Libya seçim yasaları konusunda uzlaşı sağlandı

Libya Temsilciler Meclisi ve Devlet Yüksek Konseyi, seçim yasalarına ilişkin uzlaşma sağladı

5+5 Ortak Askeri Komitesi’nin Trablus’taki Güvenlik Çalışma Grubu ile yaptığı toplantılardan bir kare
5+5 Ortak Askeri Komitesi’nin Trablus’taki Güvenlik Çalışma Grubu ile yaptığı toplantılardan bir kare
TT

Libya seçim yasaları konusunda uzlaşı sağlandı

5+5 Ortak Askeri Komitesi’nin Trablus’taki Güvenlik Çalışma Grubu ile yaptığı toplantılardan bir kare
5+5 Ortak Askeri Komitesi’nin Trablus’taki Güvenlik Çalışma Grubu ile yaptığı toplantılardan bir kare

Temsilciler Meclisi ve Devlet Yüksek Konseyi (DYK) tarafından Libya seçim yasalarını hazırlamakla görevlendirilen 6+6 Ortak Komitesi, ‘yasalarla ilgili tam bir uzlaşma sağlandığını’ duyururken, Libya’daki askeri çatışmanın iki tarafından oluşan 5+5 Ortak Askeri Komitesi, Berlin Konferansı’ndan doğan Güvenlik Çalışma Grubu ile dün Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu (UNSMIL) aracılığında başkent Trablus’ta bir araya geldi.

Abdulhamid ed-Dibeybe liderliğindeki geçici Ulusal Birlik Hükümeti (UBH), 5+5 Ortak Askeri Komitesi’nin toplantısının başladığını duyuran kısa bir açıklama yapmakla yetinirken, Trablus Emniyet Müdürlüğü, Emniyet Müdürü Halil Vehibe’nin toplantının güvenliğini doğrudan denetlediğini duyurarak, bu toplantının ‘5+5 Ortak Askeri Komitesi’ni ve doğu ve batı Libya’dan askeri, güvenlik ve saha liderlerini içeren önceki toplantıların devamı niteliğinde’ olduğunu belirtti.

Toplantıya BM Libya Özel Temsilcisi Abdullah Bathiliy ile Türkiye, İngiltere ve Almanya’nın büyükelçileri katıldı. Avrupa Birliği (AB) Libya Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Sabadell Jose toplantıyı ‘tarihi bir olay’ olarak nitelendirerek ‘güvenliğin siyasi süreçte temel bir unsur olduğuna ve bunun mutlaka ülkeyi seçimlere, istikrara ve birliğe götüreceğine’ işaret etti. Ayrıca ‘AB’nin destek vermeye hazır olduğunu’ da vurguladı.

Mısır’ın Trablus Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Tamer Mustafa toplantıdan önce Bathiliy ile bir görüşme gerçekleştirdi. Mısır Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre Mustafa, ülkesinin ‘Libya’da bağımsız ve şeffaf bir şekilde parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılması için seçimlere ilişkin bazı noktalar üzerinde uzlaşıyı sağlamakla görevli 6+6 Komitesi’nin toplantılarına ek olarak, UNSMIL’in çabalarına verdiği desteğe ve Berlin sürecinden doğan Ekonomik Çalışma Grubu’nun ortak başkanlığı çerçevesinde oynadığı role’ değindi. Mısır Dışişleri Bakanlığı, ‘Bathiliy’nin Libyalıların seçilmiş bir hükümet ve parlamento altında meşru anayasal haklarını kullanabilmeleri için Libya seçimlerinin mümkün olan en kısa sürede yapılmasının önemini’ vurguladığını ve ‘Berlin sürecinden doğan çalışma gruplarının çabalarını övdüğünü’ kaydetti.

Temsilciler Meclisi ve DYK tarafından seçim yasalarını hazırlamakla görevlendirilen 6+6 Ortak Komitesi salı akşamı yaptığı açıklamada, ‘siyasi partilerin parti listeleri veya bireysel adaylıklar ile Temsilciler Meclisi seçimlerine nasıl katılacağı hususunun yanı sıra cumhurbaşkanı ve Millet Meclisi üyelerinin seçimiyle ilgili noktalarda tam bir uzlaşı sağladığını’ duyurdu. Komite, Fas’ın Buznika şehrinde yapılan toplantısının ardından DYK Heyeti Başkanı Ömer Bulifa tarafından okunan açıklamasında “Fas Krallığı’ndaki bu tur başlamadan önce başkent Trablus’ta bir dizi toplantı yapıldı. Yasama ve cumhurbaşkanlığı seçim yasaları ile ilgili çoğu noktanın tartışılması sırasında üyeler arasında olumlu bir atmosfer hakimdi” ifadelerini kullanarak ‘seçimlerle ilgilenen çeşitli devlet kurumlarıyla iletişim kurulduğunu’ kaydetti. Yasama ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ‘eş zamanlı prosedürlere’ göre düzenleneceğini belirterek ‘siyasi partilerin parti listeleri veya bireysel adaylıklar ile Temsilciler Meclisi seçimlerine nasıl katılacağının yanı sıra, cumhurbaşkanı ve Millet Meclisi üyelerinin seçimiyle ilgili noktalarda tam bir uzlaşı sağladığını’ duyurdu. Bu doğrultuda ‘seçim bölgelerine göre Temsilciler Meclisi ve Senato koltuklarının belirlenmesi ve dağıtımı, aday listelerinin oluşturulması ve onaylanmasına ilişkin prosedürler, kadın temsili, seçim suçlarının düzenlenmesi, cumhurbaşkanlığı, Temsilciler Meclisi ve Senato seçimlerine ilişkin itiraz prosedürleri ve tüm adayların adil bir şekilde devlet ve özel medya platformlarına katılım hakkının düzenlenmesi gibi konularda kaydedilen ilerlemeye’ dikkat çekti. Aynı zamanda Komite ‘yargı organları ve Yüksek Seçim Komisyonu ile UNSMIL gibi teknik kurumlar ile sürekli istişare halinde olarak, Libya’daki seçimler için kapsayıcı ve uzlaşıya dayalı yasal bir çerçeve sağlamak için bu toplantıda farklı seçim yasalarının taslaklarının hazırlıklarını tamamlamaya özen gösterdiğinin’ de altını çizdi.

Öte yandan salı akşamı Dibeybe Trablus’ta Dışişleri Bakanı Necla el-Menguş ile bir araya geldiği sırada ‘Sudan’da kalıcı bir ateşkese ulaşmayı amaçlayan Arap ve uluslararası çabalardaki gelişmeleri’ ele aldıklarına dikkat çekerek Sudan’daki kardeşler arasında barış görüşmelerine liderlik eden Suudi Arabistan’ın rolünü takdir ettiğini ifade etti. Ayrıca, Menguş’un son zamanlarda ziyaret ettiği Arap ülkelerinin hükümetlerinin tutumları hakkında kendisini bilgilendirdiğini kaydetti. Menguş’un ziyaretlerinin amacı, Arap ve bölgesel düzeydeki dosyalar ve problemlerle ilgili olarak ortak Arap çabalarını ve tutumlarını koordine etmek ve Libya'daki geçiş aşamalarının sona ermesi ve seçimlerin yapılması için Arap desteğini toplamaktı.

Menguş ‘Libya’da ulusal seçimlerin düzenlenmesi ve bu konuda ortak bir Arap tutumu oluşturup bunu korumanın önemi konusunda Arap ülkeleri düzeyinde bir fikir birliği olduğunu’ belirtti. Ayrıca Dibeybe’ye bazı Körfez ülkelerinin başkent Trablus'ta büyükelçiliklerini açmak için çalışmalara başlama taahhütlerini de iletti.

Menguş ‘Libya’da ulusal seçimlerin düzenlenmesinin önemi konusunda Arap ülkeleri düzeyinde bir fikir birliği olduğunu’ belirtti (AP)
Menguş ‘Libya’da ulusal seçimlerin düzenlenmesinin önemi konusunda Arap ülkeleri düzeyinde bir fikir birliği olduğunu’ belirtti (AP)

Öte yandan ABD Büyükelçiliği yaptığı bir açıklamada ‘UBH’nin ABD hükümetiyle vatandaşların seyahatini kolaylaştırmak için çalışmalarına devam ettiğini ve bu durumun iki ülke arasındaki ilişkileri güçlendirdiğini’ vurgulayarak ‘bazı Libya ve ABD vizelerine ilişkin mütekabiliyet kuralları düzeyindeki bir değişikliğe’ atıfta bulundu.

ABD Büyükelçiliği ‘iş veya turizm amaçlı seyahat koşullarını sağlayan Libya ve ABD vatandaşlarına bir yıllık çok girişli vize verileceğini’ duyurarak ‘tek girişli üç aylık vizenin mevcut geçerliliğiyle kıyaslandığında bunun büyük bir ilerleme’ olduğunu vurguladı.

 ABD Büyükelçiliği, UBH’nin ABD hükümetiyle Libyalıların seyahatini kolaylaştırmak için çalışmalarına devam ettiğini duyurdu. (ABD Büyükelçiliği’nin Twitter hesabı)
ABD Büyükelçiliği, UBH’nin ABD hükümetiyle Libyalıların seyahatini kolaylaştırmak için çalışmalarına devam ettiğini duyurdu. (ABD Büyükelçiliği’nin Twitter hesabı)

Öte yandan Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre UBH, İtalya’ya resmi bir ziyarette bulunan Genelkurmay Başkanı Muhammed el-Haddad’ın İtalya Genelkurmay Başkanı Cavo Dragone ile askeri tıbbın yanı sıra kara, deniz ve hava askeri alanlarında ortak iş birliği ve eğitim alanındaki anlaşmaları tartıştığını duyurdu. Aynı zamanda Libya ve İtalyan askeri kurumlarıyla ilgili anlaşmaları ve tüm askeri alanlarda ortak iş birliğinin boyutunu ele aldıklarını belirtti.



Libya’ya dış müdahale açık kapıyı çalıyor

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Libya’ya dış müdahale açık kapıyı çalıyor

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Stephanie Williams

Ülkeye uzun yıllar hükmeden Libya diktatörü Muammer el-Kaddafi’yi devirmek üzere 2011’de patlak veren halk ayaklanmasından bu yana yabancı müdahalesi, Afrika’nın kuzeyinde yer alan bu devlette uzun zamandır istisna değil norm haline geldi.

Hiç şüphesiz yabancı odaklar zaman zaman Libya’nın dağılmasından ve (olmayan) devletin kırılganlığından istifade etti. Ama bunda ülkelerinin egemenliğini ucuza takas etmeye şiddetli eğilimlerinden ötürü Libya’da hüküm süren seçkinlerin de suçu var. Değişen bölgesel ittifaklara rağmen uluslararası toplum, Birleşmiş Milletler’in (BM) arabuluculuğunu desteklemek ve Libya halkının ülkedeki uzun geçiş aşamasını sona erdirme beklentilerini karşılamak için Berlin’de ortaya konan yapıyı kullanmaya devam etmelidir.

Çelişkiler ülkesi Libya, 1951 yılında BM tarafından kurulduktan sonra 18 yıl güçlü uluslararası ittifaklar ve sıcak ilişkilerden faydalandı. Ta ki 1969'da kırk yıllık Donkişotvari ve acımasız tek adam yönetimine sürüklendi.

Libya, tek adamla beraber uluslararası planda çeşitli yaptırımların ağırlığı altında ezilen bir parya devleti haline gelirken halkı da gitgide dünyadan soyutlandı. 2000’li yılların başında Libyalı diktatör Muammer Kaddafi fikir değiştirip de yıllar yılı ısrarla desteklediği devlet gözetimindeki terör kampanyasından ve kitle imha silahları programından vazgeçince o zamana kadarki mevcut durum da değişmeye başladı.

Libya, artık dış dünyayla etkileşim halindeydi. Yine de bu, Kaddafi’yi 2011 yılında kendisini deviren iç ayaklanmadan kurtarmaya yetmedi. Kaddafi’yi deviren devrim, NATO ve onun Arap müttefikleri tarafından sunulan doğrudan askerî yardım ve BM Güvenlik Konseyi’nin destekleyici siyasi koruması olmasaydı başarılı olamazdı.

“Çelişkiler ülkesi Libya, 1951 yılında BM tarafından kurulduktan sonra 18 yıl güçlü uluslararası ittifaklar ve sıcak ilişkilerden faydalandı. Ta ki 1969'da kırk yıllık Donkişotvari ve acımasız tek adam yönetimine sürüklendi.”

2011’den bu yana Libya’da dış müdahale, sonu gelmeyen çatışmanın önemli bir özelliği oldu. Zira Kaddafi’nin siyasi ve askerî halefleri, küresel arenada yeniydiler ve utanç verici bir şekilde iç ve dış mesele arasında denge kurmaya çalıştılar. “Siyasi turizmden” faydalanıyor ve kendi vatandaşlarından alamadıkları meşruiyeti yabancı başkentlerde arıyorlardı.

Libya’da hâkim seçkinler, 2011’den bu yana dış müdahaleden şikâyet ediyor; özellikle de bu müdahale, şahsi vaziyetlerini tehdit ettiğinde…

Ama işin aslı şu ki müdahil olan devletler, çatışan Libyalı taraflardan davetli olarak çoğunlukla kapıyı kendilerine açık buldular. Bu model kısmen 2011 ayaklanması sırasında kuruldu. O dönemde NATO üyeleri ve onların Arap müttefikleri, Kaddafi güçleriyle savaşmak için oluşturulmuş birkaç silahlı grupla gizli ilişkiler kurdu. 2011 yılındaki Libya çatışmasına en az katılım gösteren Rusya, Türkiye ve Mısır gibi pek çok ülke de son altı yılda daha fazla öne çıktı.

vdffed
Başbakan Abdülhamid Dibeybe’ye bağlı Libya Güvenlik Güçleri, 17 Aralık 2022’de ülkenin kuzeybatısındaki Mısrata şehrinde Sirte’nin DEAŞ terör örgütünden ‘kurtarılmasının’ altıncı yıldönümü münasebetiyle düzenlenen askerî geçit töreninde (AFP)

Libya’da özel çıkarları olan ülkeler, çeşitli ve bazen yarışan ulusal önceliklerini sağlama almak için sahadaki silahlı vekillerini kullandı. Bu öncelikler arasında terörle mücadele, göç endişelerini giderme, petrol kaynaklarını kontrol etme, dinî radikalizmle mücadele, demokratik süreçleri önleme, Libya’nın zenginliğini sömürme veya ülkenin jeopolitik öneme sahip bölgelerinde stratejik üsler temin etme gibi hedefler yer alıyor. Şahsi çıkar ve fırsatçılıkla şekillenen bu yaklaşım, BM’nin barışı kolaylaştırıp Libya halkına temsilî bir hükümet ve sorgulanabilir kurumlar kurması için yardım etmeyi hedefleyen velayetiyle çelişiyor.   

Libya’daki “istihbarat hikâyesi”

Çoğu durumda özellikle Libyalı silahlı gruplar ile yabancı unsurlar arasındaki ilk ilişkiler, özel kuvvetler ve istihbarat kanalları aracılığıyla kurulmuştur. Bunlar; devrim, kargaşa ve Kaddafi’nin şiddetli bir şekilde sonunu getiren yıllarda Libya’yı kasıp kavuran ayaklanma esnasında diplomatik muadillerinden daha fazla varlık gösteriyordu. Uluslararası toplumunun birçok çalışmasının yürütüldüğü alanı dolduran bir istihbarat kalitesi vardı; bir ölçüde hâlâ var. Bu gizemli ‘istihbarat hikâyesinin’ son bölümü, bu yılın başlarında CIA Direktörü Williams Burns, dönemin Türkiye Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan ve Mısır İstihbarat Teşkilatı Başkanı Abbas Kamil tarafından yapılan art arda ziyaretlere sahne oldu.

“Bu gizemli ‘istihbarat hikâyesinin’ son bölümü, bu yılın başlarında CIA Direktörü Williams Burns, dönemin Türkiye Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan ve Mısır İstihbarat Teşkilatı Başkanı Abbas Kamil tarafından yapılan art arda ziyaretlere sahne oldu”

Bu fırsatçı ‘diplomasi’ yaklaşımları, barışı sağlamak ve Libya halkına kendisini temsil eden bir hükümet ve hesap sorulabilir kurumları ile devletini kurmasında yardımcı olmak için arabuluculuk sorumluluğu üstenen BM’nin yetkisiyle doğrudan çatışıyor.

Uluslararası toplumun Libya konusundaki kopukluğu, işlevsizliği ve ahlaki iflası, 2019 baharındaki kadar belirgin olmamıştı. Nitekim o dönemde -kendi kararlarını ve BM’nin koyduğu silah yasağını görmezden gelen- Güvenlik Konseyi, “güçlü adam” Halife Hafter’in Trablus’a yönelik saldırısını kınayamadı. BM, titizlikle planlanmış bir ulusal konferans üzerinde son rötuşları yaparken azımsanmayacak sayıda üye ülke de Hafter’in iktidarı zorla ele geçirme çabasına siyasi, maddi ve taktiksel destek veriyordu.

Fotoğraf: AFP

Gelgelelim eylemler, hedeflenmeyen sonuçlar doğurabilir. Bu olayda da Hafter’in darbeye teşebbüsü, Türkiye’de Libya’ya yönelik derin bir ilgi uyandırdı. Türkiye, bir Arap ülkesinin desteğiyle Trablus’a Wagner mensubu binlerce paralı asker gönderen Rusları endişeyle izliyordu. Ruslar burada, Trablus güçlerine ağır kayıplar vermek üzere bir Arap ülkesi tarafından işletilen Çin keşif uçaklarıyla taktiksel olarak koordine olmuştu. Erdoğan’ın 2019 yılı sonlarında Trablus’ta BM tarafından tanınan hükümete yardım etme kararı, savaşın gidişatını değiştirdi. Uluslararası düzeyde tanınan hükümete yardım teklifi karşılığında Türkler, Trablus hükümetinden tartışmalı pek çok denizcilik anlaşması ile askerî anlaşma elde etti.

Ankara, Trablus hükümetiyle düzenlemelerini bitirince Türkler, gelişmiş silahlarını ve Suriyeli binlerce paralı askeri devreye soktu. Erdoğan, Hafter’in bölgesel ana destekçileri sayılan iki Arap ülkesini görmezden geldi ve bunun yerine Libya’daki diplomasisini Türkiye’nin geleneksel düşmanı olan Rusya’ya odakladı. Ankara ve Moskova, 2019 yılı sonu ve 2020 yılı başında geçici bir çözüme varmak, ama daha önemlisi Almanya ve BM tarafından düzenlenen kapalı uluslararası toplantıyı geride bırakmak için bir dizi ikili görüşmeye başvurdu.

Türkiye-Rusya ittifakı, bir engelle karşılaştı ve 13 Ocak 2020’de Moskova’da Libyalı taraflarla yapılan toplantıda bir ateşkes anlaşmasına varılamadı. Bu başarısızlıkta, hâlâ kuvvetlerinin askerî olarak kazanabileceğine inanan Hafter’in inadı etkili oldu. Bunun yerine 19 Ocak 2020’de Berlin’de eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla en büyük uluslararası toplantı gerçekleştirildi ve bu toplantı, Berlin süreci ve uluslararası çabaları dizginleyip koordine edecek geniş bir şemsiye ile sonuçlandı.

“Erdoğan’ın 2019 yılı sonlarında Trablus’ta BM tarafından tanınan hükümete yardım etme kararı, savaşın gidişatını değiştirdi. Uluslararası düzeyde tanınan hükümete yardım teklifi karşılığında Türkler, Trablus hükümetinden tartışmalı pek çok denizcilik anlaşması ile askerî anlaşma elde etti”

Berlin süreci ve ondan doğan uluslararası çalışma grupları, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden kaynaklanan diplomatik bölünmelerden ötürü en üst düzeyde uygulanan kısıtlamalara rağmen bugüne kadar Libya’nın uluslararası yapısı olmaya devam etti.

Trablus’un kapılarında olan Hafter güçleri, Türkiye’nin BM tarafından tanınan hükümetin yanında sürece dahil olduğu sekiz ay içerisinde Libya’nın merkezine doğru itildi. Savaş, Haziran 2020’de sona erdi ve Libyalı taraflar, aynı yılın ekim ayında BM gözetiminde -hâlâ yürürlükte olan- resmî bir ateşkes imzaladı.

Türkler ve Ruslar; ülkeyi böldüler, sahada kendi gerçeklerini oluşturdular, Libya üslerini işgal ettiler ve (Libya’nın Ekim 2020 ateşkes anlaşmasında öngörülen, tüm paralı askerler ve yabancı güçlerin herkesin ülkeden ayrılması yönündeki resmî talebine rağmen) kendi paralı askerlerini korudular. O zamandan bu yana Rusya, Libya’nın doğusunda ve güneyinde yerel müttefikleriyle birlikte paralı askerlerini, Sudan sınırındaki Sudan ordusuna karşı savaşında Hızlı Destek Kuvvetleri’ne yardımcı olmak için kullandı.

“Türkler, kapsamlı bir askerî, istihbari, siyasi ve ticari varlıkla beraber Libya’nın batısında güçlü bir kök saldı. Ayrıca bir Türk iş forumunun düzenlenmesi ve Bingazi’de bir Türkiye konsolosluğu açma planlarının yürütülmesiyle Libya’nın doğusunda da önemli bir ilerleme kaydediyor”

Bu arada Türkler, kapsamlı bir askerî, istihbari, siyasi ve ticari varlıkla beraber Libya’nın batısında güçlü bir kök saldı. Ayrıca bir Türk iş forumunun düzenlenmesi ve Bingazi’de bir Türkiye konsolosluğu açma planlarının yürütülmesiyle Libya’nın doğusunda da önemli bir ilerleme kaydediyorlar. Hiç şüphesiz bugün Libya’da tüm dış güçler arasında sahada en büyük nüfuz sahibi olanlar Türklerdir.

Hafter’in yenilgisinden sonraki üç yıl, Ortadoğu/Kuzey Afrika bölgesinde büyük yeniden yapılanma faaliyetlerine tanık olundu ve son altı ayda Kahire ile Ankara arasındaki ilişkiler büyük ölçüde iyileşti.

Daha önce Trablus hükümetinin güçlü bir düşmanı olan Mısır da geçtiğimiz aralık ayında Libya Merkez Bankası’ndan 700 milyon dolar değerinde bir mevduat aldı. Bilindiği üzere Mısır, bir dolar kıtlığı ve döviz eksikliği krizi yaşıyor ki bu, son yılların en kötüsü.

Bu esnada Libya’yı izleyen ve paralı askerlerini geri çağıracağına dair bir işaret görülmeyen Moskova, aynı zamanda feci Ukrayna kriziyle de meşgul. ABD ise Arap dünyasını öncelikleri arasından çıkardı ve Amerika’nın 20’nci yüzyıldaki dar görüşlü ‘istikrar’ desteğine geri döndü ki bu, bölgede hâkim yöneticiler tarafından memnuniyetle karşılanan bir siyasi gelişmedir.

Amerika’nın sözde stratejik çıkarları ve demokratik değerleri arasında bu kadar az örtüşmeye daha önce nadiren tanık olmuşuzdur. Öte yandan Almanlar ve Fransızlar, Ukrayna meselesiyle meşgulken İtalyanlar, göçle mücadele çabalarına öncelik vererek Libya meselesine özel yaklaşımlarını sürdürüyorlar.

Ne yazık ki tüm bu uluslararası ve bölgesel entrikalar arasında Libya halkının sesi kayboluyor. Özellikle (yaklaşık 7 milyon insan arasında oy kullanma hakkına sahip) 2,8 milyon insan, Libya’da 12 yıldır süren geçiş aşamasının, karşılıklı rızayla onaylanan bir anayasal temelde cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri yapılarak bitirilmesi için çağrısını sürdürüyor.

Uluslararası toplumun en azından Libya’da onların isteklerine saygı duyması, hukukun üstünlüğünü desteklemesi, insan haklarına ve hesap sorulabilirliğe riayet etmesi gerekiyor. Uluslararası yapı, özellikle de Berlin süreci ve onunla bağlantılı çalışma grupları konusunda sıfırdan başlamaya gerek yok. Sürecin tasarlandığı temeli oluşturan faktörler hâlâ mevcut: Güvenlik Konseyi’nin etkisizliği ve etkili ülkelerin faydacı yaklaşımları. Dolayısıyla bu uluslararası şemsiye, BM’nin arabuluculuğunu desteklemek ve Libyalı taraflara baskı yapmak için de gerekli.
* Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu'nun (UNSMIL) Siyasi İşlerden Sorumlu eski Başkan Yardımcısı Williams’ın Al Majalla dergisinde yayınlanan analizi Şarku’l Avsat okurları için tercüme edilmiştir.