Salim er-Rayes
Um Nebil Matar ve altı çocuğu, yaklaşık iki yıldır Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un batısında, el-Mavasi bölgesinde bir çadırda yaşıyor. Akıbetleri bilinmeyen eşi ve kızı bir buçuk yıl önce ortadan kaybolduktan sonra, bulabildiği her türlü maddi veya gıda yardımıyla onlara bakıyor. Cemal Matar'ın ailesi (eşi), İsrail'in şehre yönelik yoğun bombardımanı ve tüm sakinler için tahliye emri vermesi nedeniyle Ekim/Kasım 2023'te Gazze şehrinden Gazze Şeridi'nin güneyine göç etmek zorunda kalmıştı. Bombardıman ve ateş altında, evlerini ve eşyalarını geride bırakıp kaçmak zorunda kaldılar.
Soykırımdan önce evleri ve istikrarlı bir hayatları olan aile, çadırda yaşamayı kabullenemedi. Kocası, geride bıraktığı evinin akıbeti konusunda sürekli endişe duyuyor ve eski hayatına geri dönmeyi bekliyordu. Nisan 2024'te, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik imha savaşı ve bombardımanları devam ederken, İran İsrail'e yüzlerce füze fırlattı ve bunların bir kısmı Gazze civarına düştü. Daha da önemlisi, Gazzeliler arasında evlerini bırakmak zorunda kalan bir grup insanın, sakinlerin geri dönmesini veya serbestçe hareket etmesini engelleyen zorlu bir engel haline gelen Netzarim Koridoru’nu aşarak kuzey Gazze'ye dönmeyi başardığı söylentileri yayıldı.
39 yaşındaki Cemal de yoluna devam etmeye ve Gazze'ye dönmeyi denemeye karar verdi. 12 yaşındaki kızı da ona eşlik ediyordu. Kendisiyle telefonla iletişimde kalan eşi, Nuseyrat Mülteci Kampı’nın kuzeyinden geçtiğini ve geceleri tarım arazileri, binalar ve yıkılmış evlerin arasından kuzeye doğru ilerlediğini söyledi. Yolculuğu boyunca eşi, yerini bildirmek için ara sıra kendisiyle iletişime geçiyordu. Um Nebil “En son beni aradığında, Gazze şehrinin güneyindeki Netzarim bölgesinde bulunan el-Zehra'daki Adalet Sarayı'na ulaştığını söylemişti, sonra ortadan kayboldu. Beni geri aramadı veya telefonlarıma cevap vermedi ve bugüne kadar akıbetinin ne olduğunu bilmiyorum” diyor.
Başlangıçta iletişim kopunca, telefon hatlarının kötü olduğuna veya belki de telefonunu şarj edemediğine kendini inandırmaya çalıştı. Ardından kocası ve kızıyla karşılaşmış olabilecekleri umuduyla, Gazze şehrinden kaçmamış akrabalarıyla iletişime geçti, ancak nafile. Daha sonra tüm hastaneleri gezerek onları aramaya başladı. Onları aramaları için birkaç akrabasıyla iletişime geçti, ancak korkularını giderecek hiçbir sonuca veya bilgiye ulaşamadı. Hatta Netzarim hattı boyunca konuşlanmış İsrail güçleri tarafından tutuklanmış olabileceğinden korkarak, eşine ulaşamadığını bildirmek için Uluslararası Kızılhaç Komitesi ile iletişime geçti. Yine de akıbetleri hakkında hiçbir bilgi alamadı.
Başlangıçta iletişim kopunca, telefon hatlarının kötü olduğuna veya belki de telefonunu şarj edemediğine kendini inandırmaya çalıştı. Ardından kocası ve kızıyla karşılaşmış olabilecekleri umuduyla, Gazze şehrinden kaçmamış akrabalarıyla iletişime geçti, ancak nafile
Hayatına bu şekilde devam etti ve dokuz aydan fazla bir süre boyunca altı çocuğuna, İsrail ordusu Ocak 2025'in sonlarında bölgeden çekilene kadar tek başına baktı. Ordu çekildikten sonra Filistinlilerin Gazze Şeridi'nin kuzeyine dönmelerine izin verildi. Um Nebil de döndü ve doğruca kocası ve kızı ile ilgili herhangi bir ipucu bulmak için Adalet Sarayı çevresindeki bölgeye yöneldi. Um Nebil; “Her yer harap olmuştu. Binalar ve evler yıkılmış ve terk edilmişti. Korkunçtu. Cesetler, giysiler ve hatta insan kemiklerine dair hiçbir iz yoktu. Ordu onları tutukladı mı, öldürdü mü yoksa cesetleri hayvanlar tarafından yendiği için kayboldu mu bilmiyorum” diyor. Ondan sonra mahallelerine gitti ve evi ile çevresini aradı, ancak yine de yaşadıklarına veya öldüklerine dair hiçbir bilgi veya kanıt bulamadı.
İmha savaşı sırasında aile üyelerini kaybeden tek kişi Um Nebil değil. Vatandaşlar, her yaştan ve kesimden yaklaşık 10 bin Filistinli hakkında kayıp ihbarında bulundu. Yüzlercesinin cesedi, yıkılan evlerin enkazı altında gömülü durumda. Daha da endişe verici olanı, çeşitli bölgelerde öldürülenlerin cesetlerinin hayvanlar ve kuşlar tarafından parçalanmış veya İsrail ordusu tarafından kimlikleri hakkında herhangi bir belge olmadan veya bildirim yapılmadan toplu mezarlara gömülmüş olması.
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin güneyinde Mısır sınırındaki Refah'ta mülteciler için kurulan bir kampta yürüyor (AFP)
Kimliği belirsiz cesetler
Hamas ve İsrail arasında daha önce yapılan müzakereler sırasında varılan rehine ve cenaze takası kapsamında, iki taraf, ABD'nin himayesinde ve Mısır, Katar ve Türkiye'nin arabuluculuğunda, 11 Ekim'de yürürlüğe giren ateşkes anlaşması uyarınca rehine takası konusunda anlaşmıştı. İsrail, Filistinli direniş grupları tarafından tutulan 16 rehinenin cenazesini teslim alırken, 195 Filistinlinin cenazesini kimliklerini belirten herhangi bir bilgi vermeden teslim etti.
Filistinli tutukluların cenazeleri, Uluslararası Kızılhaç Komitesi aracılığıyla Gazze'deki Sağlık Bakanlığı'na ulaştırıldı. Bakanlık, Han Yunus'taki Nasır Tıp Kompleksi’nde, ailelerin cenazeleri defin işleminden önce inceleyip teşhis edebilmeleri için özel bir alan hazırladı. Aileler yalnızca 57 kurbanın kimliğini tespit edebildi. Onlarca kişinin ise yüzleri tanınmaz hale geldiği için kimlikleri tespit edilemedi; bazılarında işkence izleri vardı, asılmış olduklarına veya ellerinin ve ayaklarının bağlı olduğuna dair işaretler görülüyordu. DNA testi yapma imkanı olmadığı için Bakanlık, kimliği belirlenemeyen cenazelerin defnedilmesi için Deyr el-Belah'ın güneyinde bir mezarlık tahsis etmek zorunda kaldı.
Aileler kaybolan fertlerini aramak için her yeri dolaşmaya devam ederken, soykırım kurbanları için ayrılan mezarlığa, kimliği belirsiz 54 ceset defnedildi. Bu mezarlığa onlarca kimliği belirsiz kurban ilk kez gömülmüyor. Savaş sırasında İsrail, uluslararası insancıl hukuk ve sözleşmeleri ihlal ederek iki ayrı kamyon dolusu cenaze teslim etti. Aileler, Han Yunus'taki toplu mezarlara gömüldükleri için sevdiklerini teşhis edemediler. Um Nebil, “Ordu tarafından teslim edilen cenazeler olduğu haberini her aldığımda, eşimi ve kızımı aramaya gidiyorum. Akıbetlerine dair herhangi bir güvenilir bilgi arıyorum. Çocuklarım bana babalarını ve kız kardeşlerini soruyor ama ne onları ne de beni rahatlatacak bir cevabım yok” diyor.
Daha güvenli bölgelere taşınmaya, evlerine geri dönmeye veya insani yardım almaya çalışırken sevdiklerini kaybeden ailelerin hepsi bu durumda. Yardım almaya çalışan onlarca kişi öldürüldü veya tutuklandı ve yaşayıp yaşamadıkları, akıbetlerinin ne olduğu hakkında kesin bir bilgi yok. Kayıp olarak listeleniyorlar. Gazze Şeridi'nin kuzeybatısındaki İsrail Zikim Sınır Kapısı’ndan giren tırlardan yardım almaya giden 34 yaşındaki Memduh Abdulvahid, oraya her gittiğinde onlarca gencin İsrail ordusunun ateşiyle öldürüldüğüne tanık olduğunu ve cesetlerini kimsenin alamadığını söylüyor.
İsrail'in Gazze sınırının İsrail tarafında askeri araçlar tatbikat yapıyor, 23 Eylül 2025 (Reuters)
İsrail tarafından teslim edilen onlarca cesedin yüzleri tanınmaz hale geldiği için kimlikleri tespit edilemedi. Bazılarında işkence izleri vardı, asılmış olduklarına veya ellerinin ve ayaklarının bağlı olduğuna dair işaretler görülüyordu. DNA testi yapma imkanı da yoktu
Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre Abdulvahid şöyle devam etti: “İnsanlar gözümüzün önünde ölüyordu ve onları çekip alamıyorduk. Köpekler cesetlerini parçalıyordu. Daha sonra geri döndüğümüzde, onlardan geriye kalanları buluyor ve bulundukları yere gömüyorduk; ancak kim olduklarını teşhis edemiyor, hatta fotoğraflarını bile çekemiyorduk. Yüz hatları hayvanların saldırıları veya bombardımanlar sebebiyle tanınmaz halde oluyordu.” Kurbanların sokaklara ve açık alanlara gömüldüğünü, haftalar ve aylar içinde büyük olasılıkla çürüdüklerini ve bu nedenle kimlikleri belirsiz olarak kalacaklarını vurguladı.
12 Şubat 2024'te, annesi ve içeride mahsur kalan diğer sivillerin gözü önünde, İsrail ordusunun Nasır Tıp Kompleksi’nde açtığı ateş sonucu öldürülen 25 yaşındaki Cemal Ebu el-Ala'ya gelince, cenazesi ortadan kayboldu ve annesinin ziyaret edeceği bir mezarı yok. Cemal'in annesi şunları söylüyor: “Biz hastanede mahsur kalmışken oğlumu gözümün önünde öldürdüler. Ordu içeri girip bizi silah zoruyla dışarı atmadan önce onu hastanenin bahçesine gömdüm. Bir yıl sonra ordu geri çekildi ve ben cenazesini alıp mezarlığa nakletmek için geri döndüğümde, onu bulamadık.”
Ordunun Nasır Kompleksi’ni kontrol ettiği dönemde çok sayıda sivil öldürüldü. Bazılarının cenazesi kompleksin arazisindeki bir toplu mezarda bulunurken, diğerleri hiçbir iz bırakmadan kayboldu. Bazıları Um Cemal'in cenazesinin nerede olduğunu bilmese de en azından oğlunun akıbetini bildiği için bunun hayatı üzerinde daha az etkisi olduğunu düşünebilir ama o farklı düşünüyor: “Oğlumun şehit edildiğini ve onu gömdüğümü biliyorum, ancak cenazesi ortadan kayboldu. Ordu her cenazeleri teslim ettiğinde onu aramaya gidiyorum. Onlarca parçalanmış ve insanlığa sığmayan bir şekilde aşağılanmış cenaze görüyorum; belki cenazesini bulur, onu tekrar gömer ve mezarının nerede olduğunu bilirim.”
Bu bağlamda, Filistin Kayıp ve Zorla Kaybedilen Kişiler Merkezi, soykırım sırasında ailelerinin hayatta mı yoksa ölü mü olduklarını tespit edemediği bin 300 kayıp kişi vakası belgeledi. Bu arada, diğer yüzlerce vakanın belgelenmesi imkansızdı çünkü bazı ailelerde hayatta kimse kalmadığı için kayıp olduklarını veya zorla kaybedildiklerini belgeleyecek aile üyeleri de kalmamıştı. Ayrıca, İsrail Cezaevi İdaresi, soykırım sırasında tutuklananların sayısı ve akıbeti hakkında herhangi bir kesin veri veya bilgi de yayınlamadı. Canlı mı, ölü mü tutuldukları, ağır bombardıman altından bedenlerinden geriye hiçbir şey mi kalmadığı yahut hayvanlar tarafından mı parçalandıkları veya kimliği belirsiz kişiler olarak bilinmeyen yerlere mi gömüldükleri henüz belli değil. Bu, onlarca, belki de yüzlerce Gazzeli ailenin sevdiklerinin akıbetini asla öğrenemeyeceği anlamına geliyor.
*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.
İsrail'in elinde bulunan ve esir değişim anlaşması kapsamında serbest bırakılan 30 Filistinli tutsağın ceset torbaları Han Yunus'a ulaşırken, Nasır Tıp Merkezi personeli ceset torbalarını çıkarıyor (AFP).