Gerçek bizi özgürleştirir

Suriye lideri Ahmed eş-Şera /Fotoğraf: Şarkul’l Avsat
Suriye lideri Ahmed eş-Şera /Fotoğraf: Şarkul’l Avsat
TT

Gerçek bizi özgürleştirir

Suriye lideri Ahmed eş-Şera /Fotoğraf: Şarkul’l Avsat
Suriye lideri Ahmed eş-Şera /Fotoğraf: Şarkul’l Avsat

Aliya Mansur

Cami ile kilisenin birbirini kucakladığı görüntüsü, benim için “komşumuzun hangi dini gruptan olduğunu bilmezdik” sözü kadar kışkırtıcıdır. Bu iki şeyde hem bir güzelleme, hem de bir anlamsızlaştırma çabası görürdüm. Zira vatandaşlık, dini veya etnik aidiyetlere bakılmaksızın tüm vatandaşların hak ve görevlerde eşit olmasına dayanır. Duygulara gelince, özellikle bizim gibi ülkelerde bunlar, çalan kilise çanlarının camilerden yükselen ezan sesleriyle kucaklaşması ifadeleriyle mezhepsel gerçeği örtbas etme ve karartma çabasından başka bir şey değildir.

Suriye'de mezhepçilik sorunu toplumda derin köklere sahiptir. Birçoğu kendisini onun üstünde görmeye, bazıları da pekiştirmeye çalışır. Sahil bölgesindeki olaylardan bahsederken, devrik rejimin 14 yıldır Suriye halkına karşı gerçekleştirdiği katliamlardan bahsetmemek doğru olmaz. Açık sözlülük olmadan uzlaşmadan, geçiş dönemi adaleti sağlanmadan da iç barıştan söz edilemez.

Mart ayının ilk haftasında Suriye’nin sahil bölgesinde sivillere yönelik mezhepçi katliamlar yaşandı. Olaylar, rejimin kalıntılarının yeni otoriteye karşı silahlı bir isyan başlatma girişimiyle başladı. O dönemde Suriye İnsan Hakları Ağı (birçok uluslararası kuruluş tarafından tanınan güvenilir bir kaynak), 6-10 Mart 2025 tarihleri ​​arasında en az 803 kişinin öldürüldüğünü belgeledi. Ağ, Esed rejimine bağlı devlet dışı silahlı gruplar tarafından güvenlik, polis ve askeri güçlerin (İç Güvenlik Güçleri ve Savunma Bakanlığı’nın) en az 172 mensubunun da öldürüldüğünü kaydetti. Ayrıca bu grupların doğrudan açtığı ateş sonucu aralarında bir insani yardım görevlisinin de bulunduğu en az 211 sivil hayatını kaybetti.

Ağ ayrıca aralarında 39 çocuk, 49 kadın ve 27 sağlık personelinin bulunduğu en az 420 sivil ile silahsızlandırılmış savaşçının öldürüldüğünü belgeledi. Bunlar askeri operasyonlara katılan silahlı kuvvetler tarafından öldürüldü, yani öldürülen 420 kişi Alevi mezhebine mensuptu.

Suriye makamları soruşturma komitesi kurarak faillerin yargılanacağı sözü verdi. Ayrıca iç barışla ilgili bir komitenin de kurulacağı açıklandı. Ancak Alevi toplumuna yönelik ihlaller, özellikle resmi makamlardan doğru bilgi neredeyse hiç gelmemesine rağmen durmuyor. Mesela her gün kamu güvenlik güçlerinin pusuya düşürülmesinden ve öldürülmelerinden bahsediyoruz ama bu ölümlerin sayısına ilişkin elimizde resmi bir rakam yok. Ayrıca eski rejimin kalıntıları arasında tutuklananların olduğunu duyuyoruz ama haberler sadece tutuklamalarla sınırlı kalıyor, dava veya itiraflarla ilgili bir şey duymuyoruz. Sivil kayıpların sayısı da bilinmiyor. Durumun gerçekliğini ortaya koymaları için yerel ve uluslararası kuruluşlardan gelecek raporları bekliyoruz.

Herhangi bir sivilin onuruna ve yaşamına yönelik saldırının kınanması gereken bir eylem olduğunu ve faillerinin kim olursa olsun adalete teslim edilmesi gerektiğini kesin bir şekilde vurgulamak istiyorsak, Alevi toplumuna mensup kişilere yönelik de şeffaf ve açık bir söylemimiz olmalıdır.

Hafız Esed ve oğlu Beşşar Esed, Suriye'yi 54 yıl boyunca demir yumrukla yönettiler. Bazıları, Esed yönetiminin Sünni çoğunluğa karşı bir Alevi yönetimi olduğu kanaatlerinde ısrar ediyorlar. Bu mutlak bir gerçek değil, fakat içinde hem doğruluk hem de yanlışlık barındıran bir bakış açısı ama bugünkü yazımızın konusu bu değil.

Hafız Esed ve daha sonra oğlu Beşşar, Suriye'yi 54 yıl boyunca demir yumrukla yönetti. Bazıları Esed yönetiminin Sünni çoğunluğa karşı bir Alevi yönetimi olduğu kanaatlerinde ısrar ediyorlar. Bu mutlak bir gerçek değil, fakat içinde hem doğruluk hem de yanlışlık barındıran bir bakış açısıdır ama bugünkü yazımızın konusu bu değil

Esed rejiminin devrilmesinden birkaç gün sonra Tartus'a ilk gidişimde görüştüğüm Aleviler, “Savaşırken bizim adımızı kullandı, çocuklarımızı öldürdü ve kaçtı” demişlerdi. Esed'e duyulan öfke büyüktü, kimisi kaçtığı, kimisi de kendi adına işlediğini - ve aslında öyle olmadığını- düşündüğü suçları nedeniyle kendisine öfkeliydi. Yeni Suriye'nin içeride ve dışarıdaki düşmanlarının fırsattan istifade etmesinden önce, o gün, adalet ve yurttaşlık projesini başlatma fırsatı vardı.

Birkaç gün önce Beyrut'ta görüştüğüm bir Avrupalı ​​diplomat, bana, bir grup Alevi “aktivistin” bir dizi Avrupalı ​​yetkiliye, geçen ay 30 bin ila 50 bin arasında sivilin öldürüldüğünü ve tüm uluslararası medyanın bu konudan bahsetmeyi reddettiğini bildirdiğini söyledi. Diplomatın kendi yorumu ise, bu sayının bu söylemi çürütmeye yetecek kadar çok olduğu, ancak bu abartıların bedelini bizzat mağdurların ödediği yönündeydi.

Evet, en kötü ihtimalle bini aşan sivil kayıplar var ve 50 bin kişinin öldüğünden, sahil bölgesinden İdlib'e götürülen, kimsenin görmediği ve bilmediği 30 bin esir olduğundan bahsediliyor. Buna ek olarak, Aleviler, yeni ortaya çıkan bu “aktivist” grubun ihanet suçlamalarına ve kampanyalarına maruz kalıyorlar. Bu grup aslında Esed rejiminin kalıntılarından ve Suriye'deki büyük yenilginin ardından İran'ın yönlendirdiği kesimlerin bir kısmından oluşuyor.

Kalıntıların yaptığı her şey Suriye toplumundaki ayrışmayı ve dikey bölünmeyi artırıyor. Ancak bu uçurumun derinleşmesinde asıl etken geçiş dönemi adaletinin yokluğudur

Kalıntıların yaptığı her şey Suriye toplumundaki ayrışmayı ve dikey bölünmeyi artırıyor, ancak bu ayrışmanın artmasındaki temel etken geçiş dönemi adaletinin yokluğudur. Beşşar Esed rejiminin katlettiği yüz binlerce kurban için adalet sağlanmazsa, tüm acılardan sonra yeniden ayağa kalkmaya çalışan bir milletin sunağında her gün yeni kurbanların kurban edildiğine tanık olacağız.

Bugün yönetimden orada olup bitenlerin şeffaf bir şekilde ele alınması isteniyor, çünkü bu yönetim tüm Suriyelilere ait, sadece bir gruba değil. Akil kimselerden istenense, hangi mezhepten olursa olsun, gerçek ve açık bir diyalog başlatarak Esed ve Baas Partisi sayfasını bütün trajedileriyle birlikte kapatmaktır. Bütün bunlar adalet olmadan, bütün Suriyeliler için adalet sağlanmadan olmaz. Sözünü ettiğimiz diyalog mezhepsel bir temelde değil, tüm bölgeler temelinde olmalıdır. Suriye'nin bu kan gölüne nasıl sürüklendiğini anlamak için her şehir ve köyde, hiçbir formaliteye gerek duymadan, gerçek bir halk diyaloğunun gerçekleşmesi gerekiyor. Zira sebebin şu veya bu olduğuna dair sonuçlarla yetinmek, gerçekte, gerçekliği yansıtmayan önyargılı fikirlerin ve ifadelerin doğrulanması demektir.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Sudan'da savaş mağdurları için yeni bir kamp: Tavile

TT

Sudan'da savaş mağdurları için yeni bir kamp: Tavile

Sudan'da savaş mağdurları için yeni bir kamp: Tavile

Sudan'ın batısındaki Kuzey Darfur'da bulunan Tavile kasabası, Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki son çatışmaların ardından el-Faşir şehri, Zemzem ve Ebu Şuk kamplarından bombardımandan kaçan binlerce yerinden edilmiş insanın akın etmesiyle savaş mağdurları için yeni bir kampa dönüştü.

Yerinden edilmiş kişilerin işleriyle ilgilenen yerel bir gönüllü kuruluş olan Mülteciler ve Ülke İçinde Yerinden Edilmiş Kişiler Genel Koordinasyon Komitesi'ne göre Tavile bölgesi, yerinden edilmiş kişilerin açıkta, son derece kötü koşullarda, yiyecek, içme suyu ve hatta battaniye olmadan kalabalık bir şekilde bulunmaları nedeniyle ciddi bir baskı altında.

Şarku’l Avsat’a konuşan Komite Sözcüsü Âdem Rical şu ifadeleri kullandı: “Şu anda acil müdahalelere ihtiyaç duyulması nedeniyle bölgede olağanüstü hâl ilan etme sürecindeyiz. En büyük zorluk, temel hizmetlerin ve yaşam için gerekli malzemelerin eksikliği ve binlerce kişi şu anda açıkta olduğu için çadır gibi barınma malzemelerinin sağlanmasıdır. El-Faşir ile Zemzem ve Ebu Faruk kamplarını bu zor koşullarda terk edebilen siviller, sadece giydikleri kıyafetlerle, bazıları hayvanların çektiği ilkel arabalarla ve her şeye muhtaç bir şekilde, kendilerine yardım etmek için sınırlı bir yerel gönüllü müdahalenin ortasında kaldılar.”

Yerinden edilmeye giden yolda yaşanan trajediler

Rical, yerinden edilmiş kişilerin, yerlerinden edilmelerine giden yolda acı ve korkunç koşullar yaşadıklarını ve ‘HDK’ye bağlı bazı silahlı adamlar tarafından çeşitli ihlallere, cinayetlere ve hırsızlıklara maruz kaldıklarını’ bildirdiklerini söyledi. Rical, “İfadelerinde bize aşırı açlık ve susuzluk nedeniyle çok sayıda ölüm yaşandığını ve bazı çocukların yerinden edilme yolculuğu sırasında ebeveynlerini kaybettiğini anlattılar” dedi.

Mülteciler ve Ülke İçinde Yerinden Edilmiş Kişiler Genel Koordinasyon Komitesi’nin verilerine göre Tavile, nisan ayı başında el-Faşir ve çevresindeki kamplarda yeniden başlayan şiddetli çatışmalardan bu yana 281 binden fazla yerinden edilmiş kişiyi kabul etti. Bölgede yaşayanlarla birlikte toplam sayı bir milyondan fazla kişiye ulaştı.

Tavile, Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'in yaklaşık 65 kilometre batısında yer alıyor. El-Faşir ülkenin batısında Sudan ordusu tarafından kontrol edilen son büyük şehir ve bir yıldan uzun bir süredir HDK tarafından kuşatılmıştı.

Komite Sözcüsü Âdem Rical, “Tavile’de güvenlik durumu istikrarlı, ancak insani ihtiyaçlar yerel halkın, ulusal insani yardım kuruluşlarının ve buradaki yetkililerin kapasitesinin ötesinde” dedi.

Rical, yerel toplum liderlerinin yerinden edilenlere yardım sağlamak için girişimler başlattığını, ancak sayılarının çok fazla olması ve giderek artması nedeniyle ihtiyaçları yeterince karşılayamadıklarını söyledi.

frgtyu
HDK'nin 15 Nisan'da Kuzey Darfur'daki yerinden edilmiş kişiler için kurulan Zemzem Kampı’na düzenlediği saldırının ardından binlerce kişi bölgeden ayrılmak zorunda kaldı. (Reuters)

Rical, Tavile'nin el-Faşir ve çevresindeki kamplardan yerinden edilmiş insanları kabul eden bir nokta haline geldiğini ve önemli bir kısmının Cebel Marra'daki Fanga, Golo ve Nertiti'deki diğer komşu bölgelere kaçmaya devam ettiğini söyledi. Yerel halk ve ulusal kuruluşların yanı sıra gönüllü acil servisler, yerinden edilenlere yardım etmek için mısır unu, bakliyat, içme suyu ve battaniye sağlıyor. Ancak bu yardım, el-Faşir ile Zemzem ve Ebu Şuk kamplarından çok sayıda kişinin ihtiyaçlarını karşılama konusunda sınırlı kalıyor.

El-Faşir acı çekiyor

Şarku’l Avsat'a konuşan çeşitli kaynaklara göre, Zemzem Kampı sakinlerinin yaklaşık yüzde 70'i, yüzlerce sivilin öldürülmesi ve yaralanmasıyla sonuçlanan HDK'nin son saldırısının ardından Tavile bölgesine ve eyaletteki diğer bölgelere göç etti. Kaynaklar, el-Faşir'de, Zemzem ve Ebu Şuk kamplarında kalanların gıda, içme suyu ve ilaç sıkıntısı nedeniyle çok kötü insani koşullarla karşı karşıya olduklarını söyledi. Aynı kaynaklar, Sudan ordusu ve müttefik silahlı mücadele hareketlerinin ortak gücünün, el-Faşir'den ayrılmalarını engellemek için ailelerin önüne engeller koymaya devam ettiğini, askeri operasyonların ve karşılıklı topçu atışlarının artmasına ve şehir üzerindeki uzun süreli kuşatma nedeniyle yiyecek ve içme suyu elde etmenin zorluğuna rağmen onları tehdit altında kalmaya zorladığını belirtti.

Mülteciler ve Ülke İçinde Yerinden Edilmiş Kişiler Genel Koordinasyon Komitesi bu hafta başında, Sudan ordusunun askeri istihbaratının Ebu Şuk Kampı’ndaki onlarca gönüllü lider ve aktivisti HDK ile iş birliği yaptıkları suçlamasıyla tutukladığını açıkladı.

Şarku’l Avsat tarafından elde edilen bilgilere göre Çad ile olan Adre Sınır Kapısı, Tavile'de yeni yerinden edilmiş insanlara insani yardım ulaştırılması için açıldı. Çeşitli kaynaklara göre, son birkaç gün içinde gıda maddeleri, ilaçlar ve barınma malzemeleri yüklü birçok tır bölgeye geldi, ancak çok sayıda yerinden edilmiş insan nedeniyle bu yardımlar yetersiz kalıyor.

Mülteciler ve Ülke İçinde Yerinden Edilmiş Kişiler Genel Koordinasyon Komitesi, Tavile bölgesinde acil durum ilan etmek üzere olduğunu bildirerek, uluslararası ve yerel kuruluşları Kuzey Darfur'dan gelen binlerce yerinden edilmiş kişinin hayatını kurtarmak için acilen harekete geçmeye çağırdı.