Suriye'ye Kandil’den gelen yabancı savaşçıların akıbeti ne olacak?

Nihayet Şam ile SDG arasında varılan anlaşmayla birçok tartışmalı konu çözüldü.

Suriye'ye Kandil’den gelen yabancı savaşçıların akıbeti ne olacak?
TT

Suriye'ye Kandil’den gelen yabancı savaşçıların akıbeti ne olacak?

Suriye'ye Kandil’den gelen yabancı savaşçıların akıbeti ne olacak?

Suriye'deki yabancı savaşçıların, Aralık 2024'te Beşşar Esed rejiminin devrilmesinden, özellikle de bazılarının ordu ve silahlı kuvvetlerde komuta görevi üstlenmelerinden sonra, askeri ve siyasi varlıklarının geleceği etrafındaki endişeler konusunun, Kandil Dağı’ndan gelen yabancı Kürt savaşçıların ve bunların Suriye'nin kuzeydoğusundaki çatışmalara aktif olarak katılmalarının tartışılması gerekiyor.

Şam hükümeti ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında birçok tartışmalı sorunun çözümü konusunda nihayet anlaşmaya varıldı. Bu sorunların belki de en önemlisi, iki taraf arasında askeri eylemlerin örgütlenmesi ve savaşçıların tek yapı içerisinde birleştirilmesiydi. Uzun zamandır beklenen anlaşmanın ön koşulu, yabancı savaşçıların, özellikle de Kandil Kürtlerinin çekilmesiydi.

Kandil Dağları, Erbil'in 120 kilometre kuzeyinde yer alıyor ve Türkiye'nin güneybatısındaki Zagros Dağları'nın eteklerinden başlayarak batıda İran'a kadar uzanıyor. Bu dağlar Irak-İran sınırının kesiştiği noktada birleşiyor.

Suriye'de savaşan bu örgütlerin adı Suriye savaşının patlak vermesiyle birlikte öne çıktı. Ancak 2015 yılında DEAŞ’a karşı mücadele etmek üzere Kürtlerin yoğunlukta olduğu YPG öncülüğünde etnik, ulusal ve dini unsurlardan oluşan, askeri bir ittifak olan Suriye Demokratik Güçleri’nin  (SDG) kurulmasıyla varlıkları baskın hale geldi.

Rusya'nın başkenti Moskova'da bulunan GSM Araştırma ve İncelemeler Merkezi Başkanı Asef Melhem, Irak-İran sınırında bulunan ve son derece engebeli bir bölge olan Erbil'deki Kandil Dağları'nın öneminden bahsederek şöyle dedi: “1980'lerden bu yana Kürdistan İşçi Partisi'nin (PKK) başlıca kalesi olarak kabul ediliyor. Burada eğitim kampları bulunuyor. Kökleri bu dağlarda büyümeye başladı ve oradaki nehirler aracılığıyla elektrik de üretebildi.”

Yabancı savaşçıların sayısına ilişkin net bir istatistik bulunmuyor

Öte yandan, Suriye iç savaşına Kandil’den katılan yabancı savaşçıların sayısına ilişkin kesin bir istatistik bulunmamakla birlikte, sayılarının 3 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Türkiye'nin PKK militanlarının Suriye iç savaşına katıldığına ilişkin suçlamalarının ardından saflarındaki yabancı savaşçıların varlığını kabul etmeyi reddeden SDG, savaşçı sayısını düşürerek yüzlerce olduğunu söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre  Türkiye, yakın zamanda Suriye'deki Uluslararası Koalisyona yaklaşık 1000 savaşçının adının olduğu bir liste teslim etti. Bir tarafta Türk ordusu, diğer tarafta ise SDG ve Kandil savaşçıları arasında şiddetli çatışmalar yaşandı. Hava saldırıları, askeri karargahları hedef almanın ötesine geçerek, ABD destekli SDG'nin kontrolündeki enerji santralleri ile petrol kuyularını da hedef alarak yerle bir etti.

Kandil savaşçıları arasında Türkiye, Irak ve İran başta olmak üzere çok sayıda ülkenin vatandaşının yanı sıra çeşitli Avrupa ülkelerinden de gönüllüler yer alıyor.

Tarihi yol ayrımı

Araştırmacı Melhem, Rus raporlarındaki tahminlere göre Kandil'den yaklaşık 11 bin Kürt savaşçının geldiğine dikkat çekti ve “Kandil Dağı, PKK'nın kalbi olarak kabul ediliyor” dedi.

Bu arada Arap ve İslam dünyasındaki çatışmalar konusunda uzman olan Abdulgani Mazuz, özel bir röportajda şunları söyledi: “Kandil Dağı'ndaki PKK üyeleri tarihi bir yol ayrımında, Abdullah Öcalan (PKK'nın kurucusu ve lideri) ateşkesi kabul etti, PKK'yı feshedilmesi ve silahların teslim edilmesi çağrısı yaptı. Örgütün önde gelen isimleri bu çağrıya olumlu yanıt verdi. Örgüt tüm üyeleri ve kadrolarıyla bu tarihi anlaşmayı kabul etmemiş olsa bile, bu tarihi anlaşmanın şartlarının uygulanmaya başladığı konuşuluyor. Bu durum en azından PKK’nın örgütsel yapısında çatlaklar oluşturacaktır, bu da sahadaki performansını ve etkinliğini etkileyecektir.”

Anlaşmazlıkları gideren bir anlaşma

17 Şubat'ta Şam ve SDG, Kürt Özerk Yönetimi ile yeni rejim arasında ortaya çıkan anlaşmazlıkları gideren bir anlaşmaya vardı. Anlaşmada askeri ve güvenlik kurumlarının entegrasyonu ve Suriyeli olmayan savaşçıların sınır dışı edilmesi ele alındı. Anlaşmanın ertesi günü YPG’nin Suriyeli olmayan PKK'lılardan ülkeden ayrılmalarını istediği söylendi.

SDG Komutanı Mazlum Abdi, son anlaşmanın, tüm bileşenleri kapsayan yeni bir Suriye inşası için gerçek bir fırsat olduğunu söyledi. X hesabından yaptığı paylaşımda, “Bu hassas dönemde, halkımızın adalet ve istikrar özlemlerini yansıtan bir geçiş dönemini garantilemek için birlikte çalışıyoruz. Tüm Suriyelilerin haklarını garanti altına alan ve onların barış ve onurlu hayat özlemlerini gerçekleştiren daha iyi bir gelecek inşa etmeye kararlıyız” ifadelerini kullandı.

Siyasi araştırmacı Mazuz ise, “Öte yandan Şam'daki yeni yönetim ile SDG arasındaki anlaşma, SDG'nin artık elindeki seçeneklerin sınırlı olduğunun, özellikle kaos ve askeri çözümlerin kendi çıkarına olmayacağını teyit eden sahil bölgesindeki  olaylardan sonra, katı tutumlar takınmanın bir anlamı olmadığının farkında olduğunu ortaya koyuyor. Dahası bilhassa ticaret savaşlarının ortasında, Suriye ve orada kalmak artık ABD Başkanı Donald Trump’ın öncelikleri arasında değil” dedi.

GSM Merkezi Başkanı Melhem ise Kandil bölgesinde 61 köyün PKK'nın kontrolünde olduğunu belirtti ve ekledi: “Türkiye onlarca yıldır bu bölgeye ulaşmaya ve askeri altyapıyı yok etmeye çalışıyor, ayrıca oraya hava saldırıları düzenliyor. Uluslararası Af Örgütü, Türkiye'yi bu köylerde yaşayan sivillere zarar vermekle suçluyor.”

Buna karşılık Ankara, 2013 yılında Suriye'de silahlı çatışmaların başlamasından bu yana Kuzey Suriye'de yaşananlardan dolayı sürekli bir kaygı içinde. PKK, SDG ve onlarla birlikte savaşan örgütleri ulusal güvenliğine yönelik bir tehdit olarak görüyor. Bu kapsamda iki ülke arasında tampon bölge oluşturmak amacıyla Suriye topraklarına girmeye çalıştı ve Ankara 2016-2019 yılları arasında “Fırat Kalkanı”, “Zeytin Dalı” ve “Barış Pınarı” adında üç askeri harekât düzenledi. Harekâtların hedefi 30 kilometre derinliğinde bir tampon bölge oluşturmaktı.

Gelecekteki tehditler

Yeni Suriye yönetimi ile SDG güçleri arasında henüz kırılgan ve belirsiz, ayrıca kuzeydoğudaki siyasi ve askeri gelecek hakkında çok fazla ayrıntıya ihtiyaç duyuyor gibi gözükse de varılan anlaşma, Şam'ın Kandil savaşçılarını çıkarmak, Suriye'nin kuzeyinde Kürtlerin ayrılık niyetlerine dair söylenenlerin ardından toprakların birliğini korumak için kullanacağı bir giriş kapısı olarak değerlendiriliyor. Bu arada Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, ülkesinin anlaşmayı yakından takip ettiğini belirterek, ülkesinin gelecekte kendisine yönelik olası tehditler konusundaki endişelerini gizlemedi.

Öte yandan Türk ordusu, Şam hükümeti ile SDG arasında imzalanan anlaşmaya rağmen ülkenin kuzeydoğusunda bazı mevzilere yönelik saldırılarını sürdürüyor.



Son on yılın en büyük ağı: Şin-Bet, Batı Şeria'daki Hamas hücresinin elinde neler buldu?

Geçtiğimiz ocak ayında Batı Şeria'da Filistinli tutukluların İsrail hapishanelerinden salıverilmesini kutlamak için Hamas bayrakları sallayan Filistinliler (Reuters)
Geçtiğimiz ocak ayında Batı Şeria'da Filistinli tutukluların İsrail hapishanelerinden salıverilmesini kutlamak için Hamas bayrakları sallayan Filistinliler (Reuters)
TT

Son on yılın en büyük ağı: Şin-Bet, Batı Şeria'daki Hamas hücresinin elinde neler buldu?

Geçtiğimiz ocak ayında Batı Şeria'da Filistinli tutukluların İsrail hapishanelerinden salıverilmesini kutlamak için Hamas bayrakları sallayan Filistinliler (Reuters)
Geçtiğimiz ocak ayında Batı Şeria'da Filistinli tutukluların İsrail hapishanelerinden salıverilmesini kutlamak için Hamas bayrakları sallayan Filistinliler (Reuters)

İsrail iç güvenlik servisi Şin-Bet (Şabak) Hamas'ın Batı Şeria'nın güneyindeki El Halil kentinde ‘son on yılda ortaya çıkarılan en büyük ağlardan ve en büyük altyapılarından biri’ olarak nitelendirdiği bir hücre ağını çökerttiğini duyurdu.

Şin-Bet, 3 ay süren büyük bir operasyon sırasında, yakın gelecekte saldırı planları yapan 60'tan fazla Hamas üyesinin tutukladığını ve bu sırada önceki saldırıları gerçekleştirenler veya yardım edenlerin de tutuklandığını açıkladı.

İsrail medyasının büyük ilgiyle aktardığı açıklamaya göre son üç ay içinde Şin-Bet, ordu ve polisle iş birliği içinde yoğun bir günlük faaliyet yürüttü ve bu faaliyetler kapsamında, yakın gelecekte çeşitli saldırılar düzenlemeyi planlayan, El Halil'deki Hamas'ın büyük, karmaşık ve devasa bir altyapısı ortaya çıkarıldı.

Jjj
Şin-Bet tarafından dağıtılan, Batı Şeria'daki Hamas hücresinden ele geçirilen silahların fotoğrafı

Şin-Bet'in soruşturmalarına göre en az 10 hücreden oluşan bu altyapı ağının faaliyetleri kapsamında, Hamas'ın üst düzey yetkilileri, çoğu İsrail hapishanelerinde eski mahkumlar olan, Hamas’ın bölgedeki diğer üyelerini silahlandırmak, eğitmek ve üye olarak hareketin bünyesine katmak için çalıştılar. Şin-Bet’in açıklamasına göre amaçlarıİsrail’deki hedefleri vurmak ve bombalı saldırı düzenlemekti.

İsrail basınına göre tutuklananlar, bu hücrelerin üyelerine askeri eğitim vermek, İsrail’deki hedefleri hakkında istihbarat toplamak, patlayıcı üretmek, bomba paketleri hazırlamak ve Batı Şeria ve İsrail'deki hedeflere karşı saldırı hazırlığı yapmakla suçlanıyorlar.

En az 60 kişinin tutuklandığı konuşuluyor. Şin-Bet'e göre geniş çaplı istihbarata ulaşıldığı ve bu sayede 22 farklı türde silah, 11 el bombası, patlayıcılar ve büyük miktarda mühimmat ele geçirildiği, ayrıca aranan kişilerin saklandığı ve silahların depolandığı bir yer altı sığınağı bulunduğu belirtildi.

Son on yılın en büyük vakası

Soruşturmalar, eski tutukluların önceki yıllarda meydana gelen saldırılara katıldıklarını ortaya çıkardı. Bunlardan biri, 31 Ağustos 2010'da El Halil'deki Bani Naim Kavşağı’nda meydana gelen ve 4 İsraillinin öldürüldüğü silahlı saldırıya katılmıştı. Bir diğeri ise saldırıyı yöneten hücrenin sorumlularından biriydi.

Hhh
Şin-Bet tarafından dağıtılan ve Hamas'ın silahlı eylemlerde kullanmakla suçlandığı El Halil'deki bir yeraltı sığınağının fotoğrafı (Şin-Bet)

Şin-Bet'in üst düzey bir yetkilisi, bunun Batı Şeria'da Şin-Bet tarafından son on yılda engellenen en büyük ve en geniş çaplı olay olduğunu söyledi.

Yetkili, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu altyapının çoğu üyesi daha önce İsrail hapishanelerinde tutuklu bulunmuş ve soruşturma konusunda deneyimli kişiler. Bu altyapının ortaya çıkarılmasının, Hamas'ın İsrail'de bazı ciddi saldır gerçekleştirme niyetini büyük ölçüde engelledi.”

İsrail basını önümüzdeki günlerde şüphelilere karşı ‘terör örgütü liderliği, kasıtlı olarak cinayete teşebbüs ve kasıtlı cinayet işleme’ gibi ağır suçlamalar yöneltileceğini vurguladı.

Batı Şeria'da ayaklanma girişimi

Batı Şeria'da daha öncede Hamas adına çalışan hücreler ortaya çıkarılmıştı. Ancak bu olay, İsrail'in Gazze'de yürüttüğü ve Hamas’ı ortadan kaldırmayı amaçladığı savaşın başlamasının üzerinden yaklaşık iki yıl geçerken Hamas'ın Batı Şeria'da yeniden güçlenmeye çalıştığını ortaya koyuyor.

Hamas, Batı Şeria’da her zaman varlığını sürdürmüş ve birçok iniş çıkış yaşamıştı. Ancak Hamas’ın 7 Ekim 2023 tarihinde İsrail’e yönelik saldırısının ardından ortaya çıkan mevcut durumdan daha karmaşığı daha önce hiç yaşanmadı.

Jdjj
Batı Şeria'nın El Halil kentinde geçtiğimiz yıl temmuz ayında Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye suikastını kınamak için gösteri düzenleyen Filistinliler (AFP)

Şarku’l Avsat’a konuşan Batı Şeria'daki Hamas kaynaklarından biri, Hamas’ın karmaşık, zor ve benzeri görülmemiş bir durumda olduğunu söyledi. İsrail'in 10 Ekim 2023’ten bu yana Gazze Şeridi, Batı Şeria ve yurtdışında Hamas liderlerini, kaynaklarını ve tabanını takip etmesinin kendilerine büyük zarar verdiğini de sözlerine ekledi.

Kaynak, güvenlik durumunun Gazze Şeridi'nden farklı olarak Batı Şeria'da her zaman karmaşık olduğunu, ancak şu anda daha da karmaşık hale geldiğini, sürekli güvenlik takibinin yapıldığını ve para hareketlerinin izlendiğini, Hamas’ın hareket kabiliyetinin ve paraya ulaşma imkanlarının büyük ölçüde tükendiğini açıkladı. Kaynak, karmaşık ve derin krizler olduğunu ifade etti.

Buna rağmen krizin geçeceğini düşündüğünü belirten kaynak, Hamas’ın kurulduğu günden bu yana güvenlik güçlerinin takibinin, tutuklamaların ve suikastların devam ettiğini kaydetti.

Hamas’ın Batı Şeria'daki varlığı nasıl başladı?

Hamas'ın Batı Şeria'daki varlığı 1987 yılında başladı. Başlangıçta camiler aracılığıyla Filistinlileri kendine çeken faaliyetlerde bulunan Hamas, ardından silahlı saldırılar düzenlemeye ve İsrail askerlerini kaçırmaya çalıştı.

Hamas, İsrail’de gerçekleştirdiği bombalı saldırılarla Batı Şeria'da adından söz ettirmeye başladı. Bu saldırılar, 2000 yılında başlayan İkinci İntifada ile birlikte büyük ölçüde gelişti. Ardından Hamas, 2006 yılında yapılan seçimlere katıldı ve Batı Şeria'dan siyasi liderler seçerek parlamento seçimlerine girdi. O dönemde Fetih Hareketi’ni yenerek siyasi varlığını güçlendirdi.

Filistin’in 2007 yılında bölünmesinden önce Hamas'ın Batı Şeria'daki faaliyetlerinin resmi, açık ve geniş çaplı olduğu söylenebilir. Ancak bölünmeden sonra Hamas’ın Batı Şeria’daki her türlü faaliyeti yasaklandı. Filistin Yönetimi, Hamas üyelerini tutukladı. Hamas’ın silah ve para kaynakları mercek altına alındı. İç savaşta Hamas’ın kurumlarını elinden alan Filistin Yönetimi, onun Batı Şeria'daki gücünü zayıflattı.

Filistinli bir güvenlik kaynağı, Batı Şeria'daki kaosun arkasında her zaman Hamas'ın gündeminin olduğunu ve Filistin Yönetimi'nin ise Hamas’a değil, bu duruma karşı çıktığını söyledi.

Hamas'ın hem 7 Ekim'den önce hem de sonra herhangi bir nedenle silah kullanması yasaklandı. Bu durum Filistin Yönetimi’yle çatışmalara yol açtı. Buna rağmen, 7 Ekim'den sonra bile Hamas hücreleri Batı Şeria'da İsrail hedeflerine karşı eylemlerde bulundu, ancak bu eylemler beklendiği kadar büyük çaplı olmadı.

Batı Şeria’dan bir kaynak, Hamas Hareketi’nin Gazze'deki liderliğinin, dengeleri değiştirebilecek daha büyük bir varlık göstermeye çalıştığını söyledi.

Hamas'ın siyasi ve askeri liderleri, 7 Ekim 2023’teki saldırının ilk anından itibaren Batı Şeria'yı savaşa girmeye çağırmaktan çekinmediler, ancak bu gerçekleşmedi.

Sıra Filistin topraklarına geldiğinde, savaş boyunca İsrail'in en büyük endişesi tırmanan gerginlikti. Şin-Bet, üçüncü bir intifadanın patlak vermesi olasılığına ve Hamas'ın uyuyan hücrelerinin harekete geçebileceğine karşı defalarca kez uyardı.

Şin-Bet, 2024 yılında Batı Şeria'da 689 silahlı saldırı, 326 bombalı saldırı, 13 bıçaklı saldırı, 9 araçla ezme saldırısı, 2 intihar saldırısı ve 1 kaçırma vakası olmak üzere bin 40 adet ‘büyük terör eylemini’ engellediğini açıkladı.