İsrail’den Beyrut’un güney banliyölerine sürpriz hava saldırısıhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5137102-i%CC%87srail%E2%80%99den-beyrut%E2%80%99un-g%C3%BCney-banliy%C3%B6lerine-s%C3%BCrpriz-hava-sald%C4%B1r%C4%B1s%C4%B1
İsrail’den Beyrut’un güney banliyölerine sürpriz hava saldırısı
Saldırı paniğe ve yerinden edilme dalgasına neden olurken Cumhurbaşkanı Avn Paris’e ve Washington'a ‘Tel Aviv'i saldırılarını derhal durdurmaya zorlamaları’ çağrısında bulundu
İsrail'in dün Beyrut'un güney banliyösüne düzenlediği saldırının gerçekleştiği bölgeden yükselen yoğun duman (AP)
İsrail’den Beyrut’un güney banliyölerine sürpriz hava saldırısı
İsrail'in dün Beyrut'un güney banliyösüne düzenlediği saldırının gerçekleştiği bölgeden yükselen yoğun duman (AP)
İsrail, Ordu Sözcüsü Avichay Adraee tarafından yapılan ani bir uyarının ardından dün Beyrut'un güney banliyölerine yeniden hava saldırıları düzenlemeye başladı. Adraee’nin Hades Mahallesi'ndeki bir binayı hedef alacakları tehdidinde bulunması paniğe ve korkuya yol açarken hem söz konusu bölgeden hem de komşu bölgelerden bir göç dalgasına neden oldu.
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn yaptığı açıklamada ABD ve Fransa'yı İsrail’i saldırılarını ‘derhal durdurmaya zorlamaya’ çağırdı.
Avn açıklamasında şunları söyledi:
“Düşmanlıkların durdurulması anlaşmasının garantörleri olarak ABD ve Fransa sorumluluklarını üstlenmeli ve İsrail'i saldırılarını derhal durdurmaya zorlamalı.”
Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam da İsrail'in devam eden saldırganlığını kınadı. Lübnan'ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 1701 sayılı kararın hükümlerine tam olarak uyduğunu ve Lübnan ordusunun, devletin otoritesini genişletmek ve silahları devletin kontrolüyle sınırlamak için tüm Lübnan topraklarında olduğu gibi güneyde de çalışmalarını sürdürdüğünü ve daha geniş bir alana konuşlandığını vurguladı.
İsrail'e ait bir insansız hava aracı (İHA), dün sabah Arkub bölgesinde Amir Abdulal adlı bir çiftçiyi çiftliğinde çalışırken hedef alan güdümlü bir füze saldırısı gerçekleştirdi.
Sadece dünyada değil, İsrail'de de şaşkınlık ve hoşnutsuzlukla “Başbakan Binyamin Netanyahu tam olarak ne istiyor?” sorusu soruluyor.
Gazze Şeridi’nde gerçekten bir çözüme ulaşmak, İsrailli rehinleri geri getirmek ve İsrailli askerlerin kanının dökülmesini engellemek istiyor mu? Yoksa sırf savaşmak için savaş mı istiyor?
Netanyahu, Hamas'ı anlaşmaya yanaşmamakla suçlamıştı. Şimdi ise Hamas Mısır ve Katar tarafından sunulan öneriyi kabul etmişken neden Gazze Şeridi'ni işgal etmekte ısrar ediyor ve orduyu planını değiştirip işgali hızlandırmaya zorluyor?
İlk bakışta, İsrail, Kahire ve Doha'nın Washington ile tam koordinasyon içinde Hamas liderliğini öneriyi koşulsuz ve değişiklik talep etmeden kabul etmeye ikna etmek için gösterdiği çabalarda yer almamış gibi görünüyor. Mısırlılar, Katarlılar, hatta ABD’liler ve hatta İsrailli yetkililer, Netanyahu'nun bu çabalarla yakından bağlantılı olduğunu doğruladılar. Netanyahu, örneğin serbest bırakılacak Filistinli tutukluların sayısı gibi arabulucuların kabul ettiği veya ofisiyle bu konuda uzlaşma sağladığı birçok şart ve talep öne sürdü.
İsrail, her İsrailli rehine karşılığında ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış 120 Filistinliyi serbest bırakmayı kabul ederken, Hamas 200 tutuklunun serbest bırakılmasını talep etti ve 150 kişide anlaşma sağlandı.
İsrail, Gazze Şeridi'nden çekildikten sonra, 2-3 kilometre genişliğinde bir güvenlik kuşağında askerlerini tutmak istedi, Hamas ise sadece 500 metreye razı oldu, sonra mesafenin 1200 metre, bazı yerlerde ise 1500 metre olması konusunda anlaşmaya varıldı.
Tüm bunlar İsrail ve Hamas ile yapılan müzakerelerde gerçekleşti. Peki, İsrail güçleri tüm Gazze Şeridi'ni işgal etmek için harekete geçene kadar neler oluyor?
Son zaferin resmi
Netanyahu’nun kararsız bir lider olduğu ve hala karar vermekten kaçındığı açık. Ya da Haaretz gazetesinin dünkü başyazısında yazdığı gibi, o zayıf ve hiçbir şeye karar veremiyor. Bu yüzden bir yandan İsrail'in dünyadaki konumunu zayıflatıyor, ama vatandaşlarını kaderlerine terk ediyor.
Netanyahu, Hamas’a baskı yapmak için Gazze’yi işgal etmekten başka çare olmadığını İsrail halkına kabul ettirmeye çalıştı. Böylece bir yandan aşırı sağdaki müttefiklerinin isteklerini yerine getirirken, diğer yandan onların iştahını daha da kabarttı. Şimdi geri adım atması zor. Politikasını Hamas'a karşı sert bir politika olarak pazarlamaya çalışıyor.
Salı günü Batı Şeria'nın Beyt Sira köyünde İsrail ordusu tarafından yıkılan bir evin enkazını inceleyen Filistinliler (AP)
Netanyahu'nun Hamas'ın öneriyi kabul ettiğine dair yaptığı yazılı açıklamada “İsrail'in politikası sabittir ve değişmemiştir” cümlesinin yer alması tesadüf değil. Bu cümle, aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich'in Netanyahu'nun sağ kanada verdiği sözleri tutacağına dair hiç güvenmediği sözlerine yanıt niteliğindeydi. Netanyahu, Smotrich'e askeri zafer elde edilmeden savaşı bitirmediğini kanıtlamaya çalışıyor.
Ancak bu tutum, hesaplamaktan kaçındığı başka tehlikeler de barındırıyor.
Netanyahu’nun aşırı sağcı müttefikleri karşısında savaşı askeri bir zaferle sona erdirmek için Gazze'yi işgal etmeye devam ettiğini göstermeye kararlı olmasının bir bedeli var. Hamas liderliği de savaşı askeri bir zaferle, ya da askeri dilde ‘nihai zafer imajı’ ile sona erdirmek istiyor.
Bu tartışmalı bir fikir ve birçok strateji uzmanı bunu ‘en aptalca’ askeri ilke olarak görüyor, çünkü aynı uzmanlara göre bu ilke İsrail için geri tepip onu ‘Gazze bataklığına’ sürükleyebilir.
Örneğin dün Hamas'ın askeri kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları, bir İsrail askerini kaçırma operasyonunu neredeyse başarıyla gerçekleştirdi ve pusuda birkaç İsrail askeri yaraladı.
Bu tür faaliyetlerde yakın vadeli işlemler artık yok.
Ne kazanır?
Peki Netanyahu, imzalanması dışında hiçbir eksikliği olmayan bir anlaşma varken böyle yaparak ne kazanıyor?
Kazancı çok.
Netanyahu’nun hesaplarına göre İsrail'de iktidar olanın kendisi olduğu kanıtlanıyor. Eskiden ordusu olan bir devlet olan İsrail, artık kararlarına itaat eden ve onun onaylamadığı askeri operasyonları ‘stratejik tuzak’ olarak nitelendiren bir orduya sahip bir devlet haline geldi.
Gazze Şeridi'ndeki askeri operasyonlar sırasında İsrail askerleri (İsrail ordusu)
Generallerin İsrail toplumundaki konumu zayıflıyor ve bununla birlikte onların arkasında saklanan derin devlet de zayıflıyor.
Netanyahu yaklaşık yirmi yıldır bu süreci yürütüyor.
Bu şekilde iktidar koalisyonunu güçlendiren Netanyahu, en azından görev süresinin sonuna kadar hükümeti ayakta tutuyor ve böylece, yolsuzluk suçlamasıyla yargılanan ve kendisini mahkûm edip hapse atmak isteyen mahkeme nezdinde konumunu güçlendiriyor.
Seçimleri ertelemek zorunda kalacağı başka askeri operasyonlar düzenleyebilir.
Haaretz gazetesi dünkü başyazısında şöyle yazdı:
“Netanyahu son iki yılda yedi ayrı savaş bölgesiyle yetinmeyip sanki tüm dünyaya savaş açmaya kararlıymış gibi görünüyor ve böylece dünyadaki Yahudileri İsrail devletiyle birlikte uçuruma sürüklüyor.”
Böyle bir durumda, başarısızlık ölçütü artarsa, ABD Başkanı Donald Trump'ın onu kurtarmak için müdahale etmesi beklenebilir. Trump'ın onu ulusal bir kahraman olarak görmesi ve ‘Onu nasıl hapse atmak istiyorlar?’ diye sorması bunun bir göstergesi olarak yeterli.