Haid Haid
Suriye, Beşşar Esed rejiminin çöküşünün birinci yıldönümünde elbette kutlanması gereken, ancak aynı zamanda üzerinde derin derin düşünülmesini de gerektiren bir dönüm noktasında. Geçtiğimiz yıl aralık ayında Beşşar Esed rejiminin düşüşü, elli yıllık otoriter yönetim, askeri idare ve derin uluslararası izolasyonun sona erdiği tarihi bir kırılma noktası oldu. Aynı zamanda, uzun süredir kapalı olan bir pencereyi açarak siyasi sistemi yeniden düşünme, parçalanmış kurumları yeniden inşa etme ve ulusal iyileşmenin zorlu yoluna girme fırsatı doğurdu.
Suriye'nin geçiş dönemi yetkilileri, geçtiğimiz yıl boyunca birçok kişinin imkânsız olduğunu düşündüğü başarılara imza attı. Diplomatik alanda, ülke onlarca yıllık izolasyon döneminden çıktı ve uzun süredir kapalı olan iletişim kanallarını yeniden açtı. Yaptırımların neredeyse tamamen kaldırılmasına hiç olmadığı kadar yaklaştı. İç politikada ise hizmetleri iyileştirdi, sivil alanı genişletti, istikrarı yeniden sağladı ve bazı sporadik mezhepsel gerilimler olmasına rağmen şiddeti en aza indirdi. Ancak bu başarılar, çözülmemiş derin sorunlarla bir arada varlığını sürdürüyor.
Kurumlar yeniden inşa edilmiş olsa da meşruiyet meselesi halen belirsizliğini koruyor. Siyasi süreçler başlatılmışsa da henüz ülkeyi ortak bir vizyon etrafında birleştirmeyi başaramadılar. Hükümetin iddialı kurtarma planlarına rağmen ekonomik durum kötüleşmeye devam ediyor. Adalet mekanizmaları devreye sokuldu, ancak bunlar sınırlı kalıyor ve en acı gerçeklerden kaçınıyor. Bu eksikliklerin giderilmesini daha fazla ertelemek mümkün değil. Önümüzdeki yıl, geçen yıldan daha belirleyici ve daha tehlikeli olacak.
Beklentiler artıyor, yaşam koşulları kötüleşiyor ve halkın artan hayal kırıklığının keskin bir siyasi bölünmeye dönüşme riski büyüyor. Artık Suriye'nin geçiş sürecini ülkenin atlattığı olaylara göre değerlendirmek kabul edilebilir değil. Bu değerlendirmenin, yeni yetkililerin önlerindeki zorlukları ne ölçüde aşabileceklerine göre yapılması gerekir.
Siyasi uzlaşı olmadan ilerleme
Yeni parlamentonun oluşturulması tamamlanmak üzereyken, geçiş süreci yol haritası –ulusal diyalog, anayasal deklarasyon ve geçici temsil organlarının kurulması– resmi olarak tam şekline kavuştu. Bu adımlar, kâğıt üzerinde otoriter bir yönetim sonrası siyasi sistemin temel yapısını özetliyor. Ancak gerçekte, meşruiyet, temsil ve yeni devletin izleyeceği yol konusunda süregelen gerilimleri de ortaya çıkarıyor.
Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, sürecin her aşamasını katılımcı ve kapsayıcı olarak sunmaya özen gösterdi. Ulusal diyalog hakkında görüşleri almak için önde gelen isimler, topluluklar ve aktivistlerle istişare etmek üzere komiteler oluşturuldu. Anayasa bildirgesi taslağı hazırlandı, yeni kurumların tasarımı yapıldı. Bu adımların amacı, şeffaflığı sağlamak ve önceki rejimi karakterize eden dışlayıcı uygulamalardan kopmaktı. Ancak, uygulamanın hızı, aşamaların sıralaması ve sürecin sıkı bir şekilde kontrol edilmesi, karışık ve sert tepkilere yol açtı. Yeni yönetimin destekçiler, bu başarıları tarihi bir olay olarak gördüler. Zira böyle kırılgan bir geçiş döneminde, uyumu korumak ve siyasi kaymayı önlemek için bir dereceye kadar merkezi karar alma sürecinin gerekli olduğunu düşünüyorlardı.
Artık Suriye'nin geçiş sürecini ülkenin atlattığı olaylara göre değerlendirmek kabul edilebilir değil. Bu değerlendirmenin, yeni yetkililerin önlerindeki zorlukları ne ölçüde aşabileceklerine göre yapılması gerekir.
Ancak yeni yönetimi eleştirenler, Cumhurbaşkanlığının elinde aşırı miktarda gücü bir araya getiren ve gerçek denetim ve denge mekanizmalarını bariz bir şekilde ortadan kaldıran yukarıdan aşağıya bir yaklaşım gördükleri için tamamen farklı bir görüşe sahipler. En büyük endişeleri, ortaya çıkan sistemin Esad dönemini karakterize eden otokratik yönetim mantığını ortadan kaldırmak yerine yeniden üretmesi olasılığı.

Bu korkular, hükümet ve güvenlik kurumlarında Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ile bağlantılı isimlerin ortaya çıkmasıyla daha da artmış ve güvenin yeniden tesis edilmesi için daha geniş bir katılımın gerekli olduğu bir dönemde siyasi tekel oluşacağına dair endişeleri körüklüyor.
Öte yandan yeni parlamentonun oluşturulması, bu bölünmeleri hafifletmek bir yana, daha da derinleştirdi. Yeni parlamento, yol haritasının resmi gerekliliklerini karşılasa da temsil gücü ve istenen değişimi gerçekleştirecek gerçek güce sahip olup olmayacağı konusunda eski şüpheleri yeniden alevlendirdi. Kısacası, siyasi geçişin ilerlediğini söylemek mümkün, ancak bunu pekiştirmek için gerekli olan birlik, güven ve meşruiyet konularında halen eksiklik var olamaya devam ediyor.
Değişen koşullarda elde edilen kazanımlar
Diplomasi, geçiş sürecinin en göze çarpan başarısı olsa da erken dönemdeki ilerlemenin sınırları en çok ekonomide belirginleşiyor. Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, ekonomiyi canlandırmayı, yol haritasının temel taşı haline getirirken ithalat vergilerini düşürdü, devlet memurlarının maaşlarında yüzde 200 artış yapılacağını açıkladı ve Suriye'nin iş dünyasına açık olduğu mesajını vermek için yatırımcıları çekmeye çalıştı.
Kısa bir süre için bu önlemler somut sonuçlar verdi. Gümrük reformları, ticaretin serbestleştirilmesi ve para biriminin geçici olarak güçlenmesi sayesinde enflasyon geçtiğimiz yılın şubat ayında yüzde 110 civarındayken bir yıl sonra aynı dönemde yüzde 15 civarına kadar sert bir gerileme gösterdi. Ancak bu rahatlama kısa sürdü. Enflasyon yeniden yükseldi ve fiyatlar hızla ücret artışlarını geride bıraktı. Ancak açıklanan artış sonrasında dahi, 750 bin Suriye lirası olan asgari ücret, bir aylık temel gıda sepetinin maliyetinin yalnızca üçte birini karşılayabiliyor.
Şara hükümetinin başarıları arasında, temel ürünlerin tedarikinin iyileştirilmesi, elektrik tedarikinin önemli ölçüde artması ve bazı bölgelerde Esed rejimi döneminde mevcut olanın on katına ulaşması da yer aldı. Yakıt krizi hafifledi ve ekmek artık düzenli olarak temin edilebilir hale geldi.
Ancak açıklanan artış sonrasında dahi, 750 bin Suriye lirası olan asgari ücret, bir aylık temel gıda sepetinin maliyetinin yalnızca üçte birini karşılayabiliyor.
Ancak bu başarılar yüksek bir bedel karşılığında elde edildi. Sübvansiyonların yeniden yapılandırılmasının ardından elektrik, yakıt, ekmek ve ulaşım fiyatları keskin bir şekilde yükseldi. Suriyeliler, 2011 yılından bu yana gelirlerinin daha büyük bir kısmını temel ihtiyaç maddelerine harcıyor ve bu durum, siyasi bölünmeleri aşan bir hayal kırıklığı kaynağı haline geliyor.
Geçiş dönemi yetkilileri, Suriye'nin ekonomik çöküşünün yapısal köklerinden sorumlu değil. Zira bu çöküşün nedenleri on yıllardır süren yolsuzluk, savaş ve kötü yönetimdi.
Karar alma sürecinde yukarıdan aşağıya bir yaklaşım, piyasanın liberalleşmesine hızlı geçiş ve aşırı finansal ve sosyal kırılganlığın yaşandığı bir dönemde sübvansiyonların kaldırılması gibi bütün bunlar, kamuoyu ile anlamlı bir istişare yapılmadan gerçekleştirildiğinden, birçok Suriyeli sadece bu durumla başa çıkmakla kalmayıp, sabırlı kalmakta da zorlanıyor. Sonuç, yüzeysel olarak toparlanıyor gibi görünen, ancak yapısal olarak kırılgan ve siyasi patlamalara giderek daha yatkın hale gelen bir ekonomi oldu.
Adalet, siyaset koridorlarında takılı kaldı
Suriyelilerin adalet ve hesap verebilirlik konusundaki uzun süredir devam eden talepleri ise, son yıllarda hiç olmadığı kadar ilerleme kaydetti, ancak yine de sıkı siyasi ve yapısal kısıtlamalara tabi olmaya devam ediyor.
Mart ayında Suriye’nin kıyı şeridinde gerçekleşen ihlallerle ilgili tarihi duruşma, Esed döneminin özelliklerinden biri olan cezasızlık dönemine son verdi. Esed döneminin güvenlik güçleri üyeleri, ilk kez kamuya açık mahkemelerde yargılandı. Duruşmalar televizyonda yayınlandı, sanıklar avukatlar tarafından temsil edildi ve tanık ifadeleri kamuoyuna açık olarak tartışıldı.
Bu durum, gizlilik ve inkâr alışkanlığı olan topluluklar için güvenlik güçlerinin bile artık hesap verebilirlikten muaf olmadığına işaret eden güçlü bir sembolik değişimdi. Bunun öncesinde hükümet, kıyı şeridi ve Suveyda'da meydana gelen ihlalleri kamuoyuna açıklamış, gerçekleri araştırma komisyonları kurmuş ve sorumlulardan hesap sorma sözü vermişti. Daha önce eşi ve benzeri görülmemiş bir adımla, uluslararası kuruluşların bu ihlallere ilişkin bağımsız soruşturmalara erişimine de izin verdi. Ancak tüm bu ilerlemelere rağmen, adalet gündemi ciddi şekilde kısıtlı kalmaya devam ediyor.
Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre yetkililer, Esed’in iktidara gelmesinden sonra meydana gelen ihlallerin hesap verilebilirliğini önceliklendirirken, önceki rejimin on yıllardır işlediği suçlarla kapsamlı bir yüzleşmeyi erteliyor. Siyasi açıdan bu, birincisi, son ihlallerin sorumlularının hesap vermesinin, tüm dikkatlerin üzerinde toplandığı bir süreçte hükümetin yurtdışındaki imajını güçlendirmesi, ikincisi ise yetkililerin, eski rejimin sembollerine yönelik geniş çaplı yargılamaların kırılgan barışı tehdit edebileceğini düşünmesi olmak üzere iki hesabı yansıtıyor.

Hükümet, kıyı şeridi ve Suveyda’da meydana gelen ihlalleri kamuoyuna açıkladı, gerçekleri araştırma komisyonları kurdu ve sorumlulardan hesap soracağını taahhüt etti.
Ancak tek neden bu hesaplar değil. Suriye’nin kapsamlı bir geçiş dönemi adaleti sağlamak için gerekli yasal altyapısı yok. Ceza hukuku savaş suçlarını, insanlığa karşı suçları veya zorla kayıpları tanımıyor ve gerekli reformları hayata geçirecek güçlü bir parlamento olmadan, yargı sisteminin araçları sınırlı kalıyor.
Bunlar çok büyük zorluklar olsa da eski rejimin simalarına hesap soracak herhangi bir önlemin alınmaması giderek daha fazla zarara yol açıyor. Uzun süredir baskı altında yaşayan topluluklar, seçici adaleti başka bir adaletsizlik biçimi olarak görür. Güvenilir bir telafi yolunun olmaması, öfkeyi körüklerken bazı kişileri gayri resmi yollardan adaleti sağlama veya intikam alma yoluna iter.
Sünni aşiretlerin üyelerinin, bir kez daha mezhepçilik açısından çerçevelendirilen bir suç olayının ardından Alevi mahallelerine düzenledikleri son saldırılar, kurumsal adaletin olmadığı veya taraflı olduğu algısı oluştuğunda şiddetin ne kadar çabuk patlak verebileceğini gösterdi.
Kırılgan sakinlik
Güvenlik durumuna, dikkat çekici bir istikrar ve derin yapısal kırılganlık hakim. Yetkililerin iyi yönetimi sayesinde Suriye, Esed rejiminin düşüşünün ardından birçok kişinin beklediği yaygın şiddet olaylarından kaçınmayı başardı.
Silahlı gruplar Savunma Bakanlığı bünyesine girdi ve güvenlik güçlerinin başlangıçtaki disiplini, son derece istikrarsız bir dönemde misillemelerin önlenmesine yardımcı oldu.
Ancak bu istikrar, mezhepsel gerilimin yaşandığı noktalarda defalarca kez sınandı. Geçtiğimiz mart ayında kıyı şeridinde yaşanan ihlaller ve temmuz ayında Suveyda'da yaşanan ayaklanmalar, Savunma Bakanlığı bünyesine yeni entegre edilen güçler üzerindeki kontrolün sınırlarını ortaya koydu. Disiplinin sağlanamadığı birlikler, suistimaller, misillemeler ve aşırı önlemler almış ve topluluklar arasındaki güvensizliği derinleştirdi.
Öte yandan son gelişmeler bazı kurumsal öğrenmelerin olduğunu gösterdi. Alevi nüfusun yoğun olduğu mahallelere yönelik aşiret saldırılarının ardından hükümetin Humus'a hızla müdahalesi, daha geniş çaplı bir mezhepsel çatışmanın patlak vermesini önledi. Koordineli konuşlandırma, önde gelen yerel isimlerle istişare ve sıkı operasyonel kontrol, gecikmeli tepkiler şeklindeki önceki müdahalelerin aksine, şiddetin tırmanmasını önlemeye yardım etti.
Benzer şekilde, kıyı bölgesinde son zamanlarda Aleviler tarafından düzenlenen protesto gösterilerini bastırmak yerine koruma kararı alınması dikkate değer bir değişiklikti. Güvenlik güçlerine göstericileri korumaları, yerel birimleri dizginlemeleri ve şikayetlerin kamuoyuna duyurulmasına izin vermeleri talimatı verildi. Bu yaklaşım, gerilimi tırmandırmak yerine yatıştırmaya yardımcı oldu.
Suriye’nin kıyı bölgesinde son zamanlarda Aleviler tarafından düzenlenen protesto gösterilerini bastırmak yerine koruma kararı alınması dikkate değer bir değişiklikti.
Bu iyileştirmeler önemli olsa da temel sorunları çözmekte yetersizdi. Parçalanmış güvenlik kurumları, zayıf disiplin ve merkezi liderlikten çok yerel liderlere sadık kalan birimler.
Daralan pencere
Suriye’deki geçiş sürecinin ilk yılı önemli başarılar getirdi, ancak merkezi otoriteye dayalı, katılımın dikkatle kontrol edildiği ve en zor kararların ertelendiği bir yönetim modelinin sınırlarını da ortaya çıkardı. İstikrar ve diplomatik atılımlar hükümete zaman kazandırdı, ancak bu zaman sonsuz değil. Halkın beklentileri, devletin bunları karşılama kapasitesinden daha hızlı artıyor ve resmi söylem ile yaşanılan gerçeklik arasındaki uçurum giderek genişliyor. Bu genişleyen uçurum, artık Suriye'nin gelecekteki gidişatını belirleyecek bir fay hattı haline geldi.
Önümüzdeki görev artık sadece düzeni sağlamak değil, ilk yılda kaçınılan gücün nasıl dağıtıldığı, adaletin nasıl sağlandığı, güvenlik güçlerinin nasıl yönetildiği ve ekonomik yüklerin nasıl ele alındığı gibi yapısal sorunları ele almak. Bu tartışmalar zor olabilir, ancak bunları ertelemek daha da tehlikeli.
Sonuç olarak, geçtiğimiz yıl geçiş sürecinin neler vaat edebileceğini gösterdiyse, önümüzdeki yıl da bu temellerin ayakta kalıp kalamayacağını belirleyecek.


