Salem el-Rayes
Ekim ayının başında, genç Muhammed Ahmed, eşi ve çocuklarıyla birlikte Gazze kentindeki bilinmeyen kaderlerine razı olmuştu. Şehrin güneyindeki Sabra mahallesindeki dairesinde oturmuş, kendisine dayatılan gerçekliğe boyun eğmişti. Gazze kentinin merkezine çeşitli yönlerden giriş yapan İsrail ordusunun bölge sakinlerine verdiği tahliye emirleri uyarınca, evini bırakıp Gazze Şeridi'nin güneyine gitmeyi reddediyordu. Kendisi ile konuştuğumuzda Al Majalla şunları söyledi: “İki yıldır işsizim. Gelir kaynağım yok oldu ve sadece biraz param var. Güvenli bir yere gitmek maliyetli. Ulaşımdan çadır almaya, arazi kiralamaya kadar tüm masrafları karşılayabilecek durumda değilim. Ölüm daha ucuz hale geldi.”
İki yıldır devam eden İsrail imha savaşından önce, 38 yaşındaki Ahmed avukat olarak çalışıyordu ve ortaklarıyla birlikte kendi ofisi vardı. Savaş ile birlikte mahkemelerin ve davaların askıya alınması nedeniyle işleri durdurdu. Zira Filistinliler, hakları ve yasal yollarla bu hakları elde etmek peşinde koşmak yerine, savaş sebebiyle kaybettikleri insanlarla, yüzlerce kişinin ölümüyle meşguller. Savaş, ailesinin ve çocuklarının yiyecek ve içecek ihtiyaçlarını karşılamaya çalışma, tekrar tekrar yerinden edilmeler ve bir yerden diğerine taşınmalar sonucunda banka hesabı ve yıllarca çalışarak biriktirdiği birikimler tükenmiş.
9 Ekim'de Trump, Gazze'deki Filistinlilere yönelik soykırım savaşının sona ereceği umudunu yeniden kazandıran bir ateşkes anlaşmasını duyurdu
Son zamanlarda, kendisi gerçeklere teslim olurken, komşularının ve diğerlerinin evlerini bırakıp gitmeleri nedeniyle yaşadığı bölgenin sakinlerinin sayısının her geçen gün azaldığına ve çoğunun kaçmak zorunda kaldığına tanık oluyordu. Ailesi için duyduğu korku ve endişe onu her geçen gün sarsıyordu ve bu da onu, kendi ifadesiyle, biraz olsun içini rahatlatacak bir şeyler duyma umuduyla, haberleri çılgınca takip etmeye itiyordu. İsrail ordusu hava ve kara saldırılarını yoğunlaştırıp tonlarca patlayıcı taşıyan dronları patlattıkça, duvarları defalarca sarsılan evinin içinde uzun saatler ve günler geçirdi. Sonunda saldırıların yoğunluğu onu evinden sadece bir kilometre uzakta, kentin merkezinde olan arkadaşının evine kaçmaya yöneltti. Kenti terk etmeyi reddeden yüzlerce Gazzelinin durumu da onun gibi.
Eylül ayı sonlarında haberleri izlerken Ahmed, ABD Başkanı Donald Trump'ın, 20 maddeden oluşan ve ABD-İsrail vizyonuna göre savaşı sona erdirecek ve rehine takasını gerçekleştirecek planını açıkladığına dair haberi duydu. İsrail, Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında Beyaz Saray'da yapılan bir görüşmede planı onayladığını duyurdu. Ardından Hamas da sosyal medya hesaplarından bazı temel maddeleri onaylayan, bazılarını görmezden gelen bir duyuruda bulundu.
9 Ekim'de Trump, ilk aşama olarak İsrail ordusunun kentlerin merkezlerinden çekilmesi, sınır kapılarının açılması ve yardım akışının sağlanması da dahil olmak üzere bir ateşkes ve rehine takası anlaşmasına varıldığını duyurdu. Bu, Gazze'deki Filistinlilere, iki yıldır yaşadıkları soykırım savaşının sona ereceği umudunu yeniden kazandırdı. Gazze'deki hükümetin medya ofisinin son açıklamasına göre bu savaş sırasında 67 binden fazla Filistinli öldürüldü, yaklaşık 10 bin kişinin akıbeti ise henüz bilinmiyor.
Filistinliler, son iki yıldır yaşadıkları yerinden edilme, evsiz kalma, yıkım ve devam eden ölümler nedeniyle varılan anlaşmaya dair karamsarlıklarını dile getiriyorlar ve İsrail'in savaşa ve askeri operasyonlara yeniden başlayabileceğine inanıyorlar
Öte yandan, bazı Filistinliler son iki yıldır yaşadıkları yerinden edilme, evsiz kalma, yıkım ve devam eden ölümler nedeniyle varılan anlaşmaya dair karamsarlıklarını dile getiriyorlar ve İsrail'in, Mart ayında rehine takası ve ateşkesin ilk aşamasının tamamlanmasının ardından Gazze kentlerine yönelik bombardımanlarını ve işgallerini yeniden başlatması gibi, savaşa ve askeri operasyonlara yeniden başlayabileceğine inanıyorlar.
Ahmed şöyle diyor: “İsrail ordusu bir kilometreden daha az bir mesafede konuşlanmış durumda. Gazze kentinin kalbinde yüzlerce aileyi kuşatıyor, yiyecek girişini engelliyor ve bulunduğu bölgelere geri dönmeye veya yaklaşmaya çalışan herkesi öldürüyor, bombardımanlar ile yakıp yıkıyor. İsrail uçakları ise ateşkes yürürlüğe girmeden önce, Gazzelileri bulundukları, ordunun geri çekilmesi ve binlerce Gazzelinin geri dönmesi beklenen çeşitli bölgelerde bombalamaya ve hedef almaya devam ediyor. Korkuyorum ama aynı zamanda eve döneceğime ve hayatlarımızın bir kısmını da olsa geri kazanmaya çalışacağımıza dair umudum da var.”
Gazzelilerin talepleri
Son haftalarda, Trump’ın planından önce, İsrail'in Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki kara harekâtının yoğunluğu, özellikle 1 milyondan fazla Filistinlinin yaşadığı Gazze kentinde artmıştı. Ordu, şehrin tüm mahalleleri ile kampları için kapsamlı tahliye emirleri yayınlamış ve burada yaşayan kişilerin Han Yunus ve Deyr el-Belah'ın batı bölgelerine, güvenli olarak belirlediği bölgelere taşınmalarını talep etmişti. Filistinlilerin emirlere uymaması ve zorla yerinden edilmeyi reddetmeleri nedeniyle, İsrail'in hava, kara ve deniz saldırılarının yoğunluğu, özellikle yoğun nüfuslu bölgelerde artmıştı. Düzinelerce gökdelen, konut ve ev hedef alınmış, tahliyeye zorlamak için evsiz kalmış ve yerinden edilmiş kişilerin çadırları füzelerle yakılmıştı.
Son iki yıl, hayatın her alanında sürekli yıkım yıllarıydı. Çıkış yolu kapandı ve bireysel olarak hayatta kalma çabaları bile sonuçsuz kalıyordu
46 yaşındaki “Ümmü Saber”, Gazze kentinden Han Yunus'un batısındaki el-Mavasi bölgesine ailesi ile iltica eden yerinden edilmiş kadınlardan biri. İsrail askeri verilerine göre, ABD Başkanı’nın planını açıklanmasından sadece birkaç gün önce bile, yakın zamanda şehri terk etmek zorunda kalan yaklaşık 750 bin Filistinliden biri. Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre Ümmü Saber şunları söyledi: “Savaş sırasında gerçekleşen bir bombardımanda eşimi ve çocuğumu kaybettikten sonra çocuklarımla birlikte kaçmaktan başka seçeneğim yoktu.” Çadırı, eylül ayının ikinci yarısında komşu bir eve düzenlenen İsrail bombardımanı sonucu yıkılmış.
Şunu vurguluyor: “Zorunlu göç, bir yıldan uzun bir süre önce evimi kaybetmeme ve ordunun kara harekâtları sırasında yıkılıp yerle bir olmasına rağmen, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki yerleşim bölgesine dönebileceğim anı beklememi engellemiyor.” Ümmü Saber, “Her gün, her an haberleri takip ediyor, anlaşmanın açıklanacağı anı bekliyoruz. Savaşın sonsuza dek bitmesini istiyoruz. Evlerimize dönüp onları yeniden inşa etmek istiyoruz. Yıktıkları hayatlara geri dönmek ve çocuklarımızın okula dönüp eğitim almasını istiyoruz” diye ekliyor.
Vatandaş Abdusselam el-Sama'ne, Ümmü Saber'in savaşın durdurulması yönündeki taleplerine katılıyor ve ateşkesin sağlanmasının, rehine takasının gerçekleşmesinin, savaş ve soykırım halinin sona ermesinin önemine dikkat çekiyor. Ancak, ordunun Gazze Şeridi'nin iki kilometreden fazla içerisinde konuşlandırılması konusunda üzerinde anlaşılan haritalardan duyduğu hayal kırıklığını dile getiriyor: “Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki bir sınır bölgesinde yaşıyorum ve üzerinde anlaşılan haritalara göre ne zaman döneceğimiz belirsiz. Bir ay, iki ay veya bir yıl içinde mi döneceğiz? Net bir bilgi yok. Bu, çatışmaların sona ermesine rağmen yerinden edilmemizin ve tereddütlerimizin devam ettiği anlamına geliyor."
36 yaşındaki Abdusselam, taleplerinin savaşın sona ermesi ve evlerine geri dönmenin ötesinde olduğunu açıklıyor. Yiyecek, sebze, meyve, et, çadır, bebek maması ve ilaçların yanı sıra yakıt, hammadde, giyim ve deterjan gibi diğer günlük ihtiyaçların da girişine izin verilmesi gerektiğine dikkat çekiyor. “Her şeye ihtiyacımız var. Gazze'de mevcut olan minimumun altında. Ne yiyeceğimizi, ne çalışacağımızı ve ne yapacağımızı seçme özgürlüğü istiyoruz. Tedavi için hastanelere gittiğimizde ilaç bulmak istiyoruz. Yıkılan evlerimizi yeniden inşa edebilmek, topraklarımızı ekebilmek ve çocuklarımızın okula gidebilmesini sağlamak istiyoruz.”
Son iki yıl, hayatın her alanında sürekli yıkım yıllarıydı. Gazzelilerin hayatları tamamen mahvoldu. İsrail ordusunun Mayıs 2024'te Refah Kara Sınır Kapısı’nın kontrolünü ele geçirmesinin ardından, çıkış yolu kapandı ve bireysel hayatta kalma çabaları bile sonuçsuz kalıyordu. Zaman zaman, hastaların veya oturma izni ve burs sahibi olanların tahliyesi kapsamında sınırlı sayıda Filistinlinin Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan çıkışına izin verildi.
Gazze Şeridi'nde iki milyondan fazla Filistinli, kendileri ve çocukları için güvenlik arayışında. Her birinin, ihtiyaçlarına ve yaşadıkları kayıplara dayalı bireysel talepleri var
42 yaşındaki Tamer Umran’ın eşi ve çocukları, savaş başlamadan önce kanser tedavisi gören sekiz yaşındaki kızının tedavisini tamamlayabilmesi için, hastaların tahliyesi kapsamında bir yıldan uzun bir süre önce Gazze’den ayrılabildiler. Savaş altındaki Gazze'de ailesi olmadan yalnız kalan baba, internete bağlanma fırsatı buldukça onlarla iletişim kuruyor. Anlattığına göre çocukları ona her zaman “Ne zaman geleceksin baba?” diye soruyor. Kendisinin, çocuklarının sorularını duymazdan geldiğini, savaş sona erene ve Gazzelilerin seyahat edebilmesi için sınır kapıları açılana kadar seyahat edemeyeceğine ve ailesiyle yeniden bir araya gelemeyeceğine inandığını belirtiyor. Ancak iyimser değil: “İki yıldır müzakereler, görüşmeler, arabuluculuklar ve talepler hakkında haberler duyuyoruz, ancak hiçbir taraf Filistinliler olarak hayatlarımızın siyasi ve askeri çıkarlardan daha önemli olduğuna inanmıyor. Sınır kapılarının giriş çıkışlara açılacağını duyuyoruz, ancak ne zaman, nasıl veya kimlerin seyahat etmesine izin verileceği konusunda bir açıklama yok.”
Gazze Şeridi'nde iki milyondan fazla Filistinli, kendileri ve çocukları için güvenlik arayışında. Hepsinin, ihtiyaçlarına ve yaşadıkları kayıplara dayalı bireysel talepleri var. Ancak büyük çoğunluk ateşkes ve İsrail'in geri çekilmesi konusunda mutabık ve hemfikir; böylece hayatlarını yeniden kurabilirler, savaşın yol açtığı ve her şeyi, taşları, insanları ve ağaçları etkileyen yıkıma karşı yeniden inşa sürecini başlatabilirler.