Pulitzer Ödülü sahibi Filistinli yazar Musab Ebu Tuha Al-Majalla’ya konuştu: Kullanmama izin verilmeyen tek kelime ‘soykırım’

Filistin’in hikayesi savaşla başlayıp ateşkesle bitmiyor

Filistinli şair ve yazar Musab Ebu Tuha
Filistinli şair ve yazar Musab Ebu Tuha
TT

Pulitzer Ödülü sahibi Filistinli yazar Musab Ebu Tuha Al-Majalla’ya konuştu: Kullanmama izin verilmeyen tek kelime ‘soykırım’

Filistinli şair ve yazar Musab Ebu Tuha
Filistinli şair ve yazar Musab Ebu Tuha

Husam Maruf

Filistinli şair ve yazar Musab Ebu Tuha, The New Yorker'a yaptığı katkılardan dolayı 2025 yılında Gazetecilik Makalesi dalında ABD'nin prestijli ödüllerinden Pulitzer Ödülü'nü kazandığında, bu sadece edebiyat alanındaki yeteneğine yönelik bir ödüllendirme değil, aynı zamanda felaketin merkezinden ve yok oluşun derinliğinden doğan bir sesin hiç vakit kaybetmeden işitilmesiydi. Ebu Tuha, Gazze’nin harap olmuş sokaklarından ABD sürgününün garip sessizliğine, enkazdan ve hayatta kalmaktan doğan bir dil taşıyor. Sözcükleri sempati uyandırmayı değil, bilinmeyi istiyor. Bu durumda onun metinleri metafordan ziyade tarihe düşen kayıttır, yansımadan ziyade kanıttır.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı röportaja göre Rahat ya da inziva halinden değil, bitmemiş bir çığlığın kalbinden, artık anı ve keder dışında var olmayan bir vatandan yazan Ebu Tuha’nın İngilizce olarak kaleme aldığı Filistin'in hikayesi halen canlılığını koruyor. Her cevapta, ‘Hayatta kalmak ne anlama geliyor? Hayatta kalmak ve sonra yazmak ne anlama geliyor?’ şeklinde amansız sorular ortaya çıkıyor.

*Şiir yazmaya Arapça başladınız, sonra İngilizceye geçtiniz. Amaç dinleyici kitlesini genişletmek miydi yoksa Arap dünyasından uzaklaşmanın bir sonucu mu?

Ne yazık ki yazdığım dili seçme lüksüne sahip değilim. Bir dilde yazıp diğerinde yazmama amacım, koşullara ve yazmak zorunda kaldığım konuya bağlı.

Gazze'deki soykırım hakkında İngilizce yazdığımda ister askeri ister siyasi ister basın isterse edebi olsun, soykırım uygulayan bir dünyaya hitap ediyorum. Bana ve halkıma karşı yapılan medya ve edebiyat soykırımına içgüdüsel bir yanıt verme ihtiyacından dolayı İngilizce yazıyorum. Elbette bu da dolaylı olarak çok sayıda insana ulaşmayı sağlıyor.

Siyasi ve insani

*İçsel bir yansımadan kaynaklanan yazı ile siyasi bir belge olarak kabul edilen yazı arasındaki fark nedir?

Yazdıklarımı siyasi bir belge olarak tanımlamaktan hoşlanmıyorum. Onu insani bir belge olarak görüyorum, kelimeler dinleyicinin kulağına ya da okuyucunun gözüne girmeden önce çığlık atan ve kan damlayan insani bir acı.

Bana ve halkıma yönelik medya ve edebiyat soykırımına içgüdüsel bir yanıt verme ihtiyacı duyduğumdan İngilizce yazıyorum.

İçsel bir yansımadan kaynaklanan bir şiir, tüm insanlar tarafından paylaşılan hayalleri, düşleri veya korkuları ifade eden bir sanat eseridir. Aile sevgisi, kasırga korkusu, doğum öncesi kaygı, yeni bir yarına duyulan özlem.

cdfgthy
Musab Ebu Tuha bombalanmadan önce Gazze'deki evinde

Yatak odanızın yıkıntıları arasında ya da sokakta kan kaybından ölme ve başıboş köpekler tarafından yenme kâbusu... Tüm bunlar, içsel bir yansımadan değil, öteki tarafından körüklenen bir korkudan kaynaklanır.

*Şiirlerinizden birinde molozların ruhlara kıyasla ağırlığını hicvediyorsunuz. Kara mizahın edebiyattaki rolünü nasıl görüyorsunuz? Bu sözcük sizce hala ruhun ağırlığını ifade edebilir mi?

Kara mizahın, olayları doğrudan ifadelerimizden daha iyi anlamamızı sağladığına inanıyorum. Dünya ve onun siyasi ve hukuki sistemi, yaklaşık seksen yıldır Filistinlilerin haklarını geri vermek bir yana, onları ölüm makinesinden korumakta bile başarısız oldu.

frgt
Gazete Makalesi dalında Pulitzer Ödülü

Sözcük, kurbanı insanlaştırmayı başarırsa ruhun ağırlığının bir kısmını da ifade edebilir. Bir insanı bir sayıya, diğer son dakika haberleri tarafından bir kenara itilen bir son dakika haberine dönüştürmek suçtur.

Tiyatrodan köke

*ABD’ye taşındıktan sonra bir yazar, bir baba, bir Filistinli olarak hayatınızda ne değişti? Eskiden yaşadığınız bir hayatın uzaktan bir anlatıcısı olmaktan korkuyor musunuz?

Soykırım sahnesinden, medya, askeri ve diplomatik yollarla soykırım üreten ve finanse eden bir ülkeye geçmek kolay değil. Buradan dünyaya anlayacağı bir dille, sadece İngilizce değil, edebi ve kültürel bir dille hitap etmek için daha büyük bir sorumluluk hissediyorum. İnsan kendisini her gün eleştiren bir medyaya konuştuğunda bu rolü daha da büyüyor.

Dünya ve onun siyasi ve hukuki sistemi, yaklaşık seksen yıldır Filistinlilerin haklarını geri vermek bir yana, onları ölüm makinesinden korumakta bile başarısız oldu.

Filistinli anne-babaların çocuklarını ve ölümden ölüme kaçarken taşıyabildiklerini taşımalarını izlerken acı çekiyorum. Çocuklarıma bakıyorum ve zamanda geriye giderek ‘Ya Gazze'de kalsaydım? Çocuklarımı nasıl beslerdim? Onları nasıl korurdum? Hayatta olur muyduk?’ diye soruyorum kendime.

*Ailenizi Gazze’den çıkarmaya çalışırken tutuklandınız. Bu deneyim dil, hafıza ve korku ile olan ilişkinizi nasıl etkiledi?

Etkilendim ve özellikle yeni serbest bırakılan tutukluları gördüğümde, açlık, korku ve hastalığın bedenlerini nasıl paramparça ettiğini gördüğümde etkilenmeye devam ediyorum. Onların arasında yüzümü gördüğümde halen kabuslar görüyorum. Bu deneyim dilimi etkiledi. Artık kelimelere çok daha fazla dikkat ediyorum.

fgthy
Filistinli şair Musab Ebu Tuha’nın San Francisco'da çekilen bir fotoğrafı

Medya neden bir Filistinlinin ‘tutuklandığını’ söylerken, gerçekte bir okuldan ya da hastaneden ‘kaçırıldığını’ söylemiyor? Neden bir İsrailli asker olsa bile ‘rehine’ olarak adlandırılırken, bir Filistinli sivil bir doktor olsa bile ‘tutuklu’ olarak adlandırılıyor? Her bir kelimenin siyasi ve insani çağrışımları vardır.

Silinme

Bir keresinde şöyle yazmıştım:

“Dilimden ve ülkemden bahsetmeyen bir kitap... Sanki ben bu toprakların gayrimeşru bir çocuğuyum. Filistin'in haritalardan silinmesiyle nasıl başa çıkıyorsunuz? Bu silinme karşısında yazı ne yapabilir?”

Bu silinmeyle varlığımı ve hikayemi olumlayarak başa çıkıyorum, ancak ne yazık ki bu varoluşa ister mekanlar ister insanlar olarak olsun, gerçeğin silinişi eşlik ediyor. Maalesef bu silinmeyi telafi etmek için yazmak gerekiyor. Hakkında yazdığımız karakterler ve mekanlar sonsuza dek silinirken dergilerle ve ödüllerle onurlandırılıyorlar.

Neden bir İsrailli asker olsa bile ‘rehine’ olarak adlandırılırken, bir Filistinli sivil bir doktor olsa bile ‘tutuklu’ olarak adlandırılıyor?

fgthy
Musab Ebu Tuha, edebi çalışmaları onuruna verilen American Book Ödülü'nü elinde tutarken

Elbette, dünyanın dört bir yanındaki entelektüellerin Filistinlilerle etkileşimi, savaş ve saldırganlık zamanlarında yani genellikle patlama anlarında insan sesine verilen bir tepki olarak görülebilir. Ancak ben, bu etkileşimin sadece zamanla sınırlı olmadığına, Filistin’in hikayesine sirayet edeceğine ve bunun savaşla başlayıp ateşkesle biten bir hikaye değil, radikal bir şekilde ele alınması gereken bir hikaye olduğuna inanıyorum. Bu hikayenin, politikacıların ve karar alıcıların yanında akademisyenlerin ve entelektüellerin de dahil olduğu adaletsiz küresel sistemin sorumlu olduğu bir hikaye olduğuna inanıyorum.

Baskılar

*Batılı ülkelerde yazılarınızı yayına hazırlarken üstü kapalı da olsa editoryal baskılarla karşılaşıyor musunuz? Filistin hikayesinin nasıl anlatılması gerektiğine dair belirli beklentiler var mı?

Tecrübelerime göre kullanamadığım tek kelimenin ‘soykırım’ olduğunu söyleyebilirim. Bunun dışında aklımdaki ve duygularımdaki her şeyi aktardım ve ifade ettim.

Bu dünyada adaletsizliği gören ve bunu dile getiren gerçek yazarlar var, ancak onların sesi yıkımdan zevk alanlardan daha az güçlü.

*Pulitzer Ödülü'nü nasıl aldınız, bunu edebi bir onur olarak mı yoksa hikayenizin sembolik olarak tanınması olarak mı gördünüz?

Hiç şüphesiz ikisi de. Sadece çok zor bir yıl boyunca yayınlanmış yazılarım için değil, aynı zamanda ele aldığım konular için de edebi bir onur bu. Ancak aynı zamanda denemelerimde kullandığım edebi üslubun gücünün ve edebi platformlarda genellikle görmezden gelinen bir ses olan Filistinliler olarak hikayemizin önemli bir şekilde tanınması olarak da görüyorum.

yu78ı
Musab Ebu Tuha’nın kaleme aldığı “Gazze'den Şiirler” kitabının kapağı

*Bu ödüllerin sesinizin gücü için mi yoksa yaranız için mi verildiğini merak ettiniz mi? Gazze'nin çektiği acıları görmezden gelen bir dünyanın kuruluşları tarafından ödüllendirilmenin yarattığı ironiyle nasıl başa çıkıyorsunuz?

Bu kuruluşların, görmezden gelen ve hatta acı çekmemize neden olan bir dünyaya ait olduğu doğru, ancak dünya bu gerçeklikten daha büyük. Bu dünyada adaletsizliği gören ve bunu dile getiren gerçek yazarlar olsa da onların sesi yıkımdan zevk alanlardan daha az çıkıyor. Ama onlar var ve onları gördüğümüzü, bizim sesimizi duyan ve bunu kalbinde ve dilinde taşıyan seslerini duyduğumuzu bilmelerini sağlamalıyız.

*Batılı platformlar sizi kutladığında, kendinizi bağımsız bir Filistinli ses olarak mı görüyorsunuz yoksa ötekinin dilinde ustalaşmış biri olarak mı?

Batı'nın anladığı bir dile hakim olmamın kutlamayla bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Burada insanlık ve kullandığım edebiyat düzeyi ödüllendiriliyor.



İsrailli aydınlardan çağrı: "Netanyahu'ya ağır yaptırımlar uygulayın"

Şu ana kadar Gazze'de 88'i çocuk toplam 147 kişi açlıktan yaşamını yitirdi (AP)
Şu ana kadar Gazze'de 88'i çocuk toplam 147 kişi açlıktan yaşamını yitirdi (AP)
TT

İsrailli aydınlardan çağrı: "Netanyahu'ya ağır yaptırımlar uygulayın"

Şu ana kadar Gazze'de 88'i çocuk toplam 147 kişi açlıktan yaşamını yitirdi (AP)
Şu ana kadar Gazze'de 88'i çocuk toplam 147 kişi açlıktan yaşamını yitirdi (AP)

İsrailli sanatçı, siyasetçi ve akademisyenler, Gazze'deki kıtlık nedeniyle Tel Aviv yönetimine yaptırım çağrısında bulundu. 

31 kişinin imzaladığı ve Guardian'a gönderilen ortak mektupta, İsrail'in Gazze halkını aç bırakarak ölüme terk ettiği ve milyonlarca Filistinliyi topraklarından zorla çıkarmak istediği vurgulandı. 

Tel Aviv yönetimine yaptırım çağrısında bulunulan mektuba imza atanlar arasında, Oscar ödüllü Gidecek Yer Yok (No Other Land) belgeselinin yönetmenlerinden Yuval Abraham'ın yanı sıra eski İsrail Başsavcısı Michael Benyair ve eski İsrail Meclis Başkanı Avraham Burg gibi isimler yer alıyor. 

İmzacılar, mektuplarında uluslararası kamuoyuna şu çağrıyı yaptı: 

Ülkemiz ve Filistinli komşularımız için barışçıl bir gelecek isteyen biz İsrailliler, büyük bir utanç, öfke ve ıstırap içinde bu mektubu yazıyoruz. Ülkemiz Gazze halkını aç bırakarak ölümüne mahkum ediyor ve milyonlarca Filistinliyi Gazze Şeridi'nden zorla çıkarmayı planlıyor. Uluslararası toplum, bu acımasız kampanyayı sonlandırıp kalıcı bir ateşkes uygulamaya koyana kadar İsrail'e ağır yaptırımlar uygulamalıdır.

İsrailli insan hakları grupları: "Soykırım politikası"

İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de düzenlediği saldırılarda öldürdüğü Filistinlilerin sayısı 60 bini aştı.

İsrail merkezli insan hakları örgütleri B'Tselem ve Physicians for Human Rights Israel (İnsan Hakları için Hekimler), pazartesi günü yaptıkları ayrı açıklamalarla, İsrail devletinin Gazze'deki Filistin halkına karşı "soykırım politikası" yürüttüğünü belirtti. Bu nitelendirme, İsrail içinde kamuoyuna açık biçimde dile getirilen en sert ve çarpıcı suçlamalardan biri olarak kayda geçti. Açıklamalar, uluslararası hukukun en ağır suçu olan soykırımın, İsrail’in resmi politikası haline geldiğine dikkat çekti.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze'de kıtlık olduğunu inkar ederken, ABD Başkanı Donald Trump, bölgede "gerçek bir açlık" yaşandığını söyleyerek yardım girişine izin verilmesini talep etmişti. 

Gazze savaşına Netanyahu destekçileri arasından da itirazlar geliyor. Kudüs merkezli düşünce kuruluşu İsrail Demokrasi Enstitüsü'nün anketine göre, Netanyahu'nun radikal sağcı Likud partisinin seçmenlerinin yaklaşık yüzde 50'si rehine anlaşmasıyla savaşın sonlandırılmasını istiyor. İsraillilerin yüzde 70'inden fazlası da çatışmaların sona ermesini ve rehinelerin serbest bırakılmasını talep ediyor.

Wall Street Journal'ın analizinde de Gazze savaşının sonlanmasının önündeki engeller inceleniyor. Haberde, Netanyahu yönetiminin Hamas'ı tamamen yenilgiye uğratmayı amaçladığı, Filistinli örgütünse işgalin sonlanmasını ve İsrail'in Gazze'den tamamen çekilmesini talep ettiği aktarılıyor. 

Taraflar arasında ortak nokta bulunamamasının Katar'ın başkenti Doha'daki ateşkes müzakerelerini tıkadığına işaret ediliyor. Yardım dağıtımlarını kimin üstleneceği, İsrail askerlerinin konuşlandırılması, kaç Filistinli mahkumun serbest bırakılacağı ve Gazze-Mısır sınırının nasıl açılacağına dair meselelerin çözüme ulaştırılamadığı belirtiliyor. 

Mevcut hükümete yakın İsrailli eski savunma yetkilisi Amir Avivi, Tel Aviv yönetiminin İran ve Hizbullah'a karşı güçlü hamlelerinin ardından Hamas'a karşı iyi bir müzakere pozisyonuna sahip olacağını düşündüğünü fakat bunun gerçekleşmediğini söylüyor. 

Tel Aviv merkezli Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü'nden Ofer Guterman da Hamas'ın tüm askeri kapasitesini ortadan kaldırma hedefinin gerçekçi olmadığına işaret ederek, bunun yıllar sürebileceğini belirtiyor. 

Independent Türkçe, Guardian, Wall Street Journal