ABD ve Fransa'nın pasaportlarını yok ettiği Sudanlılar savaş bölgesinde mahsur kaldıhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/sudan/4340506-abd-ve-fransan%C4%B1n-pasaportlar%C4%B1n%C4%B1-yok-etti%C4%9Fi-sudanl%C4%B1lar-sava%C5%9F-b%C3%B6lgesinde
ABD ve Fransa'nın pasaportlarını yok ettiği Sudanlılar savaş bölgesinde mahsur kaldı
Sudan'da birinci ayını geride bırakan çatışmalarda 600'den fazla kişi hayatını kaybetti, 700 binden fazla kişiyse yerinden edildi (Reuters)
ABD ve Fransa'nın Sudan'da bulunan büyükelçiliklerinin, ülkede çatışmaların patlak vermesinin ardından temsilcilikleri boşaltırken Sudan vatandaşlarının pasaportlarını da yok ettikleri ortaya çıktı.
Washington ve Paris yönetimleri olayı kabul ederken, temsilciliklerde görev yapan diplomatların hassas belgelerin yanlış ellere düşmemesi için gerekli protokolü takip ettiklerini savundu.
Pasaportları ABD ve Fransa temsilciliklerinde imha edilen Sudanlılar ise savaş bölgesinde sıkışıp kalmış durumda.
New York Times'a konuşan Sudanlı mühendis Selma Ali, çatışmalar başlamadan üç gün önce ABD Büyükelçiliği'ne vize başvurusunda bulunduğunu belirtirken, "Savaş uçakları ve bombaların sesini penceremden duyabiliyorum. Burada sıkıştım ve bir çıkış yolu yok" ifadelerini kullandı.
Konuyla ilgili bir açıklama yapan ABD Dışişleri Sözcüsü olayın standart bir prosedür olduğunu söyledi.
Sözcü, "Güvenlik ortamı pasaportları sahiplerine ulaştırmamıza müsaade etmediği için, onları güvensiz şekilde arkada bırakmak yerine yok ettik" ifadelerini kullandı.
Birleşik Krallık hükümeti ise Sudan'daki temsilciliklerinde bulunan tüm belgelerin güvenli şekilde depolandığını açıkladı.
ABD yönetimi daha önce de 2021'de Taliban'ın Afganistan'da yönetimi devraldığı dönemde ABD Büyükelçiliği'ndeki Afgan vatandaşlarına ait pasaportları yok ettiği için eleştirilerin hedefi olmuştu. O dönem Afgan vatandaşları, yeni Taliban yönetimine tekrar pasaport başvurusu yapabilmişti.
Ancak Sudan'da başkent Hartum'da devam eden çatışmalar nedeniyle pasaport basım işlemleri durmuş durumda ve konuyla ilgilenen ofis de çatışmaların ilk gününden itibaren kapalı.
15 Nisan'da Sudan'da ordu komutanı Abdülfettah Burhan ve paramiliter Hızlı Destek Güçleri'nin başındaki Muhammed Hamdan Daglo arasındaki anlaşmazlık çatışmaya dönüşmüş, Hartum'daki birçok diplomat çatışmaların ortasında kalmıştı.
Çatışmaların başlamasının ardından yabancı ülke temsilcilikleri hızla kapanırken, bu ülkelere vize başvurusu yapan Sudanlıların pasaportları büyükelçiliklerde kalmıştı.
Şu ana kadar hiçbir hükümet kaç pasaportun yok edildiğini ya da geride bırakıldığını açıklamadı.
Sivil toplum kuruluşları düzenledikleri toplantıda Sudan’da savaşın sürmesi halinde uluslararası tarafların müdahale etmesini talep ettilerhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4447586-sivil-toplum-kurulu%C5%9Flar%C4%B1-d%C3%BCzenledikleri-toplant%C4%B1da-sudan%E2%80%99da-sava%C5%9F%C4%B1n-s%C3%BCrmesi
Sivil toplum kuruluşları düzenledikleri toplantıda Sudan’da savaşın sürmesi halinde uluslararası tarafların müdahale etmesini talep ettiler
ABD, Sudan'da 3 aydır devam eden çatışmaların ardından krize çözüm bulmaya çalışıyor (AFP)
Sudan’da ve Sudan dışında yeni kurulan sivil toplum kuruluşları, çatışan taraflar; ordu ve Hızlı Destek Kuvvetleri’ni (HDK), Suudi Arabistan ve ABD’nin arabuluculuğunda 11 Mayıs'ta imzalanan sivillerin ve insani düzenlemelerin korunmasına ilişkin Cidde Bildirgesi'ne uymaya çağırdılar. Sivil toplum kuruluşları, çatışan tarafların savaşı kesin olarak durdurmaya yönelik herhangi bir yanıt vermemeleri halinde uluslararası tarafların insani müdahalede bulunması seçeneğine başvurulacağını vurguladılar.
Heyetler, sendikalar, sivil toplum örgütleri ve direniş komiteleri, savaşı sona erdirmek ve sivillerin önderliğinde, sivil yönetimin önünü açacak bir siyasi sürecin inşasına temel oluşturan bir ortak ilkeler bildirisi imzaladılar. Bildiriye göre sivil sürecin başlatılması için ise çatışan tarafların siyaset sahnesinden tamamen çekilmeleri ve sivillerin himayesinde anayasayı korumak için profesyonel ve ulusal tek bir ordunun kurulması gerekiyor.
Sivil toplum kuruluşları koordinatörü, Sudan'ın eski Washington büyükelçisi Nureddin Sati, Şarku'l Avsat'ın dün bir kopyasına ulaştığı basın açıklamasında şunları söyledi:
“Bildiri, savaşı sona erdirmeyi, demokratik yolu yeniden tesis etmeyi ve savaş sonrası yeniden yapılanma için bir yol haritası çizmeyi amaçlayan birçok ulusal girişimin ürünüdür. Bir sonraki aşamada federal yönetim, eşit vatandaşlık hakları ve kaynakların ülkenin tüm bölgeleri arasında nasıl adil bir şekilde dağıtılacağı konularının tartışılacağı diyaloglar başlatılacak. Bunu barış süreci ve yeniden yapılanma hakkında kapsamlı bir müzakere süreci izleyecek.”
Ciddi Bildirisi’ne uyulması çağrısı
Bildiride, savaşan taraflar; ordu ve HDK'ya, Sudanlı ve uluslararası gözlemcilerin yer aldığı izleme mekanizmaları aracılığıyla Sudan'daki sivillerin can güvenliği için 11 Mayıs'ta imzalanan Cidde Bildirgesi'ne uymaları çağrısında bulunuldu.
Sivil toplum kuruluşlarının Sudan konulu toplantısında, çatışan taraflara 21 Mart'ta imzalanan Cidde Bildirisi’ne uymaları çağırısında bulunuldu (Reuters)
Bildiride, çatışan tarafların savaşı kesin olarak durdurmaları taleplerine yanıt vermemeleri halinde uluslararası anlaşmalara ve ilkelere uygun olarak sivilleri korumak için uluslararası tarafların insani müdahalede bulunması seçeneğine başvurmaktan başka çare kalmayacağı vurgulandı.
Bildiriyi imzalayan taraflar, savaşın daha fazla uzaması durumunda ülkeyi yönetmekten ve Sudanlıların sesini dünyaya ulaştırmaktan sorumlu olacak geçici bir hükümetin oluşturulması gerektiğinin altını çizdiler. Geçici bir hükümetin kurulması önerisini ve nasıl uygulanacağını değerlendirdikten ve üzerinde bir anlaşmaya varıldıktan sonra eyleme geçmenin önemini de vurguladılar.
Bildiriyi imzalayan sivil güçler, krizin tekrar patlak vermesini ve çatışmaların yeniden başlamasını önlemek amacıyla ülkede tam demokratik sivil bir yönetimin olması için savaşan tarafların siyaset sahnesinden tamamen çekilmeleri gerektiğinde hemfikir olduklarını belirttiler.
Hesap verebilirliğe vurgu
Bildiride, devrimin 2018 yılının aralık ayında başlamasından bu yana işlenen tüm suçların sorumlularının adalet karşısına çıkarılması gerektiğinin altı çizildi.
Bildiriyi imzalayan taraflar, bu yeni oluşumu, ‘sivil demokratik değişime ve şanlı Aralık devriminin ilkelerine ve hedeflerine inanan sivil güçler’ olarak adlandırdılar.
Bildiride, Cidde Bildirgesi üzerinde, ülkede savaşın patlak vermesinden önce de meşru bir yönetimin olmamasından ötürü geniş ve çeşitli tarafları bir araya getiren bir mutabakat için aylarca süren çalışmanın ardından anlaşmaya varıldığına dikkat çekildi.
Bildiriyi imzalayan taraflar, Sudan’da devam eden savaşın nedeninin, ordu, HDK ve silahlı hareketlerin sivil demokratik geçişe yönelik darbesi ve eski rejimin kalıntılarının kendi dar çıkarlarını elde etmek amacıyla iktidar için giriştikleri rekabet olduğunu belirttiler.
Öncelik savaşın durdurulması olmalı
Bildiride, önceliğin savaşın, kanlı ve vahşi katliamların durdurulması ve sivillerin güvenliklerinin sağlanması için katı önlemler alarak ülke genelindeki çatışma bölgelerindeki sivillerin canlarının korunması olması gerektiği vurgulandı.
Bildiride, Afrika Birliği (AfB), Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi (IGAD), Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Birliği (AB) ile koordinasyon içinde çatışan taraflara daha fazla baskı yapılmasının yanı sıra ateşkesin uygulanıp uygulanmadığını takip etmek amacıyla etkili mekanizmalar geliştirilmesi çağrısında bulunuldu.
Bunun yanında sivillerin Sudan'ı destekleyen bölgesel ve uluslararası kuruluşlarla koordinasyon kurulması ve sivil demokratik bir geçişin gerçekleşmesi için ateşkes müzakerelerine ve gelecekteki müzakerelere katılmaları gerektiği belirtildi.
Bildiriyi imzalayan taraflar, ordunun ve tüm düzenli güçlerin sivil yönetimden, siyasetten ve ekonomi ve yatırım faaliyetlerinden tamamen geri çekilmesi ve herhangi bir çözümün Sudan'ın birliğini, bağımsızlığını ve egemenliğini başka hiçbir eksene veya ülkeye bağımlı olmadan koruması gerektiğini vurguladılar.
Bildiride son olarak hukukun üstünlüğüne inanan ve kadınların da etkin katılımıyla yönetilen, geniş kapsamlı ulusal bir mutabakata dayalı geçici bir hükümetin kurulması gerektiğinin altı çizildi.