Suriye topraklarında FHKC-GK’ya ne kaldı?

Filistinli gruplar kaderlerinden endişe ediyor

Suriye’nin başkenti Şam'da bulunan Yermuk Filistin Mülteci Kampı’ndaki yıkımdan (Şarku’l Avsat)
Suriye’nin başkenti Şam'da bulunan Yermuk Filistin Mülteci Kampı’ndaki yıkımdan (Şarku’l Avsat)
TT

Suriye topraklarında FHKC-GK’ya ne kaldı?

Suriye’nin başkenti Şam'da bulunan Yermuk Filistin Mülteci Kampı’ndaki yıkımdan (Şarku’l Avsat)
Suriye’nin başkenti Şam'da bulunan Yermuk Filistin Mülteci Kampı’ndaki yıkımdan (Şarku’l Avsat)

Suriye makamlarının Filistin Halk Kurtuluş Cephesi- Genel Komutanlık (FHKC-GK) Genel Sekreteri Talal Naci'yi birkaç saat gözaltında tuttuktan sonra serbest bırakması, 8 Aralık 2024'te gerçekleşen Suriye devriminin ardından bu ‘cephenin’ (savaşçıları, silahları, mülkleri, ofisleri ve kampları) ve halen Suriye'de bulunan diğer Filistinli grupların akıbetinin ne olacağı sorusunu gündeme getirdi.

Beşşar Esed'in devrik rejimi döneminde Suriye'deki en büyük ve en aktif Filistinli gruplardan biri olan FHKC-GK, Suriye devrimi yıllarında, özellikle Şam'ın güneyindeki Yermuk Filistin Mülteci Kampı’nda, eski rejimin ordusu ve müttefikleriyle birlikte savaşmakla suçlanıyor.

Adının açıklanmasını istemeyen Filistinli bir kaynak, yeni Suriye yönetiminin ülkede iktidarı ele geçirdikten sonra Ebu Abdurrahman eş-Şami adlı bir kişiyi FHKC-GK da dahil olmak üzere Filistinli grupların dosyalarını yönetmekle görevlendirdiğini açıkladı.

op
Filistin Halk Kurtuluş Cephesi- Genel Komutanlık (FHKC-GK) Genel Sekreteri Talal Naci, 2008 (Arşiv – AP)

Şarku’l Avsat'a konuşan kaynak, eş-Şami'nin halen Suriye'de bulunan grupların liderleriyle birçok toplantı yaptığını ve FHKC-GK temsilcilerinin de bu toplantılara katıldığını, toplantılarda grupların durumu, faaliyetleri, silahları, mülkleri ve Suriye topraklarındaki kamplarının ele alındığını söyledi.

Şarku’l Avsat'ın edindiği bilgilere göre Naci ve FHKC-GK'nin ikinci ve üçüncü kademe liderlerinin çoğu Esed rejiminin devrilmesinden sonra Suriye'de kalırken, Filistinli kaynaklar Esed rejiminin yanında savaşan Filistinli grupların bir dizi liderinin rejimin devrilmesinden hemen sonra Suriye topraklarını terk ettiğini doğruladı.

dvfgthy
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile birlikte 18 Nisan'da Şam'da bir araya geldi. (AP)

Kaynak, Filistinli grupların temsilcileriyle yapılan toplantılarda eş-Şami'nin Suriyelilere karşı işlenen cinayetlere karışanlardan hesap sorulması, Filistinli grupların silahlarını ve askeri teçhizatlarını yeni Suriye yönetimine teslim etmeleri ve faaliyetlerini ‘insani yardım çalışmaları’ ile sınırlandırmaları gerektiğine odaklandığını belirtti.

Filistinli kaynaklar Şarku’l Avsat'a, eski FHKC Genel Sekreteri Ahmed Cibril'in (ölümü 2021) oğlu Ebu el-Omrin'in savaş yıllarında FHKC savaşçılarını denetlemek üzere birden fazla kez Yermuk Filistin Mülteci Kampı’ndaki cephede görüldüğünü doğruladı.

Filistinli kaynaklar ayrıca, eski rejimin yanında savaşırken Suriyelilere karşı suç işleyenlerin yargılanması kapsamında bir dizi FHKC-GK savaşçısının gözaltına alındığını ve yeni Suriye hükümetinin Genel Güvenlik Dairesi’ne teslim edilerek sorumlu tutulduklarını bildirdi.

dfgthy
Filistin İslami Cihad Hareketi’nin Suriye Temsilcisi Halid Halid (Arşiv)

Şarku’l Avsat'a konuşan kaynağa göre Suriyeli yetkililer, Fetih el-İntifada ve Özgür Filistin Hareketi'nin ofislerinin yanı sıra, henüz Suriye topraklarını terk etmeyen Muhammed Kays liderliğindeki es-Saika Güçleri'nin Şam'ın merkezindeki askeri komutanlığının karargâhı da dahil olmak üzere, Esed rejiminin yanında savaşan Filistinli grupların bir dizi karargâh ve ofisine el koydu.

Kaynak, ‘Filistinli grupların kamu ve özel Suriye bankalarına yatırdıkları paraların da dondurulduğunu’ belirtirken, bu kararın FHKC-GK’yi etkileyip etkilemediğinin bilinmediğini kaydetti.

Filistinli kaynaklar FHKC-GK’nin Suriye topraklarında kurduğu ve başta Şam kırsalı, Dera, Halep ve Suveyda olmak üzere birçok vilayete yayılan eğitim kamplarını yeni Suriyeli yetkililere devrettiğini öne sürdü. Bir kaynak Şarku’l Avsat'a şunları söyledi: “Durum çok hassas ve herkes endişeli. Muhtemelen onları teslim ettiler.”

Şarku’l Avsat'a göre, eski rejimin yanında savaşan ve rejimin devrilmesinden sonra Suriye'yi terk eden Filistinli grupların liderleri arasında şunlar yer alıyor: Filistin Halk Mücadelesi Cephesi Genel Sekreteri Halid Abdulmecid, Fetih el-İntifada Genel Sekreteri Ziyad es-Sağir, Kudüs Tugayı lideri Muhammed es-Said ve Özgür Filistin Hareketi lideri Said Abdulal. Basında yer alan haberlere göre bu kişiler Lübnan da dahil olmak üzere farklı ülkelere kaçtı.

xsfgthy
Suriye’nin başkenti Şam'da bulunan Yermuk Filistin Mülteci Kampı’ndaki mezarlıkta yakınlarının mezarlarını ziyaret eden insanlar (Arşiv- AFP)

Suriye'de yaklaşık beş ay önce yeni yönetimin işbaşına gelmesinin ardından, Suriye'de bulunan Filistinli gruplar akıbetleri konusunda son derece endişeli ve temkinli. Suriyeli yetkililer cumartesi günü FHKC-GK Genel Sekreteri’ni birkaç saat gözaltında tuttuktan sonra serbest bırakırken, hem FHKC-GK hem de Şam gözaltının nedenleri konusunda bir açıklama yapmadı.

Talal Naci'nin gözaltına alınması, Filistin İslami Cihad Hareketi’nin Suriye Temsilcisi Halid Halid ve Suriye Organizasyon Komitesi Başkanı Ebu Ali Yaser'in Suriye makamları tarafından geçen ayın ortasından beri nedenleri açıklanmadan gözaltında tutulmaya devam edildiği bir dönemde oldu.

Bu grupların liderleri ve yetkililerinin Suriye'de faaliyet gösteren Arap ve yabancı medya kuruluşlarının muhabirlerine yaptıkları açıklamalarda isimlerinin zikredilmemesini istemeleri dikkat çekici.

Mart 2011'de Suriye devriminin patlak vermesinden önceki yıllarda, Suriye'de 13'ten fazla Filistinli grup vardı. Savaş yılları boyunca, Esed rejiminin yönlendirmesiyle onun saflarında savaşmak üzere çoğunluğu Filistinli mültecilerden oluşan yeni gruplar kuruldu.



Trump ile Husiler arasındaki anlaşmanın tam hikayesi: Şaşırtıcı ve gizemli

İsrail'in bir elektrik santralini ve Sana Uluslararası Havalimanı'nı vurmasının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
İsrail'in bir elektrik santralini ve Sana Uluslararası Havalimanı'nı vurmasının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
TT

Trump ile Husiler arasındaki anlaşmanın tam hikayesi: Şaşırtıcı ve gizemli

İsrail'in bir elektrik santralini ve Sana Uluslararası Havalimanı'nı vurmasının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
İsrail'in bir elektrik santralini ve Sana Uluslararası Havalimanı'nı vurmasının ardından yükselen dumanlar (Reuters)

İsa en-Nehari

Ortadoğu gözlemcilerinin beklediği son şey, ABD Başkanı Donald Trump'ın Kanada Başbakanı Mark Carney ile görüşmesinde Husilere yönelik askeri operasyonların durdurulacağı yönündeki açıklamasıydı. Kanada'nın satın alınması konusunda yaşanan tartışmanın ardından Trump hızla Ortadoğu’ya yöneldi ve Husilerin teslim olduğunu duyurdu. Böylece anlaşmanın niteliği, arabulucunun kim olduğu, tavizlerin neler olduğu ve Husilerin Kızıldeniz'deki tüm gemileri mi yoksa sadece Amerikan gemilerini mi hedef almayacağı ile ilgili pek çok soruyu gündeme getirdi.

 

Karışıklık ve sorular

Trump açıklama yapar yapmaz Umman bir açıklama yaparak, belirsiz anlaşmaya biraz açıklık getirdi. Umman Dışişleri Bakanı Bedr el-Busaidi, ülkesinin her iki tarafla yaptığı görüşmeler ve temaslar sonucunda, Washington ile Husiler arasında ateşkes anlaşmasına varıldığını söyledi. “X” platformu üzerinden yayınladığı ilk açıklamada, anlaşma kapsamında, iki tarafın “karşılıklı hedef alma eylemlerini durduracaklarını, özellikle de seyir özgürlüğünü ve uluslararası ticari taşımacılığın sorunsuz akışını sağlamak amacıyla, Husilerin, Kızıldeniz ve Bab’ul Mendeb Boğazı'nda ABD gemilerine yönelik eylemlerini durduracağını” belirtti.

Ancak Ummanlı bakan, ardından bir paylaşımda daha bulunarak arabuluculuk çabalarının iki taraf arasındaki “çatışmayı sona erdirdiğini” ifade etti. Bu, muhtemelen ABD'nin Husilere karşı operasyon sayfasını kapatma yolunda ilerlediğinin bir göstergesi. ABD Başkanı'na, Husilerin İsrail gemilerini hedef almaya son verme niyetinde olmadığı yönündeki haberler sorulduğunda, kendisinin bundan haberi olmadığını, Husilerin Amerikan çıkarlarını veya onun deyimiyle “bizimle ilgili herhangi bir şeyi” hedef almaya son vereceğinden emin olduğunu söyledi.

İsrail'e yeni bir sürpriz

ABD'nin açıklaması İsrail için sürpriz oldu. Nitekim Axios sitesine konuşan üst düzey bir İsrailli yetkili, ABD'nin kendilerine ateşkes konusunda bilgi vermediğini söyledi. Bu, ABD Başkanı’nın ülkesinin Ortadoğu'daki müttefikine ilk sürprizi değildi. Geçtiğimiz ay Binyamin Netanyahu, Trump'ın Beyaz Saray'da kendisi ile yaptığı görüşmenin üzerinden 24 saat geçmeden Tahran ile yeni bir nükleer anlaşma müzakere etme niyetini açıklamasıyla şoke olmuştu. İsrail Başbakanı, Trump ile görüşmesinde Washington'u İran'ın nükleer programına karşı askeri seçeneği benimsemeye zorlamaya çalışmıştı.

ABD'nin eski Ortadoğu temsilcisi Dennis Ross da son anlaşmayı sorgulayarak X hesabından şu paylaşımda bulundu: “Başkan Trump, onlar da savaşmayı bırakacağı için Husilere saldırmayı bırakacağımızı söylüyor. Ancak arabulucu ülke Umman, anlaşmanın Amerikan gemilerine yönelik saldırıları kapsadığını söylüyor. Peki, diğer ülkelerin gemileri ve İsraillilere yönelik saldırılar ne olacak, durum kesinlikle net değil.”

Ross'un paylaşımından 16 dakikadan az bir süre sonra Umman Dışişleri Bakanı üçüncü bir paylaşımda bulunarak, “Bugün Kızıldeniz'deki durumla ilgili haberlerin, diplomatik çabaların ABD ile Yemen'deki Ensarullah arasındaki çatışmanın sona ermesiyle sonuçlandığı anlamına geldiğini bir kez daha yineliyorum” dedi. “Bu, her iki tarafın da artık birbirini hedef almayacağı ve Kızıldeniz'de uluslararası ticari taşımacılık için seyrüsefer özgürlüğünün sağlandığı anlamına geliyor” diye ilave etti.

Ummanlı bakanın üçüncü paylaşımı da ilk paylaşımıyla aynı doğrultudaydı, karşılıklı saldırıların sona erdiğini teyit ediyordu, ancak bu kez ilk açıklamadaki gibi açıkça Amerikan gemilerinin hedef alınmayacağını belirtmiyordu. Bu durum, Husilerin gizlice Amerikan veya başka ülkelerin gemilerine yönelik saldırılarını durdurma sözü verip vermedikleri sorusunu akla getiriyor.

Husiler adına Siyasi Büro üyesi Abdulmalik el-Acri AFP’ye açıkça “İsrail gemilerinin hedef alınacağını, Amerikan gemileri ile diğer gemilerin ise anlaşmaya tabi olduğunu” söyledi. Husilerin önümüzdeki günlerdeki davranışlarına bakılarak bu açıklamanın sadece medyaya yönelik popülist bir söylem mi olduğu yoksa Washington ile varılan anlaşmanın gerçekten Kızıldeniz'deki çeşitli gemilere yönelik saldırıların sonu anlamına mı geleceği ortaya çıkacak.

Bu bağlamda Amerikalı Ortadoğu araştırmacısı Firas Maksad, aylardır hiçbir Amerikan veya İsrail gemisi Boğaz'ı geçmediği için Husilerin anlaşmadan önce bile Kızıldeniz'deki gemilere yönelik saldırılarını durdurduğunu belirtti. Trump'ın askeri operasyonları durdurduktan sonra istediğini zekice elde ettiğine işaret etti.

Anlaşma tüm gemileri kapsıyor mu?

New York Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden akademisyen Rob Hawes, “Umman Dışişleri Bakanı Bedr el-Busaidi'nin açıkça belirttiği gibi, anlaşma seyrüsefer özgürlüğünü ve uluslararası ticari taşımacılığın sorunsuz akışını güvence altına almayı içeriyor” diye yazdı. Umman’ın Amerikan veya yabancı herhangi bir gemiye saldırının anlaşmayı ihlal anlamına geleceğini ima ettiğine işaret ederek, “Başka ülkelerin bayrağını taşıyan gemilere saldırmak bununla çelişmiyor mu?” diye sordu.

Independent Arabia, ABD Dışişleri Bakanlığı'yla temasa geçerek, son anlaşmanın şartlarını ve Husilerin anlaşmayı ihlal etmesi veya İsrail gemilerini hedef alması halinde ABD'nin askeri operasyonlara yeniden başlayıp başlamayacağını sordu. Ancak Bakanlık, sorularımızı Ulusal Güvenlik Konseyi'ne yönlendirdi. Bu, anlaşmaya ne kadar hızlı varıldığından da anlaşılacağı üzere bu dosyanın doğrudan Beyaz Saray tarafından yönetildiğine işaret ediyor.

Haberlere göre ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff son birkaç gündür Umman tarafıyla sürdürülen bu müzakerelere başkanlık etti. Witkoff, aylardır hem Ortadoğu’daki müzakerelere hem de Rusya ve Ukrayna ile hassas müzakerelere liderlik etmesine rağmen salı günü Beyaz Saray'da yemin ederek resmen görevine başladı.

Top İsraillilerin sahasında

Trump son açıklamasıyla topu, geçtiğimiz pazar günü Husilerin Ben Gurion Havalimanı'nı hedef alan füze saldırısının ardından Sana Havalimanı'nı hedef alarak karşılık veren İsrail'in sahasına atmış gibi görünüyor. Washington ile varılan anlaşmadan bir gün sonra İsrail medyası, Husilerin Yemen'den fırlattığı bir balistik füzenin Kızıldeniz üzerinde düşürüldüğünü duyurdu. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Amerikalı araştırmacı Firas Maksad, son açıklamanın Trump tarafından akıllıca hesaplanmış bir hamle olduğunu söylüyor. Trump son açıklama ile bölgeye yapacağı ziyaret öncesinde Husilerden resmi bir zafer elde ederken, o da İsrail'e yönelik doğrudan saldırılarını sürdürüyor. Maksad, anlaşmanın Başbakan Netanyahu veya Trump ile ilişkileri açısından “hayırlı olmadığını” ifade etti.

İsrail, bu hafta Husilerin Ben Gurion Havalimanı'nı hedef almasının ardından ona yönelik doğrudan saldırılarını yoğunlaştırdı. İsrail ordusu pazartesi günü, Hudeyde Limanı da dahil olmak üzere Yemen'in batısındaki Husi hedeflerini bombaladığını duyurdu. Salı günü Sana Uluslararası Havalimanı'nı hedef alan hava saldırıları düzenleyerek, havalimanını ve Sana etrafındaki birçok elektrik santralini hizmet dışı bıraktı.

Washington “stratejik bir tuzaktan” kurtuldu

Atlantik Konseyi birkaç gün önce, ABD'nin Kızıldeniz'de “stratejik bir tuzağa” düştüğü uyarısında bulunan analitik bir rapor yayınladı. Rapora göre ABD seyrüseferi güvence altına almak için askeri kaynaklarını kullanırken, Çin, askeri müdahalede bulunmadan, sessizce bundan faydalanıyor. Raporda ayrıca Washington'un Kızıldeniz gibi stratejik bölgelerden Çin'i çıkarmak için çalışması gerektiği de belirtildi. Pekin'in Husileri hesaplı bir politika ile desteklediği, bu sayede bölgedeki gemilere yönelik saldırıların etkilerinden kendisini koruyabildiği ve ticari kazanç elde etmeye devam edebildiği vurgulandı. Rapora göre Husiler bugün Çin uydu teknolojisini kullanıyor ve saldırılarını Çin elektroniği üzerine kurulu güdüm sistemlerini kullanarak gerçekleştiriyor. Bu, Pekin'in bölgesel nüfuzunu artırmak için teknolojik araçları kullanırken, kendisini doğrudan çatışmalardan güvenli mesafede tutan bir modeli benimsediğini gösteriyor.

ABD güçleri yılbaşından bu yana 800'den fazla hava saldırısı gerçekleştirdi. Bu da haftada ortalama 50 hava saldırısında bulunduğu anlamına geliyor. CNN'in haberine göre, operasyonun maliyeti üç haftadan kısa bir süre içinde yaklaşık 1 milyar doları aştı. Ancak son anlaşma, ABD’yi uzun ve maliyetli savaşlara dahil etmeye karşı çıkmasıyla bilinen Trump dönemindeki ender ve en kapsamlı askeri operasyonlardan birini bitiriyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.