Dera'daki 8. Tugay kendini feshederek varlığını Suriye Savunma Bakanlığı'na devretme kararı aldı

Genel Güvenlik Dairesi ile 8. Tugay arasında Busra eş-Şam'da ‘altı noktanın istikrara kavuşturulması’ için anlaşma

Genel Güvenlik Dairesi takviye güçleri cuma günü Busra eş-Şam’a doğru yola çıktı. (SANA)
Genel Güvenlik Dairesi takviye güçleri cuma günü Busra eş-Şam’a doğru yola çıktı. (SANA)
TT

Dera'daki 8. Tugay kendini feshederek varlığını Suriye Savunma Bakanlığı'na devretme kararı aldı

Genel Güvenlik Dairesi takviye güçleri cuma günü Busra eş-Şam’a doğru yola çıktı. (SANA)
Genel Güvenlik Dairesi takviye güçleri cuma günü Busra eş-Şam’a doğru yola çıktı. (SANA)

Dera vilayetindeki 8. Tugay, Dera'nın doğu kırsalındaki Busra eş-Şam kentinin, komutan Bilal ed-Derubi'nin tugay mensupları tarafından öldürülmesinin ardından tugaya karşı kitlesel halk gösterisine sahne olması ve katılımcıların kentteki devlet otoritesinin genişletilmesini talep etmesi sonucu kendini feshetme ve askeri yeteneklerini Suriye Savunma Bakanlığı'na devretme kararı aldı.

Bir güvenlik kaynağı, Ahrar Horan Topluluğu’na 8. Tugay'ın oluşumunu tamamen dağıtma kararı aldığını söyledi. Kaynak, Yüzbaşı Muhammed el-Kadiri'nin devir teslim sürecinin sorunsuz bir şekilde tamamlanması için doğrudan ilgili makamlarla koordinasyon sağlamakla görevlendirildiğini bildirdi.

def
Genel Güvenlik Dairesi güçlerinin Dera'nın doğusundaki Busra eş-Şam'a konuşlandırılması (Ahrar Horan Topluluğu)

Kentteki bilgi sahibi kaynaklar Şarku’l Avsat'a, Genel Güvenlik Dairesi ile 8. Tugay arasında ‘genel atmosfer sakinleşene kadar’ Busra eş-Şam'da ‘altı noktanın istikrara kavuşturulması’ konusunda anlaşmaya varıldığını açıkladı.

Ahrar Horan Topluluğu, bir güvenlik kaynağının ‘Savunma Bakanlığı güçlerinin 8. Tugay'a bağlı bir dizi karargâhı teslim aldığını’ söylediğini aktardı. Kaynak, Savunma Bakanlığı ve Genel Güvenlik Dairesi güçlerinin, 8. Tugay'ın şehir içindeki en önemli karargâhları arasında yer alan kale de dahil olmak üzere birçok karargâha ortak unsurlar yerleştirdiğini bildirdi.

frgthy
Dera'nın doğusundaki Busra eş-Şam kenti 8. Tugay'daki yerleşimci grupların kalesi konumundadır.

Kentteki iki hapishane Genel Güvenlik Dairesi güçleri ve Savunma Bakanlığı'na teslim edilirken, 4'ü güvenlik, 10'u da adli suçlardan olmak üzere 14 mahkûm Dera kentindeki güvenlik merkezlerine nakledildi.

Bu arada Busra eş-Şam kentinden bilgi sahibi kaynaklar Şarku'l Avsat'a, Busra halkı arasında 8. Tugay komutanları ve personeline yönelik bir öfke halinin hâkim olduğunu söyledi. Öğle namazından sonra yüzlerce kişinin katıldığı kitlesel gösteride, ed-Derubi suikastına karışanların devlete teslim edilmesi ve istikrarın sağlanması için devletin kentteki otoritesinin genişletilmesi talep edildi.

Kaynaklar, Şam'dan gelen Genel Güvenlik Dairesi komutanları ile aralarında Ahmet et-Tuma, Abdullah en-Necm ve Ebu Ali Mustafa'nın da bulunduğu 8. Tugay liderleri arasındaki görüşmelerin dün geceye kadar devam ettiğini açıkladı.

defrgthy
Dera'nın doğusundaki Busra eş-Şam'da 8. Tugay'a bağlı grupların askeri kursuna ait bir fotoğraf (Ahrar Horan Topluluğu)

“Müzakereler sonucunda ortam sakinleşene kadar kentte asayiş noktaları kurulması ve ed-Derubi'nin ölümünde parmağı olan üç kişinin teslim edilmesi konusunda anlaşmaya varıldı. Bunlardan ikisi, Ebu’l Leyl ve Fayiz el-Ömer, teslim edildi; üçüncüsü Abdulkerim ed-Dus ise kaçtı” diyen kaynaklara göre Genel Güvenlik Dairesi ve 8. Tugay komutanları, merhumun ailesiyle görüştü. Ailenin talepleri arasında ‘şehirde devlet otoritesi dışında herhangi bir silahlı oluşumun engellenmesi ve şehirden sorumlu güvenlik aygıtında Busra'dan veya Beşşar Esed rejiminin 8 Aralık 2024'te devrilmesinden önce var olan eski merkezi komitelerden herhangi bir unsurun engellenmesi’ vardı.

fegrthy

Aile, ‘teslim edilen iki kişi ve diğer üç kişi de dahil olmak üzere beş kişinin teslim edilmesini’ talep etti. Aile ayrıca, ‘kentte devlet otoritesi dışında hiçbir grubun kalmamasını, çünkü devlet içinde devlet olamayacağını’ belirterek, ‘kentte konuşlandırılmış silahların devlete teslim edilmesini’ istedi.

Bilal ed-Derubi iki gün önce Dera vilayetine bağlı Busra eş-Şam'da 8. Tugay mensupları tarafından açılan ateş sonucu aldığı yaralar nedeniyle cumartesi günü hayatını kaybetti.

Genel Güvenlik Dairesi’ne bağlı birlikler cuma gününü cumartesiye bağlayan gece Busra eş-Şam’a girerek kentte ve gerginliklerin yaşandığı çevre kasabalarda hızlı bir tarama operasyonuna çıktı. Yerel kaynaklara göre güvenlik güçleri, Dera'nın ileri gelenleri, yerel liderler ve Suriye yönetiminin temsilcilerinin katıldığı ve 8. Tugay'ın vilayetin çeşitli kasabalarında bulunan silahlarının teslim edilmesi ve Busra eş-Şam'daki kalesinden hafif ve ağır silahlarının geri çekilmesinin görüşüldüğü toplantıların ardından varılan anlaşma sonrası geri çekildi.

defrgthy
Ahmed eş-Şera'nın, güçleriyle birlikte Suriye'nin kontrolünü ele geçirdikten sonra Dera'da Güney Operasyonları Odası liderleriyle yaptığı toplantı sonrası

Ahmed el-Avde liderliğindeki 8. Tugay’ın daha önce eski rejim güçlerine bağlı 5. Kolordu’nun bir parçası olduğunu belirtmekte fayda var. Rusya tarafından 2018 yılında Dera'da Esed güçleri ile muhalifler arasında yaşanan çatışmaların ardından silahlarını teslim etmeyi reddeden muhalif gruplardan oluşturulan 8. Tugay, Dera'daki en güçlü tugay olarak kabul ediliyor.

8. Tugay, Dera vilayetinde birleşen ve geçiş dönemi için Ahmed eş-Şera'nın liderliğini kabul ettiklerini açıklayan gruplarla birlikte Suriye Savunma Bakanlığı'nın yeni oluşumuna dahil edilmedi.



Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
TT

Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)

Tevfik eş-Şenvah

Yemen’in meşru hükümeti ve Husiler, on yılı aşkın bir süredir Yemen'in başına bela olan yıkımın sorumlusu olarak birbirlerini suçlamaya devam ediyor. Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-Eryani dün yaptığı açıklamada, İran destekli Husilerin 2014 yılındaki darbeden bu yana ‘Yemen'in altyapısı ve ekonomisindeki yıkımın başlıca nedeni olmakla’ suçladı.

Aynı zamanda uluslararası meşruiyete sahip Yemen hükümetinin sözcüsü olan Eryani, Husilerin kurtarılmış bölgelerdeki hayati tesislere sistematik saldırılar düzenlediğini, örneğin 30 Aralık 2020 tarihinde Aden Uluslararası Havalimanı'na İran yapımı balistik füzelerle düzenledikleri saldırıda 25 kişinin öldüğünü, 110 kişinin de yaralandığını ve havalimanının altyapısının zarar gördüğünü söyledi. Husilerin 2022 yılında da Hadramut ve Şebva'daki petrol ihracat edilen limanlara yönelik saldırılarda bulunduklarını belirten Eryani, bunlar arasında insansız hava araçları (İHA) ve balistik füzeler kullanılarak ed-Debba ve Neşime limanlarına yönelik saldırıların da olduğunu ifade etti.

Yemenli Bakan, söz konusu saldırıların Husilerin iddia ettiği gibi Yemen'i ya da Gazze'yi savunmak için değil, Yemen'i yok etmeyi, halkını yoksullaştırmayı ve bölgenin güvenliğini baltalamayı amaçlayan İran gündemini uygulama stratejisinin bir parçası olduğunu söyledi.

Husilerin Kızıldeniz'deki uluslararası gemilere yönelik saldırıları da dâhil olmak üzere çeşitli maceraperestliklerinin, ABD ve İngiltere tarafından ‘Refahın Muhafızı Operasyonu’ kapsamında geçtiğimiz yıl ocak ayında başlayan askeri saldırılarını tetiklediğini söyleyen Eryani, bu saldırıların yıkımın birincil nedeni olmadığını, daha ziyade Husilerin saldırılarına karşı bir yanıt olduğunu vurguladı.

Öte yandan Husiler, Yemen halkının çektiği acılardan başta Yemen’in meşru hükümeti olmak üzere ABD ve müttefiklerinin sorumlu olduğunu söyledi. ABD merkezli haber kanalı NBC tarafından aktarılan Husilere bağlı medya organlarının haberlerine göre Husiler, 17 Mart 2025 tarihinde 53 kişinin ölümüne ve 98 kişinin yaralanmasına neden olan ABD’nin son saldırılarını ‘suç teşkil eden saldırganlık’ olarak nitelendirdi. Kızıldeniz’deki gemilere ve askeri hedeflere yönelik saldırılarının dış müdahaleye ve Gazze'ye uygulanan kuşatmaya karşı savunma amaçlı bir yanıt olduğunu vurgulayan Husiler, Filistinlilerle dayanışma içinde olduklarını açıkladılar.

Medyada yer alan haberlere göre Husilerin Kızıldeniz’de uluslararası gemilere yönelik saldırıları ülke içindeki popülariteleri ve saflarına savaşçı çekme hızını arttırdı. Uluslararası toplumu kendileriyle etkileşime girmeye zorladılar ve Yemen'in resmi hükümeti olarak tanınmamalarına rağmen popüler bir yankı uyandırdılar. Nüfuzları zayıf olmasına rağmen İsrail'e füze atmalarının ardındaki gizli amaçlarından biri de buydu.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan çevirdiği habere göre Yemen hükümeti, İran'ı, ‘Birleşmiş Milletler (BM) silah ambargosunu ihlal ederek Husileri İHA ve balistik füzeler gibi çeşitli silahlarla desteklemekle’ suçluyor. Buna karşın İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Genel Komutanı Hüseyin Selami, İran medyasına yaptığı açıklamada, Tahran'ın Husilerin kararlarını doğrudan kontrol ettiği iddialarını reddederek Husilerin kararlarını bağımsız bir şekilde aldıklarını vurguladı. Ancak Yemen hükümeti çevreleri İran'ın desteğinin Husilerin eylemlerinin ana kaynağı olduğunda ısrar ediyor.

Yemen hükümeti, ABD'nin hava saldırıları sonucunda Husilerin kontrolündeki limanlarda meydana gelen ağır kayıpların ardından ‘Husiler Yemen'e yıkım getiriyor’ etiketiyle (hashtag) bir sosyal medya kampanyası başlattı. Kampanyanın amacının ‘Husilerin suçlarını ifşa etmek ve ülke kaynaklarına verdikleri zararın boyutlarını ortaya koymak, altyapı ile ekonomik ve sivil tesislerin tahrip edilmesinden ve bunların savaş amacıyla kullanılmasından onları tamamen sorumlu tutmak’ olduğu belirtildi.

Husiler cuma günü, ABD'nin Yemen'in batısındaki Hudeyde ilinde bir petrol ihracatı limanına gece boyunca düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısının 80'e yükseldiğini ve bu sayının Washington'ın bir ay önce başlattığı yoğun hava saldırılarının en ölümcülü olduğunu açıkladılar.

Bu arada saldırılar şiddetlenmeye devam ederken, ABD ile İran arasındaki müzakereler Umman’ın başkenti Maskat'ın ardından Roma'da tüm hızıyla devam ediyor. Basında yer alan haberlerde, İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’in Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman'la bölgedeki birçok karmaşık meseleyi görüşmek üzere bir araya gelmesinin ardından gerilimin azalacağına dair umutlar ifade edildi.