Şera, Trump'ın ‘güçlü adamlara duyduğu hayranlığın’ merceği altında

ABD, DEAŞ ve İran'ın vekil güçlerini geri getirecek bir güvenlik boşluğundan korkuyor

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (AP)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (AP)
TT

Şera, Trump'ın ‘güçlü adamlara duyduğu hayranlığın’ merceği altında

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (AP)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (AP)

Ahmed eş-Şera'nın Suriye Cumhurbaşkanı olarak göreve başlamasının üzerinden 100 gün geçmesine rağmen ABD'li yetkililer, aşırılık yanlısı örgütler ve Suriye'de tutunmaya çalışan İran için verimli bir zemin oluşturabilecek kaos potansiyeli ile Suriye topraklarında genişleyen Türk nüfuzunun İsrail için ne anlama geldiğinden endişe duyarak eş-Şera yönetimine halen temkinli yaklaşıyor.

Bunlar, Şarku’l Avsat'ın ABD Dışişleri Bakanlığı'nda çeşitli görevlerde bulunmuş ve ABD'nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimî Temsilciliği'nde görev yapmış Büyükelçi Robert Wood, ABD'nin eski Şam Büyükelçisi Robert Ford, Dış İlişkiler Konseyi Ortadoğu Çalışmaları Kıdemli Üyesi Prof. Dr. Henri Barkey ve Suriyeli siyasetçi ve gazeteci Eymen Abdunnur ile yaptığı görüşmelerde gözlemlediği bazı hususlar.

Sorular ve endişeler

Büyükelçi Robert Wood, eş-Şera'nın performansı hakkında nihai bir yargıya varmadan önce beklemeyi tercih ediyor. Suriye'deki durumu ‘çok karmaşık ve zor’ olarak tanımlayan Wood, “Eş-Şera’nın son şiddet olaylarından sonra durumu nasıl yöneteceğini görmek zorundayız” ifadesini kullandı. Wood, eş-Şera'nın Ulusal Birlik Konferansı’na ev sahipliği yapmasını takdir etmekle birlikte, “Bazı sorular ve endişeler var” dedi.

Büyükelçi Robert Ford da bir bakıma Wood'a katılıyor. Ford, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi ile imzaladığı anlaşma gibi eş-Şera'nın eylemlerinin ‘uygulandığı takdirde iç istikrara yönelik önemli bir adım olacağını’ düşünüyor.

Ancak Prof. Dr. Barkey, Abdi'nin ‘Heyetu Tahriru’ş-Şam'dan (HTŞ) çok daha büyük bir gücü kontrol ettiğini’ belirtti. Barkey’in iddiasına göre eş-Şera, ‘Dürziler ve diğer azınlıklarla ittifak kurması halinde yeni yönetime karşı önemli bir muhalefet kaynağı haline gelecek olan’ Abdi ile bir anlaşma yapmak zorunda kaldı.

fdghj
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi ve Iraklı Kürt lider Mesud Barzani'nin elçisi Hamid Darbandi (AFP)

Belki de Barkey'i daha temkinli kılan bu. Mesele daha çok liderlik meselesi, hükümetindeki ve kurumlarındaki aşırılık yanlılarını kontrol edememesi, Lazkiye ve Tartus'taki güvenlik ihlalleri ve ülkeyi gerçekten birleştirememiş olmasıyla ilgili. Barkey, eş-Şera'nın iktidara gelişini ‘rejimin ordusunun çöküşüne’ bağladı.

Barkey'in eş-Şera'ya yönelik en büyük eleştirisi, Lazkiye ve Tartus'a eski cihatçıları vali olarak ataması ve kabinesindeki tüm üyelerin ya akrabaları ya da yine kendi tabanından insanlar olması. Diğer ABD'li yetkililer ise eş-Şera'nın yaşanan olaylarda bir rolü olduğunu göz ardı etmiyor.

“Esed rejiminin 8 Aralık 2024'te devrildiği gün Suriyelilerin eş-Şera'ya bakışı ile bugün ona bakışı arasında fark var” diyen Abdunnur, ‘Aleviler de dahil olmak üzere tüm insanların Esed ve rejiminin kan dökülmeden devrilmesinden mutlu olduğunu’ vurguladı. Abdunnur, yaklaşık 100 gün sonra durumun değişmesinin nedenini ise ‘Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve etrafındaki ekibin, özellikle Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani ve çoğu orta düzey yetkilinin çeşitli vesilelerle söyledikleri ile sahadaki uygulama arasındaki fark’ olarak açıkladı.

Ayrıntılar önemli

Ford, Lazkiye ve Tartus'taki olaylardan sonra hesap verebilirlik ve hukukun üstünlüğü de dahil olmak üzere ‘bazı büyük sorular’ sordu. Eş-Şera'nın olanları araştırmak üzere bir komite kurduğunu belirten Ford, sormaya devam etti: “Her iki tarafta da ihlallerde bulunanlar, güvenlik güçlerindeki diğer kişilerin bu ihlallerin kabul edilmeyeceğini ve hoş görülmeyeceğini görebilmeleri için kamuoyu önünde hesap verecek mi?”

Büyükelçi Wood, eş-Şera'nın gösterdiği açıklığın ve Ulusal Birlik Konferansı'nı toplamasının ‘çok önemli’ olduğunu savundu. Ancak SDG ile eş-Şera arasında ne tür bir anlaşma imzalanacağını ‘büyük bir endişeyle’ bekliyor, çünkü ayrıntılar önemli. ‘Şu ana kadar gördüklerimizin iyi işaretler olduğunu’ kabul eden Wood, eş-Şera'nın cinayetlerle ilgili kapsamlı bir soruşturma yürüteceğini umuyor.

Abdunnur şu anda Washington'da var olan iki bakış açısından söz etti: Birincisi, Şam'daki yeni yöneticilerin sakallarını kesseler bile değişmeyecekleri görüşü. Diğer görüş ise yeni gerçekliğe nasıl uyum sağlayabileceklerini görmek için onlara birkaç ay şans verilmesi gerektiği yönünde.

DEAŞ mahkumları

Büyükelçi Wood, Suriye genelinde 20'den fazla hapishanede tutulan yaklaşık 9 bin 500 DEAŞ militanının SDG ile eş-Şera güçleri arasında niteliksel bir anlaşmaya varılması halinde serbest bırakılabileceğine dair endişelerini gizlemiyor. Wood bu militanların ‘sadece Suriyeliler için değil, Iraklılar ve bölgedeki diğer halklar için de bir endişe kaynağı’ haline gelebileceğini söyledi.

Büyükelçi Ford bu endişelere değinerek, Ahmed eş-Şera'nın radikal dönüşümünü ve bir noktada Nusra Cephesi ile DEAŞ arasındaki savaş dönemini hatırlattı. Eş-Şera'nın ‘karar verici’ olmak istediğini öne süren Ford, “Şunu merak ediyorum, Ahmed eş-Şera bir terörist grubu siyasi amaçlarla kullanarak nüfuz ve güç elde eden bir siyasetçi mi, yoksa şimdi siyasete yönelen bir aşırılık yanlısı mı?” dedi.

İran'ın etki yaratma fırsatı

Büyükelçi Ford, ABD yönetimi ve Kongre'nin ‘Suriye daha istikrarsız hale gelirse, İran'ın bazı Suriye toplulukları üzerindeki etkisini yeniden inşa etmesi için bir fırsat doğacağını’ fark etmesini umuyor. Bunun ABD'nin ulusal güvenlik çıkarlarına olumlu bir katkı sağlamayacağına inanan Ford, bazıları 40 yıl öncesine dayanan çok eski yaptırımların kaldırılmasını önerdi.

“Tüm Arap ülkelerinin yanı sıra İsrail ve Türkiye'nin de kendisiyle savaşan bir Suriye değil, birleşik bir Suriye görmekte büyük çıkarı var, çünkü savaş kesinlikle komşu ülkelere de sıçrayacaktır” diyen Büyükelçi Wood, ‘bunun Suriye'nin geleceği için kritik bir an olduğunu’ söyledi. Wood, “Suriye'nin geleceği için sorumluluk almak Arap ülkelerinin görevidir. Suriye halkının hak ettiği özgürlüklere ve refaha kavuşmasını sağlamak Arap devletlerinin, BM'nin, ABD'nin ve bu konuda çıkarı olan diğer ülkelerin sorumluluğudur. Herkes Suriye'deki olası İran etkisinden endişe duymalıdır” ifadelerini kullandı.

Barkey, ‘İran'ın Suriye'deki etkisinin ortadan kalkmadığı ve İranlıların pes etmediği’ uyarısında bulunarak, “Geri dönmeye çalışacaklar” dedi.

Abdunnur artık tartışmalarda yeni bir terim duyduğunu belirtti: ‘batı Suriye’. Tıpkı ‘kuzey Suriye’ terimini kullandıkları gibi... Abdunnur, “Bölünme ve federalleşme gibi tüm büyük şeyler bir terimle başlar. Yeni bir terim çıkardığınızda, gelecekteki siyasi durumla ilgili ne anlama gelmesini istediğinizi ona dahil edersiniz, sonra onu dolaşıma sokarsınız. Benimsenir, kullanılır ve bir statüko haline gelir. İşte sorun burada” şeklinde konuştu.

Türkiye-İsrail çatışmasına ilişkin endişeler

“Türkiye önemli bir oyuncu ve Suriye'deki yeni yetkililerle iyi ilişkilere sahip. Elbette gelecekte Suriye'de olacaklar üzerinde etkisi olacak” diyen Büyükelçi Ford sözlerini şöyle sürdürdü: “Şu anda uluslararası alanda Suriye dosyasının stratejik boyutu açısından en büyük endişe İran değil. Ben daha çok Suriye'de İsrail ve Türkiye arasında doğrudan bir çatışma olasılığından endişe duyuyorum. Bu çatışma, İsrail Hava Kuvvetleri'nin Türk Hava Kuvvetleri'ne karşı olması ya da İsraillilerin 40 yıl önceki Güney Lübnan Ordusu'na benzer bir vekil güç oluşturması şeklinde olabilir. İsrail ile Türkiye arasındaki diyalog eksikliği beni endişelendiriyor. Çünkü Türkiye aniden Suriye içindeki üslere savaş uçakları konuşlandırmaya başlarsa, İsrailliler bunu düşmanca bir hareket olarak değerlendirecektir.”

scdfrgt
Antakya ve Tüm Doğu Süryani Ortodoks Patriği Mar Ignatios II. Afram, Şam'daki Paskalya kutlamalarına katıldı. (EPA)

Barkey ise işlerin o kadar ileri gidebileceğine inanmıyor ve Türklerin zaten Suriye'de geniş bir toprak parçasını kontrol ettiğini hatırlatıyor. “İsrailliler Hizbullah'ın geri dönmesinden ya da Suriye'nin güneyinde yeni aktörlerin ortaya çıkmasından daha çok endişe duyuyor. Çünkü HTŞ bölgeyi kontrol etmiyor ve tamamen kontrol edemez” diyen Barkey çoğunlukla siyasi olacak bir Türk-İsrail çatışmasından başka bir şey görmüyor.

BM'nin rolü yok

Yeni anayasa söz konusu olduğunda Büyükelçi Ford, 2254 sayılı kararın ve BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen'in gözetimindeki Anayasa Komitesi’nin bir anlamı olmadığını düşünüyor. Benzer şekilde Barkey de Araplar desteklemediği sürece BM ve özel temsilcisi için fazla umutlu değil.

Diğer pek çok kişi gibi Barkey de ‘Trump'ın bir gün aklına bir şey gelen ve bunun iyi bir fikir olduğuna karar veren’ öngörülemez biri olduğuna inanıyor. Barkey, Trump’ın ‘Erdoğan'dan çok etkilendiğini’, çünkü Erdoğan'ın kendi ülkesinde istediğini yapabilen ‘güçlü bir adam’ olduğunu söyledi.

Barkey, “Bırakın iki yıl sonrasını, bir yıl sonra bile Suriye'ye ne olacağı bilinmiyor. Eğer Suriye'de başka bir savaş olursa ya da kanun ve düzen dramatik bir şekilde bozulursa, DEAŞ'ın geri geleceğini tahmin edebilirsiniz. ABD hükümetinin, ABD güçleri tampon güç ya da caydırıcı güç olarak kullanılmadan, Suriye'deki rejimin ve hukukun çökmesi halinde bu gücün son derece önemli ve hayati hale geleceğinden endişe duyuyor olması çok muhtemeldir” ifadelerini kullandı.



HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
TT

HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği bir saldırıyla şehirdeki Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Saldırıda en az altı Bangladeşli asker öldürüldü. Öte yandan şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

BM Abyei Geçici Güvenlik Misyonu (UNISFA) tarafından yapılan açıklamada, Kadugli'deki BM merkezine düzenlenen İHA’lı saldırıda ‘altı askerin öldürüldüğü ve altı askerin yaralandığı’ duyuruldu. UNISFA tüm kurbanların Bangladeşli olduğunu ekledi.

Öte yandan Bangladeş Başbakanı Muhammed Yunus, yaptığı açıklamada olaydan dolayı ‘derin üzüntüsünü’ dile getirdi.

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Sudan'daki UNISFA askerlerine yönelik saldırıların ‘haksız ve savaş suçu niteliğinde’ olduğunu vurguladı.

Guterres, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, UNISFA askerlerini hedef alanlardan hesap sorulması çağrısında bulundu.

Sudan Egemenlik Konseyi saldırıyı kınadı

Öte yandan Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada, ‘korunan bir BM tesisini hedef almanın, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranış olduğu, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saydığı’ vurgulandı.

sd
Sudan ordusu komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Saldırıdan HDK’yı sorumlu tutan konsey, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunması için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler almaları’ çağrısında bulundu.

HDK dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenleyerek BM karargahını hedef aldı ve en az altı sivili öldürdü. Bunun üzerine şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi. Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanma ve suç teşkil eden bir davranış olup, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe sayma ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etme anlamına gelir.”

dfrgt
BM Genel Sekreteri António Guterres (Reuters)

HDK, bu saldırıyı, BM Genel Sekreteri António Guterres’in HDK’yı ‘kötü güçler’ olarak nitelendirdiği, HDK’nın ise BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladığı açıklamasından iki sonra gerçekleşti.

Birçok kaynak, HDK'nın Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenlediğini bildirdi. Şehirde dumanlar yükseldiği görüldü. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir sağlık kaynağı, BM karargahına düzenlenen İHA’lı saldırıda en az altı sivilin öldüğünü söyledi.

Bölge sakinleri kaçıyor

Sudan merkezli bir haber sitesi, HDK'ya bağlı Sudan Kurucu İttifakı’nın (Te’sis) perşembe günü Kadugli sakinlerine askeri çatışma ve operasyon bölgelerini terk etmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı. Haberde, bu çağrının bölge sakinleri tarafından geniş çapta dikkate alındığı, bu göç dalgasının savaşın patlak vermesinden bu yana en büyük dalga olduğu ve bölgeden kaçanların çoğunluğunun kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu belirtildi.

Al Sudania News sitesi, Sudan Kurucu İttifakı liderinin yaptığı açıklamada, ittifakın ‘sivilleri korumaya ve Kadugli'den gönüllü tahliyeleri kolaylaştırmaya tam olarak kararlı olduğunu’ söylediğini aktardı.

İttifak lideri, ‘tüm vatandaşlara hayatlarını korumak için çatışmalardan uzak durmaları çağrısını’ yineledi.

Bu gelişmeler yaşanırken Güney Kordofan eyaletinde askeri çatışmalar daha fazla bölgeye yayılıyor ve bunların sivillerin insani durumuna etkisi konusunda endişeler artıyor.

Sudan Ordusu, Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli, Dilling ve Abu Jubayhah olmak üzere son üç şehri kontrol ediyor.

Sudan Kurucu İttifakı, geçtiğimiz temmuz ayında, Muhammed Hasan et-Taişi liderliğinde paralel bir hükümetin kurulduğunu açıklayan HDK'nın da dahil olduğu bir siyasi ittifak.

Hartum'da kitlesel gösteriler düzenlendi

Öte yandan dün binlerce Sudanlı, başkent Hartum ve ülkenin diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler düzenleyerek, HDK'ya karşı savaşan orduyu destekledi. HDK ise, ülkedeki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları boşa çıkarmak amacıyla uluslararası toplumun önünde vatandaşları istismar etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Yürüyüşler, Sudan ordusu ile birlikte savaşan silahlı gruplar ve İslamcı hareketlerle koordineli olarak Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi’nin çağrısı üzerine düzenlendi.

efrgt
Cumartesi günü Port Sudan'da ordu yanlısı yürüyüş (AFP)

Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi lideri Korgenereal Beşir Mekki el-Bahi, geçtğimiz ay, Kordofan’ın tüm cephelerinde orduyu desteklemek için genel seferberlik ilan edildiğini ve bazı eyaletlerde eğitim kamplarının açıldığını duyurdu.

Bahi, komite tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:

“Bu yaygın halk ayaklanması, Sudan halkının gerçek iradesini yansıtıyor ve ulusal devlet kurumlarının üzerinde hiçbir meşruiyet olmadığını teyit ediyor.”

Şarku’l Avsat, aralarında Hartum, Port Sudan, Medeni, Dongola, Sennar ve Halfa’nın bulunduğu, Sudan ordusunun kontrolündeki eyaletlerin başkentlerinde düzenlenen yürüyüşleri yerinde takip etti.

HDK'nın yaygın ihlallerine tanık olan El Cezire eyaletinin merkezindeki onlarca belde ve küçük köyde de dayanışma gösterileri düzenlendi.

Protestocular, Sudan ordusuna destek çağrısı yapan pankartlar açarken ‘Tek ordu, tek halk’ sloganları attı. Bazı protestocular ise HDK'nın terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan sloganlar attı.

Öte yandan başta Sivil Demokratik Devrimci Güçler İttifakı (Sumud) olmak üzere savaş karşıtı güçler, ‘Barışa ve demokrasiye evet. Savaşa, askeri yönetime hayır’ sloganıyla sosyal medyada yaygın olarak paylaşımların yapıldığı bir kampanya başlattı.


Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
TT

Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)

Tunus’ta bir adamın polis kovalamacasının ardından ailesinin ifadesine göre kendisine uygulanan şiddet sonucu hayatını kaybetmişti. Reuters'a konuşan görgü tanıkları, Tunus polisi ile bir kişinin uğradığı şiddet sonucu hayatını kaybetmesini protesto eden öfkeli gençler arasında dün gece üst üste ikinci kez çatışmaların çıktığını söylediler.

Tunus’taki bu tür şiddetin karıştığı protesto gösterileri, ülkede 2011 yılındaki Arap Baharı ayaklanmalarını tetikleyen devrimin yıl dönümü yaklaşırken yetkililer arasında protestoların diğer bölgelere de sıçrayabileceği endişesini artırıyor.

Tunus, çeşitli alanlarda artan protestolar ve grevlerin yanı sıra Tunus Genel İşçi Sendikası'nın gelecek ay ülke çapında grev çağrısı yapmasıyla birlikte, siyasi ve sosyal gerilimin tırmandığı bir dönemden geçiyor.

Son haftalarda, binlerce protestocu, ülkenin güneydeki Gabes kentinde hava kirliliğinin başlıca kaynağı olduğunu söyledikleri bir kimya fabrikasının kapatılması talebiyle protesto gösterisi düzenledi.

Öte yandan polis şiddeti sonucu öldüğü iddia edilen adamın yakınları, şahsın ehliyetsiz motosiklet sürerken polis tarafından takibe alındığı, dövüldüğü ve hastaneye kaldırıldığını, ancak daha sonra hastaneden kaçtığını, ancak dün kafasındaki bir kanama nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi.

Olayla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Yerel kaynaklar ve basın, Kayravan Valisi’nin durumu yatıştırmak amacıyla, dün hayatını kaybeden kişinin ailesini ziyaret ettiğini ve hangi şartlarda öldüğünü belirlemek ve sorumluları tespit etmek için soruşturma açma sözü verdiğini bildirdi.

İnsan hakları örgütleri, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'i muhaliflerini bastırmak için yargı ve polisi kullandığını iddia ediyor. Ancak Cumhurbaşkanı Said, hakkındaki bu suçlamaları kategorik olarak reddediyor.


(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.