Hizbullah'ın silahı

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP
TT

Hizbullah'ın silahı

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP

Direnişi silahsızlandıramayacaklar”, “silah silahı savunmak içindir” ve “Hizbullah'ı silahsızlandırmaya çalışan herkesin elini keseceğiz.

Bunlar, eski Hizbullah genel sekreteri Hasan Nasrallah'ın son yirmi yılda yaptığı açıklamalardan bazıları. Bu yıllar boyunca Hizbullah’ın silahı Lübnan'da ve ötesinde felaketlere yol açtı. Ta ki Hasan Nasrallah Gazze'yi destekleme cephesi açmaya karar verene kadar. Bu kararın sonuçlarından biri de kendisinin ve üst düzey Hizbullah askeri ve güvenlik liderlerinin suikasta uğraması oldu.

Uluslararası ve Arap toplumu ile birçok Lübnanlının da söylediği gibi, gayri meşru silah, devleti ve toplumu kontrol ettiği sürece Lübnan toparlanamayacak.

Son savaşta İsrail’e karşı yaşadığı büyük yenilginin ardından Hizbullah, ateşkes anlaşmasını ve örtük olarak BM'nin 1701 ve 1559 sayılı kararlarını uygulamayı kabul etti. Başka bir deyişle, Hizbullah kuruluşundan 43 yıl sonra mezhepçi bir milis grup değil, siyasi bir parti olmayı kabul etti. En yakın müttefiki olan Meclis Başkanı Nebih Berri onun adına anlaşmayı tamamladı. Ancak Hizbullah, Temmuz 2006’daki savaşın bitiminden sonra yaptığını bugün de yapıyor ve koşulların tamamen değiştiğini, bölgenin siyasi haritasının dönüştüğünü anlamıyor. Hizbullah’ın silahını Litani Nehri'nin güneyinden çekip kuzeyinde tutmak istediğini söylemek, bizzat Hizbullah tarafından kendisine yapılan bir kınamadır. Bununla Hizbullah, Mayıs 2008'de yaptığı gibi, yeniden bu silahın kendi siyasi yönelimlerini dayatmak için Lübnan halkına yöneltildiğini mi söylemek istiyor?

Temmuz 2006’daki savaş sırasında, Temsilciler Meclisi Başkanı Berri dönemin başbakanı Sinyora'nın hükümetini “direniş hükümeti” olarak adlandırmıştı. Ateşkes sağlandıktan ve 1701 sayılı karar açıklandıktan sonra, Lübnan'da dedikleri gibi silahı bir omuzdan diğerine aldılar, bu kez Sinyora'yı vatana ihanetle suçlama kampanyası, hükümetini devirmek ve Beyrut’un merkezini felç etmek için bir kavga başlattılar.

Zaman değişti, ancak Hizbullah'ın zihniyeti değişmez görünüyor. Bugün kavgaları, Uluslararası Adalet Divanı'nın Filistin topraklarına yönelik onlarca yıllık İsrail işgalini “yasadışı” ilan edip, “en kısa sürede” sona erdirilmesi gerektiğini açıkladığı sırada mahkeme başkanı olan Başbakan Dr. Nevvaf Selam ile. Hizbullah destekçileri işte bu Nevvaf Selam’a “Siyonist” diyorlar.

 Lübnan, gayri meşru silah, devleti ve toplumu kontrol ettiği sürece toparlanamayacak

Bir televizyon röportajında ​​“İran devrimini ihraç etme dönemi bitti” diyen Selam, yeni bir şey söylemedi. Bölgede İran'ın vekillerinin uğradığı kayıplardan, Tahran'ın bölgedeki müttefiki ve geçiş koridoru olan Beşşar Esed rejiminin devrilmesinden, bizzat İran'ın içinden gelen ve İran halkı bu politikalar yüzünden yoksulluk ve açlık çekerken, milisleri ve savaşları finanse etmeye “yeter” diyen seslerden, Hamaney de dahil olmak üzere İran liderlerinin Tahran'ın siyasi söylemine göre “Büyük Şeytan” olan Washington ile müzakerelere boyun eğmesinden sonra, herkesin İran hegemonyası ve devrimini ihraç etme döneminin sonsuza dek sona erdiğini kabul etmesi oldukça doğal hale geldi. Ne var ki Lübnan Başbakanı'ndan bu gerçeği duymak, Hizbullah’ın meclis grubu Başkanı Muhammed Raad’ın zoruna gitti. Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn ile görüşmesinin ardından, Selam'ın açıklamaları hakkında, “Dostluğumuzdan geriye kalanı korumak için bu açıklama hakkında yorum yapmak istemiyorum” değerlendirmesini yaptı.

Ancak Hizbullah’ın kalemşörleri ve borazanları, Başbakan’ı vatana ihanetle suçlama kertesine varan bir alay kampanyası başlattılar ve Al-Manar televizyonu ile Hizbullah’ın diğer medya kuruluşları da buna katıldılar.

Muhammed Raad ve Hizbullah, bu kampanyaların hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini ve Lübnan ile Lübnanlıları içinde bulundukları durumdan kurtarmanın ilk adımının Hizbullah’ın silahsızlandırılması olduğunu bilmiyor mu? Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Hizbullah’ın bu kibir ve inatçılığını, bazı Lübnanlı yetkililerin de yumuşatma girişimlerinin hiçbir faydası yok ve Lübnan'ı güvenli limana ulaştırmayacak. Tren yola çıktı ve beklemeyecek. Lübnanlılar kararlarını vermeli, Lübnanlı liderler de Lübnan ve tarih önünde sorumluluklarını üstlenmeliler.



Hamas'ın askeri operasyonları Gazze Şeridi'ndeki ateşkesi nasıl etkiliyor?

 Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları mensupları (Getty Images)
Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları mensupları (Getty Images)
TT

Hamas'ın askeri operasyonları Gazze Şeridi'ndeki ateşkesi nasıl etkiliyor?

 Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları mensupları (Getty Images)
Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları mensupları (Getty Images)

Hamas'ın Gazze Şeridi'nde İsrail askerlerine karşı yürüttüğü nitelikli askeri operasyonlar, ateşkes müzakereleri ve Gazze Şeridi'nde bir ateşkes anlaşmasına varma şansı üzerindeki etkilerinin boyutu hakkında soru işaretleri yaratıyor.

Gözlemciler, direniş operasyonlarının ‘İsrail hükümeti üzerinde ateşkes anlaşmasını kabul etmesi için bir baskı kartı’ oluşturduğuna inanıyor ve ‘askeri operasyonların devam etmesinin, özellikle artan sokak baskısıyla birlikte İsrail tarafını ateşkesi kabul etmeye itebileceğini’ belirtiyor.

Mısır, Katar ve ABD öncülüğünde Gazze Şeridi'nde bir ateşkes anlaşması imzalanması için yürütülen arabuluculuk çalışmaları aksamaya devam ediyor. Gazze şehrinin doğu bölgelerindeki Refah ve Han Yunus'un yanı sıra Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Hanun ve Beyt Lahiya'da son zamanlarda sık sık düzenlenen direniş operasyonlarında çok sayıda İsrail askeri öldürüldü ve yaralandı.

Gazze Şeridi'ndeki İsrail askerleri (Arşiv - Reuters)Gazze Şeridi'ndeki İsrail askerleri (Arşiv - Reuters)

Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, bu hafta Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde İsrail askerlerinin, tanklarının ve buldozerlerinin hedef alındığını ve İsraillilerin kayıplar verdiğini duyurdu.

Hamas'ın askeri operasyonları, İsrail hükümetinin 19 Mart'ta ateşkes anlaşmasını bozmasından bu yana İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının devam ettiği bir ortamda gerçekleşti.

19 Ocak'ta Hamas ve İsrail uluslararası arabulucuların (Mısır, ABD ve Katar) çabalarıyla Gazze Şeridi'nde bir ateşkes anlaşmasına vardı. Anlaşmanın ilk aşaması 42 gün sürecek ve bu süre zarfında ikinci ve üçüncü aşamaların uygulanması için görüşmeler yapılacaktı. Ancak İsrail tarafı ilk aşamanın sona ermesinin ardından Gazze Şeridi'nde askeri operasyonlarına yeniden başladı.

Uluslararası Filistin Halkının Haklarını Destekleme Komitesi Başkanı Salah Abdulati, Filistin direnişinin operasyonlarının ‘Filistinlilerin haklarını desteklemek ve saldırganlığı durdurmak için devam eden uluslararası baskı ile Gazze Şeridi'ndeki ateşkes sürecini hızlandırdığına’ inanıyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan Abdulati, “Askeri operasyonların devam etmesi, Tel Aviv'de devam eden savaşın kayıpları nedeniyle İsrail sokağının baskısı ve protestoları yoluyla İsrail hükümeti üzerinde bir baskı kartı oluşturuyor. Savaşın İsrail hükümetine yüksek maliyeti, onu saldırganlığı uzatma politikalarını yeniden gözden geçirmeye itiyor” ifadelerini kullandı.

Abdulati'ye göre İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik devam eden saldırganlığı karşısında Hamas'ın elinde ‘İsrailli esirler, direniş, uluslararası ve Arap baskıları’ gibi İsrail tarafına yönelik baskı kartları var.

Hamas 7 Ekim 2023'te İsrail yerleşimlerinden yaklaşık 250 kişiyi esir aldı ve İsrail hükümeti 57 esirin bugün halen Gazze Şeridi'nde olduğunu söylüyor.

Yerlerinden edilmiş Filistinliler, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta ABD destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı'ndan yardım alıyor. (AFP)Yerlerinden edilmiş Filistinliler, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta ABD destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı'ndan yardım alıyor. (AFP)

Askeri operasyonlar İsrailli karar alıcılar üzerinde bir baskı unsuru oluştursa da uluslararası ilişkiler profesörü Dr. Tarık Fehmi bu operasyonları ateşkes çabalarını ilerletmek için yeterli görmüyor. Fehmi'ye göre bu operasyonlar, İsrail sokağının Netanyahu hükümetine ateşkes anlaşmasını hızlandırması için baskı yapması yoluyla ateşkes süreci için sadece bir katalizör olabilir.

Şarku’l Avsat'a açıklamalarda bulunan Fehmi, Hamas’ın askeri operasyonlarının ‘ateşkes sürecinde güvenilebilecek tek motor olmayacağına’ ve ‘İsrail tarafı üzerindeki etkilerinin sınırlı olduğuna’ inanıyor. Fehmi, İsrail ve Hamas'ın yakında, ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un Gazze Şeridi'nde ateşkes için değiştirilmiş önerisine yanıt vereceğini umuyor.

Witkoff kısa bir süre önce Gazze Şeridi'nde 60 günlük ateşkes, halen esir tutulan 57 kişiden 28'inin bin 200'den fazla Filistinli mahkûmla takas edilmesi ve Gazze Şeridi'ne insani yardım girişini öngören bir öneri sundu.

Gazze Şeridi'ndeki ateşkes, Hamas'ın kalan esirleri ancak İsrail'in savaşı sona erdirmeyi kabul etmesi halinde serbest bırakacağını söylemesi ve Netanyahu'nun Hamas silahsızlandırılmadan ve Gazze Şeridi'nden çıkarılmadan savaşı sona erdirmeyeceğini taahhüt etmesi nedeniyle zorluklarla karşı karşıya.

Fehmi, İsrail'in ‘önümüzdeki dönemde Güney Lübnan'daki gelişmelere ve Yemen'deki Husilerin defalarca bombalanmasının ardından Yemen cephesine odaklanacağını’ düşünüyor. Fehmi, bu gelişmelerin İsrail hükümetini Gazze Şeridi'ndeki durumu sakinleştirmeye itebileceğini ifade etti.