Şara’nın ABD tarafından tamamen tanınmak için yapması gerekenler

John Boltonyaptırımların kaldırılması kararını değerlendirdi ve Trump'ın Suriye konusunda vardığı anlaşmanın neden henüz tamamlanmadığını yazdı

Trump ve Şara, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın katılımıyla Riyad'da bir araya geldi (AFP)
Trump ve Şara, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın katılımıyla Riyad'da bir araya geldi (AFP)
TT

Şara’nın ABD tarafından tamamen tanınmak için yapması gerekenler

Trump ve Şara, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın katılımıyla Riyad'da bir araya geldi (AFP)
Trump ve Şara, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın katılımıyla Riyad'da bir araya geldi (AFP)

John Bolton

Donald Trump'ın yakın zamanda tamamladığı Ortadoğu ziyareti, kendisi ve mevkidaşlarının duyurduğu ticaret ve yatırım anlaşmaları nedeniyle medyada geniş yer buldu. Ancak ziyaretin en dikkat çeken kısmı, ABD'nin Esed rejimi döneminde Suriye'ye uyguladığı ekonomik yaptırımları kaldıracağını açıklamasıydı. Trump, Riyad'da yaptığı açıklamada, “Bunu Veliaht Prens (Prens Muhammed bin Selman) için yapıyorum” dedi.

Buna ilaveten Suriye'nin yeni lideri Ahmed eş-Şara, Riyad'da Trump ile kısa bir görüşme gerçekleştirdi. ABD, 2013 yılında Ebu Muhammed el-Colani kod adıyla bilinen Şara'yı “özel olarak tasnif edilmiş bir küresel terörist” ilan etmiş ve yakalanmasını sağlayacak bilgi verenlere 10 milyon dolar ödül vaat etmişti. ABD, daha önce el-Kaide bağlantılı, eski ismi Nusra Cephesi olan Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) terör örgütünü de yabancı terör örgütü olarak tanımlamıştı.

Amerikan başkanları genellikle teröristlerle görüşmez, ancak Şara'nın iktidarı ele geçirdikten sonra halkla ilişkiler alanında iyi tavsiyeler aldığı anlaşılıyor; lakabından vazgeçti, sakalını kısalttı, askeri üniformasını çıkarıp takım elbise giyerek kravat taktı, bir teröristten çok iş adamına benzemeye başladı. Peki ama Şara ve HTŞ, gerçekten terörist zihniyetlerinden vazgeçtiler mi?

Trump bunun cevabını öğrenene kadar beklemedi. Görüşme sırasında Şara'ya İbrahim Anlaşması'nı imzalaması, İsrail'i tanıması, Suriye'deki yabancı terörist savaşçıları kovması ve DEAŞ’a karşı savaşa katılması yönünde tavsiyelerde bulunduğu doğru. Ancak Şara bunların hiçbiri için en azından aleni ve açık bir şekilde söz vermedi. Yaşananlar kesinlikle “anlaşma sanatının” başarılı bir örneği değildi.

Suudi Arabistan ve daha geniş ölçüde Arap dünyasının yeni Şara hükümetini kabul etmesindeki çıkarları ise açık ve net. Esed'ın devrilmesi İran için büyük bir yenilgi oldu. En önemli bölgesel müttefikini kaybetti ve İran'ın en önemli terör örgütü Hizbullah'ın karadan tedarik yolları kesildi. Suriye'de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın nüfuzunu azaltmak için adım atılması da önemliydi, zira HTŞ’nin önemli bir Türk desteği olmadan Esed'ı devirmesi mümkün olamazdı.

Tahran'daki Mollalar’ın yenilgisi ve Erdoğan'ın özellikle Suriye'yi ve genel olarak Ortadoğu'yu hedef alan neo-Osmanlıcı nüfuzunu frenlemek, ABD'nin de çıkarına. Ancak bu hedefler tek başına yeterli değil. Washington’un Şara'nın sadece söylemde kalmayan, sadece sözde değil, pratikte de terörizmi reddettiğini gösteren somut adımlar atmasına ihtiyacı var. Trump, yaptırımların kaldırılmasını ABD'nin açık koşullarına bağlama fırsatını kaçırdı. Ancak, Şara halen terörist olarak tanımlanıyor, HTŞ halen terör örgütleri listesinde ve Esed yönetimindeki Suriye'nin terörü destekleyen devlet olarak tanımlanması hâlâ geçerliliğini koruyor. Bu tanımlamalar, Şara hükümeti aşağıda açıklanan bazı ilave koşulları yerine getirmediği sürece kaldırılmamalı ve hükümet yapması gerekenleri derhal yerine getirmezse, yaptırımlar yeniden uygulanmalı.

Tüm bunlardan daha önemlisi, Şara’nın, Esed'in Suriye'nin tecrit edilmesine yol açan politikalarını tamamen tersine çevirmesi ve Esed hükümetinin arşivleri ve diğer ilgili materyallerinin içeriği konusunda tamamen şeffaf olması gerekiyor. Terörist olmayan hükümetler rehine almadıkları için Şara, son on yıllarda yabancılara yönelik gerçekleştirilen tüm kaçırma olaylarına ilişkin Suriye hükümetinin kayıtlarını uluslararası incelemeye açmalı. Rehinelerin ailelerinin yararına, bu hikayelerin tam olarak ifşa edilmesi ve Suriye'nin bu operasyonlara yardım eden yabancı taraflarla olan herhangi bir bağlantısının, kolluk kuvvetlerinin bunları takip edebilmesi için ifşa edilmesi gerekiyor.

Ayrıca Esed rejiminin, özellikle İran gibi hükümetlerle ilişkileri çerçevesinde kimyasal, biyolojik ve nükleer silah geliştirme yönündeki tüm çabaları ile ilişiğin tamamen kesilmesi de gerekiyor. Esed'in devrilmesinin ardından İsrail'in kimyasal silah üretildiğinden şüphelenilen tesisleri bombaladığı bildiriliyor. Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre Şara Suriye'de bu silahlarla bağlantılı tüm tesisleri tespit etmeli, bu tesisleri ve devlet dosyalarını Washington veya Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü'nün incelemesine açmalı. Biyolojik silahlar konusunda da benzer adımların atılması gerekiyor.

Suriye'deki nükleer faaliyetlere gelince büyük ihtimalle İran ve Kuzey Kore'nin Deyrizor'da inşasına yardım ettiği nükleer santral etrafında yoğunlaştığı tahmin ediliyor. Suriye'nin Deyrizor ve İran ile diğer ilişkilerine ilişkin sicili, İran'ın bölgesel tehdidine karşı koymada son derece yararlı olabilir. Suriye, bu delilleri korumak ve uluslararası incelemeye sunmak için gerekli tüm önlemleri almalı. Şara, ülkesinin daha önce İran'ın Hizbullah aracılığıyla Lübnan'ı kontrol etme çabalarına verdiği desteği de sonlandırmalı.

Buna ilave olarak eğer Şara gerçekten terörden vazgeçtiyse, yıllar içinde Nusra Cephesi'ne fon sağlayanların tam bir listesini yayınlamalı. Ayrıca binlerce DEAŞ’lı tutuklu konusunda Kürtlerle, özellikle de Suriye Demokratik Güçleri ile iş birliği yapmalı. Suriye'deki diğer teröristleri Trump'ın önerdiği gibi sınır dışı etmemeli, hapse atmalı; çünkü onları sınır dışı etmek, başka yerlerde terör faaliyetlerine geri dönmelerine olanak tanıyacaktır. Türkiye'nin toprakları içindeki Kürtlerle olası bir uzlaşmaya varabileceğine dair işaretlere gelince, Erdoğan'ın Suriye'nin içinde ve dışındaki Kürt bölgelerini hedef alan neo-Osmanlıcı emellerinin azaldığını kanıtlamıyor. Bu nedenle, HTŞ'nin iyi niyeti tam olarak ortaya konuncaya kadar ABD güçlerinin kuzeydoğu Suriye'de kalması gerekiyor.

Son olarak Suriye'nin, Rusya'yı Tartus'taki deniz üssü ile komşusu Hmeymim'deki hava üssünden çıkarması gerekiyor. Rusya'nın 2022 yılında Ukrayna'ya yönelik sebepsiz saldırganlığı ve Esed'e uzun süredir verdiği destek, Rusya'nın Suriye'de büyük çaplı askeri varlığının tehlikesini ortaya koyuyor.

Kısacası, Şara ve lideri olduğu HTŞ rejiminin ABD tarafından tam anlamıyla tanınması ve meşruiyet kazanması için daha katetmesi gereken uzun bir yol var. Bu “anlaşma” henüz sonuçlanmadı.

*Bu analiz Şarkul Avsat tarfından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.



İsraillilerle Filistinlilerin barış köyü vergi tehdidi altında

Kooperatifte İsrailli ve Filistinli çocuklar, birbirlerinin tarihini ve kültürünü öğreniyor (Neve Şalom)
Kooperatifte İsrailli ve Filistinli çocuklar, birbirlerinin tarihini ve kültürünü öğreniyor (Neve Şalom)
TT

İsraillilerle Filistinlilerin barış köyü vergi tehdidi altında

Kooperatifte İsrailli ve Filistinli çocuklar, birbirlerinin tarihini ve kültürünü öğreniyor (Neve Şalom)
Kooperatifte İsrailli ve Filistinli çocuklar, birbirlerinin tarihini ve kültürünü öğreniyor (Neve Şalom)

İsraillilerle Filistinlilerin barış içinde yaşadığı Neve Şalom kooperatif köyü, İsrail hükümetinin vergi politikası yüzünden zor duruma düşebilir.

Arapça adıyla Vaha es-Selam olarak da bilinen kooperatif köy, Tel Aviv’le Kudüs arasında yer alıyor. Bölgede, iki halkın savaşmadan yaşayabileceğini göstermek için İsraillilerle Filistinliler arasında barış, eşitlik ve anlayışın artırılmasına yönelik eğitim çalışmaları yürütülüyor.

Bu çalışmalar kapsamında Yahudi ve Filistinli çocuklar, birbirlerinin tarihlerini Arapça ve İbranice olarak öğreniyor.

Ancak Guardian’ın aktardığına göre İsrail devlerinin, sivil toplum kuruluşlarına yabancı ülkelerden yapılan bağışlara yüzde 80 vergi getirilmesine yönelik çalışmaları, kooperatifte endişe yaratıyor.

Haberde, köyün eğitim kurumlarını birlikte yöneten Samah Salaime ve Nir Sharon’un fon bulmak için geçen hafta Birleşik Krallık’a gittiği belirtiliyor. Eş direktörlerin salı günü parlamentoda konuşma yaptığı aktarılıyor. Dinleyiciler arasında İşçi Partili parlamenterler ve sivil toplum kuruluşlarından temsilcilerin yer aldığı bildiriliyor.

Guardian’ın görüştüğü Salaime, İsrail meclisinde tartışılan vergi yasasının onaylanmasının felaket olacağını söylüyor:

Sol, liberal ve demokrat barış yanlılarına yabancı ülkelerden gelen tüm destekler; Filistinlilere yönelik insani ya da hukuki yardımlar yüzde 80 oranında vergilendirilecek.

İsrailli Arap bir aileden gelen Salaime, Britanya’nın yanı sıra İsviçre, İsveç ve ABD’den de fon aldıklarını söylüyor. Eş direktör, İsrail’den hiçbir bağışçı bulamadıklarını belirterek “finansal ve ideolojik açıdan bize karşılar” diyor.

Geçmişte Yahudi yerleşimcilerin saldırılarına uğradıklarını da söyleyen eğitimci şöyle devam ediyor:

2021'de iki kundaklama saldırısı oldu. Barış okulumuzu ateşe verdiler, biz de onu ve barış kütüphanesini yeniden inşa ettik. İlkokula saldırdılar, 16 aracı tahrip ettiler. Her türlü talihsiz olayı yaşıyoruz ama hayatta kalıyoruz.

Sharon da yasanın meclisten geçmesi halinde kooperatifteki eğitim programlarını durdurmak zorunda kalacaklarını belirtiyor.

Neve Şalom köyünün, yarısı İsrailli Araplar yarısı da İsrailli Yahudilerden oluşan 300 sakini var. Bu kişiler arasında akademisyenler ve teknoloji sektöründe çalışanlar da yer alıyor. Köyde cami ya da sinagog bulunmuyor, bunun yerine sakinler Sessizlik Mahkemesi adı verilen bir kubbede dua ediyor ya da meditasyon yapıyor.

Independent Türkçe, Guardian, Reuters