Tarık el-Megerisi
Libya’nın ulusal krizi, 2020 yılında iç savaşın sona ermesinden bu yana istikrarlı bir şekilde kötüleşti. Kısa bir süre önce başkent Trablus’ta silahlı çatışmaların yeniden yaşanmasıyla ülke yeni bölünme, tehlike ve bozulma haline sürüklenmeye başladı.
Şiddetin aniden patlak vermesi pek çok kişiyi şaşırtmış olsa da daha geniş çaplı savaş hiçbir zaman gerçekten yatışmadı.
Birleşmiş Milletler (BM) Libya'nın siyasi geçiş sürecini kontrol altına alamaz ve rakip grupların pençesinden kurtaramazsa, şiddetin yeniden tırmanması kaçınılmaz hale gelecek ve etkileri ülke sınırlarını aşacak. Bu durum Akdeniz'den Sahel bölgesine kadar istikrarı tehdit ediyor. Ancak BM'nin her hareketinin Libya'daki rakip güçler tarafından tepkiyle karşılandığı bir ortamda, arzu edilen istikrarı sağlamaya yönelik herhangi bir müdahalenin başarılı olabilmesi için BM’nin daha kararlı ve etkili bir uluslararası desteğe ihtiyacı olacak.
‘Savaş, siyasetin başka araçlarla uzantısından başka bir şey değildir’ ünlü bir söz vardır. Libya’daki durum, bu sözün en açık örneğidir. Libya'daki çatışmalar, geçtiğimiz birkaç yıl boyunca Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) aracılığıyla Trablus'u yöneten Dibeybe ailesi ile Bingazi'de askeri bir rejim kuran ve bunu gizlemeyen Hafter ailesi olmak üzere ülkenin iki fiili yöneticisi arasındaki hararetli iktidar mücadelesi etrafında dönüp durdu. Libya’daki durumun karmaşıklığına son beş yılda başka faktörler de katkıda bulunurken, iki taraf arasındaki bu yüksek riskli çatışma yanlış yorumlamalara maruz kaldı. Bazıları bunu yeni sömürgecilik için ideal bir araç ve bölünmüşlük ve kaos durumundan faydalanmak için bir fırsat olarak gördü. Bazıları ise Libya halkının zenginliği pahasına geleneksel pazarlık yoluyla çözülebilecek ‘kabul edilebilir’ bir durum olarak görerek ciddiyetini en aza indirmeyi tercih etti.
Öte yandan bu son çatışmaların ani ve beklemedik şekilde başlaması, özellikle diplomatların tipik rollerine dönmesiyle çatışmalara ilişkin açıklamaların yanlışlığını herkese hatırlatmak için bir uyarı görevi görmeli. Zira söz konusu açıklamalarda çatışmalar daha az kanlı siyasi çatışmalar düzeyine indirgeniyor.
“Çatışmaların başlamasından sadece 24 saat sonra, tırmanan şiddetin şoku hala havadayken, Libya ordusunun tarafsız birlikleri kırılgan bir ateşkese aracılık etti.
Azalan siyasi nüfuzu ile devletin mali durumu üzerindeki kontrolünü kaybetmek arasında kalan Başbakan Abdulhamid ed-Dibeybe’nin endişeleri krizin merkezindeydi. Dibeybe’nin kontrolü son bir yıldır zayıflarken, muhaliflerinin onu iktidardan uzaklaştırma tehditleri de arttı. Öte yandan Dibeybe, Trablus'taki konumunu güçlendirmek için bir kampanya başlattı ve hükümetini korumada kilit bir müttefikken şantaj aracına dönüşen Özel Caydırıcı Güç’ü hedef alarak kendi şartlarını dayattı. Çünkü Dibeybe, kritik bir noktada, bu silahlı grupların beşinci kola dönüşebileceğini ve ezeli rakibi Halife Hafter tarafından dikte edilen bir adayın başa geçmesine kapı açabileceğinin farkına varmıştı.
Dibeybe, Türkiye tarafından eğitilen ve donatılan Savunma Bakanlığı'na bağlı 444. Tabur'un yanı sıra memleketi Misrata'dan gelen birliklere güveniyordu ve, ‘Baba’ (Godfather) filmindeki bir ‘Michael Corleone sahnesi’ olarak tanımlanabilecek olayı gerçekleştirdi. ‘Gıneyve’ adıyla da bilinen ve Trablus'un en önde gelen milis gruplarından İstikrarı Destekleme Birimi liderlerinden biri olan Abdulgani Kikli, bir toplantı için geldiği binadan bir daha hiç ayrılmadı. 444. Tabur, birkaç dakika içinde İstikrarı Destekleme Birimi’nin stratejik kalelerine saldırdı ve güvenlik boşluğundan faydalanarak buraları kontrol altına aldı.

Dibeybe ertesi gün yeni bir eşiği aşarak kendi komutası dışındaki tüm silahlı grupların feshedildiğini ve üslerine el konulduğunu duyurdu. Ancak Dibeybe, Michael Corleone'nin aksine savaşı sadece bir muhalif bitirdi. 444. Tabur yeni emirleri yerine getirmek üzere Trablus’a doğru ilerlerken, başta stratejik öneme sahip Mitiga Uluslararası Havalimanı’nı kontrol eden Selefi eğilimli Özel Caydırıcı Güç olmak üzere diğer gruplar buna karşılık verdi. Çatışmalara Libya'nın batısındaki Dibeybe karşıtı silahlı grupların da katıldı. Başkent Trablus, ilkel insansız hava araçlarının (İHA) da kullanıldığı yıkıcı çatışmaların yaşandığı bir geceye tanık oldu.
Çatışmaların başlamasından sadece 24 saat sonra, özellikle Libya'nın batısındaki temas hatları ve merkezde Halife Hafter yönetimindeki güçlerle çatışmaların yaşandığı bölgeler boyunca hızla yayılan şiddet olaylarının şoku henüz atlatılamamışken, Libya ordusunun tarafsız birlikleri kırılgan bir ateşkese arabuluculuk yaptı. Bu gelişmeye Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi’nin krizi kontrol altına almak amacıyla Dibeybe tarafından çıkarılan idari emirleri iptal etme kararı alması eşlik etti.
“Kanlı gecenin ardından sokaklara dökülen Trablus sakinleri, duyarsızlıklarını kırarak Dibeybe ve hayat şartlarının kötüleşmesinden sorumlu tuttukları siyasilere karşı sloganlar attı.
Trablus sakinleri kanlı gecenin ardından duyarsızlıklarını kırıp sokaklara dökülerek kötüleşen yaşam koşullarından sorumlu tuttukları Dibeybe ve siyasilere karşı sloganlar attı. Ancak silah sesleri kesilir kesilmez çatışma siyasi arenaya kayarken Dibeybe’nin muhalifleri (İstikrarı Destekleme Birimi’nin destekçileri ve hedef alınan milisler) halkın öfkesinden faydalanarak kendi gündemlerine hizmet edecek kukla bir başbakan atamakta gecikmedi.
Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre paralı protestocuları taşıyan otobüslerin ortaya çıkması ve protestoların yönünü tek bir talebe, Dibeybe’nin istifasına çevirmesiyle durum şaşırtıcı bir hal aldı. Bu gergin atmosferde, protestocular yanan lastiklerle şehrin yollarını kapatırken, silahlı kişiler gece boyunca başbakanlık binasına saldırdı. Kriz, Özel Caydırıcı Güç’e bağlı iki bakanın hükümetten istifa etmesiyle son buldu. Bu hamle, Dibeybe’nin konumunu savunulamaz olarak göstermek ve uluslararası toplumu Dibeybe’nin görevden alınmasına yönelik talepleri benimsemeye zorlamak için tasarlanmıştı.

Olaylar şaşırtıcı bir şekilde Dibeybe karşıtlarının aşırı şiddet kullanmasıyla tersine döndü. Barışçıl gösteriler sırasında polis güçlerine yapılan acımasız saldırılar ve vatandaşların normale dönmeye çalıştığı anlarda ana yolların kapatılması, halkın muhaliflere olan sempatisinin yok olmasına yol açtı. Krize doğrudan müdahil olmasına rağmen Dibeybe’nin, muhaliflerinin gösterileri bastırmasından ve muhalif milletvekillerine karşı işkence ve fiziksel ortadan kaldırma da dahil olmak üzere en ağır ihlalleri gerçekleştirmesinden faydalanarak kendisini yabancı diplomatlara ılımlı bir yönetici olarak sunabilmesi ise ayrı bir ironiydi.
“Dibeybe’yi protestocuların taleplerini görmezden gelmekle eleştiren Akile Salih'in TM’yi Bingazi'deki geçici bir merkezden yönetirken sergilediği tutumdaki bariz çelişki gözlemcilerin gözünden kaçmadı.
Öte yandan halktan destek görmeyen TM Başkanı Akile Salih, tartışmalı bir hamleyle yeni bir başbakan atamak için bir süreç başlattı. Protestoların Dibeybe’ye karşı halkın yaygın tepkisini yansıttığını iddia eden Salih, her zamanki gibi yeterli sayıda milletvekilini harekete geçirmeyi başaramadı ve katılım birkaç kişiyle sınırlı kaldı. Süreç yasal ve mantıksal temellerden tamamen yoksundu, çünkü fiilen kalan milletvekili sayısının çok üzerinde bir yeter sayısına ulaşılması gerekiyordu. Bu da Salih’in hamlesini temelde çalışamaz hale getiriyordu.
Dibeybe’yi protestocuların taleplerini görmezden gelmekle eleştiren Akile Salih'in Tobruk'taki asıl binası üç yıl önce protestocular tarafından yakılan TM’yi Bingazi'deki geçici bir merkezden yönetirken sergilediği tutumdaki bariz çelişki gözlemcilerin gözünden kaçmadı.

Bir yandan anayasal meşruiyetten yoksun olan Salih yeni bir başbakan dayatmaya çalışırken ve diğer yandan Dibeybe, sürecin yozlaştığını gerekçesiyle başbakanlık görevini bırakmazken bu siyasi çatışmanın ihmal edilmesinin kaçınılmaz olarak iç savaşa kanlı bir dönüşe yol açacağı açık hale geldi. 2022 petrol anlaşması ve son Merkez Bankası anlaşması da dahil olmak üzere 2020'den bu yana yapılan tüm uzlaşı girişimleri, Libya'nın zenginliği ve ekonomisinin temelleri, savaşan köpekleri asıl kavgalarından uzaklaştırmak için değerli et parçaları atmaya benzer kırılgan anlaşmalarla çarçur olurken, en yüksek fiyata satılan geçici sırt sıvazlamalara dönüştü.
Libyalılar, birbiri ardına düzenlenen protesto yürüyüşleri ve öfkeli kalabalıklar içinde yozlaşmış iktidar yapılarını mutlak surette reddettiklerini teyit ederek kolektif duruşları hakkında hiçbir şüpheye yer bırakmadılar. Ülkenin doğusundaki Halife Hafter ve Akile Salih’ten batısındaki Abdulhamid ed-Dibeybe’ye kadar, vatandaşlar artık rejimin simaları arasında, hepsinin paylaştığı yolsuzluk derecesi ve kolektif olarak halk meşruiyetinden yoksun olmaları dışında bir ayrım yapmıyor.
“Libya'nın istikrara kavuşmasında hayati çıkarları olan bölgesel ve uluslararası güçler karşısında BM'nin etkili ve koordineli bir uluslararası iş birliği olmaksızın alternatif bir yol önermesi mümkün değil, hatta daha da zor.
BM, 2020 yılında savaşın sona ermesinden sonra Berlin Süreci ülkeleriyle iş birliği içinde, öncelikli olarak ateşkesin sağlanmasına odaklanarak Libya'yı siyasi bir geçiş sürecine doğru yönlendirme sorumluluğunu üstlendi. Ancak bu taahhütler, tarafların tamamının ağır ihmali yüzünden hayata geçirilemedi. Krizin ülkeyi sardığı bugün, bu tarihi an yeni bir dar çıkar çatışmasının arenasına dönüşmeden önce BM’nin müdahalesi, halkın taleplerini desteklemek için acil ve gerekli hale geldi.
Ancak sahadaki eylemler söylemin ötesine geçiyor. Son çatışamalar, BM Danışma Komitesi'nin kapsamlı bir siyasi sürece ilişkin vizyonunu sunmadan önce çalışmalarını sekteye uğratmaya yönelik sistematik bir girişimden fazlası değil. Bu girişim, Dibeybe’nin görevden alınmasının hızlandırılması, UBH’nin imajını zedelemeyi amaçlayan bir hareketle milletvekili İbrahim el-Dersi'nin Hafter'in hapishanelerinde işkence gördüğüne dair görüntülerin sızdırılması ve Hafter ailesiyle yeni anlaşmalara hazırlanmak için Dibeybe’nin konumunu sağlamlaştırmayı amaçlayan bu kanlı raund gibi çeşitli şekillerde gerçekleşti.
Bu durum, BM'nin etkin ve koordineli bir uluslararası iş birliği olmaksızın alternatif bir yol öneremeyeceğini ve hatta daha da zor bir yol izleyebileceğini teyit ediyor. Avrupa ülkelerinden Afrika ve Arap coğrafyasından komşularına kadar Libya'nın istikrarında hayati çıkarları olan bölgesel ve uluslararası güçler, bir yandan BM'ye cesur bir liderlik rolü üstlenmesi için doğrudan baskı yaparken, diğer yandan da BM kararlarının uygulanmasını sağlamak için siyasi ve askeri koruma sağlayacak çift yönlü bir strateji benimsemeliler. Bu strateji, siyasi süreci engelleyen herkese hedefe yönelik yaptırımlar (mal varlıklarının dondurulması ve seyahat yasakları) uygulanmasını, savaş suçlularının Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) sevk edilmesini ve yasadışı gruplara mali kaynakların kesilmesi ve Libya halkının zenginliklerinin yağmalanmasının durdurulması için Merkez Bankası'nın hareketlerinin ve uluslararası mali sistemler aracılığıyla petrol satışının sıkı bir şekilde izlenmesini öngören sıkı tedbirler alınmasını da içermeli.
Diplomasi genellikle Libya'nın egemenliğini ihlal etmek istemediği gerekçesiyle bu tür kararlı adımlar atmaktan çekinir. Ancak geçtiğimiz haftalar, Libya'nın gerçekten egemen karara sahip bir ülke olmadığını ortaya çıkardı. Hükümet başkentini kontrol edemiyor, meclis yeterli çoğunluğa ulaşamıyor ve milletvekillerini koruyamıyor, siyasi kurumlar halk tarafından nefret ediliyor ve hiçbir grup Libya toprakları üzerinde otoritesini genişletemiyor, hatta sınırlarını güvence altına dahi alamıyor. Gerçekte böyle bir uluslararası müdahale, Libya'nın çökmekte olan egemenliğinin son kalıntılarını koruyabilir ve bölgeyi istikrara kavuşturabilir. Fakat Libya örneğinde, Libyalı taraflar kontrolü yeniden ele geçirmeden ve ülke istikrarsız, öngörülemez ve kontrol edilemez savaş sarmalına geri dönmeden önce harekete geçmek için zaman daralıyor.