Thomas Barrack senfonisiyle Gazze, Suriye ve Lübnan'da oryantal melodiler

ABD'nin Şarm eş-Şeyh anlaşmasının başarılı olması için yoğun baskı uyguluyor

ABD’nin Özel Temsilcisi Thomas Barrack, Beyrut'ta bir basın toplantısında konuşurken, 26 Ağustos 2025 (AP)
ABD’nin Özel Temsilcisi Thomas Barrack, Beyrut'ta bir basın toplantısında konuşurken, 26 Ağustos 2025 (AP)
TT

Thomas Barrack senfonisiyle Gazze, Suriye ve Lübnan'da oryantal melodiler

ABD’nin Özel Temsilcisi Thomas Barrack, Beyrut'ta bir basın toplantısında konuşurken, 26 Ağustos 2025 (AP)
ABD’nin Özel Temsilcisi Thomas Barrack, Beyrut'ta bir basın toplantısında konuşurken, 26 Ağustos 2025 (AP)

Elie el-Kuseyfi

ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz hafta Ortadoğu’ya yaptığı kısa ziyaret sırasında, 7 Ekim 2023'ten bu yana kaos içinde olan bölgede ABD yönetiminin ilgilendiği tüm konuları ele alamadı. Ancak Trump'ın kaçırdığı fırsat, her geçen gün sayısı artan özel temsilcilerinin müdahaleleri ve açıklamalarıyla telafi edildi. Bu özel temsilciler arasında son olarak Steve Witkoff, Jared Kushner ve Thomas Barrack yer alıyor. Barrack'ın pazartesi günü yayınlanan makalesinde belirtildiği gibi, hepsi ‘uzmanlık alanlarına’ göre özellikle Suriye ve Lübnan'da, başkanlarının 20 maddelik planını ve bölgesel eklerini çürütmek için büyük çaba sarf ettiler. Bu ekler, Gazze için hazırlanan 20 maddelik planın Suriye ve Lübnan ekleri olarak adlandırılabilir.

Barrack'ın makalesinde bahsettiği ‘barış mozaiği’, onun görüşüne göre Suriye ve Lübnan olmadan, yani bu ülkeler İsrail ile normalleşme ve barış yoluna katılmadan tamamlanamaz. Suriye, ‘sessiz normalleşme’ yoluyla bu yönde adımlar attı. Lübnan, ABD’nin yeni sınıflandırmasına göre sanki Gazze’de ateşkes öncesi aşamada hala bocalıyormuş gibi, çok geride kaldı.

ABD’li özel temsilcilerin açıklamalarından çıkarılabilecek en önemli sonuç, Trump yönetiminin 20 maddelik ABD planının temsil ettiği ‘tarihi başarıyı’ korumak için yoğun çaba sarf ettiği yönünde. Bu plan, ABD’nin bölgeye ilişkin vizyonunun bir kaldıracı olarak, yeni Arap ülkelerini İsrail ile normalleşme sürecine dahil ederek veya bu tür bir katılım için zemin hazırlayarak ‘Abraham (İbrahim) Anlaşmaları’nı genişletmeyi amaçlıyor. Barrack, “Gazze konulu barış zirvesi bir protokol etkinliği ya da geçici bir sembolik an değildi, daha çok enerji entegrasyonu, ekonomik uyum ve ortak insani hedefler temelinde yeni bir iş birliği senfonisinin gerçek başlangıcıydı” açıklamasında bulundu.

Hamas, özellikle ABD tarafından anlaşmayı ihlal etmekle suçlanmamaya özel önem veriyor ve şimdiye kadar bunu başarabildi.

ABD’li özel temsilcilerin açıklamalarının, İsrail uçaklarının Gazze, Güney Lübnan ve Suriye'deki yerel halka attığı broşürlere kısmen benzediği, yani birçok emir ve istek içerdiği su götürmez bir gerçek. Ancak, Gazze'deki ateşkes anlaşmasıyla bölgede yeni bir dönemin başladığının işareti olan bu sık sık yapılan açıklamaları taraflardan hiçbirinin görmezden gelemeyeceği de aşikar.

Başka bir deyişle bu açıklamalar, ABD’nin geçtiğimiz pazar günü Refah'ta meydana gelen ‘güvenlik olayını’ kontrol altına alma konusundaki ısrarından da anlaşılabileceği üzere, Gazze’de ateşkes anlaşmasını başarıya ulaştırma konusundaki ABD yönetiminin kararlılığını gözler önüne serdi. Başkan Trump, Hamas'ı bu olaydan sorumlu tutmamış olsa da anlaşmaya uymaması halinde onu ‘yok etmekle’ tehdit etti. Benzer şekilde, ateşkesi takip etmek için 200 Amerikan askerinin İsrail'e gönderilmesi, ABD’nin müzakereler ve arabuluculuk sürecinde getirilebilecek değişikliklere rağmen, anlaşmayı korumak ve anlaşmanın üçüncü aşamasını uygulamak için sarf ettiği çabalar çerçevesinde önemsiz bir ayrıntı olarak görülmemeli.

dfrgt
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ve ABD Başkanı Donald Trump, 13 Ekim'de Mısır'ın tatil beldesi Şarm eş-Şeyh’te, İsrail ile Hamas arasında Gazze'de ateşkes anlaşmasının ilk aşamasını imzaladı (Reuters)

Öte yandan Hamas, geçtiğimiz pazar günü Refah'ta İsrail askerlerine düzenlenen saldırıyı kınadı ve ateşkes anlaşmasına bağlılığını vurguladı. Hamas İsrail'in, İsrailli rehinelerin cesetlerinin teslim edilmesini geciktirdiği yönündeki suçlamalarına rağmen, cesetleri teslim etmeye devam ediyor ve gecikmenin lojistik zorluklardan kaynaklandığını savunuyor. ABD tarafı da bu durumu anlayışla karşılıyor gibi görünüyor. Hamas'ın şu anda Tel Aviv ile değil, Gazze'de ateşkes müzakereleri sırasında kendisiyle doğrudan iletişim kanalları açan Washington ile iletişim halinde olduğu belirtmekte fayda var.

Bunun yanında Hamas, özellikle ABD tarafından anlaşmayı ihlal etmekle suçlanmamaya özel önem veriyor ve şimdiye kadar bunu başarabildi. Hamas, anlaşmaya bağlı kalmanın kendi çıkarlarına olduğunu düşündüğünü açıkça gösteriyor. Anlaşmanın ilk aşaması da Hamas'ın İsrail ordusunun çekildiği bölgelerde yeniden ortaya çıkmasına ve yayılmasına olanak sağladı. Başka bir ifadeyle, yıkıma uğramış Gazze Şeridi'nde güvenliği sağlama konusunda en yetenekli taraf olduğunu gösterdi; bu, Trump'ın Hamas'a Gazze Şeridi'ndeki rakiplerini ortadan kaldırması için verdiği süreden de anlaşılacağı üzere, ABD yönetiminin hoşgörüyle karşıladığı bir görev. Hamas daha sonra, Trump'ın rakipleriyle çatışmasını engellemek için müdahale etmekle tehdit etmesinin ardından geri çekildi.

İsrail’de Mervan Bergusi’nin serbest bırakılmasını talep ederek onu Fetih Hareketi (El Fetih) ve Hamas arasındaki çatışmayı çözebilecek ve savaşın ‘ertesi gününe’ ayak uydurabilecek tek Filistinli isim olarak tanımlayan seslerin yükselmesi dikkat çekici.

Ancak Hamas’ın ABD Başkanı Trump tarafından ortaya atılan planın sadece ilk aşamasını değil, tüm aşamalarını kabul ettiğine dikkat edilmeli. Hamas, planı sadece kelimesi kelimesine ve belirtilen tüm şartlarıyla değil, daha çok planın nasıl uygulanacağı ve bu uygulama için gerekli takvimi de ele alıyor. Bu tutum, plana göre Gazze Şeridi'nde konuşlandırılması öngörülen çokuluslu güce ilişkin İsrail'in endişeleri çerçevesinde değerlendirilmeli. İsrailli bazı çevrelerin görüşlerine göre söz konusu çokuluslu güç Hamas'ı tamamen ortadan kaldırmaya istekli olmayacak. Aksine, İsrail ordusunun iki yıl süren kesintisiz çatışmalar sırasında başaramadığı ‘görevi tamamlamasını’ engelleyecek. 1980'li yılların başlarında Beyrut'ta çokuluslu gücün yaşadığı trajik deneyimin Gazze'de tekrarlanmayacağını varsayarsak, Gazze Şeridi’ndeki olası senaryolardan biri, Hamas'ın bu gücün şemsiyesi altında, özellikle de İsrail'in farklı politikalarla yeni aşamaya ayak uydurabilecek herhangi bir yeni Filistin yolunu reddetmeye devam etmesiyle kendini yeniden örgütleyebilmesi olacak.

dfr
İsrail'in Güney Lübnan'daki Ensariye beldesinde bir sanayi bölgesine düzenlediği hava saldırıları sonrasında hasar gören buldozerleri ve makineleri inceleyenler, 4 Eylül 2025 (Mahmud Zayyat/AFP)

İsrail'de, tutuklu Mervan Bargusi'nin serbest bırakılmasını talep eden seslerin arttığı ve onun Fetih ile Hamas arasındaki çatışmayı anlayabilen ve geleceğe ayak uydurabilen tek Filistinli şahsiyet olduğu belirtiliyor. Bu seslerin, Filistinliler arasında gerçek meşruiyete sahip bir alternatifin bulunmaması durumunda, Hamas’ın Gazze'de değil, Batı Şeria'da da saflarını yeniden düzenleme yeteneği konusunda İsrailliler arasındaki endişeleri dile getirdiği de gözden kaçırılmamalı. Bu endişeler, Gazze’deki Hamas’ın, zayıflamış bir devletin gölgesinde büyüyen Lübnan'daki Hizbullah modelini tekrarlayabileceği olasılığına dayandırılıyor.

Sonuç olarak tüm bunlar ABD'nin 20 maddelik planının uygulanmasının karmaşıklığının parçası ve Thomas Barrack'ın ateşkes anlaşmasını bölgede ‘yeni bir senfoninin’ başlangıcı olarak alelacele inşa etmeye çalışıp çalışmadığı sorusunu gündeme getiriyor. Anlaşmanın kaderi, sonraki aşamaları açısından belirsizliğini korurken, en azından Gazze'deki barışı bölgedeki barışla ilişkilendiren Amerikan bakış açısına göre uygulanmayabilir. Bu bağlamda, Donald Trump'ın pazartesi günü Filistinlilerin Gazze'den ‘geniş toprakları olan’ Mısır ve Ürdün'e yerleştirilmesinden yeniden bahsetmesi dikkati çekti. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre Trump, Filistinlileri yerinden etme fikrini bir kenara bırakmış gibi görünmüyor.  Oysa açıkladığı 20 maddelik plan bu fikri reddediyor. Bu fikir hariç tutulmadan plan başarılı olamazdı, bu da planın başarılı bir şekilde uygulanmasına en azından kısmen şüphe düşürüyor.

Tahran'ın, kayıplarını telafi edecek gerçek kazanımlar elde etmeden, özellikle de kendisine yönelik saldırıların tekrarlanmayacağına dair ABD tarafından garantileri verilmeden, ABD’nin bölgede yeni bir mühendisliğe girişmesi zor olacak.

Ancak başta Thomas Barrack olmak üzere, ABD’li özel temsilcilerin Suriye ve Lübnan'ı ‘Ortadoğu barış yapbozunun sonraki iki parçası’ olarak nitelendiren açıklamalarına baktığımızda bunlar sanki kesin ve geri alınamazmış gibi, sanki bölgedeki tek yol haritasıymış ve hiçbir engelle veya revizyonla karşılaşmayacakmış gibi, biraz aceleci ve gerçekleri göz ardı eden bir yaklaşım gibi görünüyor. ABD’nin Gazze ve bölgeye yönelik planının başarısız olacağına bahis oynamak ve bu bahsi tek politika haline getirmek ölümcül bir kumar olur. Bu soru Suriye'den çok Lübnan için daha acil bir sorundur.

Beyrut’ta iki paralel yol var gibi görünüyor. İlk yol, Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın Lübnan’ın İsrail ile müzakereye hazır olduğunu açıklarken ifade ettiği yoldur. İkinci yol ise İsrail’in Lübnan’a saldırılarını durdurup beş sınır noktasından çekilene kadar müzakere yapılmayacağını ısrarla savunan Hizbullah tarafından yönetiliyor. Burada müzakere, normalleşmeye giden bir yolun oluşturulması anlamına değil, daha çok BMGK’nın 1701 sayılı kararı ve 27 Kasım'da imzalanan ateşkes anlaşmasına dayalı olarak güneyde yeni bir güvenlik düzenlemesi bulunması anlamına geliyor. Thomas Barrack, eski ABD Başkanı Joe Biden'ın mirasının bir parçası olarak son makalesinde bu anlaşmayı reddetti. Başka bir deyişle müzakereler, Suriye'nin güneyi konusunda Suriye-İsrail anlaşmasına benzer bir anlaşma üzerinde yürütülecek.

fg
İsrail güçlerinin Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'tan çekilmesinin ardından enkazın arasında yürüyen bir Filistinli çocuk, 11 Ekim 2025 (Reuters)

Bu tutum, Hizbullah'ın tutumu olsa da derinlerde Hizbullah'ın Lübnan'ın güneyinde yeni bir güvenlik düzenlemesi için Amerikalılarla müzakereye girmeye çalışmadığı anlamı çıkarılamaz. Bu da Meclis Başkanı Nebih Berri'nin pazartesi günü yaptığı ve ABD’nin müzakere önerisinin İsrail'in reddi nedeniyle başarısız olduğu yönündeki açıklamasının sebebini açıklıyor. Berri, şu anda ilerleme kaydeden tek yolun, ilgili ülkelerin temsilcileri ve geçtiğimiz kasım ayında savaşı sona erdiren anlaşmayı destekleyen ülkelerin temsilcilerini içeren ‘mekanizma’ olduğunu belirtti. Yani Hizbullah tarafından kendi adına müzakere yapma yetkisi verilen Meclis Başkanı Berri, İsrail'in ABD önerisini reddettiğini açıklayarak, Washington ile müzakere seçeneğine bağlılığını teyit etti.

Ancak bu mesele, Washington ile Tahran arasında çok yavaş ilerleyen müzakereler şeklinde bölgesel bir boyuta da sahip. Katar, Türkiye ve daha az ölçüde Mısır, -Hamas'ın bu anlaşmayı kabul etmeye hazır olduğu bilinerek- Hamas'a Gazze’de ateşkes anlaşmasını kabul etmesi için baskı yapmış olsa da Hizbullah'a anlaşmayı kabul etmesi için baskı yapabilecek İran dışında bölgesel bir taraf bulunmuyor. İran, bölgedeki nüfuzunun ortadan kalkmasıyla ortaya çıkan geçiş sürecini ihtiyatla takip ediyor. Bu yüzden Tahran'ın, kayıplarını telafi edecek gerçek kazanımlar elde etmeden, özellikle de kendisine yönelik saldırıların tekrarlanmayacağına dair ABD tarafından garantileri verilmeden, ABD’nin bölgede yeni bir mühendisliğe girişmesi zor olacak.

Ancak ABD-İran ilişkilerinin gidişatı her zaman belirsiz olageldi. Bu ilişkinin sırları, anahtarları ve koşullarının anlaşılması zor oldu. Bu yüzden Lübnan, bekleme odasında oturmaya, Trump ve elçilerinin çaldığı ‘barış senfonisini’ uzaktan dinlemeye devam ediyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarfından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Devlete ve Hizbullah'a karşı artan kızgınlık

Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
TT

Devlete ve Hizbullah'a karşı artan kızgınlık

Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)

Güney Lübnan'ın cephe hattındaki köylerinde düzenlenen protesto ve gösteriler, etkilenenlere tazminat ödenmesindeki gecikme nedeniyle devlete ve Hizbullah'a karşı halkın duyduğu öfkeyi yansıtıyor. Bu durum, birçok kişinin köylerini terk ederek köylerinin dışında yeni bir hayat kurmasına neden oldu.

Bu hamleler, evlerini ve mülklerini kaybettikten sonra hala yerinden edilme deneyimini yaşayan ve İsrail'in neredeyse her gün oraları hedef aldığını ve zamanla hasarın daha da artacağını bilerek henüz yeniden inşa tazminatı alamayan sınır kasabalarındaki sakinlerin trajik yaşamının başlamasından iki yıldan fazla bir süre sonra geliyor.

Bu bağlamda siyasi analist Ali el-Emin, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, bu tür hareketlerin ortaya çıkmasının "normal olduğunu, çünkü köylerin neredeyse terk edildiğini" söylüyor. Emin, "Bu protestoların, halka sırt çevirenlere karşı yapıldığını ve protestocuların, onun (Hizbullah'ın) tutumlarının, meselenin ele alınmasına yönelik her türlü olasılığın ufkunu kapatmaya katkıda bulunduğuna inandıklarını" vurguluyor.


Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz
TT

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, dün İsrail'in güney Suriye'de silahsızlandırılmış bölge kurulması talebini, ülkesini "tehlikeli bir duruma" sokacağı gerekçesiyle reddetti ve "(Biz) İsrail de dahil olmak üzere şiddet ihraç eden bir ülke olmakla ilgilenmiyoruz" dedi.

Eş-Şara, Doha Forumu'na katılımı sırasında verdiği röportajda, bu yılın başlarında Dürzi ve Alevilerin yaşadığı bölgelerde yaşanan kanlı çatışmalara atıfta bulunarak, "Sahilde ve Süveyda'da işlenen suçların faillerini yargılayacağız" sözü verdi.

Eski Cumhurbaşkanı Beşşar Esed'in devrilme yıldönümü arifesinde, El-Arabiya/El-Hadath kanalı, devrik cumhurbaşkanını, 2024 yılında gizemli bir şekilde öldürülen danışmanı Luna eş-Şibl ile bir arada olduğu video kayıtları yayınladı. Danışmanıyla birlikte yapılan "Esed kayıtları", güçlerinde savaşan Suriye askerleriyle alay etme, devrik cumhurbaşkanının Şam Guta'sına yönelttiği hakaretler (Guta'ya lanetler yağdırma) ve "Kaplan" lakaplı askeri komutan Süheyl el-Hasan ile Lübnan "Hizbullahı"nı eleştirme gibi ifadeler içeriyor.

Suriyeliler, sızdırılan ses kayıtlarının Esed'in, bir yıl önce muhalif grupların Şam'a girmesi ve rejiminin devrilmesiyle askeri olarak ilk kez düşüş yaşamasının ardından, destekçileri ve Suriye'de ve komşu ülkelerde onunla birlikte savaşanların gözünde ikinci kez düşüş yaşadığına işaret ettiğini düşünüyor.


Arapların kaygısı Gazzelilerin Refah üzerinden göç etmesinin önlenmesine odaklandı

Gazze Şehri'ndeki İslam Üniversitesi'nde yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
Gazze Şehri'ndeki İslam Üniversitesi'nde yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
TT

Arapların kaygısı Gazzelilerin Refah üzerinden göç etmesinin önlenmesine odaklandı

Gazze Şehri'ndeki İslam Üniversitesi'nde yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
Gazze Şehri'ndeki İslam Üniversitesi'nde yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)

İsrail, ateşkes anlaşmasının ikinci aşaması beklentisiyle ve belirsiz bir durum ortasında, Gazze Şeridi'nde kontrolü altındaki bölgelerin geri kalanını tahrip etmeye devam ederken, Arap ve İslam ülkeleri Gazzelilerin Refah üzerinden yerinden edilme tehlikesine karşı önleyici tedbirler almakla meşgul.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, dün Doha Forumu'nda yaptığı açıklamada, "Refah Sınır Kapısı, Filistinlilerin yerinden edilmesi için bir geçit olmayacak, sadece Gazze'ye insani ve tıbbi yardım ulaştırmak için kullanılacak" ifadelerini kullandı.

Filistin Toprakları Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü Ofisi, çarşamba günü yaptığı açıklamada, Refah sınır kapısının "önümüzdeki günlerde Kahire ile koordinasyon halinde yalnızca Gazze Şeridi sakinlerinin Mısır'a çıkışı için açılacağını" duyurdu.

Ayrıca Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, BAE, Endonezya, Pakistan, Türkiye ve Katar dışişleri bakanları cuma akşamı yaptıkları açıklamada, "Filistin halkını topraklarından çıkarmaya yönelik her türlü girişimi tamamen reddettiklerini" vurguladılar.