Açlık, Gazze Şeridi'ndeki çocukları ölüme sürüklüyor

Yaklaşık 29 bin kişi ‘yetersiz beslenme vakası’ olarak sınıflandırılıyor ve beş yaş altı 260 bin çocuk gıdaya ihtiyaç duyuyor

TT

Açlık, Gazze Şeridi'ndeki çocukları ölüme sürüklüyor

Açlık, Gazze Şeridi'ndeki çocukları ölüme sürüklüyor

Henüz iki yaşını doldurmamış olan Şam Kadih, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta, dört metrekarelik küçük bir çadırda zorlu koşullar altında yaşıyor. Bu koşullar, giderek kötüleşen ve hayatını tehdit eden trajik bir gerçeklikten kaynaklanıyor. Şam, tıpkı binlerce Gazze'li çocuk gibi, gıda malzemelerinin eksikliği nedeniyle yetersiz besleniyor ve çevresel koşulların etkisiyle hastalıklar artıyor.

Şam’ın annesi, bazen ‘çok şiddetli’ olarak sınıflandırılan ve hastaneye kaldırılmasını gerektiren yetersiz beslenmeden mustarip kızının ateşini düşürmek için, günde zar zor erişebildiği su dışında başka bir şey bulamıyor. Hastanelerde ise Şam’a yardım edebilecek hiçbir şey yok. Bu, binlerce açlık çeken insan arasında sıkça görülen bir durum.

xscfvghy
5 aylık kızını kucağında taşıyan anne, kızının yetersiz beslendiğini söylüyor. (Reuters)

Anne İslam Kadih, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, dokuz yıl süren kısırlık döneminin ardından tüp bebek tedavisiyle kızına kavuştuğunu, kızının doğumundan beri karaciğer büyümesi ve ciddi yetersiz beslenme sorunu yaşadığını söyledi. İslam Kadih, “Onu birçok hastaneye götürdük, ancak tedavisinin yapılamaması durumunun düzelmesini engelledi” dedi.

Anne Kadih, kızını kurtarmak ve durumunu iyileştirmek için gerekli sağlıklı sütü de veremiyor.

Şam 22 aylık olmasına rağmen, sağlık koşullarının zorluğu nedeniyle ağırlığı sadece 4,5 kilogram. Anne, kızını çadırın içinde veya dışında bir yerden başka bir yere taşımaya çalıştığında, göğüs kafesinin kemiklerinin çıkıntılı olması nedeniyle endişeleniyor.

İslam Kadih, aşırı yüksek fiyatlar nedeniyle süt, bebek bezi ve sağlıklı gıda satın alamıyor. Şam’ın dişlerinin rengi, zayıf vücudunda kalsiyum ve vitamin eksikliği nedeniyle değişti.

dfgthyju
Refah Sınır Kapısı yakınlarında insani yardım almaya çalışırken yaralanan bir çocuk (AFP)

Anne, kızının tedavi amacıyla yurt dışına gitmesi için koordinasyon kurabileceği hiçbir kurum bulamıyor. Anne Kadih, yetersiz beslenme nedeniyle sağlık sorunları yaşayan kızının hayatını kurtarmak için Birleşmiş Milletler (BM) ve uluslararası kuruluşlara yardım çağrısında bulundu.

Sessiz ölüm

Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığı'nın istatistiklerine göre, savaşın başlangıcından çarşamba gününe kadar yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 154'e ulaştı; bunların 89'u çocuk.

Bu yıl şimdiye kadar yetersiz beslenmeye bağlı 100 ölüm vakası kaydedildi. Bunların üçü şubat, mart ve nisan aylarında, ikisi mayıs ayında, beşi de haziran ayında kaydedildi; geri kalan 90 vaka ise temmuz ayında kaydedildi. 2024 yılında yetersiz beslenmeye bağlı olarak 50 ölüm, bir önceki yıl ise 4 ölüm kaydedilmişti.

xsdferty
Yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybeden kızının cenazesini taşıyan bir baba (Reuters)

Gazze Şeridi’nde toplamda 28 bin 677 kişi yetersiz beslenme vakası olarak sınıflandırıldı. 5 yaşın altındaki 260 bin çocuk, 100 bin hamile kadın, bin 556 erken doğum vakası, 3 bin 120 düşük ve rahim içi ölüm vakası, 159 bin 409 yaşlı ve 18 bin yaralı yetersiz beslenme nedeniyle komplikasyonlara maruz kaldı.

Bu vakalar arasında, yetersiz beslenme nedeniyle birçok hastalığa yakalanan 6 yaşındaki Vela Cude de bulunuyor.

Vücudundaki kalsiyum ve vitamin eksikliği nedeniyle Vela'nın saçları ve dişleri tamamen döküldü. Ayrıca osteoporoz hastası ve ayakta duramıyor; vücudu zamanla zayıf ve cılız hale geldi.

Şarku’l Avsat’a konuşan annesi, kızı çiğnemekte zorlandığından ekmeği ufalayıp yutabilmesi için parçalamak zorunda olduğunu söyledi. Fiyatların yüksekliği ve un bulunmaması nedeniyle, sık sık komşularından ve akrabalarından un istemek zorunda kalıyor.

Vela'nın annesi, kızının durumunu iyileştirmeye yardımcı olacak gıda maddeleri bulamıyor ve ona yararlı olan yumurta, süt ve diğer besinleri de sağlayamıyor.

Anne, keder ve acı dolu sözlerle şöyle diyor: “Kızıma biraz un dışında verecek hiçbir şeyim yok; onu da insanlardan dileniyorum. Kızımın diğer çocuklar gibi ayakta durup oynamasını ve hayatını yaşamasını istiyorum.”

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve diğer kurumlara kızını yurtdışında tedavi ettirmek için yardım çağrısında bulunan anne, daha önce bir Avrupa ülkesinde tedavi görmesi için karar alındığını, ancak sınırların kapatılması nedeniyle seyahat etmesine izin verilmediğini belirtti.

Dünya Gıda Programı'na (WFP) göre, son dönemde Gazze Şeridi'nde beş yaşın altındaki çocuklarda yetersiz beslenme oranları dört kat arttı. Gıda güvenliği aşamalı sınıflandırmasına göre, Gazze Şeridi'nin bazı bölgeleri üç aşamalı kıtlık aşamasının ikisini aştı. WFP, kapsamlı bir insani yardım müdahalesi başlatmak için zamanın azaldığını vurguladı.

sdfrgt
Han Yunus'taki Nasır Tıp Kompleksi'nde çalışan bir hemşire, yetersiz beslenen bir çocuğa yardım etmeye çalışıyor. (Reuters)

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), İsrail'in Gazze Şeridi'ne uyguladığı abluka nedeniyle 5 yaşın altındaki çocuklarda yetersiz beslenmenin mart ve haziran ayları arasında iki katına çıktığı uyarısında bulundu. UNRWA, bu dönemde sağlık merkezleri ve tıbbi noktalarda yaklaşık 74 bin çocukta yetersiz beslenme taraması yapıldığını ve yaklaşık 5 bin 500 vakada genel akut yetersiz beslenme, 800 vakada ise şiddetli akut yetersiz beslenme tespit edildiğini açıkladı.

Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığı'na göre, 40 bin çocuk süt ve gıda kıtlığı nedeniyle ölüm tehlikesiyle karşı karşıya.

En kötü senaryo açlık

Nasır Tıp Kompleksi'nde çocuk doktoru olan Dr. Ahmed el-Ferra, Gazze Şeridi'ndeki durumun, ister bölgedeki hastanelerde ister dışında olsun, ‘felaket’ olduğunu ve küçük büyük, kadın erkek, genç yaşlı herkesin bundan etkilendiğini söyledi.

El-Ferra, kalsiyum ve vitaminler gibi temel besin maddelerinin girişinin engellenmesinin, özellikle çocuklar arasında yetersiz beslenme vakalarını artırdığını ve bunun da ölüm sayılarını yükselttiğini belirtti. Hastanelerin, ilaç, besin takviyeleri ve diğer tıbbi malzemelerin eksikliği nedeniyle yetersiz beslenme vakalarının hayatını kurtaracak tıbbi imkanlara sahip olmadığını da bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın ulaştığı resmi tıbbi verilere göre, yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybeden birçok çocuk, sınır kapılarının kapatılması ve İsrail'in girişi engellemesi nedeniyle bölgede artık bulunmayan sağlıklı gıdalara acil ihtiyaç duyuyordu.

xchyju
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Netzarim Koridoru’nda gıda yardımı almak için toplanan Filistinliler (AFP)

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD), Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), WFP ve WHO tarafından yayınlan ‘2025 Dünya Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu’ başlıklı ortak rapora göre, Gazze Şeridi sakinleri ciddi gıda güvensizliği ile karşı karşıya.

Söz konusu raporda, BM'nin belirlediği Entegre Gıda Güvenliği Sınıflandırması uyarınca ‘en kötü kıtlık senaryosunun şu anda Gazze Şeridi'nde yaşanmakta olduğu’ ifade edildi. Rapor, bölgeye yardımların havadan atılmasının insani felaketi durdurmak için yeterli olmadığını belirterek, yardımların karadan ulaştırılmasının daha etkili, güvenli ve hızlı olduğunu vurguladı.



İran'ın Irak'taki nüfuzu azalıyor, ancak tamamen son bulur mu?

Görsel: Nesma Moharam
Görsel: Nesma Moharam
TT

İran'ın Irak'taki nüfuzu azalıyor, ancak tamamen son bulur mu?

Görsel: Nesma Moharam
Görsel: Nesma Moharam

Robert Ford

Washington Enstitüsü’nden Irak, İran ve Körfez ülkelerinin askeri ve güvenlik meseleleri uzmanı Michael Knights, İran ile İsrail ve ABD arasında on iki gün süren savaşın ardından 10 Temmuz'da “A moment of great opportunity for expanding US influence in Iraq... and reducing Iranian influence” (ABD'nin Irak'taki nüfuzunu artırmak ve İran'ın nüfuzunu azaltmak için büyük bir fırsat) başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Knights, 12 gün boyunca Irak'taki İran yanlısı milislerin gösterdikleri göreceli zayıflığa ve itidale işaret etti. İran'ın Irak'taki nüfuzunun azaldığı açıkça görülüyordu, peki tamamen sona erer mi?

ABD Hazine Bakanlığı'nın uyguladığı yaptırımlar, Irak'ın İran'dan enerji ithalatını azalttı. Bu da İran'ın Bağdat üzerindeki en önemli baskı araçlarından birinin zayıflaması anlamına geliyordu. Irak'ı vuran şiddetli sıcak dalgaları nedeniyle bu konu daha da hassaslaştı. Elektrik kesintileri artık sadece ekonomik bir sorun değil, aynı zamanda çok hassas bir siyasi mesele haline geldi. Son haftalarda Bağdat, Vasit, Diyaniye ve Necef şehirlerinde, tekrarlanan elektrik kesintilerine karşı protesto gösterileri düzenlendi. Irak halen yaklaşık 27 gigawatt/saat elektrik üretiyor, ancak yaz aylarında talep 45 gigawatt/saatin üzerine çıkabiliyor.

İran, Irak'ın kaynaklarını çeşitlendirmesini engellemeye ve 2020 yılında, dönemin Başbakanı Haydar İbadi’nin hükümetine baskı uygulayarak Suudi Arabistan ile Irak'a elektrik tedarik etmek üzere bir anlaşma imzalamaktan vazgeçirmeye çalıştı.

Irak hükümeti ABD’nin İran'a ticari mallar karşılığında ödeme yapan ülkeleri hedef alan yaptırımlarından on yıllığına muaf tutulmayı talep etti. Hem ABD Başkanı Donald Trump'ın ilk yönetimi hem de eski Başkan Joe Biden yönetimi, ödemelerin üçüncü bir ülkedeki özel bir banka hesabına yatırılması ve belirli amaçlar için kullanılması şartıyla bu muafiyetleri kabul etti. Irak geçtiğimiz yıl İran'dan günlük yaklaşık 1,5 gigawatt/saat elektrik ithal ediyordu, ancak bu ticaret, Trump’ın ikinci yönetiminin Bağdat'a Tahran'dan ithal ettiği elektriğin bedelini ödemesine izin veren yeni bir muafiyet vermeyi reddetmesi üzerine geçtiğimiz mart ayında sonlandırıldı.

ABD yönetimi şimdiye kadar Irak'a İran'dan doğal gaz ithal ettiği için yaptırım uygulamadı. Oysa doğalgaz ithalatı elektrik ithalatından daha önemli. Çünkü doğalgaz ithalatı –tam kapasiteyle çalıştırıldığında– Irak'ın toplam elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 30'unu oluştururken, İran'dan ithal edilen elektrik yüzde 4'ü geçmedi.

Trump'ın ilk döneminden bu yana Washington, Bağdat'a alternatif elektrik ve doğal gaz kaynakları geliştirmesi ve İran'a bağımlılıktan uzaklaşması için baskı yapmaya devam etti. Bazı Iraklı eski yetkililer, İran'ın Irak'ın kaynaklarını çeşitlendirmesini engellemeye çalıştığını belirtti. Irak’ın eski Elektrik Bakanı Kasım el-Fahdavi, 2020 yılında yerel bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada, İran'ın (dönemin) Başbakan Haydar İbadi hükümetine baskı yaparak Suudi Arabistan ile Irak'a elektrik tedarik etmek üzere bir anlaşma imzalamaktan vazgeçirmeye çalıştığını söyledi. İbadi'nin o dönemde İran'ın elektrik ihracatında kasıtlı bir azalma olduğunu fark ettiğini belirten Fahdavi, bu durumun halk arasında büyük öfkeye neden olduğunu ve bunun da Tahran'ın bir baskı aracı olarak görüldüğünü belirtti.

Iraklı Şii siyasetçi Bahaa Alaraji‎, 2018 yılında bir televizyon kanalına verdiği röportajda, İranlıların kendisi ekonomi bakan yardımcısı olarak görev yaptığı dönemde (2013-2015) Irak hükümetine baskı uygulayarak Körfez ülkeleriyle elektrik tedariki konusunda anlaşma yapmamasını sağladığını söylemişti.

Irak hükümeti, İran’ın bu gizli baskısına rağmen 2022 yılına gelindiğinde, doğrudan ABD'nin baskısı altında ve İran'ın güvenilmezliği ve yüksek maliyetli tedariklerinden bıkmış halde yeni tedarikçilere yönelmeye başladı. Bağdat, o yıl Riyad ile Irak sınırındaki Yusufiye bölgesine 1 gigawattlık elektrik ithal etmek için elektrik iletim hatları inşa etmek üzere bir anlaşma imzaladı.  Proje halen devam ediyor.

İran'ın Irak'taki nüfuzu artık sadece dış destek veya silahlı milislerle sınırlı kalmayıp Tahran'ın müttefiklerinin Irak devlet kurumlarına entegrasyonuna kadar uzanıyor.

Aynı yıl Irak, ülkenin güneyindeki Körfez bölgesi elektrik ağına bağlamak için Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ile bir anlaşma imzaladı. Aynı şekilde Ürdün ile de bir anlaşma imzalandı. Ürdün Ulusal Elektrik Şirketi Genel Müdürü geçtiğimiz mayıs ayında ülkenin resmi haber ajansı Petra'ya yaptığı açıklamada, ülkesinin ağustos ayında Irak'a 150 ila 200 megavat arasında elektrik ihraç etmeye başlayabileceğini söyledi. Bağdat ayrıca Türkiye'den 600 megavat elektrik ithal etmesini sağlayan bir anlaşma da imzaladı. Irak şu anda sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ithalatı için tesisler kurmaya çalışsa da bu tesislerin hazır olması zaman alacak.

Bu yılın başlarında Irak hükümeti başka bir anlaşma daha imzaladı. Washington, Fransız Total şirketi ile, şu anda petrol çıkarma sahalarında yakılan doğal gazı elektrik üretimi için bir kaynağa dönüştürmek üzere tesisler kurmak üzere bir anlaşma imzaladı. Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani, ABD yönetimine Irak'ın 2028 yılına kadar İran'ın gazına ihtiyaç duymayacağını bildirdi.

Derin devlet

İran'ın Irak'taki nüfuzu artık sadece dış destek veya silahlı milislerle sınırlı kalmayıp Tahran'ın müttefiklerinin Irak devlet kurumlarına entegrasyonuna kadar uzanıyor. İran, kendisine bağlı en önemli Şii İslamcı partileri bir araya getiren ve ‘Koordinasyon Çerçevesi’ olarak bilinen siyasi ittifak aracılığıyla Irak’taki nüfuzunu sürdürüyor. Bunun yanı sıra, İran'ın desteklediği başta Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) olmak üzere milis grupların siyasi temsilcileri de aktif olarak Irak siyasetinde rol oynuyor.

Koordinasyon Çerçevesi, İran'ın ülke içindeki nüfuzunun merkezini oluşturdu ve Tahran'ın çıkarlarını güvence altına almak için Irak parlamentosunu ve siyasi araçlarını kullandı. Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin liderleri, 2022 yılının ekim ayında Muhammed Şiya es-Sudani’yi başbakan olarak atamaya karar verdiler. Bu gelişme, İran'ın Bağdat'taki siyasi kararları, yönetim kurumları içindeki yerel temsilcileri aracılığıyla yönlendirme yeteneğini yansıttı.

ABD Askeri Akademisi (USMA) Terörle Mücadele Merkezi tarafından 2023 yılının aralık ayında yayınlanan bir raporda, Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin sistematik adımlar atarak eski Başbakan Mustafa Kazımi'nin atadığı yetkilileri değiştirip yerine kendilerine sadık kişileri atadığını ortaya koydu. Raporda, Irak Ulusal İstihbarat Servisi (INIS) içinde iç güvenlikten sorumlu yeni bir müdür, gözetimden sorumlu başka bir müdür ve casuslukla mücadeleden sorumlu üçüncü bir müdür atandığı belirtildi. İç güvenlikten sorumlu Irak Ulusal Güvenlik Konseyi düzeyinde ise, İslami Dava Partisi'ne mensup bir müdür ve İran'a sadık en önemli milis gruplarından biri olan Asaib Ehl-i Hak grubundan bir isim yardımcısı olarak atandı.

Koordinasyon Çerçevesi güçleri liderleri aynı şekilde havaalanları, limanlar, sınır ve gümrük idareleri ile başlıca bakanlıklardaki üst düzey pozisyonlara atamalar konusunda müzakere ettiler. Bakanlıklar ve kurumlardaki bu üst düzey yetkililer, projelere sözleşme ve onay verme yetkisine sahipler, bu da onlara genel bütçe kaynaklarını müttefiklerine ve İran'la bağlantılı gruplara yönlendirmelerine olanak tanıyor.

Bunun da ötesinde İran'a bağlı birçok milis grubunu bünyesinde barındıran Haşdi Şabi, hepsi olmasa da Irak hükümeti tarafından doğrudan finanse ediliyor. Haşdi Şabi’nin devlet bütçesindeki payı 2020 yılında 2,16 milyar dolardı. Bu rakam, 2024 bütçesinde 3,4 milyar dolara yükseldi. Hükümet, Haşdi Şabi liderlerine daha fazla ayrıcalık tanıdı ve 2023 bütçesinde üye sayısını 122 binden 238 bine çıkarmalarına izin verdi. Hükümetin sağladığı finansmanın kısa vadede sıkı bir denetime tabi tutulmaması, Washington'da büyük endişe yaratıyor.

Yolsuzluğun yaygınlaşması, kaynakların kötü yönetimi ve baskıdan duyulan korkunun artmasıyla Irak seçimlerine katılım oranları sürekli düşüş gösteriyor.

Petrole dayalı ve dolara bağlı Irak ekonomisinde para akışı olduğu her yerde, ABD Hazine Bakanlığı etkili baskı araçlarına sahipti. Bunun yakın zamandaki bir örneği olarak, iki ay önce Washington, İran’dan petrol kaçakçılığı yapmakla suçlanan İngiltere vatandaşı Iraklı zengin bir iş insanı ile kaçakçılık faaliyetlerinde kullanılan on iki tanker ve Hor ez-Zubeyr'deki bir nakliye istasyonuna yaptırım uyguladı. Bu olay, Irak'ın diğer petrol ihracatı faaliyetlerini aksatabilir ve hükümetin itibarını zedeleyebilir.

Bazı Iraklı siyasetçiler, geçtiğimiz haziran ayında Haşdi Şabi üyelerinin maaşlarının ödenmesinin gecikmesinin, ABD'nin Rafidain Bank’a baskı yaparak banka kartlarını bloke ettirmesinden kaynaklandığını iddia ederken, Irak hükümeti ve Haşdi Şabi yönetimi bu gecikmenin sebebinin ‘teknik bir sorun’ olduğunu öne sürdü.

ABD ve İsrail savaş uçakları ve füzeleri tek başına, İran'a sadık Şii İslamcı partilerin ve Haşdi Şabi güçlerinin Irak devleti üzerindeki hakimiyetini sarsamaz. Eğer İran'a yakın bir genel müdür, bakan yardımcısı veya istihbarat yetkilisi suikasta kurban giderse İran’ın müttefikleri o kişinin yerine yine İran’a sadık bir başkasını getirirler. Bu nüfuzu ortadan kaldırmanın tek yolu güç kullanmak değil, Iraklıların kendilerinin öncülüğünde iç siyasi hareketlerdir.

Koordinasyon Çerçevesi ve Haşdi Şabi sağlam yapılar gibi görünseler de gerçekte bariz zayıflıklarla boğuşuyorlar. 2019 yılında Irak'ın orta ve güney kesimlerinde Şii İslamcı partilerin ve milislerin hakimiyetine karşı başlayan ‘Tişrin Ayaklanması’nda, göstericiler birçok şehirde bu partilerin ve milislerin merkezlerini ateşe verdiler ve İran’ın Basra'daki konsolosluğuna saldırdılar. Halkın bu güçlerin meşruiyetine yönelik tehdidi, bu güçleri silahlı unsurları veya güvenlik güçleri üzerindeki kontrolü aracılığıyla aşırı şiddetle yanıt vermeye itti. Bu da binlerce kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden oldu. Uluslararası Af Örgütü’nin (UAÖ) 2023 yılında yayınlanan bir raporuna göre aynı partiler ve milislerin hakim olduğu Irak hükümeti hesap verdirme sözü vermesine rağmen, çok sınırlı sayıda güvenlik görevlisini adalete teslim etti.

Yolsuzluğun yaygınlaşması, kaynakların kötü yönetimi ve baskıdan duyulan korkunun artmasıyla birlikte Irak'taki seçimlere katılım oranları sürekli düşüş gösteriyor. Irak’ta 2010 yılındaki seçimlerde yüzde 62 olan sandık başına gitme oranı, 2014 yılında yüzde 60'a, 2018 yılında yüzde 44'e ve 2021 yılında ise yüzde 43'e kadar geriledi. Bu gerileme, nüfusun çoğunluğunu oluşturan gençlerin büyük bir kısmının, İran'ın on yıldır hakim olduğu siyasi sisteme olan güvenini yitirdiğini yansıtıyor. Iraklı Şii din adamı Ali es-Sistani, halkın artan hoşnutsuzluğuna yanıt olarak ve devletin meşruiyetinin aşınmasından endişe duyarak, Bağdat'taki devlet kurumlarında yaygın olan yolsuzluğu düzenli olarak eleştirmeye devam ediyor, ancak belirli kişi veya kuruluşların isimlerini zikretmiyor. Sık sık silahların devletle sınırlandırılması gerektiğini vurgulayan Sistani, başta Haşdi Şabi olmak üzere milis grupların kontrol altına alınması gerektiğini ima ediyor.

Necef'te köklü bir dini aileden dini ve siyasi lider Mukteda es-Sadr ise kendi milislerini yönetmesine rağmen, silahlı milislere doğrudan eleştiriler yönelterek daha açık ve cesur bir tavır sergiliyor. İran'ın Irak'ın iç işlerine müdahalesini kesin bir dille reddeden Sadr, özellikle de Şii siyasi partilerin, lideri olduğu Sadr Hareketi’nin 2022 seçimlerinde elde ettiği zaferin ardından parlamentoda hükümet kurmasını engellemelerinden sonra, parlamentodan tamamen çekilerek Koordinasyon Çerçevesi'nin azılı bir rakibi haline geldi.

“Birçok gözlemci, son zamanlarda IKBY’deki Erbil Havalimanı’nı ve petrol tesislerini hedef alan İHA saldırılarını, Kürtlere petrolle ilgili Bağdat'a baskı yapmamaları konusunda Haşdi Şabi tarafından yapılan bir uyarı olarak görüyor.

Sadr Hareketi’nden bir sözcü son dönemde yaptığı bir açıklamada, “Irak'taki siyasetin kokusu artık Iraklı değil, yabancı” diyerek, siyasi sürece yapılan dış müdahalenin boyutuna işaret etti. Sadr, devlet yapısına değişiklikler getirecek köklü reformlar yapılmasını istiyor. Bu reformlar arasında İran'a bağlı milislerin dağıtılması ve silahsızlandırılması, milis grupların unsurlarının Irak ordusu çatısı altında toplanması yer alıyor. Sadr, ülkede yaygın olan yolsuzluğun reform sürecini zorlaştırdığına ve mevcut denklemde reformu imkansız hale getirdiğine dair sağlam inancı nedeniyle önümüzdeki kasım ayında yapılacak seçimleri boykot etme kararı aldı.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Sadr'ın bu tutumu, parlamentoyu kontrol eden Şii partileri ve onlara bağlı milis grupları endişelendiriyor. Sadr, 13 Temmuz'da milis grupların lağvedilmesi de dahil olmak üzere reformist vizyonuna bağlı kalacak alternatif bir siyasi bloğu destekleyeceğini açıkladı. Irak merkezli haber sitesi Sotaliraq, 15 Temmuz'da, Koordinasyon Çerçevesi güçleri liderlerinin, Sadr’ın milis grupların silahlarını toplayacağına dair vaadini bir kez daha dile getiren Başbakan Sudani’yi desteklemesinden endişe ettiklerini, ancak Sudani’yi eleştirenlerin onun ciddiyetinden şüphe duyduklarını ve sadece Haşdi Şabi’nin kontrolü dışındaki milisleri hedef alabileceğini düşündüklerini aktardı.

Sudani’nin kendi siyasi bloğunu oluşturmaya başlaması ve bu sayede bağımsız bir taban oluşturmaya çalışması dikkati çekiyor. Sudani, böylece 2026 yılına kadar İslami Dava Partisi ve Fetih Koalisyonu gibi partilere olan bağımlılığını azaltabilir.

Her ne kadar İran’la bağlantılı Şii partiler dışında Irak'ın çeşitli bileşenlerini içeren yeni bir siyasi koalisyon oluşturmak zor bir görev gibi görünse de böyle bir koalisyonun kurulması ona önümüzdeki kasım ayında yapılması planlanan seçimlerden sonra parlamentoda çoğunluğu elde etmesi, gelecek hükümeti kurması, yeni bir başlangıç yapması, Tahran'a bağlı derin devleti, onunla bağlantılı yetkilileri görevden alarak ve milisleri kademeli olarak silahsızlandırarak lağvetmesi için gerçek bir fırsat sunabilir.

Ancak İran ile bağlantılı partiler ve milis grupların ellerindeki kontrolü ve mali nüfuzu korumak için yasal ve yasadışı tüm araçları, hatta şiddeti bile kullanacaklarına şüphe yok. Bu yöntemler daha önce 2022 yılında Sadr'ın hükümet kurma girişimlerini engellemek için kullanılmıştı. Söz konusu milis gruplar, 2024-2025 yıllarında İsrail veya ABD ile çatışmaya girmekte tereddüt etmiş olsalar da beka savaşı olarak gördükleri Irak'taki rakipleriyle şiddetli bir savaşa girmekten çekinmeyeceklerdir.

Birçok gözlemci, son zamanlarda IKBY’deki Erbil Havalimanı’nı ve petrol tesislerini hedef alan İHA saldırılarını, Kürtlere petrolle ilgili Bağdat'a baskı yapmamaları konusunda Haşdi Şabi tarafından yapılan bir uyarı olarak görüyor. Bu tür eylemlere önümüzdeki dönemde olabileceklerin habercisi gözüyle bakılıyor. Bu yüzden kasım ayındaki seçimlerden sonra alternatif bir koalisyon kurulsa bile bunun hemen ardından şiddetli bir siyasi çatışma ve belki de yeni bir şiddet dalgası yaşanması kaçınılmaz.