniyle, bölgedeki pek çok Arap ülkesi için ciddi ve hayati öneme sahip bir soru. Bu yönde atılacak ilk ve temel adım taahhütlerini vurgulamak için Arap Birliği ile diyalogdur.

Yeni Suriye rejimi, mezhepsel yapılarına bakmaksızın, başta Araplar olmak üzere komşularının içişlerine karışmama taahhüdünde bulunacak mı? Bu ülkelerin çıkarlarına zarar vermeyip, hassasiyetlerini gözetecek mi? Bu sorunun sorulmasının nedenleri arasında, görüşmeler ve suçtan hüküm giymiş çok sayıda kişi ile ilgili kararlar, yabancılara vatandaşlık verilmesi ve hassas görevlere atanması yer alıyor.

Burada Suriye rejiminin, komşu ülkelere ve diğer ülkelere, başkalarının işlerine karışmayacağını ve topraklarının birliğine saygı duyduğunu vurgulayan mesajlar verme girişiminde bulunması, bunun yanı sıra güvenliği ve emniyeti sağlayacak sınır düzenlemeleri konusunda anlaşmaya varılması yararlı olabilir.

Yeni liderliğin siyasal yönelimi, siyasal yaklaşımlarında hâlâ belirleyici bir etken mi? Birçoğu daha önce şiddete başvuran siyasi hareketlere mensup ve belirli siyasi yönelimleri benimsemiş olsa da, siyasi uzlaşıyı sağlama konusunda ciddiler mi ve bu kapasiteye sahipler mi?

Suriye'de son dönemde yeni yönetime bağlı olmayan dini gruplar ve azınlıklarla şiddetli çatışmalar yaşandı, can kaybının bini geçtiği bildirildi. Bunlar bir an önce bitirilmesi ve tekrarlanmaması gereken olaylar. Ulusal diyalog düzenlemelerine bağlı ilk ilerleme işaretlerine rağmen, Suriye liderliğinin, Suriye kurumlarının yeniden inşası ve anayasa ile yasalarının hazırlanması sürecinin uluslararası hukuka ve BM Sözleşmesi'ne tam uyum içinde yürütüleceğine dair bir bildiri yayınlaması yararlı olacaktır. Belki de Suriye yelpazesinin tamamını içerecek kapsamlı bir konferansın mekanizmalarının ve tartışmalarının kısa sürede tamamlanması ve ardından ilkbaharda geçici bir geçiş hükümetinin kurulması, bu önemli soruya kısmen de olsa yanıt verilmesi için olumlu fırsatlar sunacaktır. Burada istenenin sadece farklı mezheplerin teknik pozisyonlarda biçimsel olarak temsil edilmesi değil, onlara siyasi bir rol veya ses sunulması olduğunu unutmamalıyız. Bu da, kısmen, önemli bakanlıklarda ve güvenlik teşkilatlarında, ayrıca Kapsamlı Konferansı Komitesi ile anayasa taslağını hazırlamak üzere oluşturulan herhangi bir komitede üst düzey görevler üstlenmeleriyle gerçekleştirilebilir.

Suriye Arap Cumhuriyeti Devlet Başkanı Ahmed Şara'nın, Suriye'deki koşulların ve zorlukların çok yönlü ve karmaşık olduğu, Suriyelileri bölmek yerine birleştiren süreçlere ulaşmak için yorulmak bilmez bir çalışma ve temel bir tedavi gerektirdiği yönündeki görüşüne katılıyorum. Suriye'nin siyasi ve toplumsal haritasının doğası ve ağır hukuksuz, sert uygulamaların mirası göz önüne alındığında kolay ve hızlı çözümlerin bulunmadığını da kabul ediyorum. Ancak Araplara yönelik mesajlarına daha fazla dikkat etmesi, hem içeride hem de bölgesel olarak ciddiyeti ve ılımlı ulusal yönelimi yansıtan bazı ilk ve acil adımlar atması gerektiğine inanıyorum.

Geçtiğimiz günlerde Iraklı iyi bir şahsiyet olan Seyyid Ammar el-Hakim ile yaptığım hoş bir görüşmeyi hatırlıyorum. Hakim, istikrarı sağlamanın zorluklarına ve Esed'i deviren grup arasında bile bazı öncelikler konusundaki anlaşmazlıklara dikkat çekti. Irak deneyiminden yola çıkarak, çeşitli yönelimleri veya öncelikleri olan çoklu ulusal eğilimleri kapsamanın, kutuplaşmayı önlemek için mümkün olduğunca şiddete başvurmaktan kaçınmanın önemini vurguladı. Böylece Suriye halkı tüm Suriyeliler için bir Suriye'nin yeniden inşa edileceği, komşu ülkeler de çıkarları ve güvenlikleri konusunda rahatlayacaktır.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.