Uluslararası Af Örgütü, ABD'nin Yemen'e yaptığı yardımların kesilmesi tehlikesi konusunda uyardı

Husiler yardım görevlilerini hedef alarak krizi daha da kötüleştirdi

ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı'nın (USAID) Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) aracılığıyla Yemen'e sağladığı yardım. (BM)
ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı'nın (USAID) Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) aracılığıyla Yemen'e sağladığı yardım. (BM)
TT

Uluslararası Af Örgütü, ABD'nin Yemen'e yaptığı yardımların kesilmesi tehlikesi konusunda uyardı

ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı'nın (USAID) Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) aracılığıyla Yemen'e sağladığı yardım. (BM)
ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı'nın (USAID) Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) aracılığıyla Yemen'e sağladığı yardım. (BM)

Uluslararası Af Örgütü, Husileri ülkenin kuzeyinde hayat kurtarıcı hizmetler sunmak için çalışan yardım görevlilerini ve uluslararası personeli hedef alarak Yemen'deki insani krizi daha da kötüleştirmekle suçladı ve ABD yardımının kesilmesinin milyonlarca Yemenliyi riske attığı uyarısında bulundu.

Örgüt kısa bir süre önce yaptığı açıklamada, ABD hükümetinin dış yardımları ‘ani ve sorumsuzca’ kesmesinin Yemen'de insani yardıma muhtaç milyonlarca insanın sağlığını riske attığını, zira on yıldır süren yıkıcı çatışmaların ardından Yemen'in halen dünyanın en kötü insani krizlerinden biriyle karşı karşıya olduğunu vurguladı.

Yardım çalışanlarına göre, Başkan Donald Trump'ın ABD yardım fonlarını kesme kararı, çocuklar ile hamile ve emziren anneler için yetersiz beslenme tedavisi, cinsiyete dayalı şiddet mağdurları için güvenli barınaklar ve kolera ve diğer hastalıklardan mustarip çocuklar için sağlık hizmetleri de dahil olmak üzere hayat kurtaran yardım ve koruma hizmetlerinin durmasına yol açtı.

Uluslararası Af Örgütü'nün Yemen araştırmacısı Diala Haydar, ABD'nin ani yardım kesintilerini ‘sorumsuzluk’ olarak nitelendirdi.

Haydar, bu kesintilerin kadınlar, çocuklar ve ülke içinde yerinden edilmiş kişiler de dâhil olmak üzere Yemen'deki en savunmasız ve dışlanmış insanlar için yıkıcı sonuçlar doğuracağını ve bu insanların güvenliklerini, onurlarını ve temel insan haklarını riske atacağını söyledi.

dfrgthy
Yemen'deki çocuk ve kadın programları ABD'nin yardım kesintisinden en çok etkilenen alanlar (BM)

Haydar, “ABD, Yemen'de hayat kurtaran yardımlar için yeterli fonu derhal geri vermez ve fonların hızlı bir şekilde ödenmesini sağlamazsa, zaten yıkıcı olan insani durum daha da kötüleşecek ve milyonlarca insanı çaresizce ihtiyaç duydukları destekten yoksun bırakacaktır” uyarısında bulundu. Haydar ayrıca, diğer donör ülkelere de Yemen'deki insan hakları yükümlülüklerini yerine getirmeleri için acilen harekete geçmeleri çağrısında bulundu.

En büyük yerinden edilme krizi

Uluslararası Af Örgütü'ne göre, yıllar süren çatışmaların ve kötüleşen krizlerin ardından, nüfusun yarısından fazlasını oluşturan tahmini 19,5 milyon Yemenli yardıma muhtaç durumda. Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi'ne (OCHA) göre Yemen, çoğu kadın ve çocuk olmak üzere ülke içinde yerinden edilen tahmini 4,8 milyon kişi ile dünyanın en büyük beşinci yerinden edilme krizini yaşıyor.

Geçtiğimiz beş yıl boyunca ABD, Yemen'e en büyük donör olmaya devam etti ve 2024 yılında koordineli insani müdahale planının yarısına tekabül eden 768 milyon dolarlık destek sağladı.

xcvfghyj
Husiler insani yardım çalışanlarına yönelik bir tutuklama kampanyası başlattı. (yerel medya)

Uluslararası Af Örgütü, sahadaki durum hakkında doğrudan bilgi sahibi olan 10 insani yardım uzmanı ve yardım çalışanı ile beşi hassas gruplara doğrudan hizmet sunan altı yerel insan hakları örgütü temsilcisiyle yaptığı görüşmelerde, yardım kesintilerinin etkisinin yıkıcı olacağını ve zaten kırılgan olan ülkede acılara, ölümlere ve daha fazla istikrarsızlığa yol açacağını doğruladı. Görüşülen kişilerin tamamı isimlerinin açıklanmasını istemedi.

ABD 15 Mart'tan bu yana askeri operasyonlarını yoğunlaştırarak Sana, Saada, Hudeyde ve Husilerin kontrolündeki diğer vilayetler de dâhil olmak üzere Husi hedeflerine yönelik çeşitli hava saldırıları düzenledi.

Uluslararası Af Örgütü'nün Yemen sorumlusu, Yemen halkının açlık çektiğini, yerinden edildiğini ve şiddet nedeniyle bitkin düştüğünü ve halihazırda dünyanın en kötü insani krizlerinden birini yaşadığını söyledi. Örgütün Yemen sorumlusu ayrıca, “ABD'nin yardım kesintileriyle birleşen askeri gerilim, karşı karşıya oldukları insani felaketi daha da kötüleştirecektir” dedi.

Kadınlar ve kız çocukları

Yemen, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki en yüksek anne ölüm oranına sahip. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu'na (UNFPA) göre her 100 bin doğumda yaklaşık 200 kadın hayatını kaybediyor. ABD yardım fonlarındaki kesintiler, Yemen genelinde kadınlar ve kız çocukları için toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti önlemeye ya da buna müdahale etmeye adanmış onlarca güvenli alanın kapanmasına yol açtı.

Yardım uzmanları, finansmanın devam etmemesi halinde onlarca sağlık tesisinin kapanacağı ve aralarında toplumsal cinsiyete dayalı şiddet mağdurlarının da bulunduğu yüz binlerce kadın ve kız çocuğunun hayat kurtarıcı sağlık hizmetlerine, psikososyal desteğe ve hukuki yardıma erişiminin engelleneceği uyarısında bulundu.

scdfgtrhy
Yemen 4,8 milyon kişi ile dünyada en fazla yerinden edilen nüfusun olduğu beşinci ülke (yerel medya)

Fon kesintilerine ek olarak, ABD'nin Husileri ‘yabancı terör örgütü’ olarak tanımlaması, yetersiz beslenen çocuklar ile hamile ve emziren annelere destek veren hayat kurtarıcı programlar yürüten uluslararası kuruluşların, Husi kontrolü altındaki bölgelerde faaliyetlerini askıya almalarına neden oldu.

Husiler, geçen yılın ortalarından bu yana ülkenin kuzeyinde hayat kurtarıcı hizmetler sunmak için çalışan yardım görevlilerini ve diğer uluslararası personeli bir dizi saldırıyla hedef alarak insani krizi daha da kötüleştirdi. Ayrıca çoğu en çok ihtiyaç duyanlara yardım veya koruma sağlamak için çalışan 13 Birleşmiş Milletler (BM) personeli ile Yemenli ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarından en az 50 personeli keyfi olarak gözaltına aldılar.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.