Federalizm Suriyelilerin derdine deva mı yoksa zehir mi?

Suriye’de 2011 yılında otoriter merkezi yönetim karşıtı protestolar patlak verdi ve Devlet Başkanı Beşşar Esed, askeri çözümde ısrarcı davranınca protestolar giderek şiddetlendi.

İsrail'in Şam'daki Savunma Bakanlığı merkezini bombalamasından sonra önde Suriye bayrağının parçalanmış halde görüldüğü bir fotoğraf (AFP)
İsrail'in Şam'daki Savunma Bakanlığı merkezini bombalamasından sonra önde Suriye bayrağının parçalanmış halde görüldüğü bir fotoğraf (AFP)
TT

Federalizm Suriyelilerin derdine deva mı yoksa zehir mi?

İsrail'in Şam'daki Savunma Bakanlığı merkezini bombalamasından sonra önde Suriye bayrağının parçalanmış halde görüldüğü bir fotoğraf (AFP)
İsrail'in Şam'daki Savunma Bakanlığı merkezini bombalamasından sonra önde Suriye bayrağının parçalanmış halde görüldüğü bir fotoğraf (AFP)

Abdulhalim Süleyman

Birçok siyasi analist, Suriye'yi iç ve dış çatışmalarla dolu siyasi haritasıyla, on yıllardır kargaşa içinde olan bir ülke olarak sınıflandırıyor. Ancak, bu çatışmaların en ciddisi, otoriter merkezi rejime karşı halk protestolarının bir cephede iç savaşa, diğer cephede ise uluslararası bir çatışmaya dönüştüğü son 14 yılda yaşananlardır.

Suriye haritası, en tehlikeli örgütlere ve korkunç katliamlara karşı savunmasız hale gelmiş, iç bileşenlerini tehdit etmiş ve komşu ülkelerde huzursuzluk yarattı. Bu ülkelerden bazıları, çeşitli bahanelerle sızma ve toprak ele geçirme fırsatını değerlendirmekten geri durmadı.

Birçok araştırmacı, Suriye'nin haritası ve genel özelliklerinin, Fransız mandasından bağımsızlığın ilan edilmesinden ve Kral Faysal'ın tahttan indirilmesinden sonra şekillenmeye başladığına inanıyor. Bu olaylar, sınırları bugün olduğu kadar net olmayan bir ülkede iktidarını sağlamlaştırmaya çalışmasından sadece iki yıl sonra gerçekleşti.

Yaklaşık 26 yıl süren Fransız Mandası döneminde de idari veya siyasi istikrar yoktu. Ülke başlangıçta, batıda dağlarda yaşayan Aleviler için bir devlet ve güneyde Suveyda ve Şam'da, kuzeyde Hama'ya kadar uzanan kırsal bölgelerde yaşayan Dürziler için bir devlet olmak üzere ikiye bölündü. Halep ise kuzey ve doğu bölgelerini ve hatta daha sonra kendi devletini kuran İskenderun bölgesini de kapsıyordu.

Suriye'nin kuzeydoğu bölgelerine gelince, sınırları net olarak belirlenmemişti ve komşu Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) (Osmanlı döneminde Musul vilayeti) ve Osmanlı’dan sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırlarının etkisine maruz kalıyordu. Bu bölgenin sınırları 1930'lara kadar kesinleşmedi.

Fransız manda yönetimi sırasında, kurtuluş hareketlerinin sömürge güçlerini ülkelerinden kovmak ve bağımsızlıklarını kazanmak için çalıştığı bir dönemde, yabancıların kontrolünden kurtulmak amacıyla, Suriyeliler ve bölgeleri arasında daha büyük bir uyum ve birliktelik sağlayan idari ve siyasi bir durum ortaya çıktı. Ancak, kısa süre sonra ordu devreye girdi ve sivil siyasi güçleri bir kenara iterek yöntemi ele geçirdi. Bu durum, Baasçı subaylar 1963 yılında meslektaşlarını devirdiklerinde sona erdi. Suriye, daha sonra tek parti yönetimi ve ardından tek adam yönetimi ile yeni ve daha kapalı bir döneme girdi. Bu dönemde, bazen parti, bazen de güvenlik aygıtı aracılığıyla siyasi ve güvenlik kontrolü ve yönetimi araçları kullanıldı. Böylece baskı ve ötekinin ortadan kaldırılması iç yönetimin temel özelliği ve davranışı haline geldi.

rgtyu7
Beşşar Esed rejiminin düşüşüyle büyük bir sevinç yaşayan Suriyeliler, şimdi bölünmüş bir gerçeklikle karşı karşıya (AFP)

Protestolar ilk olarak 2011 yılının mart ayında Suriye’de otoriter merkezi yönetimi protesto etmek amacıyla başladı. Ardından dönemin Devlet Başkanı Beşşar Esed rejiminin protestoları sona erdirmek için askeri bir çözümde ısrar etmesi üzerine şiddet olayları tırmandı. Barışçıl bir şekilde başlayan protestolar daha sonra silahlı çatışmalara dönüştü. Savaş yıllarında çatışma, çeşitli muhalif gruplar ve rejim güçlerinin kontrolündeki bölgelere doğru yayıldı. Çatışmalar, ülkenin yerel silahlı grupların askeri ve güvenlik sahnesine hakim olduğu en az yedi nüfuz alanına bölünmesiyle sonuçlandı ardından Esed rejiminin çöktü.

Suriye’nin kuzeyi Türkiye destekli muhalif gruplar ile Heyet-u Tahrir eş-Şam (HTŞ) arasında bölünmüş görünürken, Suriye’nin kuzeydoğu SDG'nin kontrolü altındaydı. Bu arada, ülkenin kıyı ve orta bölgeleri ile başkent Şam, Beşar Esad rejiminin elinde kalmaya devam etti.

Suveyda’ya gelince Rusya'nın arabuluculuğunda Dera'da rejimle güvenlik anlaşmaları ve uzlaşmalar sağlandıktan sonra, fiilen yerel Dürzi grupların kontrolüne geçerken halen hükümet güçleri bölgede konuşlu. Bu arada, DAEŞ Suriye’nin el-Badiye bölgesinde çeşitli bölgelerini kontrol altına aldı ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) Tanf bölgesinin kontrolünü elinde tuttu.

Farklı kontrol alanları

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre Silahlı muhalif gruplar Savunma Bakanlığı’na bünyesine dahil olduktan ve bakanlık bünyesindeki kurumlar da yeni kurulan hükümete katıldıktan sonra, bu farklı kontrol alanlarının çoğu Suriye Geçici Hükümeti lehine azaltıldı.

Gözlemciler, söz konusu silahlı grupların eskisi gibi bağımsızlıklarını koruduklarını, ancak özellikle Türkiye’nin kuzeyde fiili kontrolü altındaki bölgelerde ek ayrıcalıklara sahip olduklarını belirtiyorlar. Daha önce HTŞ tarafından yönetilen İdlib bölgesinde de aynı durum geçerli. Öte yandan Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin (KDSÖY) kontrolündeki bölgeler Şam’dan bağımsız kalmaya devam ediyor ve başkentten herhangi bir mali veya idari destek almıyor.

Suveyda bölgesindeki idari ve siyasi durum, özellikle geçtiğimiz temmuz ayında yüzlerce Dürzi sivilin öldürülmesine yol açan olayların ardından değişime uğradı. Ardından, Şam'ın 1 Ağustos'ta ABD ve Ürdün ile imzaladığı Amman Anlaşması kapsamında, bölgelerinin işlerini yönetmek üzere yerel yönetim olarak uzmanlaşmış idari komiteler de dahil olmak üzere bir siyasi organ ve bir hukuk komitesi kurulduğu duyuruldu. 2 Ağustos'ta imzalanan Amman Anlaşması kapsamında, bölgedeki Dürzilerin güvenliğini Suveyda yönetimine müdahale etmeden garanti altına alma taahhüdünü içeren bir siyasi organ ve hukuk komitesi kuruldu. Bu adım, birçok kişi tarafından Dürzilerin bölgedeki özerkliğini tanıma olarak yorumlandı.

Parçalanmaya doğru bir sürüklenme

Esed rejiminin düşmesi Suriyeliler için ne kadar büyük bir sevinç kaynağı olsa da, uzun süren savaş ve bu zorlu yılların yol açtığı siyasi ve toplumsal çelişkiler ve bunların yanında İsrail ve Türkiye gibi kendi bakış açılarından komşuluğu tehdit eden değişkenler nedeniyle Suriyeliler şimdi bölünmüş bir gerçeklikle karşı karşıya. İsrail ile güney Suriye gibi bölgelerde yerel toplulukların koşullarını değiştiren dış faktörler de var.

Örneğin, Dürziler İsrail'in müdahalesini kendilerini kesin bir yok oluşun eşiğinden kurtaran bir adım olarak görürken Şam, bunu Suriye toprakları üzerindeki kontrolünü genişletme rolünün azalması olarak gördü. Hatta işgalci İsrail ordusunun Kuneytra ve Dera’nın batı kırsalına günlük saldırıları sürerken, ağır silahların çekilmesini ve birçok bölgenin Savunma Bakanlığı tarafından ödenen maaşlardan mahrum kalmasını öngören anlaşmaları bile kabul etti.

Öte yandan Türkiye, SDG ile Şam arasında 10 Mart'ta imzalanan anlaşma uygulanmadığı takdirde askeri operasyon başlatmakla tehdit ediyor. Ancak KDSÖY, bunu Ankara'nın Suriye'nin iç işlerine yönelik olumsuz müdahalesinin devamı olarak değerlendiriyor.

frgt
Gözlemciler, silahlı grupların tıpkı eskisi kadar bağımsız oldukları konusunda uyarıyorlar (AFP)

Gözlemciler, SDG ile Şam arasında anlaşmaya varılmasına rağmen anlaşmanın uygulanmamasını Kürt sorununun karmaşıklığına ve Türkiye ile Kürdistan İşçi Partisi (PKK) arasında barışın sağlanması için müzakerelerin başlamasıyla ilişkilendirdi. İmralı’da tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan, ‘barış ve demokratik toplum’ çağrısında bulunmuştu, Kürtler ve Türkler arasında onlarca yıldır süren çatışmaları sona erdirmek için yeni bir aşamanın habercisi oldu.

Bu arada Türkiye, terörle mücadelede ABD ve 80 diğer ülkeyle uluslararası koalisyon ortağı olan Suriye Demokratik Güçleri'nin silahlarını teslim etmesini, dağılmasını ve Suriye Savunma Bakanlığı'nın saflarına katılmasını ısrarla talep ediyor.

Sonuç olarak, askeri, siyasi ve hatta sosyal manzara karmaşık ve çelişkilerle dolu. Bu çelişkiler, birçok Suriyelinin Beşşar Esed'in kaçması ve rejiminin çöküşünden sonra başlamasını beklediği kapsamlı ulusal uzlaşı yoluyla çözülebilmiş değil. Üstelik çeşitli aktörler, geçiş aşamasının adımlarının oluşturulması ve başlatılmasına katılmaktan kaçındı.

Gözlemciler, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve müttefik grupların, ‘Zafer ve Diyalog’ başlıklı konferanslarında, hükümetin kurulmasında, anayasa bildirgesinde ve şimdi de ekim ayında yapılacak seçimlerde olduğu gibi, önemli kararları tekellerine almaya ve siyasi manzarayı tek taraflı olarak yeniden şekillendirmeye devam etmelerine karşı uyardı. Gözlemcilere göre bu durum, çeşitli siyasi ve askeri güçlerin geçiş sürecinden dışlanmalarının ardından, tüm geçiş sürecini kabul edilemez hale getiriyor.

Federalizm ve ademi merkeziyetçiliği kim savunuyor?

Suriye sahnesinde olaylar ve değişikliklerle dolu geçen bu birkaç ay boyunca ve hükümetin Suriye bölgeleri üzerindeki kontrolünü (bazen barışçıl yollarla bazen silah zoruyla) genişletme girişimleri çerçevesinde Suriyeliler azınlık bölgeleri ile çevre bölgeler ve başkent Şam arasında ademi merkeziyetçi, federal bir siyasi sistemin benimsenmesini açıkça talep ettiler.

Alevi gruplar, eski Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in kendileriyle olan bağlantısı nedeniyle rejimin düşüşünün ardından bölgelerinde meydana gelen katliamları gerekçe göstererek, ülkenin siyasi sistemi olarak federalizmin benimsenmesini talep ettiler. Silahlı gruplar, Alevî mezhebinin ülkedeki savaş yılları boyunca kendilerini öldürmek için bir araç olarak kullanıldığını düşünüyor ve buna intikamla karşılık veriyorlar.

Tüm bunlara insan hakları ve uluslararası kuruluşların raporlarına göre özellikle geçtiğimiz mart ayında işlenen katliamlardan önce, onlara karşı mezhepçi söylemlerin tırmanmasıyla birlikte, nesillerin aşamadığı sosyal ve tarihsel nedenler de ekleniyor. Geçtiğimiz temmuz ayında yaşanan çatışmalardan önce Suveyda halkının talepleri, Dürzilerin yerel yönetim hakkını kullanmasını öngörüyordu, ancak bu talepler, şehirde ve kırsal kesimde yüzlerce kişinin öldürülmesinden sonra daha da yoğunlaştı ve 100 binden fazla Dürzi seçmenin katıldığı ve bu hareketi destekleyen bir halk referandumu ile Şam'dan bağımsızlık ilan edildi.

Bunun yanında ademi merkeziyetçilik talebi, SDG tarafından kontrol edilen ve Uluslararası Koalisyon’un yardımıyla DEAŞ’i bölgeden kovmuş olan KDSÖY’ün kurulmasıyla yaklaşık 10 yıldır Şam’dan fiilen bağımsız olan Suriye'nin kuzeydoğusunda daha acil ve karmaşık bir durum var gibi görünüyor. KDSÖY, yeni devletin şekillenmesinde askeri ve siyasi oluşumlarını devletin ortakları olarak görerek ülkede ademi merkeziyetçi bir yönetim kurulması için çalışıyor. Kürt siyasi güçleri arasında nisan ayı sonlarında bir toplantı düzenlendi. Toplantıda, ülkedeki Kürt sorununun çözülmesi ve tüm bileşenlerini tanıyan demokratik bir devletin kurulması için bazı talepler dile getirildi. Ayrıca, siyasi çoğulculuk, barışçıl iktidar devri ve güçler ayrılığına dayalı iki meclisli bir parlamento sistemi çağrısında bulunuldu.

Toplantıda, Kürtler ve Fransa dahil olmak üzere uluslararası taraflarca desteklenen Kürt güçleri tarafından üzerinde anlaşmaya varılan belge çerçevesinde merkezi ve çevre bölgeler arasında güç ve servetin adil dağılımı da dahil olmak üzere, ademi merkeziyetçi bir sistem ve ademi merkeziyetçi bir Suriye çerçevesinde farklı bölgeler için konseyler kurulması ihtiyacı vurgulandı. ‘Kürt Birliği ve Konumu Konferansı’ başlıklı toplantıya ABD’den de bir temsilci katıldı.

Kürtlerin bu talepleri Kamışlı'da düzenlenen konferanstan kaynaklanmadı, aksine son birkaç yıldır Kürt sorununun çözümü, savaş yıllarında ve öncesinde ülkenin siyasi sisteminin değiştirilmesiyle bağlantılı hale geldi. Suriye'deki Kürt Birlik Partisi (Yekiti) 1990'larda Kürt bölgelerinde özerk yönetim kurulmasını önerdi, ancak Esed rejimi 2014'te özyönetim fiilen kurulana kadar bu taleplere aldırış etmedi.

Öte yandan Suriye hükümeti, eski Devlet Başkanı Beşşar Esed'in de ifade ettiği gibi, federal sistemi ülkenin bölünmesi ve Suriye'den uzak olanlar da dahil olmak üzere komşu ülkeler için bir tehdit olarak görüyor.

Ekonomik toparlanma

Almanya'nın Passau Üniversitesi'nde uluslararası politika alanında akademisyen ve özellikle federal ve ademi merkeziyetçi sistemlerde çatışma sonrası anayasa yapımı konusunda uzman olan Alman profesör Sören Keil, Independent Arabia’ya Suriye için federal sistemin uygulanabilirliği ve uygunluğu hakkında konuştu. Federalizmin, ülkenin etnik çeşitliliğini ele aldığı ve ekonomik açıdan sağlıklı bir devlet haline gelmesine yardımcı olabileceği için faydalı olacağını söyleyen Prof. Keil, “Bunun doğru seçim olup olmadığına karar vermek Suriyelilerin kendilerine kalmış” diye ekledi.

Şara’nın federalizmi ayrılıkçılıkla ele aldığını düşünen Prof. Keil, bu konudaki tartışmaların Suriye’de uzun süredir devam ettiğini ve derin kökleri olduğunu açıkladı. Prof. Keil, “Eski rejim Suriye'deki Kürtleri ayrılıkçılar olarak görüyordu, ancak Şara, ademi merkeziyetçilikten bahsetmeye başladı ve ademi merkeziyetçilik kavramıyla neyi kastettiğini anlamak önemli hale geldi” değerlendirmesinde bulundu.



İsrail, Gazze'den getirilen rehinenin kimliğini açıklıyor ve Gazze Şeridi'ne yönelik topçu bombardımanını sürdürüyor

Filistinliler Han Yunus'ta yıkılmış bir binanın önünde duruyor (DPA)
Filistinliler Han Yunus'ta yıkılmış bir binanın önünde duruyor (DPA)
TT

İsrail, Gazze'den getirilen rehinenin kimliğini açıklıyor ve Gazze Şeridi'ne yönelik topçu bombardımanını sürdürüyor

Filistinliler Han Yunus'ta yıkılmış bir binanın önünde duruyor (DPA)
Filistinliler Han Yunus'ta yıkılmış bir binanın önünde duruyor (DPA)

İsrail, bugün yaptığı açıklamada, Uluslararası Kızılhaç Komitesi aracılığıyla Hamas'tan dün teslim aldığı cenazenin, 7 Ekim 2023'teki saldırıda öldürülen İsrail-Arjantin vatandaşı bir rehineye ait olduğunu duyurdu.

Ordu açıklamasında, "Ulusal Adli Tıp Enstitüsü'nde İsrail Polisi ve Askeri Hahamlık iş birliğiyle kimlik tespit işlemlerinin tamamlanmasının ardından" Lior Rodalev'in ailesine "cenazesinin İsrail'e defnedilmek üzere geri gönderildiği" bildirildi.

Bu gelişme, İsrail topçularını bu sabah Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un doğusunda bulunan bölgeleri bombalaması ve ateşkesin 29. gününe girerken Şeridin çeşitli bölgelerinde yıkım operasyonlarının devam ettiği bir zamanda gerçekleşti.

Şarku’l Avsat’ın Filistin haber ajansı Safa’dan aktardığına göre İsrail uçakları bugün Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un doğusunda bulunan bölgelere üç hava saldırısı düzenledi. Bombalama, şehir üzerinde alçak irtifalı insansız hava araçları (İHA) uçuşları sırasında gerçekleşti.

Han Yunus'un kuzeydoğusundaki bölgelerde de kapsamlı yıkım operasyonları gerçekleştirildi. İsrail savaş gemileri, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah açıklarında ateş açtı.

Hamas ve İsrail arasındaki ateşkes anlaşması 10 Ekim'de yürürlüğe girdi.


Gazze Şeridi’ndeki istikrar gücü, daha akıcı düzenlemelere mi yoksa daha fazla karmaşaya mı yol açacak?

Gazze şehrinin er-Rimal semtinde, sığınağa dönüştürülen bir okulda yer alan, yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
Gazze şehrinin er-Rimal semtinde, sığınağa dönüştürülen bir okulda yer alan, yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
TT

Gazze Şeridi’ndeki istikrar gücü, daha akıcı düzenlemelere mi yoksa daha fazla karmaşaya mı yol açacak?

Gazze şehrinin er-Rimal semtinde, sığınağa dönüştürülen bir okulda yer alan, yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
Gazze şehrinin er-Rimal semtinde, sığınağa dönüştürülen bir okulda yer alan, yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)

Gazze Şeridi'ne bir ‘istikrar gücü’ konuşlandırılması konusu, ABD'nin Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ne sunduğu karar taslağı ve Başkan Donald Trump'ın, yaklaşık bir ay önce yürürlüğe giren ateşkesin geri kalan hükümlerini uygulamak üzere bu uluslararası güçlerin yakında Gazze Şeridi'ne varacağını duyurmasıyla ivme kazandı.

Görevleri ve konuşlanmaları konusunda hazırlık aşamasında görüş ayrılıkları yaşanan, Mısır’ın ise görev alanlarının genişletilmesiyle ilgili çatışmalar olabileceği yönünde endişe duyduğu bu güçler, uzmanlara göre karmaşık düzenlemelerle karşı karşıya kalabilir. Özellikle İsrail’in konunun BM Güvenlik Konseyi’ne götürülmesine karşı çıkması, Türkiye’nin kuvvetlere katılması ve Filistin tarafının çekinceleri olması hâlinde olası bir Rusya-Çin vetosu ihtimali, bu durumu daha da karmaşık hâle getirir. Uzmanlar, bu kuvvetlerin ancak geniş bir uzlaşı süreci oluşturulması hâlinde ve ateşkes anlaşmasını koruma amacına hizmet edecek şekilde yakın bir zamanda kurulabileceğini öngörüyor.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Trump, ABD'nin Gazze Şeridi'ne yönelik barış planını desteklemeyi amaçlayan karar taslağını BM Güvenlik Konseyi'ne sunacağını açıklamasından bir gün sonra, uluslararası istikrar güçlerinin ‘çok yakında’ Gazze Şeridi'ne varmasını beklediğini söyledi.

Trump, Beyaz Saray'da Orta Asya ülkeleri liderleriyle yaptığı toplantıda, “Bu çok yakında gerçekleşecek. Gazze'de işler yolunda gidiyor” dedi. Bu açıklama, İsrail ile Hamas arasında ateşkesin yürürlüğe girmesinden yaklaşık bir ay sonra Gazze Şeridi'nde zorlu insani koşulların devam etmesi üzerine bir gazetecinin uluslararası güçlerin bölgeye konuşlandırılmasıyla ilgili sorusuna yanıt olarak yapıldı.

ABD'nin BM Daimî Temsilciliği’nin açıklamasına göre ABD, Trump'ın Gazze Şeridi için hazırladığı barış planını desteklemek amacıyla BM Güvenlik Konseyi'ne bir karar taslağı sundu. Henüz oylama tarihi belirlenmemiş olan karar taslağı, ‘Gazze’de istikrarı sağlamak amacıyla geçici bir uluslararası güç’ kurulmasına izin veriyor. Bu güç, uluslararası hukuk ve uluslararası insancıl hukukla uyumlu olmak kaydıyla, yetkisi kapsamındaki görevleri yerine getirmek için ‘gerekli tüm araçları kullanma’ yetkisine sahip olacak.

Axios internet sitesi salı günü bir ABD yetkilisinin, ABD'nin BM Güvenlik Konseyi'nin bazı üyelerine, Gazze'de en az iki yıl süreyle uluslararası bir güç oluşturulması için bir karar taslağı gönderdiğini ve ilk birliklerin önümüzdeki ocak ayına kadar Gazze'ye konuşlandırılmasının hedeflendiğini söylediğini aktardı.

İsrail'in Gazze şehrine düzenlediği saldırı sırasında yıkılan bir evin enkazından ceset çıkaran Filistinliler (AFP)İsrail'in Gazze şehrine düzenlediği saldırı sırasında yıkılan bir evin enkazından ceset çıkaran Filistinliler (AFP)

İsrail uzmanı Dr. Said Ukkaşe, ‘istikrar gücü’ dosyasının daha BM Güvenlik Konseyi’ne sunulma aşamasından itibaren zorlu düzenlemelerle karşılaşacağını düşünüyor. Özellikle İsrail’in, bu gücün uluslararası sistem tarafından onaylanmasına karşı çıkması ve Türkiye gibi katılımcı ülkelere itirazlarının bulunması, ayrıca Rusya ile Çin’in metindeki bazı ifadeleri kabul etmeyip bu konuda herhangi birinin veto hakkını kullanma olasılığı, süreci daha da zorlaştırıyor.

Ukkaşe, Trump’ın söylediği gibi kuvvetlerin yakın zamanda ulaşmasının pek mümkün olmadığını belirtti. Mevcut karmaşık koşullar altında bunun yakın bir tarihte gerçekleşmeyeceğini, ancak perde arkasında üzerinde anlaşmaya varılmış ve yalnızca duyurulmayı bekleyen bazı gizli süreçler varsa bunun mümkün olabileceğini ifade etti.

Filistinli siyasi analist Dr. Abdulmehdi Mutava da Çin ve Rusya'nın herhangi bir Arap veya Filistinli çekinceye veto hakkını kullanma olasılığı göz önüne alındığında, istikrar gücünün özellikle BM Güvenlik Konseyi'nde zorluklarla karşılaşacağına inanıyor. Mutava, bu karmaşık düzenlemeler göz önüne alındığında, geniş bir mutabakat sağlanmadıkça güçlerin gelmesinden bahsetmek için henüz çok erken olduğunu belirtti.

Endişeler BM Güvenlik Konseyi ile sınırlı değil, sahaya da uzanıyor. Mısır Enformasyon Kurumu Başkanı Ziya Raşvan, son açıklamalarında, uluslararası güce Hamas'ı silahsızlandırma görevinin verilmesi halinde ‘çatışmalar’ yaşanacağına işaret etti.

Sorunun, İsrail'in Gazze planının uygulanmasını engelleyen koşullar dayatmasından kaynaklandığını açıklayan Raşvan, “Filistinliler, Gazze'nin güvenliğini yabancı bir gücün devralmasını veya işgalin vesayetle değiştirilmesini kabul etmeyecek” dedi.

Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'ne düzenlenen İsrail saldırısında hayatını kaybeden iki çocuğun cenazelerinin başında göz yaşı döken Filistinliler (AFP)Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'ne düzenlenen İsrail saldırısında hayatını kaybeden iki çocuğun cenazelerinin başında göz yaşı döken Filistinliler (AFP)

Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Temim Halaf, salı günü CBS News'e verdiği röportajda, “İstikrar gücünün oluşumu, yapısı, yetki alanı ve süresi de dahil olmak üzere çeşitli unsurlar hakkında Amerikalı ve bölgesel ortaklarla görüşmeler sürüyor” dedi.

Said Ukkaşe, Mısır'ın tutumunun ve endişelerinin haklı olduğuna inanıyor. Ukkaşe, Kahire’nin bölge konusunda diğer tüm taraflardan daha fazla tecrübeye sahip ve Filistinli gruplarla uzlaşı içinde, silahsızlanmanın kademeli şekilde gerçekleşmesine yönelik bir vizyona sahip olduğunu belirtti. Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Ukkaşe, “Trump, eğer istikrar güçleri maddesi konusunda uluslararası ve İsrailli taraflarla uzlaşı sağlanamazsa, herkesi şaşırtarak çok uluslu güçlerin gönderilmesini gündeme getirebilir” değerlendirmesinde bulundu.

Mutava, ‘hiçbir Arap veya İslam ülkesinin silahsızlanma konusunda bir çatışmaya girmeyi kabul etmeyeceğini’ düşünüyor. Mutava, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Beklenen uluslararası gücün başarısı, bu güce Filistin polis gücünün eklenmesine bağlı. Bu güç, istikrar güçleri tarafından desteklenen açık bir plan çerçevesinde kanunları uygulamaktan tek başına sorumlu olacak” ifadelerini kullandı.


İsrail'e ait İHA’nın Güney Lübnan'da bir aracı hedef alması sonucu çok sayıda kişi yaralandı

Güney Lübnan'ın Sur ilçesinde İsrail ordusunun hedef aldığı bir bölgede enkaz altında kalan hasarlı bir araç ortaya çıktı.
Güney Lübnan'ın Sur ilçesinde İsrail ordusunun hedef aldığı bir bölgede enkaz altında kalan hasarlı bir araç ortaya çıktı.
TT

İsrail'e ait İHA’nın Güney Lübnan'da bir aracı hedef alması sonucu çok sayıda kişi yaralandı

Güney Lübnan'ın Sur ilçesinde İsrail ordusunun hedef aldığı bir bölgede enkaz altında kalan hasarlı bir araç ortaya çıktı.
Güney Lübnan'ın Sur ilçesinde İsrail ordusunun hedef aldığı bir bölgede enkaz altında kalan hasarlı bir araç ortaya çıktı.

Lübnan Ulusal Haber Ajansı bugün, İsrail'e ait insansız hava aracının (İHA), Güney Lübnan'da bir aracı iki füzeyle hedef aldığını bildirdi.

Ajans haberinde, "Bugün sabah saat 08.00 civarında, düşmana ait bir İHA, Bint Cubeyl kentindeki Salah Gandur Hastanesi yakınlarında bir aracı hedef alan iki güdümlü füzeyle saldırı düzenledi ve yaralanmalara neden olduğunu" bildirdi.

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn dün yaptığı açıklamada, "Lübnan'ın Kasım 2024'te ABD ve Fransa'nın himayesinde varılan düşmanlıkların durdurulması anlaşmasına bağlılığını teyit ettik. Ne yazık ki, bu anlaşmaya göre İsrail'in anlaşmadan 60 gün sonra güneyden tamamen ve tümüyle çekilmesi gerekiyordu. Ancak İsrail hâlâ beş tepeyi işgal ediyor ve Lübnan'a ve halkına yönelik tehditlerin her geçen gün artmasıyla saldırılarını yoğunlaştırıyor" ifadelerini kullandı.