Suriye hükümeti ve Şii Hilali’nin yenilgilerinin sürdürülmesi

İran, Suriye’de her şeye sirayet etmiş durumda. Onun etkisinden ve nüfuzundan kurtulmak kolay olmayacak

Suriye hükümeti ve Şii Hilali’nin yenilgilerinin sürdürülmesi
TT

Suriye hükümeti ve Şii Hilali’nin yenilgilerinin sürdürülmesi

Suriye hükümeti ve Şii Hilali’nin yenilgilerinin sürdürülmesi

İbrahim Hamidi

Suriye hükümetindeki yeni bakanlardan biri, bakanlığının kayıtlarını incelediğinde ‘İran dosyalarının’ büyüklüğü ve ciddiyeti karşısında şaşırdığını söyledi. Söz konusu bakanlıktaki bu durum, Suriye'deki diğer birçok bakanlıktaki ve kuruluştaki durumla aynı. Dosyalar, sözleşmeler, anlaşmalar, bilgiler, müdahaleler ve bazen Tahran'a ulaşan uzantılar... İran’ın ‘rejimin derinliklerine’ nüfuz etmiş olması, yeni hükümetin Beşşar Esed rejiminin mirasından kurtulmasını yavaşlatıp zorlaştırıyor.

Geçtiğimiz on yıllar boyunca Suriye-İran ilişkileri, 1979 yılındaki İran İslam Devrimi'nden sonra çeşitli aşamalardan geçti. Her kriz ve sınav karşısında dikey olarak derinleşirken, yatay olarak genişledi. Hafız Esed, 1980 yılında patlak veren İran-Irak savaşında Saddam Hüseyin’e karşı Ayetullah Humeyni'nin yanında yer aldı. Esed, İsrail'in 1982 yılında Lübnan'ı işgali sırasında, Hizbullah'ın kurulması için topraklarını İran Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) açtı.

Hafız Esed, 1990 Körfez Savaşı sırasında Bağdat'taki ‘Baasçı’ yoldaşının (Saddam) karşısında yer aldı ve bir yıl sonra Kuveyt'i kurtarmak için yapılan savaşa katıldı. Esed, 1990'lı yıllarda ABD’nin himayesi altında İsraillilerle müzakere ederken bile İran’ın yanında olmaya ve 1993 tarihli Oslo Anlaşmalarına karşı çıkan Filistinli gruplardaki müttefikleriyle koordinasyona devam etti.

Hafız Esed bir yandan (Sovyetler Birliği sonrası) Rusya, Çin ve Kuzey Kore ile askeri ve güvenlik iş birliğini, diğer yandan Arap ülkeleriyle siyasi ve ekonomik ilişkileri sürdürdü. İran ile ise askeri, güvenlik ve füze alanlarında gizli bilimsel iş birliği programlarına devam etti.

Oğlu Beşşar Esed'in 2000 yılında iktidara gelmesiyle Şam'ın Tahran'la ilişkisi ittifak ve dengeden İran’ın dini liderinin (rehber) görüşüyle özdeşleşmeye dönüştü. Suriye ordusunun 2005 yılında Lübnan Başbakanı Refik Hariri'nin öldürülmesinin ardından Lübnan'dan çıkması ve 2006 İsrail-Hizbullah savaşı ile Suriye rejimi ‘İran'ın koynunda’ uyuyup uyanır oldu.

Suriye'de İran destekli milisler, eğitim kampları, gizli koridorlar, geçişler, kaçakçılık ağları, yaptırımları delen şirketler, silah ve füze programları, tesisler ve anlaşmalar gibi çok daha fazlası var.

En büyük değişim son on yılda, 2011 yılında Suriye’deki devrimin patlak vermesi ve Beşşar Esed rejiminin İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’e ve Hizbullah'a boyun eğerek İran'ın Suriye'deki araçlarından biri haline gelmesiyle yaşandı. Kararlar Tahran'da ve güney banliyölerinde alınmaya ve İran'ın bölgedeki silahları tarafından uygulanmaya başladı. Suriye nüfuz savaşı için kullanılan bir arenaya ve Tahran'dan Irak'a, Lübnan'a, Filistin davasına ve Ortadoğu'nun geri kalanına silah, mühimmat ve ideoloji transferi için kullanılan bir koridora dönüştü. Suriye'de koalisyon şemsiyesi altında, İran destekli milisler, eğitim kampları, gizli koridorlar, geçişler, kaçakçılık ağları, yaptırımları delen şirketler, silah ve füze programları, askeri, ekonomik, sosyal ve dini tesisler, ekonomik anlaşmalar, sanayi bölgeleri, güvenlik koordinasyonu ve son on yılda rejimin kabiliyetleri azaldıkça ülkede gelişen siber programlar ve gizli hücrelerden oluşan bütün bir altyapı gibi çok daha fazlası var.

İran, Suriye’de her şeye sirayet etmiş durumda. Onun etkisinden ve nüfuzundan kurtulmak kolay olmayacak. Çok şey başarıldı ve geriye zor, karmaşık ve zaman alıcı bir süreç kaldı. Yeni hükümetin gizli görevlerinden biri de gizli programlardan kurtulmak.

İran, Suriye’de askeri, ekonomik, güvenlik ve sosyal örgütlenmeleriyle bir gölge devlet inşa etmeye çalıştı. Açılan her devlet dosyası, İran'ın Suriye'deki nüfuzunun boyutları ortaya koyuyor. Gayrimenkul alanında birçok mülk İranlı kurumlar adına kayıtlı. Güvenlik kurumlarında ve orduda çok sayıda koordinasyon komitesi var. Casusluk ve dinleme altyapısı da İran'a ait.

Beşşar Esed rejiminin 8 Aralık'ta çökmesi 'İran’ın Suriye’deki varlığının' açık olan kısmını sona erdirdi. İran destekli milisler ve İranlı danışmanlar geri çekildi. İnsansız hava araçları (İHA) ve uçaklar imha edildi. Ancak en tehlikeli olanı bunun görünmeyen kısmı. Bu kısım için silah ve uyuşturucu kaçakçılığı ağlarının çökertilmesi, Suriye'den Irak, Lübnan ve Ürdün sınırlarına uzanan gizli koridorların kapatılması, Suriye rejiminin yapısındaki hücrelerin ve programların lağvedilmesi gerekiyor.

İran, Suriye’de her şeye sirayet etmiş durumda. Onun etkisinden ve nüfuzundan kurtulmak kolay olmayacak. Çok şey başarıldı ve geriye zor, karmaşık ve zaman alıcı bir süreç kaldı. Devrik Esed rejimi sonrası kurulan yeni hükümetin gizli görevlerinden birinin de gizli programlardan kurtulmak olduğuna şüphe yok. Arap ve Avrupa ülkelerinin yeni Suriye hükümetinin kurulmasını memnuniyetle karşılamasının, İran’ın aldığı bölgesel darbenin tamamlanması ve ‘Şii Hilali’nin Suriye ve Ortadoğu'daki gerilemelerinin istikrarlı bir şekilde devam etmesi için destek vermeye hazır olmalarını gerektirdiği de tartışmasız bir gerçek.



ABD'den Gazze'de ölüm tuzağı kuran yardım ağına büyük bağış

Birleşmiş Milletler, GHF'nin Gazze'de "ölüm tuzakları" kurduğunu söylüyor (Reuters)
Birleşmiş Milletler, GHF'nin Gazze'de "ölüm tuzakları" kurduğunu söylüyor (Reuters)
TT

ABD'den Gazze'de ölüm tuzağı kuran yardım ağına büyük bağış

Birleşmiş Milletler, GHF'nin Gazze'de "ölüm tuzakları" kurduğunu söylüyor (Reuters)
Birleşmiş Milletler, GHF'nin Gazze'de "ölüm tuzakları" kurduğunu söylüyor (Reuters)

ABD, Gazze İnsani Yardım Vakfı'na (Gaza Humanitarian Foundation/GHF) 30 milyon dolar bağışlayacak.

Guardian’ın incelediği bir belgeye göre ABD Dışişleri Bakanlığı, GHF’ye halihazırda 7 milyon dolar bağış göndermiş durumda.

Kimliklerinin açıklanmaması şartıyla konuşan yetkililer, bağış başvurusunun GHF tarafından yapıldığını ve fonun ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı’nın (USAID) bütçesinden karşılanacağını söylüyor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın kararıyla bütçesinde kesintiye gidilen USAID’in faaliyetlerinin kısıtlanması ve kademeli olarak Dışişleri Bakanlığı bünyesine dahil edilmesi planlanıyor.

Kaynaklar, USAID ve Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin başvuruyla ilgili gerekli incelemeleri yapmadan süreci “aceleye getirerek” bağışı onayladığını belirtiyor.

Reuters’a konuşan yetkililer de 30 milyon dolarlık bağışın her ay verilecek şekilde hazırlanabileceğini ifade ediyor.

Dışişleri Bakanlığı’ndan Guardian’a gönderilen yazılı açıklamada “İç müzakereler hakkında yorum yapmayacağız” dendi.

Filistinli yetkililer, Netzarim ve Refah bölgelerindeki GHF’ye ait erzak dağıtım noktalarının "insani yardım" kisvesi altındaki ölüm tuzaklarına dönüştüğünü ve İsrail'in sivilleri kasıtlı olarak hedef aldığını savunuyor. İsrail ordusuysa iddiaları reddediyor.

Birleşmiş Milletler’in aktardığına göre GHF mayısta faaliyetlerine başladığından bu yana en az 460 Filistinli, kuruluşun dağıtım noktalarında yardım almaya çalışırken öldürüldü.

Gazze sakinlerinden Ümmi Reyid Nüeyzi, İsrail ordusunun yardım almaya çalışanlara ateş açtığını belirterek şunları söylüyor:

Çocuklarımızın hayatı neden bu kadar ucuz görülüyor? Oğlum kendini ve kardeşlerini doyurmak için bir paket un almaya gitmişti, şimdiyse yoğun bakımda.

GHF'nin kurulmasını sağlayan ABD'li danışmanlık firması Boston Consulting Group, yardım kuruluşuyla bağlarını haziranın başında koparmıştı. GHF’nin CEO'su Jake Wood da tarafsızlık ve bağımsızlık ilkeleriyle uyumlu şekilde görevini yapmanın artık mümkün olmadığını vurgulayarak 25 Mayıs'ta istifasını açıklamıştı.

İsrail ve ABD destekli GHF’nin Gazze’de yarattığı kaos sürerken, bölgede yer yer Hamas karşıtı protestolar da patlak veriyor.

Sosyal medyada paylaşılan gönderilerde gösterilere katılan Ahmed el Mesri’nin Hamas militanları tarafından dövülerek hastanelik edildiği ileri sürülüyor. Mesri’nin protestolarda “Hamas bizi temsil etmiyor” yazılı bir pankart taşıdığı bilgisi paylaşılıyor. Başka bir eylemdeyse “Hamas’ı istemiyoruz. Onlar bizi yok etti. Yeter artık” diye bağırdığı bildiriliyor.

Olayın ne zaman yaşandığına dair bilgi paylaşılmazken, Filistinli örgüt de iddialara ilişkin açıklama yapmadı.

Independent Türkçe, Guardian, BBC, Times of Israel